Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

RADYO Endüstri B2B Radyo Bülent Şenver ile "Faizler Zorla Düşer Mi?"
26.07.2019
Okunma Sayısı : 9942
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

RADYO Endüstri B2B Radyo Bülent Şenver ile  "Faizler Zorla Düşer Mi?"

.
.

 
Bülent Şenver ile  "Faizler Zorla Düşer Mi?"   

.
.
.
.



.
.
.

RADYO Endüstri B2B Radyo Bülent Şenver ile  "Faizler Zorla Düşer Mi?"


B2B RADYO "Faiz Zorla Düşer Mi?" Bülent Şenver

Bülent Şenver (BŞ)

B2B RAYDO: 25 Temmuz da Merkez Bankası para politikaları kurulu faiz ile ilgili bir karar açıklayacak. Kararı hep birlikte göreceğiz.

Fakat genel eğilim odur ki, tersini de yapabilir tabi Merkez Bankası ona bir şey diyemeyiz.

Eğilimden yola çıkalım.

Faiz düşüşü bekleniyor.

Bizim burada konuşmamız gereken, paranın bir maliyeti olduğu düşüncesiyle yola çıkarsak bu faiz düşüşü bankaların kredi vermesi veya verebilmesi sonucunu doğurur mu en ucuza.

Bunu konuşacağız.

Bunu konuşurken en duayen isime dönmemiz gerekiyor.

Duayen Bankacı Sayın Bülent Şenver telefon hattımızda.

Sayın Şenver, yayınımıza hoşgeldiniz efendim.

BŞ:
Hoşbulduk.

B2B RADYO
:Senaryo yazıyoruz ya faiz düştü diyelim, 4 puanlardan bahsedenler var, 2 puanlardan bahsedenler var, rakamına girmeyeyim fakat günün sonunda benim aklıma takılan soru şu, sizin değerlendirmenizi rica edeceğim.

Netice itibariyle Türkiye'de ki yerli mevduatlarımızdan toplanan paraları dağıtmıyoruz. Bu paraları bankalar sendikasyon kredileri ile yurtdışından getiriyor.

En sonunda dolar üzerinden yüzde 7.5 faiz ile borçlanma gerçeği ile karşı karşıyayız.

Bu şartlar altında faiz düşse de bankalarımız ucuza kredi verebilme kabiliyetine erişebilir mi? Yorumunu sizden rica edeyim.

BŞ:
En kısa ve kestirme cevap Serbest Piyasa Ekonomilerinde faizleri piyasa belirler.

Biz aslında yanılıyoruz, şöyle yanılıyoruz, zannediyoruz ki faizler biz ne dersek o olur.

Faizi Merkez Bankası belirler, faizi bankalar belirler veya faizi siyasi otorite belirler zannediyoruz. Halbuki Türkiye Serbest Piyasa ekonomisine geçeli yıllar yıllar oldu.

Serbest Piyasa ekonomilerinde faizi serbest piyasa belirler.

Biz ne dersek diyelim sonuçta serbest piyasa faizin ne olacağını belirler.

Yüksek faiz iyi midir? Hayır.

Onda hem fikiriz. Yüksek faiz kredi alanları olumsuz şekilde etkiliyor. Bireylere bakalım, bireylerin tasarrufu yok. Tasarrufu olmayınca krediye ihtiyacı var. Bireyler kredi ile hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Şirketler, şirketlerin de sermayesi yeterli değil. Dolayısıyla şirketler de Türkiye'de sermaye yok, yetersiz olduğu için, onlarında krediye ihtiyacı var. Dolayısıyla hem bireylerin, hem de şirketlerin krediye ihtiyaçları olduğu için, kredi faizlerinin yüksek olması tabii ki ülkeyi olumsuz etkiliyor.

Ama biz büyüme metodumuzu kredi ile büyüme modeline endekslemişiz.

Türkiye krediler ile büyüyen bir ülke.

Faiz kötü, bireyleri olumsuz etkiliyor, şirketleri olumsuz etkiliyor ama faiz bir sebep midir?

Faiz bir sonuç mudur?

Yanılgılı bir şekilde faizin bir şeylere sebep olduğunu söylüyoruz ama faiz bir sonuç.

Sonuç derken faizi ne belirliyor?

Faizi serbest piyasa ekonomisi belirliyor dedik ya, serbest piyasa ekonomisi yazı tura atarak faizi belirlemiyor.

Neye bakıyor?

