Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bedri Baykam Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

BEDRİ BAYKAM Bülent Şenver'in Odası TV Programı
16.11.2006
Okunma Sayısı : 61063
Oy Sayısı : 11
Değerlendirme : 4,64
Popülarite : 4,83
Verdiğiniz Puan :
 

 

BEDRİ BAYKAM Bülent Şenver'in Odası TV Programı

iPad iPhone ile izlemek için BEDRİ BAYKAM Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.

dinlemek için  

.
.

BEDRİ BAYKAM Bülent Şenver'in Odasında

.
Duayen bankacı Bülent Şenver bey beni arayıp gençler için bir televizyon programı yaptığını söyledi.

Beni konuğu olarak davet etti. Ceylan Intercontınental otelınde boır Cumartesi günü hoş bir söyleşi yaptık.

Sizlerle paylaşmak istedim 
.

BEDRİ BAYKAM Bülent Şenver'in Odası televizyon programının deşifresi
.
.

Bedri Baykam (BB)
Bülent Şenver (BŞ)
.
.

BŞ:Bülent  Şenver'in odasına hoşgeldiniz . Bülent Şenver'in odasında bu programda Bülent Şenver'in  konuğu Sayın Bedri Baykam .Hoşgeldiniz Bedri bey.

BB: Hoşbulduk .Nasılsınız?

BŞ:Teşekkür ederim. Bedri bey Bülent Şenver'in odasında bizim amacımız sizlerle hoş bir sohbet yapmak ve sizin tecrübelerinizi ve birikimlerinizi gençler ile paylaşmak.Bu programda gençler sizden ve Bülent Şenver'in odasından  bir şeyler kapabilirse ne mutlu bize.

Ben konuklarımıza hep  ilk soru olarak hep şunu soruyorum diyorumki Bedri Baykam'ın hayatında sinema şeridi gibi baktığımızda birçok olaylar olmuştur geçmiştir ama şöyle  gözünüzü kapatıp hayatınıza bir  baktığınızda sizin  benim kilometre taşlarım diyebileceğiniz yani sizin hayatınızda hatırlayabildiğiniz önemli bazı dönüm noktaları diyebileceğiniz şeyler nelerdir?

Biz ile paylaşmak istermisiniz?

BB: Tabiki aslında güzel ve zor soru esasında ben bu sorulardan esasında  kurtulmak için  o dev otobiyografiyi yazdım fakat yine böyle toparlamak gerekirse birinci belki kritik viraj ailemin yaptığım resimlerin normal  çocuk resimlerine benzemediğini fark etmesi , bunu yerli yabancı eleştirmenler ile ve sanat tarihçiler ile paylaşması, aydın bir Cumhuriyet ailesi olması ve daha sonra fikri takip ile bunun peşinden gidip  beni 1960 larda dünyanın en meşhur harika çocuğu haline getirmeleri .

BŞ:Yani ilk kilometre taşı harika  çocuk .Harika çocuk neyiniz harika imiş sizin ?

BB: Yani sonuçta yaptığım resimlerin çizgisi derinliği doğaçlama tavırları beyazı kullanışı, bugünde bakıyorum zaten bir çok  çocuk resim yarışmasında juriye falan  davet edildiğim için sonuçta uzakdan yakından hiçbir o yaştaki çocukların resimlerine benzemiyor .

:O yaştaki çocukların yapmadığı bir resim anlayışınımı  yansıtmış oldunuz?

BB: Yani mesela  belki ortalama 5-6 yaşında normal çocukların belki 14 yaşında 15 yaşında yaklaşacakları çizgi düzenine veya yetişmiş sanatçıların varacakları kompozisyon düzenine erişmiştim.

BŞ:Erişmiştiniz onun için size böyle bir unvan verilmiş oldu .Bu resme bakanlar şaşırdı bu yaşta bir insan bunu nasıl yapar?

BB:Zaten inanmadıkları içinde bir çok şöyle söyliyeyim iyi anlamda inanmayanlar yapıcı bir şekilde bunun televizyonda canlı yayında yaptırıyorlardı  yurt dışında tabi .

BŞ:Bunu babası yapmıştır falan diye.

BB:En azından tereddüt  kalmasın seyredenlerde diye ve ne yazıkki o zamanlar Türkiye'de televizyonda yoktu aslında bana yapılan en büyük övgüler o dönemde hepsi söylüyorum bunu kitapta da söylüyorum bana yapılan en büyük övgüler dünyanın en büyük gazetelerinin eleştirmenlerinin beni işte Porthley, Matisse  Dufy ile    mukayese etmeleri değil hadi canım mümkün değil  kesinlikle o yapmamıştır olamaz diye bunu yapmanın dolayısıyla bir çocuk için mümkün olmadığını bunun doğa üstü doğa ötesi olacağını dolayısıyla bunun bir neredeyse bir hilebazlık olacağını dedikosunu yayan  insanlar esasında bana en büyük övgüyü yapmış oldular en çok belki egom onlardan beslendi diyebilirim.

BŞ: Siz bunu sadece resime mi böyle yansıtıyordunuz  o yaşlarda yani yaşınız küçük olmasına rağmen öyle resimler yapıyordunuz ki daha büyük yaşın resimleri gibi görülüyordu yoksa o küçük yaşlarda da siz  bir büyük gibimi davranıyordunuz yani davranışlarınızda büyük bir insan davranışımıydı?

BB:Yok şöyle söyliyeyim  mesela ailem o dönemlerde çok pedegoglardan önemli tavsiyeler alarak beni Allah'a şükür çok normal çocukluğunu yaşayan çok normal bir insan olarak büyüttüler.

Yani ben mahallenin en haylaz çocuğuydum dizim kanıyarak akşam eve gelirdim, mahallede top oynardım, gezerdim,  yani o açıdan çok iyi .

BŞ:Çocuk gibi çocuktunuz ama resime gelince çocuk gibi çocuk değildiniz.

BB:Değildim fakat öte yandan bugün beni Bedri Baykam olarak insanlar tanırken beni ben yapan  değerlerin tümünün çıkış noktaları ve yumurta halinde o zaman vardı yani Fenerbahçelikte vardı , Cumhuriyetçilik, özgürlük düşkünlüğü , Atatürkçülük de vardı bunun da çok erkenden bütün mayasını aldım bütün düşünce sistemlerini doğru rayların üstünde bana ulaşmasını  devam etti babam ve tüm ailem çok olanak sağladı Doktor Suphi Baykam .

Sonuçta bir yandan da mesela arşivcilik bütün bunlarda o yaşlarda başladı .

BŞ:Şimdi ben kilometre taşları deyince tabii kısaca bu kilometre taşlarını anlatmak lazım yoksa siz burada bayağı uzun bir şekilde o kilometre taşlarını detaylı bir şekilde söylemişsiniz.

BB: Bu kitap 1987 ye kadar harika çocuk işte annem babamın tanışması doğumum ve üniversite sonuna  kadar 1980 'ne kadar .

:Bu harika çocuk.

BB:Bu da Amerika dönemim 80-87 arası Amerika'da yaşadığım maceralar ev sanat kariyerimin profösyonel sanat kariyerimin uluslar arası yetişkin olarak bu sefer uluslararası kariyerim başlangıç birde küçük çocuk olarak uluslar arası bir kariyerim oldu  60'lı yıllarda şimdi dönemeç dediğiniz Amerika'ya  1980 de 800 $ ile gitmeye karar verişim ve orada okumaya, yaşamaya , mücadele etmeye , profösyonel sanatçı olmaya  bu hedefler ile gidip bunu başarmak üzere yola arkadan büyük ihtimal ile gelecek hiç para yokken 800 $ ile gitmek bu tabi bahsettiğiniz hayatın kilometre taşı.

Ve çok önemli kritik bir kilometre taşı  .

