Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Ahmet Kilicaslan Aytar Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
KIRK YILLIK KÂNİ, OLUR MU YANİ
27.09.2018
Ahmet Kilicaslan Aytar
Okunma Sayısı : 37479
Oy Sayısı : 433
Değerlendirme : 5
Popülarite : 13,18
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Türk Lirası, artan dış borç ve borçların vadelerinde ödenmesi kabiliyetine karşı oluşan güvensizlik nedeniyle sert bir devalüasyona uğradı.
Türkiye ile ABD arasında ilişkilerin bozulması ardından Başkan D. Trump'ın Türk metal ihracatında tarifeleri iki katına çıkarması ve pek çok diplomatik konuda Türkiye'ye duyduğu huzursuzluğu göstermesiyle Lira'nın düşüşü hızlandı...
Şimdi Türkiye, 2000 yılından bu yana en kötü ekonomik krizinden geçiyor.
Uygun acil durum politikaları uygulanmazsa ekonomik çöküş riski ile karşı karşıya bulunuyor.

*
Türkiye ekonomik çöküşünü önlemek için can acıtıcı çok ciddi parasal, malî ve yapısal reformlar getirmelidir.
Erdoğan'ın bu krizi nasıl ele alacağı 2002'den bu yana siyasi liderliğinin mirasını tanımlayacaktır.
Israrla sahneye konulan yeni başkanlık sisteminin önemli bir ekonomik krizin yönetiminde faydalı olup olamayacağı anlaşılacaktır.

*
Haziran seçimlerinden sonra Erdoğan yeni kabinesini kurarken de ekonomik sıkıntı vardı.
Hükümetin kredi bazlı büyüme stratejisi Türkiye'nin güçlü ekonomik büyümesini tetikliyor,
Erdoğan, büyük bir inşaat patlamasını finanse etmek için firmaların ve hanehalklarının borçlanmalarını hem teşvik ediyor hem de kolaylaştırıyordu.
ABD'nin düşük faiz oranları ve kolay kredi politikaları sayesinde, Türk şirketleri ve bankalar;
Projelerin kârlı olacağı ve borçlarını kolaylıkla karşılayabilecekleri beklentisiyle ABD doları ve euro cinsinden büyük miktarlarda borç aldılar...

*
Ama şirketlerin döviz borç hacmi endişe verici seviyelere yükseldikçe, aşırı borçlanmayı önlemek ve lirayı dengelemek için Türk hükümetine mütemadiyen çağrıda bulundular.
Erdoğan bu uyarıları göz ardı etti, güçlü ekonomik büyümeyi sürdürmek için faiz oranlarının düşük tutulmasında ısrar etti.
Borç verenler ve yatırımcılar bu politikadan ve Türkiye'nin dış borçlarındaki artıştan endişeye kapıldılar.
Bu endişeler, Türk firmalarının borçlarını geri ödemelerini ya da refinansmanını daha da zorlaştıran sermaye akışına ve Lira'nın hızlı biçimde devalüasyonuna yol açtı.

*
Yükselen borçlanma maliyetleri, özellikle inşaat sektöründe bir çok firmayı iflasa sürükledi.
Hükümet bir kaç mega projede, mesela; Kabataş "Martı Projesi-Transfer Merkezi Projesi" ya da "Kanal İstanbul" gibi kamu projelerinde,
Bütçe kesintisi, mali gelirlerin eksikliği ve mali açığı kapatma gerekçesiyle fonları askıya aldı ...

*
Bugün Türk ekonomisinin acil ve çok dikkat gerektiren bir kriz noktasına ulaştığına dair net işaretler vardır.
Ocak 2018'den bu yana Lira yüzde 40 değer kaybetmiş, bu sert devalüasyon Ağustos'ta yıllık enflasyon oranını yüzde 18'e yükseltmiştir.
Geçen 15 yılın aşırı borçlanmasının bir sonucu olarak Türkiye'nin toplam dış borcu 500 milyar dolara yakındır.
Şimdi bu borcun 230 milyar doları refinanse edilmelidir ki, kısa vadeli sabit döviz yükümlülükleri olan birçok şirket temerrüde düşmesin...
Ayrıca pek çok şirket ithal malzemelerin yüksek maliyetlerini müşterilerine yansıtamadığı için üretimi azaltma veya işlemleri askıya alma ihtiyacı duyabilir...

