Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

RADYO BAU Bahçeşehir Radyosu Bülent Şenver ile Söyleşi
04.11.2018
Okunma Sayısı : 9810
Oy Sayısı : 6
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,89
Verdiğiniz Puan :
 

 

RADYO BAU Bahçeşehir Radyosu Bülent Şenver ile Söyleşi

.
.

 RADYO BAU dinlemek için    

.
.



.
.

RADYO BAU Bahçeşehir Radyosu Bülent Şenver ile Söyleşi


BAHÇEŞEHİR BAU RADRO

Deşifresi

Bülent Şenver (BŞ)

BAU RADYO: Türkiye'nin en iyi üniversite radyosu BAU Radyoya hoş geldiniz.

Ben Sinan Ozan Kartal.

Ben Uzman Psikolog Alanur Özer.

Bugün çok değerli bir konuğumuz var.

Okulumuzun hocası ekonomist Bülent Şenver bizlerle birlikte.

Çok mutluyuz, çok gururluyuz.  

Ben ilk soruyu sorarak başlamak istiyorum.

Türkiye'nin genel ekonomik yapısı ile ilgili genel bir değerlendirme yapar mısınız?

Çünkü biz sizi burada ağırlarken isminizin üstüne ekonomist dedik.

BŞ:
Türkiye'nin ekonomisini genel olarak değerlendirmek gerekirse özet olarak ben şunu söyleyeceğim;

Türkiye ekonomisini yöneten antrenörler bizi sahaya 2,3,3,2 taktiği ile çıkarttılar. 

Ekonomiye 2,3,3,2 taktiği ile oynattılar.  

Türkiye'nin ekonomisinde önemli olarak 2,3- 3,2 diye bir formül uygulandı.

Nedir bunlar?

2 hata yapıyoruz ekonomide.

3 açık veriyoruz bu nedenle.

Bunun sonucu olarak hepimizi,

3 kıskaç kıstırıyor, sıkıştırıyor.

Bunun da,

2 tane önemli sonucu oluyor.

Dinleyicilerimiz merak ediyor bu iki hata :

En önemli yaptığımız iki hata Türk ekonomisinde;

Birinci hata ürettiğimizden çok tüketiyoruz.

Az üretip, çok tüketiyoruz.

Türkiye ekonomisi ve Türkiye toplumu üretim ekonomisi değil, tüketim ekonomisi oluyor.

Birinci hatamız bu.

İkinci hatamız da; maalesef kazandığımızdan çok harcıyoruz.

Az kazanıp, çok harcıyoruz.

Bu bizim alışkanlık haline gelmiş.

BAU RADYO:
Atalarımız "Borç yiğidin kamçısıdır" demiş.

BŞ:
Devamlı kamçılanılıyoruz. Alışmışız, kamçılandıkça "vur bir daha , vur bir daha" diyoruz bankalara, kredi kartlarına.

BAU RADYO:
Kredi kartı ile alışveriş yaparken cebimizden hiç para çıkmıyor , bedava alıyoruz diye algılıyoruz.

BŞ:
Bir dükkanda alış veriş yaparken soruyor; "peşin mi ödeyeceksiniz, Dört taksit mi?"

"Dört taksit" diyoruz.

Soruyoruz "Aynı Para mı?" "Evet aynı "diyorlar.

"O zaman dört olsun" diyorsunuz.

Ondan sonra soruyoruz "Ayda kaç Lira" "Ayda 25 TL"

"Amann ne olacak veririz."

Ama onu alırken ayda 25, ötekini alırken ayda 55, diğeri 75 .

Ekstre geldiğinde bir topluyoruz maaşın yarısı takside gidiyor.

Hani bizim ev kiramız, hani bizim elektrik , su paramız, hani yol paramız.

Hani çocukların okul taksitleri. Bu da bizim için hataların bir tanesi oluyor.

Az kazanıp çok harcamak.

Bu hataları biz yaptıkça, bunu sadece bireyler yapmıyor.

Şirketler de yapıyor bu hataları , kamu da yapıyor.

Bunu iki hatayı yapınca üç tane açığa maruz kalıyoruz.

1. Bütçe açığı

2. Dış Ticaret açığı

3. Cari açık.

Her tarafımız açık.

Bütçe açık, dış ticaret açık, cari açık.

Bütçe açığı ne demek?

Devletin geliri gideri birbirini tutmuyor.

Giderler çok, gelirler daha az oluyor.

Açık veriyorsunuz.

Bu açığı bir şekilde kapamak gerekiyor.

İkinci açık dış ticaret açığı. Yani ithalat ile ihracat arasındaki fark.

Bu da şu demek oluyor; daha çok Euro ve Dolar ile alıp , ödemek zorunda kalıyoruz.

Ama yaptığımız ihracatın karşılığı gelen Dolar, gelen Euro'lar ithalatı karşılayamıyor, birilerinde Dolar , birilerinden Euro bulmamız gerekiyor.

Bizim Türkiye Cumhuriyeti Merkez bankamızda Dolar basma makinemiz yok.

Euro basma makinemiz yok. Bunu sahte de yapamayız.

O zaman Dolar'a talep, Euro'ya talep oluyor.

Bir şeye arz talep dengesini öğrenciler hep bilir ekonomide.

Çok fazla talep olunca onun fiyatı ister istemez yukarıya doğru çıkar.

Cari açık şöyle tanımlanıyor; tüm döviz girdileri ile , tüm döviz çıktılarının arasındaki farka diyoruz.

Burada da tüm döviz girdileri , döviz çıktılarında çıktı çok oluyor.

Dolayısıyla dövize ihtiyaç daha da büyüyor.

Bunlar bizi iki kıskaca götürüyor.

Ben seni sıkıştırıyorum, kıskaca alıyorum.

