|
|
Bülent Eczacıbaşı Gözüyle
|
|
|
|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
KRİZ TÜRKİYE İÇİN FIRSAT OLABİLİR
10.11.2008 |
|
Okunma Sayısı : |
49643 |
|
|
Oy Sayısı : |
6 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
3,89 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
KRİZ TÜRKİYE İÇİN FIRSAT OLABİLİR Bülent Eczacıbaşı . .
Platin dergisinden Aylin Löle hanımın yaptığı söyleşiyi paylaşıyorum... . . . .
KRİZ TÜRKİYE İÇİN FIRSAT OLABİLİR
Öncelikle sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın yakından izlediği krizi sorarak başlamak istiyorum. Kimine göre büyük buhran kimilerime göre kapitalizmin iflas bayrağı… Peki sizin değerlendirmeniz ne?
BE: Dünya, tarihin en büyük finansal krizlerinden biriyle karşı karşıya kalmış durumda. Piyasalar, gelişmelerin nedenleri ve sonuçları hakkında henüz bir görüş birliğine varmış durumda değil. ABD ve Avrupa'da hükümetler, finansal sistemin bütününü tehdit etmeye başlayan ve birçok büyük ve köklü finans kuruluşunun iflas etmesi ya da satın alınmasına yol açan krize sık sık müdahale etmek zorunda kalıyorlar. Tüm dünyada başlıca merkez bankalarının eşzamanlı faiz indirimleri de piyasalardaki tedirginliği azaltmış gözükmüyor. Piyasalardaki sert dalgalanmaların bir süre daha varığını koruyacağı tahmin ediliyor. Küresel kredi krizi, banka ve finans kurumlarının bilançolarındaki likit olmayan , sorunlu varlıkların zaman içinde temizlenmesi , sermaye tabanlarının güçlendirilmesi ve piyasalarda güven ortamının yeniden oluşmasıyla birlikte er ya da geç sonlanacaktır. Bu çerçevede, krizin reel ekonomi üzerindeki etkilerinin önümüzdeki dönemde de gündemde olacağını tahmin etmek güç değil. Amerika ve Avrupa ekonomilerinde belirginleşen yavaşlamanın , 2009 yılında küçülmeye dönüşmesi beklentisi yaygın. Hatta, hükümetler hızlı ve etkin tedbirler almazlarsa bu küçülmenin alışık olmadığımız boyutlara ulaşmasından korkuluyor. Bu duruma bakarak, 2009 ve belki de 2010 yılında da, ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlamanın gelişmekte olan ülkelerin de gündeminde olacağını söyleyebiliriz. Özetle, tüm dünyada ve tabii Türkiye'de de, zorlu ve risklerin iyi analiz edilmesi gereken bir döneme giriyoruz.
Sizce Türkiye, bu süreçten nasıl etkilenir?
BE:Son verilerin de işaret ettiği gibi, Türkiye ekonomisinde de yavaşlama eğilimi belirgenleşiyor. Bunun yanında, enflasyondaki direncin sürmesi ve dünyadaki belirsizlikler artarken cari açık düzeyinin yükselişini sürdürmesi, ekonomiyi daha da kamunun mali ve finansal disiplin konusunda her zamankinden daha hassas davranması , vazgeçilmez bir şart olarak ortaya çıkıyor. Bu konunun, IMF ile yapılacak bir yeni anlşama ile sağlama alınması bence çok gerekli. Böyle bir yola gidilmezse, yerel seçimler ortamında kamu maliyesinde gevşeme olması endişesi artacaktır.
. .
. .
Son dönemde Türkiye'deki iç dinamiklerin de etkisi ile global krizin Türkiye ekonomisine ve özellikle yabancı sermaye çekme performansına etkisini nasıl görüyor sunuz?
BE: Yabancı sermaye, ülkemiz gibi yüksek cari açık veren ülkeler açısından hayati önem taşıyor. Bu bağlamda, 2008 yılına ilişkin olumlu bir eğilimden bahsetmek mümkün gözükmüyor. Yılın ilk yedi ayında net doğrudan yabancı yatırımların geçen senenin aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 40 oranında gerileyerek 7,5 milyar dolar civarında gerçekleştiği gözleniyor. Bu yılın ilk yedi ayında performansımız farklı değil. Unutmayalım ki, bu bunalım öncesi dönemin verileri. Şimdi işler daha da güçleşecek. Dış açık içinde özel sektör borçlarının ağırlığı, önümüzdeki dönem için reel sektörün ne kadar büyük risk altında olduğunu gösteriyor. Bu koşullarda öncelikle kamu dengelerinin sürdürülmesinin ve finans piyasasında çalkantıların önlenmesinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Ancak, bu yeterli değil; yatırım ortamını geliştirecek yapısal dönüşümleri de hızla tamamlayamazsak, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında artış beklememiz gerçekçi olmaz.
AKP'ye açılan kapatma davasının sonuçlanmasından sonra, "Dava sonuçlandı, Türkiye'nin artık önü açık. Havası hakimdi… ancak Türk ekonomisi kronik sorunlar çözülmeden büyümeyi sürdürebilir mi? Sizce bu sorunlar nelerdir? Çözüm için ne yapılması gerekiyor?
