Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Nevzat Tarhan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

ONURLU YAŞAMAK EN BÜYÜK ZENGİNLİKTİR
07.06.2022
Okunma Sayısı : 1277
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

ONURLU YAŞAMAK EN BÜYÜK ZENGİNLİKTİR

DOĞRUDAN AÇ, EĞRİDEN TOK GÖRMEDİM!

"Doğrudan aç, eğriden tok görmedim" derdi rahmetli Babam İbrahim Tarhan…

Bu cümle yaşama bakışımı şekillendiren çok özel cümlelerden biri.

Hekimlikten, akademisyenliğe, yazarlıktan, hizmet verdiğim çeşitli sivil toplum kuruluşlarının her kademesinde bu ilke ile hareket ettim.

Her platformda anlattım, vurguladım…

Özellikle de genç arkadaşlarıma kulaklarına küpe olması adına özel bir gayret gösterdim.

Çünkü;

En büyük,

En kıymetli,

En etkileyici ve

En kalıcı değer ve mirasın 'dürüstlük, doğruluk' olduğuna inandım.

Ve o mirasa sahip olanları ise dünyanın en varlıklı insanları olarak kabul ettim.

Biyolojik çıkar + Değer = Mutluluk


Değerler, toplumun geneli tarafından kabul edilen ortak kavramlardır.

Bir anlamda, mutluluğun standartlar kümesidir.

Standartları, evrensel doğrular şeklinde tanımlayabiliriz.

Burada önemli olan, benimsediğimiz değerlerin biyolojik çıkarımızla örtüşüyor olup, olmamasıdır…

Eğer kişi kendine aykırı bir değer benimsemişse, kendi içinde bir çatışma yaşar.

Bu sebeple insan, kabullendiği değerlerin mutluluk getirmesi için, 'biyolojik çıkar + değer = mutluluk' şeklinde özetlenebilecek formüle uymaya çalışmalıdır.

Değerler öğrenilmesi gereken kavramlardır.

İnsan, mutluluğunda etkin rol oynayan değerleri, sosyal öğrenme metoduyla sonradan kazanır.

Toplumsal anlamda öğrendiği erdemler vasıtasıyla mutluluğa ulaşır.

Her değerin duygu, düşünce ve davranış boyutu vardır.

Bizim için kıymet ifade eden bir kavramı doğru kabul etsek de, onun varlığını duygusal olarak hissedemiyorsak, o değeri uygulamaya geçiremeyiz.

Bu da göstermektedir ki bir değerin kabul edilebilir olması için ona duygu yüklenmesi şarttır.

Daha sonra bu duygu, kişilik haline gelir ve düşünce yönetimini başlatır.

Zira değerler aynı zamanda, düşünceyi de yöneten standartlar kümesidir.

Bizler, düşüncelerimizin sınırlarını belirleyerek, zihnimizde o düşünceyle ilgili bir kavram oluştururuz.

Erdem olarak kabul ettiğimiz bu kavramlara aynı zamanda "koruyucu ruh sağlığı değerleri" de diyebiliriz.

Erdem kelimesi, olumlu değerlerin anlatımında da kullanılan bir kavramdır.

Amaç ve araç yönüyle değerler…


İnsanın amaç ve araç değerleri vardır.

Değerleri "araç ve amaç değerler" olarak ikiye ayırabiliriz.

Amaç değer, insan hayatındaki soyut hedefleri tanımlar.

Araç ise insanı hayattaki hedefine götüren bir yoldur, ara hedeflerdir.

Amaç erdemleri farklı açılardan bakarak, kendi içinde dört gruba ayırabiliriz.

Birinci grup sevgi ve güven eksenindedir.

Dolayısıyla burada insanları sevmek, şefkatli olmak ve iyilik yapmaktan zevk almak yer alır. İkinci grup erdemler, sosyal sınırları belirler.

Bu sınıfın değerleri arasında dürüst ve adil olmak, saygıyla donanmak ve hayatında yalana yer vermemek sayılabilir.

