Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Burcu Karadağ Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Bülent Şenver'in Odası TV Programı BURCU KARADAĞ
12.08.2015
Okunma Sayısı : 8265
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

Bülent Şenver'in Odası TV Programı BURCU KARADAĞ

.
.


izlemek için
 Bülent Şenver'in Odası TV Programı BURCU KARADAĞ

.
.

dinlemek için  

.
.


Neyzen Burcu Karadağ, Bülent Şenver

.



.

Bülent Şenver'in Odası TV Programı BURCU KARADAĞ

Deşifresi


Burcu Karadağ (BK)

Bülent Şenver (BŞ)

BŞ: Bülent Şenver'in Odasına hoşgeldiniz. Bülent Şenver'in Odası'nda konuğum Sayın Neyzen Burcu Karadağ.

Hoşgeldiniz Burcu Hanim

BK:
Hoşbulduk.

BŞ:
Burcu Hanım, üflemeye 11 yaşımda başladım demiştiniz bana.

Nereden aklınıza geldi ney üflemek?

BK:
Ailemin beni konservatuvar sınavlarına teşvik etmesi ile oldu.

Herkes ailemde neyzen var zannediyor, ya da rüyama ak sakallı dede girip , bana ney üflemeyi söyledi zannediyor herkes ama öyle olmadı. 11 yaşımda devlet Konservatuvar İTÜ  sınavlarına girdim.

Yüksek puan kazanınca jüri heyetinden birisi beni ney üflemeye yönlendirmesiyle oldu ney ile maceramız.

BŞ:
Niye üflemek deniliyor da, ney çalmak denilmiyor?

BK:
Ney çalmak denilmiyor, tamamen saza duyulan saygıdan kaynaklanıyor.

Çünkü üfleyerek can verildiği inanılır ney de.

O yüzden ağır bir felsefesi var.

Onun için çalmak kelimesi biraz daha hafif kalabiliyor o yüzden.

BŞ:
Ve üflüyorsunuz değil mi?

Çok mu nefes veriyorsunuz üflerken?

BK:
Çok verdiğim söyleniyor.

Onun ayarını biz yapamıyoruz.

Allah vermiş biz üflüyoruz.

BŞ:
Herkes ney üfleyebilir mi?

BK:
Hayır.

BŞ:
Ney üflemek için ne lazım?

BK:
 Müzik yeteneği, sabır, azim, nefes.

BŞ:
O kadar güzel neyin sesini dinlemek, hoş ki, ney deyince onu dinlerken insanı hayallere götüren, onu dinlerken aklınızın içinden bir sürü şeyin geçtiği müzik enstrümanı olarak hep biliyoruz ve o çaldığı zamanda hep duygulanıyoruz.

Ney çalarken aklımıza göbek havası gelmiyor.

O çaldığı zaman hep böyle duygular ön plana çıkmaya başlıyor.

O güzel sesi sizden rica etsem programın başında böyle bir üfleyip bizlere dinletir misiniz?

BK:
Bir taksim, doğaçlama bir parça çalayım.

BŞ:
Ağzınıza sağlık, nefesinize sağlık diyorum.

Çok teşekkür ediyorum, dinlerken yine duygulandım. 

 Bu ney'i siz her türlü müziğe adapte ettiniz.

Biz Mevlevi müzikleri ve mistik müzikler diyoruz ama Fazıl Say ile siz koskoca bir orkestra var arkada, bütün batı müziği enstrümanları orada duruyor.

Fazıl Say piyanosunun  başına geçmiş, siz böyle bir koltukta kız neyiniz. Bu kız neyi mi?

BK:
Orada başka bir ney vardı.

BŞ:
Ama olsun bir tane kamış, içi bomboş, bir tarafından bakınca diğer tarafı görebiliyorsunuz.

Sizinki bu kadar güzel ses çıkarıyor acaba farklı mı diye bakmak istedim.

BK:
Bütün öğrencilerin yaptığı bir hareket bu çok alıştım, bizden böyle bir ses çıkmıyor, sizinkinden nasıl çıkıyor diye bakıyorlar.

BŞ:
Bomboş bir şey, sonra sayıyorum kaç delik var diye , farklı mı diye, 9 delik.

Herkesin ney'i 9 delik.

Herkes sizin gibi ses çıkaramıyor. Niçin?

BK:
Bu  Allah vergisi bir şey.

11 yaşında nefes egzersizi yapmadım ben.

Tamamen Allah'ın vermiş olduğu yetenek ile ilgili bir şey.

Bir sanat icra etmek başlı başına bir yetenek işi.

Yeteneğiniz olmazsa istediğiniz kadar çalışın hiçbir anlamı yok.

Verilmiş olan yeteneğin üzerine çalışma ve azmi de koyunca, ortaya bir şeyler koyma yetisine sahip oluyorsunuz.

Bir kadın olarak benim işim her zaman zordu. Türkiye'de kadın olmak zaten başlı başına zor bir olay. Sanat yapmak zor.

Üstüne ney gibi bir enstrümanı çalmak zor.

Son derece azimli ve akıllı olmanız gereken bir alan bu.