Tabiki daha sonra yaptığım bir çok şeyi etkileyen şu kitabın ortaya çıkmasını  sağlayan  daha doğrusu bu kitapda yaşanan her şey sizin bildiğiniz her şeyi oluşmasını sağlayan büyük bir serüvenin başlangıcı giriş kapısı oldu.

Bir başka kilometre taşı daha veriyim oda kitapta var.Çünkü bu kitap Amerika'dan 1987 de döndükten sonra  Türkiye'de geçirdiğim ilk dokuz ayda var  bu kitapta yani 87 yılının sonuna kadar ben 87 yılının Martında döndüm  Amerika'dan ki arada sergiler için gidip geliyordum Türkiye ve Avrupa'ya onu saymıyorum ama kesin dönüşüm Mart  87' deydi. Döndükten sonra ki mesela iki ay sonra İran Başbakanı'nın  Musavi'nin  Anıt Kabire gitmeyi red ettiğini ve bu şekilde Atatürk'e açık bir saygısızlık yaptığını gazetelerden okudum ve zannettim ki birinci uçakta ülkesine yollanacak ve bir daha seninle  hiçbir ilişkimiz olsun istemiyoruz  denilecek kendilerine Özal Başbakan'dı sorun değil sizi Konya'ya yollayalım türbeleri ziyaret edersiniz dedi.

Özal ben o gün dedim ki bir hükümet bu ödülü verip bizim kurucumuza bu alçakça yapılan saldırısına yeşil ışık yakıyorsa bu ülkenin üç çivisi çıkmıştır dedim ve o gün fiili olarak siyasete girdim .

BŞ:O da bir kilometre taşı siyasete girmeniz

BB: O güne kadar ben ünlü bir siyasetçinin İnönü'nün sağ kolu olan işte üç tane milletvekili yapmış  dört tane milletvekilliği yapmış doktor Suphi Baykam'ın aydın bir  çocuğu olarak siyasete o kadar  girerek arada bir görüş söyleyerek o tarihten itibaren bu ödülü veren hükümet kimbilir başka ne ödünler veriyordur da Türkiye adım adım irticanın kucağına teslim edilecektir diye o günden itibaren sanatım büyük ölçülerde siyasetleşti, tavırlarım siyasileşti sol partileri birleştirmek için büyük çabalara girdim kendim daha sonra  siyasete girdim

BŞ:Tabi siyasette bir kilometre taşı oldu. Birde aktörlük var sizin değilmi? Sinema

BB:Sinema ile sürekli süre gelen bir uzak yakın sıcak soğuk ilişkim vardı ki Fransa'da yabancı talebelerin yaşamını anlatan asma isimli bir senaryo yazmıştım arkadaşım Mehir Sayala ile beraber bu Fransız Kültür Bakanlığından bir işte sinemaya destek komisyonundan bir ödül  kazanmıştı fakat daha sonra bu filmi bir türlü çekemedik tüm detaylar kitapda var.Fakat ben aktörlük okulunada gittim çeşitli fimlerde kısa metraj filmler kendim yönettim uzun metrajlı filmler aktör olarak oynadım.

:Baş aktör, yardımcı aktör,

BB:Mesela gönül garip bir kuştur filminde Harika Avcı ile başrolde oynadım .Reis Çelik'in 68 kuşağı hakkında Hoşça kal yarın filminde oynadım. Orada yan ama önemli bir rolüm vardı.Atıf Yılmazın Dağınık Yatak rahmetli Atıf Yılmaz'ın  Dağınık Yatak filminde oynadım .

BS:ve sonra da dediniz ben oynamıyımmı? Siyasete girince yeni bir

BB: Hayır hayır hiç öyle bir şey yok .

BŞ:Yani yeni bir proje olsa oynarsınız.

BB:Bakın bütün o filmlerdeki aktörlüğümede bakabilirsiniz size doğruyu söyliyim çok iyi bir aktörüm yarın gelecek başka iyi bir film de oynarım sinemayı çok seviyorum ama buna fiili olarak bunun peşinde koşucak vaktim yok ancak  bana gelecek projeleri değerlendirmeye  alabilirim.

BŞ:Birde kilometre taşı olarak spor ile de ilişkiniz oldu sizin sporla mesela ben şimdi görüyorum yakanızda bir Fenerbahçe rozeti taşıyorsunuz,  sporda bir kilometre taşı mı? Bir yerde nasıl girdi.

BB:Benim hayatımda bir çok sporu seyretmeyi severim heyecanla televizyonda veya spor musabakalarında  stadlarda ama futbol ve tenis benim sporlarım .

BŞ:Futbol , tenis

BB:Futbol  tenis futbol hastalığı bende  4-45yaşlarında başladı babam beni ilk Fenerbahçe maçlarına götürmesi ile başladı.Lefterin büyük dönemlerinin sonuna yetiştim birkaç hafta öncede Büyükada da Lefter ile bunları uzun uzun konuşma fırsatı yakaladım.

Kendisini seyrettiğim ilk maçı anlattım o maçın gazetesini getirtti bana 6-2 lik bir Beşiktaş galibiyetiydi.

BŞ:Beşiktaş kimi yenmişti.

BB:Fenerbahçe  Beşiktaşı yenmişti Lefter 1. ve 6 golleri atmıştı galiba 62 yılında Gürsel kupası yada 60 yılında bir hata yapmıyım sonuçta oradan itibaren ben dedimki futbol hastalığı Fenerbahçe ile futbol keyfi öyle bir o andan itibaren bütün Fenerbahçe maçlarını ya  radyodan dinledim, ya stada gittim yurt dışındaysam telefon ile takip ettim.

BŞ:Ve de siz Fenerbahçe televizyonuna da çıkıp değil mi bu kaleci iyi değil .

BB:Programımız var.

BŞ: Evet birde antranörleride konuşuyorsunuz  profösyonel olarak.

BB:Ben futbol konusunda çok bilgiliyim arşiv olarak da hafıza olarak ta zaten kendim hafta da iki gün futbol oynuyorum.Ayrıca  2002 dünya kupası hakkında  ah abi İlhanı oynatsalar  dı isimli genel olarak dünya kupası  ve Türk futboluna  girişini anlatan güzel bir kitabım var  2002 de yayınlanan.Yayınlanmış 19 kitabımdan biri futbol kitabı.

BŞ:Ne kadar güzel bu kadar böyle değişik şapkalı olarak düşündüğünüzde kendinizi

BB:Tenisi de söyliyim tenistede genç milli takıma seçildim Türkiye şampiyonalarında üç kere final oynadım Türkiye şampiyonları son maçta iki kere kaçırdım .Uluslararası Türkiyenin 70'li yıllardaki sürekli uluslararası turnuvalarda oynayan önemli 15 20 tesisinden biri

BŞ:Ne kadar güzel sporcu kimliğinizde var demekki bu kadar  şapkalara baktığınızda sizin için sizi en fazla diyelim zevklendiren hoşunuza giden sevdiğiniz hepsini seviyorsunuz ama resim yapmak mı, ressam diye anılmak mı, yoksa siyasete girip kürsülerde ey vatandaş deyip siyasi kimliğiniz ile tanışmak mı , yoksa sinema filmlerinde belirli bir aktörlük vasfınız da olduğuna göre orada bir aktör olarak tanınmak mı yoksa spor damı tanınmak hangisi sizi daha çok memnun eder?

BB: Benim ana işim tabiki sanat . Benim ana işim ressamlık ben her şeyden önce halkın beni tanıdığı gibi ressam Bedri Baykal'ım bu benim 2 yaşından beri yaptığım ana dalım ve dünyada da  2 yaşından beri yaptığı her resim saklanmış defterlerde veya kağıtlarda saklanmış veya satılık koleksiyonlara girmiş çizdiği her şey dokumanter ve 6 yaşından itibaren profösyonel olarak bunu yapmış ve ergenlikten sonra da sürdürmüş başka bir insan yok.

