Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Ali Aksöz Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

ALİ AKSÖZ Soru Yağmuru
29.12.2016
Okunma Sayısı : 6294
Oy Sayısı : 0
Değerlendirme : 0
Popülarite :
Verdiğiniz Puan :
 

 

ALİ AKSÖZ Soru Yağmuru

.
.

 izlemek için    

.
.

 dinlemek için  

.
.



.
.

ALİ AKSÖZ Soru Yağmuru

Deşifresi

Ali Aksöz (AA)
Bülent Şenver (BŞ)


BŞ: Bülent Şenver'in Odası'nda konuğum Sayın Ali Aksöz Bey ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi soru yağmuru bölümüne geldik.

Soru yağmuru bölümünde yağmur damlaları gibi sorular soracağım sana.

Bir de espri olsundiye yukarıdan su damlaları olsa çok iyi olurdu.

Benim sorularım kendime göre sana ne sorabilirim diye hazırladığım sorular var, o nedenle yağmur damlaları dedim.

Bu sorulara sen nasıl cevap vereceksen, kısa kısa da olabilir.

Hep yazmak ile ilgili içinde bir ukde kaldı ya romanımı bitireyim, romanımı bitireyim.

Yazar olmanın bir takım zorlukları var.

Yazarlarla da konuşulduğunda bir takım zorluklardan bahsediyorlar.

Kitap çıkarmak, kitabın satılması.

Sana göre bu zorluklar neler?

Türkiye'de yazar olmanın zorlukları nelerdir?

AA:
Yazar olmanın en büyük zorluğu konuştuğumuz gibi disipline alıp kendini oturup yazmak.

Yazan bir sürü arkadaşım var, basan bir sürü arkadaşım var, o bambaşka bir aşaması, basma aşaması da biraz sancılı Yazılan şeyin satılması tercih edilir.

Mümkün olduğu kadar okuyucuya ulaşması diyelim.

Mümkün olduğunca okuyucunun evine gitmesi gerekiyor.

Onu istiyor, onu tercih ediyor.

O bir sorun çünkü okuma yazma seviyemiz nedir bilmiyorum ama bir zamanlar konuştuğumuzda Herkese Kitap Vakfı için Ben demiştim, birkaç sene evvel Türkiye'de "7250 kişiye 1 kitap düşüyordu"

Çok korkunç bir istatistik.

Dolayısıyla yazmak, basmak, dağıtmak da bitirmiyor işi.

Okutacağız.

En büyük sorun belki de.

BŞ:
Bir de sizin televizyon dizilerindeki tarafınızdan bakarak soru sorayım.

Bir çok genç özeniyor size.

Özenen gençler ben de Ali Abi gibi olsam, ben de ileride bir dizide oynasam diye.

Muhakkak orada da bazı zorluklar vardır.

Zevkli tarafı da olabilir, zorlukları da olabilir.

Öyle birisine söyleyebilecek ve onun kulağına küpe olabilecek "Sen bir dizi oyuncusu olmak istiyorsun ama bunlara dikkat et.

Bunu böyle zannetme.

Bu iş böyledir." Neler tavsiye edersin öyle bir gence.

AA:
Bana çok geliyor bu soru.

Ben de cevap verebildiğim kadarıyla mümkün mertebe herkese geri dönmeye çalışıyorum.

Söylediğim şey hep aynı.

Bu zevkli bir iş ama yorucu bir iş.

Üniversiteden önce yapılması zor bir iş.

Ben herkese bunu tavsiye ediyorum; önce okulunuzu bitirin.

Eğer bu iş okulunuza engel olacaksa erteleyin.

Bu sektör için çok geçerli bir tavsiye olmayabilir.

Çocuk oyuncu gerekebiliyor, gençlerin oyuncu olması gerekebiliyor.

O sorunu çözmek de sektörün görevi şuanda.

Benim bu programdaki görevim bana bu soru ile gelen gençlerin, bana özenen arkadaşların mutlak surette kendilerini tanımaları, iradelerini güçlendirmeleri, prensip sahibi olmaları ve o prensipleri mutlaka korumaları gerekmeleri.

