Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Erkan BAYAZITLI Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Feto tenisi de vurdu!
03.11.2016
Erkan BAYAZITLI
Okunma Sayısı : 25172
Oy Sayısı : 55
Değerlendirme : 4,93
Popülarite : 8,58
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Feto tenisi de vurdu!

Ülkenin her yerinde ve kurumunda ağır bir Feto tahribatı yaşandı. Şimdi çok daha net görülüyor ki, teniste ağır bir darbe aldı. Tesisler kapanıyor ve birçok önemli spor kurumunda açığa alınmalar yaşanıyor. Bu kargaşayı fırsat bilen yolsuzluk soruşturması geçiren federasyonun bir ve iki numarası bundan faydalanıp yoluna hiç bir şey olmamış gibi devam ediyor. İcraatlarına bir bakalım. İlk olarak önünde esas duruşta durduğu eski başkana büyük bir kazık attılar. Camia bilmez, ancak geçmiş yıllarda en önemli açılışa (hani şu Batman?da milyonları cebe indirildiği yer) bakanlara rağmen kendisini çağırmayarak diskalifiye etti. Sonra da her zaman en iyi yaptığı işi yaptı, el pençe divan durarak suçu sekretaryaya attılar. Eh yiyen varsa tabi. Sonra hiç hazzetmediği kadın başkanın aleyhinde yoğun kulisler yaparak diskalifiye ettiler. Bitti mi sanıyorsunuz, şu anki vekilinin de aleyhinde çok yoğun kulisler yapılıyor. Bakmayın bu politik davranışlara, ilk fırsatta biri diğerini boğacaktır. Ankara ve İstanbul teklifleri hiç bitmez. Teklifler bana kadar geldi, sırasıyla önce tehditler, sonra araya çok hatırlı kişileri sokmalar, (Artık yazmasın) demeler, sonra üstü kapalı cömert teklifler. Siz hileli sistem ile devleti de aldatarak yeniden seçilebilirsiniz. Aslında o da bir nevi büyük hırsızlık; ancak önce bizleri çok fena aldatıp sattınız, sonra da camiayı çok fena aldatıp sattınız. Aldata aldata, sata sata buraya geldiniz. Sanıyor musunuz ki, bu yaptıklarınız yanınıza kalacak. Bir de hiç kızarmadan ?Camia, beni tek aday gösterdi? diyor. Sen karşında bu saçma sapan hileli sistemi bilerek giren, tek aday olan cesur ve çok değerli bir ismi (Sayın Geliç) bile korkudan hatta hukuku çiğneyerek adaylığını engellediniz. Hem çok güçlüyüm imajı vermeye çalışıyor, hem de her şeyden korkuyorlar. Sayın Geliç, Danıştay kararını da örnek göstererek dava açtı. Bu davanın sonucunu bekleyip göreceğiz ama şu kesin ki camiada başkanlığı hak eden cesur ve işi çok iyi bilen Sayın Geliç gibi bir başkan adayımız var. Her şey illa ki zamanla normale dönecektir.

