Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

İSTİNYE ÜNİVERSİTESİ LİDERLER KULÜBÜ Bülent Şenver Sunumu
25.03.2019
Okunma Sayısı : 9060
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

İSTİNYE ÜNİVERSİTESİ LİDERLER KULÜBÜ Bülent Şenver Sunumu

.
.

LİDERLER KULÜBÜ Bülent Şenver Sunumu

.
.

 dinlemek için   

.
.



,



.

İSTİNYE ÜNİVERSİTESİ LİDERLER KULÜBÜ Bülent Şenver Sunumu

.
.



.



.



.



.



.



.

İSTİNYE ÜNİVERSİTESİ LİDERLER KULÜBÜ Bülent Şenver Sunumu

Bülent Şenver (BŞ)

BŞ: Merak ediyorsunuz, elimde iki tane şey var , sol ve sağ.

Sen solumu merak ediyorsun ? Sağı mı? Bu şudur;

Benim ileride sizlerle tecrübe ve birikimlerimi paylaşabilmem için sizlerin şahsi mail adreslerini okunaklı olarak yazmanızı istediğim kağıt.

Ne sarkıyor altında? Kalem. Niye sarkıyor?

Dedim ki: Nereye geliyorum? Üniversiteye. Kimler var? Öğrenciler.

Öğrencinin nesi olmaz? Kalemi.

İkinciyi merak edeceksiniz, bu da benim yazdığım bir kitap.

Adı Başardin. Yanlışlık mı oldu Basardın mı demek istediniz diyorlar. Hayır.

Bilinçli olarak yaptık adını. Bu bir başarı hapı olsun istedim ben.

Birkaç hap adı düşünürseniz, Aspirin, teramisin, başarının da hapı olursa Başardin olsun diye öyle bir isim konuldu.

Bunun içine ben yaşadığım hayat tecrübelerimden yaşanmış olayları koydum. Banka genel müdürlüğü yaptığım yıllarda yaşadığım yönetici olaylarını, hem de sizlerle bu tecrübelerimi paylaşayım diye bu kitabımda bir araya getirdim.

Bugün sizlerle ne yapmak istiyorum?

Çok kısa bir şekilde ben kendi kendime düşündüğüm zaman, ben eğer kendimi başarılı buluyorsam, bu başarımı ne şekilde elde ettim? Diye.

Bu yaşlarda düşündüğümde, o yaşlarda düşünmüyorum. Bu yaşlarda düşündüğümde onu bir formül haline getireyim istedim.

Onları sizinle paylaşayım.

35 yaşımda banka Genel Müdürü oldum. Nasıl oldu bu?

Koskoca bir bankanın genel müdürü oldum.

O tarihlerde Nasıl? Neden? Niçin? Sorularına cevap vermeden iş hayatına daldım.

Daha sonraki yıllarda paylaşma ihtiyacı duyduğumda oturup düşündüm,

Neden?

Niçin?

Neyi doğru yapmışım?

Neyi yanlış yapmışım? Diye.

Sizlerle onu paylaşayım istiyorum.

Ben gençliğime, eğitim dönemlerime gittiğimde, başarılı, başarılıdan kasıt, karne alınırdı ya hep iyi notlar, bizim zamanımızda ilkokulda Pekiyi diye bir not vardı.

Pekiyi, İyi, Orta, Zayıf. Benim hep Pekiyi.

Sonra iftihar ile geçmek diye bir şey vardı.

Teşekkür ile de geçmek vardı ama ben hep iftihar ile geçiyordum.

İftihar ile geçmek daha önemli bir başarıydı.

Bu tip şeylere çok içten gelen istek ve arzum vardı. Hep en iyi olayım.

Belki bu pek iyi bir şey değil diyebilirsiniz.

Çünkü insanı çok yoruyor.

Ben hep en iyi olacağım dediğiniz zaman yoruluyorsunuz, yıpranıyorsunuz, stres oluyor, hayatı da yaşayabilmek lazım.

O zaman denge önemli.

Ne çok iyi olacağım diye kendini yıpratmak, ne de boş ver adam sen de hayatı yaşayayım diye hiçbir şey olmamak.

Biraz bu düşüncelerin içine girip ,ben ne yaptım diye toparlamaya başlayınca, şunu gördüm.

