Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Aziz Sancar Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

YAŞAM KURTARMAK KADAR TATMİN EDİCİ BİR HİS YOK
25.09.2017
Okunma Sayısı : 7324
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

YAŞAM KURTARMAK KADAR TATMİN EDİCİ BİR HİS YOK

AZİZ SANCAR:



YAŞAM KURTARMAK KADAR TATMİN EDİCİ BİR HİS YOK

Nobel'i aldığı günden bu yana muhteşem bir hava oluştu Aziz Sancar'a dair. Moral verici ve prestijli, hatta fırtına gibi. Buna paralel , bana da belgeselini yapmak düştü. Aylardır Aziz Sancar'la ilgili bir çalışma içindeyim…

Kristal Elma'da Aziz Sancar Hoca'yla video konferans yoluyla bir kez daha buluştum, bir kez daha sohbet ettim. O video konferanstan da geriye Aziz Sancar'ın çakı gibi, şimşek gibi şu sözleri kaldı: "Ülkemdeki kanın durması için … Nobel ödülünü geri vermeye hazırım… Gençlerin ölmemesi için Nobel'i iade edebilirim…"

Çok okudunuz hakkında, belki çok şey duydunuz ama sözünü ettiğim sohbetler sırasında okuduklarınız dışında bir Azizi Sancar var diye düşünüyorum….İsterseniz önce belgeselimizin dilinden bir Aziz Sancar anlatayım size… Ardından bana anlattıklarından çok özel gökyüzünde asılı kalacak sözlerini kayda alalım…

"KARICIĞIM BUGÜN İNSANLIK İÇİN ÖNEMLİ BİR BULUŞ YAPTIM"


Hayatını bilime adadı, bilimi hayata aktardı…. İlk ödülünü Mardin'in Savur'unda, gencecik bir doktorken aldı; şifa verdiği iki yaşındaki çocukların gülümseyen ana babalarından … Son ödülünüyse duayen bir bilim insanıyken DNA onarım mekanizmalarına dair bir buluşları ve tabii ki insanlığa katkıları nedeniyle NOBEL'den aldı; İsveç Kralı'nın elinden…

"Hayatımın en mutlu yıllarıydı" diyecekti Savur'daki doktorluk zamanlarına "İnsan yaşamlarını kurtarmak kadar tatmin edici bir his yok çünkü" diye ekleyecekti…

Aziz Sancar… Mardin Savur'da , kalabalık çiftçi bir aileye doğdu; Abdulgani ve Meryem Sancar'ın oğlu olarak…

Savur'da ilk ve ortaokulu, Mardin'de liseyi bitirdi. Yoksulluk değil, yoksunluktu aslında onların ki… Ki kendi ifadesiyle 14'üne kadar yazları yalınayaktı, okul harici ayakkabısı olmayacaktı.

Çapa'da, Tıp Fakültesi'nden birincilikle mezuniyetinin ardından , Teksas'ta, Yale'de, North Carolina'da eğitim üstüne eğitim , bilim üstüne bilim yaptı. Tabii ki daha fazlası, daha fazlası!...

Yaşama ve bilime katkılarıyla başarılı olduğu kadar, uzun, zorlu ve macera dolu bir yürüyüştü onunkisi…

7'sinde okuma yazma bilmeyen ana babanın kol kanat germesi , idolüm dediği ve sonraki yıllarda general olacak Kenan abisinin , sonsuz desteğiyle eğitimi sevmeye başlayacaktı…

11'inde tabiatın sırlarını anlamaya soyunacak , doğadaki mucizevi değişimini gözlemleyecek ve merakını giderip, sabır- inat testinden geçecekti…

15'inde, Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerinden kendi ifadesiyle "eğitimin en alasını" almaya başladı!

17'sinde , lisenin sonunda öğrendiklerini küçüklerine öğretti Fransızca başta!

Ve yine 17'sinde , kim bilir sonraki zamanlarda hayatın zorluklarına karşı kendini savunmanın ipuçlarını öğrendiği kaleciliğe merak salacaktı. Milli takım formasını giymeyi hayal edecek kadar!