BŞ:
Fazıl Say, size gelin birlikte çalalım dedi, ne hissettiniz?

BK:
Çok sevindim, çok mutlu oldum, benim çalışmalarımı takip ediyormuş.

Benim daha önce orkestralarla verdiğim bazı konserler olmuştu.

Onları takip etmiş ve öyle bir konser teklifi ile geldi.

Çok sevindim.

BŞ:
Eser olarak size, "Şunu çalacağız" dediğinde zorlandınız mı?

Nasıl çalacağız bunu? O notaları neyde hiç üflememişsiniz.

BK:
Bu her konserde geçerli olan bir şey ama benim işim şu açıdan zordu, çünkü biz Türk müziği disiplininden geliyoruz, müzikler arası disiplin farkı  var her şeyden önce.

Batı müziği disiplini farklı bir şey, Türk müziği disiplini farklı bir şey.

Bir orkestraya ayak uydurmak ve sürekli nota takip ederek çalmak ve arkanızda 100 kişinin size eşlik ediyor olması, insanı çalmasanız bile düşünerek bile korkutan bir şey.

İstanbul senfoni sesleri ile önce çalışmaya başladık.

Kanun, ney ve kudüm enstrümanları , hatta çıkartmış olduğumuz İstanbul  senfoni sesleri Cd'si ile Avrupa'nın en sayılı, en kaliteli müzik ödüllerini alan eko ödülünü aldık geçen haftalarda.

Bu Türkiye için pek ciddi bir haber değeri taşımıyor ama yurtdışında çok ciddi bir haber değeri taşıyor.

BŞ:
Burada bir CD var ama bu başka herhalde.

BK:
O benim özel yaptığım bir albüm. Burcu Karadağ albümü. Bu albümün şöyle bir özelliği var; şimdiye kadar bir kadın tarafından

icra edilmiş tek ve ilk olma özelliğini taşıyor.

Birçok müzisyen ile farklı müzikler yapıyorum, Fazıl Say ile beraber çalışıyorum ama bu albümün özellikle klasik Türk Müziği eserlerinden oluşmasını istedim.

Örneklemek  gerekirse bunu anlatarak gitmek isterim.

Mesela Nihavent Peşrev, Nihavent Eser, Hacı Arif Bey'in bir eseri "Vücut iklimimin tek sultanı sensin"

Bu eserleri derste öğrencilerime hep çalmışımdır.

Onların çalmayı çok sevdikleri eserlerden seçtim ben bu  repertuarı.

Özellikle kemençe ve kanun sazının eşlik etmesini istedim.

Klasik bir kültüre bağlı olduğumuzu,  ne kadar değişik şeyler yapsak da aslında o değişik şeyleri yapabiliyor olmanın sebebi klasiği iyi biliyor olmaktan geçiyor.

Sanatın her dalında maalesef öyle bir yanlışlık var. Sanatçılarımızın düştüğü bir yanlışlık var.

Modern çalışmaya yapıyorum diye maalesef birçok kalitesiz şeylerle karşılaşabiliyoruz.

Ama kişi yaptığı sanat alanında klasik ne ise ona çok iyi hakimse onun üzerine istediği kadar değişik, modern çalışmalar inşa edebilir.

Bu binanın temelinin sağlam olmasına benzer. 

Bina temeli sağlamsa, zemin şartlara müsaitse istediğiniz kadar kat çıkabilirsiniz.

O yüzden bizde öğrencilerimize faydamız olsun diye klasik eserlerden oluşan bir albüm yaptım ve şöyle bir şey  var burada; daha önce hiç çalınmamış bir eser, IV. Murat'ın bir bestesi var, peşrevi var.  

Bir padişah bestesi var. Hazreti Mevlana'nın oğlunun bir bestesi var.

Sultan Veled'in bir bestesi var.

BŞ:
Bu albümü ben sizden aldığıma göre, sizin değerli neyinizi elimde tuttuğuma göre herhalde ben de ney öğrenmeye başlayacağım artık.

Bunu öğrenmenin bir yaşı var mı?

BK:
Tabii ki her konuda olduğu gibi gençken başlamak her şeye "ağaç yaşken eğilir" misali her konuda erken başlamak iyi bir şey ama "60 yaşımdayım, ben bu saatten sonra ney üfleyemem,öğrenemem " diye bir şey söz konusu değil. Benim 18 yaşından 72 yaşına kadar öğrenci grubum vardı.

Ben 13 yıl  bir kurumda ders verdim bir fiil , hiç aralıksız. 1500'e yakın ney talebem oldu.

Çok insanla tanıştım.

Çok değişik meslek gruplarından insanlara eğitim verdim.

O yüzden 72 yaşında bir çok öğrencim oldu.

O yüzden yaştan dolayı vazgeçilmemesi lazım.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Burcu Karadağ ile birlikteyiz.

Şimdi soru yağmuru.

Burcu Hanım ben bazı sorular hazırladım size .

Niye yağmur dedim, yağmur damlası gibi kısa kısa soracağım, sizden de kısa kısa bu sorularıma cevap vermemizi  istiyorum.