Ben bazı şeyleri paylaşmak istiyorum, başarılı olmak için ne yaptım diye ama bu bir alın yazısı gibi geldi bana.

Diyeceksiniz ki "Olur mu öyle şey, alın yazısı deyip bırakacak mısın?"

Yok alın yazısı deyip bırakmayacağım ama başıma gelen şeylere baktığımda bunların hepsinde benim kontrolüm yoktu.

Benim kontrolüm altında gerçekleşen şeyler var. Bazıları da benim kontrolüm dışında.

Şans, tesadüf.

Bir tanesini anlatayım mı?

Üniversitedeyim, son sınıftayım, dersler biter bitmez üniversitede kalmıyorum.

Üniversitemiz çok güzel, boğaz manzaralı bir üniversite.

Herkes kalıyor, ben kalmıyorum orada koşa koşa Taksim'e gidiyorum.

Niye gidiyorum?

Hülya ile buluşmaya.

Hülya kim?

Evet bak sevgilin demiyor, kız arkadaşın diyor.

Bir gün yine çıktım dersten koridorda koşuyorum, duvarda iğne ile not asılan tablolar var, baktım bir not.

"İngiltere den Arthur Andersen şirketi gelip, 5 tane yeni mezun öğrenciyi Londra'ya götürecek. Dolgun maaş ile şirkette çalıştırmaya başlayacak.

İlgilenenlerin Prof. Dr. Arman Manukyan'a form doldurmaları"

Bakıyorum Hülya'ya geç kalıyorum.

Oraya mı gideyim? Hülya ya mı gideyim?

Hülya? Arthur? Derken

"Boş ver Hülya'yı" dedim

ve Arthur'a gittim, form doldurdum.

Hülya'ya geç kaldım, kızmış.

"Nerede kaldın? Banane Arthur Andersen"

Ben de bilmiyorum Arthur Andersen kimdir?

Niye başvurdun diyeceksiniz?

Hangi kelime hoşuma gitti? Londra.

Yeni mezun olmuşum Londra'da çalışmaya gideceğim. Mesleği de bilmiyorum.

Sonra sonra öğrendim ki Arthur Andersen bir bağımsız dış denetim şirketiymiş.

Bilançoları denetliyorlar ya, gelir tablosu .

Şu anda Türkiye de Ernst Young, Prıce Waterhouse Coopers, gibi şirketler var.

Öyle bir şirketmiş. Dünyada çok büyük bir şirket Arthur Andersen.

Üç hafta sonra İngilizler geldi okula.

Sözlü mülakat yapıyorlar kimi alalım diye.

Kuyruk olduk biz oturduk odanın önünde. 40 -45 kişi var.

Herkes Londra'ya gitmek istiyor.

Her çıkana soruyoruz "Ne soruyorlar?" hazırlanalım diye.

Çeşitli soruların için de hep aynı soru var.

Niçin Arthur Andersen'a girmek istiyorsun. Herkes Arthur Andersen'ı övüyor.

"Dünyanın bir numaralı şirketi olduğu için.

Çok büyük bir şirket olduğu için.

Dünyada 80 ülkede ofisi olduğu için"

Bana sıra geldi, girdim, oturdum.

Bir İngiliz var, zayıf, üzerinde bir İngiliz yeleği var, yanında şemsiyesi var.

Bir takım sorular ve Neden Arthur Andersen dedi.

Ben ne dedim biliyor musunuz?

Aynen şu anda size anlattığım gibi

"Bir gün okuldan çıktım, Hülya ile buluşmaya gidiyordum, notu gördüm, Hülya mı?

Arthur Andersen mi?

"Boş ver Hülyayı dedim" diye anlattım.

Adam gülmeye başladı.

Bir ay sonra bana mektup geldi Kabul edildiniz.

Bir tarih vermiş, "Şu tarihte Londra'da olursanız, size dört haftalık bir eğitim programı
başlatıyoruz.

Banka hesabınıza 10 bin Pound yatıracağız." Kabul ettim. Niye ? Londra.

Sormayacak mısınız Hülya ne oluyor?

Bıraktım.

Ama bırakmadan önce Hülya'ya bir iyilik yaptım.

Üniversiteden mezun olduk, kepler atıldı, dört gün sonra nikah kıyıldı.

Hülya ile evlendik.

