Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Yusuf Ziya HALEFOGLU Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
SU YOLU...
26.04.2020
Yusuf Ziya HALEFOGLU
Okunma Sayısı : 4452
Oy Sayısı : 13
Değerlendirme : 5
Popülarite : 5,57
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Bugün neredeyse yaklaşık 40 gündür üniversiteye düzenli olarak gitmiyorum. En son bu hafta bir imza için uğramam gerekiyordu, bu nedenle gittim. Çok içim yandı gerçekten, öğrencilerimizin bu mevsimde olmaması, her yerin ıssızlaşması, terkedilmiş bir bölge hissi yaratması çok can acıtıcıydı. Öğrencilerin bahçede oturmaları, sizi gördüklerinde konuşup şakalaşmalar, kendi aralarında kahve muhabbetleri? Hepsini ne kadar çok özlediğimizi fark ettim.

Şu an tüm alışkanlıklarımız alt üst oldu. Yeni bir eğitim sistemi. Gerçekten çok farklı bir durum ama değiştirmemiz gereken o kadar çok şeyimiz olduğunu anladık ki. Sanki her şey sil baştan, yeni bir tavır, yeni bir ben, ekran karşısında sürekli kendimi görmek ve gözlemlemek. Mimiklerinizi izlemek, aynaya bakar gibi sürekli kendinize bakarak ders anlatmak. Belki de zorunlu olmasak bu şekilde yaptığımız eğitim sistemini hiç kabul etmeyecektik. Çünkü alışkanlıklarımızı bırakmak hiç kolay değil. Çoğumuz direnç gösterecektik, bilgisayar teknolojisini kabul etmediğimiz yıllarda olduğu gibi.

Bunun yanında günlük hayata öylesine bağlanmışız ki. Hayata hayret etme ve şaşırma duygumuzu kaybetmişiz. Günlük hayatımızın tamamı neredeyse bu alışkanlıklarımız...
Aslında her şeyimiz bir alışkanlık sorunu olmuş. Tüm yaşamımızı belirleyen alışkanlıklarımızmış. Başarının da, başarısızlığında, mutluluk ve mutsuzluğunda. Dünyanın kendisine alışmışız ve öyle yaşayıp gidiyormuşuz. Bir şeyler değişim gösterdiğinde ne kadar da bocaladık değil mi? Sanki yaşam bir şeyleri yüzümüze çarptı. Bir çocuk gibi şaşırıp kaldık adeta. Hem iyi, hem kötü, tüm alışkanlıklarımız gün yüzüne çıktı.

Pragmatizmin kurucusu William James 1892'de, "Bütün hayatımız, bir yığın alışkanlıktan başka bir şey değildir" demişti. Yaptığımız seçimlerin çoğu, düşünülerek verilen kararların sonuçlarıymış gibi görünse de aslında onlar alışkanlıklarımızdan ibaretmiş. Kötü şartlar içerisinde bulunan insanların durumlarını değiştirememesinin nedeni de alışkanlıklarmış. Alışkanlıklardan "dönme dolabı" diye söz etmiş James.

Bir şekilde sanki bütün her şeyimiz elimizden alındı, ortada kaldık gibi. Sabahları birlikte içilen kahve alışkanlığımız, yaptığımız rutin davranışlar. Sosyal medya, alış veriş alışkanlıklarımız daha bir çok şey. Şu anda en büyük sıkıntımız alış-veriş sonrası eve dönmek, poşetleri getirip tezgah üzerine atma devrinin bittiği bir dönem. Marketlerde saatlerce dönüp durmadan, hemen listeleri kontrol edip hızlıca sadece ihtiyacımız olanlara yönelmek ve alıp çıkmak. Bakınca anladık ki aslında seçimlerimizi de alışkanlıklarımız oluşturuyormuş.

Yaşamın her noktasında düşüne taşına yaptığımız ve sonra düşünmeyi bırakıp hemen her gün rutin yapmaya devam ettiğimiz seçimlerimiz. Şimdi biraz bunların anlamını sorgulamaya başlıyorum. Belki de anlamı yakalamanın yolu eski alışkanlıklardan vazgeçip, yeni alışkanlıklara yelken açmaktır.
Alışkanlıklarımız elimizden aldığında bocalamaya ve sorgulamaya başladık.

