Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

BÜLENT ŞENVER "İş Hayatıma Londra'da Başladım"
11.10.2017
Okunma Sayısı : 7676
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

BÜLENT ŞENVER "İş Hayatıma Londra'da Başladım"


 izlemek için  

.
.

 dinlemek için 

.
.


Genel Müdürler Kol Kola
.
.
.

HAYATIM Bülent Şenver Anlatıyor

İş Hayatıma Londra'da Başladım

BŞ: Ben iş hayatıma İngiltere'de başladım.

O zaman benim yaptığım meslek Türkiye'de yoktu.

Bağımsız dış denetim mesleği.

Üniversiteyi bitirir bitirmez Londra'da Arthur Andersen şirketine katıldım ve bağımsız dış denetçi olarak göreve başladım.

Türkiye'de büyük şirketler yurt dışından kredi aldıkları zaman kredi şartlarından bir tanesi bağımsız dış denetimden geçmeleri oluyordu.

Arthur Andersen şirketi ekibi ile birlikte Türkiye'ye gelir, 5-10 tane şirketin denetimini yapar, tekrar Londra'ya dönerdik.

Daha sonra Türkiye'de bu işler gelişti, o şirket Türkiye'de bir ofis açtı.

Ofis açtıktan sonra buraya ben transfer oldum ve 11 sene bağımsız dış denetçi olarak "İlişikteki mali tablolar bu şirketin mali durumunu doğru, eksiksiz olarak yansıtıyor" diye raporlar hazırlama görevinde çalıştım.

Ve hep banka işlerini bana verdiler.

Banka işlerinde 26 tane bankayı denetledikten sonra, bir yine bir bankayı ziyarete gittim.

Bankayı ziyarete gittiğimde bankanın genel müdürüne o bankadaki aksaklıkları anlattım.

Beni yarım saat dinledi ve dedi ki:

"Bülent Bey, madem ki siz bu işleri çok iyi biliyorsunuz, bu bankaya gelip bu işleri burada düzeltmek ister misiniz?" dedi.

Bu bir iş teklifiydi.

"Teşekkür ederim , ben bu maksatla buraya gelmemiştim ama bir düşüneyim teklifinizi" dedim.

Hakikaten düşündüm, 11 sene denetçilik yaptıktan sonra artık icraat sorumluluğu alan bir yönetici olmam gerekiyor diye düşünüp o bankaya genel müdür yardımcısı oldum.

2 sene o bankada genel müdür yardımcısı olduktan sonra, beni büyük bir bireysel bankacılıkta yapan bir bankanın genel müdürü yaptılar.

6 senede orada banka genel müdürlüğü yaptım.

Daha sonra 4 sene başka bir bankanın yönetim kurulu başkanlığı görevini sürdürdüm.

Eğitim ile çok ilişkim var.

1984 yılından beri Boğaziçi Üniversitesinde yarı zamanlı bir ders veriyorum.

Adı Bank Management, Banka Yönetimi.

1984'den beri her iki sömestr verdiğim bu dersi hiç bırakmıyorum.

Çok seviyorum.

Gençleri seviyorum.

Paylaşmayı çok seviyorum.

Diyorum ki: "Gençler bizim her şeyimiz, en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkmamız gerekiyor. Gençlerle tecrübelerimizi ve birikimlerimi paylaşalım istiyorum.

Bunu paylaşabilmek maksadıyla www.turklider.org diye bir platform oluşturdum.

Oradaki sloganımızda "Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın" sloganı.

Orada gençlerimiz ile hayta başarılı olmuş kendini belirli bir noktaya getirmiş olan her meslekte her alanda kişiler ile kendi ilişkilerimi kullanarak onların gençlerle tecrübelerini paylaşmalarını sağlamaya gayret sarf ediyorum.

Arthur Andersen'de yaşadığım denetçilik görevi bana olaylara bir şekilde kuşbakışı bakmayı.

Ağaçlar arasında dolaşmayı değil, ormanı görmeyi öğretti.

Değişik disiplinler arasında ilişki kurmayı öğretti.

Finans nedir?

Muhasebe nedir?
Pazarlama nedir?
Yönetim nedir?
Müşteri nedir?
Tedarikçi nedir?

