Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Belgin Alagöz Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Sevgili Günlük
04.07.2019
Belgin Alagöz
Okunma Sayısı : 9109
Oy Sayısı : 7
Değerlendirme : 5
Popülarite : 4,23
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Birkaç kısa öykü denemesi idi, birçok yazım gibi yarım kalmışlardan ama kendi içinde bir bütünlüğü var ve herkesin hayatına dokunacak bir yanı...

BİR ÖMÜR GÜNCESİ

''Artık özgürsün artık özgürsün'' diyordu içinde bir ses. 'Evet' diye onayladı düşüncesini genç kadın yüksek sesle.
Toplum baskılarının arasında sıkışmış aile baskıları ile büyüyen genç kıza her zaman aynı sözler söylenmemiş miydi!
Evlenince kocanla gezersin, sevilirsin seversin...

Artık evlenmişti!
Kendi yarattığı beklenti dünyasında gezdi önceleri bekledi o günleri.
Umutlarını anılarına buladı yaşadı o günleri.
Paylaşamadığı özlemlerini, isteklerini, beklentilerini, nazını niyazlarını ve tüm değerlerini derinlere bir yerlere gömdü filizlenmek üzere.
Bir bilinmeyen zamana bıraktı her şeyi...

Düş kırıklığı... Beklentileri, umutları hüsrana uğradı.
Hüzünlerini sonsuz denizlere saldı kağıt kayıklarla, geri dönmesin diye.
Acısını yüreğindeki tüketmediği sevgilerle dağladı geçirdi o günleri.
Yeni gelen her bahar dalında açılan çiçekler gibi tazeledi o günleri.

Ve birgün...
Umutları bölük pörçük dağıldı dört bir yanına.
Sonra her biri ayrı bir çiçek oldu açıldı kucağında.

Belgin AlagözⒸ
24/04/1987 Balcalı Adana

**********

SUSSAN DA OLUR SUSMASAN DA

Sanki yüz binlerce beste yapılmış benim duygularımı yansıtmak için. İçimin sevgilerine dokunan beni hüzne, neşeye sürükleyen yüz binlerce ritm ve ezgi!
Sanki sen sus biz senin için varız diyorlar. Ben susuyorum, sustukça konuşmaya susuyorum.

İnsan konuşmalı gönlünden geçenleri.
Neden susmalı?
Toplum ayıplarını kim belirliyor? Buna kimler neden uyuyor? Herkes bu ayıpları gerçekten kendinde de kabul ediyor mu? Yoksa bunlar yalnızca başkaları için mi? Bir çelişki var mı düşüncede? Neden korkuluyor, ben olmaktan mı?
Benliksiz bireyler olarak oluşturacağımız benliksiz bir toplum Bize neler kaybettiriyor!
Kim bunların farkında? Sevmeyi ve sevilmeyi taşıyamayan bir insan toplumdaki bireysel haklarına nasıl sahip olabilir?

Sevmeyi ve sevilmeyi yüreğinde, bedeninde, aklında, vicdanında hissetmeyen bir insan acıyan iç acılarının yerine hangi olumlu duyguyu koyabilir! Yokluk ve Boşluk, bu duyguyu toplumda yaşayan bir birey olarak düzenlemek için nasıl bir süreçten geçmelidir insan?
Kendi içindeki yalnızlığın sevme ve sevilme engeline takılıp kaldığını anlayan kaç insan bunu arama cesaretini gösterebilir?

Peki, toplumun bu arayış içindeki insanlara bakış açısı nasıldır? Sevme ve sevilme gibi değerli olguları kendilerine yaşatmayan bir dolu insanın aksine sevgiyi yaşayan ve yaşatan sevi mücahidi cesur ve şanslı insanları toplum nasıl yargılar?

Fakat nereye kadar! Sevgisizlikten tükenmiş yüz binlerce insan, gerçeğinizin sevme ve sevilme doğru insanı arama şansını kendinize vermemekten şaştığını ne zaman fark edeceksiniz?

Sular akarken süzülen kumlar gibi dibe çökmek yakışıyorsa size öyle yapın. Ama bilin ki, sözüm topluma kendi değerlerini oluşturmuş insanlara asla değil! Duygularını düşüncelerini kopuk bir yaprak gibi oradan oraya sürükleyenlere...

Yeter artık, başkalarının sözleri ile sevip nefret etmeyin, gülüp ağlamayın.
Kendinize seçkin bir yaşam bağışlayın.