BŞ:Şimdi siz o zaman çocuklarınız tarafından ve bundan sonraki gençlik tarafından  Ressam Bedri Baykam diye anılmak istiyorsunuz .

Yoksa Başbakan Bedri Baykam diye anılmak istemiyormusunuz?

BB: Cevaplıycam onu şimdi bunun yanında yaptığım diğer şeyler yazarlık, kitap yazarlığı, köşe yazarlığı, siyaset, spor hayatı bunlar her biri iyi yaptığıma inandığım için yaptığım şeyler .Romanın kemikden bahsettiğimiz zaman o da işte bir ressamın romanı o gözle musamalı bakın demiyorum .

Kemiğin  kalitesi ile benim ressamlığımıda yargılayabilirsiniz ben o seviyede roman yazmıyacaksam  kitap yazmazdım yada şu otobiografi bu kadar şeffaf mesela bu kitaplar beni dünyanın en yakışıklı aktörü en güzel kızı en zengin adamı kim diye tartışabilirsiniz ama 7.5 milyar kişi arasında en şeffaf adamı tartışamazsınız artık o benim artık.

Bu kitaplar beri dünyanın en şeffaf adamı haline getiriyor çünkü bu detayda bu derinlike bu açıklıkta , bu paylaşımda bir otobiyografi bu güne kadar yazılmadı.Bunu başka bir insanda edebiyatçıda konuşuyorum bilmiyorlar söylüyorlar yani buda mesela otobiyografi  hem ok kalıcı hem çok kavrayıcı hem çok gerçekten derin ve açık çalışma şimdi buradanda beni yargılayabiliriniz bir siyasi konuşma yaptığım zaman sürekli makaleler yazdığım zaman

BŞ: İyi olduğu her şeyi yaparım diyorsunuz ve o konuda iyiyseniz zaten o konuda başarılı ürünler ortaya çıkarıyorsunuz  .

BB:Çıkarıyorsam o iyi bir kitapdır bunu inandığım için yazıyorum .

Bazen bazı insanlar benim yaptıklarımı yakından değil  uzaktan takip eden bazı insanlar canım o da her şeyi  yapıyor .Mühim olan insanın her şeyi yapması değil , iyi yapıp yapmadığı görünmesi .Buyrun benim dünya kupası hakkında yazdığım futbol kitabı alın değinki bu saçma bu komik bu çelişkili bu yanlış bilgi deyin bende hatalarımı görüyüm öğreniyim düzeltiyim.

Ama mesela o kitabı okuyan   okuduğum en güzel futbol kitaplarından biri diyorsa , kaleci  Rüştü  sanki dünya kupasında sanki yanı başımızdaydın öyle yazılmış nasıl yaptın bunu diyebiliyorsa demekki o iyiki yapılmış, iyiki yazılmış .

Kemiği okuyan insanlar son 30 sayfada ben bunu bitirmek istemiyorum bitirince başka ne okuyacağım hayatımın düzeni bozuldu diyebiliyorlarsa demek ki iyi bir şey yapmışım.

BŞ:Evet ne kadar güzel paylaşmayı seviyorsunuz ve paylaşabileceğiniz her şeyi insanlara ile paylaşmak istiyorsunuz .Siyasete gelince

BB: Siyasete gelince zaten şu yaptığımız konuşma dahil , şu yaptığımız kitap dahil, yaptığımız resim dahil ancak özgür demokratik ile laik bir hukuk devletinde yaşıyorsak bütün yaptıklarımızın bir değeri var o paylaşıma gidebiliriz kadın erkek eşitliği var özgür sanat, özgür roman, özgür programlar var dolayısıyla tüm yaptığımız her şeyi  zaten ona borçluyuz.Şimdi kalkıp Leonardo da Vinci insanlar Leonardo da Vinci' yi vay canım sen nasıl hem heykeltraj sın hem ressamlık, hem filozoflu, hem bilim adamlığı bütün bunları nasıl aynı anda yaparsın diye.

Leonardo da Vinci' yi taşamı tutuyorlar?

Ya da hayranlıklamı bakıyorlar size ricam .

Belki bazı şeyleri çok farklı alanlarda bazı şeyleri doğru yapıyor olmanın getirdiği bazı şeyler daha  anlaşılıcak.

BŞ:Ben sizinle küçük bir oyun oynamak istiyorum .

Böyle programımız içerisinde basit hoş oyunlar varki bunu gençlerimiz seyrettikçe  onlardan belki birazcık diyelim hoşnut alıyorlar.

Şimdi bu oyunlarımızdan bizim bir tanesi bir göster bin işit oyunu .

Ben şimdi Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Bedri Baykam'a bir şey göstericem  ve gösterdiğim o şey diyicemki lütfen buna beş saniye bakın ve bununla ilgili olarak bir gençlerin kulağına küpe olacak bir söz söyleyin birkaç cümle söyleyin bakalım ne söyliyecek kendisi .

Size göstereceğim objeyi görmeye hazırmısınız? Size göstereceğim objemiz para .

Üzerinde Atatürk resmi olan bir para buna lütfen beş saniye bakın ve bunula ilgili gençlerimizin kulağına küpe olucak onlara bir şeyler söyleyin.

BB: Şimdi bir şey söyliyeyim birincisi parayı gününe göre oksijen gününe göre hiç alakanız olmayan herhangi bir kağıt olarak da kullanabilirsiniz, bakabilirsiniz ama şöyle söyliyeyim ben parayı çok yakından yaşamış biriyim çünkü çok parasız kaldığım yahutta kaldığımız günler oldu dolayısıyla onun değerini anlamını çok iyi bilirim mesela 1973 1974 'de lisede ailemin maddi zorlukları olduğu bir süreçti babamın bana verdiği çok o  dönem içinde çok küçük olan beş on liralık bir harçlık benim için çok büyük manevi değer işgal etmiştir gönlümde çünkü sonuçta ailenin direği olan babamızın sonuçta o anda bize çok az bir para verebilse bile onu verme paylaşma , o katkıyı hissettirme duygusunu o verdiği küçük para belki daha önce verdiği çok daha büyük paralardan çok daha fazla bende yaşatabilmişti .

İkincisi demin  Amerika'ya 800 dolar ile gitmiştim bunuda söyledim on rakamı var o parada ben resimlerimi satmaya başlamadan önce saati 10 dolardan tenis dersi veriyordum 1980 de 1981 de 1982 de o iki üç yıl ki daha önce Paris de daha önce 78-79  saati 10 dolardan verilen o dersle gidip daha sonra yolda durup işte Seven Eleven dan biraz peynir biraz salam biraz ekmek biraz reçel alıyordum  evi paylaştığım ev arkadaşımla buzdolabını dolduruyordum o kendisi bekçilik yapıp aldığı parayla o kirayı ödüyordu bir paylaşımımız vardı o para yaşam haline geliyor ama o küçük paralar ile buzdolabını peynir ve sütle doldurup zamanı geçip canlı kalmaya çalışırken de hayallerimizin hiç biri bu günkün den daha küçük değildi .Hayallerimizin, hedeflerimizin hiç biri daha küçük değildi özgüvenimde bu günden daha az değildi bunu vurgulamak istedim .

BŞ:Yani gençlere verdiğiniz mesaj para her şey değildir mi diyorsunuz  yani kıymetini bilin mi ?

BB:Para bizim için bir araçtır.

BŞ:Para bir araçtır gençler.

