Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

"Bankacılığın Dünü, Bugünü ve Yarını" Bilgi Üniversitesi Bankacılık Bülteni
03.08.2019
Okunma Sayısı : 10870
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

"Bankacılığın Dünü, Bugünü ve Yarını" Bilgi Üniversitesi Bankacılık Bülteni
Bülent Şenver
Bankacı Gözüyle
.
.


.


TÜRKİYE'DE BANKACILIĞIN DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINI
Bülent Şenver
Duayen Bankacı

Türkiye'de bankacılığın dünü, bugünü ve yarını analizini belirli bir zaman dilimi içinde yapabilmek için dün, bugün ve yarın zaman dilimlerinin tanımını şöyle yapmak istedim.

"Dün" 1990'lı yıllar, "Bugün" 2010'lu yıllar ve "Yarın" 2025'li yıllar.

Eli Kolu Bağlı Bankacılık Dönemi


Bu dönem 1990'lı yıllardan önce yaşanan dönemdi.

Bankalar "Mevduat" ve "Kredi" faiz oranlarını serbestçe belirleyemezdi.

Merkez Bankası mevduat faiz oranlarını bankalara duyurur, bankalar da bu oranlardan mevduat toplamaya çalışırlardı.

O dönemlerde bankalar yurt dışında yabancı muhabir bankalarda döviz hesapları bulunduramazdı.

Döviz pozisyonlarını Merkez Bankası aracılığı ile gerçekleştirirlerdi.

Döviz kurlarını belirlemek serbest olmadığı için bankalar istedikleri gibi döviz alış ve döviz satış kuru kullanarak döviz alıp satamazdı.

Döviz kurlarını Merkez Bankası belirlerdi.

Bankalar Merkez Bankasının belirlediği kurları kullanmak zorunda kalırlardı.

Eli kolu bağlı bankacılık dönemi hem bankaları hem de müşterileri yasa dışı ve etik olmayan uygulamaları yapmaya itmiştir.

1981 yılında 1 Dolar 100 Türk Lirası iken piyasada doları olanlar bankaya dolarlarını 100 TL karşılığı satmak istemezdi.

Satıcı 1 Dolar karşılığı 150 TL isteyince bankalar bu Doları alabilmek için satıcıya 150 TL ödemek zorunda kalırdı.

Ancak Döviz Alım Bordrosuna alış kuru olarak 100 TL yazıp aradaki 50 TL farkı satıcıya ödemek ve bu işlemi muhasebeleştirmek için yanlış, çarpık, acayip yöntemler kullanmak zorunda kalırdı.

Ayrıca müşteriler ithalat bedeli dövizin bir kısmını bankadan bir kısmını da yasal olmayan yollardan Kapalıçarşı aracıları ile yurt dışına havale etmek zorunda kalırlardı.

Yine aynı dönemlerde Merkez Bankası bankalara "mevduatı örneğin %56 faiz oranı ile alabilirsiniz, bunun üzerinde mevduat müşterinize faiz veremezsiniz, yasaktır" demiştir. Gerçekte bu hiçbir zaman uygulanamadı.

Piyasa kendi faizini kendi belirledi.

Bankalar mevduat toplayabilmek için müşteriye daha yüksek bir faiz oranı vermek zorunda kaldı.

"Tezgâh Altı Faiz" diye ifade edilen faiz oranları uygulandı.

Bankalar yasal kayıtlarında Merkez Bankasının belirlediği faiz oranı ile işlem yapmış gibi kayıt tuttular.

Aradaki farkı uygunsuz yöntemler ile müşterilerine verip muhasebeleştirmek zorunda kaldılar.

Serbest faiz yasak olduğu için piyasa fiyatları ve şartları ile para toplayabilmek için bazı bankalar "Bankerleri" halktan para toplamak için aracı olarak kullanmışlardır.

Bankalara yasak olan yüksek faizle halkın parasını toplayıp bankalara aktarmaya çalışan "Bankerlik Sistemi" bu oyunu uzun süre sürdürememiş ve "Banker Kastelli" gibi bir skandal iflas ile bu oyunun da sonu gelmişti.