Bugüne kadar ne rezillikler yaşandığını (çalınan puanlar, iş adı altında bedava dünya turları, kendi çocukları ücretsiz kalırken sporcuların pahalı konaklamaları, hakem suçları, önü kesilen başarılı hakemler, oyuncuların önünü kesme, hak etmeyen oyuncuları akraba kontenjanından milli sporcu yapma, hemşerilerine sınava girmeden haksız kadro verme, başarılı antrenörleri görevden alma, olmayan şampiyonluk için devlet bakanına yalanlar söyleyip ve resmi ajansı davet edip plaketler vermeler, resmi haber ajansına 'benim için hayırsever işadamı yazın' diye yapılan baskılar, zengin ettiğiniz Hırvat Amway girişimcisi, çorabı yırtık doğulu bir genci gazetelere haber olarak çıkartmalar.) belgeleri ile hep birlikte gördük. Oysa biz bu yola 81 ilin mazlumları, idealist sporcular ve aileler için çıkmıştık ve onların önü açılacaktı. Başlangıçta her şey çok iyi gidiyordu, ancak sonradan başkanın herkesi aldattığını gördük. Bizler maaşlarımızı bile ihtiyaç sahipleri için harcarken kendisi batan şirketini kurtarmak için koca kurumu ve devleti dolandırarak servet edinmiş ve halen de etmektedir. Bu haram ve kepazelikler ile dolu servetini örtbas etmek için de hiç utanmadan gazetelere çorabı yırtık doğulu bir genci haber olarak çıkartmıştır. O çorabın yırtığı kadar öngörü olsaydı bu ajitasyon habere hiç gerek olmaz ve pırıl pırıl gencimiz de utanç vesikasının bir parçası edilmezdi. Tenis umurlarında bile değil, şimdilerde çok büyük bir yolsuzluk daha yapılıyor, hem de İstanbul'un göbeğinde. Bakalım orada ne kadar milyonlar gidecek, eh tabi öncekinden ders alınmıştır, gazetelere çıkan düzmece baba şirketi değil, taşeron üzerinden paralar götürülüyor. Götürün bakalım, ama unutmayın yazın yediğiniz tatlı hurmalar, kışın bir yerinizi tırmalar diye boşuna denmemiştir.

Ankara'daki seçimler öncesi bir oluşum vardı. Benimle de görüştüler belki umut olabilirlerdi. Hakemler, antrenörler ve kulüp başkanları. Hepsinin ortak bir dileği vardı. Bizi bu şantajcı, modern görünümlü ve mafya gibi çalışan adamların ellerinden kurtarın diye, çünkü kulüpleri turnuva verip vermemekle tehdit ediyorlar. Herkesin tek bir isteği var, ne olur bizden bahsetmeyin, sonra bize çok fena musallat olurlar. Herkesin ismi bizim için özeldir ve hiçbir yerde paylaşmayız. Anlaşılması zor olan ise zaten delege sistemini yok etmişsiniz ve kendi belirlediğiniz delegeler ile seçimi yüzde yüz garantilemişsiniz. Peki, bu tabloya rağmen neden korkuyorsunuz? Tek bir adayın bile katılmasını hileler ile ve hukuku çiğneyerek yasaklıyorsunuz. Sahi, bu kadar büyük bir 'KORKU' niye, yoksa hapse girmekten bu kadar mı çok korkuyorsunuz? Ancak, unutmayın korkunun ecele faydası yok. Seçimlere alternatif olarak oluşturulmak istenen oluşumun içinde yer alan aristokrat, akademisyen, gazeteci vs gibi kişileri aylar öncesinden uyardığım halde hata yaptılar. Bu taktikler ile hem tüm enerjilerini tükettiler hem de bir dünya parayı boşa harcadılar. Muhalif gazetelere sürekli yolsuzluk haberleri yapmak yolsuzluk yapanları zora sokmaz; aksine çok büyük bir mağdur yapar ve nitekim de öyle oldu. Zaten milyonları kendi cebine indiren başkan da her yerde ?benim üzerimden hükümete yükleniyorlar? diye prim topluyor.