Birinci kıskaç,

1. Faiz kıskacı; ülkede yüksek faiz oranları oluşmaya başlıyor.

İkinci kıskaç,

2. Kur Kıskacı. Yüksek kurlar.

Üçüncü kıskaç;

3. Enflasyon Kıskacıı

Ben seni kıskaç gibi sağ elim ve sol elim ile tuttum, sıkıştırmaya başladım ya, bir ah de bakalım "Ahhh" Bu ahhh faiz kıskacı için. "Ahhh" bu ahhh kur kıskacı için, "Ahhhh" bu da enflasyon kıskacı için.

BAU RADYO:
Ne kadar canlı anlatıyorsunuz.

Öğrencileriniz çok şanslılar.

Hem sistemli anlatıyorsunuz, hem bir matematik formülü olarak formüle ediyorsunuz tüm sistemi, hem de olayları tiyatro olarak canlandırıyorsunuz.

Harika

BŞ:
Bu kıskaçlar aslında senin istemediğin şeyler.

Seni sıkan, canını acıtan şeyler.

Senin gibi milyonlarca insanı da sıkıyor.

Kurumları ve şirketleri de sıkıyor.

Yüksek faiz ile ne insanlar borçlanmak istiyor, ne şirketler borçlanmak istiyor.

Şirket mecbur kalırsa borçlanmaya , insanlar borçlanmaya mecbur kalınca "Ne yapalım" deyip bu yüksek faize rağmen borçlanıyorlar.

Sonunda o borç büyükçe, faizler de üzerine bindikçe, yönetilemez hale geliyor, yani ödenemez hale geliyor.

Bireylerin önemli bir bölümü kredi kartlarını ödeyemediği için yöntemler arıyorlar.

Kimisi diyor ki bir karttan çekiyor, ötekini kapatıyor.

Bunun da bir sınırı var.

Bir müddetten sonra öyle bir sınıra ulaşıyor ki artık yürütemez hale geliyor.

BAU RADYO:
Bir de Bankalar Birliği var.

Bankalar haberleşiyorlar.

Bu kişi bende alıyor sana veriyor diye .

O zaman ona kredi vermiyorlar.

BŞ:
Bu sıkıntı sonunda bireylere ve şirketlere havlu attırıyor.

Bir süre yönetmeye çalışıyor bu borcunu, anlattığımız şekilde takla attırarak, bazıları buna turnike diyor.

Eş dost çevre, anne, baba, çevre , öyle bir yere geliyor ki yeter artık diyorlar.

BAU RADYO:
Herkes aynı durumda.

Birisinden bir şey bulabilir miyim diye bakıyor.

Onlar da sıkıntıda.

Verecekler ama onlarda da yok.

BŞ:
Bu yüksek faiz kıskacını bir şekilde gidermek gerekiyor.

İkinci kıskaç da kur kıskacı. Döviz kuru.

O kadar yüksek kurda uygulama söz konusu oldu ki, 3,5 dan 7'ye çıktı, 5,46'ya indi.

Mevduat faizleri yüzde 26'da seyrediyor.

Böyle bir yüksek kur bir şekilde ithalatımızda çok fazla olduğu için herkesi olumsuz etkiliyor. Hem şirketleri olumsuz etkiliyor, hem bireyleri olumsuz etkiliyor.

Bir de kurdaki bu yükselmenin yanı sıra zik zaklar çok oluyor.

Biz buna testere ağzı diyoruz.

Aşağı, yukarı .

Bu süre içinde hem şirketler hem bireyler dövizde bazı işlemler yapmak zorunda kalıyorlar.

Şirketin ithalat bedelini ödemek zorunda oluyor.

"Şuanda kur yüksek, ben ödemeyim. Düşünce öderim." Diyemiyorsun.

Yurt dışında para bekliyorlar.

"Yüksek ama ne yapalım lanet olsun" deyip o kurdan o doları ödemek zorunda kalıyorsun. Dolayısıyla bu testere ağzı da çok iyi bir şey değil.

Artıyorsa bile çok istikrarlı bir şekilde artıyor olması lazım.

Bu da önemli bir sorun.

Üçüncü kıskaç enflasyon . Enflasyon aslında gizli vergi.

Bu gizli vergi hem şirketleri hem kurumları önemli şekilde etkiliyor, zarar uğratıyor.

Enflasyon yüzde 20 dediğimiz zaman insanlar itiraz ediyor.

"Olur mu? Domates bu kadar arttı, bu bu kadar arttı"

Bir toplumda deklere edilen enflasyon oranı var, bir de halkın yaşadığı enflasyon oranı var.

Gördüğü yaşadığı oran maalesef daha da yüksek.

Adamın maaşı sabit, değişmiyor ama enflasyon her ay artıyor, otobüs fiyatı artıyor, benzin fiyatı artıyor ama maaş aynı.

Yaşam standartları giderek aşağıya doğru geriliyor.

BAU RADYO:
İnsanlar mutsuz oluyor.

Öfke patlamaları yaşıyorlar. Sıkışmış insan ne yapıyor?

Can havliyle bağırıyor veya karşısındakine zarar vermek üzere şiddet uyguluyor.

Karısına çocuğuna şiddet uygulayan insanların çoğaldığını görüyoruz.

BŞ:
Bu nedenle toplumsal yaşamda doğru insan gibi davranmayan bütün bu ekonomik sıkıntılar nedeniyle sinirini kaybeden, davranışlarını düzenli yapamayan, söylediğiniz gibi kavgaların artması, stresin artması.

BAU RADYO:
Ruh sağlığını kaybediyor ama aynı zamanda fiziksel sağlığını da kaybediyor. İkisi birbiri ile bağıntılı.

Birisi aşağıya indiğinde öbürü de aşağıya iniyor.

BŞ:
O nedenle de biz enflasyonu çift haneli enflasyondan tek haneli enflasyona indirmemiz gerekiyor.

Bizim en önemli ithalat kalemlerimiz petrol ürünleri gibi, enerji ürünleri gibi, dolara bağlı olduğu için 3,5 Liradan aldığınız enerji şimdi 5,45'den alacaksınız, dolayısıyla fiyatlar önemli ölçüde artıyor.

