|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
AŞK KAÇAKÇILARI
29.05.2015 |
|
Okunma Sayısı : |
3887 |
|
|
Oy Sayısı : |
0 |
|
|
Değerlendirme : |
0 |
|
|
Popülarite : |
|
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
AŞK KAÇAKÇILARI Aydın Boysan
Tüm ülkelerin en eski masallarından biri, en eğlenceli olay evlilikte aldatmaktır. En çok gülünen kişi de aldatılmış koca…
Olay günümüz dünya mizahının hala en geçerli konularından biri olmasını da sürdüregelmekte…
Ancak uygarlığın gelişmesi ile beraber evlilik aldatması edebiyat kaftanını giymiş ve sahneleri iyice zenginleştirmiş bulunuyor.
Kadınlar da hak eşitliği istediler ya!
Artık yalnız aldatılmış kocalara değil, aldatılmış kadınlara da gülünüyor.
Ne yapalım? Kendileri istedi.
Aldatılan kişi yaptığı veya mahkum edildiği fedakarlık dolayısıyla bir ödül alıyor.
Bu ödül öyle bildiğimiz cinsten kupa veya madalya olmuyor da boynuz biçimde şekilleniyor.
Ne uygarlaşmanın ciddi bir tarifi var, ne de Batılılaşmanın.
İşte bunun için de diyeceğim ki biz sevgili ülkemizde uygarlaşma yolunda olan Doğulularız. (Batılı nedir? Uygar nedir? Aman bunları başka gün mıncıklayalım. Şimdi değil)
Biz Doğulularda aldatılan kocanın namusu lekelenmiş demektir.
Bu leke öyle ilaçla falan çıkmaz.
Bu lekeyi olsa olsa kan temizler. Bu temizlikte ya bıçakla yapılır ya da tabanca ile…
Geleneğimize göre bıçak ise otuz kere saplanır.
Tabanca ise şarjörü boşaltılır. Sonra karakola ağlayarak teslim olunur.
"Namusumu temizledim" diye ifade verilir. Başka lafa gerek yoktur.
Olanları zaten komşular anlatır.
Eski çağların evliliğe ihanet masallarındaki güldürücü unsur durum tuhaflığına dayanır.
Samanlıkta basılmak gibisinden.
Çağdaş ihanet mizahı,ise, kısa ve vurucu replikle son bulur.
Genel müdür evinde yeni sekreterini övüp ovuyordu:
"Çok iyi okumuş. Zamanını çok iyi kullandırıyor.
Becerikli, güvenilir.
Hem de bebek gibi güzel maşallah, bebek gibi."
Karısı sordu:
"Bu senin bebek yatırınca da gözlerini yumuyor mu?"
Bazı makam sahiplerinin işlerini kötüye kullanmaları yalnız yazılı kanunlara aykırı davranışlardan doğmaz. Şöyle de olur:
Genç kız boş olan sekreterlik görevi için genel müdürle uzun uzun konuştu. Anlaştılar.
En sonunda ücret isteği sorulan kız söyledi: "Net elli bin." Genel müdür: "İsteğiniz normal. Bu parayı size zevkle vereceğim." Kız:
"Haaa. Bakın, zevkle olursa iki yüz binden aşağı olmaz."
Meyhanelerimiz ve kahvelerimizde bazı söylentiler dolaşadurur. Denir ki: "İleri ülkelerde kocaların mezhebi daha geniş olur." Demek istenir ki, bizim mezhebimiz dardır.
Mezhebin darı nasıl olur? Genişi ne biçim ki? Öklit geometresine uyar mı?Bilmem!
Ama şunu beğeniyorum.
Erkekliğin bir çeşit mezhep olduğunu söylemekle kul olmayı kabul etmiş oluyoruz.
Biz hangi tanrıçaların kuluyuz? Karılarımızın elbet.
İşte biz Doğulu erkekler bıçağı- kurşunu basarız ama, bu kadar da inceyizdir. Taparız karılarımıza.
Yaşadığım, gördüğüm-işittiğim, okuduğum ne varsa aklama getiriyor ve diyorum ki:
Batılı erkeğin de duygulanması bizden hiç mi farklı değil. Aynını duyuyor ve düşünüyor.
Öyleyse fark nerede? O tabancaya, bıçağa ender asılıyor. Boynuza daha çok dayanıyor.
Biz dar kafalıyız. O geniş mezhepli.
Çok uygar bir ülkede çoook başarılı bir işadamı yaşıyordu. O kadar da çok çalışıyordu ki… Öyle bir gün geldi ki, dostlarından birisi kulağına eğilip söyleyiverdi: "Senin işinden başka şeyi gözün görmüyor. Oysa karının tam dört sevgilisi var!" Koca ise hiç kızmadan dedi ki:
"Biliyorum. Ne olacak yani? Kötü bir işin yüzde yüzüne sahip olacağıma, çok iyi bir işte yüzde yirmi hisseye razı olurum."
