Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

PERGEL MİNİMALE Etik Kompozisyon Yarışması
28.11.2009
Okunma Sayısı : 63762
Oy Sayısı : 19
Değerlendirme : 5
Popülarite : 6,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

PERGEL MİNİMALE Etik Kompozisyon Yarışması
Bir Dakika Etik
Bülent Şenver
.
.

izlemek için tıklayın.   
.
.

.

.
Dinlemek için tıklayın.    

.
.
Görüşlerinizi paylaşmak için lütfen tıklayın. 
.
.
.

PERGEL MİNİMALE Etik Kompozisyon Yarışması

Pergel İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Evman, "Pergel İnşaat çalışanları arasında Etik Kompozisyon Yarışması düzenledik. Bu konuda bilgili bir juri üyesi ararken TÜSİAD bize sizi tavsiye etti. Etik anlayışı bilincinin gençlerimizde oluşturulması ve geliştirilmesi için değerli çalışmalar yatığınızı söylediler. Bülent Bey, bizim jüri üyemiz olmanızı istiyoruz" dediğinde hem gurur duydum hem de çok şaşırdım.

Türkiye Etik Değerler Merkezi Vakfını kurmak için tam altı ay uğraşmıştım. Kurulacak Vakfa destek vermesi için rahmentli Sakıp Sabancı'yı zitaret ettiğimde kendisi önce beni tebrik etmiş daha sonra da başlatttığım çalışmanın ne derece zor bir çalışma olduğunu aşağıdaki sözleriyle bana anlatmıştı:

"Bülent Bey, siz göle yoğurt mayası çalmaya çıkmışsınız"

Sayın Sinan Evman'ın bana yaptığı bu teklife işte bu nedenle çok şaşırmıştım. Bir İnşaat şirketinin çalışanları arasında "Etik Kompozisyon Yarışması" düzenlemesi çok ayrıcalıklı bir davranıştı. Sinan beyin düzenlediği bu yarışma rahmetli Sakıp Sabancı'nın bana moral vermek için söylediği şu cümleyi bana hatırlattı:

"Bülent Bey, üzülme senin mayaan tutacaaak, tutacaaak…"

Pergel İnşaat gibi şirketler çoğalırsa ve Sinan Evman gibi patronlar artarsa, Sakıp Ağa'nın dediği gibi Türkiye'de etik mayasını tutturabiliriz.

Sabancı Müzesinde düzenlenen ödül törenine katıldım. Gazeteci Yazar Ece Vahapoğlu'nun "ÖTEKİ" isimli kitabını imzaladığı, Osman Akça'nın resim sergisinin olduğu ve Prof.Dr.DoğanSorguç'un konuşma yaptığı ödül töreninde ben de bir sunum yaptım.

Pergel İnşaat Etik Kompozisyon yarışmasında ilk üç sıra şöyle oluştu:

SEYHAN ATAY
YARIŞMA BİRİNCİSİ

BURCU BARANER
YARIŞMA İKİNCİSİ

ESRA HACISALİHOĞLU
YARIŞMA ÜÇÜNCÜSÜ
        
Etik kelimesinin çok sık kullanıldığı ancak etik davranışların giderek azaldığı günümüzde Pergel İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Evman'ın bu anlamlı davranışını kutlamak gerekir.

Darısı diğer patronlarımızın başına…

.
.
Bülent Şenver sunumu slide göstarisi    
.
.
.

Bülent Şenver'in konuşmasını dinlemek için tıklayın.   

.
.
.


soldan sağa, Sinan Evman, Demet Tokgöz , Ece Vahapoğlu, Bülent Şenver, Prof.Dr.Doğan Sorguç
.

.

soldan saüa, MUAMMER TÜRKMEN, BÜLENT ŞENVER, SERDAR BİLGİN, TOLGA HAMAT, ZEKİ BAŞTÜRK 
.

.

DEMET TOKGÖZ, BÜLENT ŞENVER 
.

soldan sağa, MUAMMER TÜRKMEN, BÜLENT ŞENVER 
.

soldan, BÜLENT ŞENVER, MUAMMER TÜRKMEN, TOLGA HAMAT (gözlüklü), ZEKİ BAŞTÜRK
.

.

.

.