BE: AKP'ye açıla n kapatma davasının sonuçlanması kuşkusuz önemli bir siyasi belirsizliği ortadan kaldırdı ve siyasi alandaki tıkanıklık bir bakıma giderilmiş oldu. Ancak, çok önemli olmakla birlikte siyasi istikrarın tek başına ekonomik büyümeyi sağlamadığı da bir gerçek. Bunun ötesinde, yalnızca siyasi ve ekonomik istikrarı korumaya dayanan politikaların da bir süre sonra tıkanmaya başladığını görüyoruz. Bu nedenle, enflasyon yaratmayan sürdürülebilir büyüme için, dış konjonktürü de dikkate alan bir strateji oluşturulması gerekiyor. Bu çerçevede bir süredir, Türkiye'nin sorunlarını ve ihtiyaçlarını iyi belirleyen, tarafların üzerinde uzlaştığı ve uygulama süreci net olarak belirlenmiş bir sanayi stratejisinin üzerinde duruluyor. Sanayi sektörünün yapısal sorunlarına odaklanacak , sektörün ithal aramalına bağımlı yapısını dönüştürecek ve iş gücü piyasasını daha esnek hale getirecek bir plan, orta vadede bir sürüdürülebilir büyüme ortamı oluşturmak için çok yararlı olacaktır. Ancak, bugünkü global finansal kriz koşullarında, elbette öncelikli olarak mali, parasal ve finansal disiplini yansıtacak tedbirler, enflasyon ve dış dengelere ilişkin olumlu doğrudan etkilerinin yanında yurtdışı piyasalara verilen önemli bir mesaj olarak hayati önem taşıyor.
İş dünyasının önde gelen bir temsilcisi olarak Türk ekonomisindeki zayıf ve güçlü noktaları nasıl sıralıyorsunuz? Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
BE: Öncelikle, küresel piyasalardaki belirsizliğin bu denli yoğun olduğu bir döneme, 2001 krizinden alınan dersler sayesinde oldukça sağlam bir bankacılık sistemi ile giriyor olmamız çok olumlu. Yine 2001 krizi sonrası kamu maliyesinde mali disiplin ile birlikte gelinen noktanın son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda, mali disiplinin önümüzdeki dönemde bir kez daha kritik bir rol oynayacağı anlaşılıyor. Ülkemizin, 2002-2006 döneminde, bir taraftan enflasyonu da düşürerek yakaladığı güçlü büyüme süreci, maalesef cari açığı da artırarak oldukça riskli seviyelere getirdi. O dönemde rahatça ve kaliteli kaynaklardan finanse edilen açık bugün dünyada azalan likiditeyi de dikkate alırsak Türkiye eokonmisinin yumuşak karnı olmaya devam ediyor. Hepimizin hatırlayacağı gibi , IMF ve Avrupa Birliği ilişkileri birer çıpa olarak 2002-2006 yıllarında yakalanan başarılı performansta önemli rol oynamışlardı. Bugün bu iki çıpanında varlığından söz etmek mümkün gözükmüyor. Özellikle, kamuoyunda AB üyeliğine ilişkin 2002-2006 döneminde yakalanan heyecanın ve motivasyonun yeniden oluşturulması gerekiyor. Bu hızlı bir şekilde yapılmasa bile, bu dönemde vizyona işaret eden mesajlar vermek ve mesajlarda tutarlı olmak önemli.
Aslında karamsar olmak bizim de pek hoşumuza gitmiyor. Fakat yine de risklere karşı hazırlıklı olmanın, fırsatları öneceden öngörmek kadar etkili olduğuna inanıyoruz. Sizce, Türk ekonomisinin önündeki en büyük rsikler nelerdir? Türk iş dünyası bu risklere karşı ne yapmalı?
BE: Küresel gelişmelere iş dünyası açısından bakarsak, risk yönetiminin belki de şimdiye kadar hiç olmadığı kadar önemli olduğu bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz. Bu bağlamda, nakit yönetimi ve mali sağlamlık firmalar için her zaman olduğundan daha çok dikkat edilmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yanında, firmaların özellikle borç ve alacakları arasındaki vade ve döviz cinsinden uyuşmazlıkları çok yakından takip edilmesi ve bu konuda gerekli önlemleri alması gerekiyor. Alacakların kalitesi ve yönetiminin de firmalar tarafından kritik bir konu olarak değerlendirilmesi gerektiği kanısındayız. İçinde bulunduğumuz dönem , getirdiği zorlukların yanı sıra kuşkusuz fırsatlar da sunacaktır. Bu bağlamda, mevcut krizin Türk firmaları tarafından küresel pazardaki pozisyonlarını güçlendirebilecekleri bir fırsata dönüştülmmesi de mümkün olabilir. Bu dönüşüm için ise bir taraftan dış konjonktürü yakından takip ederken diğer taraftan da araştırma, geliştirme, markalaşma ve yenilikçilik gibi konuları, iş yapma biçimlerimizin bir parçası haline getirmemiz lazım. . .
. .
