Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Ali Adnan İnal Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
İsrail Notlarım
23.06.2016
Ali Adnan İnal
Okunma Sayısı : 7644
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

19-22 Haz. 2016 Tarihleri arasında, ilk defa olarak İsrail?i gezdim. Esas itibariyle, Kudüs?te gördüklerimi, kısaca da, İsrail hakkında ki intibalarımı paylaşacağım.

İsrail?de ilk göze çarpan üç şey var; biri din, öteki askerlik, üçüncüsü de değişik ırk ve din mensuplarının bir arada yaşamaları. Sokakta oldukça fazla asker görüyorsunuz, epeyce genç erkek ve kızlar. Erkekler genellikle uzun boylu ve iri yapılı cinsten. Kızların arasında seyrek de olsa güzeller de var. Omuzlarında kocaman upuzun makinalı tüfekleriyle geziyorlar. Her an, en kısa zamanda savaşa dahil olabilecek şekilde. Erkeklerin bazılarının başında bizde ki dini takke karşılığı sayılabilecek ?kipa?lar var.

Ülke yaklaşık 8 milyon, kabaca yarısı Yahudi. Galiba 2-3 milyon kadar Arap var, onların da kabaca yarısı Müslüman yarısı Hristiyan. Müslümanlar da kendi aralarında Şii, Sünni olarak ayrılıyorlar. Kalanı da karışık, Habeş vs ırklardan. Hristiyan Araplarla, Müslüman Araplar arasında bir sorun yok. Görünürde asayiş problemi de, terör de yok. Ama Filistin sorunu dolayısıyla Araplarla Yahudiler arasında potansiyel bir sorun var. Filistinliler, en azından önemli bir kısmı bu toprakların aslında kendilerine ait olduğuna ve Yahudiler tarafından işgal edildiğine inanıyorlar. Tabii ki hükümet, emniyet, vb Yahudilerin hakimiyetinde. Buna karşın, haftanın bazı günlerinde, bazı günlerin bazı saatlerinde Müslümanlarca kutsal sayılan bazı yerlere, mesela Mescid-ül- Aksa ve Kubbe-tül Sahra?nın olduğu bölgeye Müslümanlar dışındakiler giremiyor. Bu, dini koruma kaygısından ziyade, buralarda bizim sözümüz geçer mülahazasıyla yapılıyor gibi geldi bana. Ben iki defa yaşadım, bu mekana giden yol üstünde, iki kontrol noktası var. Birincisinde gayet sert bir yüz ifadesiyle durdurulup Müslüman olduğunuzu ispat etmeniz isteniyor. Bundan 50-100 metre sonra sanki daha evvel kontrolden geçmemişiniz gibi yine sert bir şekilde tekrar durduruluyorsunuz. Durduran silahlı emniyet güçlerinin (tabii ki Müslüman) yüzündeki ifade, sanki asrın casusunu yakalamış gibi. Tekrar aynı soruları cevaplıyorsunuz, pasaportunuzu gösteriyorsunuz. Bu da yetmiyor kelime-i şahadet getirmenizi istiyorlar. Bu kontrolden sonra yürüyüp Kubbe-tül-Sahranın kapısına gelince yine nöbetçiler birden ayağa fırlayıp sizi durduruyorlar, çok önemli bir iş yapıyor havasında sert bir ifade ile aynı soruları soruyor, tekrar pasaportunuza bakıyorlar. İlginçdir, benim için bunlar da yetmedi, nöbetçi namaz saati olduğunu, niçin namaz kılmadığımı da sordu. Allahtan o anda aklıma geldi, namaz abdestim yok dedim de paçayı ucuz kurtardım. Bu kontroller maalesef İslam dini uygulamalarında fanatizm eğilimi kanaatini kuvvetlendiriyor.