20'sinde , en çalışkanından tıp öğrencisi, 25'inde de doğduğu topraklara gönül borcunu ödemeye azimli bir hekim olacaktı; hem de ücretsiz tedaviyi şiar edinmiş bir şifacı…

30'larına kadar Amerika'da, bazen canı sıkılarak , bazen laboratuarda yatarak ama hep sabrederek ve bilime gönül vererek zorluğun üstüne üstüne gitti…

Yine 30'larında, gönlünü kendisi gibi bir bilim insanı olan Gwen'e kaptırdı: evlendi. Nobel'e uzanan keşfi yakalayıp da laboratuardan eve döndüğünde ilk heyecanını karısıyla paylaşacaktı ve "Karıcığım , bugün insanlık için önemli bir buluş yaptım; bir ben biliyorum, bir de Allah" diyecekti.

45'ine kadar makale üstüne makale yazdı Aziz Sancar, rekor kıracak kadar…

55'indeyken yıllar boyu emek verdiklerinin kayda ders kitaplarına ve bilim tarihine geçmesinin keyfini, mutluluğunu sürdü…

60'ında doğduğu ülkenin en değerli bilim ödüllerinden birini aldı, ödül çekine hayat arkadaşının desteğini, hatta elinde kalanları da ekleyerek Sancar Eğitim Vakfı'nı ve Türk Evi'ni kurdu.

Ve 69'unda Nobel'e uzandı; bilim hayatına sunulmuş bir armağan gibi!

ALÇAK GÖNÜLLÜ, DERVİŞ RUHLU, ORTAK AKLIN VE VİCDANIN ADI


Kimileri saatlerce yürür yıldızların altında keyfe keder, o ise laboratuar tezgahlarının ardında kaldı hep sabırla, en keyiflisinden. Kimi insan , tatil düşleri kurar, o ise insana dair buluş hayalleriyle yaşadı hep. Herkes, cüzdanında sevdiğinin fotoğrafını taşır; o ise DNA onarım haritasını…

Vefa adamıdır Aziz Sancar… Ki 40 yıllık Amerika serüveninde aile üyelerine hep bağlı kalacaktır. O'na Amerika üniversitesinin kapısını açan hocası Muzaffer Aksoy'a da vefasını eksik etmeyecekti; her fırsatta adını hatırlatarak Hoca'sını ziyaret ederek… Yıllar boyu bilim imkanı bulduğu Amerika'daki üniversitelerine de vefalıdır Aziz Sancar; kendisine sonsuz özgürlük tanıdıkları için, buluşlarını keşfetmede heyecanını paylaştıkları için…

Bilimin sonsuz özgürlüğüne inanır Aziz Sancar: "Devletler bilime savunmadan daha fazla bütçe ve yatırım yapmadıkça dünya düzelmeyecek" der…Nobel ödülü almasının ardından Beyaz Saray'a davet edildiğinde Başkan Obama'ya bilim araştırmalarına ayrılan bütçenin yüzde 20 oranında azaltılmasını hatırlatıp tepkisini göstermekten hiç çekinmez.

Evet, evet, O'nu Nobel'e götürecek bilimsel yolculuk meşakkatlidir ve bir o kadar sabrı içermektedir. Sancar, yıllara uzanan araştırma hayatında insanüstü bir çalışma temposuyla bilim için 6 değerli buluş gerçekleştirmiştir. 5'i DNA onarımı üzerindedir. Uçak yolculuklarından birinde Jetlag'le ile ilgili okuduğu bir yazı sonrasında giriştiği araştırmada da insan biyolojik saatini yöneten proteinlere ilişkin bir buluşu olacaktır… Ve kanser gibi hastalıklara çare arayan diğer bilim insanlarına da ilham olmaktadır.

Aziz Sancar ki dayanışma adamıdır. Zaten kasaba hekimiyken ilaç alıp hastalarına ücretsiz dağıtmıştır hep. Amerika'da yıllar yılı fon oluşturup öğrencilere burs sağlamıştır. Aziz Sancar alçakgönüllüdür. Derviş ruhludur…. Gururumuzdur…. Bu yüzden ki Nobel'in ardından ülkemizde ortak sevginin , ortak aklın ve vicdanın adı oldu

BADEM AĞAÇLARIYLA KONUŞURDUM ÇOCUKKEN


İlkokulu, ortaokulu Savur'da okudum. Şimdi , buna bağladıktan sonra herkes soruyor: "Türkiye'nin uzak bir yerinden gelmiş, Savur'dan gelmiş, nasıl olur?" diye. Ben öyle bakmıyorum. Ben oradaki eğitimi İstanbul'dakilerle değişmiyorum. Yani o zamanlar çok güzel eğitim gördüm,harika öğretmenlerim vardı ilkokulda. Köy Enstitüsü mezunlarıydı ve çok idealist yetişmişlerdi öğretmenlerim….

