Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

OKAN ÜNİVERSİTESİ Girişimcilik Dersi Konuğu Bülent Şenver
28.02.2018
Okunma Sayısı : 9812
Oy Sayısı : 16
Değerlendirme : 5
Popülarite : 6,02
Verdiğiniz Puan :
 

 

OKAN ÜNİVERSİTESİ Girişimcilik Dersi Konuğu Bülent Şenver

.
.

 izlemek için

.
.

 dinlemek için 

.
.

OKAN ÜNİVERSİTESİ Girişimcilik Dersi Konuğu Bülent Şenver

.
.



.



.



.

OKAN ÜNİVERSİTESİ Bülent Şenver Konuşması


Deşifresi

Bülent Şenver (BŞ)

Mehmet Kabasakal (MK)

MK: Bugün finans sektöründen değerli bir konuğumuz var. Kendisi çok yönlü bir arkadaşımız, benim de üniversiteden arkadaşım. Sayın Bülent Şenver. Türklider Merkezi Kurucu Genel Başkanı. Kısaca kendisini tanıtayım, sonra sözü kendisine bırakacağım.

Darüşşafaka Lisesi'ni bitirdikten sonra Robert Koleji Yüksek Okuluna girdi. Bizim dönemimizde Robert Koleji, Özel Kültür Üniversitesi oldu, Boğaziçi Üniversitesi dönüştü.

O okulun idari bilimler fakültesinden , muhasebe ve finans bölümünden mezun oldu Sayın Bülent Şenver. İş Hayatına Arthur Andersen şirketinin Londra ofisinde başladı.

Bağımsız denetçi olarak çalıştığı bu şirketin İstanbul Ofisi açılınca oraya tayin oldu ve orada 11 yıl görev yaptı.

Bu görevin ardından 1985'de Arthur Andersen dan ayrıldı, sizin bilmediğiniz ama annelerinizin, babalarınızın çok iyi bileceği , bir dönem uluslararası ticaret ile Türkiye'nin en önder bankalarından biri olan İnterbank'ın Genel Müdür Yardımcısı oldu.

Bu süreçte 20'yi aşın bankada görevde yaptı. T.C. Merkez Bankası için alıştırmalar yaptı, raporlar hazırladı. Muhasebe Uzmanları Derneği Üyesi oldu, Serbest Mali Müşavir sertifikası aldı .1987 yılında Pamukbank, şuanda böyle bir bankamız yok ama Pamukbank'ın Genel Müdürü oldu.

O zaman Türkiye'nin büyük bankalarından biriydi. 1987 ve 1993 yılları arasında bu bankayı yönetti ve bankada birçok yeniliğe imza attı. Bankalar Birliği eğitim programı çerçevesinde 1983-2000 yılları arasında 17 yıl konferans ve seminerler verdi. Banka Mali Tabloları nasıl analiz edilir? diye bir kitabı da var.

Aslında çok kitabı var ama bu sektör ile ilgili. Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesinde yarı zamanlı olarak ders vermekte. Kendisi şuanda çeşitli banka ve şirketlere stratejik yönetim danışmanı olarak hizmet veriyor.

Şimdi birçok konuğumuzda hatırlayacaksınız, iş hayatında etkili insanların çeşitli meslek kuruluşları ,sivil toplum kuruluşları ile ilgili ilgisi oluyor.

Bazılarında kurucu görevleri de oluyor. Bülent Şenver'in de Amerikan İşadamları Derneği'nde Genel Başkanlığı var. Amerikan Ticaret Odaları Avrupa Konseyi Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulunmuş. TÜSİAD Üyesi, Türkiye Etik Değerler Derneği Vakfı ve Etik Değerler Merkezi Derneği'ni kurdu. Şimdi de Herkese Kitap Vakfı'nın Kurucusu .

Bu yaptıklarından dolayı doğal olarak birçok ödül aldı. En önemlileri Türk Basın Birliği'nin 1987'de verdiği yılın bankacısı ödülü. Kapital Dergisi'nin 1990 ve 1991 yıllarında iki yıl üst üste yılın bankacısı ödülünü aldı.

Cosmopolitan Dergisi'nin 1990 yılında "Yılın Adamı" ödülün aldı.

Kendisi evli ve iki çocuk babası. Şimdi konuğumuzu davet ediyorum.

BŞ:
Teşekkür ederim beni davet ettiğin için. Buraya gelirken Mehmet bana dedi ki: Ben sordum nasıl bir sunum yapayım diye.

"İlk önce kendinden bahset, geçmişinden bahset dedi."

Ne kadar geçmişten, sünnetten başlayayım mı?" dedim.

"Yok yok o kadar geriye gitme "dedi.

Ben bu kadar değerli, enerjik gençleri bir arada gördüğümde dayanamıyorum, konuşmama başlamadan önce hepsinin elini teker teker sıkmak istiyorum.

Ondan sonra konuşmama başlayayım diyorum.

Bütün hepinizin elini sıktıktan sonra konuşma bitti. Onun yerine elimi kaldırayım, sizde kaldırın, hissettiniz mi.

Bir de böyle bir kağıt getirdim yanıma ileride bazı paylaşım yaptığım zaman bu paylaşımları size iletebileyim diye. Buraya şahsi mail adreslerini yazarsanız, yanında da kalem getirdim.

Öğrencilerin neyi olmaz? Kalemi olmaz.

Bu resimde beni bulabildiniz mi?

Saçlar farklı değil mi?

O zamanlar Amerikan modası vardı.

Dikiyorduk bir de dümdüz havaalanı gibi yapıyorduk.

Çok modaydı o saçlar. Bunu niye gösterdim?

Ben Darüşşafakaya girdim, çünkü ben 6 yaşımdayken babam ölmüştü. Darüşşafaka bize aile oldu.

İyi ki girmişim. Ondan sonraki hayatım Darüşşafaka'nın verdiği o disiplin ile, vermiş olduğu değerler ile sürdü..

Okulda çok hareketli bir insandım. Bu bir tanesi.

Okul takımında olmak. Basket takımında olmak. Kaleciydim.

Ters parende atabilen tek öğrenciydim.

Her şeye erişmeye çalışırdım.

Erişmeye çalıştığım şeylerden bir tanesi de folklordu.

Bu hangi ekip? Bitlis. Sadece Bitlis oynamadım.

Erzurum, Bitlis, Kars, Atabarı, çok şeyler oynadım.

Müzik. Bu orkestramızın adı "Ateş Altısı"

Fuarlara gider ve bayağı çalardık, insanları eğlendirmek üzere. Ben org çalardım.

Maalesef ikisi rahmetli oldu.

Bunları niye gösteriyorum?