Camianın bir platformu var, adı Tenis Türk, moderatörü Mete Bey, gazeteci ve işadamı kimliği ile tanınıyor. Sosyal medyada çok güçlü olan platformun yaklaşık on bin üyesi var ve tüm Türkiye geneli olumlu ya da olumsuz belgeli her şey burada görülüyor ve duyuluyor. Başkan bile buradaki haberler ile yatıp kalkıyor. Öyle ki, üye olmayanlar bile konuşulanlardan dolayı her şeyden haberdar oluyor. Bilgi akışı domino etkisi ile her yere ve on binlere ulaşıyor. Tüm dikkatleri burada, gazetelerde çıkan yolsuzluk ya da benzeri haberler yazılırsa hemen adamlarını arıyor ve aleyhte bir şeyler yazın diyor; iftira, çamur vs atmak serbest, konu değiştirmek serbest, belden aşağı vurmak serbest, sahte hesap ile saldırmak serbest; kafaya bakın ve bu kafa şu an en tepede. Baskılar o kadar yoğun ki platform takipçileri burada gazetelere çıkmış belgeli yolsuzluk haberlerini dahi beğenmeye ürküyorlar. Başkan bizleri aldatmadan önce iyi abi bildiğimiz günlerde Ankaralı akademi sahibi ve bu platformlarda araştırmacı gazeteci gibi çalışan bir arkadaş için ?şuna okkalı bir şey yaz.? haddini bildirin' demişti. Kendisine bu benim işim değil yapamam dedim. Yani diyeceğim o ki, kimseden korkmayın. Allah'tan başka kimseden korkmayın ve emin olun onlar her geçen gün daha çok korkuyorlar. Bu yüzden bakanlarla aynı karede çıkmak için her şeyi yapıyorlar. Çünkü eninde sonunda er ya da geç gerçekler ortaya çıkacak. Başka güçlü bir başbakan yardımcımız ise artık bunlardan çok uzak duruyor "bunlar benim adımı kullanıp iş çeviriyorlar" çünkü Sayın Bakan oynanan oyunu aylar öncesinden gördü.

Spor Bakanımız diyor ki "Başarısız olmuş ve kamuda olumsuz yer almış federasyon başkanları görevlerini bırakmalıdır. Sporun ve sporcuların önü açılmalıdır. Bu göreve layık başarılı isimler gelmelidir." Sayın Bakan, karşısında nasıl bir yapının olduğunun farkında değil. Aksine bu suçluları acilen hukuk karşısına çıkarmazsa, kendisi koltuğunu kaybedebilir dedik. Oyunu göremeyen ve sorunları çözemeyen spor bakanı ise maalesef görevden alındı.

Gazetelerde üst üste yarım sayfa yolsuzluk ve çirkinlik haberleri çıkınca, hiç ama hiç alakası olmayan bir gazeteden hem de siyasi bir yazardan (yk üyesi) tuhaf ve saçma sapan karşı bir savunma yazısı geldi. Yazar diyor ki ?Güneyde balıkçılarla balık yiyorduk, birden tenis konusuna geldik.? ne alaka ise dolaylı olarak yolsuzlukları savunmaya başlıyor. İnsanın bir kere kendi ile ters düşmemesi gerekir. Aynı yazar ile iki yıl önce Ataköy'de bir etkinlikte tanışmıştık. Oturup bir şeyler içtik, tam iki saat bana mevcut idarecilerin yanlış uygulamalarından, antrenörlerin tamamının beceriksizliğinden ve hakem hatalarından bahsedip durmuştu. Ben de kendisine Hatalar var, ama siz de bayağı bir dolusunuz. O kadar da değil, diye cevap vermiştim. ?Oğlum burada kesinlikle başarılı olamaz, o yüzden İspanya'ya gönderdim.? demişti. Demek ki artık bir şekilde kendisi de mutlu edilmiş. Yazar, yazısının içeriğini de bir şekilde Çağla'ya bağlamış. (Çağla ki her şeyi kendi tırnaklarıyla kazıyarak yaptı, hayatını yazdığım yazıdan okuyabilirsiniz.) Bırakın dedikodulardan ve şahsi çıkarlardan ibaret yazınızdaki Dubai haberlerini filan da gelelim asıl soruya. Hangi ülkenin federasyon başkanı daha yakın geçmişte Çağla'yı antrenman yapması için devletin kamp merkezine sokmamış ve antrenman yapmasını yasaklamıştır? Ve kim manevralar ve yönlendirmeler yapıp bu yasağı delmiştir? Araştırmacı gazetecisiniz, soruyu cevaplayın eğer bulamazsanız, beni arayın memnuniyetle sizinle ayrıntılı bir şekilde paylaşırım. Herkes sağır ve kör, ancak aynı Çağla'nın başarılarını herkes sahipleniyor ve spor bakanına dahi hiç kızarmadan 'daha bir sürü oyuncumuz gelecek' diye de vaatte bulunuyor. Siz bu kafa ile bırakın olimpik sporcuyu filan normal sporcu dahi yetiştiremezsiniz, zaten öyle de bir derdiniz de yok. Çağla üzerinden prim yapanların hiç mi yüzü kızarmıyor? İnsanın biraz olsun yüzü kızarır. Ama ben bu saçma ve anlamsız savunma yazısını yazarın kendisine kesinlikle yakıştıramadım. Bu yazı ile ancak bir iki bürokratı kandırırsınız, daha da yukarıları bu yalanları kesinlikle yemez. Camia ise hiç yemez. İlgili ilgisiz her konuda bunları öven gazeteci geçenlerde yine köşesinde yazmış, ?Ankara'da muhteşem gösteri.? diye. Uzun yıllar önce bir kez şampiyon olmuş tenisçinin gösteri şovunun nesi muhteşem bir organizasyondur. Peki, o muhteşem ise İstanbul'daki şampiyonlar şampiyonasına ne diyeceğiz? Bin yılın olayı filan mı diyeceğiz. Bunlar sizi kurtarmaz, bunlar sadece şaşaalı havai fişek gösterileridir. Gerçekte ise kulüpler hayatlarını çok zor şartlarda döndürebiliyor, birçoğu kapanıyor, merkezde olanların arsalarına göz konuluyor. Gerçekten çok ciddi sorunlar varken mevcut hileli delege sistemi ile bir adam yeniden görevde; tek derdi götürmek, hem de ?abicim, canım kardeşim? edebiyatı ile Anadolu'daki yüreği temiz kardeşlerim de bu oyuna aldanıyor. Bu fedakar kardeşlerim ceplerinden para harcarken bilmiyorlar ki, arkalarından ne oyunlar oynanıp milyonlar birinin cebine gidiyor. Bu arada, araştırmacı gazetecimiz siz hala balık yemeye devam edin, afiyet olsun. Ama ben inanıyorum ki bu gazetecimiz eninde sonunda oyuna getirildiğini anlayacak ve gerçeği görecektir.

