Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Yusuf Ziya HALEFOGLU Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Biraz Yavaşlayalım mı?
10.05.2020
Yusuf Ziya HALEFOGLU
Okunma Sayısı : 5626
Oy Sayısı : 16
Değerlendirme : 4,94
Popülarite : 5,95
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Zaman o kadar hızlı akıp geçiyordu ki, kum saatinden bile hızlı. Her şeyi daha hızlı yapmak için büyük bir gayret gösteriyor ve bunun için ağır bedeller ödüyorduk. Acele ettiğimiz için bir çok şeyi sıyırıp geçiyorduk belki de. Bu hızlı süreçte nasıl sakin kalabileceğimizi bilmezken, günün hızına yetişmenin mümkün olmadığı bir zaman içinde koştururken, birden evlerimize hapsolup her şeyi yavaşlatmak zorunda kaldık. Kendi kendime soruyorum; acaba her şey yavaşladı mı? Yoksa sadece bedenlerimiz durdu da, zihinlerimiz aynı hızla devam mı ediyor bilmiyorum?
Sanki ruhlarımız bizden geride kaldı gibi...

Bu süreçte gerçekten yerimizde duramıyoruz, ama gün sonunda hiçbir şey yapmadığımızı fark ediyoruz. Çünkü beyin hem hızı, hem de çoklu görevleri sevmiyor ve birazda yoruluyor. Evlerimizde geçirdiğimiz şu son günler bu yüzden gerçekten bizleri çok yormaya başladı. Çünkü bir taraftan birini aramak isterken, diğer taraftan sosyal medyada gezmek, onun ardından birilerine bir şey yetiştirmek gibi. Biraz sadeleşmek gerekiyor, sırayla ve yavaş yavaş. Böyle yapmadığımızda ruh halimiz dönüşmeye başlıyor, stres, yorgunluk, tükenmişlik hissi, depresyon, dikkatte düşüş gibi olumsuz duygular yaratmaya başlıyor.

Hız bizlere o kadar işlemiş ki, nerede olduğumuzun farkında bile değiliz. Artık her yerde ve hiçbir yerdeyiz. Evlerimizdeyiz ama evlerimize sığamaz olduk. Aslında bütün varlığımızla, her şeyimizle bir yerde değiliz. Her yerde parça, parça var olduğumuzu söylüyor Kemal Sayar'da.
Hepimiz, zamanı o kadar hoyratça kullanırken, kendimize zamandan bahsedemez olmuştuk. Birbirimize zaman ayıramaz olmuştuk. Belki de yüz yüze konuşmayı unutmuştuk bu kadar uzun süredir. Daha hızlı düşünmeye, daha hızlı çalışmaya, daha hızlı konuşmaya, daha hızlı okumaya, daha hızlı yazmaya, daha hızlı yemeye, daha hızlı hareket etmeye çok çaba sarf etmiştik.

Bir fırsat mı oldu, kullanabildik mi bu fırsatı, yoksa gerçekten tam tersi mi oldu?
Çocuklarımıza, eşlerimize yeteri kadar zaman ayırabildik mi? Kurtulduk mu bahanelerden, işten, yoğunluktan.
Bir fırsat mı, kriz mi çıktı yoksa?
Güzel ve içinde ruhu olan her şeyin yavaş, yavaş yapıldığını hissettik mi?

Her gün hızlı yemek yemelerden kurtulup, hep birlikte yemeklere yavaş, yavaş ruhumuzu katarak, zevkle yedik mi?
Hayat bir çizgi değil, birbiri ardına gelen şimdilerden oluşur diyor bir Zen Ustası. Hayat uzun bir şimdidir. Evlerimizde oturduğumuz şimdilerde, yaşamın tadını çıkarabildik mi? Öyle bir zaman içinde sıkışıp kalmıştık ki, herkesten en çok duyduğum şey hiç zamanım yok. Kendim için bir şey yapmaya, hele de kendimiz dışında bir başkası için hiç zamanımız yoktu gerçekten.