Genç Neyzenlere, neyzen olmak isteyenlere yapmaması gereken iki şey?

Ama sakın yapmayın.

BK:
İnternetten ney öğrenmeye kalkmayın.

Bana şöyle mailler geliyor, ona çok üzülüyorum; "Ney üfleme videosu bulamadığım için ney öğrenemiyorum" diyen bir çok mail alıyorum.

Ney video ile öğrenilmez.

Meşk sistemi ile öğrenilir hatta. Usta çırak ilişkisi ile öğrenilir.

O yüzden internette var olan kayıtlar ile ney öğrenilmez.

Onu kesinlikle yapmasınlar.

BŞ:
 Bir de bunun tam tersi, genç neyzen olmak isteyenlere muhakkak yapın. İhmal etmeyin.

BK:
Kendini kanıtlamış, gerçekten başarılı olmuş, sözünü dinleten ve kendini sevdiren , sanatını genç nesillere aktarabilmiş bir öğretmen bulup, onu taklit etmek, onun peşinde gitmek, onun daimi öğrencisi olmak çok önemli. Bunu mutlaka yapın. Muhakkak hocanız olmalı.

BŞ:
Sayın Burcu Karadağ, ney çalmasaydınız ne çalardınız?

BK:
Ne çalardım?

Çello çalardım.

Uzun sesleri olan enstrümanlar benim ruhuma daha çok hitap ediyor.

Çellonun da uzun bir sesi var.

Duruşu çok asil.

BŞ:
Müzisyen olmanın zorlukları sizce nelerdir?

BK:
Düzensiz bir hayatınız olması.

Bu bir zorluk.

Müzik yaparak para kazanıyor olmak başlı başına zor bir iş.

Özellikle popüler kültüre çok değer veren bir toplumda yaşıyorsanız bu zaman zaman daha zor bir hale gelebiliyor.

Hakettiğiniz değeri birçok mecrada bulamadığınız için ama yurtdışına gittiğinizde sanata ve sanatçıya verilen değeri görüp kendi ülkemizde aynı şeyleri karşılaşmayınca maalesef sükutu hayale uğramıyor değiliz.

En büyük zorluk, bütün müzisyenlerde bana katılacaklardır, düzensiz bir hayat, belirsiz bir hayat .

Günü ve saati yok.

Bunlar benim sevdiğim özellikler ama bir açıdan sanat taparak para kazanıyor olmak zor.

Çünkü hep sizi zorlayan , gerçek sanat vermenizden alıkoyan bir  çok özellik çıkıyor karşınıza.

Bir  çok şeyden taviz vermeniz gerekebiliyor.

O yüzden bu zor bir iş.

BŞ:
Bir daha dünyaya gelsem diye bir cümle başlasa, bunun sonunu nasıl bitirirdiniz?

BK:
Bir daha dünyaya gelsem kesinlikle yine müzisyen olurdum.

Kesinlikle yine ney üflerdim.

Ama kesin bir dille şunu söylemek isterim ki sanatçı olmak güzel ama muhakkak yan gelirlerinde olması lazım.

Bir daha dünyaya gelsem biraz daha az kafaya az takan insan olmak isterdim.

Biraz daha gamsız olmak isterdim.

BŞ:
Gamsızlık vurdum duymazlık değil de, titizsiniz.

BK:
Çok titiz, çok disiplinli, kendini zorlayan, üzen derecede.

Biraz daha rahat bir insan olmak isterdim.

En çok o insanları kıskanıyorum çünkü.

BŞ:
Toplumda gördüğünüz ve sizi kızdıran ne var?

Çok kızıyorum buna dediğiniz.

BK:
Çocuklara eziyet edilmesi, aile içi şiddet, kadınlara ve çocuklara gösterilen şiddet beni gerçekten çok üzüyor.

İlk başta aklıma gelen bu.

Herşeyden önce bunun düzelmesi lazım.

Kadına karşı şiddet ne kadar düzelirse, toplumun davranışı kadına ne kadar ehemmiyet verirse, toplum o oranda yücelir.

Her katmana yücelir.

Kadına ne kadar çok değer verilirse, kadına ne kadar çok istihdam verilirse, ne kadar toplumun içinde olursa o toplumun değeri, kalitesi, yaşam standardı yükselir.

Çünkü kadın girdiği her yere hayat verir, estetik verir, güzellik verir.

O yüzden kadına ve çocuğa yapılan şiddet beni en çok yaralayan şey.

BŞ:
Siz çok geniş yaş aralığında binin üzerinde insana ney dersi verdiniz, hepsinle bir ilişki kurdunuz, bu öğrenci öğretmen ilişkisinde ney öğretirken sizi en çok rahatsız eden , onların ne tür davranışlarıydı?

BK:
Onların davranışlarında çok sıkıntı yaşamadım şimdiye kadar.

Tabii ki karşınıza bir çok değişik insan çıkıyor.

Çok enteresan tepkilerle, enteresan davranışlarla karşılaşabiliyorsunuz.

Beni en çok üzen şu oluyordu insanlarda gördüğüm; maalesef ney üflemek istiyorlar ama o insanların hayatlarında pop müzikten,  arabesk müzikten , Türk Sanat Müziği diye adlandırılan çok farklı fantezi müzik dışında başka bir müzik bilmiyor olmaları.

