Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Bankacılıkta Etik Değerler Bülent Şenver
17.01.2015
Okunma Sayısı : 3877
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

Bankacılıkta Etik Değerler Bülent Şenver

.
.

 Bankacılıkta Etik Değerler Bülent Şenver sunumu izlemek için

.
.

  dinlemek için  

.
.

Bankacılıkta Etik Değerler Bülent Şenver


KÜTAHYA DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ Bülent Şenver Etik Sohbeti
Deşifresi
Bülent Şenver (BŞ)

BŞ: Bankacılık benim ilk başladığım  meslek değildi.

Benim ilk başladığım meslek bağımsız dış denetim mesleğiydi.

Bağımsız dış denetçi olarak Londra'da Arthur Andersen'de görev yaptım.

Daha sonra bankacı oldum ama Arthur Andersen'deki bağımsız dış denetim yaparken de bana bankaların denetimleri verildi.

Bankaların denetimini yaparken de yapa yapa Türkiye'de 25 tane bankanın denetimini yaptım.

Bankaları denetçi olarak çok iyi bildikten sonra bir banka müdürü dedi ki:

"Madem ki bu işi çok iyi biliyorsunuz,  hadi bakalım gelin bu bankada yönetime katılın" dedi ve o bankanın genel müdür  yardımcısı oldum.

Ondan sonra da Mehmet Emin Karamehmet beni çağırdı ona gittim, o da dedi ki:

"Bülent Bey, yarın bankamızın yöneyim kurulunu yapacağız,  siz de gelirseniz  sizi bankanın genel müdürü yapacağım" dedi. Düşüneyim demeden hemen geliyorum dedim. Ertesi gün gittim beni bankanın genel müdürü yaptılar.

O tarihlerde zannediyorum sizler yoktunuz. 1987 de yoktun değil mi? İlk resimli kredi kartını yaptığımız yıl, bireysel bankacılığın Türkiye'de ilk başladığı yıllar,  o heyecanla Türk bankacılık sistemine bugünkü yenilikleri getirmiş olduk.

Aslında etik kelimesi bankalarla çok ilişkili bir kelime.

Ama bankaların etik olması da çok  kolay bir şey değil.

Kolayı değil, zoru başarmak zorunda bankalar.

Uğraştıkları şey para çünkü.

Bir şeye para bulaşınca etikten uzaklaşır mıyız?

Ne kadar çok para olmaya başlarsa etikten o kadar çok uzaklaşmaya başlıyor şirketler, insanlar.

O nedenle bankalar zor işi gerçekleştirmek durumundalar.

Bunu yapmazlarsa da yaşayamazlar.

O nedenle para kaybetmekten korkmayın.

Para kaybedebilirsiniz.

Para kaybettiğiniz zaman  üzülmeyin, bir gün gelir yine para kazanabilirsiniz.

Ama kaybettiğiniz şey itibarınızsa üzülün.

Çünkü o itibarınızı  bir daha asla geri kazanamayabilirsiniz.

Etik bu itibarınızı sağlayan en önemli unsurlardan bir tanesi. İtibar bir insana para getirebilir. Para itibar getirir mi?

Aslında getirir diyor. Gel buradan söyle.


ÖĞRENCİ:
 Günümüz toplumunda evet getirir.


BŞ:
Peki hangi yoldan biz işe başlayalım?

Burada sana iki tane yol göstereceğim. Bir tane yol etik olmayan yol, sağ taraf etik olan yol.

ÖĞRENCİ:
 Tabii ki etik yolu tercih edilir.

BŞ:
Etik olmayan yolda etik olmayan kararlar al , etik olmayan davranışlarda bulun ve  bir an önce köşeyi dön ve para kazan.

ÖĞRENCİ:
 Kısa süreli evet.

BŞ:
Senin dediğin olacak o zaman. Parayı kazandın mı gücün olacak, kudretin olacak ve itibarın olacak. Bunu sen savundun.

ÖĞRENCİ:
 : Ama bu kısa süreli.

BŞ:
Diğeri ise etik kararlar al , etik davranışlarda bulun, itibar sahibi ol. Herkes sana güvensin, belirli bir gücün olsun, ondan sonra para kazan. Bu yolu seçenler binasını neyin üzerine inşa ediyor?

ÖĞRENCİ:
  Para.

BŞ:
Bunun temelinde ne var?

ÖĞRENCİ:
 : İtibar.

BŞ:
Bir deprem olduğu zaman altından parayı çektiğimiz zaman ne oluyor?

İtibar ve her şey yok oluyor.

Burada itibar olduğu için parayı çektiğin zaman ne oluyor?

Hala temelin  sağlam, hala o temelin üzerine inşa edip para kazanabiliyorsun.

O zaman hangi yolu seçtik?

Önce itibar sahibi olayım, parayı daha sonra kazanayım.

ÖĞRENCİ:
  Etik yolu. Evet.

BŞ:
İnanarak mı söylüyorsun?

ÖĞRENCİ:
  Evet.

BŞ:
Alkışlıyoruz.

Bu benim tavsiyem, siz bilirsiniz nasıl davranacağınızı.

Keşke elimizde etik pusulası olsa.

Pusula kuzeyi, güneyi, doğuyu, batıyı gösteriyor.

Etik pusulası da doğruyu, yanlışlı, iyiyi ve kötüyü gösteriyor.

Böyle bir pusulamız olsa hayatta hiç yanlış yapmazdık.

Kütahya'da satılıyormuş galiba.

Güral'ı gelince sağda bir dükkan varmış,etik pusulası  satılıyormuş.

Ben de dönüşte alacağım. Keşke olsa.

Vicdanımızı taşıyoruz etik pusulası olarak yanımızda.

Doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü bize bu etik pusulası gösterecektir.

Aslında ne sıkıntımız var bizim biliyor musunuz?

Bizim sıkıntımız şu; birden fazla etik pusulası olması.

Kimin pusulası?

Bu sizin pusulanız, bu da benim pusulam.

Ne fark var arasında?

Benim doğru dediğim yere siz yanlış diyorsunuz. 

Benim yanlış dediğime siz doğru diyorsunuz.

İkisinin arasında da siyah beyaz kadar fark var. Birisi kuzey, birisi güney.

Birisi kuzey, birisi kuzey batı olsa yaklaşırız ama o kadar zıt fikirler ki.

Benim doğru diye inandığım bir şeye siz tamamen yanlış diye inanıyorsunuz.