.

soldan sağa, Sinan Evman, Ece Vahapoğlu, Bülent Şenver, Demet Tokgöz, Prof.Dr.Doğan Sorguç

.

.

.

.

.

.

DOĞAN SORGUÇ-YEŞİM AVUNDUK-ECE VAHAPOĞLU-BÜLENT ŞENVER- SİNAN EVMAN
.

.

SEYHAN ATAY YARIŞMA BİRİNCİSİ sağdan birinci
BURCU BARANER YARIŞMA İKİNCİSİ ortada
ESRA HACISALİHOĞLU YARIŞMA ÜÇÜNCÜSÜ soldan birinci

ÖDÜL ALAN İLK ÜÇ KOMPOZİSYON

BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ ALAN KOMPOZİSYON

TORUNA MEKTUP

Sevgili Torunum,

Bana yazdığın son "sanal mektup"u, sizin neslin tabiriyle e-postayı aldım. Hoş, komşunun oğlu Hasan'ın yardımı olmasa onu da okuyamazdım ya… Karşılık olarak ben hala eski usul el yazımla cevap yazıyorum, alışamadım o aleti kullanmaya hoş gör. Canım yavrum, geçtiğimiz Pazar gazetede şirketinizin haberini okudum, gurur duydum. Çalışanlar arasında bir kompozisyon yarışması düzenlemişsiniz, "etik"ten bahsedecekmişsiniz. Hissettiğim gururun yanında, aynı yoğunlukta şaşkınlık da vardı ne yalan söyleyeyim. Sizin dönemde etik anlayışı kaldı mı hala? Etik kavramı demode, amaca giden her yol mubah olmamış mıydı?

"Etik!" Dünyanın üzerine kurulduğu mutlak esas! "Sizin nesil, bizim nesil" söylemlerim hep sana uzak geldi, kızdın bana böyle söylüyorum diye ama maalesef sizin nesil etik kavramına oldukça uzaklaştı. Talepler hep ihtiyaç odaklı oldu, birçok kişi hak etme kavramını göz ardı ediyor. Geçen gün Hasan bir iş görüşmesine gitmiş, onu konuşuyor övüne övüne. "Şu kadar yol masrafım var, şu kadar kira ödüyorum, dolayısıyla şu kadar maaşa ihtiyacım var" dedim diye anlatıyordu. "Sen şirkete ne katacaksın, nasıl fark yaratacaksın, şirketin gelirlerine ne kadar etkin olacak" diye sorduğumda güldü ve arkasını dönüp gitti. Üretmek, üretici başarılar insanın en soylu faaliyetidir Kızım, hiç bir şey hak etmeden, bedeli ödenmeden gelmez, ne maddesel, ne de ruhsal olarak, bunu unutma.

Düşünüyorum da şimdi, o şirket Hasan'ı işe aldığında, aynı Hasan "Hem az çalışayım, hem çok kazanayım, hem az yorulayım, hem pozisyonum iyi olsun" diye düşünmeyecek mi? Eğer mantık dışı davranmayı standardınız haline getirirseniz, hak etmediğiniz ödüllerin peşine düşer, hak etmediğiniz serveti veya sevgiyi arzularsınız. Yani Canım Yavrum, hem pasta yiyip, hem pastam olsun diyemezsiniz, bunu aklından çıkarma. Bu arada geçen sene başıma gelen kapkaç olayını hatırlıyorum da, etrafta birçok kişi olmasına rağmen, kafalarını çevirmiş, yollarını değiştirmişlerdi. Kapkaçı gerçekleştirenin yaptığı ne kadar ahlak dışıysa, bunu görüp sessiz kalmak, arkasını dönüp gitmek de aynı derecede ahlaksızlıktır; suça ortak olmaktır. Artık bunların hatırlanmadığı günümüzde, bu kadar yozlaşma varken, Hasan'ı iş görüşmesindeki tutumu için ne kadar suçlayabilirim bilemiyorum doğrusu!