İki hata yaptık, üç tane açık verdik, bunun sonucunda üç tane kıskaç bizi sıkıştırdı. Sonuç nedir?

Sen bizim ekonomik oyun modelimizi rakamlarla ifade eder misin?

"Türkiye Ekonomisi"  oyun tktiği 2-3-3-2.

Geldik sondaki 2'ye.

Bütün bunların sonucu iki tane önemli fotoğraf ortaya çıkarıyor.

İki önemli sonuç.

2 Sonuç:

Bu iki tane önemli sonucun bir tanesi:

1.Türkiye'de gelir dağılımı bozuluyor.

Gelir dağılımının bozulması zengin daha zengin, fakir daha fakir hale geliyor.

Bir zamanlar orta direk dediğimiz kesim yavaş yavaş aşağıya kaymaya başlıyor.

Keşke o orta direk dediğimiz zengin tarafa yaklaşsaydı ama maalesef fakir tarafa doğru kayıyorlar.

Birinci olumsuz sorun bu.

Gelir dağılımının bozulması.

İkinci önemli sonuç da:

2: İşsizliğin artması.

Gençlerimizi memnun edecek iş imkanları yaratamıyoruz. Her yıl milyonlarca gencimiz üniversitelerden mezun oluyor. Bir çoğu istedikleri gibi iş bulamıyor.

BAU RADYO:
Biz de bugün bu sorunu konuştuk.

Muğla'da veya başka bir şehirde bir temizlik işçisi 7 tane işçi alacaklar 55 bin kişi başvuruyor.

En acısı da bunların 29 bini üniversite mezunu.

BŞ:
Dolayısıyla işsizlik çok önemli bir sonuç ama iyi bir sonuç değil, kötü bir sonuç.

Bu işsizlik arttıkça toplum içerisindeki mutsuzluk daha da artıyor.

İşsizlik arttığı sürece insanların yaşantısına , öfkenin dışındaki insanı insan yapan özellikleri kayboluyor.

İnsanı insan yapan en önemli özelliği olan sevgi, şevkat, dostluk , arkadaşlık, komşuluk kayboluyor.

Dürüstlük, etik, ahlak kayboluyor.

Düşünebiliyor musunuz futbol sahası gibi ekonomimize antrenör biziz, üçümüz antrenörüz.

Türkiye ekonomisi sahaya şu taktikla çıkıyor: 2,3,3,2.

2 Hata yapıyoruz

1)Ürettiğimizden çok tüketiyoruz
2) Kazandığımızdan çok harcıyoruz.

3 Açık veriyoruz

1)Bütçe açığı
2)Diş ticaret açığı
3)Cari açık

3 Kıskaç bizi sıkıştırıyor

1)Enflasyon
2)Faiz
3)Döviz kuru

2 Sonuç ile karşı karşıya kalıyoruz

1)İşsizliğin artması 
2)Gelir dağılımı bozulması

BAU RADYO:
Nasıl bir ekonomiyiz biz şuanda?

BŞ:
Biz tüketim ekonomisiyiz, ithalat ekonomisiyiz, biz dışa bağımlı bir ekonomiyiz. Biz borçsuz yapamayan bir ekonomiyiz.

Borcu da aynı seviyede tutmak bir yana her yıl katlaya katlaya artıran bir ekonomiyiz.

BAU RADYO:
Eskiden IMF'ye borçlanıyorduk.

Devlet diyor ki biz IMF'ye olan borcumuzu sıfırladık. Şimdi kime borcumuz var?

BŞ:
Özel sektörümüzün şuanda yaklaşık 460 milyar dolara yakın yurtdışı finans kurumlarına borçları var.

IMF finans kurumlarından sadece bir tanesi.

Bu neye benziyor biliyor musun?

Sen bana diyorsun ki Garanti Bankasına olan borcumu kapattım.

Akbank'a var, Yapı Kredi'ye var, İş Bankası'na var.

O zaman ben şunu söylüyorum; borçlarınızı toplayın, bana toplam konsolide borcunuzu söyleyin.

Diyebiliyor musunuz ki geçen sene 550 milyar dolardı. Bu sene 460'a düştü.

Bir bakıyoruz ki devamlı yükseliyor. Siz cari açık veriyorsanız, Dış ticaret açığı veriyorsanız, bütçe açığı veriyorsanız, aradaki farkı ne yaparak karşılıyorsunuz? Borç alarak.

Borcu da iki önemli kaynak var; yurtiçinde borçlanarak, yurtdışından borçlanarak.

Yurtiçinde borçlanarak dediğimizde kendi vatandaşınızdan borçlanacaksınız.

Ben sana desem ki devletin borca ihtiyacı var, senin yardım etmen gerekiyor, sen ne vereceksin?

Gözlüğünü mü vereceksin?

O zaman ne diyoruz?

Şikayet ediyoruz?

Bizim halkımızın tasarrufu az.

Senin gelir giderine baktığın zaman tasarruf edebilecek arada fark kalıyor mu?

Ben sana şunu söyleyebiliyor muyum?

Giderlerinde israf ediyorsun, bu kadar gider yapma, bu giderleri düşür biraz da tasarruf yap." Diyebiliyor muyum?

Çünkü diyorsun ki giderlerime bakın, her gün 1 ekmek , üç makarna, sadece metrobüse biniyorum.

Giderlerinde israf yok ki. Bir tek tuvalet kağıdı var.

Eski yönteme dön. Eskiden tuvalet kağıdımı varmış.

Modern yaşamda ben sana nasıl derim .

Dolayısıyla toplumun tasarruf edebileceği bir zeminde ortada yok.

Öyle olunca biz 2,3,3,2 formülünü uyguladığımız sürece bu sıkıntılar devam edecek maalesef.

Ama bunları da bir şekilde gidermemiz gerekiyor.