O zamandan beri hareket, enerji, değişik işler yapmak.

Birisi basketçi olur, basketçi kalır, emekli olur.

Şunu söyleyebilirsiniz "Belirli bir yolda en tepeye çıkmak için hep aynı şeyi mi yapmak lazım?"

Belki bu yaşlarda denemek lazım, hangisinde daha iyisin.

Ne kadar çok deneme yaparsanız o kadar ileriye yönelik çok başarılı olacağınız şeyi keşif imkanına kavuşuyorsunuz.

Bu da bizim lise de son yıl yaptığımız bir tiyatro eseri.

Her yıl bir tiyatro sahnelenir.

Bizim okulumuzda o zamanlar hiç kız yoktu. Şimdi almaya başladılar. Hocamız bize içinde hiç kız olmayan eserler arardı.

Bozuk Düzen eseri , onu sahneye koydular, ona da kız lazım, Darüşşafaka 'ya kardeş okul İstanbul Kız Lisesi'nden aldılar.

Burada gördüğünüz kızlar da oradan geldiler.

Ben de baş aktör.

Baş aktör olarak gece hayatında çalışan bir kadını bu hayattan kurtararak onunla evlenmeye çalışan ve sonunda evlenen bir baş aktör.

Bu kızın adı Hülya. Şimdi soyadı Şenver.

Böyle hareketli bir lise hayatından sonra , Boğaziçi Üniversitesi bayağı zor bir üniversite. Orada okurken derslerde iyi not almak , çalışıyorum ama bir taraftan da Hülya var.

Girdiğimiz yıl üniversiteye nişanlandık. Son yıllarda ben okulda pek kalmazdım dersten sonra. Ders biter hemen koşa koşa Taksim'e giderdim.

Niye gidiyordum Taksim'e?

Evet Hülya ile buluşmaya.

Bir gün okuldan çıktım geç kalıyorum Hülya'ya, koşarken bilboard da bir şey asılı "Arthur Andersen okulumuza gelecek. Beş kişiyi Londra'ya götürecek.

Müracaat etmek isteyenler Arman Manukyan Hoca dan form doldursun.

" Hülya'ya da geç kalıyorum. Arthur mu? Hülya mı? Boşver Hülya'yı Arthur" dedim.

Hayatımı değiştirdim ben.

Formu doldurdum. Formu doldurduktan sonra koşa koşa Taksim'e gittim.

Hülya kızmış. "Nerede kaldın?"

"Arthur Andersen" diyorum.

Kimse bilmiyor o zaman ben bile bilmiyordum.

"Banane Arthur Andersen'dan"

Ve dört hafta sonra mektup geldi Arthur Andersen'dan.

Kabul edildiniz.

Ama nasıl kabul edildim, önce mülakata gelecekler.

30 öğrenci mülakata kabul edildik.

Mülakat zamanı geldiler okula .

Çok iyi hatırlıyorum , uzun boylu birisi İngiliz yeleği giyiyor.

Elinde şemsiye.

Biz sıra olduk, mülakattan çıkan herkese soruyoruz, sana ne sordu?

Sana ne sordu?

Ortak soruları bulmaya çalışıyoruz.

Ben baktım bir tane ortak soru var , herkese sormuş, "Niçin Arthur Andersen?"

Herkes "Arthur çok iyi bir şirket olduğu için,disiplinlidir " gibi şeyler söylediler.

Sıra bana geldi ben de girdim içeriye.

Bazı şeyler sordu, ondan sonra Niçin Arthur Andersen?" diye sordu bana .

Aynı size anlattığım gibi onlara da anlattım.

Adam gülmeye başladı.

Bana bir kabul yazısı geldi Londra'dan.

Derslerim iyiydi, Arman Manukyan Hoca'nın tavsiyesi vardı ama herhalde samimiyetin de içten davranışın da, gösteriş yapmamın da, olduğun gibi görünmenin de, belirli bir pozitif yanı var hayatta. "Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol" sözü .

Ben Arthur Andersen'e girdim.

Mezuniyet oldu. Kepler atıldı.

3-4 gün sonra ben gideceğim.

Hülya ne oldu?

Hülya burada kaldı.

Niye burada biliyor musunuz?

Maaşım 96 sterlin, ev kirası 125 sterlin.

Nasıl götürüsün, sen kal burada dedim.

Ama gitmeden Hülya'ya bir iyilik yaptım.

Nikah Yaptım.

Bir gecelik balayımız oldu Tarabya Otelde.

Arthur Andersen'de 11 sene .

Yaptığımız iş şu; şirketlerin mali tablolarını almak.

Bilanço, gelir tablosu, nakit akım tablosu, özkaynak hareket tablosu.

Bunları uluslararası denetim standartlarına göre denetlemek, muhasebe prensipleri ve raporlama prensiplerine göre doğru mu değil mi? Uygun mu değil mi ? diye bakmak.

Ona göre raporumun kanaat bölümüne "Bir Arthur Andersen olarak ABC şirketinin mali tablolarını şu tarihte denetim standartlarına göre inceledik. Kanaatimize göre bu bankanın durumu gayet iyi gösteriyor" deyip imzalıyorduk. 11 sene bunu yaptık.

Bir bankaya gittim, raporu vermeden önce o bankanın genel müdürüne gidip anlatırız , Haberin olsun böyle bir rapor vereceğim diye anlatırdık.

Çünkü o kanaat bölümünde bazen kötü kanaatte söylüyorduk. Deriz ki: Bu bankanın batmış kredileri var.

Karşılık ayırmamış, ayırsaydı bankanın karı şu kadar düşerdi gibi. Anlattım, anlattım, adam 20 dakika beni dinledi, hiçbir şey söylemedi.

Dinledikten sonra "Bülent Bey, siz bu işi çok iyi biliyorsunuz ama masanın bu tarafında oturup bu işleri söylemek çok kolay , masanın bu tarafında bunları icraat etmek o kadar kolay değildir" dedi.

"Ben görevimi yapıyorum" dedim. Sonraki sorusu bana bir kariyer değişikliği sorusuydu.

"Madem bu işi çok iyi biliyorsunuz, masanın bu tarafından, bu tarafına geçip bu bankada bu işleri düzeltmek ister misiniz?" dedi.

Bu bir iş teklifiydi.

"Çok teşekkür ederim beni düşündüğünüz için , ben bu maksatla gelmedim, bir düşüneyim" dedim.

Çıktıktan sonra asansörde düşünmeye başladım masanın o tarafı, bu tarafı.

O tarihe kadar masanın kaç tarafı var hiç düşünmemiştim.

Düşündükçe ben 11 sene masanın ukalalık tarafındayım, bakıyorum uluslar arası muhasebe prensiplerini okuyorum, okuyorum, sana bakıyorum buluyorum bir şey veriyorum.