Tarabya Otelinde bir gece balayı yaptık, ertesi gün Yeşilköy Havalimanına gittik.

Hülya'yı o tarihte aldıramıyorum çünkü o tarihte ki maaş 96 Sterlin, ev kirası 125 Sterlin. Bu maaşla Londra'da geçinmek mümkün değil .

Ve Londra'ya gittim.

Böyle bir şey tesadüf değil mi?

Ben giderken bu tarafa bakmak ihtiyacı, kaç saniyedir ki?

Bu tarafa bakıp, okumayabilirdim, görmeyebilirdim.

Orada bir şey görüyorsun, okuyorsun, Hülya da diyebilirdim. Belki şu anda başka meslekteydim, banka müdürü olamayacaktım.

Girdim ve 11 yıl denetçilik yaptım.

"İlişikteki mali tablolar bu şirketin durumunu uluslararası muhasebe ve raporlama kurallarına uygun olarak laiki ile doğru bir şekilde gösteriyor."

İmzala ve ver raporu.

Tesadüf yine bir bankanın Türkiye Sınai ve Kalkınma Bankası, büyük bir bankadır, köklü bir bankadır, uzun vadeli krediler verir.

Onun denetimi geldi, bana verdiler. İkinci banka geldi, bana verdiler, Üçüncü banka geldi bana verdiler, 25 Bankayı denetledim Türkiye'de.

Denetim Banka uzmanı oldum.

Bir gün banka denetimi sonunda raporu imzalamadan ıslak raporu genel müdüre anlatırız, ne olur, ne olmaz diye.

Bak böyle bir şey imzalayacağım haberin olsun diye.

Gittim, anlattım, "Sizin bankada şu eksik, şu yok, kıdem tazminatı ayırmamışsınız, kredileriniz batıyor, kredi karşılığı ayırmanız gerekiyor," diye, beni dinleti.

Bitti mi dedi. Bitti dedim.

"Bülent Bey, masanın bu tarafında oturup bunları söylemek kolay, ama masanın bu tarafında oturup söylediklerinizi yapmak kolay iş değil." Dedi.

Sonraki sözü benim kariyerimdeki değişiklik oldu.

"Siz bu işi çok iyi biliyorsunuz, söylediklerinden de ben bunu anlıyorum, o zaman masanın bu tarafına geçip, burada bu işi düzeltmek ister misiniz?" dedi.

Bu bir iş teklifi oldu. "ben bu maksat ile gelmedim size ama bir düşüneyim" dedim.

Dışarıya çıktım, asansöre bindim, ilk defa düşünüyorum masanın kaç tarafı var? Hiç düşünmemişim, masa masadır.

Ama biraz düşünüce dedim ki doğru.

Ben 11 sene masanın ukalalık tarafında oturmuşum. Ukalalık dediğimiz, uluslararası muhasebe raporlama standartları kitapları var, açıyoruz onları okuyoruz, orada diyor ki:

"Bir şirket eğer yurtdışı döviz borçlanarak bir makine satın aldıysa döviz kur artışları gider olarak yazılmaz ,makinenin maliyet bedeli üzerine konulur.

Amortismana tabi tutularak muhasebeleştirilir." Gidiyoruz şirkete bakıyoruz, yanlış yaptın, yazıyoruz.

Öteki tarafı dediği yönetici sorumluluğu hiç almamışım.

Yönetici daima karar alır, karar alırken kararlar kolay alınmaz.

Alacağı kararın sonuçlarının artıları da vardır, eksileri de vardır, değerlendirir, ondan sonra alır.

Bunu yapmamışım ben.

Tam da Arthur Andersen de ortak yapıyorlar, iyi paralar kazanacağız, önemli bir karar.

Hülya'ya sordum.,

"Bugüne kadar kariyerin ile ilgili aldığın kararları doğru aldın.

Bu nedenle ben sana güveniyorum. Senin alacağın karar ne olursa olsun, ben daima senin arkandayım" dedi.

Ben de Arthur Andersen'i bıraktım, Banka Genel Müdür Yardımcısı oldum.

İki sene sonra aynı genel müdür beni aradı.

"Bülent Bey, sizi Mehmet Emin Karamehmet istiyor, yarın üçte gider misiniz?" dedi.

Giderim dedim.