Sizce Türkiye ve Türk girişimcisi, hangi coğrafya ve sektörlere yönelmeli? Daha açık konuşursak; bizi nerede parlak bir gelecek bekliyor?
BE: Artık hiçbir pazar dünya rekabetine kapalı değil; bu nedenle başarılı girişimcilerimiz aynı Türkiye'de olduğu gibi diğer ülkeler de de rekabet üstünlükleri oluşturabildikleri tüm alan ve sektörlerde girişimlerde bulunuyorlar. Daha önce çalıştıkları, bilgi, deneyim ve dolayısıyla yetkinlik sahibi oldukları sektörde daha başarılı olduklarını görüyoruz.
Eczacıbaşı Grubu sadece ticari başarısıyla deği, spordan eğitime, kültür sanattan doğanın korunmasına kadar birçok alanda imza attığı sosyal sorumluluk projeleriyle öncü bir rol oynuyor. Sosyal sorumluluk alanında yeni projelerinizden bahseder misiniz?
BE: Sosyal sorumluluk çalışmalarımızı ağırlıkık olarak kültür-sanat, eğitim ve spor alanlarında ve kuruluşunda ya da yönetiminde etkin olduğumuz sivil toplum kuruluşları aracılığı ile yürütüyoruz. Dr. Nejat Eczacıbaşı'nın öncülüğünde kurulan İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın sponsorluğunda 36 yılı geride bıraktık. İstanbul Modern Sanat Müzesi ise sadece Türkiye'nin ilk özel modern sanat müzesi olmakla kalmadı, Türkiye için pek çok yeni uygulamanın öncüsü olduk. Kullandığı aktif pazarlama yöntemleri ile kitlelere ulaşan bir kurum olmayı başardı. İlk defa bir sanat müzesinin eserleri korumayı ve saklamayı değil, kitlelerle paylaşmayı öncelikli hedef olarak benimsememsiyle müzecilik alanında yeni bir dönem başlatmış oldu. Br. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı da bu alandaki çalışmalarımız arasında sıralayabiliriz. Eğitim konusunda gerçekleştirdiğimiz projelerin en yenisi ise, halen sürmekte olan Yatılı ilköğretim Bölge Okulları Hijyen Projesi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği işbirliği ile gerçekleştirdiğimiz ve öğrencilere çağdaş, kaliteli ve sağlıklı yaşam koşulları sunmayı amaçlayan bu proje kapsamında, Anadolu'daki yatılı ilköğretim bölge okullarının banyo ve tuvaletlerini projelendirerek Vitra ve Artema markalı ürünlerle yeniliyoruz. İlk etapta proje kapsamına alınan 30 okulda, Eczacıbaşı Topluluğu kuruluşların dan İpek Kağıt'ın "İlköğretim Okulları Kişisel Hijyen Eğitimi" de uygulanacak. Zaman içinde Eczacıbaşı Topluluğu'nun diğer alanlardaki birikim ve uzmanlığı da bu okulların hizmetine sunulacak.
Profesyonelleşme konusunda taviz vermeyen gruplardan birisiniz…Oğlunuz Emre Eczacıbaşı pazarlamadan iletişime kadar farklı bölümlerde staj yaparak, deneyim kazandı… Sizden sonraki kuşağın Eczacıbaşı'ndaki temsili konusunda nasıl bir yol haritası çıkarıldı?
BE: Oğlumuz, Harvard Üniversitesin'ni bitirdi. İstanbul'da mali kontrol ve finansal hizmetler firmasında ve bir sürede Eczacıbaşı kuruluşlarında çalıştı. Şimdi, yurtdışındaki kuruluşlarımızda çalışıyor ve birkaç yıl çalıştıktan sonra ABD'de bir iş idaresi master'ı için yeniden üniveristelere başvurmayı planlıyor. Kızımız da aynı üniversitede okuyor. Çocuklarımızın kuruluşlarımızda görev almalarını, her ana baba gibi biz de arzu ediyoruz; ancak, bunun bir hanedanda olduğu gibi, veliaht tayini ile otomatik bir biçimde olmasını uygun bulmuyoruz. Sorumluluk almak isterlerse, bunu hak ettiklerini de kanıtlamaları gerekir. Hak etmeyenlere yönetim sorumlulukları vermek, aile şirketlerinin felaket nedenlerinin başında geliyor.
Çocuklara örnek olmaya çalışıyorum
"Çocuklara tavsiyelerde bulunmaktan çok örnek olmaya çalıştığımızı söyleyebilirirm. Eğer bu yolla, benim de babamdan öğrendiğim gibi, kendi kendisine saygısı olmayan insanlardan uzak durmayı, sorumluluk alabilen insanları aramayı, kendini geliştirmesini seven insanlarla çalışmayı, durmadan öğrenmek, kendini geliştirmek için çaba gçsteren insanlarla çalışıp dostluk etmeyi, karşı görüşleri dinlemeyi, sosyal sorumluluğun önceliğini, toplumsal gelişmenin bir bütün olarak görülmesi gerektiğini, ülkemizin parlak geleceğine ve potansiyeline inanmayı öğrenirlerse mutlu olacağım… . .
. .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|