BAU RADYO:
Türkiye ekonomisinin en önemli ve acil sorunları nelerdir?

BŞ:
Saydığımız 2,3,3,2 Ana sorunlarımızı konuşmuş olduk ama önemli olan burada nasıl kurtuluruz?

Bunları dinleyen bir takım ekonomiden anlayan, biliyoruz diyecektir.

Siz bunu ne güzel formüle ettiniz ama bizim bilmediğimiz şeyler değil bunlar.

Biz nasıl çıkacağımızı bilmiyoruz. " diyecekler.

Bu sorunların üstesinden gelebilmek için sadece tek hap yok.

Tek bir çözüm yöntemi yok. Keşke diyebilsem ki petrol fiyatını sabit tutarsanız bu iş çözülür.

Sadece faiz oranlarını aşağıya indirirseniz bu iş olur.

Sadece enflasyonu tek haneli hale getirirseniz bu iş çözülür diyemiyorsunuz.

Burada bütün ekonomik endikatörlerin hepsi ile birlikte toplu uğraşma ve toplu çalışmak gerekir.

Toplu çalışmak dediğimizde ne görüyoruz Türkiye'de? Maalesef Türk toplumu, Türk yönetici, toplu bir halde organizasyon yaparak belirli bir projeyi , belirli bir mutabakatla el ele vererek, uyum içinde büyük projeleri yönetmek konusunda çok becerili değiliz.

BAU RADYO:
Kore ekonomisini hatırlarsınız, 157'ler de batma aşamasına gelmişti. Büyük firmaların yaptığı ortak çalışma ile şuan ülkeyi nereye getirdiler.

BŞ:
Toplu halde bu önemleri alabilmek için hiçbir çalışma yapılmıyor mu Türkiye'de? Bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.

Maliye Bakanımız çıkıyor , bir kampanya yapalım diyor.

Burada söylemlerin icraata dönüşmesi çok önemli.

Takip edeceğiz.

Herkes bu konuda tamam haklısınız, biz de bir şey yapalım diyoruz, ufak tefek şeylerle takviyede bulunuyor, 30 gün boyunca yüzde 10 indirim yapıyor, kendimizi avutuyoruz.

Bunlar geçici şeyler.

Nasıl bir baş ağrısı için aspirin alırsın. Bunlar geçici.

Asıl sorunu çözmezsin.

Asıl sorunu biz söyledik.

İki tane hata yapıyoruz, üç açık veriyoruz, üç kıskaçla sıkıştırılıyoruz, bundan iki sorun ortaya çıkıyor.

Bizim nu konuda kısa vadede bir imkanımız yok.

Kısa vadede çözülmez bu.

Bu orta vadede çözülecek bir şeydir, eğer bugünden itibaren gerekli tedbirleri alırsak.

Gerekli tedbirlerle ilgili şu tedbirleri önerebiliyorum; madem ki bizim yurtdışından kaynak ihtiyacımız var, yurtdışından kaynak gelmeden yapamayız.

Bugüne kadar yurtdışından gelmiş kaynaklar 460 milyar dolar, bunları da geri ödeme imkanımız yok.

Dış yatırımcılar dese ki bizim şirketlerimize "Hadi bakalım vadeniz geldi, geri öde" biz onu tekrar döndürmek, seni kapayıp yenisi almak zorundayız.

Yoksa iş yapamayız.

Dolayısıyla bizim hep yurtdışı kaynaklara ihtiyacımız var.

Bu yurtdışı kaynakları bizim yurtdışı yatırımcılarından ve yurtdışı finansçılarından elde edebilmemiz için, onların Türkiye'ye bakış açısını ve Türkiye algısını geliştirmeliyiz.

Bunun için yurt dışı yatırımcı ne ister? Güven ister.

Yurtdışı yatırımcı parasını buraya verdiği zaman

Türkiye'ye güvenilir mi?

Türkiye politikacılarına güvenilir mi?

Türkiye'nin adalet sistemine e güvenilir mi?

Türkiye'nin ekonomisine güvenilir mi?

Türk halkına güvenilir mi?

Türkiye'nin eğitimine güvenilir mi?

Türk şirketlerine güvenilir mi?

Bütün bu güveni sarsacak hiçbir şey yapmamamız gerekiyor.

Aldığımız kararlarda, söylediğimiz sözlerde, yaptığımız uygulamalarda.

Türkiye güvenilir bir ülkedir, paramızı emanet edebiliriz bu ülkeye desinler.

Birinci bu güveni sağlamak.

Şunu sorabilirler politikacılar "Biz bunu zaten yapıyoruz"

Yapıyorsanız bile yurtdışı size henüz güvenmiyor.

Kendim ile ilgili kendi kendimi değerlendirmem mi önemlidir?

Karşı tarafın benim ile ilgili algısı , değerlendirmesi mi önemlidir?

Onlar ne diyor benim için?

O zaman oturup karşı taraf bu güvensizliği yaratan nelerdir?

Gidin konuşun.

Adam derse ki sizin şu bakanlığınızın şu kuralını beğenmiyoruz, Merkez Bankanızın şu kuralını beğenmiyoruz" yazdır bunu alt alta , ondan sonra Merkez Bankamıza mı güvenmiyorsunuz?

Neden? Deyin, belki adam söyleyecek, Merkez Bankanız sizin siyasi otorite ne derse onu yapıyor. Faiz artırması gerektiğinde artıramıyor.

O zaman biz bunu nasıl çözeriz?

Bunu lafla Merkez Bankası serbesttir, istediği kararları alır demek yetmez, uygulaması lazım.

Dolayısıyla birinci güveni sağlamak lazım. Şuanda o güven henüz oluşmadı.

İkinci istikrarı sağlamak lazım. İstikrardan bizim anladığımız şu; dünkü yaptığız ile bugünkü yaptığımız, yani belirli bir istikrar. Dün dündü, bugün bugün.

Dün öyle karar verdim, bugün böyle karar veririm gibi zikzaklar çizen bir Türkiye olmamız lazım.