"Faiz" yasak, "Döviz" yasak, "Kur" yasak, derken piyasa sistemi "Bankerler", "Kapalıçarşı Aracıları" (Berber Yaşar), "İndirmeciler", "Bindirmeciler", "Tezgâh Altı Faiz" gibi finans sisteminin itibarını zedeleyecek oluşumların doğmasına yol açmıştır.

Sözün kısası bu dönem bankacılık sisteminin "Kurumsal Yönetişim" ve "Etik Uyum" açısından yüz karası olan "Yasaklar Dönemi" olarak hatırlanabilir.

 
Bankacılıkta Serbestleşme Dönemi


Bu dönem bazılarının "Özal Dönemi" diye adlandırdığı 1990'lı yıllardır. Türkiye'nin serbest piyasa ekonomisine geçişinin başladığı yıllardır.

Bu dönemde Türk bankacılık sisteminde serbestleşme başlamış, yeni ürünler ve hizmetler geliştirilmiştir. Bankacılık sistemi nefes almaya başlamıştır.

Önce kredi, daha sonra mevduat faiz oranları serbest bırakılmıştır.

Daha sonra bankalar yurt dışında döviz hesapları açabilmiş ve muhabir ilişkilerini geliştirip yurt dışı borçlanma yapmaya başlamışlardır.

Döviz kurlarını bankaların serbestçe belirlemelerine izin verilmesi ile banka yönetimleri için yeni bir banka yönetim çağı başlamıştır.

"Faiz Riski", "Döviz Riski", "Piyasa Riskleri" ile tanışmaya başlayan bankaları yönetmek daha zorlaşmıştır.

İşte bu dönemde bankalar iyi üniversitelerden mezun olmuş gençleri bünyelerine alarak yeni bir bankacı tipi yaratmak için ilk adımları atmıştır.

Banka tepe yönetimlerine başka sektörlerde yetişmiş, lisan bilen, uluslararası tecrübeleri olan birçok insan alınmış ve bankaların organizasyon yapıları güçlendirilmiştir.

 
Bireysel Bankacılığın Başlaması


1990'lı yıllar Türk bankacılık sistemine "Bireysel Bankacılık" ürün ve hizmetlerinin girmeye başladığı ilk yıllar olmuştur.

Bugünkü "Bireysel Bankacılık" hizmetlerinin temelleri bu yıllarda atılmıştır.

İlk ATM makinaları,
ilk Kredi Kartları,
ilk Tüketici Kredileri,
ilk Konut Kredileri bu dönemde Türk halkına sunulmaya başlanmıştır.

Bankalar teknolojiye bu dönemde yatırım yapmaya başlamışlar ve böylece bugünkü bankacılık teknoloji yazılım, donanım ve personel alt yapısının temellerini atmışlardır.

"Özal Döneminde" bankacılık ve finans sisteminin önünü açacak ve büyümesine katkı sağlayacak kurumlar oluşturulmuş ve kanun ile mevzuatlar hazırlanmıştır.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası,
Altın Borsası,
Vadeli İşlemler Borsası,
Sermaye Piyasası Kurulu,
TCMB Para Piyasası Sistemi,
Bankalar arası Kart Merkezi BKM ve
Rekabet Kurulu

gibi kurumlar bankacılık sektörüne olumlu katkı sağlamıştır.

Bankacılık Lisansları Dağıtılıyor


2000'li yıllara gelindiğinde bankacılık sistemini bu sefer de daha başka bir saatli bomba tehdit etmeye başlamıştır.

Bu dönemde yurt dışı piyasalara açılan Türk ihracatçıları para kazanmaya ve büyümeye başlamış, ülkede birçok holding kurulmuş ve aile şirketleri ve yeni patronlar palazlanmaya başlamıştır.

Şirketlerin sermayeleri büyümek için yeterli olmadığı için banka kredileri alarak büyümelerini sağlamaya çalışınca, holdinglerin banka kredi limitleri giderek tükenmiştir.