BB: Değerini bilin onu yaşamınızı sürdürüp hedeflerinize ulaşmak için bir geçiş yollarında oksijen olarak kullanın ama unutmayınki  hayatta gerçekten güzel şeyler bedeva arkadaşlık bedeva zaten paranız için sizinle arkadaş olucaksa olmasın efendim güneşe bakmak , denize bakmak bedeva oksijen bedeva  yada diyelim

BŞ:Parasız şeyleri satın almaya çalışın, parasız satın almaya çalışın.

BB:Parasız şeylerin değerini bilin, parayı bir araç olarak kullanın ve paraya esir olmayın.

BŞ:Paranın esiri olmayın.

BB:Paranın esiri olmayın çünkü para belli bir yerden sonra belli bir yere kadar ekonomik bir terim olarak Marginal Money bir dahaki paranın size getireceği  ek kazanımlar önce artarak gider sonra düşerek gider çünkü insanlar bu sefer acaba hisse senetleri değermi kaybediyor acaba bu adamlar benimle param için mi arkadaş bu sefer paranın negatif tepkilerini görmeye başlarsınız esiri olmayın diyorum.

BŞ: Bundan sonra öyle bir bölüme geliyorum ki Bülent Şenver'in odasındayız.

Bülent Şenver'in konuğu Bedri Baykam şimdi soru yağmuruna başlıyacağız. Soru yağmuruna hazırmısınız sizi bayağı ıslatıcam sorularımla ama sorular şöyle cevaplansın istiyorum uzun cümleler ile değil çok kısa cümlelerle çünkü bayağı yağmur damlaları var burada onun için kısa kısa cevaplar sizden bekliyorum hazırmısınız?

Siz Başbakan olsaydınız ilk yapacağınız şey ne olurdu?

BB: İlk yapacağım şey sokakta yalnız okula gitmeden başıboş dilenerek v.s gezen çocukları ortadan kaldırıp onları okula gitmelerini sağlardım yurda gitmelerini sağlardım veya sokakta uyuyan evsiz barkız insanları ortadan kaldırırdım onlara kalabilecekleri evler aş evleri sağlardım.

BŞ: En son yanaklarından öptüğünüz kişi kim ?

BB: En son bu sabah evden ayrılırken eşimi dudaklarından öptüm en son yanaklarından öptüğüm kişi ise oğlumdu.

BŞ: Hiç aklımdan çıkmıyorki dediğiniz şey nedir?

BB: Herhalde babamın ölümünü öğrendiğim andır.

BŞ: Allah rahmet eylesin peki neyi unutmak istersiniz?

BB: Ecevit'in Türk soluna verdiği zararları unutmak isterdim ama unutabileceğimi sanmıyorum.

BŞ: Her zaman benim ile birlikte olsun bu cümleyi kimin için söylerdiniz ?

BB:Her zaman benim ile birlikte olsun bir kişi için

BŞ:Kimin için söylerdiniz diye bir soru

BB: Bu çok zor bir soru bunu gelecek kuşak için uygulayacağım ve diyeceğimki bunu çok standart bir biçimde oğlum için her zaman benimle olsun ve bizi oğlum veya tüm gençler geleceği en güzel şekilde teslim etsin.

BŞ:Sizi en çok üzen nedir?

BB: Beni en çok üzen şey Türkiye'de Atatürk'çülüğe karşı yalnız yobaz çevrelerden değil sözde aydın çevrelerden gelen nankörce ve mantıksız saldırılar ve bu saldırıları yapanların onlara verilecekleri yanıtları dinlemeye bile cesaretleri olmamaları ve ellerindeki imkanlar ile bu demokratik tartışmaya bile katılmamaları beni en  çok üzen şey bu.

BŞ: Hiçbir zaman unutmadım neyi unutmadınız hiçbir zaman?

BB: Hiçbir zaman unutmadım ben çocukken 4-5 yaşındayken beni büyüten insanların rahmetli anneannemin ve beni yetiştiren bacının sıcaklığını dostluğunu vedikleri güven duygusunu unutmadım diyebilirim.

BŞ:En çok beğendiğiniz sevdiğiniz ses nedir ne sesidir sevdiğiniz ses ne sesi ?

BB: En sevdiğim ses herhalde  o kadar güzel ses sanatçılarına rağmen annemin sesi

BŞ: Sizi en çabuk kızdıran şey .

BB: En çabuk kızdıran şey cahil küstahlık ve bunun saldırganlığa dönüştüğü cehaletin cesareti körüklediği bir zavallı ortamlar.

BŞ:En son ne zaman ağlamıştınız?

BB: En son ne zaman ağlamıştım en son kaybettiğim yakınımın cenazesinde ağlamıştım.

BŞ: Evet gülü seven dikenine katlanır derler siz gülmü olmak isterdiniz dikenmi?

BB: Ben zaten insanların bir kısmına göre gül bir kısmına göre diken olduğum için her iki tarafıda şey yapmıyım rahatsız etmiyim ben hangi açıdan ve hangi sokaktan bakarsanız öyle görünüyorum.

BŞ:Peki sizce insanlarda bulunması sakıncalı olan şey nedir?

BB:Egoist ihtiras kıskançlık ve bunun getirdiği riakarlık,nankörlük, yalancılık yani bütün o küçük duygulara esir düşme tehlikesi.

BŞ: Yaşamızın boyunca en sık rastladığınız etik dışı ahlak dışı olay nedir en sık gördüğünüz .

BB:En sık mı en tek mi ?

BŞ:Peki en tek diyelim o zaman size öyle soruyum ahlak dışı etik dışı

BB: Valla itiraf ediyim bundan 2.5 yıl önce CHP Başkanlığına aday olduğum zaman kampanya süreci bittikten sonra kampanyada %5 delege imzası almak lazımdı delege olarak yarışabilmek için ben yurt çapında delegelerden %10 çapında imza almıştım genel başkan seçimine geçmeye bir saat kala bu %20 e çıkartıldı  yani maçın 87. dakikasında hakemin biri geldi dedi ki üç korner bir penaltı sayılıcak senin kalene de kalecisiz şut atılıcak .

BŞ:Bunu etik dışı buldunuz.

BB:Bu hayatta karşılaştığım en etik dışı olay buydu .

BŞ:Size karşı dürüst davranmayana ne yaparsınız?

BB: Kendisi ile ve gerçekler ile yüzleşmeye davet ederim, ve gece nasıl uyucağını sorarım .

BŞ: Sizi en son kim kandırmıştı?

BB: Fenerbahçe kandırmıştı . Bu sene şampiyon olucağız demişti.

BŞ: Ayakta alkışlarım diyebileceğiniz bir şey neyi ayakta alkışlayabilirsiniz?

BB: Neyi ayakta alkışlayabilirim?

BŞ:Yine Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu demeyin .

BB:Yok mesela Sayın Cumhurbaşkanımız Sezer'in  12 Nisan günü yaptığı ve Türkiyede'ki tehlikeli anti demokratik antilate gidişatlara işaret eden konuşmasını ayakta alkışlarım ve kendisine parlementoda olağanüstü bir gündem maddesi ile parlementoyu toplayıp bu konuşmayı parlementoya taşıyacağı gün bu sefer hiç durmadan alkışlarım ve parlementonun önüne giderim.

BŞ:Bu dünyadan ayrılırken geride ne bırakmak istersiniz?

BB: Bu dünyadan ayrılırken geride tutarlı bir insan kendisi ile tutarlı arkasında fatura bırakmamış sizin deyiminizle deneyimleri toprak olmasın şekilde çok güzel bir .

BŞ:Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın

BB:Çok güzel bir sözünüz ben birkaç röportajda da sizin adınızı vererek aktardım bunu sağlayacak kadar arkamda bol kitap , belge, makale, katalok , yayın, resim yani yüzyıllar boyu Türkiye'nin aydınlanması açısından bir şeyler bırakmış olmak isterim.