Öteki tarafı dediği yönetici sorumluluğu almamışım.

Yönetici kararları almak için , her kararın artısı da vardır, eksisi de vardır, bu kararları iki tarafa koyacaksınız, ondan sonra bir karar alacaksınız, o kararın da sorumluluğunu alacaksınız. Bunu yapmamışım ben.

Çok önemli bir karar , tam o sene partner yapıyorlar beni Arthur Andersen'de.

Partner yapıldığınız zaman size şirketin hisse senedi veriyorlar, geliriniz artıyor, hem parasal rahatlık, hem de çalışma rahatlığınız artıyor.

Çok önemli bir karar. Hülya'ya sordum.

"Hülya istifa edip, bu bankaya genel müdür yardımcısı olayım mı?" dedim.

Hülya bana ne demiştir?

Dedi ki: "Bugüne kadar kariyerin ile ilgili bütün doğru kararları sen aldın, sen ne karar alırsan doğru alacağına eminim. Aldığın karar ne olursa olsun, ben senin her zaman arkandayım" dedi.

Tamam dedim ayrıldım ve ilk defa bir yönetim sorumluluğu almaya başladım.

Aradan iki yıl geçti o genel müdür beni aradı.

"Bülent Bey, yarın saat 3'de Mehmet Emin Karamehmet sizi görmek istiyor. Gider misin?" dedi.

"Giderim" dedim.

Ertesi gün saat 3'de gittim, odasının kapısını çaldım, kapıyı bir açtım, masa. Ben bu masaları biliyorum dedim.

Oturdum yanına.

Çok az konuşan birisidir.

Mehmet Emin Karamehmet'i hiç duygunuz mu?

Turkcell'in sahibi. Eskiden üç tane bankası vardı. Yapı Kredi, İnterbank, Pamukbank.

"Yarın saat 4'de Yönetim Kurulu yapıyoruz. Eğer gelirseniz sizi bankanın yeni genel müdürü olarak önermek istiyorum" dedi.

Hemen geliyorum dedim.

Ertesi gün gittim, gündem maddesi bana geldi, içeriye aldılar.

Yönetim Kurulu hep en tepede oturur.

Bodrum katında bir yönetim kurulu görmedim. İçeriye girer girmez bu güne kadar gördüğüm en büyük masayı orada gördüm.

Uzun bir masa, etrafında yaşlılar oturuyor, kimisinin saçı dökülmüş, kimisinin saçı beyaz.

Mehmet Emin daha genç. "Bülent Bey'i genel müdür olarak öneriyorum.

Kabul edenler" dedi. Hepsi el kaldırdı.

"Kabul etmeyenler" Hiç kimse yok.

Sonra hayırlı uğurlu olsun.

O yıl 1987 yılı. 1987'de neredeydin?

Burada o sene olan yok.

Genel müdür oldum.

O tarihlerde bireysel bankacılık yeni başlıyor.

Siz zannediyorsunuz ki banka kurulduğundan beri ATM'ler var, kredi kartları var.

Hayır, yeni başlıyordu.

O nedenden dolayı birçok yenilik yapabilme imkanına kavuştuk ve o yenilikleri yaptıkça şimdi konuşulan resimli kredi kartlarını yaptı, futbol takımı kartlarını yaptı diye.

O tarihlerde atılım yapmaya bankacılık daha da müsaitti.

Bu benim bankacılık yıllarımda genel müdürü olduğum yıllar.

Burada saçımın siyah, bıyıklarımın siyah olduğunu görüyorsunuz.

Niye burada duruyorum? Ben aktif genel müdürüm.

Yanımda Doğan Çınar, benden bir önceki genel müdür.

Hüsnü Özyeğin, ondan bir önceki genel müdür.

İbrahim Betil, bir önceki genel müdür.

Bu neydi biliyor musunuz?

İlk defa bankacılık tarihinde ben Türkiye'de Genel Müdürler Kurulu diye bir kurul oluşturdum.

Eski Ziraat Bankası genel müdürü Cahit Oral, rahmetli oldu şimdi, Allah rahmet eylesin, o bana demişti ki:

"Bülentçiğim, öyle bir kurul kurma, bunları toplayamazsın."

"Niye?" dedim.

"Birbiri ile kavgalılar bir araya gelmezler" dedi.

"Ben yapacağım, gelirlerse gelirler, gelmezlerse gelmezler" dedim.

Yaptım, hepsi geldi.

Birbiri ile kavgalı olanlar, el sıkıştılar, öpüştüler.

Çünkü amaç tek.

Bankamızın ileriye yönelik daha iyi bankacılık yapabilmesi için, neler yapılması gerekiyor, fikir alışverişinde bulunmak.

Bugün Türkiye'nin en önemli eksiklerinden birisi o. Herkes ego ego.

"Geçmiş genel müdür şunu yaptı, o bunu yaptı" Hayır, el ele verelim, banka bizim bankamız, yaptığımız iyi şeyler olduğu gibi iyi olmayan şeylerde olabilir, sen ne düşünüyor sun? Sen ne düşünüyorsun?

İbrahim Betil diyor ki: "Ben benim zamanımda şunu yaptım faydasını gördüm."

Hüsnü Özyeğin diyor ki: "Ben benim zamanımda şunu yapmıştım hiç tutmadı. Sen bu yola girme"

O başka bir şey söylüyor.

Bütün bu bilgileri birleştiren Genel Müdürler Kurulu.

Benden sonra dağıldı. Neden? Yine egolar başladı.

Bir çok yenilikler yaptık.Ben bankacılık hayatımda Türkiye Amerikan İş Adamları Derneği Başkanlığı da yaptım.

Bu başkanlığı yaparken de Amerika ile sık sık ilişkiler söz konusuydu.

Yanımda ki kim? Hillary Clinton. T

ABA Başkanıyken hafif bıyıklarım beyazlamaya başlamış ama saçlarım siyah.

Bu hareketlilikten sonra şunu düşündüm; sizlere geliyorum ya ben, ben kendi hayatım ile ilgili, bazı şeyler şans tamam ama bir şeyleri de ben kendim kullandım.

Tamamen hayatım değişirdi benim. Belki şuanda bambaşka bir adam olurdum. Futbolcu olurdum, müzisyen olurdum.

Sizlere gelirken hap gibi ben kendi hayatımda nelere önem verdim kendime göre başarılı oldum?

Formüle etmeye çalışsam nasıl formüle ederim diye düşündüm.

Benim bir özelliğim KİM geliştirdiğim için bu bana olumlu geri döndü.

Başka ne yaptım ben?

Kendime bir RVZ ayarı yaptım.