Bunların birbirleri ile olan ilişkileri nelerdir?

Daha doğrusu bir gemiyi yönetebilmek için bir kaptanda bulunması gereken özellikleri bana kazandırdı.

Bir başka özellik de zamana karşı yarışmak, disiplinli çalışmak, verilen bir işi zam
anında bitirebilmek, bilmediğiniz bir konuda çabuk bilgi sahibi olabilmek , o konuda fikir yürütebilmek, başkalarının yaptığı hatayı, eksiklikleri görebilmek, başkalarına stratejik yön verebilmek.

Ne?
Neden?
Niçin?
Kiminle?

Gibi soruları hep düşünüp bunlara cevap bulabilmek gibi bir takım beceriler kazandırdı.

Bankacılık becerisi de bunların üzerine bir şekilde finansmanın nasıl sağlanacağı,

finansın ne demek olduğu, kredi riskinin ne demek olduğu.

Dolayısıyla bankacılıktaki riskleri birer birer öğrenerek sadece hayattaki yaşama riskleri değil, aynı zamanda iş yapmanın risklerinin neler olduğunu .

Bir şirketin ne yaparsa başarılı olabileceğini, ne yaparsa başarısız olabileceğini . Likidite nedeni ile bir şirketin nasıl batabileceğini.

Kur riski nedeni ile bir şirketin nasıl batabileceğini.

Faiz riski ile bir şirketin nasıl boğuşabileceğini , dolayısıyla daha büyük gemileri yönetebilmek maksatlı daha büyük işletmelere ve gruplara yön verebilmek, yol gösterebilmek, maksatlı bir çok beceriyi bana bu iki sektör kazandırmış oldu.

Türklider fikri aslında bir kitap ile başladı.

Bu kitabın adı "Kulağınıza Küpe Olsun" kitabı.

Ben gençlerle tecrübelerimi paylaşmak üzere bir kitap yazayım dedim.

Kitabı yazmaya başladım.

Kitabı yazarken zaman zaman TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantılarına katıldığımda orada işadamlarına bahsediyordum.

Bir ara rahmetli Sakıp Sabancı yanıma geldi.

"Ne yapıyorsun Bülent şu aralar?" dedi.

"Bir kitap yazıyorum" dedim.

Anlattım ona kitabı.

Çok hoşuna gitti.

İnsanları motive eden bir karakteri vardı.

"Bülent Bey ne iyi yapıyorsun" dedi.

Baktım ki çok hoşuna gitti, dedim ki:

"Sizden de bazı öğütler bu kitabın içine koymayı çok isterim."

"Tabii ki koy" dedi.

Ofisime döndüm ona bir mektup yazdım, "Gençlere yap ve yapma diyebileceğiniz neler var?

"Hazır böyle bir imkanı bulmuşken bir soru daha sordum. Hayatta hoşunuza giden güzel sözler, atasözleri varsa bizimle paylaşır mısınız?

Üçüncü soru da bizimle paylaşabileceğiniz bir fıkranız veya bir anınız var mı?

Onu da bana gönderin. Mektubu gönderdim, 10-15 gün sonra bana cevap vermiş.

Cevapları aldıktan sonra bu kitabın seyri değişti, yönü değişti.

"Ben kendime dedim ki:

"Ben sadece Sakıp Sabancı'yı tanımıyorum ki. Vehbi Koç'u da tanıyorum, Rahmi Koç'u da tanıyorum, başkaişadamlarını da tanıyorum. Niçin benzer şeyi diğerleri ile yapmamayım"

deyip onlara da o soruları gönderdim.

Hakikaten birikmeye başladı elimde onların gönderdiği cevaplar.

Kitabın ön bölümüne gençler ile paylaşmak istediğim konuları koydum.

Onlara hayta başarılı olabilmeleri için 25 tane altın öğüt , 25 altın anahtar yazım.

Daha sonra da işadamlarımızın bana gönderdikleri, değerli tecrübelerini de o kitabın arkasına onların isimleriyle yerleştirdim.

Bu şekilde "Kulağınıza Küpe Olsun" kitabı doğmuş oldu.

Daha sonra gördüm ki Türkiye'de fazla kitap okunmuyor.

