Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

YAPRAK ÖZER ile BÜLENT ŞENVER Söyleşisi "Herkes Okusun Diye"
11.08.2018
Okunma Sayısı : 13686
Oy Sayısı : 9
Değerlendirme : 5
Popülarite : 4,77
Verdiğiniz Puan :
 

 

YAPRAK ÖZER ile BÜLENT ŞENVER Söyleşisi "Herkes Okusun Diye"

.
.

 izlemek için 

.
.

 dinlemek için

.
.

YAPRAK ÖZER ile BÜLENT ŞENVER Söyleşisi "Herkes Okusun Diye"

.

Yaprak Özer ve Bülent Şenver Söyleşisi You Tube
"Herkes Okusun Diye"

Deşifresi

Yaprak Özer (YÖ)

Bülent Şenver (BŞ)

YÖ: Merhaba. Takdime hiç ihtiyaç duymayan bir konuğum var.

Sayın Bülent Şenver. Duayen bir bankacı. Finansçı.

Aslında duayen gerçekten anlam ifade ediyor, Bülent Bey ile buluştuğunda.

Türkiye'de pek çok yeniliğe imza atmış birisi.

Bugün bize katılmasını rica ederken bankacı kimliği ile değil, birazdan bize anlatacağı okumayan Türkiye'ye okuma seferberliğine katkılarından dolayı birlikte olmayı rica ettim.

Kırmadı, geldi. Teşekkür ederiz.

Bankacılık kimliğiniz çok önemli ama orada nerede başlayıp bitireceğimiz çok zor bir alan.

Pek çok şey var birbirinden enteresan Türkiye'ye getirdiğiniz.

Siz bir kitap vakfı kurdunuz.

Bu kitap vakfı sizin kitap ile ilişkiniz onu kısaca ifade ederseniz.

Türkiye'de ne gördünüz ki kitap vakfı kurdunuz?

Acıtan kitap okuma, okumama rakamlarını öğrenmek istiyorum sizden.

Ondan sonra bir iki tane daha sorum olacak.

BŞ:
Çok teşekkür ediyorum.

Birlikte olmaktan çok mutluyum, memnum.

Ben aslında niye böyle bir vakıf kurmaya ihtiyaç duydum?

Aklıma nereden geldi?

Önce ben Türkiye'de gençlere teknik olarak yardım edeyim diye Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın sloganım var.

Gençlerle paylaşımlar yapmaya başladım.

Türklider.org diye bir site kurdum, orada paylaşımlar yapmaya başladım.

Kendi tecrübelerimi "Kulağınıza küpe olsun" "Başardin" adlı kitabımda yazmaya başladım.

Sonra gördüm ki toplum içerisinde gençlerimizde önemli bir vasıf kayboluyor yavaş yavaş.

Bu kaybolan önemli vasıf "iş ahlakı ve etik değerler" İş ahlakı ve etik değerler konusunda gençleri bilinçlendirmek, etik değerlere sahip çıkmak ve onları özendirmek için bir sivil toplum hareketi başlatayım dedim.

İlk önce onu başlattım.

Kitap daha sonra geldi.

O hareketi yaptıktan sonra gençlerle etik konusunda bir araya geldikçe bir keşifte daha bulundum.

Gençler yavaş yavaş kitap okumayı unutuyor ve bırakıyor.

YÖ:
Gençlerin sorunu değil galiba sadece Türkiye'nin sorunu. Belki dünyanın sorunu ama Türkiye'nin daha önemli bir sorunu.

BŞ:
O zaman şöyle düşündüm; sadece etik ile uğraşmak değil Türkiye'de kitap okumayı unutturmamak için de bir sivil toplum hareketi yapalım. Birazcık inceleme yapınca şunu gördüm; bir takım eğitim vakıfları var Türkiye'de.

Çok güzel işler yapıyorlar.

Burslar veriliyor, okullar açılıyor ama sadece ve sadece işi gücü kitap olan bir sivil toplum hareketi yok.

O zaman ben sadece işi gücü kitap olan ve basit anlamda üç tane amacı olan

Kitap okumayı sevdirmek

Kitap okumayı yaygınlaştırmak.