BŞ:Sevmediğiniz insanlara ne vermek istersiniz?Sevmediğiniz insanlara ne vermek isterdiniz?

BB: Sevmediğim insanlara tılsımlı bir taş vermek isterdim, belki ön yargılardan kötülükerden veya mantıksızlıklardan onları uzaklaştırıcak  tekrar benle ve dünyayla barışmalarını sağlıyacak her insanı kazanmak lazım.

BŞ:Bu bana yakışmadı diyebileceğiniz bir şey bu bana yakışmadı.

BB:Bunu ne zaman derim günde 3-4 saat uyku ile yaşadığım için hadi bilemediniz 5 saat uyku ile yaşadığım için bazen 3-4 cephede düello yapan bir insan olduğum için bazen yakınlarımı haksız yere kırdığım anlar olur en yakınlarımı yani annemi asistanlarımı eşimi kırdığım anlar olur.

BŞ:Ben buna laik değilim dediğiniz bir şey ben buna laik değilim.

BB: Şöyle söyliyim ben hayatta yaptığım halktan çok sağolsunlar teveccüğünü gördüğüm sanat siyaset ve özgürlük adına demokrasi adına yaptığım her şey için kimseden entelektüel arenada tebrik beklemiyorum ama sürekli olarak bel aşağıya vurarak benim aleyhime propogandalar götürmeye çalışan yazılar gördüğümde bunu bende hak etmedim okurlarda hak etmedim.

BŞ:Diyorsunuz . Soru yağmurumuzun son üç damlası düşüyor o da cin ile bir şey cin Alaaddinin lambasından çıkar gibi çıkmış ve size soruyor ne istersen vericem diyor birinci  yağmur damlası şu dostuma ver, dostuma ver, dostunuza ne versin cin .

BB:Kesinlikle sağlık .

BŞ:Peki düşmanıma ver düşmanınıza ne versin cin?

BB: Cin düşmanımada dostluk duygusu taşısın .

BŞ:Çocuklarıma ver cin çocuklarınıza ne versin ?

BB: Erdemlik tutarlılık ve ömür çizgisi üstünden  kendileri ile barışık olmalarını sağlayan , demin bahsettiğimiz paraya değil düşünceye kendilerini endeksleyecekleri bir yaşam.

BŞ:Soru yağmurumuz bitti şimdi isterseniz  o kadar çok ikimiz birden ıslandıkki kurulanalım biraz ara verelim ve kurulandıktan sonra programımıza yeniden devam edelim.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Bedri Baykam  kısa bir aradan sonra tekrar birlikye olucağız.

BŞ:Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın  Bedri Baykam soru yağmurundan sonra kurulandık  şimdi kuru kuru yeni ikinci bölümümüze başlayabiliriz.
Yeni yağmurlara başlayabiliyoruz ben şimdi size yeni yağmur da bir  etik sorusu hazırladım bu bir etik vaka bu vakayı size okumak istiyorum ve ondan sonra size sorucam siz olsaydınız bu durumda ne yapardınız?

Mahmut bey bir devlet bakanıdır bir gün üniversiteden bir arkadaşı olan mine hanım telefon ile kendisini arar yurt dışında uluslar arası bir toplantıya katılacağını ve toplantıya çok büyük dünya şirketlerininde geleceğini söyler.

Devlet bakanı Mahmut bey ise mine hanımı dikaktlice dinler acaba benden ne isteyecek diye konuşmasının sonunu bekler.

Mine hanım konuşmasının sonunda arkadaşı devlet bakanı Mahmut bey'den bir yardım talebinde bulunur.

Ona aşağıdaki soruyu sorar derki Mahmutcuğum benimle birlikte Londraya gelirmisin ?

Oradaki uluslar arası şirketlerin  yöneticilerine İstanbul'da benim düzenleyeceğim bir fuara katılmalarını söylersen Türkiye'ye çok büyük yardımın dokunur.

Türkiye için hayırlı bir peroje olur. Otel, uçak, otel yemek gibi tüm masraflarını biz karşılarız gelirsin değil mi ? diye sorar.

Sayın Bedri Baykam  siz devlet bakanı Mahmut Bey'in yerinde olsaydınız bu durumda ne yapardınız?

BB: Şimdi ben burada olduğu kadar elimden geldiği kadar objektif , partizancı olmadan konuşmak istiyorum.

Ne yapardım birincisi bu telefonu yapan üniversiteden arkadaşım değil herhangi biride olabilirdi önce öyle bakalım.

Üniversiteden arkadaşım olması olsa olsa bana ulaşmasını kolaylaştırmıştır.

Herhangi biri bana bu teklifi yapıyor diye bakıyorum ve sonuçta o bahsedilen buluşma ve büyük şirketlerin katılacağı toplantının Türkiye'de bir fuarda buluşmasının Türkiye'ye bir yarar veya o sektöre bir yarar sağlayıp sağlamıyacağına bakarım .

Tabiki bir bakan olarak kendi ajandamda bir bakan olarak daha önemli bir işim var mı oraya gidebilirmiyim , gidemezmiyim o yarım günü bir şey verebilirmiyim , veremezmiyim ona bakarım .

Ama ordan bir mani yoksa  bakıcağım şey şudur yani bir o fuar sonuçta bir sektörün  Türkiye'de gelişmesini, bu büyük şirketlerin alış verişlerine bizimle ticaretlerine  Türk sanayisi açısından bir katkı sağlıycakmı sağlamıycakmı diye bakarım .

Şayet  şayet gerçekten ulusal düzeyde bunun genel konu olarak düşünüyorum ki ben buna genel konu olarak bakıyorum bir sanayi fuarı olabilir, sanat fuarı olabilir, bir ayrenotik olabilir iletişim olabilir, genel bakıyorum sonuçta bu gerçekten ülkede açılım olucak ve gerçekten sektörü genişletecek bir olaysa  gitsem bile kendi kararımla ve kendi bakanlık diyelim ki bunu o kişinin parasını ve davetini kullanmadan sorumluluğu alıyorsam , sorumluluğu alıyorsam bunu  iki şıkkım vardır ya şahsi olarak öderim ya bakanlık olarak öderim.

Yani neden çünkü bakanlık Türkiye'yi  yararına oraya katılıp orada o çağrıyı yapıp o olayı  Türkiye'yi taşımakta Türkiye adına bir yarar görmüşse bir bakanlık kararıdır.Sonuçta bir bakan onu bakanlık alarak gerekçesiyle sorumluluk üstlenerek yani arkasında fatura bırakmamak dediğim olay buydu öyle bir örnek denk geliyor bunu yaparım dolayısıyla bu bir hafta sonuna denk geliyorsa bu bir benim de tesadüfen seyretmek istediğim tenis finalinden iki saat varsa belki kendi paramla giderim yoksa da sorumlu olan bakanlık parasıyla giderim ama şirket parası kullanmam.

BŞ:Çok teşekkür ediyorum size  üç keşke sormak istiyorum size birinci keşkenizi diyorum.

Türkiye'yle ilgili birinci keşkenizi keşke kelimesi ile başlayan bir şey söyleyebilirmisiniz keşke.

BB:İster istemes hep siyasi olucak  keşke 12 Eylül'den önce Demirel ve Ecevit  anlaşabilip anti terör yaslarını çıkarsalardı ve kararlı bir şekilde bu korkunç terör odaklarının üstüne beraberce gitselerdi ve Türkiye 12 Eylül'ü yaşamasaydı.

Ve keşke 12 Eylül'den sonra da Ecevit bu solu parçalama ve yok etme kararını yaşama geçirmeseydi ve Türkiye adım adım aşırı uçların girdabına kapılan ve artık merkez soldan ortanın solundan  Sosyal Demokrasiden bir çıkış kapısı göremeyen kitlelerin hayal kırıklığıyla aşırı uçlara kaymasına sahne olmasaydı.