Daha doğrusu medya tarafından onlara onun sunuluyor olması gerçeği ile yüz yüze kalmak  beni çok üzdü.

Türk Sanat Müziği ile ilgili bana bir örnek ver diyorum, çok enteresan isimler söylüyor mesela.

Onun Türk SanatMüziği anlayışı o. Batı müziği bestecilerinden örnek ver dediğimde çok farklı isimler söylüyor.
Ama bütün pop sanatçılarını hepsini ezbere biliyor.

Bu gerçekten acı verici bir şey toplum adına çünkü televizyon ve internet insanlara bir şey vermek için var.

Bu programı siz yapıyorsanız gençlere bir şeyler vermek için yapıyorsunuz. Bir çok fedakarlıkta bulunarak yapıyorsunuz.

Özellikle görsel medyaya düşen çok fazla görev olduğunu  düşünüyorum ben toplumun ilerlemesinde.

BŞ:
İyi bir neyzende olması gereken önemli vasıflar sizce nedir?

İyi bir neyzende bu vasıflar muhakkak olmalıdır diyebileceğiniz.

BK:
Kulakların  ve algının her zaman açık  olması gerekiyor.

Bundan kastım şu; eğer dünyaya at gözlüğü ile bakıyorsanız, müziğe de at gözlüğü ile bakıyorsunuz demektir.

Bu sizin gelişimizi engelleyen en önemli unsurdur. 2013 yılındayız, elbette klasik birçok şey yapacağız, klasik eserler aktaracağız ki  ben bunun temsilcisiyim bunca zamandır.

Ama hiç tanımayan insanlara az önce anlattığım nedenlerden dolayı savaş veriyoruz gerçek sanat yapmaya çalışan kişiler olarak . Bizim insanlara , bu topluma, gençlere bu işi sevdirmek gibi bir misyonumuz var.

O yüzden buna dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

BŞ:
Ney satın almak isteyenlere kulaklarına küpe olsun diye ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?
Ben ney satın almak istesem ne yapmalıyım?

BK:
Gidip de ben şu ney'i beğendim , tipine bakıp anlaşılacak bir şey değil.

Bilen birisi ile gidip, bir tavsiye alıp, usta tavsiyesi alıp.

Çünkü işçilik olduğu için "Şu ustadan şu neyi almasının" Ya da bilen birisinin onu üfleyip de denemesinden sonra size tavsiye edebilir.

Maalesef her meslekte olduğu gibi ney alımı konusunda, hatta ders verme konusunda bile bir çok olumsuzluklar yaşıyoruz.

Görevini  kötü kullanan bir çok insan var maalesef.

O yüzden gerçek kalitesini ı  göstermeyen, gerçek kalitede olmayan şeyler satın almanız olasıdır. Ona dikkat etmeniz lazım. Bilenlere sormak lazım.

BŞ:
Bilenleri nereden bulacağız?

BK:
İnternetten artık ulaşmak daha kolay.

İyi neyzenlerin ulaşılabileceği yerler artık internette mevcut.

Ben de bu anlamda biraz daha vizyon sahibi olduğum için bana da sorabilirler.

Hangi neyi alabiliriz gibi.

Biz elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz gençlerimize.

BŞ:
Yağmur damlalarım bitti ama sorularım bitmedi.

Daha bir çok sorum var.

Bülent Şenver 'in Odasında konuğum Sayın Burcu Karadağ ile birlikteyiz.

Şimdi keşke. Keşke üç keşke söyleminizi isteyeceğim. Birinci keşke dünyada. Dünyada keşke dersek ne dersiniz?

BK:
Açlık olmasaydı.

Katliamlar, düşmanlık, savaş, masum insanların öldürülmesi, herkesin eşit seviyede yaşam ve eğitim standartlarına sahip olması gibi bir çok şey söyleyebilirim aslında ama ilk önce bence açlık.

BŞ:
Türkiye'ye gelirsek, Türkiye'de keşke?

BK:
Çok var. Aile içi şiddet olmasaydı, fakirlik olmasaydı.

Ben çok üzülüyorum, halimize her zaman şükür ediyoruz tabii ama emekli maaşı kuyruğunda bekleyen yaşlılarımızı gördükçe  çok üzülüyorum.

Üzülüyorum demek bir şey değil, ne yapıyoruz, ona bakmak lazım.

Hayat maalesef hiç kimse için güllük gülistanlık değil.

Ama elimizden geldiğince çevremizdeki fakir insanlara yardım etmemiz gerekiyor.

Onlara balık vermek değil, balık tutmayı öğretmemiz gerekiyor.

Keşke bu olmasaydı.

BŞ:
Üçüncü keşkeniz de kendiniz ile ilgili.

BK:
Keşke biraz daha gamsız olsaydım diyorum. Biraz daha az endişe duysaydım hayattan.

BŞ:
O zaman ne değişirdi hayatınızda?

BK:
Belki biraz daha huzurum olurdu. Huzurum olurdu diyorum ama belki başarılı bir insan olamayabilirdim.