İşte tam bu sırada bazı aileler ve holdingler kendileri için "Can Simidi" bulmuştur:

Kendilerine banka kurmak veya kendilerine bir banka satın almak.

Bunu gerçekleştirmek için de siyasi ilişkilerini kullanmışlardır.

Bu dönemde hükümet bankacılık lisansları dağıtmış, neredeyse önüne gelene banka kurma izini verilmiştir.

Bankacılık lisansı bulunan banka sayısı yaklaşık 80 adede çıkmış, rekabet artmış, banka yönetim kalitesi düşmüştür.

Banka sahibi olan bazı aileler ve holdingler kendi şirketlerine kendi bankalarından yüksek meblağlarda kredi kullandırmışlar ve bankalarını riske sokmuşlardır.
 
Saatli Bomba Patlıyor "Kara Çarşamba"

Merkez Bankası ve hükümet politikası uzun yıllar boyunca döviz kurlarını baskı altında tutup kurun her yıl enflasyon kadar artmasına izin vermiştir.

Bununla birlikte Türk Lirasına enflasyonun üzerinde %30, %50'ye varan reel faiz uygulamıştır.

Hazine Bonosu ve Devlet Tahvili satarak devleti aşırı borçlandırma sistemi ülke ekonomisini ve bankacılık sistemini adım adım uçurumun eşiğine getirmiştir.

Yabancı yatırımcı yurtdışından dolarlarını getirip bozdurup TL hazine bonosu satın almış ve bir yıl sonra bu bonoyu bozdurarak elde ettiği TL'yi tekrar dolara çevirdiğinde dolar bazında %20-%30 gelir elde etmiştir.

"Sıcak Para" diye tabir ettiğimiz bu paralar, ülkeye likidite sağlamıştır.

Ancak ülkenin dış kaynaklara bağımlılığını ve döviz riskini çoğaltmıştır.

Bir milyon dolarını yurt dışından getiren bir yatırımcı TL Devlet Tahviline yatırım yaparak bir yılda bir milyon dolarını bir milyon iki yüz bin dolara çıkartınca çok sevinmiş ve bu karlı işi bir ticaret olarak yapmaya başlamıştı.

Kazandıkları bu yüksek getiriye "Honey Money" (Ballı Para) adını takmışlardı. Balı yiyen sıcak para sahibi yabancı yatırımcı, bu balı yapmaya çalışan ise Türk halkı ve ekonomisi idi.

Türk Lirasını hak etmediği halde dolara karşı daha değerliymiş gibi gösteren "Enflasyon-Faiz-Kur" politikası bir gün gelecek balon gibi patlayacaktı.

Bankalar bu dönemde "Honey Money" (Ballı Para) para kazanma sisteminden yararlanmak için şirketlere kredi vermek yerine yüksek faizli Hazine Bonosu ve Devlet Tahvili satın alarak devlete borç vermeyi tercih etmişlerdir.

Riski az ve faizi yüksek bu Devlet Tahvilleri sayesinde bankalar büyük faiz geliri elde etmişlerdir.

Bu sayede banka karları artmaya başlamış ve bankalar devlete borç vererek bilançolarını ve karlılıklarını kolay bir şekilde büyütmüşlerdir.

Uzun yıllar Türk Lirasını dolar karşısında hak etmediği değerde tutmaya çalışan Merkez Bankası politikası sonucu 19 Şubat 2001 yılında yaşanan beklenmedik bir siyasi krizin ardından saatli bomba patlamıştır.

"Kara Çarşamba" diye de adlandırılan 2001 bankacılık krizi ile gecelik faizler        %10.000 (on bin) gibi dayanılmaz rakamlara çıkmış, devalüasyon olmuş, dolar bir gecede yüzde yüze yakın artarak tüm finans sistemini vurmuş, bankaları ağır yaralamıştır.

"Saatli Bomba" patlamıştır.

Birçok şirket batmış, binlerce kişi işsiz kalmış, bankalar sermayelerini kaybetmiştir.