Üçüncü kategoride iletişim biçimini belirleyen erdemler vardır; hoşgörülü, barışçıl, içten ve anlayışlı olmak bu gruba dahil edilebilir.

Dördüncü kümede ise iç disiplin ekseninde bulunan erdemler mevcuttur.

Paylaşımcılık, alçakgönüllülük, yardımseverlik ve uzlaşma taraftarı olmak gibi değerler, bu kümede zikredilebilir.

Saydığımız bütün bu erdemler, farklı kültür ve dinlerde değişik boyutlarda önemsense de, insan beyninde değerlerin temelini oluşturan iki türlü duygu vardır:

İyiliğe yönelmek ve kötülüğe yatkın olmak. İnsanoğlu, hayatının doğru şekilde devam etmesi için bu iki istek arasında denge kurmayı başarmalıdır.

Zira koruyucu ruh sağlığı değerlerinin yaşama etki etmesi, bu dengeye bağlıdır.

Değerlerin hayata geçirilmesinde en önemli konulardan biri, araç olan erdemlerin, en az amaçlar kadar doğru olması gerektiğidir.

Bir konuda insanın isteklerini oluşturan amaç, talebin niteliğini belirleyen ise araçtır.

Bizler, isteklerimizi hedeflerimize uygun şekilde belirleriz; ancak arzularımızın hangi vasıtalarla vücuda geleceğini de göz ardı etmeden ilerleriz.

Örneğin bir insana kendi iyiliği için acı çekeceği şeyler yaşatmak doğru gibi görünse de, iyiliğin aracı olarak ıstırabın seçilmiş olması, aslında doğru bir yöntem değildir.

Benimsenen insani ve evrensel değerlerin yaşanmasını sağlayan araç erdemler, motivasyon arttırıcı ve teşvik edici özelliğe sahiptir.

Bunlar da tıpkı amaç haline gelmiş değerler gibi kendi içinde birkaç gruba ayrılır.

İlk grupta sayılacak değerler; düzenli ve intizamlı olmak, takdir etmek ve övgülerde bulunmak, onaylayıcı ve rahatlatıcı özellikler sergilemek, işini iyi yapmaya çalışmak, disipline uyarak hareket etmek, cömert ve cesur olmak, kendini geliştirmek şeklinde özetlenebilir.

Bu grupta yer alan erdemler, daha çok pozitif duyguları harekete geçirir. İkinci kümede ise kabullenici ve yumuşatıcı olan erdemler yer alır.

İkinci grup içinde olaylar karşısında esnek ve yumuşak olmak, insanlara nazik davranmak ve doğru yorumlar yapmak gibi negatif duyguları azaltan değerleri sayabiliriz.

18. yüzyılda yaşamış olan ünlü Fransız düşünür ve yazar Voltaire, öğrencilik yıllarında bir edebiyat dersindeyken sınıfa bir eşek girer.

Öğrenciler, eşeği döverek sınıftan çıkarmaya çalışırken, edebiyat hocası bu durumu fırsat bilip herkesin eşekle ilgili bir kompozisyon yazmasını ister.

Voltaire, kâğıda yalnızca İncil'den bir ayet yazar ve sınıfın en yüksek notunu alır. Voltaire'in kâğıda yazdığı ayet şöyledir:

"O kendinden olanların arasına girdi, fakat kendinden olanlar onu kabul etmedi."

Voltaire'in arkadaşlarının davranışını yanlış bularak, zekâsını kanıtlar nitelikte yazdığı bu eleştirel cümle, esasında bir erdem eğitimidir.

Yaşadığımız çağda erdemli davranışın gereğini tartışırken; toplumlardaki kirlenme, ahlaki çöküntü ve değerlerdeki yozlaşma, insanların hem kendi mutluluklarını hem de toplumsal huzuru göz ardı ettiklerini göstermektedir.

Bireysel ve sosyal mutluluk konusunda hesaba katılmayan faktörlerin en önemlisi, toplumun değerleri ve kültürel özellikleridir.

Eflatun, bir gün talebelerinin kumar oynadığını görüp onlara kızar.