Mehmet Emin Karamehmet'i duydunuz mu bilmiyorum, Turkcell'in sahibiydi, Yapı
Kredi'nin sahibiydi, üç tane bankası vardı.

Gittim kapıyı çaldım, oturdum, çok kısa konuştu.

"Bülent Bey, yarın bankamızın yönetim kurulu var, gelirseniz ben sizi genel müdür olarak önermek istiyorum" dedi.

Hemen geliyorum dedim.

Hülyaya sormama gerek yok. Ertesi gün gittim, yönetim kurulunda ihtiyar ihtiyar insanlar oturuyor, kimisinin saçı beyaz, kimisinin saçı yok, ben de orada 35 yaşında.

Mehmet Emin Bey dedi ki:

"Bülent Bey'i yeni genel müdür olarak oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler"

Hepsi elini kaldırdı. Sonra hayırlı uğurlu olsun.

Başladık bu yenilikleri yapmaya bankacılık ile ilgili.

O dönelerde ilk defa kredi kartları giriyor bankaya.

İl defa ATM 'ler bankaya giriyor, yıl 1987.

Ben o zaman dedim ki ben böyle bir yerlere gelebilmek için bir şeyler geliştirmişim de gelmişim.

Geliştir.

Ne geliştirmişim ?K.İ.M geliştirmişim.

K:
Kendimi geliştirmişim.

Kendimi geliştirmek deyince vücut olarak değil.

Bazıları öyle geliştiriyor, halter kaldırıyor.

Eksiklerimi tamamlamak için . Her insanın hangi yaşta olursa olsun kendini geliştirebileceği muhakkak bir saha, bir alan, bir potansiyel var. Şu anda sen kendini geliştirmek için ne yapıyorsun?

Kitap okumak. Sen?

Buraya geldim sizi dinliyorum. Kendinizi geliştirmek için harcadığınız zaman ,sizin kumbaraya atılan paralar gibidir. İleride mutlaka bunların bir menfaatini görüyorsunuz.

Tam tersi ise boşa harcadığınız zaman.

Zaman o kadar çabuk geçiyor ki.

Bu yaşlarda zaman geçmiyormuş gibi geliyor size, amann daha çok yaşayacağız, hop diye dede olacaksın.

Ne yaptık biz dede olana kadar?

İyi bir oğlan yaptık, dede olduk diyeceksin.

Kendinizi geliştirecek her zaman bir şey bulun ve her gün aklınızdan çıkmasın.

Kendimi geliştirmek için ne yapacağım diye.

Kendinizi geliştirdiğiniz zaman çevreniz bir farklılık görüyor sizde.

Seni dinliyor, onu dinliyor, senin tavırlarına bakıyor, sen de bir fark hissediyor. Baktım ki yetmiyor. İstediğin kadar kendini geliştir, bir yerlere çıkmak için yeterli değil.

İ:
İlişkileri geliştirmek. İlişkileriniz olmazsa yükselmekte zorluk çekiyorsunuz.

Nereden bilsinler sizi. Mehmet Emin Karamehmet beni genel müdür yaptıysa benim bir ilişkim olacak ki, onun çevresi ile, ona etki eden insanlar ile benim bir ilişkim olacak ki, önersinler.

"Bülent Şenver var, bankanın başına getirirseniz en iyi o yapar" demeleri lazım.

O nedenle ilişkilerinizi şimdiden bir şekilde geliştirin.

Ben bu kitapta dedim ki, ilişki zenginliği yaratın.

Zengin misiniz? Değil misiniz?

Bir ilişki ağı kurun.

İlişki ağında senin ağın farklıdır, senin ağın farklıdır.

Ağı neye göre kuracaksınız?

Hedeflerinize göre.

Ne yapmak istiyorsunuz?

Ben ileride futbol federasyonu başkanı olmak istiyorum.

O zaman ilişki ağımda kimler olması gerekiyor? Fatih Terim, Yıldırım Demirören.

Futbol ile ilgili kişiler ile ilişkilerinizi geliştiriyor olmanız lazım.

Bunlar mesleki şeyler.

Bir de dostlar, arkadaşlar, sevdiğiniz kişiler ile ilişki ağınızı , ilişki zenginliğinizi bir şekilde geliştirin.