Bütün bunlar bilinçdışı davranışlarımız. Hiç düşünmeden yaptığımız davranışlarımızdır. Her rutin yaptığımız davranış daha sonra vazgeçemediğimiz yaşam şeklimiz olmaya başlıyor. Sanki bütün dünyamız bundan ibaretmiş gibi. Alışkanlık oluştuktan sonra beyindeki etkinlik düzeyi de azalıyormuş, zaten beyin en az enerji harcamayı tercih eden organımızdır. Hiç yorulmak istemez ve en kısa yolu seçtirir. Beyin kendi haline bırakıldığı takdirde hemen her rutini alışkanlığa çevirmeye çalışacaktır, bu durum zihnimizin daha az efor harcamasını mümkün kılmaktadır. Beynimiz tembeldir ve enerji tasarrufu için sürekli basit kısa yollar arar. Çünkü sorgulatmaz, düşündürmez hatta emek harcatmadan size karar verdirir. Davranışlar ise farkındalıkla değişir ve enerji gerektirir, çaba ister. Alışkanlıklarımızı değiştirmek, yeteneklerimize ve kendimize meydan okumak anlamına geldiğinden değişime pek de sıcak bakmayız. Değişmek istemeyişimizde bundandır. Kolay, kolay alışkanlıklarımızdan vazgeçemediğimiz için kendimizi değiştirmemiz de mümkün olmamaktadır çoğunlukla.

Alışkanlıklarımızı yok edemeyiz ama en azından değiştirebiliriz. Değişim hızlı ve kolay olmayabilir. Ama zaman ve çabayla, yeniden şekillenmeyecek hiçbir alışkanlık tanımıyorum.
David Foster Wallace'ın hikayesindeki gibi; iki genç balık yan yana yüzerken karşılarına yaşlı bir balık çıkmış... Yaşlı balık onları selamlayıp "günaydın çocuklar, su nasıl bugün?" diye sormuş... Genç balıklar bir süre daha yüzmüşler. Sonunda biri başını çevirip öbürüne bakmış ve "su da ne yahu?" Demiş...
Su, alışkanlıklarımız, düşünmeden yaptığımız seçimler ve her gün etrafımızı kuşatan görünmez kararlarımızdır. Görünmez kararlarımızı tekrar görünür hale getirmek için onlara tekrar bakmaya başladığımız günlerden mi geçiyoruz acaba...
Su akarken, kendine gittikçe genişleyip derinleşen bir kanal açar ve akmayı kesip sonra tekrar akmaya başladığı zaman, önceden açmış olduğu yoldan gitmeye devam eder. Aynen beyinlerimizde bir defa bir davranış için yol açıldığında her seferinde aynı yolu kullanmak gibi. En az enerjili yollar...

Alışkanlıklarımıza bağlı olarak umutsuzca ve umarsızca bir koşuşturma içerisindeymişiz diyorum. Çerçevesi ne olursa olsun anlamsızca bir koşuşturma... Biraz sakinlik, dinginlik geldi sanki hepimize. İster istemez belki bir içe dönme dönemi yaşıyoruz. Yeni bir paradigma olsa gerek bu... Hepimiz biraz yavaşladık aslında, iyi de geldi yavaşlamak. Belki de dönüşüm zamanıdır.
Alışkanlıklarımız hepten mi kötü? Değil aslında, onları düzgün uygulayıp veya vazgeçebildiğimizde bir çok başarıyı da bize getirmekteler...
O nedenle biraz alışkanlıklarımıza bakmak, onları bir kağıda yazmak, sonra üzerlerinden tek, tek geçmek bize yeni fırsatlar yaratacaktır diye düşünüyorum.

Amerikalı iş adamı ve yazar Max De Pree'nin dediği gibi "olmamız gereken şeyi, olduğumuz gibi kalarak olamayız" der.

Bu dönemde, gelin hep birlikte bizi kötü etkileyen bir alışkanlıktan vazgeçip, yeni bir faydalı alışkanlığa yelken açalım...

Geç olması, hiç olmamasından daha iyidir...

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org