Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Can Kıraç Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Baba Neslini İkaz!
21.11.2022
Okunma Sayısı : 3050
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

Baba Neslini İkaz!
*
Can Kıraç
*

İş hayatına atıldığım 1950 yılında ülkemizde yaşanan siyasal gelişmeler özellikle Atatürkçü gençlerin politikaya ilgi duymalarını özendirmekteydi.

14 Mayıs'ta Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi ile " demokrasi"nin kural tanımayan bir özgürlük olduğu sanılmıştı! Herkes dilediğini söylüyor, her düşünce serbestçe yazılıyor, hatta cumhuriyet karşıtları intikam almaya hazırlanıyorlardı.

Bu bilinçsiz özgürlük, Atatürk düşmanlarını cesaretlendirmişti. Atatürk'ü, O'nun gerçekleştirdiği devrimleri karalamak, bugün olduğu gibi, marifet sayılmaya başlanmıştı. Olaylar karşısında, ben, Atatürk ilkelerini benimsemiş bir genç olarak bu mücadelede taraf olmaya karar vermiştim.

İlk girişimim, 1951 yılı başında CHP Çankaya İlçesi'ne üyelik kaydımı yaptırmak olmuştu.

Bu günlerde İstanbul'daki gençler İNKILAP ve GENÇLİK ismi ile bir "siyasî gençlik gazetesi" çıkarıyorlardı.

Gazetenin imtiyaz sahibi İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencilerinden Galip Baloğlu, genel yayın müdürü de aynı üniversiteden Murat Şahin'di.

Talebe federasyonu döneminden arkadaşlığımız devam eden Galip ve Murat, İnkılâp ve Gençlik Gazetesi'ne yazı yazmamı istemişlerdi.

Bu tekliften çok heyecan duymuştum! Hiç olmazsa ben de düşüncelerimi özgürce yazabilecektim.

"Hatalı Yol!", "Nereye Gidiyoruz?", "Baba Neslini İkaz!" başlıklı yazılarıma gelen olumlu tepkiler bana cesaret vermeye başlamıştı.

Ancak bunun keyfi uzun sürmeyecekti.

Bir sabah Murat Şahin telefonla arıyor ve Adalet Bakanlığı emriyle hakkımızda "memleketin emniyetini tehlikeye sokmaktan" dava açıldığını, Burhan Apaydın'ın gazetenin avukatlığını üstlendiğini ve duruşma günü muhakkak İstanbul'da bulunmam gerektiğini heyecanlı bir sesle haber veriyordu.

İstanbul'a gidebilmek için şirket yönetiminden izin almalıydım. Patronum Bernar Nahum konuyu öğrenince en az benim kadar endişelenmişti!

"Kuzum sen şaşırmışsın! Böyle bir ortamda içeri girersen seni bir daha bulamayız! Buradan ayrılma, ben Vehbi Bey'e gidiyorum!"

O an anlamıştım ki benim durumum gerçekten vahimdir! Hâkim ve savcıya hesap vermeye hazırlanırken, benim daha önce Vehbi Koç'tan aklanmam gerekecektir.

Aradan on dakika bile geçmemişti ki Vehbi Bey'in yazımla beraber beni beklediğini öğreniyordum.

Böylece, işe başladığım
29 Ağustos 1950' den sonra Vehbi Koç'un çalışma odasına ikinci defa girmiş olacaktım! Hızlı adımlarla yürürken kendi kendime şöyle düşünüyordum:

"Bir yılımı bile dolduramadan işime son verilecek! Halbuki, işimi ve arkadaşlarımı seviyordum. Memleketi kurtarmak bana mı düşmüştü?"

Vehbi Bey nefes nefese olduğumu görünce, "Yahu sen genç adamsın, elli adımlık yoldan böyle mi gelinir?

Şöyle otur, soluğunu dinlendir bakalım!" demişti.

Vehbi Bey'in babacan davranışı beni sakinleştirmişti.

Konuyu özetledikten sonra, sıra yazıyı okumama gelmişti.

"Yüksek sesle ve tane tane okuyacaksın!" uyarısını alınca, her kelimenin hakkını vermeye başlamıştım:

"...Yarattığınız inkılâplarla sizler tarihe şekil verirken, bizler inkılâpları yaşatacak nesil olarak dünyaya gözlerimizi yeni açıyorduk."

-Doğru !
"Bugün kalplerimiz inanışlarımızdaki samimiyetin en hassas olduğu bir çağın heyecanı ile dolu... İnkılâplara olan bağlılığımız inancımızı bozmak isteyen kafaları koparacak kadar cesur!"

-Bravo!

"Türk inkılâbı milletin değil putlaştırılan insanların marifetidir diyenler, sizler susarken, puttur diyerek Atatürk heykellerini kırıyorlar.