Bunu geliştirdiğiniz zaman hedeflerinize daha süratli ulaşma imkanınız artıyor.

Yüzde yüz ulaşırsınız demiyorum ama daha şanslı oluyorsunuz bu konuda .

Ve hiç belli olmuyor, nerede ne zaman ne olacağı.

Okulun rektörü değişiyor, patronun aklına siz geliyorsunuz.

Niye?

İlişki kurmuşsunuz.

Bu ilişki ile belirli bir mesafe kat ettim ben hayatta.

O da yetmiyor.

M:
Meslek. Mesleğinizi geliştirmeniz lazım.

Mesleğinizi geliştirmeniz için de , dışarıda da meslek geliştirmek için araştırma
yapmanız lazım.

Uluslararası meslek.

Avukatsınız, uluslararası en iyi avukat olayım.

Mühendissiniz, uluslararası en iyi mühendis olayım.

Bu konudaki mesleğimi geliştirmek için TÜSİAD'a üye oldum.

Bir takım sosyal sorumluluk mesleki şeyleri de takip etmeniz lazım. Mesleki dergileri takip edeceksiniz, mesleki web sitelerini takip edeceksiniz, dernek varsa oraya üye olmaya çalışacaksınız.

Kitap da bir fıkra yazdım meslek ile ilgili, onu size okuyayım.

Bir şirkete yeni genel müdür atanmış.

Bu yeni genel müdür için bir kutlama yapılıyor. Personel çağrılmış.

Patron mikrofonu eline almış.

Demiş ki: "Arkadaşlar, yeni genel müdürümüz Ahmet Bey çok başarılır.

Kendisi üç yıl önce şirkete girdi, bakın şimdi genel müdür oluyor. Şirkete girer girmez kendisini vezneye verdik.

Bir hafta veznede çalıştı.

Daha sonra hemen yükseldi şef oldu.

Üç ay sonra müdür yardımcılığına terfi etti.

Üç ay sonra müdür oldu.

Ondan bir ay sonrada kendisine 18 departman bağladık, Genel müdür yardımcısı oldu.

Ahmet Bey çok başarılı.

Genel müdür yardımcılığını beş ay yaptıktan sonra işte şimdi genel müdürümüz."
Alkışlar.

Bu açılış konuşmasını yaptıktan sonra Ahmet Bey'e dönüyor, Ahmet Bey siz de bir şey söylemek ister misiniz?" diyor.

Ahmet Bey eline mikrofonu alıyor , patrona tek bir cümle söylüyor:

"Teşekkür ederim Babacığım" diyor.

Patron babasıymış.

Öyle olursa 6 ayda genel müdür.

Böyle bir hayat var mı sizin için?

Onun için mesleğinizi geliştireceksiniz, ilişkilerinizi geliştireceksiniz, mesleğinizde de en iyi olacaksınız.

Başka türlü mümkün değil öyle en iyi görevlere gelebilmeniz.

K.İ.M geliştirdim bayağı yükseldim.

Ama baktım benden daha yukarıda olanlar var.

Ben de ne eksik diye düşünmeye başladım.

Gördüm ki üç sağlığa önem vermiyorum ben. V.A.R

V:
Vücut sağlığına önem vermeliyim.

Şimdi siz anlamıyorsunuz ama yaşınız ilerlediği zaman vücudun ne kadar önemli olduğunu, bu sağlığın ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz.

Ben kitabımda yazdım, rahmetli Vehbi Koç ile toplantılarımız olurdu, TÜSİAD da
görüşmelerimiz olurdu.

Bir gün bana bir şey anlattı sağlık ile ilgili sizinle paylaşayım.

O da kendi oğluna ve kızlarına söylermiş bunu.

Oğluna bir kağıt uzatmış.

Çok sıfırlı bir rakam yaz demiş.

Bu sıfırı seni koleje gönderdiğim için düşün.

Yanındaki sıfırı seni Amerika da okuttuğum için düşün.

Bu sıfırı bunun için düşün, böyle devam ediyor.

Oğlu "Baba en baştaki biri söylemedin" diyor.

"O bir senin sağlığın, sil onu geriye ne kaldı ?Sıfır. Sağlığın olmadığı sürece, ben seni koleje gönderdim, üniversite de okuttum, hiçbir şeyin hiçbir önemi yok." Diyor.