O kitaplar 6-7 bin satılıyor. Gençlerinde bu bilgileri paylaşma ihtiyacı var.

Gençler nerede çok sık dolaşıyorlar diye araştırınca web ortamında, internet ortamında çok sık dolaştıklarını gördüm.

O zaman bu tecrübeleri o web'e aktaralım.

İlk önce web'in adı kulaginizakupeolsun.com olacaktı.

O şeklide yola çıktık.

Daha sonra aklıma, ben niçin sadece bunu bir kitap ile ilişkili tutayım.

Aslında benim yapmaya çalıştığım Türkiye'ye genç liderler yetiştirebilmek için katkıda bulunmak.

Türkiye'nin genç liderlere ihtiyacı var.

Her alanda, her konuda genç lider yetiştirmeliyiz.

Genç liderleri yetiştirmek de bizlerin sorumluluğu.

Gençlerin önünü açmalıyız.

Gençlerle tecrübelerimizi paylaşmalıyız.

Gençlere el vermeliyiz.

Bunu yapabilmek maksadıyla o zaman , madem ki bir liderlik konusu var, bir Türklük konusu var, bu turklider olsun.

Bir kar amacı gütmediği için de org olsun.

Turklider.org bir Sosyal sorumluluk projesidir.

Hiçbir kar amacı yoktur.

Herkes katkılarını belirli bir menfaat beklemeden, belirli bir karşılık beklemeden yapar.

O nedenle de turklider benim önce çevremdeki öğrencilerim ile başladı izlenmeye ve kulaktan kulağa yayılarak, fazla reklamını yapmak ihtiyacımız da olmadı, belirli bir noktaya geldi.

Ben ilk bu projeye başladığımda diyorlardı ki:

"Bülent Bey güncellenmeyen şeyler, bu konularda etkinliğini kaybeder. İyi güncelleme yapmıyorsanız ilgi kaybolur" dedi.

Ben bu sitede gördüm ki, bu site bir şarap gibi site.

Tam tersi yıllandıkça değeri artıyor.

Allah hepimize geçinden versin, bir iş adamımızı kaybettiğimiz zaman , en son rahmetli Fuat Süren Bey'i kaybettik, onun sesi orada, resmi orada, videosu orada.

Benimle yaptığı söyleşi orada, gençlerle paylaştığı bilgiler orada.

Dolayısıyla bence orası tecrübeli insanların tecrübe paylaştıkları bir arşiv haline gelmeye başladı.

Tabii benim çok özel zamanımı alıyor.

Ben uğraşmasam, ben onun liderliğini yapmasam, bu şekilde gelişemez.

Gece yarısı bazen 3 'de kalkıp aklıma bir fikir geliyor, onu hemen bilgisayarıma aktarıyorum.

Hanım bağırıyor;

" Ne yapıyorsun, yetmedi mi bu turklider" diyor.

Ben diyorum ki bu bir hobi.

Herkesin sosyal sorumluluk olarak yapması gereken bazı görevler var.

Bazı insanlar bu görevleri kültür amaçlı kullanıyor, bazısı müzik ile, bazısı eğitime katkıda bulunarak, ben de gençlerle tecrübe paylaşma konusunda sosyal sorumluluk projesi görevimi yerine getiriyorum.

Ben kendime göre bütün o söylenen, bütün yaşanan tecrübelerden ortaya çıkan, onların ifadelerine de baktıktan sonra, kendi tecrübelerimi de buna ilave ettikten sonra şöyle bir model kendi aklımda kurdum.

Gençlere diyorum ki:

"Gençler, hayatta başarılı olabilmeniz için KİM geliştirmeniz lazım.

K, İ,M.

Bunların her biri bir baş harf.

Önce K geliştirin.

K:
Kendinizi geliştirin.

Kendisini geliştiremeyen insan hiç şekilde hayatta başarılı olamıyor.

Kendinizi geliştirmeniz gerekiyor.

Hangi konuda çalışacaksanız çalışın , kendinizi geliştirin.

İ:
İlişkilerinizi geliştirn.

Kendi çok gelişmiş ama ilişkileri gelişmemiş, ilişkilerinizi geliştiremediyseniz hayatta başarılı olamıyorsunuz.