Ara sıra bir düzeltmeler yapılabilir, nasıl sen arada sesin tiz ayarı ile oynuyorsun ama komple değil. Sesi bir aşağıya çek, bir yukarıya çek olmaz. İstikrar istiyor.

Üçüncüsü de belirsizliği sevmez yurtdışı yatırımcı. Yurtdışı yatırımcıya sorduğumuz zaman çok belirsizlik var diyor.

Siyaset ile ilgili belirsizlikler söz konusu, Türkiye'nin komşuları ile ilgili durumlar belirsizlik gösteriyor, faiz de belirsizlik var, kurlarda belirsizlik var, enflasyonda belirsizlik var.

Maliye Bakanı dedi ya "Kasımdan sonra bir dengeye oturacak.

"İyileşecek demiyor denge diyor, 5.50 ise 5.50 ama şuanda bir tutunma noktası arıyoruz.

Bir an da kayıyor gidiyor elimizden ve istenmeyen faizler, istenmeyen kurlar oluyor.

İlk etapta bir dengeye ulaşacağız deniliyor.

Bu denge yeterli değil tabii, ileride bunun daha iyi hale gelmesi lazım.

Bir de şunu söylüyorum ben; Tir Tir Titremeniz lazım. Bana soracaksınız bu ne demek diye

T:
Tasarruf etmek gerekiyor. Biraz önce sana sordum birey olarak senin tasarruf edecek bir yerin yok ama hiç mi kamu harcamalarında tasarruf edilecek bir şeyler yok.

Nerenin bütçesi ne kadar?

Bu bütçelerden biraz tasarruf edilebilinir mi?

Türkiye'de önümüzdeki dönem hangi büyük yatırımlar düşünülüyor.

Bazen deniliyor "Merak etmeyin, bu bizim paramız ile yapılmayacak, yabancı bunu yapacak,."

Yap işlet devret" nedir?

Benim cebimden kat katını zaman içerisinde bir şekilde geri alacak.

Dolayısıyla kamuda ki tasarruf, büyük yatırımlarla ilgili tasarruflar bu geçiş dönemi için önemli.

İ:
İsraf önlenmesi lazım.

Evin içinde bile israf vardır.

Ne kadar ekmek kurumuş bir bakın. Hemen hemen her yerde bir israf var.

Okulda bile tuvalete gidiyorsunuz kağıt asmışlar "Ne kadar kağıt kullanılıyor biliyor musunuz?"

Bir çocuk elini yıkıyor beş kere elini kurulamak için alıyor.

Bir de sıcak hava makinesine elini sokuyor.

Bu israfı herkes tek tek düşünmeli.

T:
Teknolojiyi kullanmak.

Bu çok mühim.

Dünya teknoloji dünyası haline geldi.

Teknoloji çünkü daha etkinlik sağlıyor.

Daha az maliyet ile çok iş yapmayı sağlıyor.

Yaşantınızı daha kaliteli olmasını sağlıyor.

E Devlet, mobil bankacılık gibi.

Bizim her alanda teknolojiyi daha iyi kullanıyor olmamız lazım.

Şunu da demememiz lazım; "Biz bankacılıkta çok iyi teknolojiyi kullanıyoruz" diyoruz, bir bakıyoruz yeni teknoloji çıkmış.

O kadar süratli değişiyor ki. Bizim hemen ayak uydurup dünyada ne oluyor?

Ne bitiyor? Bakmamız lazım.

R:
Rekabetçi olmamız lazım.

Ülke olarak rekabetçi.

Rekabete yenilmeyeceğiz.

Ülke olarak rekabet dediğimiz zaman bizim diğer ülkeler ile de rekabet ediyor hale gelmemiz gerekiyor.

Bu nedenle yurtdışını takip etmemiz gerekiyor.

Ürün ve hizmetler ile ilgili bir şekilde nasıl rekabet edebiliriz .

Maalesef şununla sevinebiliyoruz biz; "Kendi arabamızı kendimiz yapacağız."

Yetmez kendi arabanı kendin yapman.

Sen bu büyük markalar ile rekabet edebilecek misin?

Rekabet edemeyeceğin bir araba ile üretsen ne olur?

Üretmesen ne olur?

Kendi kendimizi tatmin ederiz.

Halay çekeriz.

E:
Etik olmak.

O kadar mühim bir şey ki.

Etikten uzaklaştıkça, etiğin kısa tanımı doğru davranmak, doğru kararlar almak.

Etikten uzaklaştıkça biz, ikinci plana attıkça, hem toplum zarar görüyor, hem bizim şirketlerimiz zarar görüyor.

Dolayısıyla bu etik konusunu ele almamız gerekiyor.

BAU RADYO:
Hatta bence tüm şirketlere, tüm firmalara etik dersi ve , iş ahlakı dersi verilmesi gerekiyor.

BŞ:
Bu konular ile ilişkili olarak muhakkak bazı üniversitelerimiz işletme etiği dersi başlattılar.

Ben de bir üniversitede işletme etiği dersi veriyorum.

Gençlere bir eğitim bu konularda veriyoruz.

Şirketlerde dediğiniz gibi bir etik kodu yazıp, bu kodları uygulatmaları gerekiyor.

Toplumun birbirine güvenmesi gerekiyor.

Ne kadar acı değil mi?

Birbirimize güvenmiyoruz.

Herhangi bir şirkete bir iş yaptırmak istiyorsunuz, size bir fiyat teklifi veriyor, aklınızdan bin bir tane soru geçiyor.

"Bu imalatta şu çeliği kullanacaksın değil mi?"diyorsun.

Ama " Evet, evet" diyor. O betonun içinde kalacak.

Her gün onu denetime mi gideceğim ben, hangi kalınlıkta demir kullanıyor.

BAU RADYO:
İnsan hayatı söz konusu.

Söz konusu bina yapılıyor ise ve toplumun kullanacağı binalar yapılıyorsa, hastane yapılıyorsa.