RVZ ayarı yaptığım için daha da geliştim.

Bütün bu KİM ve RVZ ayarını SES ile yapıştırdım.

Bu benim hayat felsefemde başarı formülüm oldu.

KİM :
Kendimi geliştirdim.

Her insanın geliştirilecek bir şeyi vardır ve her zaman vardır.

Benim bile kendimi geliştireceğim bir şeyler var.

Yeter ki bu bilinçte olayım, bunu göreyim ve bu iş için efor sarf edeyim.

Ben org çalıyordum dedim ya, mesela ney çalamıyordum.

Bir ay önce ney derslerine başladım.

Hoca bir tane ney verdi bana ben zannettim ki ağzıma alır almaz üfleyeceğim, çalacak .

Çalmadı. Bakıyorum dümdüz bir boru.

Ben kaval gibi zannettim.

Hocam ne yapacağız?

Kafayı bükeceksin.

Bu yaşta büktük kafayı.

45 derece yapacaksın, ağzınla nefesini bu tarafa vurduracaksın, iki ay öttürmeye uğraştım.

Koskoca Bülent Şenver ney'i almış eline üflüyor.

Geliştirmem lazım ben bunu. Şu anda 21 tane eser çalabiliyorum.

Kendimi geliştirdim, yükseldim ben ama yetmedi bana.

Başkaları benim üstümde, başkaları benim tepemde dolaşıyor.

Niçin?

Benim ilişkilerim yok, ondan yükselemiyorum.

İlişki, ilişki, ilişki. Hedefine seni götürecek ilişkiler.

Hedefin bir banka genel müdür mü olmak? Hedefin futbol federasyonu başkanı mı olmak?

O hedefe seni götürecek ilişki lazım.

İlişkiden kastım torpil anlamında söylemiyorum. Seni birisi bilecek ki bir ihtiyaç söz konusu olduğunda Bülent Şenver var deyip, Mehmet beni bilmeseydi bu konuşmaya nereden çağıracaktı? Bir ilişki ile oluyor. Bu sınıf arkadaşı, okul arkadaşı şart değil.

Hayatta başka ilişkileri de kuruyor olmanız lazım. Mehmet Ali'nin aklına niye ben geldim , bir sürü genel müdür yardımcısı vardı. Niye bana genel müdür yapayım diye önerdi ki?

Demek ki onunla olan ilişkilerimde ona bir intiba yarattım, bir imaj yarattım, aklına böyle bir boşluk olduğunda ben geldim.

Onun için ilişkilerinizi geliştirmeniz lazım.

Bu ilişkileri sadece menfaat diye geliştirirseniz, çabucak foyanız meydana çıkıyor.

Öyle bir ilişki geliştirmeyin.

Menfaat odaklı bir ilişki olmasın, samimi bir ilişki olsun.

Çevrenizde size uyacak, hedeflerinize uyacak, onlardan bir şey istemeyin, onlar versin size. İlişkileriniz makul ölçüde, bir talep de bulunmadan.

Benim hep öyle oldu ve hep bunun karşılığını gördüm.

İlişkilerimi kurduktan sonra 20 bin fite çıktım.

Daha yukarısı yok zannediyordum, baktım benim tepemde birileri daha var. Neyim eksik benim? M, mesleğim. Mesleğimde en iyi olmak zorundayım.

Bankacıysam en iyi bankacı olmak zorundayım.

Siz de mesleğiniz neyse en iyisi olmak zorundasınız.

Bugünkü şartlarda mesleğin en iyisi olabilmek sadece Türkiye sınırları içerisinde değil, uluslararası standartlarda en iyisi olmanız lazım.

Ayakkabı boyacısıysanız bile en iyi ayakkabı boyacısı olacaksınız.

Ben yurt dışına çıktığımda çok takdir ederim, otellerin önünde duran heybetli, iyi giyimli, kapıyı tutan birisi vardır.

Sanki otelin sahibi.

Ne işi yapıyorsanız en iyisini yapın. Mesleğimde en iyisi oldum 30 bine çıktım.

Yine eksiğim oldu. Ayar eksiğim.

R:
Ruh sağlığımın ayarı. Çalış çalış ruh ne olacak? Ruhun nerede senin?

Ruhunu beslemek için bu hafta ne yaptın?

Hiçbir şey yapmadın.

Hepimiz öyle.

Ruh için ne yapılır?

Kimisi müzik dinlerim, kimisi resim yaparım diyor.

Seni tatmin edecek, huzurlu yapacak bir şeyler bulmak lazım.

Ben beş duyumu çalıştırmak buldum ve şunu keşfettim, bugüne kadar beş duyumu çalıştırmıyorum ben. Hatta ben bunu sorduğum zaman beş duyunun beşini sayamıyorlar.

Dörtte kalıyorlar. Beş duyunu kendi isteklerin doğrultusunda çok sık çalıştırmak.

Senin bu hafta içerisinde koklamak istediğin bir şey oldu mu?

Allah bu şeyi vermiş, niye bununla ilgili bir şey yapmayayım ben?

Kendin istediğin bir şeyi kokla.

Duymak. Kendi istediğin bir şeyi duymaya çalış.

Dokunmak.

En son neye dokunmak istedin?

En son ne zaman toprağa dokundun? Ruhumu ben böyle besledim.

Hatırlıyorum bir gün Ankara'dan dönüyorum, uçağa bindim. Nil daha küçüktü kızımı koklamak istedim.

Uçaktan indim eve geldim, koşa koşa kızımın odasına girdim, Nil'i gördüm, sarıldım koklamaya başladım.

Tam da buluğ yaşına girme çağında "Ne yapıyorsun baba?" dedi.

Baktım öyle koklayamıyorum, gittim yastığını aldım kokladım.

Sonra baktım vücuduma önem vermiyormuşum ben genel müdürken.

Bir gün doktora gittim, kontrole, Doktor bana sordu "stresli bir meslekte mi çalışıyorsunuz?" "Yooo, banka genel müdürüyüm" "Bırakın stresi " dedi, nasıl bırakabilirim banka genel müdürüyüm.

O nedenle daha şimdiden vücudunuza bakmaya çalışın.

Bugün dalağın için ne yaptın? Hiçbir şey. Bu hafta pankreasın için ne yaptın? Hiçbir şey.

Zeka ayarınızı yapın. Gençler şimdi bunu çalıştırmayı buldular.

Akıllı telefon kullanalı hesap yapmıyoruz.

Kerrat cetveli diye bir şey vardı bizim zamanımızda. Çarpım tablosu.

Gençler çarpım tablosunu bilmiyor.

Telefona bakıyorsunuz, televizyona bakıyorsunuz sadece . Zekanızı çalıştıracak bir şeyler yapın.