İlişki geliştirmek çok önemli.

Bu ilişkileri genç yaşlarda geliştirmeye başlayın ve sonra daha da büyüteceksiniz.

O ilişkiler günün birinde size bir fayda olarak geri dönecek.

O ilişkilere ileri de ihtiyacınız olacak.

M:
Mesleğinizi geliştirin.

Kendini geliştirmiş bir insan, ilişkilerini geliştirmiş bir insan ama içinde bulunduğu mesleği kendi kendine geliştiremiyor ise sonunda başarılı olamıyor.

O nedenle hangi mesleği yaparsanız yapın, mesleğinizde en iyi olmak için kendinizi meslek konusunda kendinizi geliştirmeniz lazım.

Artık uluslararası boyutlarda bu mesleği düşünüp, uluslar arası boyutlarda o meslekte nasıl iyi olurum diye düşünerek adımlar atmanız lazım diyorum.

Daha sonra KİM'i geliştirmek de insana yetmiyor.

VRZ
ayarı yapmanız lazım.

Onu anlatırken kolay hatırlansın diye kendinizi revize edin diyorum.

V:
Vücudunuzu sağlığını yerinde tutmanız son derece önemli.

Birçok yatırım yapıyorsunuz kendinize.

Aileleriniz gençlere bir çok yatırım yapıyor.

Sağlıklı olduğunuz sürece onların bir anlamı oluyor.

Sağlığınızı kaybettiğiniz anda onların hiçbir anlamı kalmıyor.

O nedenle vücut sağlığınız önemli. Düşünün bugün vücudunuz için ne yaptınız?

Bazı konferanslarda önde oturanlara soruyorum: "Bugün ciğerlerin için ne yaptın?" "Temiz hava aldım" diyor.

Diğerine soruyorum:

"Böbreğin için ne yaptın?"

"Çok su içtim" diyor.

Arkada birine soruyorum "Sen bugün pankras'ın için ne yaptın?" diyorum.

Cevap veremiyor.

"Ne yapılır ki?" diyor.

Her organımız için bir şeyler yapmamız gerekiyor. Vücudumuzu sağlıklı tutalım.

R:
Ruhunuzu geliştirn.

Ruh sağlığı.

Vücut sağlığı yerinde fakat ruh sağlığı bozuk ise yine sağlıklı olamıyorsunuz.

O nedenle ruhunuzu sağlıklı tutmak için muhakkak bir şeyler yapın.

Çaba sarf edin diyorum.

Nasıl yaparız? Diye sorduklarında.

Ben şöyle kolay bir yöntemini buldum.

Ben ruhumu sağlıklı tutmak için duygularımı çalıştırmaya, duygularımla bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

Beş tane duyu organımız var.

Bir tanesi koklamaksa, bir tanesi duymaksa, bunları çalıştırarak kendi ruhumu tatmin etmeye çalışıyorum.

Ruh sağlığımı böyle temin edebiliyorum.

Koklamak.

Ben bugün kızımı koklamak istiyorum. Üniversite 2'ye gidiyor.

O yaşlarda fazla koklayamıyorsun, yanına yaklaştırmıyor.

Ama ben koklamak istiyorum deyince, yastığını alıyorum, yastığını koklayacağım.

Ve ondan sonra soruyorum, "Siz isteyerek ve bilinçli bir şey kokladınız mı?"

Yoksa burnunuzun yanından geçen şeyleri mi kokluyorsunuz.

Koklamak zorunda mı kalıyorsunuz?

İstediğiniz için mi bir şeyleri kokluyorsunuz.

Bir köpek sesi duymak istiyorum.

Hiç duymak istediğiniz bir ses oldu mu?

O sesi aradınız mı hiç?

O sesi arayıp da bulduğunuz zaman onun huzurunu hissettiniz mi?

Beş duyunuz ile ilgili bunu düşünün diyorum.

Ben bugün ellemek istiyorum deyin, ne ellemek istiyorsanız.

Gençler bunu duyunca çok gülüyorlar.

Z: Zekanızı geliştirin.

Zekanızı da bir şekilde geliştirmeniz gerekiyor.

Zeka çok önemli. Z

eki insanlar gerekiyor Türkiye'ye.

