Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

UÇAN KUŞ TV "Hayatın İçinden" programı BÜLENT ŞENVER ile ALANUR ÖZALP
18.09.2019
Okunma Sayısı : 15810
Oy Sayısı : 7
Değerlendirme : 5
Popülarite : 4,23
Verdiğiniz Puan :
 

 

UÇAN KUŞ TV "Hayatın İçinden" programı BÜLENT ŞENVER ile ALANUR ÖZALP


.
.

 "Hayatın İçinden" programı BÜLENT ŞENVER ile ALANUR ÖZALP 

.
.
.

 dinlemek için 

.
.



.
.

UÇAN KUŞ TV "Hayatın İçinden" programı BÜLENT ŞENVER ile ALANUR ÖZALP


.
.



.
.

UÇAN KUİ TV "Hayatın İçinden" TV Programı Bülent Şenver ile Sohbet

Bülent Şenver (BŞ)

Alanur Özalp (AÖ)

 

AÖ: Hayatın içinden programına hoşgeldiniz. Ben uzman psikolog Alanur Özalp

Bu program hayatımızdaki güzellikleri ve önemli olayları, önemli kişileri sizlere anlatmak, tanıtmak, yaptığımız güzel bir program.

Bu program da da çok değerli bir konuğum Bülent Şenver Bey bizler ile birlikte.

Kendisini Duayen Bankacı olarak tanıyoruz.

Çok seviyoruz.

Şuanda yanımızda. Kendisine hoşgeldiniz dedikten sonra bizim ekonomik durumumuz şu anda nedir diye sormak istiyorum. Hoşgeldiniz Bülent Bey.

BŞ:
Hoşbulduk.

: Bize neler söyleyebilir siniz.

BŞ:
Şuanda Türkiye önemli bir yola girdi ve bu önemli yol için belirli hedefleri var.

Çok kolay hedefler değil bunlar ve Türkiye'nin içinde bulunduğu durum kolay ve çabuk çözülebilecek sorunların olduğu bir ortam değil maalesef.

Ama Türkiye her zaman zorlukları yenmesini bilmiş, hangi sıkıntı içerisine girerse girsin, bunları başarmış bir ülke.

Şuanda yaşadığımız sıkıntıların özelliği değişik, değişik kanallarda ve değişik değişik konularda sıkıntıların aynın anda başımıza gelmesi.

Eskiden bir siyasi sıkıntı çekerdik, onun üstesinden gelirdik, bazı yıllar ekonomik sıkıntı çekerdik onun üstesinden gelirdik.

Bazı yıllar tarım ile ilgili olurdu veya dış politikamız ile ilgili.

Şimdi bakıyoruz, hepsi ile ilgili sıkıntıları yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz.

Siyasi var mı? Evet var. Ç

eşitli belirsizliklerimiz var ülkede. Ekonomik var mı?

Evet var. Çeşitli sıkıntılarımız var.

Dış politika .

Evet dış politikada da sıkıntılarımız var. Bütün bunların hepsi bir araya geldiği zaman işimiz bugün daha da zorlaşmış oluyor.

Bugün ekonomide yaşanan en önemli sıkıntı şu; biz bir dönem yaklaşık 15 yıl önce, yurtdışına karşı ve yabancı yatırımcılara karşı, Türkiye'yi çok iyi tanıtmış, Türkiye'yi çok iyi pazarlamış ve Türkiye'nin büyüyen gelişen bir Pazar olacağına yabancı yatırımcıları inandırmıştık.

Yabancı sermaye Türkiye'ye gelmeye başlamıştı.

Bu sayede de ekonomimiz daha hızlı büyüyordu, daha hızlı kalkınıyorduk. Gayri Safi Milli Hasılamız, kişi başına düşen gelirimiz de hızlı hızlı artmaya başlıyordu.