Yaratıcı olmak için ne? Neden? Niçin böyle oldu? Diye bir şeyleri sorgulayın.

Zekamı çalıştırdım 50 bin fitlere yükseldim.

Baktım ki yine bir eksiğim var. Bunlar dağılıyor bence.

Dağılmasın diye yapıştırmam gerekiyor.

Bunların yapışkanı da sevgi.

O tarihler de o kadar yoğun iş temposu var ki, Hülya hariç sevgiyi unutmuştum.

Hülya ya sorsak beni de unutmuştun diyor.

Asansöre biniyoruz günaydın, günaydın o kadar.

Yanında bir müdür var, sor çocuk okula başladı mı?

Sevgi insanı bir yerden bir yere yükseltiyor hakikaten.

Sizin liderlik vasıflarınızı geliştirebiliyor.

Sizi daha kıymetli insan haline getiriyor. Sevgi ile yapıştırdım.

Etik çok önemli.

İş ahlakı, doğruyu yapmak, bunu bir şekilde kendinize bir hedef koyun.

Ben hayatta yanlış bir iş yapmam.

Etik değerlere sahip çıkarım.

Ne pahasına olursa olsun günün birinde etiksizlik benim karşıma çıkar.

Çok örnekleri var bunların. İnsanlar etik dışı davranıyor, kısa vadede bir kazanç elde ediyorlar.

Sonra o etiksiz davranışları ortaya çıktığı zaman bunun zararı onlara ve ailelerine oluyor.

Saygı.

Herkese saygı göstermek gerekiyor.

Zaman zaman egosu ön plana çıkıyor, ukalalığı ön plana çıkıyor, Ben bilirim havasına kavuşuyor.

Birisi bir şey söylerken dikkat etmiyorsun. Diline, dinine, ırkına , görüş açısına, çevreye saygı, hayvana saygı, insana saygı.

Bunlarla da yapıştırdığım zaman benim başarı formülüm bunlar diyorum.

KİM, VRZ ayarı, SES ile yapıştır
.

Ne yaptım ben iş hayatımda risk aldım.

Risk almadan belirli bir şeyler yapılmıyor.

Risk alırken de bu risk alınabilecek bir risk mi ?

Alınmayacak bir risk mi?

Risk alıyorum diye paraşütsüz kendini atamazsın.

Ama uçağa binmeden de belirli işleri yapamazsın.

Risk almayacağım diye uçağa binmek istemiyorum dersen Japonya ya gidip o işi gerçekleştiremezsin.

Risk alınabilecek şeyleri almak lazım.

Ben risk aldım.

Bakiye görmeden ATM'den ödeme yaptım.

Yıllar geçtiği için paylaşabilirim sakıncası yok.

Yeni kurduk ATM'leri ve ATM'leri yeni kurunca reklam yapıyoruz televizyonlarda "Bank 24 , gidin kullanın" diye.

O tarihlerde reklamları yapan da futbolcular.

Galatasaray'dan Tanju, Fenerbahçe'den Oğuz , Beşiktaş'dan Metin.

Reklama çıkmışlar, reklamda şöyle yapıyorlar, Bank 24 ATM makinesi var, arkadan maç anlatır gibi anlatılıyor.

"Tanju geliyor, O ne? Bank 24 gördü. Tanju çıkarttı. Tanju sokuyor. İşlem tamam. "

Ertesi gün o kadar iş adamından bana telefon geldi ki "Reklam çok güzel, çok sevdik,"

"Niye sevdiniz?"

Meğerse o tarihlerde Tanju'nun bir artist ile ilişkisi varmış,

"Tanju geliyor, Tanju çıkarttı, Tanju soktu"

Metinin reklamını, Oğuz 'un reklamını o kadar söylemiyorlar ama Tanju'nun reklamını söylüyorlar.

Öyle reklamların yapıldığı bir dönemde bizim ATM'ler çalışmıyormuş meğerse.

Ben IT genel müdür yardımcısından ATM'lerin çalışma oranlarını istiyorum.

İstatistikleri takip ediyorum. Yüzde 40 demek yüzde 60'ı çalışmıyor demek. Öteki zamanlarda ekranda bilgi çıkıyor.

Çalışma oranın yüzde 99 olması gerekiyor.

İnsanlar diyecek ki bırak bu bankayı "Çalışmıyor, maaş almıyoruz, bir şey yapamıyoruz"

Bir toplantı yaptım sordum IT genel müdür yardımcısına "Niye olmuyor? "

Hatlarda sorun var.

ATM makinesi ile genel merkezde ki bilgisayar hat ile birbirine bağlı, birbiri ile konuşmaları lazım.

Ana bilgisayara soracak parası var mı hesapta çeksin diye mesaj gönderecek ATM'ye o zaman çekecek.

"Peki ne kadar sürede hat gidiyor, geliyor?" dedim.

"En uzun süre 5 dakika. 5 dakika da hat tekrar geliyor. 1 dakika çalışıyor 5 dakika gidiyor."

O zaman şöyle yapalım dedim genel müdür yardımcılarına

"Bunu eşleriniz bile paylaşmayacaksınız. Yarından itibaren bizim Ban 24 ATM makinelerimiz hat kopuk da olsa ATM de para çekmek isteyen müşteri kaç para istiyorsa onu merkezdeki bilgisayara sormadan parayı ödesin.

Bakiyesini sormasın, 250 Lira istiyorsa ver gitsin.

Hat 5 dakika sonra geliyor, biz bakacağız adam 250 Lira çekmiş, hesapta varsa bakiye sorun yok.

Hesapta bakiye de sorun varsa ne kadar fazla çekti? 150 Lirasını fazladan çekmişse, telefonu var, hemen adamı telefon ile arayacağız, bir yanlışlık oldu herhalde 150 Lirasını fazla çektiniz diyeceğiz.

Adam da babane İsviçre'ye kaçıyorum diyecek.

Olacak iş mi?"

Teftiş Kurulu başkanı itiraz etti.

Dedim ki "Kaç tane olay arka arkaya gelecek ki biz para kaybedelim.

Adam ATM'ye geldiğinde kopuk olacak.

Kopuk olduğunu bilmiyor, hesaptaki parasından fazla para çekecek, ondan sonra biz 5 dakika adamı aradığımızda banana diyecek.

Bir de günlük çekme limitimiz yok mu?

O tarihlerde günlük 200 TL günlük limit vardı.

Dolandırsa dolandırsa bir kişi 200 TL dolandıracak.

Biz milyon dolarlar televizyon reklamlarına veriyoruz.

Televizyon reklamları bütçesinden bir kısmını böyle bir zarar olursa bu bütçeden yaparız" dedim ve uygulama başladı. Risk aldım.

