Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

İlknur Güntürkün Kalıpçı Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

19 MAYISLA ÖZDEŞLEŞMİŞ BANDIRMA VAPURU
18.05.2023
Okunma Sayısı : 1380
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

19 MAYISLA ÖZDEŞLEŞMİŞ BANDIRMA VAPURU

BUGÜN YOLA ÇIKAN VE SADECE VAR OLUŞUN DEĞİL VAR EDİŞİNDE SİMGESİ

OLAN, DİĞERLERİNE GÖRE DEĞİL, DEĞERLERİNE GÖRE YAŞAYAN BİR

KOMUTANI VE ARKADAŞLARINI TAŞIYAN

19 MAYISLA ÖZDEŞLEŞMİŞ BANDIRMA VAPURU

Okullarımızda en azından benim neslimim "kırık bir gemiyle" ibaresiyle

tanıdığımız bir ülkenin yazgısını değiştirecek olan tarihi yolculuğun şahidi olan

bir "tarih laboratuarı", bir "tarih arşivi" bir tarih kütüphanesi özelliklerine sahip,

dünya tarihine damga vuran bir kurtuluşun ilk görevini başarıyla tamamlayan

Bandırma vapuru ile Atatürk'ün kaderi İstanbul-Samsun arasında uzun ve

geleceği belirsiz bir yolculukta kesişir. Gelin şimdi o yolculuğun seyir defterini

açalım ve bu seyahati adım adım takip edelim… Yolculuğa çıkmadan önce

gelinMustafa Kemal'i Bandırma'ya taşıyacak olan olaylarla kısaca bir göz

atalım…

24 ŞUBAT 1919- Harbiye nazırı Ömer Paşa'nın Atatürk'e seferi değil hazeri

kadroda ordu komutanı olduğu için yaverlerinin alındığını bildiren yazısı.

28 Şubat 1919- Mustafa Kemal ve bazı kişilerin İstanbul'dan uzaklaştırılması

hakkında İngiliz haber alma subayı Hoyland'ın, İstanbul İngiliz İstihbarat

Merkezine raporu. ( bu raporda adı geçen diğer isimler Fevzi Çakmak Paşa,

Kazım Karabekir, Halil (Kut) paşa, İsmet ( İnönü) Bey. Bu rapor gereği için

Londra'ya yollanmıştır.

3 Mart 1919- Atatürk'ün Harbiye nazırlığının 24 Şubat 1919 yazısına cevabı "….

Herhalde ordu komutanlığından istifa etmedim, adı geçen komutanlıktan

uzaklaştırılmadım veya emekli edilmedim. Kanun ve kazanılmış hakkım göz

önüne alınarak gereken işlemin yapılması…"

29 Nisan 1919 Harbiye Nazırı Şakir Paşa'nın Atatürk'ü bakanlığa davet ederek

"Kendisinin Karadeniz bölgesine müfettiş olarak gönderilmesinin

kararlaştırıldığını" bildirmesi…

Atatürk ordu müfettişliği yetkisini alınca duygularını şu sözlerle anlatır "talih

bana öyle uygun koşullar hazırlamış ki, bakanlıktan çıkarken duyduğum

coşkudan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafes açılmış, kanatlarını çırparak

uçmaya hazırlanan bir kuş gibiyim" resmi görevi Samsun ve çevresinde başkaldıran çeteleri yola getirmek olan Atatürk'ün asıl hangi yola çıktığından

birkaç kişi hariç kimsenin haberi bile yoktur.

Aradaki olanları bir sonraki yazımda paylaşacağım. Atatürk'ü Bandırma'ya

taşıyan faktörlerin üzerinden şöyle bir geçtikten sonra,

15 Mayıs 1919- Atatürk'ün Bandırma Vapuru kaptanı İsmail Hakkı (Durusu)

Beyi Şişli'deki evine çağırarak Karadeniz'de beş yıl sefer yapmış deneyimli

kaptanın söylemine göre, hiç Karadeniz'e çıkmamış, hep Marmara'da seyretmiş

olan, Karadeniz'in hırçın dalgalarına dayanma gücü ve direnci az olan Bandırma

vapuru konusunda ve hareket şekli hakkında bilgi alması. Kaptanın

anlatımından "eve vardığımda üzerinde haritalar dolu bulunan bir masaya

oturduk. Benden tüm bilgileri aldıktan ve söylediklerimi dikkatle dinledikten

sonra Mustafa Kemal Paşa kendi istediklerini bana aktarmaya başladı.