Buradaki sıkıntımız şu oldu; buradaki eğri ile biz yukarıya fırlarken o tepede kalamadan , çeşitli sıkıntılar ve nedenlerden dolayı yavaş yavaş aşağıya doğru kaymaya başladık.

Yavaş yavaş aşağıya doğru kaymaya başladığımız için yabancı yatırımcının gözünde yavaş yavaş Türkiye daha riskli, daha riskli ve en sonunda yatırım yapılamaz bir ülke gibi görünmeye başladı.

Böyle olunca yabancı ülke değerlendiren şirketler,Moody's gibi, Fitch gibi, bu şirketler ülke risklerini değerlendirirler ve onlara bir not verirler.

Yabancı yatırımcı da o notlara bakarak yatırımlarını yapar. Oralarda da not kaybettik maalesef.

O notlar aşağıya ,aşağıya indi.

Tam sınıfta kaldık demiyorum ama neredeyse ikmale kalan ülke haline geldik.

Bu bence Türkiye'nin şu anda yaşadığı en büyük zorluk. Her ne kadar biz Türkiye'de yaşayanlar olarak bu kadar kötü görmesek bile ülkemizi, "Tabii ki sorunlarımız var, biz bunun üstesinden geliriz" desek bile bunu yabancıya anlatamıyoruz. "Üstesinden gelin, öyle konuşalım" diyor.

Bizim kara kaşımıza, kara gözümüze meraklı değil. Yatırımlarını başka şekilde değerlendirmeyi tercih ediyor. Öyle olunca biz kaynak bulmakta yavaş yavaş zorlanıyoruz.

Kaynağa bizim çok ihtiyacımız var.

Niye? Türkiye büyümek istiyor.

Genç nüfusu var.

Hızlı büyüme ihtiyacı olan bir ülke var. Türkiye'de tasarruflar fazla olmadığı için , büyüyebilmek için yaptığı yatırımları borçlanarak yapmak zorunda kalıyoruz. İç borç ile yapıyoruz, dış borç ile yapıyoruz.

Önemli bir dış borcu Türkiye'ye sokabilmiştik.

Zaman zaman bunun adına biz sıcak para demiştik, içeriye giren paralara.

Yavaş yavaş bu paralar gelmemeye başlıyor.

Yavaş yavaş paralar dışarıya kaçmaya başlıyor.

Dolayısıyla kaynak konusunda iki tane sıkıntımız var.

Bir tanesi kaynağın kalitesi. Kalitesi dediğim, eskiden çok daha profesyonel , güvenilir yabancı büyük finans kurumları yatırımlar ve borç paralar verirken, yavaş yavaş borç verenlerin kalitesi de düşüyor.

En kalitesiz borç verene tefeci diyoruz.

Bu kalitesi azalmaya başladı. Meblağ. Bizim milyar dolarlara ihtiyacımız var. Onlar yavaş yavaş daralıyor.

Bir de borçlanma maliyetimiz artıyor. Buna biz faiz oranı diyoruz.

Dışardan borçlanırken daha düşük faizler ile borçlanabiliyorduk ama şu anda çok yüksek faizler ile borçlanıyoruz.

Bu da ülke açısından iyi bir şey değil.

Böyle olunca ne oluyor?

Reel sektöre hemen yansıyor.

Reel sektör imalatını hemen azaltmış oluyor, kısıyor. Satışlara yansıyor.

Şirketlerin satışları olumsuz etkileniyor.

Öyle olunca ister istemez personele dönüyorlar, tasarruf dedikleri bir takım tedbirlere başlıyorlar.

Personel çıkarmaya başlıyorlar.

O zaman halkımıza da direk olarak yansıyor.

İşsizlik oranı başlıyor. Alınan ücretler yeterli olmamaya başlıyor.

Bütün bunun yanı sıra bir de yüksek enflasyon ile biz toplum olarak cezalandırılıyoruz. Yüksek enflasyon bize artı bir vergi demek oluyor.

Bütün bunlarla toplum sıkıntı içinde.