BŞ:
O belki sizi bu konularda başarılı hale getirdi. O özellikleriniz.

BK:
Çok doğru söylüyorsunuz çalışmak her zaman insanı zihinde tutan, öğretmek öğrenmenin de bir yolu aynı zamanda . O kaygılar belki bize bunu gösterdi ama ben bunları cevaplamasında zorluk çektiğim.

BŞ:
O kadar enerjiyi, eforu, alın terini o işe verdiğinizde aldığınız ödül sizi tatmin etmeli.

Şimdi aldığınız ödül para olmayabilir ama manevi  bir tatmin var, size değer veren insanlar var.

O aldığınız ödül sizi tatmin ederse iyi ki ben böyle olmuşum dersiniz.

BK:
Hep söylüyorum; iyi ben bu meslekteyim, iyi ki ben bu seviyedeyim çok şükür.

BŞ:
Bülent Şenver 'in Odasında konuğum Sayın Burcu Karadağ ile birlikteyiz.

Şimdi Siz Olsaydınız, Siz Ne Yapardınız?

Ben bir etik vaka hazırladım, bu vaka hayali , gerçek bir etik vaka değil. Müsaade ederseniz sizin için hazırladığım o etik vakayı okuyayım ve sorayım, bu durumsa siz olsaydınız siz ne yapardınız?

Benim hazırladığım etik vaka şöyle:

Ali bey, tecrübeli bir bürokrattır.

Ülkede genel seçimler yaklaşmaktadır ve Ali Bey, milletvekili olmak istemektedir.

Milletvekili adayı olabilmek için bayağı yüklü bir para harcamak gerekmektedir ve Ali Bey'de bu para yoktur.

Düşünmeye başlar ne yapsam? Nerden para bulsam diye.

Bir arkadaşı onu görür.

Der ki: "Aliciğim ne düşünüyorsun böyle kara kara?"

Ali Bey'de hemen anlatır derdini.

Arkadaşı :

"Üzülme, ne üzülüyorsun? Ben sana bir çare buldum. Hemen söyleyeyim.

Ali Bey dikkat kesilir;

"Nedir bulduğun çare?" der.

"Senin bakanlıkta sana bağlı birçok büyük ihaleler yapılmıyor mu? Bu ihalelerin bir tanesinde belirli bir şirket ihaleyi alsın diye belirle.

O ihalenin şartnamesinde de ona göre belirli maddeler koy.

Ondan sonra bu şirket sana senin ihtiyacın olan parayı bir şekilde sana temine der.

100 Liralık diye bir iş varsa, bunu 150 Lira diye teklif eder, sizlerde kabul edersiniz.

O aldığı 150 Liranın 50 Lirasını sana verir, 100 Lirası ile de işi yapar" der. Çeker, gider.

Ali Bey düşünmeye başlar, böyle bir teklifi kabul etsin mi? Etmesin mi? Diye.

Sayın Burcu Karadağ, bürokrat Ali Bey'in yerinde siz olsaydınız, bu durumda siz ne yapardınız?

BK:
Milletvekili olmaktan vazgeçerdim.

Öyle bir şeyin vicdani rahatsızlığı ile yaşayacağıma, milletvekili olmak için başka şansım yoksa ve o paraya ihtiyacım varsa, bunun tek çaresi rüşvet almaksa, onunla yaşayacağıma param olduğu zaman aday olmayı tercih ederdim.

BŞ:
Bunu teklif eden arkadaşınızla olan ilişkilerinizi ne yapardınız?

BK:
Tabii ki gözden geçirirdim. Demek ki neler yapabilir?

BŞ:
Ona demez miydiniz "İşini bilen arkadaşım var"

BK:
İşini bilen oluyor tabii şimdi o. Sıfatı o oluyor. Ben başka türlü sıfatlar düşünürdüm ama.

İşini biliyor olmak böyle biraz katakulli işlerle,

BŞ:
Haketmediği bir şeyi elde etmeye çalışıyor eğer bunu kabul ederse. Bir de kimin parasını alıyor, o da önemli.

Burada devlet bir şey yaptırıyorsa 70 milyonun vergileri ile alınan bir para kullanılıyor.

Niye bu para benim şahsıma, benim istediğim bir amaç  için kullanılsın ki. Devlet bana maaş veriyor, emeğimin karşılığı bu maaştır.

BK:
Öyle düşünürdüm muhakkak. Daha müsait olduğum bir zaman milletvekili adaylığımı koyardım.

BŞ:
Çok teşekkür ediyorum. Bir tane kitap yazmışsınız. İstedim ki onunla ilgili biraz konuşalım.

Bu kitap güzel kitap çünkü hem Türkçesi, hem İngilizcesi var içinde.

Yabancı birisi açtığı zaman anlayacak., okuyacak.

Başlığı da "Meşk de ney eğitimi".

Gençler aşk diyor, meşk sanki aşk ile birlikte bir şey gibi düşünüyorlar.

Nedir meşk?

BK:
Aşk olmazsa meşk olmaz.

Kelime anlamı meşk şöyle; usta çırak ilişkisi.