İhtiyaç sahiplerine kitap iletmek.

YÖ:
Mazereti kalmasın kimsenin.

Kitap okumamak adına mazeret üretmenin son bulmasını istediniz.

BŞ:
Bununla ilgili bir vakıf çalışması yaptık.

YÖ:
Ne zaman oldu bu?

BŞ:
Bu üç yıl önce başladı. Böyle bir vakıf kurulmuş oldu.

Bu vakıf kurulduktan sonra sevdirmek, yaygınlaştırmak ve kitap iletme amaçlarımızın üçüncüsüne çok rağbet oldu hemen.

Bize kitap iletin diyen yüzleri geçti, binlerce diyeceğim, utanıyorum.

Kitap bekleyen okul sayısı 8 bine ulaştı.

YÖ:
O ne kadar acı ama ona gelmeden önce Türkiye'de okuma oranları ile ilgili bizi aydınlatır mısınız?

Bildiğim kadarıyla çok televizyon seyrediyoruz günde 5-6 saat kadar ama o 5-6 rakamı yılda okuduğumuz kitap rakamına ulaşmıyor.

Doğrusunu sizden öğrenmek isterim.

BŞ:
Ben bunu soracağınızı bildiğim için istatistiklerimin hepsini yazdım.

Bu çalışmalar IPSOS ve OICD 'nin yaptığı çalışmalar.

YÖ:
Yani kulaktan kulağa değil, gerçekten.

BŞ:
Değer vereceğimiz istatistikler bunlar.

Okuma yeterliliği bakılmış ülkelerde. 65 ülke sıralanmış.

Türkiye 42. Sırada . Okuma da yeterli değiliz biz.

YÖ:
Bundan ne anlıyorum?

BŞ:
Hem okumak hem de anlamak.

Yeterli değil, daha çok okuyan ve anlayan bir toplum olmalıyız.

YÖ:
Türkler okusa da okuduğunu anlayamıyor tam olarak.

Okusak zaten anlayacağız.

BŞ:
Bir de şuna bakmışlar; beceri.

Çocuklarımızın okuma becerisi nasıl?

Okuduğu şey ile ilgili çocukların bir şey anlaması, hayal kurması, beceri. 35 ülkeye bakmışlar ve bizim ülkemiz ilk 10'da değil. 28. Sıradayız. Sonlardayız.

Kitap okuma becerimiz de yeterli değil.

Aklıma şu geldi istatistiklere bakarken; öğretmenler okuyordur herhalde dedim.

Düzenli kitap okuyan öğretmenlerin yüzdesi yüzde 33.

Üç öğretmenden birisi düzenli kitap okuyor.

YÖ:
O zaman öğrencilerin düzenli kitap okuması da çok beklenebilecek bir durum değil.

BŞ:
Biraz önce sizin söylediğiniz, televizyon, web, cep telefonuna günde ortalama 5 saat harcıyoruz.

Yine yaptıkları çalışmada 59 saniye de kitaba ayırıyoruz. O da ortalama.

Bazları hiç harcamıyor.

Harcayan harcamayan 80 milyona bölünce 59 saniye.

1 dakika bile biz kitaba ayırmıyoruz.

YÖ:
Yine çok popüler olan haberlerden bir tanesi şuydu; asla vazgeçemem denilen tek şey telefon çıktı.

Kimse asla vazgeçemem diye kitabı saymadı.

BŞ:
İhtiyaç maddeleri sıralandı. T

ürk insanı için kitap ihtiyaç maddesi olarak 235. Sırada.

Bizim için kitap okumak bir ihtiyaç değil.

Bunun önündekilere bakınca çok ilgimi çekti ve darbeli matkap geçmiş kitabı.

Bizim demek delmeye daha çok ihtiyacımız var.

Ben istatistiği kime sorsam hemen diyor ki "Bizim evde de bir matkap var."

YÖ:
Ama neden ? Çimento ekonomisi. Bütün inşaat.