Önce okul, prensip, kendini tanıma, ondan sonra girebilirler.

Beraber oynarız, onlar benden daha iyi işler yaparlar, onları alkışlarız.

BŞ:
Anamdan yolcu doğmuşum. Bu cümle sana ne ifade ediyor?

AA:
Kendimi öyle tanımlamıştım bir röportajımda.

Sevdiğimde bir cümledir. Kendimi öyle hissettim hep. Ç

ok küçük yaştan beri , Tatvan'da doğdum , mecburi hizmet dolayısıyla babam oradaydı, annem sağlık ocağında çalışıyordu.

Belki yolda doğdum diye bir his vardı bende.

Ama benim için yol teması hem karakterimi belirleyen unsurlarından bir tanesidir, hem yazdıklarıma sirayet etmiştir.

Hem bence bir insanın hayatını özetleyebilecek bir unsur olduğunu düşünüyorum.

En basitinden ben çocukken, tatillere beraber çıktığımızda

O zamanlar böyle otoyollar yoktu, beni 50 yaşında zannetmesinler, Ege'den girintili, çıkıntılı tek şeritli yollardan giderdik arabayla, ben arabanın arkasında yatardım, camdan yıldızlara bakardım, annemle babam konuşurlardı.

Benim için çok canlı bir anıdır.

O desteklemiştir benim bu yol hissimi.

Dönem dönem karşıma çıktı.

Bazı şeylerde ben bireysel olarak aradım yolu ve yolda olma hissini.

Geriye dönüp baktığımda hayatımın çok büyük kısmı yolda geçmiş diye görüyorum.

İyi ki de öyle olmuş.

Yol bir hedefe ulaşmanız için kat ettiğiniz bir şey değildir. Kendisi de bir hikayedir. Ben de bu hikayelerden çok var.

Beni de ben yapan şeyler onlar. O yüzden çok değerli.

BŞ:
Bir insan karşı cinsten birine aşık olduğunu nasıl anlar?

AA:
Herhalde kendisine ait şeylerden karşı tarafı daha fazla düşünüyorsa burada bir terslik var demektir.

BŞ:
O aşık oldum mu demek oluyor?

AA:
Herhalde öyle.

Ben kendi tecrübelerimden yola çıkarsam ki paylaşıldığını düşünüyorum, ortak bir his olduğunu düşünüyorum.

Kendinizden ve kendi hayat çevrenizden daha fazla düşünüyorsanız bir insanı aşık oluyorsunuz demektir.

BŞ:
Bir insanın bu hayatta ben yaşıyorum diyebilmesi için neler yapması gerekiyor?

AA:
Aslında bu karakterden karaktere değişiyor.

Bazı insanlar yaşam hissine o kadar uzaklar ki.

Kendilerini tehlikeye atma ihtiyacı duyuyorlar.

Belki bu olabilir. Bunu tavsiye ediyor değilim.

İnsanın hayata duruşa göre, aldığı pozisyona göre ihtiyaçları değişiyor.

Bazı insanlar için küçük mutluluklar yeterlidir.

Mesela ben beğendiğim kalın iki tane kitabı alıp da bir tatil günün de , güneşli bir havada bir kafe güzel bir kahve içiyor ve kitabımı okuyorsam benim için kafi.

Ama herkesin ihtiyacı farklı .

Eğer topluma, toplumlara, dünyaya bir şey veriyorsanız o zaman yaşıyorsunuz.

Eğer hiçbir şey vermeden, yaratmadan geçip gitmişseniz bu hayattan o zaman kimsenin sizden haberi olmuyor o anki , çevredeki insanlar dışında.

Dolayısıyla müspet şeyleri vermek.

BŞ:
Sen bu kitap okuma sevgisini nasıl kazandın.

Aile de annen babanı okurken görerek mi?

Nasıl oldu bu?

Gençlerimize kitap sevgisini aşılamak çok kolay bir iş değil.

Birisi sana bunu aşılamış.

DNA'lardan mı gelmiş, yoksa nasıl olmuş?