Bu duyulsaydı bizim ATM'lerin önünde kuyruklar oluşurdu.

ÖDTÜ 'den bir öğrenci fazladan para çekmiş, baktı hiçbir şey olmadı.

O gece beni aradılar, beklediğimiz oldu dediler, Ankara'da Ulus ATM'sinden böyle bir şey oldu ne yapalım? Günlük limitin hepsini mi çekmiş? Dedim.

Hayır dediler. Yakındaki ATM'ye adamlarınızı gönderin beklesinler dedim.

Yakındaki ATM'lere adam gönderdiler.

Aradan 20 dakika geçmeden öğrenci geldi.

Denetim Kurulu başkanı polise verelim diyor.

Polise vermeyin dedim.

Polise gidince herkes öğrenecek Türkiye'de manşet oluruz dedim.

Böyle bir uygulama yaptık. Risk aldık.

Başka ne yaptım?

Başkalarının göremediği şeyleri görmeye çalıştım.

Herkes aynı şeye bakıyor ve göremiyor.

Siz buraya bakıyorsunuz iki tane sevgili var ağacın altında gölü seyrediyorlar.

Halbuki burada küçük bir çocuk var baş parmağını emiyor.

Ben bunu görebiliyorum.

İş hayatımda da görebiliyorum.

Bunun çok önemi var.

Başkaları fark etmeden siz bunu fark ettiğiniz zaman o konuda aşama kaydediyorsunuz.

Resimli kredi kartı, hiçbir banka bunu düşünmezken siz bunu düşünüyorsunuz.

Eskiden sliplere imza atarken kasada bizden kimlik isterlerdi.

Kavgalar çıkardı kimlik olmayınca.

Ben dedim ki kimlikte neye bakıyor kasiyer?

Resme bakıyor .

O zaman o resmi kartın üstüne yapıştıralım. Yapabilir miyiz? Yaparız. Yaptık.

Bizim bankanın kartını verenler hemen geçiyor kasadan.

Başka bankanın kartını verenler kimlik veriyorlar.

Bu bir görüştü.

Bu görüşü siz yakalıyorsanız, başkasının göremediği şeyi siz yakalama imkanına kavuşuyorsanız hemen o konuda bir aksiyon alıp kendinizi ön plana çıkarabilirsiniz.

İnsanları harekete geçirme özelliğim var benim.

İnsanları harekete geçirmek çok önemlidir. Yoksa konuş konuş bir şey olmuyor.

Şube çalışanları ve şubede çalışan bayanları harekete geçirmek .

Çalışıyorlar, hayattan bezmişler.

Dedim ki :

"Makyöz tutacaksınız,"

Öğle tatillerinde şubelere makyöz gönderdik.

Çalışan bayanlarımızın düzgün görüntüsü, kendine de yararı var çünkü.

Akşam eve gittiği zaman eşi de fark ediyor.

İnsanları harekete geçirip motivasyon ile ilgili bir şey bulmak gerekiyor lider olarak.

Zor şartlarda dik duruyor olmanız lazım.

Çabuk havlu atan insanlar var.

Onlar tam liderlik yapamıyorlar.

Herkesin bu iş bitti dediği anda siz çıkacaksınız, hayır diyeceksin ve inandıracaksın bir şeye.

Zor şartlarda dik duracaksın ki ekibinde sana bakarak dik dursun, onlarda hemen havlu atmasınlar diye.

Çağrı merkezi ile ilgili bir şey var onu anlatayım.

Öyle zor anlar yaşadık ki biz , çağrı merkezini ilk defa biz kuruyoruz, bir anda öyle bir şey oldu ki, Amerika'da yazılıyor bu yazılım , Amerika'da bu yazılımı yapsın dediğimiz şirketler birtakım mailler gelmeye başladı.

Genel müdür yardımcısı benimle paylaşmaya başladı. Sakınca olacak bir şeyler var.

Bir araştırma yaptık, rakip için de bir çağrı merkezi yazılımı yapıyormuş. Biz istiyoruz ki ilk önce biz piyasaya çıkalım bu konularda.

"Hemen bizden bir arkadaşımız Amerika'ya gitsin, bu yazılım şirketinin başında dursun ve devamlı ne yapıyor, ne ediyor diye baksın.

Gitti ve yıllar sonra anlatıyor oradaki kişi:

"Baktım, sizden biri geldi. Git diyorum gitmiyor. Tuvalete gidiyorum, arkamdan geliyor."

Uçağa birlikte bindiler , Türkiye'ye gelip yazılımı kurmak için .

Cenevre'den uçak aktarma yapıyor.

Bizim adam dan telefon geliyor.

"Aktarma yaptık uçakta yazılımı yapan kişi uçağa binmedi. Yanımda oturuyordu, aktarma için uçaktan indik, diğer uçağa bindik gelmedi adam."

Dedim ki bu işte bir iş var. Biz bunu ne yapmamız gerekiyor?

Zor bir durum.

Herkesin ümidi kesildi biz ilk olmayacağız.

Çünkü öteki bankaya verecek, öteki banka bu işi başlatacak, bu kadar emek boşa gidecek. Topladım genel müdür yardımcılarını .

Dedim ki: "Çağrı merkezi yeni kuruluyor. Kimse çağrı merkezi ne yapar bilmiyorlar. Biz aşağıdaki merkez şubenin bilgisayarını genel müdürlüğün 8. katına çıkarsak ve akşam saat 6 dan sonra da çalışan kızlarımızdan o ekranlarımızın başına koysak sabaha kadar. Oradan hizmet vermeye başlasalar sabaha kadar.

Şube gibi ama yukarıda. Telefonda deseler ki 'ALO 24 size nasıl yardımcı olabilirim?"

'bakiye mi öğrenebilir miyim?' bazı basit hizmetleri yapsınlar.

Bakiye söylemek, dolar kurumuz .

Yaparız dediler ve o gece itibari ile televizyonlarda reklam başladı.

ALO 24 çağrı merkezi reklamları başladı. Bankamızı sabaha kadar arayabilirsiniz.

Çağrı merkezi numarası 224 24 24.

O gece reklamları gören arıyormuş.

Bizim oradaki kızlar "ALO 24 size nasıl yardımcı olabilirim?"

Karşıdaki ses "Bilmem. Nasıl yardımcı olabilirsin?"

"Niye aradınız?"

"Deneyeyim diye . Televizyonda gördüm aradım."

Biz bunu yaparken rakip bankanın genel müdürü yazılımını yapan şirketin sahibini arıyor, daha sonra bana anlatıyorlar, küfürler ediyor bana diyor.

Sen nasıl verdin onlara yazılımı bizden önce.