Yani bir sanat eğitiminde aslında olması gereken , bütün sanatlar için geçerli aynısı.

Az öncede söyledim, muhakkak bir kişinin ustası olması lazım.

Usta çırak ilişkisi ile günümüze gelmiş bir sanatı icra ediyoruz zaten.

Usta çalar, öğrenci tekrar eder. Usta konuşur, öğrenci dinler. Sanat taklitle başlar dediğimiz hadise.

Ustanı taklit etmeye çalışırsın, ne kadar ustanı taklit edersen o kadar başarılı olursun.

Sonra sonra kendine has bir kimlik çıkartırsın.

Bunlara bir çerçeve çizmem gerekiyordu bu kitabı yazarken. Nota bilen insanların aldığı eğitim üzerine yazılmış bir kitap bu.

Yani solfej eğitimi, Türk müziği eğitimi olmuş olması lazım kişide.

Onun üzerine bu kitabı aldığınız zaman kendi kendinize yapabileceğiniz bir şey bu.,

Bir hoca ile çalışırken rehber kitap olacak kitap aslında. Karşınızda bir rehber olursa doğru bir rehber olmalı.

Doğru bir rehber.

Elimden geleni yapmaya çalıştım.

Bir kitaba ne kadar adapte edilebilirse onu o kadar yapmaya çalıştım ama her zaman bir hoca ihtiyacı söz konusu.

İçine bazı egzersizler yazdım, besteledim.

Onları ben çaldım da aynı zamanda . İnternetten dinleyebilirler. Ama hocaları başlarında olmak suretiyle. Kendi kendilerine müzik biliyorlarsa bunu yapabilirler. Az önce söyledim, onunla çelişmek istemem. Videodan ney öğrenilmez dedim, evet öğrenilmez.

Bu kitap da bir hoca eşliğinde olabilir. İngilizcesini de çıkarttım özellikle yurtdışından bu konuda kaynak eksikliği geliyordu bana, özellikle Amerika'dan. Onun için bunu İngilizceye çevirdim, bir kaynak eksikliği vardı. İnşallah faydalı olacaktır diye düşünüyorum.

BŞ:
Muhakkak olacaktır.

BK:
Çok olumlu geri dönüşler alıyorum bu kitaptan. Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış vaziyette şuanda.

Pan Yayıncılıktan çıktı. İsterlerse her yerde, internette de satışı var.

BŞ:
Kapak da çok hoş.

Neredeyse buradan üfleyeceğim ve ses çıkacak gibi. Bu kadar çok uğraş arasında sizden bir şey duydum, üzüldüm.

Üzüldüğüm şey; artık ders vermeyi ben bin küsur kişiye ders vermeyi bıraktım, ben Haliç Üniversitesi'nde ders veriyorum" demişsiniz.

Sadece sizin sınıfınıza gelen kaç kişi varsa 60-70 kişi, onlara ders veriyorsunuz.

Diğer halkımız ne yapacak?

Sizi nereden bulacak da sizden bir şeyler öğrenecek?

BK:
Biraz bekleyecekler tabii.

Çünkü ben 13 yıl boyunca hiç aralıksız ders verdim, çok yoruldum.

İnsanlara nota eğitimi de veriyordum bir yandan.

Hem nota, hem ney, hem Türk müziği böyle karışık bir şeyler yapmaya çalışıyordum.

Öğrenen öğrendi ama tabii ki herkes neyzen olamadı.

Öğrencilerimde teklif ediyor geri dönün diye ama benim hala dinlenmeye ihtiyacım var.

Konser yapmam lazım.

O dönemde olduğumu hissediyorum.

Benim bir grubum var, Burcu Kadaradağ &Sampler  diye onlarla birlikte müzik yapıyoruz.

BŞ:
Nerede yapıyorsunuz?

BK:
Konser salonlarında.

Hem dünya müziği anlamında, hem tasarruf dini müzik anlamında.

Bir çok yerde konser verdik.

Aynı zamanda Çello İstanbul diye bir grupla çalışıyorum.

Dört çello , bir ney.

Onlarla da çok enteresan bir çok konserimiz oldu.

Onlarla çalışmalarımız devam ediyor.

Ama ders vermeye ara verdim.

Benim öğrencilerim ders veriyor artık, benden ders almak isteyenleri şimdilik öğrencilerime yönlendiriyorum.

İleride zannediyorum geri döneceğim, çünkü çok seviyorum.

BŞ:
Bülent Şenver'in odasında konuğum Burcu Karadağ ile birlikteyiz.

Şimdi çubuk oyunu.

Çubuk oyunu diyorum çünkü bu kutunun içine çubuklar koydum.

Her çubuğun üzerine de güzel sözler yazdım.

Bu çubukları çekin, üstünü okuyalım, hangi güzel söz bu çubuğun üzerinde yazıyor.

"Nefis üç köşeli dikendir. Ne tarafa koysan o tarafa batar."

BK:
Nefs her şeyden önce bizi insan yapan en önemli değerlerden bir tanesi.

Ne kadar nefs kontrolu yapabiliyorsak , o kadar daha iyi insan olabiliriz.