O nedenle sağlığın senin için çok önemli. Mustafa Koç, rahmetli oldu.

Çok başarılıydı, yalıda oturuyordu, sporcuydu.

Şimdiden başlayın sağlığınızı düşünmeye, vücudunuz ile ilgili bir şeyler yapın.

Geçen hafta dalağının sağlığı için ne yaptın?

Ciğerlerin için ne yaptın? Sigara içmedin.

Böbreğin için ne yaptın?

Çok su içtin.

A:
Akıl sağlığı. Her şeyiniz tamam, akıl sağlığınızı kaybettiğiniz anda duvara çarptınız.
Akıl sağlığı için dışarıdan destek almak gerekebiliyor.

Zihninizi sürekli çalıştırın.

Zihin çalıştırmak çok önemli.

Çünkü çalıştıkça daha çok çalışıyor.

Çalıştırmadıkça paslanıyor.

Kimisi ben satranç oynarım diyor.

Kimisi bulmaca çözerim diyor.

Ben Hülya ile markete gidince o sepeti doldurur, çıkarken ben derim ki :

"325 TL ödeyeceğiz" " Nereden biliyorsun?" der.

Zihnim çalışsın diye o attıkça sepete ben toplamaya başlarım.

R:
Herkese sorduğumda onu geliştirmek için ne yapıyorsun dediğimde bir şey söyleyemiyor.

Vücut için biliyorsun.

Ruhun için ne yapıyorsun bilemiyorsun.

Ben Şöyle çözüm buldum, beş duyumu daha iyi kullanmayı öğrendim.

Görmek, duymak, tatmak, koklamak, dokunmak.

Bunları daha sık sık kullanmak.

En son toprağa ne zaman dokundun.

Diyeceksiniz ki toprağa dokunsam ne olur?

Bazen ruh onu istiyor.

Kedi okşuyorsun, köpek okşuyorsun, ruhunu besliyorsun.

Bir bülbül sesi duymak istiyorum.

Kuş sesi .

Bugüne kadar isteyerek hiçbir şey kokladın mı?

Menekşe koklamak, gül koklamak.

Ben bir gün Ankara'dan geliyorum, aklıma kızım geldi ve onun kokusunu duymak istedim.

Koklamak istedim kızımı.

Uçaktan indim, eve geldim, hemen odasına gittim, sarıldım, koklamaya başladım.

"Ne yapıyorsun baba" dedi.

Baktım pek istekli görünmüyor, ben de koklamak istiyorum.

Gittim yatağına yastığını aldım kokladım.

Ruhunuz için de beş duyunuzu çalıştırmaya bakın.

Ruhumu da besledim, ama daha yukarıda olanlar var. Bir şey daha eksik.

Bütün bu K.İ.M ve V.A.R'ı yapıştırmam lazım, bir araya getirmem lazım.

Bunu yapabilmem için de S.E.S 'i kullandım.

S:
Sevgi. Ben Hülya dışında sevgi ile ilgili bir şey yapmamışım.

Banka genel müdürüyüm, asansöre biniyoruz, etrafımda personelim var, gayet ciddi,
onlar çekiniyorlar konuşmaktan, ben o samimiyeti kuramıyorum.

Sevgi çok önemli.

Hayatın içindeki o sevgi.

Çok detaylı.

İşini sevmek, aileni sevmek, kendini sevmek, çevreni sevmek.

İnsanı başarıya götüren bir kapı açıyor.

Onunla ilgili İbrahim Bodur'un kitabıma yazdığı bir yazı var.

Rahmetli oldu.

Bana kitabına yaz dediği bir anekdot var. "Ömürden Sayılmaz"

Dervişin biri bir gün mezarlığın önünden geçiyor, mezar taşlarına bakıyor.

Bir tanesine bakıyor, üç yıl yaşadı, diğerine bakıyor beş yıl yaşadı, ötekine bakıyor 8 yıl yaşadı.

Tarihlere bakıyor 70 yaşında ölmüş, diğeri 65 yaşında ölmüş.

Nasıl olur diyor. Köye gidiyor.

Köyün ileri gelenleri toplanmış

"Merak ettim 75 yaşında vefat etmiş ama orada 5 yıl yaşadı yazıyor.

Niye böyle yazdınız? Diyor."