Adam diyormuş ki vermedim.

Halbuki onun verdiği yazılım değil.

Rakip banka sonradan öğreniyor.

Kim akıl etti bunu?

Ben ettim.

Zor şartlarda dik durdum.

Çantamda her zaman bir proje vardır.

Sizin de her zaman cebinizde bir proje olmalı.

İlk taraftar karı.

İlk resimli banka kartı. İlk konut kredisi.

Her zaman bir şey var.

Şuanda bile var benim çantamda.

Hepsini aynı anda hayata geçiremiyorsunuz.

Senin şuanda ne projen var? Yoksa da bir proje bul kendine.

O projeler sizi bir yere götürüyor.

20 tane proje buluyorsunuz 1 tanesi oluyor.

Ne kadar çok proje üretebilirseniz o kadar çok size faydası oluyor.

Takımımı zor şartlarda çalıştırabildim.

Bütçemiz az, paramız az, personelimiz az. Bu sahada futbol oynatabilir misiniz?

Bu hakiki bir futbol sahasıymış Karadeniz'de.

Kolay şeyleri herkes yapabilir.

Kendiniz bulmanız ve çözmeniz gerekiyor lider olarak.

İş ürettim, iş bitirdim, ikna ettim. Konuşmalarınızda çok ikna edicisiniz diyorlar.

İnanmadığım bir şeye girmediğim için.

Önce kendim inanıyorum.

Bir işi yapmak için inanç çok mühim, inanacaksın.

Kimisi diyor çok çalış, evet onlar hep lazım ama inanmadan bir şey olmuyor.

İnanmak için de önce biliyor olmak lazım.

Öğrenmek lazım o işi. İşi öğreneceksin, bileceksin , inandığın takdirde ikna kabiliyetin oluyor.

Olayı biliyorsun, işi biliyorsun, karşındakini tanıyorsun ve ikna ediyorsun.

O tarihlerde hiçbir araya gelmeyen insanları ikna edip bir araya getirerek bir proje yarattım ben.

Süleyman Seba, Beşiktaş başkanıydı. Metin Aşık, Fenerbahçe Başkanıydı. Alp Yalman , Galatasaray Başkanıydı.

Mehmet Ali Yılmaz Trabzonspor Başkanıydı.

Birbirleri ile bir araya gelmezler ama taraftar kartı diye 1990 yılında taraftar kartı yaptık biz. Metin Aşık'a gidiyorsun, diyor ki:

"Alp Yalman'a daha fazla vereceksin" diyor.

"Yok sana ne veriyorsam ona da onu vereceğim" ikna etmen gerekiyor.

Bu birlikteliği gerçekleştireceğin bir ortam hazırlaman lazım.

En sonunda şöyle ikna ettim:

Bedava verilen kredi kartlarının üzerine sarı kırmızı boyadık 20 TL'ye sattık. 10 TL bana 10 TL kulübe.

Süleyman Seba'ya gittiğimde eğer o 15 TL de ısrar ediyorsa , döneceğim sana, sana da 15 TL diyeceğim. G

ünün sonunda kime en son ne yaptıysam emin ol sana da aynısını yapacağım.

Bu şekilde onları ikna etmiş oldum. İşi bitirmiş oldum.

Adil olmak çok önemli.

Adaletli davranmak.

Şuanda insanlar adaletten bahsederken içleri buruk bahsediyor.

Adil olmak çok önemli bir şey.

Bunu iş hayatında ön planda bir değeriniz olarak muhafaza etmeniz gerekiyor.

Üstünü ve altını gördüm ben.

Bazıları altını görmüyor işin, hep üstünü görüyor.

Buzdağının hep üstü görülür.

Altını görmüyorsanız aman ne kadar küçük dersiniz.

Herhangi bir problem ile karşılaştınız buzdağının üstünü görünce "Ben hallederim " diyorsunuz.

Problem sadece üstte değil, altta da problemler var.

Bunları keşfettin mi? Olayın büyüklüğünü, üstünü, altını, sağını, solunu, her şeyini görmeniz lazım.

Görmeden bu riski almayın.

Görmeden bu işe başlamamak gerekiyor.

Bu beceri bende Arthur Andersen'dan geliyor.

Altını da , üstünü de her tarafını görecek şekilde olayı algılamak bir beceri belki.

Farklı olmanız gerekiyor.

O kadar çok rekabet var ki toplum önünde.

O farkınızı hissettirmeniz gerekiyor. Her şeyden yüzlerce olmaya başladı.

Futbolcu yüzlerce, bankacı yüzlerce, sizin bir farklı tarafınız olması gerekiyor ve yetmiyor farklı olmanız.

Farkınızı önce kendiniz fark edeceksiniz.

Ben farklıyım bu konuda .

Ego tarafında demiyorum tabii, mütevazilik tarafında bunu algılayacaksınız.

Ondan sonra da o farkınızı göstermeye çalışacaksınız.

Müşteriler şikayet ediyor.

Niye biliyor musunuz?

Kredi sözleşmesi imzalamaktan.

Niye? 42 sayfa sözleşme, her sayfaya imza atmak zorundalar.

Bıkmışlar. Diyorlar ki son sayfayı imzalasak olmaz mı?

Avukatlar olmaz diyor.

Sebep?

Daha önce başımıza geldi. Mahkemeye gittik, imza sahibi dedi ki

"Bu sayfayı sonradan koymuşlar, ben imzaladığımda bu sayfa yoktu"

Onun için bütün sayfaları imzalatmak lazım.

Mery Hanım'a telefon açtık, sekreterim benim.

Benim tuvaletimden bir tuvalet kağıdı getir dedim. Aldım tuvalet kağıdını bir attım .

Avukata dedim ki biz kredi sözleşmesini bunun gibi yapsak son sayfasına kredi alan imzalasa olur mu?

Avukat baktı, olur Bülent Bey dedi.

Sözleşmeyi akordeon gibi yaptık, katlanıyor, katlanıyor yekpare dediğimiz bütün haline geliyor, en sonuna imzalıyor.

Müşteriler diğer bankada anlatıyorlar "Bu bankada bir imza atlıyoruz oluyor ."

Rakiplerimiz, "Olmaz onlar bankacılığı bilmiyorlar" diyorlar.

Sonra bizim sözleşmelere bakınca "Kim akıl etti?" Fark yarattık.

Yüksek hedefleri aşın.

Kendinize göre hedefleri.

Aşılamayacak hedef değil de, herkesin bir hedefi vardır.

Senin hedefin 40 cm 'i aşmaksa , 40'ı bitir 50'ye çık.

Ama senin için en son olan yeri hedefle. Bunları aştıkça başarıya kavuşuyorsun.