Sermaye yetersizliğine düşen, büyük zararlara maruz kalan ve likidite sıkıntısı yaşayan yaklaşık yirmi beşe yakın banka ya tasfiye edilmiş ya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu TMSF bünyesine alınmış ya başka bankayla birleştirilmiş ya da başka ortaklara devredilmiştir.

Patlayan bomba Türk bankacılık sisteminde büyük yaralar açmıştır.

Ayakta kalabilen bankaların yeniden toparlanıp güçlenmeleri ise dört beş yıl gibi uzun bir süre almıştır.

Bu krizin yarattığı büyük zararlar Türk toplumunun sırtına yüklenmiştir.

 
Bankacılık Sektöründe Yeni Yapılanma


Sütten ağzı yanan hükümet yoğurdu üfleyerek yiyerek bu krizden sonra bankacılık sistemini düzenlemek, gözetmek ve denetlemek için bir dizi önlem ve tedbir almıştır.

Bankacılık sektörünün gözetim ve denetimini sağlamak için BDDK Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu güçlendirilmiş ve başına gelen iş kazalarının bir daha tekrar etmemesini sağlamak için çalışmalar başlatılmıştır.

BDDK, finansal denetim ve gözetim sisteminin etkinliğinin arttırılması ve bağımsız karar mekanizmalarına kavuşturulması yönündeki politikalar uyarınca, 23.06.1999 tarihli ve 23734 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir otorite olarak kurulmuştur.

01.11.2005 tarihli ve 25983 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile de BDDK bağımsızlık, etkinlik ve kapasite açısından güçlendirilmiştir.

5411 sayılı yeni Bankacılık Kanunu bankacılık sistemi için bir milat oluşturmuştur.

Bankalar El Değiştiriyor

Türk bankacılık sistemine getirilen yeni mevzuat, denetim ve sermaye yeterlilik kuralları sonrası Türk bankalarının Türk hâkim ortakları, bankacılık iş kolunun çok riskli, çok sermaye isteyen bir iş kolu haline geldiğini gördüler ve bu işi bundan sonra kendilerinin yapamayacaklarını anladılar.

Demirbank'ın HSBC'ye, Oyakbank'ın ING'ye satışından sonra birçok banka teker teker yabancı sermayenin eline geçmeye başladı.

Finansbank,
Türkiye Ekonomi Bankası (TEB),
Yapı Kredi Bankası,
Denizbank,
Şekerbank,
Tekstilbank,
Alternatif Bank,
Turkish Bank,
Garanti Bankası,
Tekfenbank

gibi bankalar yabancılara satıldı.

Kimisi adını değiştirdi kimisi de iki isimle faaliyetlerini Türkiye'de sürdürmeye başladılar.

Bu değişim sonrası Türk bankacılık sisteminde yabancı sermaye dönemi başlamıştır.

Yaklaşık 30 bankada bulunan yabancı sermaye bankacılık sistemimizin yaklaşık           %45'ini elinde bulundurmaya başladı.

Mevduat-Kredi İlişkisi Değişiyor

Banka bilançolarında aktif ve pasif yapısının değiştiği yeni bir dönem 2010'lu yıllarda başlayıp bankaların kaynak yapısını ve aktif yapısını yeniden şekillendirmiştir.

2010 yılında Kredi/Mevduat oranı 0,85 iken bu oran her yıl artmaya devam etmiş ve 1,22 seviyelerine ulaşmıştır.

Bankaların verdiği kredilerin hacmi topladıkları mevduatı geçmiştir.

Bankalar daha çok kredi verebilmek için mevduat dışı yeni kaynaklar yaratmıştır.

Yurt dışı borçlanma, sendikasyon kredileri, tahvil ihracı gibi yeni kaynakları kullanmaya başlamışlardır.


Problemli Krediler Artıyor


Daha önceki dönemlerde devlet kâğıtları alarak devlete borç para verirken tahsilat riskini düşünmeyen bankalar bu yeni dönemde "Kredi Tahsilat Riskini" yaşamaya başlamıştır.

Bankaların aktif kalitesi azalmaya, aktifin tahsilat riski ise artmaya başlamıştır.