En önce yıkılan okul binası, yurt binası, en önce yıkılan bina hastane binası yıkılıyor.

BŞ:
Niye böyle olduk biz? Tecrübe ile olduk.

Durup dururken olmuyorsunuz.

Birine güveniyorsunuz iş yaptırıyorsunuz, sonunda bakıyorsunuz kazık yiyorsunuz.

Bu böyledir, öteki böyle değildir diyorsunuz, başka bir iş yaptırırken aynısı başınıza geliyor, o zaman bir güvensizlik ortamı başlıyor.

Yurtdışında özellikle kuzey ülkelerinde böyle bir şey aklınıza bile gelmez.

Bunu usulüne uygun düzgün yapmak zorunda, benim onu takip etmeme gerek yok ki diyor.

Kimsenin aklına gelmiyor.

Biz de yan yola nasıl saparım , yasanın etrafından nasıl dolaşırım, sistem de açık bulabilir miyim?

Niye?

Kısa yoldan köşe dönmek istiyoruz.

O nedenle Tir Tir Titre'nin en sondaki E'si de Etiğe sahip çıkmamız gerekiyor.

BAU RADYO:
Bir başka soru sormak istiyorum.

Bu soru sizi ilgilendiren bir soru. Başarılı liderler topluma faydalı neler yapmalı?

: Lider çok önemli. Liderleri olmayan toplumlar, ilerleyemez.

Bu çok kesin.

Bir toplumu bir şekilde ileriye götüren o toplumun liderleridir.

Her konuda her alanda lider olması şart.

Lider sadece politikanın başında lider olamaz.

Eğitimde liderler gerekiyor, adalette liderler gerekiyor, şirketlerde liderler , toplumun her kesiminde liderler gerekiyor.

Bu konuda benim bir tavsiyem var; Türkiye'nin genç liderlere ihtiyacı var.

Senin gibi liderlere ihtiyacımız var.

Ben seni yetiştirmeliyim, bir şekilde benim gönlüm genç olsa dahi ben sana yol göstermeliyim.

Tecrübelerimi ve birikimlerimi seninle paylaşmalıyım ama icraatçı olarak seni sahaya sürmeliyim.

Sen icraatçı gerçekleştiriyor ben de seni denetleyebilirim bir şekilde.

Genç liderlere ama herhangi bir genç liderlere ihtiyacımız yok.

Nasıl genç liderlere ihtiyacımız var?

Türkiye'nin genç etik liderlere ihtiyacı var.

Genç lider, etik lider, dürüst lider, adil lider, İşi doğru kişilerle yapıyorsun, düzgün yapıyorsun, saygılı davranıyorsun, sevgili davranıyorsun, bütün bu saydığımız eskiden sahip olduğumuz değerlere sahip ve bu değerleri uygulayan genç etik liderlere ihtiyacımız var.

Bu genç etik liderlerin bir de topluma karşı sosyal sorumlulukları var.

Her şey para değil. Topluma yardımcı olacak işler bulmalılar.

Topluma eğitim konusunda yardımcı olabilirsiniz.

Topluma kitap konusunda yardımcı olabilecek.

Bunu da şöyle yapmamalı; belirli ir maddi kazanç düşünerek değil, öyle yapanlar da var.

Ben şuraya okul açarsam bana maddi katkısı şöyle olabilir, dememeli.

Maddi kazanç düşünmemesi gerekir.

Bu konuda Türkiye'de yapılabilecek çok iş var.

Genç etik lider düşünse topluma faydalı olabilmek için neler yaparım diye bir sürü şey var.

Hangi konuda kendisini yakın hissediyorsa, hangi konuda kendisini faydalı olabilecek hissediyorsa o konuyu kendisine alsın.

Bir de önerim şu onlara ; çok dağılmasınlar bu konuda.

Bir enerjim var benim, normal işini günde 8 saat yapıyorsun, sosyal sorumluluğa günde 1 saatten fazla, haftada 3 saat ayırıyorsun.

Dolayısıyla o kısıtlı olan kaynağını, hem maddi olarak kaynağını, hem de saat olarak emek kaynağını tek bir hedefe odaklanarak , sosyal sorumluluk hedefine odaklanarak harca ki, ses getirsin.

Sonuç üretsin. Kaya bile olsa aynı noktaya yumruğunuzu vura vura bir delik açabilirsiniz.

Diyorsan ki "Ben çocukların kitap okuması için hayırlı bir iş yapmak istiyorum, hep hep kitap okunması için hayırlı işlere hem paranı, hem manevi maddi enerjini hep oraya harca, dağılma.

BAU RADYO:
Bülent Bey bunu söylemişken, sizin iki tane kurmuş olduğunuz çok güzel vakıf var.

Sizin ağzınızdan öğrencilerimiz duysun, bilsin istiyoruz.

Belki de katılmak isteyecekler, bu vakıflarda çalışmak isteyecekler.

BŞ:
Bunlardan bir tanesi Etik Değerler Merkezi. Etik Değerler Merkezi Derneği'nin amacı gençlerde etik anlayışı bilincini geliştirmesini ve oluşturmasını sağlamak.

Bu konu ile ilgili şuanda 7 tane üniversitemizde Etik Lider Akademisi diye bir seminer hazırladık. Bunları uyguluyoruz.

ELA diyoruz adına E ?etik, L-lider, A-akademisi.

Şuana kadar yaklaşık 750 ELA'lı mezun ettik. Her dönem açıldığı için, her dönem yaklaşık 150-200 yeni genç ELA'lı mezun ediyoruz.

Çünkü buradan mezun olanlar iş hayatına atılacak mezun olduklarında. İleri de onlar müdür olduğunda kararlar alırken akıllarında bir şeyler kalacak etik ile ilgili. Bahçeşehir Üniversitesi'nde de açıldı Etik Lider Akademisi.