Güneydoğuda bir tesis yaptırdılar. Dönemin Bakanının gözünün içine baka baka yalan söyleyerek (Burada hemşeriniz yoksul çocuklar ücretsiz olarak spor yapacak) dediler. Yoksul çocuk edebiyatı tuttuğu için tesise hemen onay verildi ve yapıldı. Peki, ilk icraatları ne oldu, tesise yoksul çocukların girişini yasaklamak oldu. Burayla ilgili dönemin genel sekreterinin talimatı doğrultusunda hazırladığım dürüst ve şeffaf raporlar da sümen altı edildi. Daha utanç verici olan ise tesis birkaç yıl sonra sözleşme gereği kurumun elinden çıkacak ve tenisle bir alakası olmayan başka bir kuruma devredilecek; trilyonlar birinin cebine. tesiste çöpe gidiyor. Yani, spor tenis filan hikaye, amaç birinin bütçeyi zimmetine geçirmesinden ibarettir.

Bu kadar olay karşısında devlet uyuyor mu derseniz. Şu an devletin buna ayıracağı zaman yoktur. Devletin kendi de, istihbaratı da günü gelince defterleri açacaktır. Ankaralı Akademi sahibi ve arı gibi gazetecilik yapan, benim de yazılarını beğenerek okuduğum arkadaşım da 'Ya, bunlar bu sefer daha güçlü geldi, baksana isimlere vs' dedi. Oysa çok yanılıyordu, kendisine açıkladım sizlerle de paylaşayım. Bu dönem bir iki önemli isim burada dönen dolapları incelemek, denetlemek ve ileride hesap sormak için orada olan çok değerli isimler. Diğerlerinin dönen dolaplardan hiç birinin haberi yok, bize şeref verin diye önerilen ikram koltuklardır. Bir yetkileri yok ve hiç bir şeyden haberleri de yoktur. İşler sarpa sarınca doğal olarak bizim hiçbir şeyde yetkimiz de haberimiz de yoktu derler. Kimileri makamından, kimileri de soyadından dolayı seçilmiş çok değerli isimlerdir. Önceki dönemde Başbakan danışmanı vardı, hiçbir yetkisi ve hiçbir şeyden haberi yoktu, sadece ısrarlı teklifler sonucu ?Abi bize onur ve şeref verin? diye ikram edilen koltuklardır. Haberleri yok, konumları gereği yapılan yolsuzlukları örtbas etmek için bir nevi koruma kalkanlarıdır.