Koyu dindarlık uygulamaları devam ediyor. Yolda, sokakta, kutsal mekanlarda, bol miktarda siyah pardesülü, siyah fötr şapkalı, zülüflü Yahudi din adamlarını görüyorsunuz. Bunlar askerlik yapmıyorlar. Askerlikde, kızların, kadınların erkeklerle bir arada bulunması sebebiyle bunu reddediyorlarmış; başka sebepleri de var herhalde. Bu Yahudi din adamları vergi de vermiyorlarmış. Devlet veya resmi bir organ bunlara asgari ücrette maaş veriyormuş ki bu da 1000 dolar. Asgari ücret 1000 dolar ama orta halli bir apartman dairesinin aylık kirası da yaklaşık 1000 dolar. Ayrıca her çocuk başına ayda 50 dolar kadar yardım alıyorlarmış. Bunların her birinin 10-15 çocuğu varmış. Tevrat?a göre çocuk aldırmak veya çocuk olmasın diye korunmak külliyen harammış. Çünkü bir gün kurtarıcı Mesih?in geleceğine inanıyorlar. Eğer herhangi bir çocuk aldırılırsa veya oluşması önlenirse, belki olacak çocuk Mesih olacaktı, böylece Mesih?in gelmesine mani olunur inancı varmış.

Dindarlık bununla da bitmiyor. Mesela Ağlama Duvarına kadınlarla erkekler bir arada gidemiyor. Erkekler, kadınları göremeyecekleri ayrı bir bölümde, kadınlar da erkekleri göremeyecekleri ayrı bir bölümde gidebiliyorlar. Keza Hz Davut?un Türbesine de kadınlar ayrı bir bölümde, erkekler ayrı bir bölümde, bir birlerini göremeyecek şekilde girebiliyorlar.

Bu koyu dini uygulama sadece Yahudi mekanlarında değil. Bazı kiliselerde, bazı bölümlere de kadınlar ve erkekler ayrı ayrı yollardan ve ayrı bölümlerde girebiliyorlar. Müslümanlıkta olduğu gibi, hem Yahudi hem de Hristiyan kutsal mekanlarına, kadınlar kısa etekle, omuzları, kolları açık kıyafetlerle, başı açık olarak giremiyorlar. Doğrudur, yanlıştır, gereklidir, gereksizdir, ama kimse bunu yadırgamıyor, yargılamıyor, dini inançlara bir saygı ifadesi olarak görüyorlar.

Gezdiğim mukaddes yerlere gelince, daha önceki tahminimin aksine, beni en çok etkileyen yerler, ne Ağlama Duvarı oldu, ne Mescid-ül- Aksa, ne Kubbe-tül Sahra, ne de Hz. Davut?un Türbesi. Ağlama Duvarı?nın, şimdiki haliyle, Hz. Davut?un başlayıp da Hz Süleyman?nın bitirdiği hali ile alakası yok. Birkaç defa yıkılıp yeniden yapılmış. Önce Babil?liler tarafında tahrip ediliyor, sonra Pers İmparatoru Darius ve Vali Sirus zamanında Babil?den dönmelerine izin çıkarılan Yahud?lar tarafından tekrar yapılıyor, sonra MS 70 yıllarında Romalılar tarafından iyice bir daha yıkılıyor vb. Kubbetül Sahra ve Mescidül Aksa ise zaten MS 7 yüzyıl sonlarında yapılıyor yani tarihi olarak çok eski değil. Hz Davud?un Türbesi ise herhalde rivayetlere göre sonradan sembolik olarak yapılmış olsa gerek, yoksa ta o zamandan bu güne bir mezar kalmış olabileceğini düşünemiyorum.