Şuanda haftanın bir günü aksam 7'de başlıyor. Herkes katılabiliyor, her dönem bir kulüp seçim yapıyor, mülakat tarihleri saatleri asılıyor, başvurular yapılıyor, seçim yapılıyor, 30-40 kişilik öğrenci grubu seçiliyor ve onlara 12 haftalık bir eğitim başlıyor. 12 haftalık eğitim sonucunda başarılı olan öğrencilerimize sertifikaları veriliyor.

Artık ELA'lı oldun diyoruz.

Şirketler diyor ki, bir diploma töreninde bir konuşma yaparken diyorum ki , şu an 10. Dönem mezunlarını veriyoruz.

Her dönem 200 ELA'lı öğrenci mezun veriyoruz.

Etiğe önem veren şirketlerden birinin genel müdürüne siz de bir konuşma yapın dedim.

Bir tören "Bülent Bey, siz ELA'lı değil, belalılar yetiştiriyorsunuz.

Bu öğrenciler bize katıldıklarında, "O niye böyle? Bu niye böyle? Bu etiğe hiç uymadı? Diyecekler" dedi.

Etik Lider Akademisinde biz gençlerimizi etiğe önem veren hale getirirken şunu keşfettim ben; kitap okumak yavaş yavaş azalıyor.

Gittikçe kaybolacak neredeyse.

O zaman Herkese Her Yerde Kitap Vakfı diye bir vakıf kurayım dedim.

Bu vakfın amacı kitap okumayı Türkiye'de sevdirmek, yaygınlaştırmak, ihtiyaç sahiplerine kitap iletmek.

Şuana kadar yaklaşık Anadolu'ya, okullara, cezaevlerine, 360 bin kitap gönderdik.

Cezaevi sayısı 48'e ulaştı. 48 cezaevine kitap gönderdik.

Nasıl sevdiririz diye bir kitapcan kart yaptık.

Çocuklar bu kart ile kitapçıdan gidip kitap alabiliyorlar, ödemelerini bu kart ile yapıyorlar.

İsimsiz, şifresiz bir kart. 7-8 yaşında bir çocuk babası gibi kartı oluyor ama sadece kitapçıdan kitap alabiliyor.

Annesi babası o karta para yüklüyor, o gidip kitapçıdan kitap alabiliyor ve ödemeyi yapıyor. Bu her iki dernek ve vakıfa üye olmak mümkün. www.edmer.org girerlerse üyelik yapabilirler. www.herkesekitapvakfi.org girerlerse üyemiz olabilirler.

Özet olarak şöyle bitirmek istiyorum;

Türkiye ekonomisinde biz 2 hata yapıyoruz,

bunun sonucu olarak 3 tane açık veriyoruz,

bunun sonucunda 3 kıskaç bizi kıstırıyor ve

2 sonuç ortaya çıkıyor.

Türkiye ekonomisi sahaya şu taktikle çıkıyor: 2,3,3,2.

2 Hata.
1)Ürettiğimizden çok tüketiyoruz
2) Kazandığımızdan çok harcıyoruz.

3 Açık.
1)Bütçe açığı
2)Diş ticaret açığı
3)Cari açık

3 Kıskaç.
1)Enflasyon
2)Faiz
3)Döviz kuru

2 Sonuç.
1)İşsizlik
2)Gelir dağılımı bozukluğu

Gelir dağılımı bozuluyor.

Zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor ve işsizlik giderek artıyor.

En önemli yaptığımız iki hata Türk ekonomisinde;

Birinci hata ürettiğimizden çok tüketiyoruz.

Az üretip, çok tüketiyoruz.

Türkiye ekonomisi ve Türkiye toplumu üretim ekonomisi değil, tüketim ekonomisi oluyor.

Birinci hatamız bu.

İkinci hatamız da; maalesef kazandığımızdan çok harcıyoruz.

Az kazanıyoruz. Çok harcıyoruz.

Bunu iki hatayı yapınca üç tane açığa maruz kalıyoruz.

Bütçe açığı

Dış Ticaret açığı

Cari açık.

BAU RADYO:
Harikasınız. Size doyum olmaz.

Biz sizi zaman zaman programlarımıza konuk alalım, konuşalım.

Gerçekten çok keyifliydi.

Bugün bizimle birlikte Sayın Bülent Şenver birlikteydi.

Ekonomist kendisi.

Çok keyifli bir program oldu.

Hepinize hayırlı günler diliyoruz.

.
.



.


.


.



.



.


.


.

Bülent Şenver ÖZGEÇMİŞİ

Darüşşafaka Lisesini bitirdikten sonra Robert Kolej Yüksek Kısmına "Business Administration" bölümüne girmiştir. Okulun adıBoğaziçi Üniversitesi olarak değiştirildikten sonra aynı okulun İdari Bilimler Fakültesi Muhasebe ve Finans Bölümünden mezun olmuştur. Şenver iş hayatına Arthur Andersen and Company Londra ofisinde başlamıştır. Bağımsız denetçi olarak çalıştığı bu şirketin İstanbul ofisi açılınca aynı şirketin İstanbul ofisine tayin olmuştur.

Bülent Şenver, "Bağımsız Denetim", "Yönetim Teknikleri" ve "Bankacılık" konularında Londra, Birmingham, Chicago, Houston, Washington D.C., Paris, Brüksel ve Cenevre'de çeşitli eğitimlerden geçmiştir.
 
Şenver, çeşitli dönemlerde bağımsız denetçi ve yönetim müşaviri olarak yirmiyi aşkın Türk ve yabancı bankada görev yapmıştır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası için "Bankalar Uzaktan Gözetim Sistemi" kurmak üzere İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankalarında araştırmalar yaptı. Yurda döndüğünde T.C. Merkez Bankası için "Bankalar Uzaktan Gözetim Sistemi", "Bankalar Erken Uyarı Sistemi", "Bankalar Tek Düzen Raporlama Pakedi" ve "Bankalar Tek Düzen Hesap Planı" hazırlanmasından sorumlu proje müdürü olarak görev yaptı.