Bankaların "Tahsili Gecikmiş Alacakları (TGA)" arttıkça problemli kredilere karşılık ayırmak ve ortaya çıkan zararı karşılamak için kredi faizlerini hesaplarken bu zararı da dikkate almak zorunda kalmışlardır.

Bankaların bilançolarında TGA rakamları büyümeye başlayınca bu durum "Aktif Kalitesini" olumsuz etkilemiştir.

Bu olumsuz gelişme Türkiye'de "Varlık Yönetim Şirketi" adıyla şirketlerin kurulmasına yol açmıştır.

Bankalar "Tahsili Gecikmiş Alacaklarının" bir bölümünü yeni kurulan "Varlık Yönetim Şirketlerine" iskontolu fiyatla satarak bu problemli kredilerden kurtulma yolunu denemeye başlamışlardır.

Bankaların problemli kredi hacmi büyüdükçe "Varlık Yönetimi Şirketlerinin" faaliyetleri de giderek büyümeye başlamıştır.

Artan TGA hacmi bankaların karlılığını olumsuz etkilemiştir.


Türk Lirası Mevduat Cazibesini Kaybediyor

Türk bankacılık sistemi uzun yıllar Türk Lirası mevduata reel faiz vermiş ve toplam mevduat içinde Türk Lirası mevduat hep ağırlıklı olmuştur.

2013 yılında döviz mevduatı toplam mevduatın sadece %36'sıyken 2018 sonunda bu oran yaklaşık %52'ye yükselmiştir.

Yani Türk Lirası mevduat cazibesini kaybetmiştir.

Hem Türk Lirası mevduata yeterli reel faiz verilmemesi hem de ülkede yaşanan belirsizlik, istikrarsızlık ve güvensizlik ortamları mevduat müşterisini Dolar veya Euro mevduat yapmaya itmiştir.

Bankaların kaynak yapılarında döviz lehine meydana gelen bu gelişme bankalara ilave "Kur Riski" getirmiştir.

Bankalar kur riskini yönetebilmek için değişik türev ürünleri kullanmak zorunda kalmışlardır. Türk bankacılık sistemi bu dönemde "Swap" ürünüyle tanışmıştır ve sıkça kullanmaya başlamıştır.

 
 
Bankalar "Swap" ile Tanışıyor


Aktiflerinde Türk Lirası olan ancak Dolar veya Euro olmasını arzu eden Türkiye'deki banka elindeki Türk Lirasını bir yabancı bankaya gönderip o bankada bulunan Doları alarak "Swap" işlemi yapmaktadır.

Belirlenen ileri bir tarihte gerçekleştirilen bu işlemin tersi yapılarak her banka kendi parasını geri almaktadır.

Bazen de bunun tersi olabilmektedir. TL verip dolar alındığı gibi, dolar verip TL de alınabilmektedir.

Türkiye'deki bankaların yurt dışındaki bankalar ile yaptığı swap işlemlerinden yurt dışı bankalar çok iyi paralar kazanmıştır.

Standart & Poor's, Moody's, Fitch gibi uluslararası derecelendirme kuruluşları Türkiye notunu düşürdükçe Türk bankaları ile çalışan yabancı bankalar faizlerini, komisyonlarını ve işlem ücretlerini yükselterek bankacılık sistemimizden elde ettikleri gelirleri arttırmıştır.

Bankalarımızın yurt dışı bankacılık faaliyetlerindeki maliyetleri artmıştır.

Bankalarda Dijital Dönüşüm

Elektronik bankacılık uygulamalarına yıllar önce başlayan bankalarımız yenilenen ve değişen teknolojileri takip etmiş, yurt dışı bankaların yapamadığı uygulamaları yaparak dünya bankacılığına örnek olmuşlardır.

Dijital bankacılık konusunda dünyadaki uygulamalarda ilk sıralarda yer alan bankalarımızın bundan sonraki dönemde yenilik ve

yaratıcılık konusunda eskisi kadar bereketli ve etkin olacağını beklemek doğru olmaz.