O ülkede ki enflasyon oranına bakarak, o ülkedeki döviz kurlarının seyrine bakarak, o ülkede kaynak bolluğu mu var, azlığımı var buna bakarak, o ülkede güven var mı?,

İstikrar var mı? Ülkede belirsizlik var mı, yok mu?

Bunun gibi bir çok alternatif girdilere bakıyor, bunun sonucunda serbest piyasa ekonomisi bakıyor, "Faiz yüzde 20 olmalıdır mevduata " diye bir kanaat sahibi oluyor ve serbest piyasada belirleniyor.

Enflasyonu düşürmüyorsanız siz, bir de bizim ülkemizde çok ilginç bir enflasyon tanımı var.

O da resmi enflasyon oranı.

Ama artık sokaktaki vatandaş resmi enflasyon oranına inanmamaya başladı. Türkiye'de biz de hissedilen enflasyon diye bir kavram geliştirmek lazım.

Nasıl hava durumunda söyleniyor, "Sıcaklık yüzde 25 ama hissedilen yüzde 30" diye.

Enflasyonda da hissedilen enflasyon demek lazım.

Çıkın sokağa resmi enflasyon yüzde 18 deyin, vatandaş diyor ki

"Benim hissedilir enflasyonum yüzde 35, yüzde 40" Dolayısıyla benim yüksek enflasyonum varsa, döviz kurları zik zak çizen, biz bankacılar zik zak kurlara testere ağzı diyoruz.

Testere ağzı gibi döviz kurları oluyorsa, o ülkede kaynak bolluğu yoksa, tam tersine kaynaklar yetersizse , bir de bunun tepesine yurtdışı yabancı yatırımcı 'Güvenilir bir ülke değil, istikrarlı bir ülke değil, bu ülkede belirsizlikler çok fazla' derse sermaye ekonomisi faizleri yüksek belirliyor.

Siz bunu zorla düşürebilir misiniz? Faizler zorla düşer mi?

Faizleri serbest piyasa ekonomisi belirlediği sürece düşüremezsiniz.

Siz ne derseniz deyin.

Biz bunları 1990'lı yıllarda yaşadık.

Merkez Bankası bir faiz oranı söylüyordu, bunun dışında bir mevduat kabul edemezsiniz diyordu.

Eğer siz serbest piyasa ekonomisi uyguluyorsanız, faizleri zorunlu düşüreceksiniz diyorsanız, siz o ülkede faiz karaborsası, faiz tezgah altı uygulaması yaratırsınız.

Yasal kayıtlarınıza tamam yüzde 15 deyip , fazlasını başka yönlerle belki de etik dışı davranışlarla bankaların ve piyasaların vermesi şeklinde sağlamış olursunuz?

Bankalar ne yapmalı? Bankalar aslında o kadar zor durumda ki.

Niye zor durumda biliyor musunuz?

Banka mevduat alıyor, aldığı mevduat ile kredi veriyor. Bir banka faiz oranı belirlerken önce mevduatın mı faiz oranını belirlemeli?

Yoksa kredilerin mi?

Önce kaynağın maliyetini belirliyor bankalar.

Kaça buluyorum bu parayı piyasadan?

Piyasadan parayı yüzde 20'den buluyorsam, kaça satmalıyım ki parayı, belirli bir kar elde edeyim.

Mevduatı aldığınız zaman 100 Lira'nın 100 Lirasını da kredi diye veremiyorsunuz. Mevduat munzam karşılık oranları var.

100 Lira'nın 80 Lirası'nı kredi diye verebiliyorsanız, 80 Lira'dan öyle bir para kazanmalısınız ki, 100 Liralık mevduatın faizini ödemelisiniz, onun dışında personel gider, idari gider, bütün giderleri ödemelisiniz, daha sonra bir kar marjı ,kar elde etmelisiniz.

O nedenle faiz geliri ve faiz gideri marjı bankalar çok önemli.

Ben bankaların bugünkü durumunu şuna benzetiyorum;

Bir makas vardır, kağıt keser. Makasın yukarı ki ucu faiz gelirleri, aşağıdaki ucu faiz giderleri, bu makasın ortasında bankalar kağıt gibi.

Bu makasın kendilerini ne gibi etkileyeceğini bekliyorlar.

Makastaki bu gelir ve gider marjı azaldıkça , bankalar yavaş yavaş kesilmeye başlıyor.

Faiz geliri ve faiz gideri diye düşündüğümüzde siz bankaları çok zorlarsanız banka kredilerdeki faizleri biraz düşüreyim diye uğraşacak ama mevduat faiz oranlarını düşüremeyecek.