Belgin AlagözⒸ 20/03/1998 Adana

**-**-**-**-**

KENDİNLE SÖYLEŞİ

Gerçek yaşamı görmeden yaşamak!
Kişinin kendisini kapatmasının nedeni gerçek yaşamın dolambaçlı yollarından, iniş çıkışlarından, her türlü zorluktan korkmak olabilir.
Hayatın iniş ve çıkışlarında rastlanabilecek olumlu ve olumsuz haller (ki, bunlar dünyadaki varlığının izleridir) karşısında savaş vermek güçlülüğüne sahip olmamaktan kaynaklanan korkulardır. Her savaş bir ya da birçok risk taşır.

Sonucu bilinmeyen bir gerçeği yaşamak için varsayımlardan yola çıkmak cesaret işidir. Bence çoğunlukla kazananlar oldukça cesur kişilerdir.
Bu düşünceler bilmem herkeste aynı mı hissedilir. Önemli olan her insanın yaşadığı duygu ve düşüncelerin onları etkileyip istedikleri yöne doğru sürüklemesidir.

Kendimi sorgulayacak olursam, yaşadığım birçok iniş çıkıştaki sarsıcı etkiler insanları benim gibi her seferinde aynı şiddetle sarsıp aynı güçle ayağa kaldırıyor mu? Beni ben yapan, insanların beni sevmesi ya da sevmemesine sebep olan bu mu?

Bazen doğrularla yanlışlar kördüğüm oluyor içimde.
Şaşkın, her seferinde bıkkın ve belki daha çok bıçkın buluyorum doğruyu, tutuyorum bir ucundan.
Anlatılan yazılan hangi insan tipiyim ben? Kim kime bu değerlendirme hakkını veriyor? Kaç insan kendi yaşantısındaki olumsuzlukları kendi kararları ile yaşıyor? Herkesin hayatında mutlak etken kişi ya da kişiler yok mu? Olumsuzluklarla veya bu tipte insanlarla karşılaşıldığında her şeyden nefret mi etmeli? Kötülüklerle, çirkinliklerle karşılaştı diye yaşamındaki tüm olumsuzluklar yüzünden hiç kimseyi sevmemeli mi insan?

Mutluluk nerede, mutsuzluk ne? Ben mutlu muyum, mutsuz kimler? Ben iyisi güzeli çirkini ile mutlu olabiliyorken, basit ve sıradan şeyler yüzünden acı çekenler kimler?
Bazen de sözcükler binbir duygu yüklenip jet hızı ile beynimden geçiyor. İstiyorum ki hepsi düşünceme katılsınlar, hayatıma yön vermeme yardımcı olsunlar ya da bana unutmama gereken dersi versinler, yazılarımda, şiirlerimde, resimlerimde kalsınlar? Bütün güzel şeyler gibi onlarda birden tükeniyor!

Yaşantımı kendime ait ideallerime, tutkularım, her şeye ulaşmak, istediklerimi gerçekleştirebilmek için çok yoğun uğraş verirken ne büyük çabalar içindeyim! Tüm bu uğraşları gerçekleştirirken nelerden vazgeçtim, neleri görmezden geldim!
Ama kaç kişi bu dünyada kendi yaşantısını düzenleme ve yaşama hakkına sahip olmuştur? Olmuşsa da bun da ne kadar doyuma ulaşmıştır?

Hiçbir duygu sonsuza dek sürmez. Yaşamı anlamlı kılan yıkıntıların ardından daha iyiyi yakalamak için verdiği uğraşta aldığı mutlak olumlu sonuçla nasıl da benliğini her defasında yeniler insan.
Yaşadığı mutluluk ve başarı duygularının ruhunda yarattığı farklı dolum, kişiye nasıl da olumsuzlukları karşılama gücü verir.

Tanrının bahşettiği bu ulvilikten acaba kaç insan haberdardır? İnsanın kendini tanıması, her şeyle savaş verebilmesi için en önemli etken değil midir?

Acılar kadar mutluluklarla da baş etmeyi bilmek gerekir. İçindeki benden kaçmak zavallılıkların en büyüğüdür.
Aynı zamanda çok uç duyguları dengelemek (olumlu-olumsuz) bize huzurlu ve başarılı bir hayatın yaşanacak kapılarını açar.

Belgin AlagözⒸ 01/01/1986

**-**-**-**-**

BENLE BEN ARASI
Şiirlerim duygularım, duygularım yaşadıklarım. Dün, bugün, yarınlar...