Aralarında geçen konuşma şöyledir.

-Karadeniz'e bu kaçıncı seferin kaptan.

-Beş yıl bu sularda görev yaptım Paşam.

-O halde bu denizin tehlikeli noktalarını bilir misiniz? İcabında nerelere

yanaşabiliriz?

-Paşam şu Kerempe burnunu geçersek tehlikeyi kısmen atlatmış oluruz

-Demek ki devamlı tehlike içerisindeyiz.

Bir not: Bandırma vapuru ilkinde Erdek'te kayalara çarparak batmış, ikincisi de

ise Silivri açıklarında bir İngiliz denizaltısı tarafından batırılmış bir gemidir. Her

ikisinde de su yüzüne çıkarılarak yüzdürülmüştür. Atatürk ve arkadaşlarına

tahsis edildiğinde 41 yaşındaydı ve Haliç tersanesinde kızakta bulunmaktaydı)

16 Şubat 1919-Bandırma Genelkurmay askeri tarih ve strateji enstitüsü

belgesine göre, Atatürk ve karargahı 22 kişi, er ve erbaş 25 kişi, müşavir ve

katipler 8 kişi, gemi personeli 21 kişi olmak üzere 76 kişilik özel, özgün ve öncü

yolcularıyla birlikte yola çıkar…

Hareketten evvel Rauf Orbay İngilizlerin binecekleri vapuru takip ettirip

batıracakları istihbaratından bahsedince Atatürk "Burada esir olarak

yaşamaktansa, Karadeniz'de batmayı tercih ederim" demiştir. Nitekim Bandırma yola çıktıktan sonra kız kulesi açıklarında durdurulur, itilaf devletleri

kontrol heyeti gelir. Paşa ne istediklerini anlayınca onlara "vazifenizi yapınız.,

neticesinden beni haberdar ediniz" dedikten sonra etrafındakilere dönerek

Dolmabahçe önünde demirlemiş yabancı zırhlıları göstererek "Bunlar işte

böyle…Yalnız demire, çeliğe ve silah kuvvetine dayanırlar. Maddeden başka şey

bilmezler. İstiklal ve Hürriyeti idrakten acizdirler. Bilmiyorlar ki Biz silah ve

cephane değil, onlardan daha etkili olan "ideal" ve "iman" götürüyoruz" der.

Boğazlardan çıktıktan sonra kaptanın yanına giderek şu talimatı verir. "Bu

normal rotayı takip etmeyeceksiniz. Kayalara çarpmamak şartıyla sahile çok

yakın bir rota takip ediniz. Bundan amaç savaş gemilerinin muhtemel

saldırılarından korunmaktır. Yolculuk Samsun'da sonuçlanacaktır. Muhtemel

tehlikede Sinop'a çıkılabilir" Aslında Karadeniz gibi dalgalı bir denizde kıyıya

yakın gitmek pek akla yatkın değilse de emir uygulanır. Sahile yakın bir rotayla

çoğu zaman gemi ışıkları kapatılarak ilerleme nedeninin ne kadar isabetli bir

karar olduğu Samsun'a varınca ortaya çıkar. Gerçekten İngiliz işgal kuvvetleri

tarafından bir destroyer ya Bandırma vapurunu geri çevirmek ya da batırmak

amacıyla görevlendirilmiş fakat Bandırma vapuru İngiliz işgal kuvvetlerinin

planladığı rotayı takip etmediği için yakalayamayarak, Bandırma'dan bir saat

sonra Samsun'a yanaşmıştır.

17 Mayıs 1919 Bandırma vapuru saat 23.00 sırası İnebolu'ya gelir. Çok şiddetli

fırtına sebebiyle karaya çıkılamaz.

18 Mayıs 1919 Bandırma vapuru saat 12.00 de Sinop limanına yanaşır.

Atatürk'ün böbrek sancıları çok şiddetlendiği için karaya çıkamaz.