Canım kızım, mektubunda bayramda geldiğinde beni yeni erkek arkadaşınla tanıştıracağını yazmışsın. Sana aldığı tek taştan da bahsetmiş, ballandıra ballandıra anlatmışsın. Umarım mutlu olursun Yavrum ama unutmamanı istediğim bazı şeyler var. Nasıl bir hurda parçasına, o parmağındaki yüzüğe verdiğin parayı vermezsen, aynı şekilde bir soysuza da bir kahraman üzerinde değer verme. Hayatını geçireceğin adamı çok iyi tart. Sizin neslin çok sık yaptığı bir hata; sevgiyi bol keseden dağıtmak. Ama unutmayın ki, sevgi bedava bir armağan değildir. Ne sebepsiz beğen, ne de sebepsiz beğenilmeyi iste. Tüm ahlaki hazinelerini göster, sevgini de bunları gösterene, emek harcayana ver.

Yeni aldığın bir elbisenin kirlenmesini istemiyor, kirlenirse yıkıyorsun. Değer verdiğin her şeye yüzde bir kirliliğin bile girmesine izin vermeyen sen, ahlaki kurallarına ve etik anlayışına da aynı özeni göster, kirliliğin girmesine izin verme. Daima bembeyaz olsun. Çünkü unutma ki gri insanlar olabilir ancak gri ahlak prensipleri diye bir şey olamaz.

Düzenlediğiniz kompozisyon yarışmasına mutlaka katıl Canım Yavrum. Hem de öyle ödül için değil, "etik" kavramını akranların arasında daha da yaygınlaştırmak için. Sakın birincilik, ikincilik kaygısı taşıma, ikinci sınıf insanın şaşmaz işaretidir başkasının başarısı karşısında bozulmak.  Sıradan tipler, birinin çalışması kendilerininkini aşacak diye titreyip dururlar. Kendine denk birine, saygı duyulacak bir zekâya, hayran olunacak bir başarıya duyulan özlemi anlamazlar. Şirketinizin düzenlediği bu yarışta kaybeden yok. Baktığımda her birinizin aslında kazandığını görebiliyorum.  Ve her birinizi teker teker kucaklıyor ve tebrik ediyorum.

Büyükannen
.
.

SEYHAN ATAY
YARIŞMA BİRİNCİSİ

DOĞUM TARİHİ: 08.03.1982
GÖREVİ: END. MÜH. / KURUMSAL İLETİŞİM VE İK DİREKTÖRÜ
SEÇTİĞİ KONU : Gri siyahın başlangıcıdır. Gri insan olabilir ancak "gri prensipler" diye bir şey olmaz.
DOĞUM TARİHİ: 08.03.1982
MEDENİ DURUMU: BEKAR
ÇOCUK: YOK
EĞİTİM: MEF OKULLARI
               SABANCI ÜNİVERİSTESİ
               ÜRETİM SİSTEMLERİ MÜHENDİSLİĞİ
               OKAN ÜNİVERSİTESİ İŞLETME YÜKSEK LİSANSI (DEVAM EDİYOR)
GÖREVİ: KURUMSAL İLETİŞİM VE İK DİREKTÖRÜ
BURÇ: BALIK
ASTROLOGLARA GÖRE OLUMLU ÖZELLİĞİ:HASSAS OLMASI
ASTROLOGLARA GÖRE OLUMSUZ ÖZELLİĞİ:KARARSIZ OLMASI
TUTTUĞU TAKIM: GALATASARAY
SEVDİKLERİ:  DANS
SEVMEDİKLERİ: BAMYA
EN BÜYÜK HAYALİ: GÜNEY AMERİKA SEYAHATİ

ŞİRKETLERİMİZ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ: "PERGEL VE MİNİMALE, AİT OLMANIN GURUR VERDİĞİ, İKİNCİ AİLEM"

.
.
.
İKİNCİLİK ÖDÜLÜ ALAN KOMPOZİSYON

Olmak ya da olmamak…

"Beni yine yanlış anladılar" ile başlayan cümlelerle karmaşıklaşır hayat. Yaptıklarınızla, yapmak istediklerinizin arasındadır tüm hatalar. İnsanın özünden mi gelir yanlışlar, yoksa gerçekten tesadüfler midir bizi bu yanlışlara iten, bu muallâk bir soru. Ama galiba olayın temelinde olmak ya da olmamak yatar.

Ya iyisinizdir bu hayatta, ya kötü. Ya çalışkansınızdır ya tembel. Ya kurnazsınızdır ya da saf….
Bu böyle uzar gider. Her sıfat zıttı ile var olmuştur hep. Peki bu "ya… ya" cümleleri içinde hiç mi arada kalmışlar yoktur, iki taraftan birine ait olamayanlar.