Bunun üzerine öğrencileri

"Hocam, biz küçük bir şey oynuyorduk, niçin kızıyorsunuz?" diye sorduklarında

Eflatun "Ben sizin kaybettiğiniz paraya değil, harcadığınız zamana üzülüyorum" cevabını verir.

İnsanın Değeri Neyle Ölçülür?


İnsanın değerini belirleyen şey, herhangi bir konuda kötülük yapma ve elindeki imkânları kendi lehine çevirme fırsatı varken, iyilik, doğruluk ve dürüstlükle ilkelere uygun olarak hareket edebilmesidir.

Bir insanın inandığı değerlere aykırı davranmasının göstergesi olarak, her duyduğunu doğru kabul edip söylemesi yeterlidir.

Erdemlerin kesintisiz olarak yaşama geçirilmesinde, doğru, duru ve sade niyetler taşımak ciddi rol oynar.

Değerler ve Vicdan…


Değerler bir toplumun iskeletini oluşturan unsurlardır.

Bu unsurlar ne kadar sağlam olursa inanç da o oranda güç kazanır.

Erdemler, insanın vicdanıyla hayli ilgili olduğundan hayata geçirilmeleri, iç sorumluluğun gelişmişliğini zaruri kılar.

İnsanların yalnız kaldıkları zamanlarda bile kötülüğe başvurmadan yaşamaları ve ahlaki normlara her hal ve şartta uymaları, vicdani sorumluluğun iki büyük göstergesidir. Ahlaki normları değerler belirler.

Bu gerçekten yola çıkarak baktığımızda, değerlerde yaşanan yozlaşmaların sosyal prensiplerde ve vicdani sorgulamalarda da değişmeye neden olduğunu görebiliriz.

Zira değerler toplumun manevi dinamikleridir.

Bu dinamiklerin kendini en çok gösterdiği yer ise, insanların iç dünyasıdır.

Değerlere Yatırım Yapmak


Dalai Lama'nın şiiri, günümüzde değerlerin birbiriyle yer değiştirmesi nedeniyle toplumda meydana gelen değişime işaret etmektedir.

Değerleri bir banka hesabına benzetirsek eğer, iyi yatırımlar yapan kişinin hesabı ona kâr getirecektir.

Ne kadar kâr ettiği hemen anlaşılmasa da bu, ileri yaşlarda faydasını göreceği bir birikim olacaktır.

Doğaya ya da ailesine yatırım yapan kişinin, bu yatırımların kendisine geri döneceğini bilmesi gerekir.

Değerlerde meydana gelen yıpranmanın en kötü tarafı, insanın sürekli bir doyumsuzluk içinde sıkışıp kalmasıdır.

Beklentileri çok yüksek olan hırslı kişiler, güne adeta o günden alacakları varmış gibi uyanırlar.

Oysa doğru değerleri hayata geçirebilen kişiler, her günü kendilerine verilmiş bir armağan olarak görürler.

Uyandığı her sabahın bir hediye olduğunu ve bu hediyeyi kendisine sunan bir varlığın olduğunu bilmek, kişinin hayata karşı duyduğu sorumluluğa katkıda bulunacaktır.

Değerlerin aşınmasına sebep olan davranışlardan bir diğeri de teşekkür etmekten kaçınmaktır.

İnsanlara teşekkür etmek, herhangi bir sebeple kalplere nefret yerleşmesine engel olur.

Ayrıca iyiliğe verdiğimiz değer, zihinsel olarak endişelerin azalmasına yardımcı olur.

Teşekkür etmek, davranışı beslemek ve yatırımı desteklemektir.

Dürüstlük ve şeffaflık…


"Hiç kimsenin doğru yolu izlemekle, yolunu şaşırıp kaybolduğunu görmedim."

Bu söz eğitimcilerin çocuğa dürüstlüğü anlatırken söyledikleri bir sözdür.

Babam İbrahim Tarhan ise "Doğrudan aç, eğriden tok görmedim" derdi.

Aslında bu sözün benzerinin Hz. Mevlana'ya ait olduğunu öğrendim.

Doğru yolu izlerken neyin doğru, neyin yanlış olduğunu belirleyen rehberler vardır.