19 Mayıs 1919 İngiliz gemilerinin batırmak için peşine düştüğü Bandırma

vapuru yolcusunun kararlılığı ve bilgisi, araştırmaları, analiz ve sentez yeteneği

ve kaptanının usta manevralarıyla hedefine ulaşır. Samsun'a yanaşır.

Peki, sadece bir ülkenin kaderini değil, örneğin Atatürk'ü uğurlamak için

gemiye gelen ve onu Samsun'a uğurlayan tek çocuk olan ve gemiden ayrılırken

Atatürk'ün "bu ülke hepimizin ama esas siz gençlerin. Mücadeleden yılmak yok"

sözleriyle uğurladığı 12 yaşında ki Nurettin adlı gencin hayat akışını değiştirmek

gibi çok özel hikayeleride içinde barındıran, sadece bakan gözlerle değil gören

gözlerle de takip etmemiz gereken, Atatürk'ün 7 yıl aradan sonra İstanbul'a

girerken onu karşılayan vapurlara bakarak "Bandırmam nerede?" diye sorduğunda "bakımda" yanlış cevabını aldığı BANDIRMA… Kendisine verilen

para ödülünü "Atatürk gibi bir kurtarıcıyı Samsun'a ulaştırmak benim için en

büyük ödüldür" diyerek kabul etmeyen ve çok mütavazi bir hayat yaşayan ve

1 Temmuz 1927'de Atatürk'ün bir vefa örneği olarak ilk iş olarak aratıp

buldurup, hasret giderip , sohbet ettiği Bandırma Vapuru kaptanı İsmail Hakkı

Bey… Bu kahraman vapurumuzu Atatürk'ün "gelecek nesiller geçmişi unutacak

kadar hafızasız, geleceği tasarlayamayacak kadar hayalsiz olmayacaklardır"

sözüne uyarak gelecek nesiller için bir "tarih laboratuarı" bir "tarih

kütüphanesi" bir "tarih arşivi" nitelikleri içinde barındıran bir müze gemi

yapmamız gerekirken, ne yazık ki, hani Atatürk'e "bakımda" denen Bandırma,

aslında 1925 yılında bir gemi bozmacısına satılmış ve tüm dünyanın yolunu

kesmiş olan bu "kahraman", "efsane" adlarıyla andığımız gemimiz çoktan jilet

olmuştur bile…Samsun'da ki maket mi? hiç aslının enerjisini ve frekansını,

yaşanmışlığın özünü verebilir mi? Bence böyle bir kahraman efsane tarih

laboratuarı gemimizi jilet yapabilmeyi düşünebilmek ne kadar acı… İşte 19

Mayıslar "Sen bizi sakın affetme Bandırma" sözlerini ifade ettiğimiz ve başta

Atatürk olmak üzere, tüm Kuvayi milliye ruhunun kaynaştırdığı, kişiliklerini hiç

ön plana çıkarmamış olgunluktaki başta kaptan İsmail Hakkı Bey olmak üzere

tüm gizli kahramanlarımızı andığımız günlerde olmalı. Örneğin bu kaptanımızın

da mezarını gençlerimizin ziyaret ettiği, hiç olmazsa bir büstünün yapılıp bu

büste hayat hikayesini yazma gibi somut eylemlerin yapıldığı günleri olmalı 19

Mayıslar…

Üstelik dünyada örneklerini gördüğümüz:Bir devrimin yolcularını taşıyan

"Gramma" gemisi Havana'da büyük bir cam alan içerisinde müze olurken ve

geminin yanaştığı bölgenin adı olan Orient bölgesinin adı Gramma olarak

değiştirilip bu adın her an ağızlarda kalması sağlanırken, Potemkin zırhlısı bir

film sayesinde tüm dünyanın hafızasına kazınırken, Vasa gemisi gelecek

nesillere tanıtmak adına ve turizm amaçlı Shtocholm'de sergilenirken, 333 yıl su

altında kalan 1869'da hızıyla ünlenmiş Cutty Sark Greenwich'te müzeye

konmuşken, 2. Dünya savaşında ve Vietnam savaşında görev yapan bunun

dışında Mercury ve Gemini uzay görevlerinde kurtarıcı gemi faaliyeti gösteren

intrepid New York kenti Hudson nehri kıyısında sea space museum adıyla

halkın hizmetine sunulmuşken, Rusya'da 1. Dünya savaşında aktif rol oynayan

Avroro gemisinin sen Petersburg'ta Neva nehri kıyısında kendisini ziyaret edenlere sunulurken, tüm dünya tarihini alt üst eden yolculuğun timsali bir

"tarih arşivi" niteliğindeki BANDIRMA VAPURUNUN jilet olması….