Niçin düşüremeyecek?

Serbest Piyasa ekonomisi uyguluyoruz, düşürdüğü anda mevduat kaybeder. Likidite sıkıntıları ortaya çıkar.

O nedenle ne oluyor?

Faiz giderlerini aşağıya çekemiyor, faiz gelirlerini siyasi otorite zorla aşağıya çekiyor.

Faiz geliri ve gideri arasındaki fark giderek azalıyor.

Sonuç ne oluyor biliyor musunuz?

Madem ben faizden giderek az para kazanıyorum, zarar etmeyeyim diye faiz dışı işleri, komisyonlar giderek artıyor.

Biraz da şaka olsun diye bu gidişle neredeyse bankalar şubeden içeri girenlerden 5 Lira, Şubeden çıkanlardan 10 Lira alacak hale gelir.

Faiz de bu kadar zorlama ve baskı yapıldığı zaman , bankalar bir yerde gelir elde etmek durumunda. Kar elde edip öz kaynaklarını, sermayelerini büyütmek durumunda.

Bunu yapamazsa da bunları yapacak yöntemler bulmak zorundalar.

Bu yöntemlerin bazıları etik olabilir, bazıları da etik dışı yöntemler maalesef olabilir. Bu konuda son söz olarak şunu söyleyeyim; faiz zorla düşmez, faiz bir sonuçtur.

Biz faizi düşürmek istiyorsak önce ülkenin enflasyonu düşürmemiz lazım.

Sonra zik zak lı kuru istikrarlı hale getirmemiz lazım.

Ülkeye bol kaynak sokmamız lazım.

Bunu yapabilmek için de yabancı yatırımcılara güven vermemiz lazım.

Onların istikrarsız ülke kavramını kendi akıllarından sildirmemiz gerekiyor. İstikrarlı , güvenli ve bir şekilde inandırıcı bir politika ile tekrar Türkiye'yi yurt dışına açıp, kaynakları Türkiye'ye ucuz maliyet ile getiriyor olmamız gerekiyor.

B2B RAYDO:
Sayın Şenver, çok teşekkür ediyorum. Dün yüzde 56'ya yakın dosya ücreti, işletim ücretine zam telaffuz edildi. Uyarınız oluyor. Testere kur çıkarken de inerken de keser. Doğru mudur?

: Tabii.

B2B RADYO
: Çok güzel bir reel sektör fotoğrafı çektiniz, vatandaşın fotoğrafını çektiniz. Bankaların da , reel sektörün vatandaşın durumundan farkı var mı?

BŞ:
Bankaların sıkıntısı şu; bankalar para basmadığı için, bankalar faiz kazanabilmek için bir yerden kaynak buluyor, yurt içi ve yurt dışı.

Başka bir kaynak yok. Bu kaynakların belirli bir maliyetleri oluyor.

Bu maliyetleri düşürerek, kendi idari giderlerini de düşürerek, parayı kaça satarsam karlı olurum gerçekleştiriyorlar.

Kredi satmak bugün kü Türkiye'de çok kolay değil. Geri dönmeyen krediler yüzde olarak artmaya başladı.

Her verdiğiniz kredinin 5-6 Lirası geri dönmemeye başladığı zaman bir de bunun ilave yükü, ,ilave maliyeti var.

Geçmiş önemlerde İstanbul yaklaşımı bir yaklaşım ile büyük kredileri affedelim, yarısını silelim, faizleri düşürelim.

Tamam bunlar güzel bir şey, kurumlara yeniden nefes aldırma politikası diyoruz ama bu bankaların aktif yapısını zafiyete düşüren , aktiflerini ve karlılık oranlarını bir şekilde olumsuz etkileyen bir unsur.

Bankacılarda oturup düşünüyor, ben bu kredilerin faizleri düşürürsem, yüzde 25'ini silersem, bu kayıpları, bu giderleri nereden çıkartmalıyım?

Şubeden girerken 5 Lira, çıkarken 10 lira. Ben bunu bir öğrencime sınıfta söylemiştim.

Öğrencim heyecanlandı, çok güzel fikir ama bir sorum var size:

"Neden giriş ucuz da, çıkış pahalı?"

"Girdikten sonra nasılsa çıkmak isteyecek ya, girerken ucuza sokalım" hep birlikte güldük.

Ama neredeyse bu hale geleceğiz.

Bakiye sordun para, elektrik faturası ödedin para. Faiz gelir gideri dengesi bozuluyor bankaların.