BŞ:Peki iş yaşantınızla, ilgili keşkeyle başlayan

BB:Keşke 1981 yılında o son iki yılda 1980 1981 de yaptığım resimleri Türkiye'ye getireceğime keşke o resimleri o tarihte New Yourk 'a götürseydim ve önce New Yourk 'da segileyebilseydim çünkü  yeni dışavurumculuk akımının ilk ortaya çıktığı ve ilk sergilendiği ilk adının koymaya başlayan yıllar 81-82 -83 de olayın yaşam merkezi New Yourk du böylece doğru zamanda yapılan resimler doğru yerde doğru zamanda teşhir edilmiş olucaklardı.

Ben doğru zamanda doğru resimleri en iddalı resimleri dünyada yapıp onları bazı hayat akış hataları yüzünden gecikmeli sergiledim bazı uluslar arası merkezlerde bir iki yıl daha  gecikmeli sergiledim .Bu bir iki yılı daha başka türlü kullanmış olmak isterdim.

O zaman bilemezsiniz bunu.

BŞ:Tabi doğru peki üçüncü keşke aile hayatınızla ilgili bir keşke ile başlayan bir şey

BB:Yani şöyle söylüyim böyle bir şeyi hem söyliycem hem geri alıcam .

BŞ:Önce söyleyin sonra geri alalım.

BB: Keşke ki bu benim hatam değildir kitabı okuyanlar öğrenecekler keşke daha önce evlenmiş ve daha gençken bir çocuk yapmış olsaydım diycemki görüceksiniz kitabı okurken sonuçta kritik noktalarda çoğunlukla kız arkadaşlarım beni bırakmış, bende  fazla bunu dert etmeden ayrılmışım bildiğiniz gibi ama bu lafıda geri alıcam.

Çünkü sonuçta şu andaki eşim Sibel ve oğlum Suphi'den ve kurduğum aile hayatından o kadar umutluyumki  sonuçta Sibel'le beraber Suphi'yi yapmış olmak, ve şu anda  Suphi ile yaşadıklarımız bu lafı geri aldırtıyor. Ha diyebilirimki Sibel'e daha  önce rastlayıp Suphi'yi 15 yıl önce yapabilirdim belki diye

BŞ:Ben şimdi size bu Oto Retto serginiz ile ilgili bir şey sorucam basında çok yazıldı çizildi bunlar hani gençlerimizde merak ediyorlar bu nasıl bir olaydır diye bir peçete diye bir konu sözkonusu

BB: Peçete Sendromu.

BŞ. Bir peçete olayı diye bir şey var .Gençlerimiz hakkatten merak ediyorlar .

Gençlerimizin anlayacağı lisanda nedir bu olay bunu anlatırmısınız?

BB:Şimdi bakın bu iki kitap 1280 sayfa ve 30 yılı anlatıyor ve 11 yılda yazıldı.Bu peçete olayı bu 1280 sayfalık kitapda bir bir cümle.

Fakat sergide de sergilenen yüzonbir resim var.

Yüzlerce belge var.

Yüzlerce belge defter mektup kıyafet neden .evet normalde bir serginin katoloğu olur,

Halbuki bu şu gördüğünüz kitabın sergisi o gördüğünüz Oto Retto duvarda da kitaplardan sayfalar var.

Ve diyelim işte en önemli resimlerinden bir tanesi Fahişenin Odasını yaparken giydiğim kıyafet var sergilenen Amerika'da kullandığım telefon var.30 yıl önce bunlar saklanmış.

BŞ:Ne kadar güzel hatıra şeyler birde böyle bir peçete mi var?

BB: Anlatıcam çocukken ki oyuncaklarım var, ben bu kitapda ne dedim size bu kitap dünyadaki 7- 7.5 milyar insan arasında en şeffaf insanı Bedri Baykam yaptı bu kitap bu az bir iddia değil .

Bunun bir başkasının bana aksini kanıtlamasına da açığım buyursun kanıtlasın bende memnuniyetle öğrenmiş olurum.

Ama şua nda 7,5 milyar insanın en şeffafı benim bu az bir olay değil onun için bu kitabı insanların o gözle ve o keyifle okumalarını ve bu cesaretle ortaya dökülen bu yazılan bu kadar zengin bir hayat hikayesinde okumalarını aynı zamanda Türkiye'nin yalnız kişisel özel benim aşk hayatım, sanat hayatım değil Türkiye'nin yaşadığı iniş çıkışlar , 27 mayıslar 68 kuşağı , onlarda var bu kitabın içinde bir Amerika olayı da var .

BŞ:Burda bir satırda diyorki peçete diyor onuda.

BB: Şimdi ben her şeyi saklayan bir adamım.

Sekiz yaşından beri hatıra defteri tutuyorum.

Hakkımda çıkan belgeler var.

Babamın siyasi hayatından gelen tüm küpürler var.

Babamda tüm yazışmalarını tüm evraklarını saklayan bir insan .20. yüzyılın en büyük arşivlerinden biri bizim elimizde,

Ve ben ayrıca ben özel hayatta da bir kız arkadaşımın bıraktığı not , bir gece bir bira bardağının altına yazılmış bir hatıra.

Bunları da saklayan bir insanım.

Zaten ben onların hepsini saklayan bir insan olmasam o sergiyi şu anda göremezdiniz.

Ne de şu kitaplarda ortaya çıkmazdı.

BŞ:Bu peçete saklanmış bir peçetemi?

BB:Evet 13 yaşındayken şimdi ben yaratıcı bir sanatçıyım 13 yaşında düğer insanlar dan farkım ben dünyada tescilli uluslararası bir sanatçıydım yani bir "creator"ım,."artist"tim sanatda bir yaratıcıydım.

Her sanat yaratmak üstünedir.

Yeni görüntüler, yeni düşünceler, artışlar vesaire sonuçta ben erkek çocuklar için erkekliklerine kavuşmak dolayısıyla önemli bir andır yani ilk spermlerinin çıktığı an .

Dolayısıyla ben 13 yaşındayken ilk spermimi çıktığı anda  sildiğim peçeteyi hatıra defterine koydum .

Oraya da yazdım bugün nihayet buda  oldu falan be bunu sakladım o peçete şu anda herhangi bir kuru peçete yani tek farkı işte üzerinde dna da falan işte o kadar  yoksa bildiğiniz peçete.

Ve o benim iki şık var dı kitabı yaparken onunla bağlantılı sergiyi yaparken ya bu bilgiyi saklıycaktım  kitabada koymayabilirdim, sergiye de koymayabilirdim genel olarak bu bilgiyi ya saklıycaktın insanlardan ya da dünyanın en şeffaf adamı olarak bunuda paylaşıcaktım .

BŞ:Saklarsanız o özellik kaybolucakdı.

BB:O özellik en azından gece yatarken rahat uyumuycaktım.

BŞ:Bir şeyi sakladım diycekdiniz.

BB:Sakladım bunu gereksiz bir tutuculuktu.

Çok saçma bir tutuculuktu diycektim. Ben onu bile saklamamayı seçtim.

Her ne kadar bazı tutucu gerici muhafazakar insanların bu lafları deforme edip işte Bedri Baykam sperm sergiledi filan gibi özür dilerim biraz abuk subuk deforme yaylım ateşlerine geçeceklerini bilmeme rağmen ben zaman üstünden Türk insanına bunları anlatınca anlıyacağına güvenip ve doğruları olduğu gibi ortaya koyma ve tamamen seffaf olma yetim yüzünden sonuçta bunun haklı görüneceğinide bilip bunu paylaştım. Nedir sperm doğanın bize verdiği en büyük yaratıcılık sıvısıdır.

BŞ:Yaratıcılık sıvısı.