Böyle olduğu sürece de bir türlü mutabakata  varamıyoruz

. "Ne olacak canım ben doğru iş yaptım" diyor.

Ben "doğru yapmadın" diyorum.

Televizyonlarda izliyorsunuz, biri doğru yaptı diyor, diğeri doğru yapmadı diyor, doğru yaptım diyen kendini savunuyor, yapmadı diyen savunuyor, sonunda ne oldu anlamıyorsunuz.

Hangisi haklı, hangisi değil.

Herkes kendi değerlerine göre kendi doğrularını bir şekilde bulmuş oluyor.

Biz de toplum olarak ortak mutabakata varmamız lazım.

Ortak değerlerimizin olması lazım.

Ortak değerlere göre benim doğrum ile sizin doğrunuz arasında 180 derece fark olmaması lazım.

Bu uyumu bizim sağlamamız lazım Türk toplumu olarak, yoksa çözemeyiz hiçbir şeyi.

En zor dönemden de geçiyoruz.

Niye en zor dönemden geçiyoruz?

Çünkü toplum önünde yasalara karşı saygı azalırsa, hukuka karşı saygı ve güven azalırsa etikten bahsetmek çok zor.

Daha ben adalete güvenmiyorum, yasaya güvenmiyorum, hukuka güvenmiyorum diyorsa biz etik nasıl diyeceğiz?

O yasalar temel, hukuk, adalet, ondan sonra orada yazılmayan şeyler için biz etiği devreye sokacağız.

O nedenle şuanda bu konuyu bahsetmek, zor bir dönemde bahsetmek.

Birçoğunuz diyebilirsiniz ki daha adaletin düzgün  tecelli etiğini sağlayamamışsınız, etik niye, bundan bahsediyorsunuz? Diyebilirsiniz.

Ama bizim görevimiz etik, biz bahsedeceğiz ve her dönemde etiğe sahip çıkılmasını sağlayacağız.

Bir de öyle şeyler var ki, etiğe sahip çıkalım derken , etiğe sahip çıkılmaması için birileri bize bir şeyler söylüyor, bir şeyler ifade diyor ve bunları da biz bazen kabul ediyoruz.

"Burası Türkiye, burada her şey olur."

Kabullenmişiz ve etikten bahsediyoruz. Başka  bir kabulümüz 

"Böyle gelmiş, böyle gider."

Kabul ediyor musun böyle bir şeyi.

Ama söyleniyor, kulaklarımızın içinden giriyor.

Başka bir şey daha söylüyorlar bize.

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın"

Başkalarına bir şey oluyorsa, size kötülüğü yoksa aman boşver diyorsunuz.

Bir başkası "Ateşe yakın olan ısınır" duydunuz mu?

Ne manada?

Paraya yakın olan koyar cebine, gayrimenkule yakın olan tapuyu alır.

Onun için ateşe yakın olmak istiyorlar.

Nerede ateş var bakıp oraya yakın olalım.

Bir sürü şeye yakın olalım ve oradan menfaat alalım istiyor.

"Bal tutan parmağını yalar."

Yalamalı mı?

Elimde ben bal tutuyorum yalamalı mıyım?

Hangi bal olduğuna bağlı. Çam balı.

Ama bunun yanında saat hediye edilmiyor. Hediyesiz bal.

Yalayayım mı?

Neden?

Etraftakiler diyor ki "Bülent Bey, üç yıldır tutuyorsun, küçük parmağını bile mi sokmadın? Bir tadına bile bakmadın?" 

Toplumun beklentisi öyle.

Toplumun beklentisi kimin elinde bir menfaat var ise o menfaatin birazını alacak, almıyorsa bu adam manyak .

Bu eğer sizin alın teriniz ile kazandığınız, maaşınız ile aldığınız balsa elini değil, ayağını sok.

Başka kabullerimiz de var bizim , etik konusunda bizi zorluyorlar.

"Ne ekersen onu biçersin"

Ektiğimiz şey doğru olmayınca, doğru olmayan şeyler biçmeye başlıyoruz.

 "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar"

Annelerimiz, babalarımız bunu bize bazen söylüyor.

Kovulmalı mı dokuz köyden? Doğrular söylenmeli mi? Diyor.

Bazı doğruları saklayın.

Bazı doğrular duyulduğu zaman ne olabilir?

Ölüme bile yol açabilir.

Bazı doğruları duyduğunuz zaman bazı insanlardan nefret etmeye başlarsın, sevdiğin insanı sevmemeye başlarsın.

"Vayy öylemi yapmış, ben onu çok seviyordum. Halbuki neler yapıyormuş." Var mı öyle birisi hayatında? Yok.

Bir sürü var bunlardan. Bütün gençler bunu istiyor.

"Kısa yoldan köşeyi dönmek"

Tercümesi şu, kısa yoldan para kazanmak.

Bana sormuyorlar hangi mesleğin zorlukları vardır?

Ne iyi tarafları vardır?

Sordukları şey ; "Hangi meslekte çok para kazanırız hocam?"

Kısa yolsan para kazanma arzusu var birçok kişide.

Kazansın ama düzgün kazansın.

"Tencere dibin kara seninki benden kara"

Biz bir şey söylerken hemen birileri  "Sen bana söylüyorsun ama sen bir hafta önce yapmadın mı?" diyor. Onun için herkes nce kendi dibine baksın.

"Balık baştan kokar"

O zaman ne yapalım, başımızı sağlam tutalım.

Okulun başında kim var?

Okulun başı neyse  aşağıya doğru etki ediyor muhakkak. 

 Onun için baştaki sağlam olacak.

"Üzüm üzüme baka baka kararır"

Biz de beyazdık ama ne yapalım, 6 ay burada çalışınca bizde Dumlupınar'lı olduk.

Biz şimdi sizleri etik yetiştiriyoruz üniversitelerde, alıyoruz şirketlere emanet ediyoruz, 1 ay 6 ay , 1 sene çalış yavaş yavaş şirket sizi kendine benziyorsun.

Bankaya gidiyorsun ilk önce büyük bir heyecan, sonra 6 yıl geçiyor, orada yönetici oluyorsun, birisi sana staj yapmaya geliyor, diyorsun ki "

Bize karlı olan  müşterilerin çocuklarını staja alıyoruz"

Hani 6 ay önce tenkit ediyorsun, imdi sen yapıyorsun
aynı şeyi.

Çünkü üzüm üzüme baka baka karardı.