Hayat bizim kontrolümüz dışında başlayan bir süreçtir. Hayata gelip, gelmeme, ya da hangi koşullarda gelmeyi seçme gibi bir hakkımız yoktur. Ailemiz, belli bir yaşa kadar olan çevremiz ve yaşam koşullarımız içinde, birden biz olmaya başlarız. Herkese doğru diye farklı şeyler öğretilir. Kimine göre en büyük hatalar, kimine göre en büyük inançlar oluverir. Yani prensipler dediğimiz şeyler, herkesin kişiliğine ve çevresine göre bin bir farklı şekil alır.
Peki neymiş etik, neymiş ahlaki prensipler. Bir öğreti mi, toplumun kabullerine karşı yapılan eylemlerin, bu kabullere uyup uymaması mı?

Etik; bir kimsenin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü ise ve bu ahlak ilkelerinin hangilerinin doğru, hangilerinin yanlış olduğu konusunda kesin bir ayrım da yok ise, yapılan davranışları neye göre doğru ya da yanlış olarak tanımlayabiliriz ki?

Tarihi var oluşumuzda, birçok kültür ve medeniyetin birleşmesi ile bugüne gelen Türk toplumunda, aile yapısı, sosyal çevre ve yaşanmışlıklar ile çok farklı ahlaki ilkeleri olan bir yapıyı oluşturmaktayız. Doğu ve batı kültürü arasındaki tezatlıklara, ırk ve din farklılıkları da eklenince tam bir karmaşa oluşmakta. Bu kadar farklı prensipler ile bir arada yaşayan bir toplumda, davranışların da farklı olması hiç şaşırtıcı olmamalı. En basitinden, doğuda namus meselesi olarak tanımlanarak bir çok acı davranışı doğuran ahlaki prensipler, İstanbul'da hiçbir önem taşımamakta ve davranış oluşturmamaktadır. Bunun yanında hayat şartları ve şahsi beklentilerin artması nedeniyle iş ve sosyal hayatta benimsenen bir çok çıkarcı prensip, İstanbul 'da olumlu sonuçlar doğururken, doğu kültüründe insanların dışlanmasına neden olabilmektedir. O zaman bütün bu insanlar aynı toprakları eşit haklarla paylaşıyorsa, bu davranışlar kime göre etik, kime göre değildir?

Her bireyin etik kavramı, kendi ailesi içinde başlayan, açıldığı sosyal çevre ile şekillenen ve kendi karakteri ile son halini alan bir ahlaki bütündür. Bu uzun süreçte en önemli adım ailenindir. Çünkü sosyal çevreye açılana kadar olan süreçte, çocuk kendi olmaya başlar, hatta esas büyük adımlar bu süreçte atılır. Bu süreçte ailenin doğru ve yanlış olarak öğrettikleri çocuklar için değişmez gerçeklerdir. Anne; "komşuya gidildiğinde hiçbir şey istenmez, çok ayıptır" dediği zaman, çocuğun susadığında su istemesinin ayıp olduğunu düşünmesi ve bu davranışı yapmaması ne kadar doğalsa; babası tarafından etrafındaki insanlara güvenmemesi konusunda sürekli uyarılan ve hep kendi çıkarlarını savunması gerektiği söylenen bir çocuğun, iş hayatında daha iyi pozisyonda bir iş için, sürekli iş değiştiriyor olması bir çok insan tarafından vefasızlık olarak görülse de, bir o kadar doğaldır.

Farklı ahlaki prensipleri benimsemiş bir toplum olarak davranışlarımızın etik olup olmadığını ne belirlemektedir?  Ya da diğer bir değişle, tüm davranışların herkesin ahlaki prensiplerine göre etik olması gerekmekte midir?