İşte tüm bunlardan sonra tam zamanın ortasına düştük. Şimdilerin keyfini çıkarmalıyız belki çok geç olmadan. Ancak yavaşladığımızda kendimizi dinleyebiliyoruz. Dönüp bakalım yavaş, yavaş kendi içimize doğru çok da acele etmeden. O zaman görebiliyoruz zaten.
Bir cümleyi bile okurken sadece doğru tempoda okumak anlaşılır kılmaz mı?
Milan Kundera'nın "Yavaşlık" romanında olduğu gibi "her şey çok hızlı gerçekleştiğinde kimse hiçbir şeyden emin olamaz, kendisinden bile" diyor. O nedenle yavaşlamaya ihtiyacımız vardı kullanmasını bilene belki de.

Sonu belli, ama zamanı belli olmayan yaşam, bir tren yolculuğu gibi değil midir?
Bu yolculukta hızla giderken manzarayı kaçırmadan bakalım pencerelerimizden, bazen pencerelerimizi değiştirelim, arka pencereden de bakalım manzaraya, yollarda gördüklerimize odaklanalım, uzaklara da, bazen istasyonlarda inelim aralarda nefeslenelim, içimize çekelim her durağın kokusunu? Acele etmeyelim...
Görelim etrafımızda olan her şeyi... Tüm manzarayı...

Acele etme ve görme konusunda 1973 yılında Princeton'da teoloji seminerine katılan bir grup öğrenci, din eğitimi konusunda bir deneye katıldıklarını sanmışlardı. Bir binada bir anket doldurulması istenen öğrencilere, daha sonra bir başka binaya aceleyle gitmeleri söylenmişti. Bu binada, iş sahibi ya da iyi bir vatandaş olmak hakkında, bir konuşma yapmaları istenecekti. Öğrencilerin bazılarına daha çok acele etmeleri söylenmiş, bazılarına ise o kadar acele hissi yaratılmamıştı. Öğrenciler bir binadan diğerine aceleyle giderken yolda iki büklüm olmuş birini görmüşlerdi. Durup bu kişiye yardımcı olmaları ise karakterden çok daha fazla "acele etme" değişkenine bağlıymış. İlk gruptakilerden hiç kimse dönüp yerde yatan insana bakma fırsatı dahi bulamamışlardı. Deneyin sonucuna göre acele etmek, yardım etme ve merhamet hissini oldukça fazla etkiliyormuş. Çünkü, ruh ve beden yavaşlığı birbiri ile bağdaşıkmış.

Bugünkü dünya bizden "hızlı" olmamızı istiyor, hem de her zaman... Yavaşlık ile hatırlama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki varmış. Bir şey hatırlamak isteyen yürüyüşünü yavaşlatırmış. Bir şey unutmak isteyen tam tersi hızla oradan uzaklaşmaya çalışırmış. Ama gerçekten hızlı olmak unutturuyor, ama bunun yanında sevmeyi de, kendimiz olmayı da, insanlığı da, kısaca gerekli olan bir çok şeyi de...

Filozof Kierkegaard'ın dediği gibi "Çoğu insan hazzın peşinden öyle nefes, nefese bir telaşla koşar ki farkına varmadan onun yanından geçer gider."
Her şeyi gerçek hızında yapmak... Yemeklerimizi bile...

Sürekli turlarla hızlı seyahat yerine, bir yerlerde durup oranın tadını çıkarmak. Hatta bırakıp her şeyi o anda kalmak. Hızlıca fotoğraflayıp paylaşmadan ve sizden önce başkalarına ulaşmadan ruhunuzla yaşamak bulunduğumuz yerleri.

Biraz yavaşlayalım mı ne dersiniz?

Çünkü Haemin Sunim'in kitabında dediği gibi "Yalnızca yavaşladığında görebileceğin şeyler..." zenginleştirir...


Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org