"Parayı veren düdüğü çalar"

Neyi veren düdüğü çalmalı?

Hakkını veren düdüğü çalmalı diyor.

Emek veren düdüğü çalmalı. Bilgisini paylaşan düdüğü çalmalı.

O zaman şu anlama geliyor, parası olan her şeyi yaptırır.

"Armut dibine düşer"

Anne baba böyle olursa, evlat da böyle oluyor.

Dekan böyle olursa, dekan yardımcısı, öğretim görevlisi, doçent hep birlikte aşağıya doğru iniyor.

Dibimize düşüyoruz.

Türkiye'de en tepede kim var?

Onların bir şekilde bize ve size örnek olması lazım.

Türkiye çok alıştığımız bir şey var;

"İdare et abi"

Çok sık kullanıyoruz.

Ben bir hata yapıyorum, bir eksiğim oluyor, idare et abi, bir göz yumsana.

Bizim idare etme kültürümüz var.

İdare etmeyene de kızıyoruz.  

Eksiğim var.

Olsun bu seferlik beni idare  et.

"Yapanın yanına kar kalıyor"

Bu da kötü bir şey, örnek oluyor.

Kötü örnekleri bizim size gösterip dememiz lazım ki "Böyle yaptığı için şuanda şurada şu durumda.

Hayır diyorsun sen de öyle yaptığı için şuanda denize nazır evinde oturuyor, dergilere kapak oluyor, televizyonlarda gösteriliyor.

Yapanın yanına kar kalıyor.

Kalmamalı

"Gemisini yürüten kaptan"

İşini biliyorsan tamam kaptansın sen.

Bunları söyleyen bir toplumda biz etik olmaya çalışıyoruz.

Bunları nasıl değiştirebiliriz biz?

"Üzümü ye bağını sorma"

Bakar mısınız, haram mı ? değil  mi? Boşver sorma diyor.

Bu üzüm nereden geliyor?

Ağzıma haksız bir üzüm mü atıyorum ben?

Boşver bağını sorma diyor. 

 Bu söyleniyor bize.

Buna uyanlar da var.

"Devletin malı deniz, yemeyin domuz"

Çok kötü bir söz bu.

Devletin elindeki 70 milyona ait o malı yeme üstüne kurulmuş.

Burada da iyi bir şey olmuyor.

Devletin malı kutsaldır.

Ben onu sadece çevreme ve yandaşlarıma bir şekilde almamam gerekiyor ama  toplumda bunu bekliyor insanlardan.

Toplum sizi belediye başkanı yaptığı zaman ertesi gün tebrike gelenler hepsi gözünün içine bakıyor.

Gönülden gelen birkaç kişi olabilir ama çoğunluğu oraya geldiğinde beklenti içinde. Adam bakan olmuş, bıktım diyor.

Biz seni niye seçtik? Diye gelenler var.

"Bize bakmayacaksan kime bakacaksın bakanım?" diyor.

Biz attık sana oyumuzu, bize bakacaksın" beklenti böyle. Toplumun tümünde  bu beklentilerini değiştirebiliyor olmamız lazım.

"Eski tas, eski hamam"

Geçmişten geliyor, böyle gidiyor.

Gitmemeli.

"Hamili kart yakinimdir"

Eskiden kartların arkasına yazılır birini işe alsın diye gönderilirdi.

Yani torpil yapmak.

"Sana mı kaldı"

İnsanları bir şekilde uzaklaştırıyoruz böyle şeylere isyan etmekten.

İsyan etsen büyüklerin diyor ki "sana mı kaldı, sen otur dersine çalış."

"Eski köye yeni adet mi getireceksin?"

Bunlar hep bir şeyleri düzeltmeye geri adım attırıyor size.

"Türkiye'yi sen mi kurtaracaksın"

Bu da en son baskıcı bir söz oluyor.

Türkiye'yi ben mi kurtaracağım deyip, moraliniz bozuluyor, yapacağınız iyi şeyler varda da belki yapmıyorsunuz.

Bir çok kişiye ben soruyorum etik dışı davrandıkları zaman.

"Niye etik dışı davrandınız?"

Etik dışı davrananların bazı ortak nedenleri var etik dışı davranma konusunda.

Niye diye sorduğumda

"Mecbur kaldım" diyor.

Mecbur kaldığı için etik dışı davranılırmış  gibi yapmak zorunda kaldım.

Niye kopya çektin? Mecbur kaldım, yoksa sınıfta kalacaktım.

Niye yaptın?

"Herkes yapıyordu"

Herkesin yaptığı şey sanki etikmiş gibi konuşuluyor.

Bu da öyle değil. Demek ki toplum un çoğu etik dışı davranırsa hepsi etik dışı davranmaya başlıyor.

"Şirketime yararı vardı diye yaptım" diyenler var.

Cebime beş kuruş almadım, şirketime yararı vardı.

Biz bu vergileri tam ödeseydik şimdi şirket kapanıyordu 250 kişi işten atılıyordu, bir de onların aileleri var, üç ile çarpsan 850 kişi, mecbur kaldık , beyannameyi ona göre düzenledik.

"Kimse duymayacak, görmeyecek" diye etik dışı davranabiliyorlar.

Sanki kimse görmese yapılabilecek gibi. Orası görüyor işte.

"Cezası yoktu ondan yaptık" diyor.

Bir  şeyin cezası yoksa etik dışı davranılırmış gibi.

"Pratikti ondan yaptık. Etik dışı yapmak çok zordu. Biz de pratik yoldan yaptık.

Doğruyu yapmak zordu."

"Kimseye zarar dokunmadı"

"Bir defalık yaptım" gibi de ilginç  oluyor.

Pilotu düşünebiliyor musunuz 107 bin saat uçuş yapmış bir pilot anons yapıyor:

"Ben tam 107 bin saat  uçuş yapmış bir pilotum. Onun için korkmayın, ilk defa düşüyoruz"

Bir şeyin ilki de önemlidir, böyle bir gerekçe olmaması gerekir.

Bir de bana soruyorlar, "Etik dışı davransak ne olacak? Dünyanın sonu mu gelir?"

Dünyanın sonu gelmez etik dışı davrandığınız zaman ama şunlar oluyor; evet ise evet diye bağırın, hayır ise hayır diye bağırın.

Toplum kirleniyor. Toplumun kirlenmesini ister misiniz?

ÖĞRENCİLER:
Hayır.

BŞ:
Yolsuzluklar artıyor. Yolsuzluklar artsın mı?