Cumhuriyet'in idealizmi vardı. O ruhla geldiler bizi onlar yetiştirdiler. Benim kuşağımın öğrencilerinin, o Cumhuriyet'in yetiştirdiği öğretmenlere vefa borcum vardır.

BABAM BENİM ROL MODELİM


Babam, dünyada bildiğim en çalışkan adamdı. Ben onun kadar çalışan insan görmedim. Babamdan onu aldım. Annem de çok ileri görüşlü, çok medeni bir insandı. Atatürk hayranıydı her zaman söylerim. Annemin babası sanırım köy imamıydı. Çok dindar bir insandı ama aynı zamanda Atatürk'e tapardı annem. Ondan Atatürk ve Cumhuriyet sevgisi aldım. Ben onu öğretmenlerimden önce annemden aldım.

KARINCALARI İNCELERDİM SAATLERCE


Sabırlı bir kişiliğim vardı… Bir eşekle ben inatçılık yarışı yapmışım ergenlik zamanlarında. Eşeğe binmişim, eşek durmuş. Hadi eşek mi daha inatçı. Aziz mi daha inatçı diye. Ben de hiç eşeği dürtmemişim, eşek saatlerce orada durmuş, sonra bıkmış yürümüş, hani öyle şeyler yaşadım. Bir de toprak üstüne yatıp karıncaların çıkmasını bekliyordum, hem de saatlerce yani. Bu arada bıkıp usanmadan badem ağaçlarıyla konuşurdum ben. En güzel hatıralarımdan biridir. Badem ağaçlarının hepsine isim vermiştim.

KEŞKE BÜTÜN HAYATIMI ÖYLE GEÇİRSEYDİM


Fakülte'den mezun olur olmaz Savur'a gitmek istedim..Savur köylerine, onlar benim hemşerilerim. Oraya hizmet etmek istedim. Maalesef o zamanlar bizim oralara doktor pek gelmiyordu. Ben bunu bir borç olarak bildim ve gittim. Sanırım hayatımdaki en mutlu iki yıldı. Bir çocuğun hayatını kurtarıyorsunuz . Ve doğum yapıyorsunuz veya bir çocuğa ilaç verip hayatını kurtarıyorsunuz. Bazen düşünüyorum keşke bütün hayatımı öyle geçirseydim.

NOBEL'DE İMZA ALDIĞIM TEK İNSAN


Nobel'İ küçümsemek istemiyorum ama size şunu söyleyeyim. Nobel'den sonra, Nobelciler bir yuvarlak masanın etrafında oturuyor, konuşuyoruz. Orada lise öğrencileri var etrafımda soru soruyorlar. Yanımda oturan tıptan Nobel alan William Campbell diye bir adam nefir körlüğü ve elefantiz tedavi eden ilacı geliştirmiş. Ben onu müthiş kıskandım. Çünkü adam milyonlarca insanı körlükten, elefantizdan kurtarmış. Benim yaptığım da önemli. İnşallah bir gün yaptıklarımın kanser tedavisinde uygulanması olacak. Ama görüyorsunuz bu yaptığı sayesinde insanlar görüyor. Bunu orada ona söyledim. Tek imza aldığım insan odur. Bir şiir kitabı yazmış. İmzalayıp bana verdi.

AZİZ, BİLİM YAPMAK İSTİYORSAN MUTLAKA AMERİKA'YA GİT


Nobel'e kadar giden yolculukta Amerika'da bir şans verdi. Amerika'da ki eğitim sistemi. Tabii ki Çapa'daki Muzaffer Aksoy Hocam'ı unutamam. Öldürülen Muammer Aksoy'un ağabeyidir. "Aziz, madem sen bilim yapmak istiyorsun mutlaka Amerika'ya git" dedi. O zaman bilim dediniz mi Amerika'ydı…

NE TİYATRO, NE SİNEMA, HEP ÇALIŞTIM


Bir şiir var; "Ben gurbette değilim gurbet benim içimde" diye. İstanbul'a gitmişim. Savur benim içimdeydi. Ben İstanbul'u yaşamadım, İstanbul'a gittim. Liseyi birincilikle bitirmiştim. Artık bende o güven o hırs var. Ben burada da aynısını yapacağım dedim. O düşünceyle her şeyi bıraktım,. Sadece çalıştım.