Hangi meslekte olursanız olun. Zekanızı kullanmayı bilmeniz gerekiyor.

KİM geliştirdiniz, Revize ayarınızı yaptınız.

Bu da yetmiyor hayatta çocuklar diyorum.

Size bir SES gerekiyor.

SES getirecek şekilde yapmanız lazım.

Eğer bunu SES ile yapıştıramazsanız Kim de dağılıyor,

VRZ'de dağılıyor.

S:
Sevgi ile yapıştırmak.

Hayta sevgisi olmayan, sevgi görüşü, sevgi duygusu olmayan insanlarda bu bahsettiğim KİM ve VRZ boşa gitmiş emekler haline geliyor.

Hayatınızın içinde muhakkak sevgi olsun.

Sevgiyi geniş düşünün diyorum.

Sevmek deyince gençler olarak hemen aklınıza bir kız arkadaşınız gelmesin.

O da gelsin tabii ama değişik değişik şeyleri sevmek var.

Vatanı sevmek, aileyi sevmek, kızını sevmek, sevginiz olsun.

E:
Etik.

Etik değer hayatınızın içinde etik , ahlak kuralları yoksa, değerleri yoksa, bunlara sahip çıkarak yaşamıyorsanız bir şekilde yaptığınız işler boşa gidiyor ve yaptığınız şeylerde başarılı olamıyorsunuz.

Uzun vadeli başarı için etik olmanız gerekiyor.

Etik değerlerinizin olması gerekiyor ve bu etik değerlere sahip çıkmanız gerekiyor.

S:
Sorumluluk.

Sorumlu bir kişiliğinizi de buna katarsanız sevginiz, etik ve sorumluluk ile birlikte saygıyı da ilave ettiğiniz takdirde bu formül sizi hayatta başarıya götürecek güzel bir formüldür.

Bunu uygulayın.

Liderler doğuştan mı lider doğarlar, yoksa sonradan lider olunabilir mi? Diyorum ki ben, sonradan da lider olunabilir, doğuştan da lider olunabilir.

Bu lideri ne olarak tanımladığınız ile ilişkili.

Eğer siz bir örnek olarak Atatürk'ü ele aldıysanız, ona ben lider diyorum derseniz o zaman cevabınız doğuştan olur.

Ama herkes Atatürk gibi bir lider olmaz ki. Her alanda, her konuda liderlik yapılabilir.

Her mesleğin lideri olabilir.

Bir kasap bile lider olabilir.

Lider tanımınızı daima ileriyi görebilen, vizyon sahibi , yaptığı işi iyi yapan, düzgün yapan, daima etrafındakileri motive eden, daima önde gidebilen,düşündüğünü uygulamaya koyan, daima konuların gerisinde değil, ilerisinde hareket edebilen, gündemi kendi yaratan, gündemi kendi takip eden, dünya görüşü olan, yeniliklere çabuk ayak uydurabilen, insan ilişkileri gelişmiş, bu şekilde bir tanım yapmaya çalışırsanız, o zaman bu tip ilişkilere siz kendi bulunduğunuz çevre içerisinde eğitim vasıtasıyla kendinizi geliştirerek , bir lider yaratabilirsiniz.

Bu konuda cevabımızı verirsek, daha sonradan önemli liderlik vasıflarını siz kendiniz kazanabilirsiniz.

Zor olabilir, kolay olmayabilir.

Allahın insana verdiği özel kabiliyetler var.

O kişi efor sarf etmeden öyle davranabilir. Bir başka kişi o davranışlar için efor sarf etmek zorunda kalabilir.

O eforu sarf ederken yorulur ama doğuştan kabiliyeti olan zaten hemen oynamaya başlar. İçinden geliyordur bunu yapmak.

Diğeri biliyordur ki eksik bir tarafı vardır, telafi etmek için özen göstermesi gerekir, enerji harcamak zorundadır.

O nedenle gençlere verdiğim tavsiyelerde "Siz de lider olabilirsiniz, herkes lider olabilir. Evde duran bir hanım bile ev içinde lider olabilir.

Evinin lideri olabilir.

Okulunun lideri olabilir.

Ötekisi kasap dükkanının lideri olabilir.