ÖĞRENCİLER:
Hayır.

BŞ:
Haksız rekabet çoğalıyor. Haksız rekabet  çoğalsın mı?

ÖĞRENCİLER:
Hayır.

BŞ:
İstemiyorsunuz. Ülkenin kaynakları verimsiz kullanılıyor, verimsiz kullanılsın mı?

ÖĞRENCİLER:
Hayır.

BŞ:
Onu da istemiyorsunuz. Yatırımlar pahalı oluyor, pahalı olsun mu?

ÖĞRENCİLER:
Hayır.

BŞ:
Çünkü sizin paranız, pahalı olmasın.

Giderler gereksiz yere artıyor mu? Artmasın.

Çünkü para sizin paranız, vergilerden alınıyor, maliyetler artıyor, artmasın.

Ciddi yabancı sermaye ülkeden kaçıyor, bir de başka yabancı sermayeler var, bu tür işler hoşuna gider, onlar geliyor ama ciddi yabancı sermaye gelmek istemiyor. 

 O ülkenin büyümesi artıyor, ülke küçülmeye başlıyor, büyüme oranı düşüyor. İşsizlik artıyor.

Artsın istemiyoruz hiçbirimiz.

Gelir dağılımı bozuluyor.

Zenginler daha zengin, fakirler daha fakir oluyor. Orta sınıf yok olmaya başlıyor.

Genel ulusal ekonomik performansı o ülkenin düşüyor.

Bu 12 şeyin hiçbirinin olmasını istemiyoruz.

İstemiyorsak o zaman etik değerlere sahip çıkmamız gerekiyor.

Yoksa bu 12 şey başımıza gelir.

Bankalar niye önemli bu konuda?

Çünkü bankalar bir ülkenin ekonomisinin lokomotifi.

Lokomotif diyorum çünkü o ülke ile ilişkili olarak finans sistemi her ülkede finans sistemi o ülkenin önde gidiyor , diğer sektörleri arkasından alıp götürüyor.

Finans sistemi ile ilgili olarak da bankalar en önemli kurumlar.

Faktoring, leasing, sigorta, bazı diğer finans kurumları var ama bankalar  en önemli finans kurumları.

O nedenle de bankaların güvenilir olması lazım, itibarlı olması lazım, saygın olması lazım, güçlü bankalar olması lazım.

Şuanda bankalar  bir değişim içerisinde ve bu değişime ayak uydurmaya çalışıyor.

Dünyada bir çok şey değişiyor, bu değişime ayak uyduruyorlar.

Ne değişti Türkiye'de bankaları  çok zorlayacak olan? Enflasyon. Çift haneli enflasyonlara alışmıştık biz.

Yüzde 70 enflasyon, Yüzde 80 enflasyon, tek haneye dönüştü  enflasyon oranı. Bankalar birden şaşırdı, az enflasyonda nasıl kar edeceğiz diye düşünmeye başladılar.

Buna ayak uydurmak zorunda banka.

Başka ne değişti?

Faiz marjları.

Faiz geliri ile faiz gideri arasındaki fark giderek daraldı daraldı ufalmaya başladı.

Bu nedenden dolayı da bankalar karlılık ile ilgili sıkıntılar çekmeye başladılar.

Operasyonlar pahalı olmaya başladı.

Bankaların operasyon merkezleri var, teknolojiye çok büyük  yatırım yaptılar, binlerce kişi çalıştırıyorlar, bunların hepsi para.

Şuanda internet bankacılığı yapıyorsunuz, ATM'den para çekiyorsunuz, kredi kartlarınızı kullanıyorsunuz. Bunları arka planda yöneten çok önemli yatırımlar var.

Bunlar da para istiyor, operasyonel  masraflar istiyor. Bunun üstesinden gelmesi gerekiyor.

Tüketici bilinci gelişmeye başladı bankaların, müşterilerinde bir bilinç oluşmaya başladı.  Müşteriye saygı gösterme gereği ortaya çıktı.

Yeni BDDK, Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu diye bankaları denetleyen bir kurum var.

O kurumun getirdiği bazı özel kurallar oluşmaya başladı. Bunlara uymak konusunda bankalar sıkıntı çekebiliyor.

Yeni yabancı banka ortaklıkları geldi.

Yaklaşık yüzde 60'ı bankaların yabancı bankalar.

Finansbank hangi ülkenin Yunanistan'ın bankası, TEB BNP Paribas Fransız, Yapı Kredi de kim var? 

İtalyanlar var.

Maşallah her ülkeden var.

Bankacılık sisteminde bizim yabancı ortaklıklara ayak uydurmamız gerekiyor.

Bu kadar değişim arasında riskler çoğalmaya  başladı.

Bir de riskleri nasıl yöneteceğiz? Risk yönetimini de iyi yapmak ihtiyacımız ortaya çıktı.

Şimdi size bir banka nereden para kazanır onu öğretmeye çalışacağım.

Bir banka nasıl etik olur, nasıl olmaz daha iyi anlayacaksınız.

Banka nasıl para kazanır?

İki tane gelir çeşmemiz var bizim.

Açıyoruz para akıyor, gelir çeşmesi.

Onlar yukarıda. Aşağıda da iki tane gider hortumları var.

Oradan para boşalıyor.

Onun için üstten çok girsin, alttan az çıksın istiyoruz.

Üsteki iki çeşme nereden para kazanıyoruz?

Birinci çeşmeden gürül gürül akıyor maşallah.

İkinci çeşmeden de akıyor ama o kadar fazla akmıyor.

Aşağıdan da boşalıyor. Birinci çeşme ne? Gelir çeşmesi.

ÖĞRENCİ: Mevduatlar.

BŞ: Mevduatlar bankanın pasifinde bir yükümlülüktür.  

Burada bir gelir var.

Ne geliri?evet. 

 Faiz geliri. Senin üzerinde çalışabilir miyim biraz?

Faiz gelirleri, birinci çeşme akıyor, ne boşaltacak onu aşağıdan?

Faiz giderleri.

Faiz gelirlerini nereden alır banka?

Hangi üründen?

Verdiğimiz krediler.

Çok kredi ver, çok faiz al.

Veya kredilerin faiz oranlarını yükselt çok fazla faiz al.

Bankanın karlılığını artırmasını öğrendin.

Çok kredi ver çok faiz talep et.

Faiz giderleri. Kime bankalar faiz veriyor?

Mevduat sahiplerine.