Gezdiğim, gördüğüm yerler arasında beni en çok etkileyen ?Via Dolorosa? oldu, yani acı yolu, ızdırap yolu veya ölüm yolu. Malüm Hz. İsa arkadaşlarıyla son akşam yemeğini yedikten sonra havarilerinden birinin ihanetiyle yakalanıyor. Yakalandıktan sonra en azılı suçluların kaldığı bir hapishaneye getirilip konuyor ve orada 12 saat kalıyor. Burasını gördüm, Hz. İsa?nın konulduğu hücreye ayakta üç kişi zor sığar. Oturacak bank gibi yatay bir taş var, o taşın üstünde yan yana iki delik var. Meğerse Hz İsa?nın bir ayağı bir deliğe, öbür ayağı da öbür deliğe sokuluyor. Bedeni deliklerin üst tarafında kalacak şekilde.. Ayakları da aşağıda bilekten tekrar bağlanıyor, Yani hiç kıpırdayamayacak şekilde. Hz. İsa, küçük, korkunç, iptidai bir mağaraya benzer bu hücrede 12 saatini geçiriyor. Sonra o zamanki adetlere göre kırbaçlanmak üzere birinci istasyona götürülüyor ve orada kırbaçlanıyor, tokatlanıyor. Sonra buraya bir kilise yapılıyor. Sonra mahkeme edilip, mahkum edildiği ve sırtına haçın yüklendiği ikinci istasyona götürülüyor. Buraya da sonradan bir kilise yapılmış. Böyle, böyle, yaklaşık bir kilometreye yakın, sırtında haçı, başında dikenleri olan bir bitkiden yapılma tacı ile yürütüldüğü yolda 12 istasyondan (duraktan) geçiyor. Son durağı ise çarmıha gerildiği yani ellerinden ve ayaklarından çarmıha çivilendiği yere getiriliyor. Orada vefat ediyor, çarmıhtan indiriliyor, annesi ve yakını birkaç kişi tarafından yıkanıp, güzel kokulu yağlarla ovulduktan sonra gömülüyor. Şimdi burada, cesedinin yıkandığı taşın olduğu, ve gömüldüğü mezarının bulunduğu yerin üstüne muazzam büyüklükte bir kilise yapılmış. Hz İsa?nın gömüldüğü mezar herhalde ilk önce yapılan, küçük bir türbe gibi bir yer. O odaya girmek için ayrıca sıraya giriyorsunuz ve Hz İsa?nın mezarını (bizim mezarlıklarda bulunan bildiğimiz sade mezarlara benziyor) , üstünü kaplayan mermeri görüyorsunuz. Hristiyanlar ellerini yüzlerini sürüyor, öpüyor, şallarını, örtülerini evire çevire taşın üstüne sürüyorlar.

Kudüsteki diğer ilginç yerlerden ikisi de şunlar. Birisi Ziyon tepesi veya Ziyon Dağı, ikincisi de Zeytin Tepesi veya Zeytin Dağı. Ziyon Tepesinde Hz. Davut?un Türbesi var, Hz. İsa?nın son akşam yemeğini yediği mekan var ve tabii bir çok kilise var. Zeytin Dağında ise Hz. İsa?nın vefatından 40 gün sonra Göğe Yükseldiği yer var.Tabii, sonradan burası da kilise haline çevrilmiş. Zeytin Dağında ayrıca kutsal kişilerin, eski peygamberlerin mezarları var.

Küdüs öyle bir şehir ki neredeyse adımınızı attığınız her yerde tarih var, kutsal bir mekan var. Hiçbir şey yoksa, yürüdüğünüz yol kutsal, veya tarihi şehir duvarları var. Kudüs?te ki müzeler arasında en önemli iki tanesi ise, birincisi bir nevi arkeoloji müzesi gibi olan İsrail Müzesi, ikincisi ise Soykırım müzesi. İkisi de çok ilginç.

Hükümet Merkezi Kudüs?te. Parlamento, Başbakanlık, Bakanlıklar Kudüs?te. Kudüs çok yeşil değil ama çok da kurak değil. Su sorunu yokmuş, yer altı suları çok zenginmiş. Çeşme suları içilebilir nitelikte temiz imiş.

Tel Aviv? de pek bir şey yok dersem yanlış olmaz. Şehrin ilk yapılan bölümü hiç de etkileyici değil. Bir de yeni yapılan, geniş yeşil alanların, ve çok modern, güzel, büyük binaların olduğu bir bölümü var. Tabii, deniz kenarında plajların olduğu bir bölüm de var. Jaffa, (Yafa) ise Tel Aviv?den arabayla 15-20 dakika mesafede eski bir şehir. Akdeniz sahilinde, fevkalade güzel bir manzarası olan, Osmanlıdan kalan binaların, bir caminin, bir iki minarenin, şimdi hala han denilen eski küçük han odalarından kalma dükkanların bulunduğu, eski bir çarşısı, ve pazarı olan tarihi ve epeyce eski bir şehir. Ne Tel Aviv?in ne Jaffa?nın, tarihi ve dini açıdan, Kudüs?ün yanında lafı bile edilemez.

Epeyce uzadı. Sanırım bu kadarı yetti de arttı bile. Sürç-ü lisan ettiysek af ola.

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org