BŞ:
İhtiyaç hissetmiyor. İhtiyaç olmalı.

Bazı önemli ihtiyaçlar tabii ki var.

Telefon da onun önüne geçsin ama kitap da 235. Sıralara düşmesin.

5 bin kitap ve üzeri kütüphanesi olan okulumuz yüzde 1.

YÖ:
Korkarım onlarda da gazetelerden gelen ansiklopediler kütüphaneyi dolduruyor olabilir.

BŞ:
Yüzde kaçında okullarımızın kütüphane yok? Yüzde 70.

YÖ:
Yüzde 70'inde kütüphane yok. Okul sadece dört duvar öyle mi?

 

BŞ:
Ondan 8 bin kusur okul herkese kitap vakfına başvurup bize kitap gönderin diyor.

: Çünkü biz okul yapmayı sadece binayı yapmak , odan sonra tahta sıraları koymak gibi algılamışız.devam edelim.

BŞ:
Hiç kitap okumuyorum diyenlere bakmışlar.

İlkokulu bitirdikten sonra hiç kitap okumuyorum yüzde 39. Kitap nedir ve anlamını biliyor fakat okumuyor.

Yüzde 39 çok büyük rakam.

Okumuyor da düzenli okuyan yüzde 4.

YÖ:
Düzenli okumaktan kasıt belli mi?

BŞ:
Yılda 4-5 kitaba düzenli diyebiliyor.

YÖ:
Ne okuyoruz? İzlenimleriniz ne?

BŞ:
Şu çok önem kazanıyor, biz zaman yönetiminde, belki dünyada da böyle bir gelişme var, zaman yönetiminde zaman daha kıymetli hale geliyor ve okurken harcanacak o zamanı bir şekilde başka şeylere harcamaya başlıyoruz.

Şöyle algılıyorum ben; Allah bize bir göz vermiş.

Kitap nasıl okuyacağız?

Gözümüz ile okuyacağız.

Beynimiz var.

Kitap okurken ben çok hızlı okuyayım dediğim zaman bunun özel eğitimlerini bile alsam bunun bir sınırı var.

Dakika da ben bir kitabı bitiremiyorum ki.

YÖ:
Bitirmemelisiniz zaten. Onun özümlenmesi gerekir.

BŞ:
Böyle bir hayat tarzı içinde sabah 6 da kalkacak metrobüse binecek, 2 saat yolculuk yapacak, çıkacak evine gelecek, hayat öyle bir hale getirmiş ki.

Londra'da insanlar metrobüste de okuyor.

Sen de oku.

Bana diyorlar ki "Sen bin bakalım o saatte metrobüse itiş kakış"

YÖ:
Doğru haklılar ama bu okumamak için bir bahane değil.

Aslında sizin söylemek istediğiniz şey şu; hangimizin çantasında bir kitap var.

Tıkış tıkış olduğu zaman okumayacak ama önemli olan çantasında kitap olma alışkanlığı galiba.

Fırsatını bulduğumda okuyayım.

Sizi destekleyecek karşılıklı görüş değil de zaman yönetimi ile ilgili ben bir saptama yapmak istiyorum.

Çok az şeye zamanımızın olduğu doğru ama zamanımızı iyi kullanmadığımız da doğru.

Biz şuanda İstanbul'dayız.

İstanbul gibi bir metropol de saatler süren işe gitmek ve gelmek ve bu nedenle iş yerlerimiz de çoğumuz arkadaşlarımızı esnek çalışmaya yönlendiriyoruz ki verimi daha fazla alalım.

Ama bunun yanı sıra gördüğüm şey; bir işin yapılması için gereken 1 saat gerekiyorsa onu 10 saatte yapmak gibi bir zaman yönetimi yapmama alışkanlığımız da var.

Kitap okumamamız için aslında bir bahane yok.

BŞ:
Zamanım yok diyenlere ben şunu diyorum; günde 1 sayfa okumana dahi mi zamanın yok.

Yok diyor.

Bir cümleye de mi yok diyorum.

Bir cümle okuyunca kitap okumuş sayılır mıyım? Bir alışkanlık.