Burada ikisinin farkı kadar tortu burada kalıyor.

Net faiz geliri kadar tortu kalıyor.

Bu büyük olmuyor yavaş yavaş azalıyor diye korkuyoruz.

Öteki çeşmemiz faiz dışı işlemler, hizmet.

Bir iki tanesini say.

Faiz dışından para kazanmamız gerekiyor.

Teminat mektubu komisyonları, eft paraları, hatta o hale gelebiliriz ki şubeden içeri girenden 5 lira, dışarı çıkandan 10 lira alınır.

Dışarı çıkmak niye pahalı?

Her giren çıkacak ya.

Faiz dışı giderler.

En önemli faiz dışı giderler personel , genel idari giderler.

Bu ikisinin farkı da yine net faiz dışı. Net faiz dışından kazandığımız   ile net faiz faizden kazandığımızı bir araya getiriyoruz, bizim karımız oluşuyor.

Net vergi öncesi kar oluşuyor.

Bunu sen nasıl artıracağını baştan anlamış oldun.

Net vergi öncesi karı artırmak için dört tane şey söyle ne yaparsın banka müdürü olsan?


ÖĞRENCİ:
Faiz  gelirlerini yükseltirim. Faiz giderlerini azaltırım. Faiz dışı gelirlerden daha fazla gelir elde etmeye çalışırım. Faiz dışı giderleri azaltmaya çalışırım. Kiraları azaltırım, ücretleri azaltırım.


BŞ:
İnsanlar web bankacılığı kullansın, şubeyi kullanmasın, daha ucuza işler yapılsın. Alkışlayalım arkadaşımızı.

İyi bir bankacı yetiştirdim.

Çözdü hakikaten işi.

Sistemi çözdü.

Bu strateji ile çalıştığınız zaman bankanın faiz gelirleri kimin gideri?


ÖĞRENCİ:
Müşterinin.


BŞ:
Banka faiz gelirlerini artırıp da ohh ohh oynarken müşteri ne yapıyor?

Ağlıyor. Menfaatlerimiz tam tersmiş.

O zaman ben kendimi düşünerek, bankamı düşünerek bir icraat yapmaya başladığım zaman bunun sana zararı olmaya başlıyor.

O zaman bankalar günah keçisi haline geliyor. Bankalar bir şeyi doğru yapmıyor.

Bu arada bankaların da adil olması lazım.

Adil de olmuyorsa tabii ki hoş bir şey değil.

200 Dolar New York'a üniversite okulda çocuğuna para gönderiyor, 40 dolarını banka kesiyor.

200 dolar gidecek zaten 40 dolarını sen kesersen olmaz ki. 3-4 dolar kes.

Bu kadar çok para kestiğin zaman müşteri itiraz ediyor haklı olarak.

Adil olmak gerekir bu konularda.

Böyle bir yapı içerisinde buraya dört tane erkek alayım ben.

Sizler birinci çeşme yani faiz gelirlerisiniz.

Sen şirket kredilerden alınan faiz geliri, sen bireysel kredilerden alınan faiz geliri, sen hazine bonolarından alınan faiz geliri,  sen devlet tahvillerinden  alınan faiz gelirisin.

İki tane de kız istiyorum.

Niye kız istiyorum?

Parayı onlar harcar.  

Siz de aşağıdaki faiz giderisiniz.

Bunlar kazanacak siz harcayacaksınız.

Sen mevduat faiz giderisin, sen sendikasyon kredisi faiz giderisin, faiz gelirlerinden faiz giderleri çıkınca iki tane erkek lazım.

Sen net faiz gelirisin, sen de net faiz gelirisin. Şimdi çeşmenin bu tarafını hallettik.

Öteki tarafına üç tane erkek istiyorum. Faiz dışı gelirlersiniz.

Sen teminat mektubu komisyon geliriyim de, eft ücretleri gelirisin sen, sen akreditif komisyon gelirisin.

İki tane bayan, faiz dışı giderler.

Sizin faiz ile ilginiz yok. Sen personel giderlerisin, sen de bilgisayar giderlerisin.

Bir tane erkek lazım. Sen net faiz dışı gelirsin.

Bu bankanın biz karlarını artıracağız.

Net faizden sizi kazandım ben.

Faiz dışından da bir tane kazandım.

Şimdi bakıyorum bu bana yetiyor mu diye.

Siz ikinizi onun gibi yapabilmem için şunlarla oynamam lazım.

Sen neydin?

ÖĞRENCİ:
Mevduat faiz gideri.

BŞ:
 Mevduat faiz gideri.

Şunları düşürelim mi biraz?

Yüzde 10 veriyorduk, yüzde 9  mu versek?

Mevduat gelir mi acaba bize?

Seni 1 puan düşürdük.

Sen neydin?

ÖĞRENCİ:
Sendikasyon kredisi faiz giderleri.


BŞ:
Biz almışız banka olarak.

Biz bunları Avrupa bankalarından almıştık, Körfez ülkelerinden alsak acaba 2 puan daha ucuza bulur muyuz?
,
Seni Körfez ülkelerinden aldık. Sen neydin?

ÖĞRENCİ:
Devlet tahvilleri faiz  geliri.

BŞ:
Devlet faizleri, yeterli değil, ben bunu satacağım yerine yüksek faizli yeni devlet tahvili alacağım.

Aynen böyle yapıyor bankalarda.

Bireysel kredilerden faiz geliri diyorduk.

Bireysel kredi faizlerini nasıl yükseltirim?

Rekabet var.

Rekabet içinde bunları yapmak zor olabilir.

Ama bütün bunları yaparken hem bireysel kredilerden faizi yükselteyim hem de çaktırmadan yapayım.

Başladım şimdi etik olmadan, çaktırmadan yapmaya.

Valörle mi oynasam acaba?

Dosya parası mı desem acaba?

Dosya ile ekspertiz parası desek, onu hesaplayamaz, yüzde 12'den kredi aldığını zannedecek.

Dosya parası 200 Lira alacağız.

Başlıyor bankalar bu uygulamalar içerisinde yapılmaması gereken şeyleri bir şekilde gerçekleştirmeye çalışıyor.

Bankalarında bu gelirlere niye ihtiyacı var?

Sen de gel bu tarafa.

Üçü vergi öncesi kar oldu.

Vergi öncesi kar olduğu zaman Maliye Bakanı diyor ki:

"Duydum ki kar etmişsin, hani benim hakkım. Kurumlar vergisini verdik, kala kala bunlar kaldı. Bir de net kar ya, Maliye Bakanlığına verdikten sonra , vergi öncesi kar gitti, ikiniz artık net kar.