Galiba bu konuda net bir şey söylemek, her zaman bir kısım insana haksızlık etmek olacaktır. Bence etik, birey bazında ele alınıp değerlendirilmesi gereken bir kavramdır. Başkalarının ahlaki prensipleri ile ele alınan davranışlar, bireylerin salt haklı veya haksız olduğunun kanıtı değildir. Ama öte yandan sahip olduğumuz ahlaki değerleri net bir şekilde etrafımıza belli etmemiz gerekir ki bence esas önemli olan budur. Bireyler ahlaki prensipleri net bir şekilde belli olduğu ve bu prensiplere aykırı hareket etmedikleri sürece toplumda uyum içinde hareket ederler. Ortak ahlak prensipleri olan kesimler yakınlaşır, olmayanlar bu noktalara dikkat ederek karşısındakini ele alır.

Etik sorununun temeli, ahlaki prensiplerinden farklı hareket edenler nedeniyle yaşanmaktadır. Karşımızdaki insanlara zarar vermediğimiz sürece, başkalarının ahlaki prensiplerini benimsemek zorunda olamayabiliriz, ancak esas yanılgı kendi belirlediğimiz ahlaki prensiplere aykırı hareket etmektir. İşte o zaman etiğe aykırı hareket etmiş oluruz.

Mevlana'nın da dediği gibi; "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol."
.
.

BURCU BARANER
YARIŞMA İKİNCİSİ

DOĞUM TARİHİ: 12.02.1980
GÖREVİ: GRAFİK TASARIM UZMANI / KURUMSAL İLETİŞİM UZMANI
SEÇTİĞİ KONU : A, A'dır
DOĞUM TARİHİ: 12.02.1980
MEDENİ DURUMU: EVLİ
ÇOCUK: YOK
EĞİTİM: KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ
GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ
GÖREVİ: GRAFİK TASARIM 
BURÇ:  KOVA
ASTROLOGLARA GÖRE OLUMLU ÖZELLİĞİ:HÜMANİST
ASTROLOGLARA GÖRE OLUMSUZ ÖZELLİĞİ:İSYANKAR
TUTTUĞU TAKIM: FENERBAHÇE
SEVDİKLERİ: SU SPORLARI 
SEVMEDİKLERİ: KOŞMAK
EN BÜYÜK HAYALİ: 8M'LİK FİBER TEK DİREK YELKENLİ İLE DÜNYAYI DOLAŞMAK

ŞİRKETLERİMİZ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ:
"PERGEL VE MİNİMALE MİSYON, VİZYON VE DEĞERLERİNİ BENİMSEMİŞ, ÖNÜ AÇIK ŞİRKETLER"
.
.
.
ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ ALAN KOMPOZİSYON

Etik ve Akit

İnsaoğlunu diğer canlılardan ayıran en temel özelliliği bilinç sahibi olmasıdır. Bu bilincin getirisi olarak doğa durumundan toplum durumuna geçiş yapan insan haliyle yaşamına bir takım kısıtlamalar getirmek zorunda kalmıştır. Rousseau bu kısıtlamalar bütününü sistematikleştirerek''Toplum Sözleşmesi' ya da 'Toplumsal Sözleşme' olarak adlandırır. 

Topluluk halinde yaşayan insan kişisel mutluluğu için bir takım haklarından feragat eder ve toplumla düzeni korumak adına bir anlaşma yapar. Bu anlaşmalar mantık kuralları çerçevesinde ve her iki tarafında onaylayacağı şekilde yapıldığında ortada etik bir problem olmasına olanak yoktur. Ancak taraflardan biri diğeri üzerinde, onun hür iradesini yok sayacak şekilde bir baskı unsuru oluşturursa ortada yazılı bir anlaşma dahi olsa etikten söz etmemiz mümkün değildir.

2001 yılında yaşanan ve Alman Hukuk sistemini tabiri caizse karıştıran bir olay modern felsefenin beşiği Almanya'da enteresan bir etik tartışması başlattı. 