Okulumuz Beyazıt'taydı. Her gün Sultanahmet'ten geçiyorum. Topkapı Sarayı, Sultanahmet'in hemen yanında. 6 yıl İstanbul'da yaşadım. Topkapı Sarayı'nın orada olduğunu bilmiyordum. Mezun olduktan sonra da gideyim Topkapı Sarayını göreyim dedim. Otobüse bindim Topkapı'ya gidiyorum. Topkapı Garajı , Edine tarafında biliyorsunuz. Ben Topkapı Sarayı diye bindim Topkapı Garajına gittim düşünün… Demek istediğim ben İstanbul'u hiç tanımadım. Ne tiyatro, ne sinema, hep çalıştım o kadar. Amerika'da da öyle oldu…

AŞIK VEYSEL'İ RUHİ SU'YU SEVERİM…


Bütün türküleri severim. Genellikle anonim. Aşık Veysel, Ruhi Su, bizim geleneksel türküleri severim. Aşık Veysel hayatta olan didişmeyi anlatıyor. Ne diyor toprak şarkısında; benim sadık yarım kara toprak. Kuzu verdi, koyun verdi, süt verdi ekmek verdi. Kazmayınca kıt verdi diyor. Aşık Veysel bile çalışmayı vurguluyor. Bir Anadolu insanını güzel temsil ediyor.

AMERİKA'DA DEPRESYONA GİRDİM


Amerika'da çok zorluk çektim. İstanbul'daki hayatım çok izoleydi, hiç sosyal hayatım yoktu. Ama Mardinli arkadaşlarım , bir destek grubum vardı. Amerika'da ise hiç yoktu… Kendimi çalışmaya verdim. Ben oldum. Ama zordu… Derdimi anlatacak kadar İngilizce bilmiyordum. Depresyona girdim ve bu Türk çocuklarına olmasın dedim. Elimden gelirse benim gibi çekemsinler dedim ve onun için elimden geleni yapacağım dedim ve… Eşimle konuştuk. Eşim, benim kadar Türk severdi. Biz öldükten sonra evimiz vakıf olarak Türk çocuklarına bırakıyoruz diye karar vermiştik. Sonra Koç ödülü geldi. O ödül parasına yüz bin lira biz ekledik. Hanımın ailesinden miras, yüz bin de oradan geldi , derken yedi yüz bin dolarlık bir ev aldık Türk çocukları için. Şimdi orada kalıyorlar ve bunu genişletmek istiyoruz. Hem de Türk kültürünü , Türkiye'yi tanıtmak istiyoruz. Yani hem oradaki Türk çocuklara yardım etmek hem de memleketimizi , kültürümüzü tanıtmak istiyoruz ve o gayeyle bunu yapıyoruz.

İNSAN O DUYGULARI ÖZLÜYOR


Türk çocukları için o önemli. Mesela üç ay önce bir Türk çocuk orada şeflik öğreniyor sanırım. Telefon etti. "Ben Türkiye'yi özlüyorum, Türkler arasında bulunmak istiyorum, gelip Türk Evi'nde kalabilir miyim?" dedi. İnsan çünkü o duyguları özlüyor: Olur, gel dedik. Şimdi Türk Evinde kalıyor. Orada kalan büyün çocuklar, gerçekten bu bize güç destek oldu diyor. Orada bir yıl altı ay kaldıktan sonra yavaş yavaş Amerikan hayatına alışıyorlar.

BULUŞLARI İNSANLIK İÇİN YAPINIZ


Nobel'den sonra Türkiye'de tabii büyük yankı oldu. Bütün okullarda çocuklar beni anlatıyor ve çocuklar heyecanlı ve seviniyor. Ve birkaç yerden öğretmenler çocuklara Aziz Bey'e mektup yazın diye . Yazmışlar. Bana gönderdi öğretmenleri. Çoğu "Aziz amca , Aziz hoca çok sağ olun, sizinle övünüyoruz. Ben de çok çalışıp bilim adamı olacağım, Nobel kazanacağım." Diyorlar. Tabii o yaştaki çocuk için önemli ama insan Nobel kazanmak için çalışmaz. Yani ben Nobel kazanmak için bu işe giriyorum derseniz Nobel almayacaksınız.

Buluşları, insanlık için yapınız. Kendi kendini tatmin olmak için, tabiatın gizemini sırrını keşfetmek için yapınız , gerisi kendiliğinden gelir.

Millet olarak bizim şu anda çocuklara güven vermemiz lazım. Bu çok önemli. Biz yapabiliriz güveni vermek lazım.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org