Öğretmenlerin nedeni ile mi olmuş?

AA:
Ben bunun cevabını veremiyorum. Annem babam çok okurdu, hala okuyorlar.

BŞ:
İlkokulda mı?

AA:
Ben ilkokula başladığımda okuma yazma biliyordum. Kendim öğrenmiştim.

İlkokul 1-2-3 boşu boşuna okudum ama yaşıtlarımın dışına çıkmamak için okudum.

Herkes 3 sayfa çizgi çizerken ben duvardaki böceğin familyasını çıkarıp ondan hikaye yazardım.

Çok okurdum.

Kötü bir anekdot ama derslerde sıranın altında hep roman okurdum.

Bu alışkanlık bende nasıl başladı onun çıkış noktasını bulamıyorum.

Mutlaka ailemden görmüşümdür.

Bir noktada yine doğru zamanda okuduğum doğru kitabın bende belki de şok etkisi olduğunu düşündüm.

O kitabın belki de devamı olarak geldi bu his.

Evet çok okuyorum. Zamanım varsa günde 1 kitap bitirebilirim.

BŞ:
Her gün bir kitap. Maşallah.

AA:
Her gün bir kitap okumuyorum ama başı boş olduğum dönemlerde çok sevdiğim bir kitap varsa ve o gün yapacak başka bir işim yoksa sabahtan akşama bitirebilirim onu.

BŞ:
Bir insan neden uzak durmalı?

AA:
Bir insan kendini tanımıyorsa zaaflarından uzak durmalı.

Kendini tanımanın yolu da o zaaflara yaklaşmaktan geçiyor biraz.

Dolayısıyla burada bir paradoks var gibi görünüyor.

Bence insan kendisini tanıyana kadar zaaflarına biraz ihtiyat ile yaklaşmalı.

BŞ:
En son en zaman gülmüştün?

AA:
Biraz evvel sayenizde güldüm.

BŞ:
En son en zaman ağlamıştın?

AA:
En son geçen senenin Kasım ayında ağladım. Benim için çok önemli birini kaybettim.

BŞ:
Başın sağolsun.

AA:
Saçma sapan bir hale geldim.

Kısa sürdü. Dedim ya ben de mükemmeliyetçi duygusu insanı müspet olmayan bir şekilde kontrol ediyor.

Dolayısıyla hemen ayağa kalkmaya yöneltiyor insanı.

Aslında kulağa çirkin geliyorr ama o acıları da yazmak için kullanmak , üretmek için kullanmak ihtiyacı hissediyor.

Ben bir yazar olarak en azından o hissi hep duydum.

Belki de öyle toparladım bilmiyorum ama benim için çok önemli birini kaybettim.

Kötü bir şekilde kaybettim ve ağlattı beni.

BŞ:
Hayatında etik dışı davranışlarla sen karşılaşıyorsundur.

Her insan karşılaşıyor.

Çok sık karşılaştığın ve seni tedirgin eden etik dışı davranış.

Bu toplum içinde yaşarken nedir?

AA:
O kadar çok şey var ki hangi birini sayayım.

Beni etkileyen değil ama benim çok gözlemlediğim bir şey. İnsanlar birbirlerini kullanmaya çok meraklılar.

BŞ:
Ne demek kullanmak?

AA:
Kendi çıkarı için karşı tarafı aldatmak. Kötü bir huy. Yapmayın.

BŞ:
Yalan söyleyerek mi yapıyor.

AA:
Yalan söyleyerek yapıyor. Sahte teşviklerle yapıyor.

Gerçek olmayan bir ortam yaratmak sureti ile onu gerçekmiş gibi göstererek yapıyorlar.

Aslında bu insanın kendisini tanıyıp da uyanık olma aşaması ile alakalı.

Ben gençlere o yüzden önce eğitiminizi bitirin.

Önce kendinizi tanıyın, sonra ne yapacaksanız yapın diyorum.

Çünkü bu tip şeylere karşı uyanık olmak, onları görüp tanımak, bir defans , bir savunma sistemi geliştirmek biraz tecrübe istiyor.