Sorunlu bir çocukluk yaşayan ve annesini de kaybedince iyice psikolojik bunalıma sürüklenen bilgisayar uzmanı Armin Meinwess internete, "kesmek üzere yapılı bir erkek arıyorum" diye ilan verdi. Kısa sürede bu ilana birçok başvuru yapıldı. Ama aralarında en ciddisi Bernd Jürgen Brandes adında biseksüel bir mühendisti. Kısa bir süre sonra bir araya gelen ikili anlaştıkları üzere yaklaşık 12 saat boyunca Brandes'i parçalayıp yediler. Brandes ertesi gün sabaha karşı kan kaybından hayatını kaybettiğinde tüm olan biten videoya kaydedilmişti. Bu 'cinayet' Alman Kamuoyu'nda uzun süre tartışıldı. Evet, ortada vahşice öldürülmüş bir insan vardı ancak iki taraf da durumdan memnundu, üstelik Alman yasalarında 'Yamyamlık' diye bir suç da mevcut değildi. Meinwess'in bir akıl hastanesine sevk edileceği veya ölüye saygısızlıktan sadece bir iki yıl hapis cezası ile serbest bırakılacağı hatta hapis cezası bile almayacağı tartışıldı. Sonunda Meinwess bu olay yüzünden sekiz buçuk yıl hapis cezası aldı. Ancak takdir edersiniz ki kanıtları bu kadar bariz olan ve böyle vahşice işlenmiş bir cinayet için sekiz buçuk yıl oldukça az bir ceza. Çünkü ortada her iki taraf tarafından da onaylanan bir anlaşma var ve olayın iki kahramanı da yaptıkları şeyden mutlu.

Günümüzde dünyanın birçok ülkesinde yaşanan ötenazi tartışmaları da Meinwess'in hikâyesiyle benzerlikler taşıyor. Eski Yunan'dan beri var olan ötenaziye tek tanrılı dinlerin mensuplarının karşı çıkması doğal. Çünkü kendileriyle çelişmemeleri için kişinin iyiliğine dahi olsa kendi hayatına son vermesine izin vermek günahtır. Zira o bedenin asıl sahibi insan değil tanrıdır ve tanrıya karşı gelinemez. -Tıpkı kişiye zimmetlenen kamu malına zarar vermenin yasak olması gibi-

Fakat olaya Kantçı bakış açısıyla yaklaşan ve insan yaşamını yüceltmek adına ötenaziyi cinayetle eş değer tutanlar da var. Bunlar karşılıklı anlaşma dahi olsa kişinin kendi öz iradesini de yok sayarak ötenaziyi ahlak dışı kabul ederler.  Bu anlayışla sadece ötenazi tartışmasında değil hayatın birçok evresinde karşılaşabilirsiniz.  Yani bir toplum, bir bölge, bir dönem için doğru/uygulanabilir kabul edilen şey başka bir toplum veya olay içinde ahlak dışı sayılabilir.

Oysa dünya üstündeki en tehlikeli fikirlerden biri, etiğin göreceli olduğu iddiasıdır. Etiğin kişilere ve şartlara göre tamamen değişebileceğini söylemekle etiğin var olmadığını söylemek arasında gerçekte hiçbir fark yoktur, çünkü tüm kişilere ve zamanlara uygulanabilecek bir kurallar bütünü olmadan etik hiçbir şey ifade etmez. -Bu noktada çoğu kişi etikle toplumsal ahlakı karıştırma hatasına düşüyor-

Etik kuralların tamamen göreceli olduğunu iddia eden biri uygun şartlar altında cinayet işleyebilir, başkasına işkence yapabilir, kendisi dışındaki insanlara her türlü zararı verebilir. Etik görecelidir diyenlerin temelde ulaşmaya çalıştığı nokta da zaten genelde kendi yaptıkları en ahlaksızca hareketleri etikmiş gibi göstermeye çalışmaktır. Eğer elinizde hiçbir ahlak kodu yoksa veya ahlaksızlıklarınızı örtbas etmeye çalışıyorsanız, "genel geçer ahlak kuralı olmaz" demek kullanışlı bir paravan oluşturacaktır.
Ahlak kurallarını gökten aldığını söyleyen insanların durumu da bundan çok farklı değildir. Eğer ahlak kurallarını sizden başka kimsenin duymadığı gizli bir sese bağlarsanız, hiçbir mantıklı temele dayanmadan istediğiniz harekette bulunabilir, sonra da bunun evrensel ahlak olduğunu iddia edebilirsiniz. Bir ahlak sisteminin tüm insanlara uygulanabilmesi için göreceliliği temelden reddetmesi ve kaynağını bu dünyaya bağlaması gerekir.
Bu noktada objektivizm bu imkânı şu şekilde sağlar: Başkalarını kendi amacı için kullanmayı, ya da kendini başkalarına feda etmeyi reddeder. Tek ahlaklı davranışın, iki özgür insan arasındaki karşılıklı anlaşma olduğunu kabul eder. Bu tür bir düzende insan ancak değerli bir şeyler üreterek ayakta kalabilecektir. Objektivizme göre onurlu ve ahlaklı bir yaşam sürmenin kaynağı üretimdir ve bu ahlakı haklı göstermek için hiçbir vahye veya görececililiğe ihtiyaç yoktur.