*
Aslında Erdoğan'ın son üç yıldır mevcut dış borç krizinden kaçınmak için atabileceği pek çok adım vardı.
Önemli uzmanların ve IMF'nin defalarca tavsiye ettiği önlemler alınabilse ve ABD ile diplomatik ihtilaflar daha iyi yönetilebilse;
Lira'daki hızlı devalüasyonu önlemek mümkün olabilirdi.
Bu adımlar atılmadı ve Türkiye modern tarihinin en kötü ekonomik krizlerinden biri ile karşı karşıya geldi.
Şimdi ne yazık ki, bu krize karşı koymanın ağrısız bir seçeneği bulunmuyor...

*
Erdoğan'ın en acil adımı Lira'nın devalüasyonunu durdurmak olmalıdır.
Orta vadede yeni borçlanmaları azaltmak, şirketlerin yeniden finansman ihtiyaçlarını karşılamak için etkili bir strateji bulmak zorundadır.
Devlet harcamalarını hükümet gelirlerine kıyasla yönetilebilir seviyelere indirerek yolsuzlukların neden olduğu açığı düşürmelidir.
Bunlar kolay seçimler değildir ve pratiklerinin milyonlarca Türk hanesi üzerinde olumsuz etkileri olacaktır.
Kamu sektörü ücretleri enflasyon oranından daha az artacak, kamu çalışanlarının yaşam standartlarında azalma olurken,
Hanehalkı ve işletmelerin yüksek faiz oranları yüzünden borçlanma maliyetleri artacaktır...

*
Bu noktada Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde;
Erdoğan'ın beş yıllık görevinde kamuoyundaki dalgalanmalardan bağımsız olması, yürütme organının popülist baskılara karşı daha güçlü olması bir avantajdır.
Bu Erdoğan'ın etkili olmak için iki ila dört yıl gerektiren acı verici ekonomik reformları hayata geçirmesini kolaylaştırabileceği anlamına geliyor...
Erdoğan kendini bu reformlara adamışsa, popülist baskı altında seçimlerden zarar görmekten endişelenmemesi gerekiyor.

*
Üstelik yeni anayasa daha etkin mali reformlara da izin veriyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde , hükümet bütçesi parlamento yerine cumhurbaşkanı tarafından hazırlanıyor ve onay için meclise sunuluyor.
Mevcut enflasyon ortamında bu yeni düzenleme;
Erdoğan'ın bütçe açığını küçültmeye ya da vergi açığını azaltmak için vergileri artırmaya karar vermesi halinde olumlu sonuçlar doğurabilecektir.

*
Yeni sistem Erdoğan'a Türkiye'nin bürokrasisini kontrol etmek için de daha fazla güç veriyor.
Bazı bütçe azaltma tedbirleri sadece sıradan vatandaşlardan ve seçmenlerden değil aynı zamanda güçlü memur ve bürokratik örgütlerden de direnişle karşı karşıya kalabilir.
Ancak askeri ve sivil hükümet örgütleri, askeri darbenin akim bırakılması ve 20 Temmuz 2016'da Erdoğan'ın destekçilerini bütün bürokratik konumlara doldurmasıyla,
Devlet memurlarının ve kamu işletmelerinin imtiyazlarını kısmak yeni başkanlık sistemi altında daha kolay olacaktır...

*
14 Eylül'de Merkez Bankası kısa vadeli faiz oranını yüzde 17,75'ten yüzde 24'e çıkardı.
Yüzde 6,25'lik artış çoğu analistin öngördüğünden daha büyüktü ve ABD dolarına karşı lira değerinde yüzde 2'lik değerlenmeye yol açtı.
Erdoğan bu karara olumsuz tepki gösterdi ve eski faiz oranının yüksek faiz oranlarının enflasyona karşı etkili olmayacağını vurguladı.
Ayrıca bunun, Merkez Bankası bağımsızlığının olumsuz sonuçlarından biri olduğunu iddia etti!

*
Ancak bu ifade, Türkiye'nin yerli ve yabancı yatırımcıları ve alacaklıları için karışık bir mesaj oldu.
Birincisi, Erdoğan tüm uzmanların Türkiye'nin ulusal para birimine olan güveni yeniden tesis etmek için önemli bir ilk adım olarak gördükleri bir politikaya karşı muhalefet ettiğini ifade ediyordu ki; bu çok endişe vericiydi.
İkincisi, Türkiye Merkez Bankası bağımsız olduğunu ve Erdoğan'ın tavsiyesine karşı çıkmakta güçlük çekmediğine dair güvence vermesi gerekiyordu!