Yaş tecrübesi olmasa bile dünya tecrübesi istiyor.

Dolayısıyla insanları gözlemleyin.

Hayatınızdaki yalancılar, üç kağıtçılar, aslında çok önemli insanlardır.

Bizim en iyi yönetmenimiz düşmanlarımızdır.

Her şeyden ders çıkartabiliriz.

Her şeyi daha iyi olmak için kullanabiliriz. İnsanları kullanmak doğru bir şey değil, iyi bir şey değil.

BŞ:
Herkesin her söylediğine hemen inanmasınlar.

Bir değerlendirme yapsınlar.

Bilmiyorlarsa da danışsınlar.

Büyüklere bu konuda tecrübe sahibi olanlara danışsınlar.

Bu tip sizi kullanan insanlar ilk defa sizi kullanmıyordur.

Daha önce geçmişinde muhakkak kullandığı insanlar vardır.

Biraz araştırsa piyasa ve çevresinden insanlar onunla ilgili bir bilgi söyleyecektir.

Bir insan ömrü boyunca dürüsttü de, bu sabah dürüstlükten çıktı, o da sadece 3 saat sürdü, tekrar dürüstlüğe geri döndü, böyle bir şey yok herhalde.

AA:
Umarım o 3 saate kimse denk gelmez.

Aslında ben şunu da düşünüyorum; şartlar insanları bazen yoldan çıkartabiliyor.

Tasvip etmiyoruz ama biraz anlayabiliriz insanların durumunu.

Biraz empati yapmak gerekiyor. Ama çıkmamaya gayret etmemiz gerekiyor.

Toplumun her kesimine sirayet etmiş bir şey bu kullanmak.

Bireyleri kullanmak, kitleleri kullanmak, yanlış işler bunlar.

Bizim birbirimizi kullanmak yerine anlamak ihtiyacımız var.

Anlamak ve saygı duymaya ihtiyacımız var.

Ben insanları hep birleşin, bir arada durun, bireysel yapılacak şeyler var bu hayatta ama hep bir arada yapılacak şeyler de var.

Dolayısıyla kullanmayın insanları.

BŞ:
Birbirlerine destek olabilirler.

Yardımcı olabilirler.

Yardım talebinde bulunuyorsanız tabii bulunun, o kişi size dürüstçe yardımda bulunabilir. Dürüstçe talepte bulunabilirsiniz.

O bir kullanma sayılmıyor.

Sen beni tanıyorsun, ben seni tanıyorum, bir doktor ihtiyacım var, sana soracağım, senin sayende iyi bir doktor ile tanışacağım.

O seni kullandım anlamına gelmiyor.


AA:
O ayrımı iyi yapmak lazım.

BŞ:
Dediğin çok doğru.

Bir menfaat uğruna doğru olmayan, yanlış olan, yanıltma, yalan söyleme, olmayan şeyleri olur gibi gösterme belirli bir amaca gitmek ve onun sonucunda da sizi kullandığı için size zarar vermek. Bu zarar bazen maddi zarar, bazen manevi zarar.

AA:
Bu tip tecrübeler birbirini onaylayan tecrübelerdir.

Bir zincir halinde domino taşı etkisi ile devam eder gider.

Biri başka birini kullandıysa o kişi bu travmatik etkiden dolayı bir başkasını kural buymuş demek ki, diyerek kullanmaya yönelebilir.

Bunlar kötü hisler.

Toplumdan çekilmesi gereken şeyler olarak düşünüyorum.

BŞ:
Hemen televizyon çekimlerine geleyim, bütün şeyleri siz ezberliyor musunuz? Bütün çekimler sırasında konuşuyorsunuz, konuşuyorsunuz, bütün bunları ezberleyerek mi? Yoksa bir cümle çekiliyor duruyor.

Öyle mi?

AA:
Benim içinde bulunduğum çekimlerde bir set ezberledik.

Benim için bu en başta hızlıca geçeyim, komik bir anım.

Benim için en başta en büyük tedirginlikti.

Ya unutursam repliğimi, karşımdaki insana ayıp olacak, orada bir sürü insan beni bekliyor olacak.