Köyün ileri gelenleri aynen şöyle söylüyor:

"Biz ömrümüzü dostlarımızla , sevgiyle ve mutlulukla bir arada geçirdiğimiz zamanla değerlendiririz. Diğer zamanları ömürden saymayız." Diyor.

E:
Etik. Etik çok önemli. Hele bankacılıkta çok önemli.

Ben kendime şöyle bir dua yazdım. Kendime okuyup sonra amin diyorum.
Allahım,

Doğru yoldan ayrılırken,

Başkasının hakkını yemeğe çalışırken,

Yalan dolan ile iş yapmaya başlarken,

Canlılara ve çevreme zarar vermek için düzen kurarken,

Hak etmediğim bir lokmayı ağzıma alırken,

Ahlak dışı bir davranışa niyetlenirken,

Paylaşamayacağım bir lokmayı ağzıma atarken,

Adaletsiz kararlar alırken,

Beni başarısız kıl,

Bu konularda bana başarı yüzü gösterme.

Amin.

Diyorum.

Bu benim kendi kendime yaptığım bir duam.

S:
Son S Sorumluluk diye ifade ettim.

Hayatta hangi işi yapıyorsanız yapın, daima sorumlu bir kişi olun.

Bizler yönetici olarak işe alacağımız kişilerde en çok baktığımız özelliklerden birisidir.

Sorumlu bir insan mıdır?

Bir görevi verdiğim zaman üstlenir mi? Sorumluluk sahibi olmanız gerekiyor.

Bunları yaptıktan sonra ulaşabileceğim en tepeye ulaşmış oldum. Bunları söylemek kolay ama hayata geçirmek o kadar kolay olmayabilir.

Böyle formül halinde düşünürseniz,

K.İ.M geliştirdim.

V.A.R üç sağlık.

S.E.S ile yapıştırdım.

Bütün bunları yaptıktan sonra kendime göre mutlu oldum.

Mutluluğun tanımı değişir herkese göre ama ben mutlu oldum hayatta.

Bugün sizlerle birlikte olmaktan da mutluyum.

Benim mutlu olmamın tek kelime ile formülünü söyle deseler bana, Şükrederek.

Niye şükür diyorum buna; bir şey elde ettiğiniz zaman , bir şeye sahip olduğunuz
zaman onun kıymetini ve değerini bilmek.

Şükür laf olsun diye söylenen bir kelime değil.

Elde ettiğin, var olan, şu anda senin olan bir takım değerler var.

Bu değerler için , bu değerlerin kıymetini bil.

Ne için biliyor musunuz?

Bu değerler yok olabiliyor.

Ancak yok olduğunda anlıyorsunuz.

Sağ gözünü kapat.

Beni nasıl görüyorsun.

Sol gözünü de kapat.

Şimdi görebiliyor musun.

Kıymetini bildin mi?

Gözlerinin kıymetini bildin.

O kadar çok şey var ki şükredecek.

Şu anda iyi bir üniversitede okuyorsunuz, iyi bir şey değil mi?

Onu bulamayan bir çok insan var.

Dolayısıyla elde ettiğiniz şeylerin değerini bilmek.

Ben Hülya'nın değerini biliyorum.

Şükretmek ile ilgili de kendime mutluluk duası yazdım.

Dua insanın içinden gelen, üst varlık ile kendinin konuştuğu, ruhu ile bütünleştiği bir
şey.

Bir güç olduğuna inanıyorsun ve o güce bir şeyler söylüyorsun.

Benim mutluluk duam şöyle:

Allahım,

Benim şansımı bol,

Yolumu hep açık tut.

Kanımızı vücudumuzda hiç durmadan dolaştır.

Ciğerlerimizi hep temiz hava ile doldur.

Bilincimiz hep açık.

Aklımız her zaman başımızda olsun.

Herkesi ve her yaptığımız işi bize gönülden sevdir.

Her yerde her zaman her işimizde bizi ahlaklı olmaya zorla.

Hiç durmadan çalışmak , eğlenmek başarılı olmak için bize güç ver.

Bize huzur ve mutluluk verirken cömert,

Keder ve acıları verirken cimri ol.

Doğru yoldan ayrılmayan herkese mutluluğu ve huzuru hediye et.

Amin.

Hepinizin yolu açık olsun.

 

.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org