Hiç değilse o kitap duracak elinde.

YÖ:
Klasik anlamda kitaplar farklı bir araç ama şimdi bunun telefon ile okunabileni var, elektronik olarak okunanı var, sesli kitaplar var, kitap aletleri var.

Dolayısıyla aslında her anlamda kitap okunabilir.

Benim şikayetim kendi adıma, ben kitap okuyorum fakat istediğim kadar okuyamıyorum, hep bir suçluluğum var.

Gün boyu okuduğumun sınırını bilmiyorum.

Dergi, elektronik olarak önüme düşen rapor, kitap gibi.

Bu insanda tatminsizlik yaratıyor.

Bu biraz insanların moralini bozabilir diye düşünüyorum.

Siz ne kadar okuyorsunuz?

BŞ:
Ben de aynı sizin gibi ayda 3-5 kitap bitiren birisi değilim.

Öyle düşündüğümüzde ben hep şunu söylüyorum, 10 kitap bitireceğim, 20 kitap bitireceğim diye bir şey olmamalı.

Bu bir alışkanlık haline gelip, sizin hayatınızda sizi tatmin edici, sizi bir şekilde zihinsel olarak rahatlatıcı, hayal gücünüzü açıcı, beyninizi çalıştırıcı şekilde o gerçekleştirebiliyorsanız bu bazen mesleğiniz ile ilgili olabilir, bazen merak ettiğiniz herhangi bir şey oluyor.

Gençlerimizin çoğu merak ettiğimiz şeyi Google soruyoruz ya, bazı kitaplar var merak ettiğiniz şeyi daha detaylı ve daha teferruatlı , kaliteli ulaşabileceğiniz o bilgilere.

Gençlerimizin bir cümle ile ben bu işi öğrendim deme hevesi var.

YÖ:
Ben o yönden çok şikayetçiyim. Google çok iyi bir araç .

Özellikle geçmişte araştırma yapmak isteyip de yeterince derine ve yaygın yapamayan bizler için müthiş bir olanak ama her şeyi sorduğunda o nerede, bu nerede, deyince araştırma yetkinliğini öldürüyor.

Size sordum ne kadar kitap okuyorsunuz?

Aslında ifade ettiğiniz mesleki şeyleri okuyunca kendimi kitap okuyormuşum gibi hissetmediğim için şikayetim oluyordu ama bence şöyle bir şey diyebiliriz; herkes yılbaşında kendisine bir söz verebilir.

Ayda bir kitap okumak çok zor bir iş değil.

Haftada bir dergi, ayda bir kitap bunlar harikulade şeyler.

BŞ:
İnsan bu konuda istekli olduğu zaman için de kendini geliştirebiliyor.

YÖ:
Buradan size ve bu girişiminize faydalı bir noktaya doğru gitmek istiyorum.

Çünkü Bülent Şenver'in bu sadece kitap okuyalım, herkes mutlu olsun, gerçekten herkes mutlu olsunu fiziki anlamda yerine getiren bir kişi.

Şöyle bağlamak istiyorum; yaptığınız çalışmalar kaç okul? 8 bin adet bekliyor.

Sadece okul değil, nerelere ulaşıyorsunuz?

Ne gördünüz? Bir iyileşme, sizin gördüğünüz, bizimle paylaşacağınız bir şeyler var mı?

Biz size nasıl ulaşacağız?

BŞ:
Şu bence bizi sevindiren geri dönüş diye paylaşabileceğim bir konu.

Biz bu harekete başladığımız zaman bize destek veren, çok iyi bir iş yapıyorsunuz, ben neresinden tutabilirim, ben size nasıl el verebilirim diyenlerin sayısı giderek artıyor.

Bu konuda faydalı bir şeyler yapmak isteyen insanlarımız var.

Yeter ki imka sağlayalım, yol gösterelim, proje üretelim.

YÖ:
Adres gösterelim, ne yapacaklarını bilsinler.

BŞ:
Hangi dernek ve vakıf ile konuşursam konuşayım, normal bir işadamı derneği olabilir, normal bir sosyal dernek olabilir, "Biz zaten yapmıştık onu" kitap ile ilgili herkes bir iyilik yapmış.