Öte yandan dünya tarihine "kahraman Hamidiye" olarak geçen, Rauf Orbay'ın

inanılmaz taktiği ile kendisini takip eden dört kruvazör gemiyi atlatarak

(bunlardan yunan gemisi Averos Pire'de anıt deniz müzesi, Bulgar Drazky ise

Varna'da müze gemi yapılmışlardır) Çanakkale'den rahatça geçen ve yedi ay Ege

denizinde, Kızıldeniz'de, Akdeniz'de dosta gurur düşmana korku salan dünyanın

bir efsane gemi olarak gördüğü Hamidiye… Bunun en somut örneği İngiltere'de

başbakanlığa kadar yükselecek olan sir Antoni Eden'in sözleridir "okul

sıralarında iken hepimizin dileği bir kruvazörü komuta ederek Hamidiye'yi taklit

etmek onun süvarisi gibi dünyanın hayranlığını üstümüze çekmekti"

2 Eylülde Atatürk'ün bizzat idare ettiği tatbikatta komuta gemisi olan, 29

Ekimde 101 top atarak Cumhuriyeti selamlayan, Atatürk'ün naşının nakledildiği

gün yapılan törene katılan Hamidiye…Bir anıt müze değil jilet yaptığımız ahde

vafasızlık örneklerimizden biri …Tıpkı üzerine şiirler türküler söylenen

Atatürk'ün naşını taşımak görevini üstlenen ve Hamidiye, Bandırma ile aynı

kaderi paylaşan "Yavuz" gibi…

Ya Çanakkale savaşının gidişatını değiştiren, saldırıdan hemen önce sabaha karşı

keşif yapan tüm düşman gemilerini ve bir keşif uçağını atlatarak, her tarafı

mayın dolu bir denizde hiç görünmeden kıyıya paralel 26 mayın döşeyerek

ertesi gün İngiliz donanmasının en büyük savaş gemileri Ocean, İresistible

Bauvet zırhlılarını batıran diğer gemilerde de ağır hasar oluşturarak "dünyanın

en güçlü mayın gemisi" unvanını alan, Churchill'in "İngilizler tarafından

başarıyla götürülen Çanakkale'de başarıyla başladığımız harekatı bitiren en

önemli unsur, Türkler tarafından inanılmaz bir gizlilik içinde o gece atılan çelik

halat ucunda sallanan yirmi demir kaptır" dediği Nusret mayın gemimiz …

Çanakkale'de mayın döşeyen bu gemimizi jilet olmaktan kurtararak yapılan

Çanakkale meydanının ortasına anıt müze olarak koyan Tarsus Belediyesine

sonsuz teşekkürler…

İşte 19 Mayıslar buraya kısacık aldığım Bandırma Vapuru'nun hikayesini " kırık

bir gemiyle" şeklinden çıkararak ve seyir defterini açarak saat ve saat

yaşamanın çok ötesinde hissettiğimiz günler olmalı…19 Mayıslar marş ve şiirler

yanında yarınların sadece bugünün üzerinden değil geçmişi de değerlendirilerek inşa edilebileceği gerçeğini gençlerimize anlattığımız. özümsettiğimiz,

benimsettiğimiz, uygulattığımız günler olmalı…

Atatürk'ün ahde vefası ve görevlerini yapan tüm kahraman gemilerimize sadece "siz bizi sakın affetmeyin" dıyebiliyorum sadece ...

Bu gerçekler ışığında, 19 Mayısın ruhuna, anlamına, sesine, soluğuna uygun bir

bayram sevincini yaşamamız dileklerimle…

İLKNUR GÜNTÜRKÜN KALIPÇI…


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org