Eğer ahlaklı davranış değerli bir şeyler üretmekse o zaman akit de ahlaklı yaşamın temelidir, değerli bir şeyler üretirsin ve karşılığını alırsın.

Bu noktada kişilerle-kişiler veya kişilerle-kurumlar arasındaki güç farkı olacağı ve bu yüzden akit yapan tarafların asla özgür olamayacağı savunulabilir. Kabul edilebilir bir itiraz, ancak unutulmamalıdır ki doğadaki her türlü iletişimde güç farkı mevcuttur. Uzun bir adamla kısa bir adamın tartışmasında, çirkin bir kadınla güzel bir kadının konuşmasında da hep bir taraf diğerine baskındır. Eğer bir avukat baroya girmek istiyorsa baronun öne sürdüğü şartları kabul etmek zorundadır. İş başvurusu yapan bir işçi kendisiden konum olarak daha güçlü olan patronunun sunduğu sözleşmeye imza atmalıdır.  İki tarafta anlaşmanın şartlarına uyduğu sürece arada güç farkı bile olsa bu anlaşma etik bir anlaşmadır. Çünkü kişiler veya kurumlar arasındaki güç farkını bahane edip etiğin göreceli olduğunu öne sürmek abartılı tabiriyle medeniyeti reddetmek demektir ve bu inkâr zamanla kaosa yol açar.  Zira Foucault'nun da dediği gibi "İktidar her yerdedir" ve iktidarın olduğu yerde de baskı vardır.
.
.


ESRA HACISALİHOĞLU
YARIŞMA ÜÇÜNCÜSÜ

DOĞUM TARİHİ: 02.12.1982
GÖREVİ: END.TAS.MÜH/ TASARIM GRUP DİREKTÖRÜ
SEÇTİĞİ KONU : Ahlaki değerler, bir kişinin davranışlarının itici gücüdür.
DOĞUM TARİHİ: 02.12.1982
MEDENİ DURUMU: BEKAR
ÇOCUK: YOK
EĞİTİM: ÜMRANİYE ANADOLU LİSESİ İTÜ - END. ÜRÜNLERİ TASARIMI
                 OKAN ÜNİVERSİTESİ İŞLETME YÜKSEK LİSANSI (DEVAM   
                  EDİYOR)
GÖREVİ: TASARIM GRUP DİREKTÖRÜ
BURÇ: YAY
ASTROLOGLARA GÖRE OLUMLU ÖZELLİĞİ:İŞ BİLİR OLMASI
ASTROLOGLARA GÖRE OLUMSUZ ÖZELLİĞİ:SORUMSUZLUĞU
(ÖZEL NOT: BENCE ASTROLOGLAR İŞİ BİLMİYOR – S.EVMAN)

TUTTUĞU TAKIM: BEŞİKTAŞ
SEVDİKLERİ: ÇİKOLATA
SEVMEDİKLERİ: UYKUSUZLUK
EN BÜYÜK HAYALİ: HAYAL BİLE EDEMEYECEĞİ ŞEYLERİ BAŞARMAK
ŞİRKETLERİMİZ İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİ: "BAŞKA HİÇBİR FİRMAYA BENZEMEYEN VE HİÇBİR YERDE YAŞAYAMAYACAĞIMIZ DENEYİMLER YAŞAYABİLDİĞİMİZ BİR YER BURASI. EĞİTİMİN HİÇ BİTMEDİĞİ, KİŞİSEL GELİŞİM VE İŞ HAYATINI ÖĞRENMEK İÇİN GERÇEKTEN ÇOK FAYDALI, KENDİ ADIMA BANA BU ŞİRKET ÇOK ŞEY KATTI,KATMAYA DA DEVAM EDİYOR. HERŞEY İÇİN TEŞEKKÜRLER
.
.


.
.

Görüşlerinizi paylaşmak için lütfen tıklayın. 

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org