Ya göndermiş, ya bir köy okuluna bir şey yapmış, bu bir disiplinli, sürdürülebilir ve kurumsallaşmış bir yapıya kavuşabilmesi için bizim vakfımızın varlığı önemli.

YÖ:
Keşke sizin gibi başkaları da olsa.

Ruhumuzu temizlerken bir yererle bir şey gönderiyoruz ve unutuyoruz.

İş orada bitmiyor.

Bunun gerçekten okunabilecek ve doğru adreslere gidiyor olması lazım.

Onun için bu kitap vakfı çok önemli.

Biraz anlatır mısınız, bir kredi kartınız var.

Bankacı kimliğiniz ile geliştirdiğiniz bir kredi kartı.

Onu biraz anlatır mısınız?

BŞ:
Kitap sevdirmek konusunda dedik ki; çocuklarımızı kitapçıya gitmek alışkanlığını nasıl kazandırırız? Zorla çocuk gel kitapçıya gir diye zorlanamaz.

Kendinden bunu isteyebilsin dedik.

Bir ön ödemeli kart yapalım, bu kart sadece kitapçılarda kart alırken ödemelerde kullanılabilsin, başka hiçbir şey de geçmesin bu kart.

YÖ:
10 Lira, 50 Lira koyabiliyorsunuz ve sadece kitap alabiliyor.

BŞ:
Bunu büyükler anne , baba, hala, teyze büyükler alabiliyorlar bu kartı.

YÖ:
Nereden alıyorlar?

BŞ:
D&R mağazalarında var.

YÖ:
Yazık ama diğerlerinde de olması lazım.

BŞ:
Şöyle yapılabilir, bir ticari kurum olmadığımız için vakıf, üye iş yeri diyoruz post makinesi koyan yerlere.

Biz vakıf olarak tek tek o üye iş yerleri ile muhatap olamadığımız için , zincir aradık biz.

Tek genel müdürlüğü ile konuştuğumuz zaman 150 mağaza da birden geçerli olabilecek bir marka bulalım dedik.

Türkiye'de bir tek öyle D&R var.

Şuanda TveK ile de birleştiler Türkiye'de tek oldular. Remzi'ye gittik, İnkılap'a gittik.

O dedi benim 10 mağazam var. O dedi benim 9 mağazam var.

Benimle Türkiye çapında başlayamazsınız dediler. Ondan böyle başladık.

YÖ: Böyle bir ürünümüz var.

BŞ:
D&R Kasaya gidiyorsunuz, bana bir kitapcan kart ver diyorsunuz, 50 TL yüklüyorsunuz, sizin kredi kartınızdan çekiyor 50 Lirayı, o karta yüklüyor, siz onu çocuğa veriyorsunuz.

Kart isimsiz kullanılıyor, şifresiz kullanılıyor.

Çocuğa verdiğiniz zaman diyorsunuz ki:

"Bununla sadece kitap alabilirsin."

Çocuk o kartı aldığı zaman eline o gece uyuyamıyor.

İlk defa plastik kartı oldu.

Arkada manyetik bir alanı var.

Bunu tek kitapçı da kullanabildiği için hep kitapçıya gitmek istiyor.

Bir amacımıza daha ulaşıyoruz, oraya gittiği zaman kitap seçmek için başlıyor karıştırmaya, bir tanesi raftan çekiyor, bakıyor, bu olmaz diyor.

YÖ:
Böylece çocukların içine okuma virüsü girmiş oluyor.

BŞ:
Kendi istediğini seçtikten sonra da en önemli kısım başlıyor.

Ödemeyi kendim yapacağım.

Bu 7-8 yaşında bir çocuk olabilir.

Diyorum ki "Kasaya gidecek, önümde 3 tane basketçi vardı, sıramı bekliyorum."

Yıllar sonra "O 3 tane basketçi dediğim meğerse 1.70 boyundaymış." diyecek.