BB: Evrenin en mükemmel ürünü insandır ve o insana verilen doğanın Tanrı'nın  bize verdiği en büyük hediye o insanı tekrar kopyalama ve sürdürme yenisini üretmek için verilen o yaratıcılık sıvısıdır.

Adı sperma o da çok değerli olduğu için her zaman ulaşılamadığı için bu spermin bankası vardır biliyorsunuz profösörleri vardır, sonuçta ayıp bir olay değil doğanın bize verdiği en değerli sıvı.

Hepimiz zaten bu sıvı sayesinde oturmuş konuşabiliyoruz.

Ve bende bir sanatçı olarak bir sanatçının ilk sperm çıkış anını o anda belgeledim .

Şimdi bu tarihte ilk defa yapıldı.

Ve benden sonra da şu anlamda yapılamaz.

Biri bunu görüp kopya edip bugün yapsa  oda 30 yıl  sonra ünlü biri olup sergilerse diyecekler ki "the test  been done before" .                               

BŞ:Yapılmıştı bu daha önce.

BB:Daha önce yapılmıştı bunu Bedri Baykam yapmıştı diyecekler.

Dolayısıyla bu dünya sanat tarihinde de kavramsal sanat olarak bir ilk .

Ama şu anda bizi izleyen sanatla pek ilgisi olmayan insanlara ben Marchel Duchamp , Piero Mencini, Tracy Emins'i  işte kimin buna benzer neyi nasıl yaptığımı John Fable  falan anlatmam burası yeri değil .ok daha uzun süren tartışmalı olur bu .

Ama bir tek şunu bilsinlerki dünyada sanatçının gelip dışkısını kanını spermini donunu v.s veya bir pisuarı her nesneyi olduğu gibi kullanan doğayı kullanan bir çok sanatçı ve sanat akımı var.

Sanat yalnız gördüğünüz gibi güzel renklerle  birer  dekorasyon üretmek değil bir yeni düşünce taşımak  yeniliğin savaşını vermek .

Türkiye'de maalesef  insanlar sanatı renkli manzara resimleri sanabiliyorlar.

Ben burda yıllardır tabi Türkiye'de   bu avangardizmin     öncülüğünü yapan bir insan olduğum için bunun da bütün bedellerini ki  keyifle ödüyorum.

Zaten dünya  sanat  tarihinde hadi canım sende böyle sanat olurmu ya başlatmayın beni dedirtmeyen hiçbir şey sanat tarihine girememiştir.

Van Gong un resimlerinde de önce böyle denmiştir.

Renouvar , Picasso,  böyle denmiştir.Daly 'ede böyle denmiştir .  Jackson Pollock'ın  yerde akıtmayla yaptığı resimlere de böyle denmiştir.Bütün bu abangart tual dışı eylemlere zaten böyle denmiştir hala da denilmeye devam eder.

Ama benim o hareketimin tek özelliği dünya sanat tarihinde bir kere yapılabilcek bir şey olmasıydı o açıdan.

BŞ:Siz  yapmış oldunuz evet ilginç oldu.Şimdi Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Bedri Baykam'la bir çubuk oyunu oynamak istiyorum .

Şimdi bu çubuk oyunumuz şöyle bu çubukların üzerlerinde Atasözleri var, ben istiyorumki bunlardan bir tanesini çekin ve gençlerimize bu Atasözünü bir şekilde açıklıyalım.

Evet ben ona bakıyım şimdi evet buradaki Atasözümüz  "ne ekersen onu biçersin" bunu gençlerimize biraz açarmısınız?
Ne ekersen onu biçersin.

BB: Ne ekersen onu biçersin gerçekten doğru bir Atasözü mesela ben aile ve çocuk ilişkisine çok önem veririm.Mesela şu anda aramızda rahmetli babam olsaydı biraz gülerek bak ben ektim Fenerbahçeli'lik  ektim, CHP ve Atatürk'çülük ektim, Sanatçı mayası ektim böyle oldu demekki bu doğru diyebilir.

Biz de eşimle her anne baba gibi oğlumuzu en iyi şekilde yetiştirmeye çaışıyoruz .

Çünkü özellikle çocuk yaşta verilen her şey çok önemlidir.Yine o sizin bahsettiğiniz cümleniz gibi.

BŞ:Tecrübeleriniz ve birikimleriniz Toprak olmasın.

BB:Onun kadar değerli babamın bir sözü var.

Derki; İnsana yatırım en önemli yatırımdır.

Çünkü farzedelim zamanında toprak ve arsa  bırakmadınız çocuğunuza iki han ile üç apartman bırakamadınız hayat belki derki ekonomik olarak geri alabilirsiniz veya piyangodan para çıkar üç han alırsınız veya miras kalır ama siz zamanı geri alamazsınız .

O insana zamanında spor yaptırmadıysanız, zamanında ekolojinin değerini öğretmediy
seniz, zamanında dil öğretmediyseniz., zamanında okula en iyi şekilde gitmesini sağlamadıysanız, zamanında insan ilişkileri vermediyseniz, zamanı geri alıp o deneyimleri veremezsiniz çok önemli zaman faktörünü kullanmak .

O yüzden de ne ekerseniz onu biçersiniz  hem bir insanı yetiştirirken çok önemli hem arkadaşlıklar açısından önemli, insanın güvenilirliği açısından önemli yani sonuçta siz arkadaşlarınızla ve dünya ile olan görüşlerinizde de ne ekerseniz onu biçersiniz.

Ya güvenilir sözünün eri , kara gün dostu , insanlara kolaylıkla gülümseyebilen, yardım eden, yol veren, iyi huylu bir kişi olarak tanınıcaksınız yada melun bir adam olucaksınız.

Surat eden bir adam olucaksınız kimi zaman kabalığınızla ilgili insanları ezerek kendinize hava verdiğinizi sanıcaksınız.

Ama bu ettikleriniz bir gün belki ayağınızın muz kabuğuyla kaydığı anda kimsenin size yardım eli uzatmamasını sağlıycak bu yüzden ne ekerseniz onu biçersiniz.

BŞ:Evet güzel bir söz iyilik et , iyilik biç , kötülük ek kötülük biç gibi

BB:eğitim ek bilinçli bir insan biç.

Kendin içinde çocuklar içinde toplum içinde ve o yüzden de zaten biz bu deneyimleri paylaşıyoruz.

Gerek cesaretle yürünen yollarda risk almanın faydalarını insanlar nasıl görebiliyor bunu toplum öğrensin diye  veya ben kendime göre nerede hata yaptım.

Neyi nerde nasıl yaptım bunu ölçüp biçiyorsam o deneyimimden bir pay çıkarmak lazım.

BŞ:Peki çok teşekkür ediyorum.

BŞ:Evet çok teşekkür ediyorum Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Bedri Baykam  sanatçılar ile ilgili bir şey sormak istiyorum.

Sanatçı konusunda çeşitli tanımlar yapılıyor ama sanatçıdır, sanatçı değildir gibi.

Siz sanatçılar da olması gereken en önemli vasıflar dediğimizde, hani bir sanatçıda muhakkak olmalıdır diyebileceğiniz ne tür vasıflar düşünüyorsunuz.

BB:Birincisi bu paradan söz ettikya  bu paranın esiri olmamak .

Hiç bir sanatı hiç bir resmi bu kolay satar diye yapmamak , inandığı resmi yapmak.

Mesela ne biliyim ben dev resimler yaparım , insanların duvarları küçücük  koyacak yerleri yok.

Erotizm ve politikadan korkarlar benim yaptığım resimlerin en az yarısı erotik ve politiktir neden çünkü şeyi düşünmem satış kolaylaştırı mı zorlaştırır  mı düşünmem .

Mühim olan sanatçının kendisi ile samimi olması ve bunları ortaya koymasıdır.