Böyle mantık sahibi bir kişinin mezhebi o kadar geniş, boynuzu o kadar ulu olur ki,
Gülhane Parkı'nın kapısından geçemez.
Hep öyle olur ya ! Adamın biri yine halt ediyor, iş seyahatinden birkaç gün evvel dönüyor. Sürpriz yapma da meraklı aslanım… Anahtarla kapıyı yavaşça açıyor gece vakti… Yatak odasının kapısını da açınca bir de bakıyor ki, karısı tanımadığı bir adamla içeride. Ama kadın oralı değil. Kocasına talimat bile veriyor:
"Öyle pis pis bakacağına gözünü aç da bir şeyler öğren bari!"
İki arkadaş birinin salonunda konuşuyorlar:
"Azizim! Bir doktor dostum salık verdi. Gebelik haplarından çok daha iyi. Yan etkileri yok. Bir basit sünger sadece. Karım artık onu kullanıyor.
"Göstersene şunu bana da!"
Adam: "Elbet göstereyim!" diyor. Hizmetçiyi de çağırıp hanımın başucundaki çekmecede bulunan süngeri getirmesini söylüyor. Kız biraz sonra gelip diyor ki:
"Hanım dışarı çıkarken süngeri de götürmüş!"
Eski zamanda tanınmış cici hanımlarsa Lais, uzun süre sofist Aristip'in metresi olmuştu. Bir dostu Aristip'i şöyle uyarmıştı: "Bu kadın seni hiç ama hiç sevmiyor."
Filozof gülümseyerek dedi ki:
"Beni balıklarla şaraplar da sevmez. Ama yine den ben onların tadına barım."
Doğumevinin kapısında şöyle bir tabela asılıydı:
Ziyaret saatleri:
15-17 arası
(Yalnız kocalar ve vekilleri girebilir)
Şüphe çekmemek için gösterilecek çabanın mesleklere göre çok farklı olabileceği unutulmamalıdır.
Ressamlar çıplak model kullanırlar ya… Kapı çalındı, ressam açtı. Gelen güzel model kızı öpücüklerle karşıladı.
Derken ayak sesleri duyulmasın mı? Ressam fısıltı ile rica etti: "Karım geliyor galiba.
Çabuk soyun! Kuşkulanmasın."
Ünlü manken Tina ruh doktoruna gidip derdini anlattı:
"Ne zaman bir adamla yemeğe çıksam, gece onun yatağında son buluyor. Ben de günlerce pişmanlık ve utanç duyuyorum. Yardım ediniz bana!"
Doktor: "Anlıyorum. Sizin iradenizi teklifleri reddedecek kadar güçlendireceğiz."
Tina: "Yok, yoook! İstediğim o değil! Sonradan pişmanlık ve utanç duymamalıyım. Onu sağlayınız!"
İşteeee. Can alacak yönü işin, kendini halt yemediğine inandırmak.
Seyahate çıkmış bir kocanın inceliğine dair ne anlatılabiliyorsa, işte bu da odur:
Adam yolculukta ve evinden uzaktaydı. Akşam da otelin barında içip duruyordu.
Kendisine bir telgraf getirdiler. Ne yazık ki karısı ölmüştü. Barmene dönerek dedi ki:
"Şu andan itibaren siyah bira vereceksiniz!"
Bir Alman atasözü:
"Evlilik bir romanstır. Ancak erkek kahraman birinci bölümde ölür." Diyor. Ölür de kurtulur mu? Yooo… Adamın ölüsünü bile çalıştırırlar.
Bir Fransız atasözüne göre ise:
"Evlilik kumardır. Bu oyunda erkek hürriyetini, kadın mutluluğunu tehlikeye atar." İyi, hoş… Güzel sözler bunlar. Ama çoğu zaman güzel söz neye çözüm getiriyor ki?
Şurası kesin: Risksiz evlenilmez. Ama evlendikten sonra da huzuru kaçıracak, hayatı zehir edecek kaşıntılardan kaçınılmalı!
Evliliğin ve huzurlu yaşamanın öldürücü zehirlerinin başında şüphe ve kıskançlık geliyor. İhanetten emin olmayan hiç şüphelenmesin! Her şüphe çeken durumun arkasında da ihanet olmayacağı bilinsin!
Affedin! Şimdi bir ayrım yapacağım. Dilerim ki feministler gözümüzü oymaz.
Ruhu ihanete bulaşmış bir erkek hep masum kalır. Kadın değil.
Bitti.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|