Resimlerim duyarlılığımın belki ilk belki son noktası. Hislerimin duygularımın benle ben arası koşuşturması şiirden resme, resimden yazılarıma yazılarımdan seramiklerimle sürüp gidecek.
Bu birikim ve sürükleyişler çocukluğumda filizlenen müzik aşkı ile başlamış olmalı.

Sanat aşkımın, tutkumun müziksel ritmi yoğunluğu şiirlerimle kelime kelime duyumsanan, resimlerimle gözlenen, yazılarımla okunan, seramiklerimle imlenen birer aktarıma dönüşsün istiyorum.
Şiirlerimdeki düne dönüklüğü resimlerimde, seramiklerimde, yazılarımda yarını yaşayan bir benle bütünleştirmeyi deniyorum.

Sevgiler odak noktam, binlerce sevgi var sevilesi beklemede. Doymaz sevgi sevildikçe daha da büyür, büyür sevgiler sevgiyle.

Bu bir tutku ise herkesin yaşamında bir biçimde ortaya çıkar.
Şiir olur, beste olur, resim olur, heykel pano olur, roman hikaye olur. Yeter ki sevgisizlik olmasın, sevgisiz kalınmasın.

Belgin AlagözⒸ 21/09/2000 Adana

**-**-**-**-**

İKİ CANDAN YOKSUN

Daldı bir an gözleri dingin gölü izlerken. Geçmiş mi daha yakın gelecek mi? Sorguladı kendini farkında olmaksızın. Bu duygu akışlarının sonu neydi, başlangıcı neredeydi?

Hayatım, diye söylendi kendi kendine; kimi zaman renkli coşkulu kimi zaman solgun suskun!

Hangisi egemen olmuştu yaşamına mutluluk mu, mutsuzluk mu? Hangi hislerle yönlendirmişti geleceğini? Bir şey vardı ki çok emin olduğu, kendini hep güçlü hissetti ve hiçbir zaman hiçbir güçlük karşısında umudunu kaybetmedi.
Her başlangıcı belki de hep bu iki yönüyle filizlendi, köklendi. Çiçekler açsın açmasın, meyveler versin vermesin yaşamının tüm dilimleri köklü bir gelişim süreci geçirdi.

Mutluluk hissettiği zaman taşıp akmaması, mutsuz olduğu zamanlarda yıkılıp göçmemesi!
İşte böyle olmasına hani karakter özelliği sebep ise o yönünü seviyordu kendisi de!

Ama acılar vardı, amansız, hiç bitmeyecekmiş gibi hissedilen hele bitip bitip tekrar başlayan. Giden yıllar içinde bir yığın kaybedilen değerler, onları kim geri verebilirdi? Bir daha yaşanabilir miydi o yıllar! Yaşansa, pek çok şey olumsuzluklara engellere takılmadan yaşansaydı onların birer mutluluk olduğunun farkına vararak mı yaşanırdı? Yoksa kaderi içinde yaşadığı günler olarak acının ve kaybetmişliğin ona sağladığı olgunluktan uzak sıradan bir insan mı olurdu hep boş şeylerle uğraşan?

Gidip gelen duygular arasında bocalamayı yaşamadan, kendine ve çevresine zarar vermeden benliğinin köküne ulaştırmadan geçirebilmek hep karakterinin, kişiliğinin gücüne dayanmıyor muydu? Bir yığın insan gözlüyorum, dinliyorum arayışları davranışlarında dengesizliğe varıyor. Belki doğruları hiç yaşamamışlar ya da yaşayamışlar. Belki de doğrular onlara zarar vermiş.

Ama bekleseler, sabırlı olsalar doğruların yararları zaman içinde koca demetler halinde kendilerine geri döneceğini belki de farkına varmadan yaşayacaklar.

Belgin AlagözⒸ 01/02/1986

**-**-**-**-**

HER ŞEY HİÇBİR ŞEY

Ne kadar çok şey var yapmak isteyip de yapamadığım
Ne kadar çok şey var olacağını sandığım ama olmayan
Ne kadar çok şey var hiç ummadığım şeyleri yaşamışlığım
Ne kadar çok şey var hayatıma sürpriz olarak giren
Ne kadar çok şey var hayal edip ulaştığım
Ne kadar çok şey var;
üzülmem dediğime üzülmüşlüğüm
sevinmem dediğime sevinmişliğim
Belgin Alagöz


Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org