Nefsimizi köreltmek, nefisimizle mücadele etmek gibi bazı kavramlar vardır.

İnsan onun içindeki bazı hayvani duygular, dürtüler, hırs, şehvet, kin, kıskançlık gibi bir çok duygu bunları ne kadar çok kontrol edebilirsek karşımıza bir yenisi çıkacaktır aslında.

Çok korkutucu söylemiş bu sözde aslında.

BŞ:
Derler ya nefsine hakim ol.

BK:
İlk aklımıza gelecek öfke kontrolü yapmak.

Karşımızdakine kötü söz söylemeden çenemizi tutabilmek nefs hakimiyetidir.

Bazı tutkular, şehvetler, bu tip duyguları kontrol altına alabilmek bir nefs hakimiyetidir.

Bunları ne kadar  kontrol altında tutabilirsek o kadar insani değerlerimizin öne çıktığını , toplumda yüceldiğimizi, aslında kendi manevi iç dünyamıza döndüğümüzü  ve orada huzur bulduğumuzu anlayabiliriz.

BŞ:
Sizin şansınıza bir tane de ben çekeyim mi?

BK:
Tamam.

BŞ:
"Bir fincan acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır."

Aslında kahve değil söz konusu olan başka bir şey.

BK:
İnsani ilişkilerde her zaman ufak ayrıntılar asla unutulmaz.

İyilik yap denize at denir bir yandan  ama çok sıkıntılı bir günümde sizden ufacık bir iyilik, beni düşünen, duygularımı anlayan ufacık bir laf duyduysam, ya da ufacık bir iyilik gördüysem onu asla unutmam mümkün değil.

Onu kırk yıl da geçse hatırlarım.

"Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır" dan kasıt bu olsa gerek.

Bir fincan kahveni içtim, şimdi seni unutmayacağım değil de,  hayatın güzellikleri ayrıntılarda gizlidir.

Bu laftan bence çok şey çıkar.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Burcu Karadağ ile birlikteyiz.

Şimdi bir göster bin işit.

Bu kutunun içine bir obje koydum. Bu sabah seçtim size gelirken.

O objeyi ben size göstereceğim bu objeye bakıp gençlere bir mesaj vermenizi istiyorum.

Aklınıza ne gelirse. Sizin için seçtiğim obje böyle bir şey.

Bir delik, iki delik yok. Bununla ilgili gençlere ne söyleyebiliriz acaba?

BK:
Bu bir ney değil, bir flüt değil, bir kaval değil, aslında hiçbir şey değil ama neticede bir kamış parçası.

Elimizde bir çok imkansızlık olabilir.

Yapmayı düşündüğümüz bir çok şey vardır.

Paramız yoktur, dostumuz yoktur, gidecek bir yerimiz yoktur.

Ben şu elinizde tuttuğunuz şeyden bir tane delik ve üstü kapalı bir şey, ben bunu buradan kesip, size ufak bir taksim yapabilirim mesela.

Şu anda bunu çalabiliyor muyum önce ona bakmam lazım.

Yani elimdeki imkan neyse onu kullanabiliyor muyum? Un şeker varsa helva yapabiliyor muyum?

BŞ:
Hemen havlu atmıyorsunuz.

BK:
Evet. Şimdi bunu böyle çalamam, ama yukarıdan kesersem çalabilirim, çünkü o zaman neye benziyor, ben ney çalabiliyorum.

BŞ:
Kendi gücünüzü biliyorsunuz.

Elinizdeki yapabileceklerinizi biliyorsunuz.

BK:
Bunu çalamıyorum böyle ama kesersem çalabilirim. Şuanda param yoktur ama borç isteyebilirim. Ümit ve umut her zaman vardır, kafayı çalıştırırsak eğer ve dürüstsek eğer önümüzde hiçbir şey duramaz.

BŞ:
Çok teşekkür ediyorum.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Burcu Karadağ ile birlikteyiz.

Hep oyun, oyun onunla oynuyoruz.

Sizler için bizim söylediklerimiz belki bazılarının işine yarayacak.

Şimdi torba oyunu.

Bu torbanın içine harfler koydum.

Bu harflerden bir tane sizin şansınıza çeklim bakalım hangi harf torbanın içinden çıkacak?

BK:
"Z" harfi.

BŞ:
Şimdi sizden Z harfi ile başlayan bir iyi davranış, bir doğru davranış söylemenizi istiyorum.

BK:
Ziyaret.

BŞ:
Anne,  babayı ziyaret anlamında mı ziyaret?

BK:
Evet. Yaşlı insanları ziyaret onların hayatında çok önemli bir yer teşkil ediyor bence.

Çünkü bizde yaşlanacağız. 

Şuan çok uzak geliyor bir çok şey  ama insanın elden ayaktan düştükten sonra yapabileceği,  ruh yaşlanmıyor çünkü beden yaşlanıyor ve o insanların çok sorunları var aslında.

Bir de üstüne çocukları ve torunları tarafından unutulmuş olmanın verdiği acılar da birleşiyor.

O yüzden ufacık bir telefon bile onları mutlu ediyor.