Başarısızlıkla ilgili mükemmeliyetçi olmak ile ilgili bir şey var ya bende.

Otururdum günler öncesinden 4-5 cümle bile olsa onları su gibi ezberlerdim.

Bir gün sete gittim, çok yoğun bir gündü.

Meğerse yanlış şeyi ezberlemişim.

Çok da uzun bir sahne. 5 sayfalık bir sahne.

Benim ödüm patladı.

Birkaç dakika sonra giriyoruz, ben makyajdayım o sırada.

Tamam demim kimseye belli etmeden üzerinden geçelim birkaç kez baktım, yaradana sığınıp girdim içeriye.

Güzel bir şekilde çıktı.

O günden sonra ezber yapmadım ben.

Bu insanın zihnine söz geçirebilmesi ile ilgili bir şey.

Genelde ezber yapıyoruz.

Üstadlardan Marlon Brando karşısındakinin ceketine repliklerini iğnelermiş.

Oradan okurmuş.

Ezberlemesen de oluyor.

Marlon Brando yaptığına göre bizim oyuncularımız da yapabilir.

BŞ:
Şuanda o zaman sen sana neler söylemen gerektiği söyleniyor, sen ezberleyip sunuyorsun.

Ezber konusunda da bir sıkıntı söz konusu yeniden çekiyorlar.

AA:
Hatırlatıyorlar orada. Reji de buna dikkat eden arkadaşlar var, onlar yardımcı oluyorlar.

BŞ:
Son yağmur damlası da şöyle, Herkese Kitap Vakfı Kurucu Başkanı Bülent Şenver sana gelse, sen de Herkese Kitap Vakfı'nın Danışma Kurulu Üyesisin. Dese ki: "Biz çocuklara ve gençlere kitap okumayı sevdirmek ve kitap okumayı yaygınlaştırmak istiyoruz.

Bu konuda ne yapalım? Ne tür projeler yapalım. Bize fikir verir misin dese ona ne önerirsin.

AA:
Ben mesela yapabilirseniz Kim Kardashian eline kitap verin bütün gün kitap ile gezsin derim.

Bir kirpik taktığı zaman dünyada yüz binlerce genç internetten o kirpikleri satın almak peşine gidiyor.

Onlar onu para kazanmak için kullanıyorlar ama onlar çok önemli bir yerdeler.

Milyonlarca insana ulaşabilecek noktadalar.

Dolayısıyla onlara ulaşıp koltuğunun altına veya eline bir kitap verip ortalarda gezmelerini sağlardım.

Benim şahsi olarak yapmaya çalıştığım şey o.

Zaten elimde hep kitap ile gezerdim ben.

Beni tanıyanlar çocukluğumdan beri böyle olduğumu bilir ama şuanda görenler de örnek alıyorlar.

Çünkü bana öyle dönüşler geliyor.

Beni çok mutlu ediyor bunlar.

BŞ:
İnsanların ünlü görüp onları taklit etmeye çalıştığı insanlar kitap okuduğunu gösterirse topluma onu izleyen yüz binlerce insan oluyor değil mi ?

Milyonlar meraklısı oluyor.

AA:
Eğitim veren insanların bunu aşılaması lazım, ilk gençlik çağında.

Ağaç yaşken eğilir.

Okuma alışkanlığını öğretmenlerin öğrencilerine vermesi gerekiyor.

İkinci si de insanların kendilerini tanıdıkları veya beğendikleri, örnek aldıkları, takip ettikleri şöhretli bireylerin insanlara mutlaka müspet şeyleri göstermesi ve yansıtması gerekiyor.

Bu hayvan severlik olsun, doğayı korumak olsun, vahşi yaşamı korumak olsun, kitap okuma alışkanlığını aşılamak olsun, bilimsel ve sanatsal eğitim vermek olsun, sürekli bunları göstermeleri lazım insanların.

Benden çok daha tanınmış, popüler insanlar var.

Bence şart.

Topluma geri vermeliyiz.


.
.

ALİ AKSÖZ Soru Yağmuru



Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org