Ne kadar bu liderler çoğalırsa o toplum o kadar hızlı ilerliyor, bu liderlerden o ülkede o kadar çok olursa o ülke refaha daha kısa sürede ulaşıyor.

İnsanları siz önde gitmek, lider olmak, iş bitirmek, iş yapmak konularında önlerine engeller dizerseniz, insanları sadece itaat etmeye zorlarsanız, soru sormayı engellerseniz, düşünmeyi engellerseniz, o gibi kültürlerde de ezberci eğitim ortaya çıkıyor.

Ezberci eğitimde hiçbir şeyi sorgulamadan, sadece test usulü aşağıdakilerden hangisi doğrudur usulü, bir de kutu açmak, bana 10 çıktı, bana 5 çıktı usulü bir liderlik modeli gündeme çıkıyor.

Bence o sakıncalı.

Onu eğlence diye yapalım. Eğlence kısmımızı hayatta belirli bir yüzdeye çıkarmayalım.

Liderlik vasıflarımızı geliştirecek şekilde gençlerimize yol gösterelim.

Türkiye'de kendi konularında, ben lideri arkasında milyonlarca insan sürüklesin diye bakmıyorum.

Kendi konusunda doğru yapan, iyi yapan, kendisini geliştiren, biraz önce bahsetmiş olduğum, liderlik tanımlarında şunu söylemek lazım; her mesleğin kendine göre, ben birkaç isim belirtmeyeyim, benim Kulağınıza Küpe Olsun kitabımı alıp, içerisindeki içerik listesinde ki kişilere baksalar gençlerimiz, gençlere mektup kitabımdaki isimlere baksalar bir kitaba sığabilecek az kişi ismi olabiliyor.

Yaklaşık 150 kişiye yakın kişi ismini Kulağınıza Küpe Olsun da tecrübelerini paylaştık.

Yaklaşık 50'ye yakını da Gençlere Mektup da paylaştık.

Dolayısıyla bence gençlerimizin muhakkak kendilerine bir örnek seçmeleri onlar için faydalı oluyor. Nasıl birisini kendisine örnek seçiyor.

Bankacılık konusunda diyorsa ki "Ben Bülent Şenver Bey'i takdir ediyorum.

Bu konuda kendisini duayen kabul ediyorum.

" O zaman beni örnek alsın ve beni incelemeye başlasın.

Ben neler yapıyorum, neler yapmıyorum.

Neyi iyi yapıyorum, neyi kötü yapıyorum.

Ona da KUZİT analizi diyorum ben.

KUZİT Analizi yapın gençlerimiz.

Kuvvetli noktalarınızı belirleyin.

Hangi konularda güçlü ve kuvvetlisiniz.

Ondan sonra zayıf noktalarınızı belirleyin.

Sizi bekleyen imkanlarınızı belirleyin.

Sizi tehdit eden unsurları belirleyin.

Bunları belirledikten sonra da kuvvetli noktalarınızı her yerde kullanmaya çalışın.

Zayıf noktalarınızı kontrol altında tutmaya çalışın.

Zayıf noktalarınızla savaşa girmeyin.

Zayıf noktalarınızla rekabete girmeyin.

Onları kontrol altına almaya çalışın.

Zayıf noktalarınızı geliştirebilirseniz tabii ki geliştirin.

Ama bazen olmuyor.

Zayıf noktalar ne kadar gelişse de zayıf kalabiliyor.

O nedenle onları kontrol altında tutun.

İmkanlarınız varsa değerlendirin.

Ne güzel imkan vermiş sana toplum, o imkanı değerlendir.

Ailen sana bir imkan vermiş o imkanı değerlendir.

Patronun sana bir imkan verdiyse o imkanı değerlendir.

İmkanlar insanların önünden sinema şeridi gibi hayat içerisinde gelir geçer.

Başarılı insanlar o imkanı görür ve hemen kendisine çekip alabilir.

Başarısızım diyen insanlar ise o imkanlar geçmediği için değil önünden, geçer de o onun imkan olduğunu ya fark edemez, veya fark eder ama bir türlü elini uzatıp kendisine alamaz.

Veya elini uzatır alır ama kısa sürede elinden düşürür, o imkanı elinden kaçırır.