Onlar söylüyorlar, sizler susuyorsunuz!.. Daima susuyorsunuz! Tahammüllerimizi aşarcasına susuyorsunuz! Ve sizdeki sükût bizde isyan oluyor!"


-Sen müthiş bir adamsın yahu!
"Ve eğer, emanetleri devralan genç nesiller, işe daima inkılâp düşmanlarına karşı yapacakları mücadele ile başlayacaklarsa, şüpheniz olmasın ki, yetişen her yeni nesil, kendinden önce yaşamış olanların kabahatlerini kolay kolayaffetmeyecektir."

-Bu yazının altına ben bile imzamı atarım! Vehbi Bey'den beklemediğim bu olumlu yaklaşım beni yüreklendirmişti.

-Sen ne zaman İstanbul'a gidiyorsun?

-Dava iki gün sonra görülecek.

-Ben önce avukat Cafer Tüzel ile görüşeceğim. Beraatini sağlayacak hukukî yolları bulmalıyız...

Kapının önüne konacağımı beklerken, büyük patronun, aklanmam için harekete geçtiğini görmek beni umutlu bir bekleyişe sokmuştu.

İstanbul'a hareketimden önce, Vehbi Koç'un makam odasında Cafer Tüzel ve dönemin cumhuriyet başsavcısı ile bir araya gelmiş ve onlardan savunma taktikleri almıştım.

Bu taktiklerden birincisi, mahkeme salonunda, yargıçlar önünde yazımı okumamdı.

İkincisi ise beraat talebinde bulunmamaktı! Evet, yanlış okumadınız beraat talebinde bulunmamak. Duruşma günü mahkeme salonunu üniversite gençleri doldurmuştu.

Yazımı okuduktan sonra, son söz olarak şu görüşümü dile getirmiştim:

"Saym Yargıçlar! Ulusumun yücelmesini amaç edinmiş bir genç olarak huzurunuzda bulunuyorum.

Yazımdaki görüşlerimi her ne pahasına olursa olsun daima savunacağım.Yüksek mahkemenizden beraatimi talep etmiyorum! Kararınıza uymak benim için onurlu bir görev olacaktır!"

Arkadaşlarımın elleri üstünde mahkeme salonundan çıkışımı bugün bile heyecanla hatırlarım.

Ertesi sabah gazeteler aklandığımı kamuoyuna duyuruyor ve yazımdan bazı bölümleri yayımlıyorlardı.

İstanbul'dan Ankara'ya trenle dönerken, herkesin benimle ilgilendiğini sanacak kadar kendimden geçmiştim!

Ancak, bu tantanaya rağmen, ben, geleceğim için boş hayâller kurmamaya kararlıydım ve ertesi sabah gene 7.30'da işimin basındaydım.

Aynı gün öğlene doğru Vehbi Bey tarafından çağrılmıştım.

Artık bu konunun konuşulmasını istemiyordum. Büyük patronun yanına mahcubiyet içinde girmiştim...

-Geçmiş olsun! Gazeteleri okudum. Sen çok ünlüymüşsün de bizim haberimiz yokmuş! -Estağfurullah efendim!

-Estağfurullah da ne demek? Senin yolun belli! Senin yerin orası!

Vehbi Koç'un oturduğu binanın arka cephesinden tarihi Türkiye Millet Meclisi görünürdü.Vehbi Bey'in

"Senin yerin orası" diyerek gösterdiği istikamet Millet Meclisi binasıydı!

-Beyefendi! Böyle bir arzum ve niyetim yok. Ben iş hayatında kalmak ve ilerlemek istiyorum.

-Yok yok! Eğer niyetin politikaya girmekse sana orada da destek olurum.

-Hayır! Kesinlikle böyle bir niyetim yok!..

-Bu önemli bir karardır. Hemen cevap verme.

Yirmi dört saat düşün.

Sonra bana gel kararını açıkla.
Hayatın ne olduğunu anlamakta henüz deneyim kazanmadan, politikaya girmem konusunda ciddî bir teklifle karşılaşıyordum! O gece durumu babama açmış ve bana yol göstermesini istemiştim.

"Vehbi Bey seni sınıyor! İş hayatına bağlı kalıp kalmayacağını anlamaya çalışıyor. Sakın yanlış bir izlenim verme!"

Babamın bu uyarısı ile ayaklarımın yeniden yere bastığını hissetmiştim. Ertesi gün Vehbi Bey'in yanında birkaç dakika kalmış ve kendisine kararımın

"Koç'ta çalışmak" olduğunu açıklamıştım.Ve bu sözü verirken, bunun 41 yıl sürecek bir sadâkat andı olacağını asla düşünmemiştim!.
*
Bu 41 yılın üstünden bir 30 yıl daha geçti !
Ve ben, hâlâ memleketimin geleceğini merak ederek yaşamaya devam ediyorum !

CanKıraç
15 Kasım 2022

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org