Bizim bankanın ortağı yok mu?

Yarısını ortak ister mi?

Ben ortağa  bunu temettü olarak vereceğim.

Kar payı.

Bankanın özkaynaklarına banka bilançosunu güçlendirmek için bankanın özkaynaklarına geçmiş yıl dağıtılmamış karları olarak gel seni bilançoya götüreyim.

Buraya çıkmış arkadaşlara buraya kadar geldiler diye bir hediyem var, onları takayım. Bu Herkese kitap Vakfı'nın Kitapcan bilekliği.

Çok fazla kitap okusunlar diye.

Teşekkür ediyoruz.

Bu yaptığımız iş bankalarda her gün yapılıyor.

Her ay yapılıyor.

Biz bilançomuzdaki kredileri büyütmeye çalışıyoruz, yukarıya çekmeye çalışıyoruz.

Çünkü krediler bize faiz gelirleri getiriyor.

Mevduatlarımız var, onların faizlerini aşağıya çekmeye çalışıyoruz çünkü onlar faiz giderleri yapıyor bankaya.

Bir de faizsiz aktiflerimiz var bizim bilançoda. 42 katlı bir binamız var. Faiz kazanmıyor.

Genel müdür her sabah binaya girerken kızıyor.

Öyle duruyor, faiz getirmiyor, gelirler artmıyor.

Gelirler artmayınca yıl sonunda benim gelirlerden aldığım bir pirim var genel müdür olarak onu az alıyorum.

Aynı şekilde bu tarafta da faiz ödemediğimiz paralarımız var.

Vadesiz mevduat, maaş hesapları, fatura ödemelerimiz, onları faizsiz çalıştırıyor bankalar. 

Bizim bankamızda net faiz geliri, faiz dışı işlemlerden  vergiyi ödüyoruz ve belirli bir kazanç elde ediyoruz.

Aslında bankalar bir sihirbaz gibi çalışıyor.

Biz 1+1 e 2 demeyiz bankalar olarak. 1+1'i ne yaparsak 2'den büyük hale getirebiliriz hep onu düşünürüz bankacılar.

İşte biraz 1+1'i 2'den büyük gösterebilmek için etik olarak yapmak çok zor.

O nedenden dolayı bankalar zorlanabilir etik davranma konusunda.

Bankacılık böyle.

Milyonlarca adet kart verdik. 98 milyon banka kartı, 100 milyon banka kartı oldu.

Avrupa'da ilk 5'e giriyoruz. 57 milyon kredi kartımız var.

Nüfusu düşünürseniz, nüfusun içinde çocukları alırsanız demek ki bir kişiye birden fazla kredi kartı düşüyor.

Kredi kartına çok alıştık.

Toplamda plastik kart olarak 155 milyon plastik kartlar.

Kuryeler iyi para kazanıyor.

Plastik kart bir ödeme sistemi olarak hayatımıza girdi.

İleriki yıllarda plastik olmayacak artık.

Çünkü mobil telefonlar başladı.

Plastik kartın üzerinde bir cip var, telefonun içinde de bir cip var, dolaysıyla bizim telefonumuz artık ödeme sistemimiz haline gelebilir. Kart yerine ileride telefonumuzu biz kullanabiliriz.

ATM ve POS makinelerimiz.

41 bin adet ATM'lerimiz oluştu bütün bankalar a baktığımız zaman.

Pahalı aletler bunlar. 2.3 milyon adet POS makinesi, dükkanlardaki makineler.

Her dükkanda  4-5 tane görebiliyorsunuz değişik bankaların.

Çok yatırım yapılıyor.

Bankacılık sisteminde bu sistemi yaşatabilmek için çok büyük yatırımlar gerçekleştiriyorlar.

Ben de genel müdür olduğum zaman bu kartlara önemli yatırımlar yapmıştık. Türkiye'de ilk defa 1989 yılında taraftar kartı çıkarmıştık.

Metin Aşık ile Fenerbahçe kartı, Alp Yalman ile Galatasaray kartı, Süleyman Seba ile Beşiktaş kartı, Mehmet Ali Yılmaz ile Trabzonspor kartı.

O tarihlerde herkes banka kartlarını bedava veriyordu.

Biz dedik ki normal boyasız ATM kartı bedava ama sarı lacivert boyuyorsak 20 TL.

O günkü para ile büyük paraydı.

Boyamak zor değildi. 20 Liranın 10 Lirasını banka alıyordu, 10 lirasını kulübe veriyorduk.

Diğer bankalar şaşırmıştı, bunlar bedava veriliyor, siz nasıl parayla satıyorsunuz.

Sonradan anladılar biz bunları kulüp renkleri ile boyadığımız için kart sahibi para veriyordu.

Benim kartım takımımın kartı olsun deyip para veriyordu.

Bir tane anekdotumu anlatayım size.

Bu kartları verirken ben dedim ki : "10 lira kart vereceğiz ya kart başına.

Her hafta kartların kaç adet satıldığını başkanlara rapor verelim"

Her hafta başkanlara rapor gitti.

Rapor gidince adetler çıkıyor.

Fenerbahçe. 188.614 adet, Galatasaray 90 bin, Beşiktaş 60 bin , Trabzonspor 3.815 adet.

Bir gün beni müdüre hanım arıyor, "Bülent Bey sizden bir ricam var. Biliyorsunuz Mehmet Ali Yılmaz Bey'in bütün hesapları bende.

Müteahhitlik yapıyor.

Bütün paralarını  o şubeye getiriyor, Mevduat yapıyor, mevduat hesapları yapıyor.

Bütün paraları bende, bir ricası oldu.

Siz bir liste gönderiyormuşsunuz, o listede kart adetleri yazıyormuş, göndermesek olmaz mı?"

"Kaç kart satıldığını göstermemiz lazım. Şeffaf olmamız lazım. Niye üzülüyor?"

"Çok az çıkıyor, diğer kulüplere karşı utanıyor, onun için  istemiyor" dedi.

Aradan bir hafta geçti, beni tekrar  müdüre hanım aradı:"

"Bülent Bey, başkanın bir fikri var, bu kartlarla ilişkili olarak diyor ki; iki çuval kart doldursunlar bana göndersinler 20'şer lirasını ben vereceğim."

Bu patates değil, soğan değil.