Bunun en önemli nedenlerinden biri büyük bankaların çoğunun artık yabancı sermayeli olmasıdır.

Global sermayeli bankalar yeni uygulamaları ve yaratıcılıkları küresel stratejileri ve planlarına uygun olarak yapmak isteyeceklerdir.

Bu da kıvrak, pratik, süratli düşünen ve karar alan Türk bankacılarının beklentilerine cevap veremeyecektir.

Yani bundan sonra Türkiye'ye özgü yeni bankacılık uygulamaları, ürün ve hizmetleri eskisi kadar zengin olmayacaktır.

Bankaları Neler Bekliyor?


Bankacılık değişiyor.

Değişmeye de devam edecek.

2025 yılına kadar bu değişime ayak uyduramayan bankalar sistemden çekilmek zorunda kalacak.

Banka müşterilerinin dijital bankacılık hizmetleri konusunda talepleri artacak.

Rekabet şekil değiştirecek.

Bankalar birbirleri ile rekabet ederken banka dışı finans şirketleri de güçlenerek bankalara yeni rakip olacak.

Ayrıca bankacılık lisansı ile yapılabilecek bazı hizmetler yeni yasal düzenlemeler ile banka dışı kuruluşlar tarafından yapılmaya başlanacaktır.

Ödeme hizmetleri, kredi kartları, üye iş yeri hizmetleri, konut kredileri, tüketici kredileri, dijital ödeme, blockchain ve dijital para, Bitcoin, yapay zekâ ve benzeri birçok hizmet konusunda bankalara yeni rakipler gelecektir.

Bankalar mevcut işlerini başka şirketlere kaptırma riski ile karşı karşıya kalacaklar.

Avrupa'da yapılan bir araştırmada 2025 yılına kadar her 10 bankadan 1'inin kapanacağı beklentisi paylaşılmıştır.

Önümüzdeki dönemde "Banka" kelimesinin "TeknoBank", "DigiBank" gibi yeni kavramlar ile ifade edilmesi daha doğru olacaktır.

Zira bankalar operasyon, satış, pazarlama gibi tüm işlemlerini teknoloji tabanlı yapacaklar ve "İnsan Yoğun Bankacılık" sisteminden "Teknoloji Yoğun Bankacılık" sistemine geçecektir. ,

Durum böyle olunca her banka mevcut sistemlerini, iş modellerini, operasyon altyapılarını, süreçlerini, stratejik iş birliklerini, iş ortaklıklarını velhasıl "Bankacılık Yaklaşımlarını" yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktır.

Bankalar bugüne kadar standart bir ürün geliştirip bunu tüm müşterilerine aynı şekilde sunmuştur.

Bu değişecektir.

Her müşteriye ihtiyacına göre ayrı ürün, ayrı hizmet ayrı uygulama yapabilme kabiliyetine kavuşmaları gerekecek.

Standart elbiseyi herkese giydirmek yerine herkesin üzerine göre ayrı elbise tasarlamak ve uygulamak zorunda kalacaklar.

Bankalar önümüzdeki dönemde

"Dijital Suistimal",
"Dijital Hırsızlık",
 "Dijital Sahtekârlık",
"Dijital Dolandırıcılık" ve
"Dijital Korsanlık" nedeni ile
"Dijital Felaketler" yaşayacaklardır. Önemli zararlara maruz kalacaklardır.

Bu zararları azaltmak için "Dijital Emniyet" ve "Dijital Güvenlik" konularına milyonlarca dolar yatırım yapmak zorunda kalacaklardır.

Bankaların geliştirmeleri gereken 7 önemli anahtar oran olacaktır.

Müşteri başına düşen gelir miktarı

Müşteri başına düşen kar miktarı

Personel başına düşen gelir miktarı

Personel başına düşen kar miktarı

Giderlerin Gelirlere Oranı

Risk Maliyetinin Gelirlere Oranı

Net Faiz Gelirinin Toplam Gelirlere Oranı

Ayrıca bankacılık sistemi 3 konuda köklü değişiklik yapmak zorunda kalacaktır.