Toplum bütün bunlarla sıkıntıları yaşarken, hiçbir şekilde anlayışlı olmamaya başlıyor, çabuk kızar hale geliyor, birbirimize patlıyoruz hemen, kimse kim

seye anlayış göstermemeye başlıyor.

Kısa sürede köşeyi dönme zihniyetleri başlıyor.

Birbirimize güvenemiyoruz.

Ticari ahlakımız ile iş ahlakımız o kadar kötü hale geldi ki.

Kimse kimsenin senedine , çekine dahi güvenmemeye başladı. Eskiler anlatıyor "Sözü yeterdi" diyorlar.

AÖ :
İş yerlerinin kapıları açıktı. Namaza giderken bile kilitlemeden giderdi diye anlatıyor eskiler.

BŞ:
Bunlar bir tespit. Bu tespitlerin çoğuna hepimiz katılıyoruz ama önemli olan nasıl bunların üstesinden geleceğiz.

Önemli olan konu o.

 

Biz bunların üstesinden gelmek için çeşitli ufak tefek tedbirler alabiliriz. İçeride belirli bir kanunu değiştirebiliriz, teşvik veririz ama bunlar ufak şeyler.

Bizim büyük fotoğrafı görmemiz lazım. Büyük fotoğraf da şudur;

Biz içeride hangi kanunları alıyorsak alalım, KOBİ'lere hangi desteği veriyoruz dersek diyelim, bunlar bizim büyümeyi sağlamamız için, refahı sağlamamız için yeterli tedbirler olmuyor.

Asıl tedbir yurtdışı kaynakların bu ülkeye kanalize olup gelmesi ve bu ülkede yatırıma dönüşmesi.

Bunu sağlamak için de en önemli şey ülkenin güvenilir , istikrarlı bir ülke haline getirilmesi oluyor.

O nedenle, biz ülkede bazı kanun değişikliği, mevzuat değişikliği yapalım, bunları yapmayalım demiyorum ama asıl büyük fotoğrafı da düzgün hale sokabilmek için biz kendimizi diğer dünya ülkelerine karşı ve oradaki yatırımcıya karşı kendimizi nasıl sağlıklı, sağlam, güvenilir, istikrarlı bir ülke gibi gösterebiliriz ve öyle oluruz, buna göre planlar yapıp, buna göre icraatlar yapmamız gerekiyor.

: Dünya da da, çok gelişmiş ülkelerde sıkıntıdan geçiyor.

Belirli bir süreçten geçiyor. Bu süreç bize de basamak basamak yansıyor gördüğüm kadarıyla.

O nedenle ekonomide bir daralma var.

 

Burada en fazla insan etkileniyor, kadın ve çocuk etkileniyor.

Bugün haberleri izliyorduk, spiker şöyle bir şey söyledi;

"Asgari ücret ile çalışan bir kişi olarak, ben çocuğumu nasıl ilkokula göndereceğim" Bir soru sormuşlar, ilk okula göndermek için en az ihtiyaçlarını almaya kalksa 600 TL bir harcama yapması gerekiyor.

Çantası, ayakkabısı, giysisi diye bunları harcaması gerekiyor.

Onun için de şöyle baktığımız zaman bizim için burada olmazsa olmazı eğitim.

Altını çizdiğimiz şey eğitim.

Eğitimin de kalitesini düşürmememiz lazım.

Bütün bunlara karşı sıkıntıdayız ama eğitimimiz yine devam edecek, iyi bir biçimde devam edecek şekilde olmalı.

Eğitim için neler yapılabilir bu konuda?

Ekonominin temelin de eğitim. Eğitimin temelinde ekonomi var.

BŞ:
Çok doğru söylüyorsunuz.

Ekonomi bir motor güç fakat ekonominin iyileşmesi insan kaynağı.

O İnsan kaynağının da doğru kullanılması ile son derece ilişkili bir şey.