Değil mi müdüre Hanım, banka kartlarını çuvallara koyup hesap lazım, müşteri lazım, müşteri numarası, TC kimlik numarası.

Anladım ki başkan çok takmış bu işe.

Müdüre Hanım'da takmış, çünkü mevduatını kaybedecek.

"Şöyle bir formül buldum, bunu yaparsan başarılı oluruz.

Trabzon şube müdürü ile görüşün, Trabzon da ki okullara gitsinler, okullardaki gençler ile bizim şubemiz işbirliği yapıp, o gençlere bu ATM kartlarını verebiliyorsanız, parasını başkan versin kartın , kartları müşteri olarak gençler alsın.

Hiç değilse biz müşteriyi bilelim" Bunu söylemiş, o da kabul etmiş.

Çuvalla vermedik ama bir operasyon yapıldı Trabzon da ve o sayede bizim bir sürü çoluk çocuk müşterimiz oldu.

Çok fazla parası olmayan ama eline kart geçirmiş.

Dedim ki bu da bizim reklamımız.

Gençler kartlarla bankalara girsin.

Televizyonlarda milyonlarca lira reklam paraları ödüyoruz.

Olsun, gençlerin elinde de bizim kartlarımız olsun.

O dönemler bireysel bankacılığın yayıldığı dönemler.

Aslında biz bankalar ne yaptık biliyor musunuz?

Şartları zorladık.

Çok zorladık şartları.

Niye zorladık biliyor musun?

Sistemi zorladık.

Ne yaptık?

Dünyanın hiçbir yerinde olmayan çeklere bir karakter getirdik.

Öteki sıradan çek, anında ödenen.

Vadeli çek.

Yurtdışında yazıyorsun, hemen bankaya gidilir, para çekilir.

Bizde 120 gün sonra , 90 gün sonraya vadeli çekler.

Ondan sonra o çekler ödeme sitemi olarak başka birinden mal alırken, sen arkasını çevirdik ciro ettin, onu para gibi ona verdin, o arkasını çevirdi ciro etti ona verdi, bazen çekin arkası yetmiyor. Yabancı anlamıyor.

Nasıl yaptınız? Diyor. Biz yaptık çalışıyor, siz de bir deneyin isterseniz.

Başka bir şey daha zorladık; kredi kartına 36 taksit. Ayıp olmasa 188 taksit diyeceğiz.

Bugün ye 36 ayda  öde.

BDDK bile şaşırdı "Bu kadar uzun taksitler yapmayalım" dedi.

Biz halkın geleceğini yemesini sağladık.

İleride kazanacağı parayı şimdiden yemeye başladı.

Ya kazanamazsan?

Ne olmaya başladı?

Biz  2-3 yılda bir bankalara af çıkacak mı ? diyoruz.

Bugün yazıyormuş, kredi kartı borçlularına kötü haber: Ali Babacan demiş ki: "BDDK'da yeni bir af düşünülmüyor. Eskiden vardı ya şunu ödesin, buna af olsun diye borcunu ödeyemeyen "inşallah bir af çıkar" diyor.

Bir dükkana 6 POS, bir tane yetmiyor mu?

Ortak POS diyoruz, onda bile zorlanıyoruz.

Bir tane olsun bütün bankalar ondan çalışsın diye.

Bu da bir sistemi zorlamaktır.

Çok para veriyoruz, yatırımlar yapıyoruz.

POS makinelerini satan yer çok memnun.

Bir kişiye 5 kart. Kart istemeyene kart verdik. Jest kart.

Nafi Güral'a verdiniz mi kart? Bu da bir israf sayılır.

Yan yana dizi 6 ATM.

Bütün bankaların ATM'lerini yan yana koyduk.

Hepsi birbirine bakıyor ATM'lerin.

Bu da bir israf.

Çok büyüttük kredileri.

Gayri Safi Milli Hasılamız yüzde 4.

Yüzde 4 büyüyor ekonomi.
,
Kredileri yüzde 30 büyütüyoruz.

Nasıl oluyor bu?

Ekonomi yüzde 4 büyüyor, krediler yüzde 30 büyüyor.

Bir şeyler yanlış.
Biz yapıyoruz bunu değil mi?

Sana da yukarıdan hedef geliyor, bütçe geliyor.

Ne yapsın, hedefi tutturmak zorunda, bütçeyi tutturmak zorunda.

Ama bu böyle saadet zinciri gibi gidemez.

Biz bunları böyle zorladık, zorladık ama ne yapmamız lazım?

Şunu yapmamız lazım; burada bankalar olarak etik olarak yapmamız gereken şeyleri sizinle paylaşayım ve sizin fikrinizi alayım.

Biz yapıyor muyuz böyle şeyleri diye.

Biz vermeliyiz.

Biz bankalar olarak müşterilere vermeliyiz.

Önem vermeliyiz. Bankanın sana önem verdiğini nasıl anlarsın?

Bankadan içeriye girer girmez şube müdürü ayağa kalkar, bando mızıka eşliğinde.

Nasıl anlarsın bankanın sana önem verdiğini?

ÖĞRENCİ: Konuşmasından anlarım.

BŞ:
Ne derse sana anlarsın?

"Ben sana çok önem veriyorum biliyorsun değil mi?"

Yüzünden mi anlarsın?

Gülücüğünden mi anlarsın?

Sen söylemezsen onlar ne yapacağını bilmez ki.

Önem versinler, müşteri önemlidir bizim için desinler.

Kıymet versinler. Sana nasıl kıymet verebilir bir şube? Hakikaten müşteri de bilmiyor.

Banka öncelik vermeli sana. Bu önceliği aldığınız sıra numaralarında tanıyabiliyor.

Müşteriye verdiği süratli hizmette tanıyor.  

Değer vermeli.

Bizim için çok değerlisiniz demeli ve onu göstermeli.

Değerli olduğunuzu hissetmelisiniz.

Dikkatini vermeli.

Dikkatli davranmak zorunda.

Hesapları yanlış yerlere geçirmemeli ve doğru şeyler yapmalı.

Bilgi vermeli.

Geçen hafta eşim bir banka şubesine gitmiş.

Hesapları müşterek yapın sohbeti başlamış.

Müşterek yapma nedeni de, tasarruf mevduatı sigorta fonu banka batarsa bir şey ödüyor ya, kaç Lira  tavan demiş; personel 50 bin demiş.

Deseydin ki keşke "Git müdüre sor gel" diye bu büyük bir yabancı banka, o bankanın büyük bir şubesi, üstelik İstanbul'da büyük bir şubesi.