*
Merkez Bankası'nın 14 Eylül faiz oranlarını keskin bir şekilde arttırma kararı, Erdoğan'ın politika önceliklerinde önemli bir değişimi temsil mi ediyordu?
Yoksa Erdoğan, krizin şiddetiyle enflasyonist beklentilerle savaşmanın ve Türk Lirası cinsinden yatırımcı güveninin yeniden tesis edilmesinin ve ekonomik büyümenin korunmasına ilişkin kaygılara öncelik vermesi gerektiğini kavramış mıydı?

*
Erdoğan'ın faiz oranlarını değiştirmede damadı Albayrak'a bir kredi verdiği sanılıyor!
Damat Albayrak'ın son açıklamaları, güçlü bir anti-enflasyonist tepkiye güçlü bağlılığını gösteriyor.
Öyle görünüyor ki, Damat Erdoğan'ı faiz oranlarını yükseltmenin ve enflasyon ve mali açıklara karşı güçlü önlemler almanın iktisadi bir çöküşten kaçınmak için tek geçerli seçenek olduğuna ikna etmiştir...

*
Ancak Erdoğan hâlâ Küresel Liberal piyasaların Türkiye'den asli taleplerini karşılamanın çok uzağındadır.
Ekonomi alanında; Enflasyon direnci: Büyümenin sürdürülememesi: Cari açık, Bütçe açığı: Cari açığa neden olan ithalatın ikame edilememesi: Vergi Reformu: Tasarrufların Yükseltilmesi : Bankacılık ve Reel Sektör Reformu gibi yapısal sorunlara karşı geliştirilen düzenlemeler,
Siyasi alanda; İç tasarrufların artırılması ya da üretimin ithalâta dayalı yapısını yerli girdilere yöneltmenin reformu: Cari açığa olumsuz katkı yapan Enerji faturasının azaltılması için gerekli tasarruf önlemlerinin alınması reformu : Merkez Bankası ve diğer bağımsız kurumların gerçek anlamda bağımsız hale getirilmesine yönelik Kurumsal reformlar :
Bankacılıktan reel sektöre kadar Sektörel reformlar henüz ortada görünmüyor...

*
Bu noktada Türkiye'yi çok ciddi bir tehlike bekliyor.
Yoksa Erdoğan ekonomideki sorunları faiz artırımı ya da yapısal reformlarla çözülebilir olmaktan çıkarmış mıdır?
Türkiye'nin yaşadığı kriz artık İslamcı siyasetin alanında mıdır?
Böyleyse Erdoğan,Türkiye'nin varlıklarını servet transferiyle hem bu ülkenin hem de İslam ülkelerinin İslamcı sermayesine nakletmeye koşuyor...

*
ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi'yle tüm küresel liberal ekonomi dünyasına;
Uluslararası ilişkilerde güvenlik ve refahın lideri olduğunu : BM'de sorumluluğunun daha fazla olduğu kaydıyla uluslararası düzeni BM temel statüsüyle belirleyeceğini :
Ulusal güvenliği doğrultusunda ekonomik ve siyasi faaliyetlere müdahale edeceğini deklere ediyor olmasına rağmen;

*
Bakınız ! İşte İslam Hukuku, İslami ekonomi ve şeriat devleti özleminde Müslüman Kardeşler'in lideri Erdoğan,
BM'in 73. Genel Kurulunda bir kez daha revizyonist bir lider ülke tavrı sergiliyor.
"Ülkemize yönelik baskı ve ithamlar haksızlıktır.
Türkiye olarak bizimle aynı perspektifi paylaşan ülkelerle bu siyasi ve ekonomik kaostan dünyayı kurtarabileceğimize inanıyoruz.
BM'nin yapısında kapsamlı bir reforma gidilmesi gerektiğini söylüyoruz.
Dünya 5'ten büyüktür diyoruz "diyor.

*
"Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani?"
Türkiye'nin bu krize karşı koymasının en ağrılı dönemi, bu sorunun ortak akılda anlaşılma sürecidir...

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org