O nedenle imkanları da yakalıyor olmak gerekir.

Vücut dili, liderler için önemli midir?

Önemlidir. Hele hele bazı kültürlerde vücut dili daha ön plana çıkıyor.

Türk halkına baktığımız zaman Türk halkı vücut dilini birazcık önemsiyor.

Liderler aslında samimi insanlar olmak zorunda.

Samimiyet çok önemli.

Yalan dolandan uzak, yapmacıktan uzak.

İş olsun diye bir işi yapmak değil, içinden geliyor diye bir işi yapıyorsan o lider o yaptığı işte başarılı oluyor.

O nedenle ben hep gençlere diyorum ki "Lütfen gençler, sevdiğiniz işi yapın. Bir insan sevmediği işe soyunduğu zaman içinden gelerek yapmıyor.

Zorlama ile yapıyor ve o zaman başarı elde edilemiyor.

Vücut diline de baktığımızda eğer bir lider samimi davranıyorsa, o samimiyetinin sonucunda zaten karşı tarafla kurduğu iletişimde bakıyorsunuz önce el sıkmak ile başlıyor, bizim kültürümüzde öpüşüyorsunuz, arkasını sıvazlamak var, kolunu tutmak var.

Rahmetli Sakıp Sabancı'yı hatırlarım, her toplantıda beni gördüğünde koluma girerdi.

Benim koluma girmekle onun bana verdiği o duyguyu düşünün.

Herhalde farkındaydı o.

Yan yana yürüyoruz koridorda, toplantıya gireceğiz, yan yana yürürken koluma giriyor.

Koluna girip yürüdüğünüz andaki o kurduğunuz ilişkiyi düşünün.

O anda bir şekilde o insan ile birlikte daha samimi hale geliyorsunuz.

Onu daha canı gönülden dinliyorsunuz.

Ona karşı duyduğunuz sevgi, sempati, duygu ilişkisi daha yüksek seviyelere çıkıyor. Ama bunu samimi yaptığı için ben onu hissediyorum.

Eğer hissetsem ki suni sarıldı bu bana, bir menfaati var da sarıldı, yoksa her zaman sarılmaz.

Bu yapmacıklığı hissedersem, çok kötü olur.

Tam tersi bir sonuç elde ederiz.

O nedenle içinizden geldiği şekilde.

Bizim insanlarımız bazen içinde geldiğini göstermekten de korkuyorlar.

Ama ben iyi liderlerde de şunu görüyorum; içinden geleni gayet samimi, mütevazi bir şekilde karşı tarafa aktarıyor.

Övmesi gereken bir şey varsa övüyor.

"Ali Bey, bugün saçınız ne güzel olmuş."

Bir şey söylüyor size.

Diğeri çekiniyor, söylemiyor.

Asansöre biniyorsunuz, birbirine günaydın diyen insan göremiyorsunuz.

Herkes kasılıyor.

Ne olur günaydın desen.

İyi günler desen.

O anda kuracağın o ilişki bir şekilde sana zararı değil, faydası olur.

Tabii ki bunu kıvamında ve yerinde yapmak lazım. Sakın gençlerimiz benden bu bilgiyi aldıktan sonra her önüne geleni öpmesinler.

Her şeyi kıvamında yapmayı da onlara öneriyorum.

Terazinin iki kefesinde bir tanesi aşırı uçtur.

Siyah da aşırı bir uç renk, bembeyaz da aşırı bir renk.

İkisinin ortasında griliği her zaman yakalamak gerekiyor.

Alkol kullanıyorsan yerinde kullan.

Çok neşeli bir insansan neşenin sınırı var.

Üzüntünün sınırı var.

Üzüntü de gerekiyor insan hayatında, neşe de gerekiyor.

Üzüntünün aşırısı da zarar, sıkıntının aşırısı da zarar, neşenin aşırısı zarar. Her şeyin kararını bulmak önemli.

Her yaşta bu karar değişiyor.

20 yaşın neşe kararı farklıdır, 50 yaşın neşe kararı farklıdır, 80 yaşın neşe kararı farklıdır.

Unutmayalım, gençler bizim her şeyimiz, en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

 

 


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org