Her yerde oyun içinde oyun oynanır da, bizim kurumda oynanmaz mı? Dönemin Bakanını (Sayın Başbakan) organize olarak yuhalatan ve saptanan yirmi kişilik ekibi yakalatmayan da kurumun başındaki aynı kişidir. Ne hikmetse her taşın altından hep aynı kişi çıkıyor. Cumhurbaşkanımıza sürekli hakaretler eden ve bir bukalemun gibi davranıp saraya yakın adamlara yalakalık yapıyor, ama yalakalık da bir yere kadar götürür ve bu oyun bozulacak. Bu şekilde hareket eden başkanın zihniyeti çok tehlikelidir, çünkü makam, para, nüfuz vs her şeyin kullanımı için her türlü iftira, çirkinlik, yolsuzluk yapmaya devam edecektir. Tenis, tarihinde hiç bu kadar rezil olmamıştı ve böylesine utançlar yaşanmamıştı. Gazetelere ve sütunlara çirkinlikler ve yolsuzluklar konu oldu. Güzide kurumun etrafını soruşturmalar ve mahkemeler kuşattı.

Gerçekler ortaya çıktığında herkes dağılır. Bu işler böyledir, güçlü gibi gözüken en zayıf halka olur. Hatırlarsanız geçtiğimiz aylarda en güçlü içişleri bakanımız bile görevden alındığını televizyon haberlerinden öğrenmişti. Kim bilir belki de birileri görevden alındığını bir gün Tenis Türk platformundan öğrenirse hiç şaşırmayın. Ülkemizin şartlarını bildiğiniz üzere önce Feto operasyonları ile uğraşmak, devlette her şeyi ikinci, hatta üçüncü plana itti. Şimdi de çok daha önemli ve yoğun bir şekilde gerçekleşen Suriye ve Kuzey Irak operasyonları söz konusu, haini çok bir memleketiz ve tüm bu gelişmeler maalesef yolsuzluk yapanlara yaradı, çünkü önceliklerini yitirdiler ve görevde kaldılar, ikinci planda hatta bazı yerlerde üçüncü planda kaldılar. Fedakar temsilciler ve antrenörler sayesinde beldelerde az da olsa kısıtlı imkanlar ile işler yürütülüyor. Veteranlar, sponsorlar, veliler tenise küstüler. Bu kadar suç, çirkinlik ve rezilliklerden herkes şaşkın, herkes rahatsız; onursuzluk, haysiyetsizlik ve ciddiyetsizlik tavan yaptı. Bu şartlarda ve bu zihniyetle, bu ülkeden uluslararası şampiyon çıkmaz!

Gerçekten koskoca kurumu ne hale getirdiler. 81 ilimizde aktif olan kurumu Ankara'ya hapsettiler. Her yer ve herkes ile mahkemelik oldular ve götürmeye de ?Abicim, canım kardeşim vs? edebiyatı ile devam ediyorlar. Şu an tüm birimler hainlerin peşinde, kim bilir belki de bunların içinde de kriptolar vardır. Yiyin efendiler yiyin, tıksırıncaya kadar yiyin, çatlayıncaya kadar yiyin, hesapların sorulacağı güne kadar yiyin. Devletteki üst düzey büyüklerimiz ile konuştum, ülkenin yoğun gündemi hafiflediğinde herkes hesabını verecek. Tüm rezilliklerin sorumlularına bir tavsiyem var. Bol bol kortlarda ?volta? atmaya devam etsinler, çünkü kesinlikle er ya da geç yaptıklarının bedelini ödeyecek ve adalet tecelli edecektir. Ayrıca ülke geneli yetim hakkı yemenin vebali çok ama çok ağır olur. Hem kendilerinden hem de çocuklarından çıkar ve bunu da yaşayarak görecekler.

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org