Bülent Şenver, 1985 yılında "Muhasebe Uzmanları Derneği" üyesi oldu ve bir süre bu derneğin "Disiplin Komitesi Üyesi" olarak görev yaptı.
 
Şenver, Arthur Andersen İstanbul ofisindeki görevinden 1985 yılında onbir yıllık kıdemli müdür iken ayrıldı ve Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası A.Ş.'nin (Interbank) genel müdür yardımcısı oldu.

Aynı yıl "Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi" Şenver' i yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak kabul etti. Şenver o tarihten beri bu Üniversitede sırasıyla "Bağımsız Dış Denetim", "Maliyet Muhabesi", "Bankalarda Aktif ve Pasif Yönetimi" ve "Banka Yönetimi" konulu dersleri vermektedir. Şenver, Yeditepe Üniversitesinde MBA Master Proğramı kapsamında "Elektronik Bankacılık" ve "Bankalarda Aktif/Pasif Yönetimi" dersleri ile Bilgi Üniversitesinde "Bankacılık ve Finansal Yapı" derslerini de vermektedir.
 
Şenver, Türkiye Bankalar Birliği eğitim programları çerçevesinde 1983 ile 2000 yılları arasında 17 yıl boyunca "Bankalarda Karlılığın Arttırılması", "Bankalarda Aktif ve Pasif Yönetimi", "Bankalarda İç Denetim" ve "Banka Bilanço Analizi" konularında İstanbul, Ankara ve İzmir' de çeşitli konferans ve seminerler vermiştir. Ayrıca "Banka Mali Tabloları Nasıl Analiz Edilir" isimli bir de kitap yazmıştır.

Bülent Şenver, Haziran 1987 yılında Pamukbank T.A.Ş.' nin Genel Müdürü olmuştur. Şenver 1987 Haziran ile 1993 Temmuz arasında genel müdür olarak yönettiği Pamukbank'ta bireysel bankacılık ile elekronik bankacılık konularında yenilikçi, yaratıcı ve modern bankacılık atılımları ve uygulamaları gerçekleştirmiştir.
Bülent Şenver, resimli kredi kartı uygulaması, varlığa dayalı menkul kıymet ihracı, telefon bankacılığı uygulaması, kredili mevduat, sigortalı mevduat, euro mevduat, konut kredisi gibi bir çok yeni bankacılık ürün ve hizmetini gerçekleştirerek, bankacılıkta bir çok ilke imzasını atmıştır.

Şenver, "Alman Kreiss Bank A.G.", "Türkiye Genel Sigorta A.Ş.", "Baytur İnşaat ve Taahhüt A.Ş.", "Türk Henkel A.Ş.", "Aksan A.Ş.", "Pamuk Factoring A.Ş." ve "Pamukbank Emekli Sandığı" şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi olarak da görev yapmıştır.
 
Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulunda 6 yıl süreyle denetçi olarak da görev yapmiş olan Şenver, Ağustos 1992′ de "Serbest Muhasebeci Mali Müşavir" sertifikası almıştır.

Türk Basın Birliği Bülent Şenver'i "1987 Yılının Bankacısı" seçmiş ve kendisine "Hakkı Tarık Uz Yılın Adamı" ünvanını ve plaketini vermiştir.
 
Aylık ekonomi dergilerinden "Kapital" Bülent Şenver'e 1990 yılında "Yılın Bankacısı" ödülünü vermiştir. Aynı yıl "Cosmopolitan" isimli bir diğer dergide Şenver' i "1990 Yılın Adamı" olarak seçmiş ve ödüllendirmiştir. "Cosmopolitan" bu ödülü Şenver' e bankacılık konusunda gösterdiği başarılı çalışmalarından, yaratıcı kişiliğinden ve bankacılık sisteminde öncülük yaparak getirdiği yeni ürün ve hizmetlerden dolayı vermiştir.
 
"Kapital" dergisinin geleneksel yıllık araştırmaları sonucu 47 seçkin işadamı, bankacı ve yönetici' den oluşan jüri heyeti ikinci kez Şenver'i 1991 yılında "Yılın Bankacısı" olarak seçmiş ve ödüllendirmiştir.

Bülent Şenver, 6 yıl genel müdürlük görevini yaptığı Pamukbank'tan ayrıldıktan sonra 1994 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti' nde Deniz bank Ltd. adıyla kendi ortaklığı olan mahalli bir banka kurmuş ve bu bankadaki hisselerini 1998 yılı sonunda satana kadar bankanın Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Azası olarak görev yapmıştır.
 
Bülent Şenver, 1994-2000 yılları arasında 5 y ıl boyunca Türk Amerikan İşadamları Derneği (TABA-AmCham) Genel Başkanı, Amerikan Ticaret Odaları Avrupa Konseyi (ECACC) Yönetim Kurulu Üyesi, İcra Komitesi Üyesi ve aynı dönemde ECACC Hazine Başkanı olarak görev yapmıştır.

Şenver, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) üyeliği sırasında TÜSİAD Bankacılık Komisyonu, TÜSİAD Ekonomik ve Mali İşler Komisyonu, Parlemento İşleri Komisyonu, Dış İşler Komisyonu ve Bankacılık Komisyonu üyesi olarak da görev yapmıştır. Türkiye Etik Değerler Merkezi Vakfı (TEDMER) Kurucu Başkanlığı görevini de yapmış olan Şenver, aynı Vakfın Mütevelli Heyeti ve Kurucu Üyesidir.
 
"Kulağınıza Küpe Olsun" ve "Banka Bilanço Analizi" isimli kitapları da yazan Bülent Şenver, çeşitli banka ve kuruluşa stratejik yönetim danışmanı olarak hizmet vermektedir.

Etik Değerler Merkezi Derneği Başkanıdır. Herkese Her Yerde Kitap Vakfı Kurucu Başkanıdır.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org