Sıra ona geldiğinde neredeyse zıplayarak kartını verecek ama büyük insanlar gibi kartı post makinesine sürtülecek, fişler çıkacak, torbalar, kitabı verecekler kendisine. İçinde yaşadığı şeyi düşünün.

YÖ:
Kendi aldığı şeyi tabii ki okuyacak.

BŞ:
O kitabı ben alıp ona hediye etsem o kadar makbule geçmeyecek.

YÖ:
Bu kredi kartlarından herhangi bir bilgi alışverişi yapabiliyor musunuz?

Ne kadar kullanıyor.

BŞ:
Şöyle yapabiliyoruz; biz bunu ilk defa toplu olarak Darüşşafakalı çocuklarda başlattık.

750 tane Darüşşafakalı çocuğumuza bu karttan verdik.

Bu kartı verebilmek için de her sınıfa kitap velisi şirket bulduk.

YÖ:
Bağışçı mı?

BŞ:
Bağışçı. "25 çocuğumuza kitap velisi olur musunuz?" Dedik "Ne yapacağız?" Dediler.

Her ay 25 TL'lik kitap alabilsin diye 25 Lira x2 5 çocuk x12 ay 7500 TL.

Bir yılık bütçenizden 7500 TL, onu da Darüşşafaka Cemiyetine bağışlarsanız, Darüşşafaka cemiyeti size bir makbuz gönderecek.

Onu da kabul edilebilir gider diye muhasebede gider yazacaksınız.

Biz o bağış ile kart temin edeceğiz, kartları da sınıf öğretmenleri çocuklara verecek, onlar da o kartlarla başlayacaklar kitap almaya dedik.

YÖ:
Ben bu reklamı yapıyor olmaktan o kadar mutlu ve gururluyum ki anlatamam size.

Gerçekten sonucunu görebileceğiniz, Harikulade bir çalışma. Burada bir kredi kartı var.

Onların kitap okumasını sağlayacak hepi topu 7500 TL'lik bir bağış söz konusu.

Bu ne demek oluyor?

Her bir karta 25 TL yükleniyor.

Her ay o çocuk gidiyor 1 tane kitap alıyor.

BŞ:
Kitaplar bazen 10 lira oluyor, iki tane alıyorlar.

YO:
Kitap alıyor ve okuyor.

Bunlardan geri bildirimi tekrar alabiliyor musunuz?

BŞ:
Şunu yaptık biz; o kartlara ne kadar yükleme yapıldığını bildiğimiz için, dolayısıyla o kadarlık bir kitap alış verişi yapıldığını biliyoruz.

Bir de Darüşşafaka ile gittim, bir toplantı yaptım öğretmenleri ile, şunu sağladık; her sınıfın bir kitapcan kart sınıf öğretmeni tayin edin, onun sorumluluğu bu kart ile çocuklar aldı mı?

Almadı mı?

Hangi kitabı aldı?

Neyi okudu?

Neyi beğendi? diye bir Excel tablosu ile takibe başlasınlar.

Darüşşafaka da ki kütüphane de CRM sistemi kurdu.

Öğrenciler tek tek aldıkları kitapları oraya giriyorlar.

Öğretmenleri takip ediyor, beğendin mi?

Bu ay niye almadın?

Bir şekilde onlar kendi şahsi kütüphaneleri oluşturmaya başladılar.

Darüşşafaka da bir kütüphane var, kitaplık sorunu yok aslında.

YÖ:
Çocukların kendilerinin kütüphanesi olması.

Son olarak size, siz sadece eğitim kurumları, okullara değil cezaevlerine de ulaşmaya çalışıyorsunuz.

Neden cezaevleri?

Ne kadarına ulaştınız?

Ulaşabiliyor musunuz?

Yeni mi başladı?

BŞ:
Bu 1.5 yıl kadar oldu başlayalı.

Biz bakanlık ile bir protokol yaptık, cezaevlerinin kitap ihtiyacını karşılayalım diye.

İlk önce Türkiye'de ki 9 kadın cezaevinden başladık.

Türkiye'de sadece kadınların bulunduğu 9 cezaevi varmış.