İkincisi bunlarla bağlantılı yine tabii risk alması sanatçının risk alması ve yenilik araması kolay yollarda hatta kendi bulduğu noktalarda bile bu sefer de kendi kendisine esir düşememesi risk alıp başka sanatçıların girmediği koridorlara denizlere girmesi kendi girip kendi bulduğu adacıklara da hapis kalmaması yine engin denizlere sonsuz okyanuslara doğru yol alıp hep sürekli yeni hedefler araması, risk olayını canlı tutması bir sanatçının kendini geliştiricek

BŞ:Yaratıcılığınımı geliştiricek?

BB:Evet aksi takdirde toplum ona alışır ev bu budur der, şu şudur der , sen insanları baş aşağı resim yapan adamsı, sen insanları karikatür gibi yapan adamsın, sen illa kayık resimleri yapan insansın, bu sonuçta sanatçının yaşarken ölümü olur.

Ben bir şekilde alışılmayan sanatçı kalmayı yeğlerim.

Mesela bahsettiğimiz o peçete varya .

Bir sanat eserinin  taşıması gereken tüm sesi topluma duyurdu propogratif olmak , samimi olmak, açık seffak olmak , gerçek olmak , anlaşılmamaktan korkmamak, risk almak , polimik yaratmak bundan korkmamak , bir sanat eseri bütün bunları yaptığı zaman bir peçete 800 tane tual den daha fazla ses getirebiliyor.

Olay bu.

BŞ:Ben şimdi sizle torba oyunumuz var, torba oyunumuzu size kısaca anlatıyım .Torbanın içinde tıkırdayan şeyler harf

BB:Ben zannettimki bir araba çekicem .

BŞ:Bu tombalaya da benzetiliyor bazen ama ben şimdi sizden diycemki bunun içeriden bir tane harf  çekin ve bu harf ile başlayan iyi bir davranış güzel  bir davranış söyliyelim.Bakalım ne harfi o.

BB:N

BŞ:N harfi ile başlayan aklınıza güzel bir davranış geliyormu?

BB:Hayatta Nefis arkadaşlarınız olsun. Onların değeri paha biçilmez. Nefis arkadaşlar ekin ve biçin

BŞ:Birde aynı şeyi

BB:Bu  nefis yemekler yemenize mani değil dimi.

BŞ:Nefis arkadaş nefis yemek

BB:Demekki nefis öğle yemeklerimde dostlarla buluşuruz.

BŞ:Aynı şeyi kötü bir davranış veya yanlış bir davranış için seçelim.
BB:A harfi

:A harfi ile ilgili kötü bir alışkanlık aklınıza geliyormu?

BB:Aksi bir adam olmayın .Hayatta en nefret ettiğim şeydir aksi adam olmak ve bununla guru duymak.

Bir yemeğe gidersiniz hoş geldin yerine niye yarım saat geç geldin der, bilmem bir şarap getirirsiniz beğenmediğini ima eder, veyahutta aksi bir adam akşam sinemaya gidelim yok o filmi sevmem, o mahalleye gitmem o yatağa yani aksi adam olmayalım diyorum Hayat uyumlu  olduğunuz  zaman köşeler rahat  akar döner .

İş hayatında dostluğa hepsine uygulayabilirsin .

BŞ:Peki dünyada değiştirmek için elinizde bir fırsat olsa dünyada neyi değiştirmek isterdiniz.

BB:Mesela Amerika Birleşik Devletlerinin tavrını değiştirirdim.

Mesela ne isterdim biliyormusunuz Amerika Birleşik Devlet başkanı bir sabah uyansın ve desinki dünyaya ya biz sanatta kültürde bilimde çok büyük işler başarmış bir ülkeyiz.

Ama biz maalesef  egoizm adına belki üç beş şirket ve 8-10  aile adına inanılmaz yanlış şeyler yaptık.

Yani fakir insanlara bomba attık. 

Çocuklar öldürdük.

Petrol kendimiz üç kuruş daha ucuza kullanıcağız diye dünya haritasını değiştirmeye kalktık.

Şunu yaptık bunu yaptık.

Biz artık başka bir ülke olucağız. 

Şu elimizdeki parayı öncelikle kendimizi affettirmek için başta Afrika olmak üzere dünyadaki aç çocukları  kurtarmak ve açlığı genel olarak kaldırmak için kullanıcağız.

Ondan sonrada dünyayı nasıl güzel bir yer yapabiliriz diye dünyayla istişareye giriceğiz.

BŞ:Bülent Şenver'in odasında

Bedri Baykam'ın konuğu Bedri Baykam güzel hoş bir fıkra ile bitirelim istiyorum.

Sizde çok fıkralar var onu ben biliyorum. 

Bu fıkralardan birtanesini içinden bizle paylaşabileceğiniz bir fıkrayı.

BB:Biliyorsunuz fıkraların çoğu kamuoyunda anlatılamaz fıkralardır .

O yüzden birden bire şak diye sorunca aklıma ne gelicek bilmiyorum öncelikle karşıdaki çizgili duvarlara bakıyorum.

Bir fıkra değil  bir cümle söyliyim.

Önce bir adam o kadar zayıf  o kadar zayıftı ki pijamasında bir tek çizgi vardı.

Bir başka arkadaşı o kadar kısa boyluyduki  saçları ve ayakları böyle olduğu için ayaykkabıları biryantin kokuyordu.

Fıkramıza gelirsek bir kulüp varmış her cumartesi öğleden sonra toplanıp herkes fıkra anlatırmış.

Üç aşağı beş yukarı az sayıda yeni üye girsede ister istemez sonuçta aynı fıkralar dönmeye başlamış.

Ve sonra demişlerki fıkralara numara koyalım.

Hani şu lazın Londra'ya gidip butik açtığı fıkra  yedi numara olsun.

İşte karganın hostes tarafından uçaktan atıldığı fıkra dokuz numara olsun.

peki demişler.

Ve toplanmışlar.

Zaman kazanıp daha çok fıkra anlatmaya başlamışlar.  

Şimdi ben 12 diyorum.

Gülüyorlar.

Harika  fıkraydı .

18 diyorum.

18 ha ha ha  gülüyorlar falan.

Bir başkası 27 diyor.

Yine hepsi gülüyor.

27 harika falan. 

Biri gülmeye devam ediyor.

Durduramıyor kendini.

Evet işte haklısın. Harika fıkra değilmi şu Yahudi ile Temel'in fıkrası hala devam ediyor gülmeye.

Tamam iyi fıkra ama ya siz ne diyorsunuz ben bu fıkrayı ilk defa duyuyorum diyor.

BŞ:Evet çok teşekkür ediyoruz ağzınıza sağlık teşekkür ediyoruz bizler ile tecrübelerinizi birikimlerinizi ve zenginlikleriniz paylaştığınız için insallah daha uzun yıllar tecrübe ve birikimlerinizi bizler ile paylaşırsınız.

BB:Ben teşekkür ederim ve bu dioloğu ayrıca sürdürmek için bedri baykam.com insanları sitemide takip etmeye davet ediyorum .

Başta Harika çocuk ve  Sonsuz Okyanus olmak üzere yazdığım 19 kitabı izlemeye davet ediyorum 20. kitabımda bir siyasi kitap olucak .

Son gidişatlar üstüne onuda beklesinler.

BŞ:Peki çok teşekkür ediyorum sizlere

BB:Ben teşekkür ediyorum.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında  Bülent Şenver'in konuğu Bedri Baykam ile birlikteydik.Kendisinin zenginliklerini paylaştık .Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle Tecrübeleriniz ve Birikimleriniz Toprak Olmasın.Hoşçakalın.

.

.
.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

Bülent Şenver, Bedri Baykam, Sezen Cumhur Önal

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org