Biz Türkiye olarak övünürüz.

 

Niye?

 

Gençlerimiz çok diye.

 

: Bizim insanımız çalışkandır diye övünürüz, akıllıdır diye övünürüz, teknolojiyi çok iyi kullanmayı sever diye övünürüz.

: Bu övgü dolu sözlerimizi söylediğimiz zaman eğer biz gençlerimize sadece bu kadar sıfatları verirsek, sayısı çok, teknolojiyi iyi kullanır gibi. Aslında tüketim toplumunu tarif ediyoruz.

Bizim gençlerimiz tüketir demek istiyoruz.

Teknoloji de olsa, teknolojiyi de tüketir.

Hatırlayacaksınız geçen seneler de bir Bakanımız gençlere kürsüden hitap ederken, eline cep telefonu aldı "Boş verin siz bunun içinde ne var, neler oluyor, siz alo deyin yeter" dedi.

Halbuki benzer bir konuşmayı Amerikan Başkanı yaparken bir üniversitede diyor ki:

" Önemli olan telefona alo demek değil.

Önemli olan bunun içinde ne var?

Nasıl çalışıyor?

Ne oluyor?

Daha iyi nasıl yapılabilir?

Bunları sizin öğrenmeniz lazım" diyor.

Bir ülkenin fikir önderi ve örnek teşkil edebilecek kişinin gençlere verdiği mesaj ile, bir diğeri ile verdiği mesajın arasındaki farka bakın.

Birisi siyah, birisi beyaz.

Birisi kuzey, birisi güney.

Bizim sıkıtımız bu.

Bizim gençliğimize sorgulayacaksın, düşüneceksin, ne, neden diye.

Sana her söyleneni hemen kabul etmeyeceksin.

Merak edeceksin, araştıracaksın, bulacaksın.

Bu tür zihniyet ve bu tür bir eğitim ile gençlerimizi yetiştirmek yerine tam tersi " Sus, büyüklerinin işine karışma, seni ilgilendirmez, sana mı kaldı" gibi.

Eğitim sistemimize bakıyoruz bu güne kadar, belki bundan sonrası daha düzgün olacaktır ama bugüne kadar olan eğitim sistemimiz bu yaratıcılığın önünü açan eğitim sistemimiz değil.

Eğitim sistemimizi o hale getirdik ki biz " Aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a,bc,d" test çözmeye yönelik bir gençlik yetiştiriyoruz.

: O zaman gençler bir cümleyi bir araya getirip yazamıyorlar, hatta söyleyemiyorlar.

BŞ:
Biliyorsunuz ben üniversitede ders veriyorum gençlerimize .

AÖ:
Hatta öğrencileriniz sizi şöyle tanımladılar; inanılmaz, çok zor soruları bile sistemli bir şekilde anlattığı için , o kadar güzel, o kadar net anlıyoruz ki, bütün hocalarımızın da Bülent Bey gibi olmasını istiyoruz dediler. Böyle de bir tarafınız var. Sistemli bir şekilde , çocukların anlayabileceği basit ve sade bir şekilde anlatıyorsunuz konuyu. Bu tarafınıza ben de hayranım.

Çok güzel bir şey yapıyorsunuz.

Biz buna bayıldık diyebiliriz. Herkese Kitap Vakfı diye bir vakıf kurdunuz.

Vakıf'ın Kurucu Başkanısınız.

Bu vakıf için gece gündüz demeden çalışıyorsunuz.

Bu vakıftan biraz bahsedelim.

Bu vakıfın bir de çizgi kahramanı var.

Kitapcan. Bu vakıf ve kitapcan neler yapmak istiyor ve neler yapmakta.

Onları da sizden dinleyelim.

: Türkiye yeteri kadar kitap okumuyor.

Giderek de kitap okuma oranları azalıyor Türkiye'de. Belki teknolojinin getirdiği avantajları ellerine alarak o avantajları kullanıyorlar ama bunun yanında kitap okuma konusunda tembel halde .

