Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Yusuf Ziya HALEFOGLU Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Godot'u Beklerken...
20.06.2020
Yusuf Ziya HALEFOGLU
Okunma Sayısı : 5237
Oy Sayısı : 18
Değerlendirme : 5
Popülarite : 6,28
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Son günlerde en çok aklıma gelen Samuel Beckett'in "Godot'u Beklerken" adlı tiyatro oyunu... Oyun iki oyuncu arasında geçen diyaloglardan oluşuyor. Çölün ortasında kalmış gibi duran iki kişinin "Godot" adında birini beklediklerini anlatır. Bu iki kişinin neyi beklemekte, ne için beklemekte olduklarını bilmeden, belirsizlik içinde kalmış bir durumdaki ruh hallerini anlatır. Ama buna rağmen "Godot'u" bir kurtarıcı gibi beklemektedirler.
Bu iki kişi, her gün doğuşunda yeni bir ümitle hayata merhaba der, hava kararıncaya kadar umutla "Godot'u" beklerler.

Bizlerde son günlerde sanki "Godot'u" bekliyoruz. Her gün yeni bir umutla kalkıyor ve bilinmezlik içinde bir şeyleri bekliyoruz. Neyi beklediğimizden de haberimiz yok aslında. Ama en kötüsü de sanki bu. Bilinmezlik bizleri bir yerlere sürükleyip almakta. Bilinmezlik içinde kaldığımızda çoğu zaman biraz amaçtan sapar, sonra anlam kaybına uğrarız. Çünkü neyi niçin yaptığımızın anlamı kalmaz. Bunun sonucunda da farkındalık ortadan kalkar ve en tehlikelisi bu olur. Şu anda herkesin farkındalığı bitmiş durumda gerçekten, sanki bütün yaşadıklarımız bir bilim kurgu filmiydi ve seyrettik bitti. Ama filmin sonunu hiç kimse tahmin edemedi ve herkes birbirine bakıp aynen şunu sordu; şimdi ne olacak? Evet, filmin sonu belirsiz bitti ama yaşadığımız korkulu günlerimizi hatırlayarak, farkındalığımızı bırakmamamız gerektiğini düşünüyorum.

O korkunç günlerde yaşadığımız tedbirli olma halini düşünüyorum, bazen acaba ben mi çok abartıyorum dediğim de olmadı değil hani. Ama gerçekten neyi nasıl yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Bir şeyler bekliyoruz ama neyi beklediğimizi de tam bilmiyoruz. Her akşam haberlerde "Godot'u" bekler gibi vaka sayılarını bekliyoruz, ama sonra yine morallerimiz bozuk, sanki bugün de gelmedi diyoruz. Bir süre sonra süreç herkese normal gelmeye başladı ve farkındalığımız kayboldu.

Hepimiz düştüğümüz bu durumdan birilerinin gelip bizi çıkarmasını bekliyoruz sanki. Belki hayatın kendisinden bile sürekli olarak birilerinin gelip bizi kaldırmasını bekleriz.

"Yine de bir iştir beklemek. Bekleyecek bir şeyi olmamaktır korkunç olan" der Cesare Pavese.

Oyundaki çocuk karakterinin her akşam bu iki kişiye Estragon ve Vladimir'e "Godot'un" ertesi akşam kesin geleceğini haber vermesi, insanın "Godot'u" bulacağına dair olan inanma ihtiyacını temsil eder ve bu insanı çekip gitmekten ve beklemeyi bırakmaktan alıkoyan şeyin kendisidir aslında.

Belki de umudun ta kendisidir.

"Godot" hiç gelmez, çünkü aslında "Godot" hep oradadır. "Godot", hiçliğin içindeki tek bütündür, "Godot" sensindir, "Godot" benimdir, "Godot" biziz.

Yaşama devam edebilmenin tek yolu, içinde bulunduğumuz durum ne denli anlamsız olursa olsun, yaşamın bir anlamı olması gerektiğidir. Aslında beklemenin bizim dışımızla çok ilgisinin olmadığıdır. Beklemek bizdedir, bizim içimizdedir. Her ne bekliyorsak bekleyelim, onu kendi içimiz dışında bulabileceğimiz bir yer olmadığını bilmemiz gerekiyor.

"Karadutun lekesini sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Ninem, insan da aynı bu ağaç gibidir derdi. Yarasına ilacı başka yerde arayan her zaman yanılır. Her yaranın merhemi kendi dalındadır..." derdi.

Bizler belki de yaşama bakış açımızı değiştirerek, farklı bir şekilde bakmalıyız. Öncelikle kendimizden başlamalıyız. Yeni bir yol bulmalıyız kendimize, belki sadeleşmeli, her şeyimizi ona göre ayarlamalıyız. Bu süreçte çok şey öğrenmiştik, onları yavaş, yavaş hayata geçirmeliyiz.

Demir Demirkıran'ın yazdığı şu güzel sözler özetliyor bence her şeyi;
Karınca kararınca deyip çıkmak lazım yola,
Fazla bir şey almamalı insan yanına,
Yollarda saklıdır sürprizler nasıl olsa,
Gözlerini kısıp, dalıp ufka gitmeli insan ara sıra,
Hayatı yavaş yavaş,
Yavaş yavaş hayatı
Sindirerek yavaş yavaş yaşamalı...

Yine umutla her sabah güneşin doğacağını bilmek, tüm canlıları ve yaşamı sevmek insanın en büyük beklentisidir. Yoksa hayatın çaresizce beklemek olduğunu düşünüp, yaşamın anlamsızlığı içinde kaybolmak sanki biraz bana "Godot'u" hatırlatıyor.


Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org