BŞ:
Vaktim yok kimse demesin, muhakkak vakit bulunur değil mi?

BK:
Aynen öyle. Ben anneannemi çok severim. İki elim kanda bile olsa giderim ona.

BŞ:
Vakit yaratırsınız.

BK:
Vakit yaratırım.

Ben o gün anneanneme gitmeyi kafaya koymuşsam giderim.

Kafaya koymakla ve azimli olmakla ilgili bir şey.

Anneannemin gözünde gördüğüm mutluluk, onun kokusunu duymak, benim için hiç paha biçilemez bir şeydir.

O bana yaşam enerjisi verir oradan çıktıktan sonra.

BŞ:
Bakalım bu ziyaretten sonra bir tane daha çekin, onunla da biz doğru olmayan, yanlış olan, kötü olan bir şey söyleyelim. "N" ile başlayan , doğru olmayan, iyi olmayan, kötü olan.

BK:
Bir tane daha çekelim, gelmedi aklıma. "Z" çıktı. Zaaflar.

BŞ:
Nasıl izah edelim onu, zaafınız olmasın.

BK:
Zaafımız olacak insanız.

Peygamber değiliz.

Bir şeyleri yanlış yapmak üzerine hepimiz geldik bu dünyaya.

Doğruları yanlış yaparak öğreneceğiz.

Ama kendi zaaflarımızın, zayıflıklarımızın farkındaysak kendimizi ve başkalarını kontrol edebiliriz, olayları kontrol edebiliriz.

Çok basit ben tatlıyı çok seviyorum, çok yersem kilo alırım gibi.

Şeker hastası oluruz gibi.

Ben biliyorum ki şu şu insanla şu mevzuu konuşsam kavga edeceğim onunla, kalbini kıracağım.

Bu benim bir zaafım.

Bu örnekler çeşitlendirilebilir.

Zaaf kontrolü. Bu önemli bir şey.

BŞ:
Sizin iki Z'niz oldu. Benim de aklıma Z'den  zulüm geldi. Zulüm iyi bir şey mi?

Siz  hayır diyorsunuz ailede zulüm olmasın.

BK:
Aile içi şiddet olmasın, bir de şuanda yaşadığım bir çok örnek var, kendi halkına zulüm  eden bir çok yönetici ile maalesef aynı çağda yaşıyoruz.

Bir çok insan ölüyor maalesef ben sizinle konuşurken bile.

Bir çok eziyet çeken, hastalık çeken, anne ve babası gözünün önünde parçalanıp  ölen çocuklar var.

O yüzden Allah onların yardımcısı olsun demekten başka bir şey gelmiyor.

O çocuklar ileride nasıl bir ortamda büyüyecekler ki, nasıl bir başarı bekleyeceğiz onlardan.

Bu da ayrıca tartışma konusudur.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Burcu Karadağ ile birlikteyiz.

Şimdi bir kelime bir cümle oyunu.

Ben size bir kelime söyleyeceğim, o kelimenin size hatırlattığı ilk cümleyi tek bir cümle isteyeceğim sizden.

Sayın Burcu Karadağ, benimle bir kelime bir cümle oyununu oynamaya hazır mısınız?

BK:
Hazırım.

BŞ:
Kelime hoşgörü cümle.

BK:
Hoşgörü Mevlana'nın bize öğrettiği öğretilerden bir tanesidir.

BŞ:
Kelime aşk cümle.

BK:
Dünya aşk ile dönüyor aslında.

BŞ:
Kelime meşk cümle.

BK:
Meşk de ney eğitimi.

BŞ:
Kelime zenginlik cümle.

BK:
En büyük zenginlik huzur.

BŞ:
Kelime mutluluk cümle.

BK:
Dışarıda değil, içimizde bence.

BŞ:
Kelime itibar cümle.

BK:
İtibar  zor kazanılan, kolay kaybedilen bir şey. İtibar için yaşamak lazım.

BŞ:
Kelime neyzen cümle.

BK:
Neyzen değince Neyzen Niyazi Sayın Hoca'ma sevgiler demek geldi şuan içimden.

BŞ:
Kelime müzik cümle.

BK:
Müzik hayattaki en büyük dost.

BŞ:
Kelime Ney cümle.

BK:
Ney bir aşktır.

BŞ:
Kelime burcu Karadağ cümle.

BK:
 Zor kadın.

BŞ:
Çok teşekkür ediyorum. Ağzınıza sağlık.

BK:
Ben teşekkür ediyorum.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Burcu Karadağ ile birlikteydik. Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaştı.

Neyzen Burcu Karadağ, o zaman programımızın kapanışını da Neyzen Tevfik'in bir sözü ile yapalım. Üstad demiş ki:

"Hayat, çatlak bir bardağın içindeki suya benzer.İçseniz de tükenir, içmeseniz de. O nedenle hayattan tat almaya bakın. Zira yaşasanız da bitecek, yaşamasanız da."

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle.

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.
.


Neyzen Burcu KARADAG

.


.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.

Burcu karadağ üflüyor izlemek için

.
.

Burcu Karadağ üflüyor dinlemek için 


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org