O şekilde yetişiyorlar. Aslında şunu düşünmek lazım, bir çok insan şöyle söylüyor:

"Artık kitaba gerek yok ki."

Ben ona katılmıyorum.

Şöyle katılmıyorum; eski dönemlerde , internet yokken kitap birden fazla amaca hitap ediyordu. O amaçlardan bir tanesi de bilgi edinmekti. Ansiklopediler vardı cilt cilt.

AÖ:
O ansiklopedinin olması insanların belli bir statünün üstünde olduklarını gösteriyorlardı. Kişiler okumasa bile alıp, kütüphanelerinde sergiliyorlardı.

: Ay ile ilgili bir bilgi lazım, hiç kimseden bulamazdık.

Alfabetik olduğu için hemen A ile başlayan cilt alınır hemen oradan bilgi edinirdiniz.

Bu teknoloji ile bilgi artık internet üzerinden elde ediniliyor.

Kitabın bir de bilgi edinmenin yanı sıra ruhunu güzelleştirecek, ruhunu tatmin edecek bir yanı var.

Vücudumuzu korumasak bile bir dişimizi fırçalıyoruz. Ruhumuz ile ilgili ne yapıyoruz? Ruhumuzun da sağlığa ihtiyacı var.

Ruhumuz için bir şeyler yapalım dediğimiz zaman kimisi müzik dinliyorum diyor ama kitap okumak da ruhun gıdası, ruhun beslenmesi, ruhun gelişmesi , huzur bulmak için çok önemli bir araç. Kitabın bu alanda yerini hala internet almadı.

Amacımızı şöyle söyledik, çok basit üç tane amacımız olsun dedik Herkese Kitap Vakfı olarak. Birinci amaç, Türkiye'de kitap okumayı sevdirmek, ikinci kitap okumayı yaygınlaştıralım, üçüncüsü de kitap ihtiyaç sahiplerine kitap iletelim dedik. Bu üç amaca yönelik çalışmalar gerçekleştiriyoruz.

Şu ana kadar yaklaşık 365 bin kitabı okullarımıza gönderdik, cezaevlerine gönderdik, köy okullarına gönderiyoruz, hala göndermeye devam ediyoruz. Köy okullarında projeler başlattık.

El ele her köy okullarına kütüphane kurmak projesi başlattık. Köy okuluna mobilyaları dahil olmak üzere kütüphane kuruyoruz.

İçine 1000 adet kitap koyuyoruz. EL ele her köy okuluna bir kütüphane projemize adı gibi el ele olacak diyoruz ki bize elinizi uzatır mısınız? Bazı kişiler diyor ki tabii ben de uzatayım.

Kimisi rahmetli annesi adına, kimisi rahmetli babası adına bir köy okuluna kütüphane yaptırıyor.

Özel bir plaket yapılıyor, deniliyor ki:

"Bu kütüphane rahmetli Ayşe Topaloğlu'nun anısına oğlu Mehmet Topaloğlu tarafından yaptırılmıştır" diye bir tabela oraya asılıyor.

: Aslında siz çok geniş düşünüyorsunuz.

Bir boyut diye başladınız, köy diye başladınız, okullara döndünüz, hastanelere bakmaya başladınız.

Çünkü hastanelerde de yatan insanlar var, çocuklar var, gençler var.

 

Her hastanenin çocuk bölümünün bir kütüphanesi, gençlerin yattığı yerin bir kütüphanesi, yetişkinlerin yattığı yerin bir kütüphanesi olmalı.

Bu kütüphaneyi de anneleri için, babaları için, sevdikleri için bu vakıftan talep edebileceklerini söylüyorsunuz.

: Bu bizi heyecanlandırıyor, her konuda biz kitap okumayı sevdirelim, yaygınlaştıralım, ihtiyaç sahiplerine kitap iletelim deyince şunu gördük biz; Türkiye'de okulların yüzde 70'inde maalesef kütüphane yok.