Bu rehberler; biyolojik eğilimler yani fıtrat; yemek, içmek, üremek, temel güven ve barınma, sosyal destek, yalnızlığı giderme ihtiyaçları ile kişinin vicdanı ve toplumun çizdiği sınırlardır.

Adalet ve dürüstlük birbirini tamamlayan değerlerdir.

Çocuklar üzerinde yapılan deneyler, adil paylaşım eğiliminin doğuştan geldiğini doğrular niteliktedir.

Freud'un çok doğru tanımladığı vicdan kavramı, toplumun, egomuzun bir bölümünü geliştirmesi ile ilgilidir. Hangi normların ahlaki olduğunu, toplumun kültürel standartları belirler.

Ahlaki vicdanın oluşması suçluluk ve pişmanlık duyguları ile yakından ilgilidir.

Dürüst bir davranışın arkasında ahlaki vicdan her zaman olmayabilir.

Ahlaki vicdanı olmayan dürüst davranış, satın alınabilen bir vicdanın göstergesidir.

100 lira rüşveti reddeden ama 100 bin lira rüşvet karşılığında direnemeyen memur bu tipe uyar.

İnsanoğlu hatalı bir davranışı haklı ve mazur göstererek bahaneler bulmaya her zaman hazırdır.

Küçük bir hata başka bir hatayı davet eder. Bunun için, dürüstlüğün taviz vermeye tahammülü yoktur.

İlkelerden taviz vermek, onların zamanla yok olmasına sebep olur.

Tekrarlar alışkanlığa dönüşür ve doğal kabul edilmeye başlanır.

Rüşvet almayan kişiye "Namussuz herif, verdiğim parayı almadı" denildiğini duymuşsunuzdur.

Herkeste olması gereken bir değer olan dürüstlüğün günümüzde "meziyet" haline gelmiş olması düşündürücü değil midir?

Kim Gerçek Dürüst?


Gerçek dürüstler, çıkarlarına ters olsa da sözlerinde dururlar.

İnanmadıkları şeyi yapmazlar.

Her türlü etki karşısında sonuna kadar direnirler. Niyetleri, düşündükleri, söyledikleri ve yaptıkları hep uyum içindedir.

Dürüst görünenler, başkalarını aldatmak için maksatlı bir şekilde doğru davranış sergilerler.

Bu tip insanları günlük yaşamda hemen fark edemeyiz ama herhangi bir hatalarında suçluluk, pişmanlık duymamaları sebebiyle kolayca tanınabilirler.

Yahut alışmadıkları ve beklemedikleri bir durum karşısında kolayca çözülmeleri nedeniyle diğer insanlardan rahatça ayırt edilebilirler.

İnsanlarda kolayca güven uyandırarak onları aldattıkları için bu kişiler uzun süreli ilişkilerde kendilerini ele verirler.

Sık sık dürüstlük mesajları veren kişilere bu nedenle dikkat etmek gerekir.

Çünkü böyle insanların iç dünyalarında ayartıcılık, baştan çıkarıcılık ve ikiyüzlülük önemli rol oynayabilir.

Baskıcı ortamlarda bu tip dürüstlük daha yaygındır.

Durumsal dürüstler ise içinde bulundukları ortam başka türlüsüne imkân vermediği için dürüst davranırlar.

Yaşadıkları yerde ödül ve ceza mekanizması iyi yapılandırılmıştır.

Şartlara göre ahlaklı davranışlar sergilerken, şartlar elverdiği takdirde dürüstlüğü hiçe sayan davranışlarda bulunabilirler.

Özetle bizler; doğru değerleri hayata geçirebilmeyi ilke edinip, uyandığımız her sabahın bizlere verilmiş bir hediye, bu hediyeyi de sunan bir varlığın olduğu bilinciyle hareket etmeliyiz.
 "Doğrudan aç, eğriden tok görmedim" anlayışıyla hayata karşı duyduğumuz sorumluluğa katkıda bulunabilmek gayretiyle de yaşamımızı sürdürmeliyiz…

 
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü-Psikiyatrist

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org