Bankacılık Yeni İş Modeli

Bankacılık Yeni Kar Modeli

Bankacılık Yeni Stratejik Plan ve Modeli

Bankalar 2025 yılına kadar "Dijital Platformlar" için gerekli altyapıları oluşturmalı, "Müşteriye Değer Veren Zihniyet Odaklı" çalışmaya başlamalı, yeni "Bankacılık İş Modeli", "Kar Modeli" ve "Strateji Modeli" ni oluşturmalı ve

aşağıdaki 4 seviyeli dijital bankacılığı yapabilecek yatırımları tamamlamalıdır.

Tek Kullanıcı Deneyimli Bankacılık (Omni Channel Banking)
Modüler Sistemli Bankacılık (Modular Banking)
Dışa Bilgileri Açık Bankacılık (Open Banking)
Akıllı Bankacılık (Smart Banking)

Birçok banka web sitesinde başka, mobil telefonda başka, telefon bankacılığı ve çağrı merkezinde başka, şubeden başka, yani her dağıtım kanalında değişik uygulamalar ile müşterinin karşısına çıkıp hizmet vermeye çalışıyor.

Bu durum müşterilerin hoşuna gitmiyor.

Müşteriler basit, kafa karıştırmayan, kolay uygulanabilen bankacılık modüllerini tüm kanallarda aynı şekilde kullanmak istiyor.

Bankalar 2025 yılına kadar tüm bankacılık uygulamalarını standart hale getirip, tek merkezden tüm bankanın dağıtım kanallarına gönderilecek şekilde dizayn etmelidirler.

Tek bir omni-kanal platformu üzerinden müşterinin dokunacağı her noktaya orkestra şefi gibi hizmet götüren bir dijital alt yapı oluşturmalıdır.

Bankaların bankacılık sistemleri yazılımları parça parça ve değişik zamanlarda yazıldığından birbirleri ile uyum sağlamakta güçlükler yaşanmaktadır.

Sistemlerin birbiriyle konuşması, data alışverişinde bulunması büyük maliyetlere sebep olmaktadır. 2025 yılına kadar bankalar bankacılık sistemleri yazılımlarını "Lego" parçaları gibi modüler hale getirmelidirler.

Bu sayede bankalar piyasa ve müşteri ihtiyaçlarına göre dijital sistemlerini lego parçaları gibi söküp, takıp, birleştirip, ayırıp az maliyet ile maksimum müşteri memnuniyeti sağlar duruma getirme imkânına kavuşabileceklerdir.

Bankalar ileride üçüncü şirketlere bağlanabilmek ve data alış verişinde bulunabilmek için açık API'ler kullanmak zorunda kalacaklardır.

Başka kuruluşların tecrübelerinden, ürün ve hizmetlerinden ve müşteri ilişkilerinden yararlanmak için açık API uygulamalarını 2025 yılına kadar tamamlamaları gerekecektir.

Unutmamak gerekir ki bankacılık bundan sonra sadece bankaların tekelinde olan bir sektör olmayacaktır.

Google, Uber, PayPal, Facebook ve benzeri kuruluşlar bankaların bugün yaptığı işlerin çoğuna rakip olacaktır.

"Yapay Zekâ",

"Öğrenen Dijital Sistemler"

gibi uygulamalar ile bankalar,

"Data Madenciliği" yaparak müşterilerinin banka ilişkilerini ve sosyal medya tavır ve ihtiyaçlarını analiz ederek

"Akıllı Bankacılık",
"Akıllı Pazarlama",
"Akıllı Satış",
 "Akıllı İş Ortaklıkları"

gibi uygulamaları yapacaktır.

Böylece hem yeni müşteri kazanmak hem de mevcut müşterileri kaybetmemek için 2025 yılına kadar birçok yeni projeyi hayata geçirmek için yarışacaklardır.

2025 yılında, "Bankalar İçin Her Şey Çok Daha Zor Olacak".


.
.



.



.



.



.

.

Bültenin tamamını indirmek için lütfen tıklayın

 Bilgi Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölüm Bülteni Temmuz 2019

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org