Bu rakamı yüzde 70 diye ifade ettiğimizde bize başvuruda bulunan okullar o kadar çok çoğaldı ki . Bizim sıkıntımız şu olmaya başladı; gelen taleplerin hepsini karşılamamaya başladık.

O zaman öyle projeler üretmemiz lazım ki bizim, daha çok kitabı alıp onlara gönderebiliriz diye.

Bu hastane projesi de onlardan bir tanesi.

 

Şöyle düşündük; hastaneye gidildiği zaman hastanelerde şifa olsun diye çeşitli ameliyatlar yapılıyor, yeni doğumlar oluyor. Yeni doğumları ziyaret edenler ne getiriyor?

Çiçek, çikolata getiriyorlar. Ameliyat olanlara yine çiçek gibi şeyler.

İyi ki doğdun diye çiçek getireceğinize bunun bağışını Herkese Kitap Vakfı'na yaparak biz bir köy okuluna kütüphane yapsak, kitap göndersek daha iyi olmaz mı?

: Her yeni doğan bebek için bir kütüphane olabilir.

: O minicik çocuğun adını, o daha bir aylık olmadan, o tabelanın üzerine yazsak ve o kütüphaneye assak, isminin altına da katkıda bulunanların isimlerini tek tek yazsak ne kadar güzel bir şey olur.

:AÖ
Bunu bir yerde görsem ben de yapmak isterim ve o yayılmaya başlar.

Bir reklam yapmadan bile kendi kendini sevdirmeye başlar diye düşünüyorum.

BŞ:
Dolayısıyla Herkese Kitap Vakfı'nın iyi ki doğdun projesi ile bu büyür, bir de geçmiş olsun projesi ile. Hastanede şifa arayan kişiye sevdikleri geliyor ellerinde çiçekler ile.

Onlar da benzer şekilde bağışları yaparlarsa, daha çok köy okulumuza kütüphane kurabiliriz. Hiçbir şekilde biz onlara bir eziyet bırakmıyoruz.

Bütün her şeyi , bürokrasiyi vakıf hallediyor.

Bu tür çalışmaların Türkiye'de yapıldığını görünce insanlar katılıyor. İnsanlar çok duyarlı.

Bize hemen soracaklardır size nasıl başvurabiliriz?

O kadar basit mail adresi var ki, herkesekitapvakfi@gmail.com .

 

Rahmetli babamın, annemin anısına bir köy okulu kütüphanesi yaptırmak istiyorum.

Buradan bize yazın.

Şunu da yapıyoruz, o kütüphane orada kurulduktan sonra bir açılış töreni düzenliyoruz.

O kişiye soruyoruz, törene katılmak ister misin?

Hangi gün yapalım?

Ne zaman yapalım?

O da uygun olursa kendi arkadaşları ile gidiyor, kendi kütüphanesini görüyor.

Kurdeleyi kendi kesiyor çocuklar ile birlikte, fotoğraf çekiliyor, çocukları öpüyor.

O kadar güzel duygular ki bunlar.

AÖ:
eKndi evladı gibi bir şey yapmış oluyor.

Bu projeyi çok fazla geliştirebilirsiniz.

Vefat eden çok sevdiğiniz çocuğunuz, babanız, halanız , teyzeniz, istediğiniz köye veya listede seçeceğiniz köye hediye edebilir siniz diyor Bülent Şenver bizlere.

Bülent Bey , yaratıcı fikirler ile yaratıcı projelerini hızlı bir şekilde devam ettiriyor.

Buraya da kendisini zorlukla getirdik.

Dedik ki:

"Bu proje çok değerli. Çok kıymetli. Herkes çok katkıda bulunmak ister.

Siz bu projeyi bizim kanalımız ile duyurun .

Gerçekten de çok güzel bir proje.

Kendisine çok teşekkür ediyoruz.

 

.
.




Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org