İleriyi görmeniz lazım. İleride ne olacak? İleriyi gören kazanıyor.

Güçlü oldum. Hayatın her döneminde güç gerekiyor.

Bu güç bazen bilgi gücü, bazen parasal güç, olaya göre güç çok önemli.

O nedenle o gücü bir şekilde kaybetmemeniz gerekiyor.

Büyük balık peşinde koşmanız lazım.

Büyük balık tutmak istemeyen, büyük balık hedeflemeyene büyük balık gelmiyor. Kendi kendine gelmez.

Şuanda büyük balık hedefin var mı? Herkesin yapabileceği şeyler değil, birisi duyduğu zaman "Vay sen mi yaptın" dedirtecek bir şeyleri buluyor olmanız lazım.

Pele'yi taraftar kartı için Türkiye'ye getireceğim diyordum.

Kimse inanmıyordu.

Pele geldi, maça çıkarttık, ilk lansmanı basın önünde Pele ile gerçekleştirdik.

Tir Tir titredim ben hayatta. Biye titredim?

Tasarruf ettim hayatta. Tasarrufu her zaman ön planda tutum.

İsrafı öneldim. İsraf etmeyi sevmiyorum.

Rakamları okumasını çok iyi beceriyorum.

Tedbirli oldum. Adım atarken burası nasıldı? Düşer miyim? Tedbirli olmanız gerekiyor.

İş yaptım. Kimisi laf üretir, kimisi iş üretir.

Rızkıma şükrettim.

Bazıları diyor ki 'ne demek rızkıma şükretmek?'

Allah'a şükür demek.

Şükür demezsen bir şeyi daha kötü yapmaya çalışıyorsun.

Bir şeyi daha etik dışı yapmaya çalışıyorsun.

Teknolojiyi kullanmasını çok iyi becerdim.

Benim yaşımdakiler şaşırıyorlar sen bunu nasıl öğrendin?

İlgiliyim ben, yeni ne çıkıyorsa takip ettim.

İleri hep ileri koştum. Yeni bir şey yapalım, yeni bir şey yapalım.

Hep araştırırım yenilik ne var . Hep onarlı takip ettim.

Ter dökerek çalıştım. Sizlerle konuşurken bile ter döküyorum.

Ter dökerek çalışmak demek işin hakkını vermek.

İşin hakkını vermeden başarılı olunmuyor.

O işin hak eden bir emeği vardır. Emeksiz bir şey olmuyor.

Rekabete yenilmedim.

Bir sürü rakiplerim oldu.

Bana çelme takmak isteyen, beni kötüleyen, dedikodumu yapan.

Yenilmedim hiçbir zaman bunlara.

Etik oldum.

Bunları söylerken bunu söyleyeyim.

Ben bu tip şeyleri kendi çalıştığım şeyleri kısaltarak yaptım.

Bütün şube müdürlerinin bu slogana uymasını isterdim.

Sloganımız ne diye sorardım.

Tir Tir Titre


Başarı felsefem benim için şuydu:

"Etiksizlik ile başarıya ulaşacağıma, etik davranıp başarısız olmayı tercih ederim."

İllaha başarılı olacağım diye etik dışı davranışlarda bulunmayın.

O kadar da önemli değil.

Bir şekilde doğru yolda doğru kararlar alarak başarıya ulaşıyorsanız tamam.

Ama baktınız ki bir yerde başarıya ulaşmak için yasaya haykırı bir şey yapmam lazım.

Etik değerlere haykırı bir şey yapmam lazım. İnanın günün birinde onlar karşınıza çıkacak. Sizi de mahcup edecek, ailenizi de mahcup edecek. İtibarı kazanmak yıllar sürüyor ama kaybetmek bir dakika.

Para kazanmayı ilk hedef diye düşünmeyin.

İtibar kazanmak, güven kazanmak, temelinize koyarsanız öyle hayata başlarsanız, para sonradan geliyor.

Size yetecek olan para bir şekilde geliyor.

Önce çok para kazanayım diye etik dışı davranarak paraya kavuşursanız, paranız oluyor, gücünüz oluyor ama parayı kaybettiğiniz anda temelinize koyduğunuz temel taşınızı kaybediyorsunuz.

Üstünüzdeki her şey yıkılıyor o inşaatı bir daha yapamıyorsanız. Halbuki ben parayı nereye koymuşum başımın üstüne.

Temelimde ne var?

İtibar, güven.

Paramı kaybedersem neyi kaybediyorum çatı katını.

Para kazanılır, kaybedilir , tekrar kazanılır, çatı katını ben tekrar inşa edebilirim.

O nedenle etiğe önem vermenizi istiyorum.

Bu konu ile ilgili etik değerlere sahip çıkalım diye isteyen öğrencilerimiz varsa,bir öğrenci kulübü de bu iş isahiplenirse, biz şuanda Etik Değerler Merkezi olarak 5 üniversite de ELA programı başlattık.

Etik Lider Akademisi başlattık. Özyeğin Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi, Kültür Üniversitesi ve Maltepe Üniversitesi.

10 haftalık ücretsiz bir sertifika programı.

Gönüllü eğitmenler geliyor. Haftada üç saat geliyorlar.

Dersler bittikten sonra sat 18:30 da geliyorlar.

Etik Liderlik ile ilgili size sunumlar yapıyorlar.

Bunun sonucunda sertifika alıyorsunuz.

Özgeçmişinize bunu yazıyorsunuz.

Şuanda şirketlerde özgeçmişine ELA Etik Lider Akademisi sertifikası olan öğrencilere biraz daha öncelik veriyor.

Bunu yapabilmek için bir kulübün yardımcı olması gerekiyor.

Sizde de bir kulüp üstlenirse, bir Hoca'da desteklerse, biz etik Değerler Merkezi olarak önümüzdeki dönem böyle bir sertifika programını önümüzdeki dönem içinizde gerçekleştirebiliriz.

"Etiksizlik ile başarıya ulaşacağıma, etik davranıp başarısız olmayı tercih ederim."

MK:
Sevgili Bülent Şenver'e kendisi benim üniversiteden okul arkadaşım baştan da söylediğim gibi, kendisine çok teşekkür ediyoruz.

Çok yönlü olmanın bir avantajını da gördünüz.

Size ders anlatırken tiyatro geçmişim olmadığı için onun kadar renkli ders anlatamıyorum.

Ne kadar renkli, keyifli.

Çok şey öğrendiğinize eminim.

Çok dolu bilgiler aktardı size hayatını anlatırken.

Bülent Bey'e öğrencilerimiz şükranlarını sunacaklar.

BŞ:
Başarılar hepinize. Yolunuz açık olsun…

 

.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org