Siz bu aradaki farkı pozitif tutmanız lazım.

Faiz geliri ile gideri arasında bir marj olması lazım.

Bankacılar buna net faiz marjı derler.

Bu marjı belirli bir aralığın altına indirdikçe yavaş yavaş bankaların karsız olmasını sağlıyorsunuz. Karsız banka yaşayamaz.

Yaşamak için başka yerden kar elde etmek için saldırmak zorundalar.

Bu durumdan dolayı zor zamandan geçiyor bankalar.

Dediğiniz gibi bir vatandaş gibi, şirket gibi.

Şirket borç para alıyorsa, banka da borç para alıyor.

Söylediğim gibi 1990'lar da Merkez Bankası "Mevduatı yüzde 56'dan aşağıya alamazsınız" diyordu. Mevduat sahibi ben yüzde 56'ya vermem paramı yüzde 60'a veririm diyor. Ne yapacağız? Merkez Bankası yüzde 56 diyor.

"Siz defterlere yüzde 56 yazın. Aradaki yüzde 4 faizi açıktan verin."

Bankaların uygulamalarına da zarar verir.

Etik dışı uygulamalarına da zarar verirsiniz.

Denize düşen yılanı sarılır.

Zor oyun bozar diyoruz.

Bu durumlara bankaları düşürmemek gerekir.

Ülkenin gerçeklerini düşünüp, kabahat bizdeyse bizde diyeceğiz.

Bankalar diyecek ki:

"Ben bunları, bunları yapabilirim. Siyasi otorite de diyecek ki:

"Haklısınız. Belirsizlik çok, istikrar yok, bu ülkeye yabancı yatırımcı gelemiyor."

Reytingler düştü biliyorsunuz.

Biz kendimizde kabahat bulamıyoruz. " Onlar reyting vermeyi bilmiyor. Bu hocanın notu çok kıt. Bu hocaya güvenmiyorum."

Sen istediğin kadar güvenme.

Bunlara bakarak yabancı yatırımcı karar veriyor.

Mecburuz onlara değer vermeye. Onlar neyi istiyor.

Neyi görmek istiyor. Neyi görmek istiyor dediğimde tabii ki makul olan şeyleri yapacağız.

Türkiye'de siyasi istikrar.

Yabancı soruyor, siyasi istikrar var mı?

İki yeni parti kurulacak, kurulmayacak mı? ikisi bir araya mı gelecek?

Başkanlık sistemi olsun, kimisi olmasın.

Siyasi istikrarsızlık. Faizler de , faizler düşer mi? Düşmez mi?

Hem serbest piyasa diyoruz, hem siyasi otorite baskı yapıyor.

Ekonomik belirsizlik, siyasi belirsizlik. Dış politika, orada bir belirsizlik var.

Amerika, Suriye derken yabancıya doyurucu cevaplar veremiyorsunuz.

Sonunda yabancı yatırımcıya dışımızdan değil ama içimizden "Sen haklısın" diyoruz.

B2B RADYO:
Duayen Bankası Sayın Şenver, çok teşekkür ederim Hocam.

: Ben teşekkür ederim.

B2B RADYO:
Çok kıymetli değerlendirmelerdi. Eğri oturup doğru konuşalım.

Yüksek faizlerin canınızı yaktığını biliyorum. Hepimiz biliyoruz.

Bunun nedenlerini, sebeplerini bir kenara bırakıp, bir de madalyonun diğer tarafını görün istedim.

Aslında sizin işletmenizde yaşadığınız, ya da çalışansanız, kredi kartı karşısında yaşadığınızın bankanın yaşadığından farkı yok.

Banka kenara para koymuş da, onu pahalı satıyor muamelesi yapmamak lazım.

Çünkü bu bütün bu ekonomik raporlarda var, Türkiye mevduat özürlü bir ülke.

Yurtdışından getirdiği parayı satıyor.

Bunu bankacılık sistemi üzerinden satıyor.

Yoksa gönül ister ki faizler yerlerde sürünsün, hepimiz güzel işler yapalım.

Bloomberg de faiz yüzde 17,68 görünüyor, çıkın kredi almaya kalkın, yüzde 28 ile 35 arasında değişen dilimde firmanızın risk oranına göre kredi bulursunuz.

Bundan da şikayet etmek mümkün.

Bastırırsanız da dosya ücretine yüzde 56 zam yaparlar.

Günün sonunda hep bizden çıkar.

Hayırlı işler,bol kazançlar.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org