"Türkiye'de ki bütün bankalarda ki  toplam paranın  50 Bin Lira" diyormuş.

Halbuki banka başı , kişi başı, 100 buraya, 100 buraya , 100 buraya, Garanti, Yapı Kredi, Akbank üçüne de ayrı ayrı yatırdım.

Bu kadar temel bir şeyi nasıl doğru bilgi verilmiyor.

Ondan sonra etikten bahsediyoruz.

Müşteriyi doğru bilgilendirmek etik kuralların içindeki en önemli madde bu.
Para vermeli.

Kazanç vermeli.

Müşteriye huzur vermeli.

Nasıl vereceği huzur?

Sürekli aramayacağız, masörler.

Bir de göstermeli. Ne göstermeli?

9 şey göstermeli.

Saygı.

Saygı önemli.

Saygının yanında sevgi var.

Bir  dengeyi de aşmayın .

Müşteriyi çok seviyorum şap şup.

Sevgi dediysek o kadar da değil.

İlgi göstermeli.

İhtimam göstermeli.

Hürmet göstermeli.

Müşteriye yol göstermeli.

Tevazu.

Her şeyi ben bilirim olmamalı.

Sabır göstermeli.

Güler yüzlü olmalı ve çabucak sinirlenmemeli.

Herkesin olması gereken etik çantasının içinde bankacıların da bu aletleri olmalı. Pusulayı biliyorsunuz.

Herkesin bir pusulası olmalı.

Bir etik gözlüğü olmalı.

Etik gözlüğü şu demek; alacağınız her kararı almadan önce cebinizden en son etik gözlüğünüzü çıkarıp alacağınız karara bakın etik mi? Değil mi? Diye ondan sonra o kararı alın.

Etik teraziniz olsun.

Artısını, eksisini bir şekilde sağa sola koyup tartın.
Etik düdüğünüz olsun.

Etik düdüğü etik dışı davranışlar  olduğu takdirde müdahale etmek için, oyunu durdurmak için, hakem gibi.

Cezalandırılması gereken varsa cezalandırmak, oyunu doğru yerden başlatmak için  etik düdüğünüz olmalı.

Bir ölçek olarak etik metreniz olmalı.

Ne kadar etik bu yaptığım iş diye.

Adalet olarak bir tokmağınız olmalı.

Bir de vicdanen etik karneniz olmalı.

Benim etik karnem nedir?

Sınıfı geçiyor muyum?

Geçmiyor muyum?

Hep deriz ya yatağa yatığım zaman ne hissediyoruz diye.

Bu etik karneniz sizin kendi kendinize yaptığınız bir  değerlendirmeniz olsun.

Tüm bunları anlattıktan sonra hem Türkiye için, hem de bankalar için nasıl bir son cümle söylemek benim için doğru olabilir diye.

Türkiye'nin etik konusunda TAT'a ihtiyacı var.

Her biri bir kelime.

Türkiye'nin etik konusunda Topyekün Arınmaya ve Temizlenmeye ihtiyacı var.

Benim ,Hocamın, Müdüre Hanım'ın, siyasetin, karayollarının, hastanelerin, sağlık sektörünün.

Maşallah nereye girseniz, biraz etik ile ilgili karıştırsanız, neler çıkıyor.

Anlatıyorlar size bunları.

Biz bunları bir dernek olarak çözemeyiz.

Etik Değerler Merkezi Derneği olarak tek başımıza  çözemeyiz.

Ben böyle bir dernek kurmak istediğim zaman rahmetli Sakıp Sabancı'ya gitmiştim.

Çok hoşuna gitmişti.

"Bülent Bey, çok iyi düşünmüşsün. Nerden buldun bunları?"

Rahmetli motive derdi.

Ben de çok hoşuma gitti herhalde gülmeye başladım.

Ondan sonra öyle bir şey söyledi ki, yüzüm asılmış. 

 "Bülent Bey, sen göle yoğurt mayası çalmaya çıkmışsın.

Yüzüm asıldı.

Baktı ki ben çok üzülüyorum, yine beni motive etmek için sırtımı sıvazladı,

"Merak etme senin mayan tutacakkk tutacakk" dedi.

 Çok önemli iki mesajdı benim için.

Bu göl öyle büyük bir göl ki, ben buraya geldim, etik sohbet yaptım, siz beni dinlediniz, bir dernek kurduk, böyle çözülecek bir iş değil bu.

Bu çok büyük bir iş.

Ama senin mayan tutacak dediğinden algıladığım şuydu; ne kadar çok sayıda insan etik gölüne maya çalarsa işte o zaman tutabilir.

O zaman maya çalanların sayısını milyonlara çıkarmamız lazım ki , ben size aktarıyorum 10 kişiye siz katarın, 20 kişiye siz aktarın, 30 kişiye siz aktarın.

Böyle böyle bizim etik mayamız tutsun.

Son bir etik duası yaparak bitirmek istiyorum.

Bunu yaparken sağ yanıma iki sol yanıma iki  kişi istiyorum.

Benim yazdığım son kitap, "Başardin"adlı bir kitap.

Bu bir başarı hapı kitabı.

Teramisin, Sülfamidin, Aspirin.

Başarının hapı da Başardin.

Bunun içinde bir etik duası yazım kendime, zaman zaman okuyorum.

Etik duamı okurken ben şöyle yapacağım;

Birinci kelimeyi ve en son kelimeyi ben okuyayım, ondan sonraki cümleleri tek tek sizlere okutayım.

BŞ: Allahım,


ÖĞRENCİ:
Doğru yoldan ayrılırken,

ÖĞRENCİ: Başkasının hakkını yemeye çalışırken,

ÖĞRENCİ: Yalan dolanla iş yapmaya başlarken,

ÖĞRENCİ: Canlılara ve çevreme zarar vermek için düzen kurarken,

ÖĞRENCİ: Hak etmediğim lokmayı ağzıma atarken,

ÖĞRENCİ: Ahlak dışı bir davranışa niyetlenirken,

ÖĞRENCİ: Paylaşamayacağım bir zenginliği elde ederken,

ÖĞRENCİ: Adaletsiz kararlar alırken,

ÖĞRENCİ: Beni başarısız kıl,

ÖĞRENCİ: Bu konularda bana başarı yüzü gösterme.

BŞ: Amin. Teşekkürler.

.



.


.



.



.



.



.



.



.


.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org