Onlara kitap gönderdik.

Şuradaki amaç şuydu; her kitap bir pencere açar, bir kitap bir gelecektir, her kitap bir pencere açar.

Orada bulunan tutuklu ve hükümlülerin de bir şekilde bir şey yapma ihtiyaçları var.

O dört duvar arasında.

En güzel şey de o kitapları okumaktır diye.

Gördük ki ihtiyaç da varmış.

Bazı cezaevlerinin kütüphaneleri olsa dahi, kitaplar eskimiş, yeni kitaplar gelememiş. Dolayısıyla bizim gönderdiğimiz o kitaplarla okuma seferberliği başlatıldı.

Ben Bakırköy Kadın cezaevine gittim görmek için, kütüphaneyi ziyaret ettirdiler bana ve benim hiç tahmin edemeyeceğim kitap ile ilgili detaylı raporlar sundular bana.

En çok okuyan koğuş hangisi?

Geçen ay bu ay mukayesesi, en çok okuyan isimleriyle yazılı.

Okuyanlara bir hediye yapıyor musunuz? Dedim.

Yapıyoruz dediler.

Cezasını indirebiliyor musunuz? Dedim.

Onu yapamıyoruz.

Avluya çıkma zamanlarını genişletiyoruz, bazı evlilere hanımını getiriyoruz, dediler.

YÖ:
Çok güzel ödüller.

Hayat hepimize aynı şansı tanımıyor.

Bazen biz de bu şansları doğru kullanmaya biliyoruz ama kitap okuma şansını hemen herkese sağlamak çok mümkün ve çok kolay bir iş.

Ben çok teşekkür ediyorum.

Yüreğim acıdı, günde 1 dakikadan bile az 59 saniye kitap okumak durumu söz konusu.

5-6 saat televizyonun karşısındayız.

Televizyonu kötülemiyorum.

Ben de gazetecilikten ve medyadan geliyorum.

Nasıl kötüleyebilirim.

Ama böyle bir hayatta yok.

Okumadan da hiçbir şey olunmuyor, olmuyor.

Öyle kısa yollarla hayat belirli bir noktaya gitmiyor.

Ben çok teşekkür ederim aydınlattığınız için.

Bundan sonrasını getirelim ve davet ediyoruz.

BŞ:
Bizim sloganımız, herkese kitap vakfı sloganımız;

"Okuyan Türkiye için herkese her yerde kitap" İstiyoruz ki daha çok insan kitap okumayı sevsin, kitap okuma yaygınlaştırılsın ve ihtiyaç sahipleri okuyacak kitaplar bulabilsin diye.

Bunun için biz bir çok alış veriş merkezlerine, D&R mağazalarına kitapcan kitap bağış kumbaraları koyduk.

Sizden beklediğimiz okuduğunuz kitaplardan evde durmasın dediklerinizi alın, bir alış veriş merkezine gittiğinizde bizim kitapcan kumbaramızı görürsünüz, onun içine bırakın.

Ben bıraktım siz de bırakın deyip etrafınıza bunu yayın.

Bir arzumuz da şu; bu işler el ele vererek oluyor.

Bu işler bir kişinin yapacağı işler değil.

El ele muhakkak daha fazla başarılara ulaşıyoruz.

O nedenle ben buradan size Herkese Kitap Vakfı olarak elimi uzatıyorum.

Siz de uzatın elinizi.

Ben senin de elini tutayım, sen de elini bize verdim.

Türkiye'de bu amaca biz hizmet vermek için gece gündüz çalışıyoruz.

Çok memnunuz, çok mutluyuz.

İnşallah amacımıza kısa sürede ulaşacağız.

YÖ:
Bence zaten son derece başarı ile dolu dizgin gidiyorsunuz.

Çok teşekkür ederiz.

Sizde kitap bağışlamaya ve kitapla haşır neşir olmaya ve kitap okutmaya davet ediyoruz.

BŞ:
www.herkesekitapvakfi.org

YÖ:
Bu önemliydi. Bekliyoruz.

 

 

 

 

 

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org