Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Sedef Kabaş ile Bülent Şenver "Sesli Düşünenler" Kulağınıza Küpe Olsun
22.02.2020
Okunma Sayısı : 3738
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

Sedef Kabaş ile Bülent Şenver "Sesli Düşünenler" Kulağınıza Küpe Olsun

.
.

 
Sedef Kabaş ile Bülent Şenver "Sesli Düşünenler"      

.
.

 dinlemek için 

.
.

    Kulağınıza Küpe Olsun online sipariş
.
.

Sedef Kabaş ile Bülent Şenver "Sesli Düşünenler" Kulağınıza Küpe Olsun

.



Sedef Kabaş (SK)

Bülent Şenver (BŞ)

SK: Sesli düşünenler programına hoşgeldiniz. Bugün özellikle genç yöneticilerin ve yönetici adaylarının kulağını çınlatacağız.

Başarının sırrı, başarılı bir yönetici olmanın püf noktaları neler sorularına yanıt arayacağız.

Konuğum 150'den fazla ismin öğütleri , güzel sözleri, anıları ve fıkralarını bir araya getirerek gençlere yol gösterici ,profesyoneller için de uyarıcı niteliğini taşıyan bir kitaba imza atmış bir isim.

Yılın bankacısı, yılın iş adamı gibi ekonomi dünyasında önemli ödüllerinde sahibi olan ve Kulağınıza Küpe Olsun kitabının yazarı Bülent Şenver bizimle birlikte . Hoşgeldiniz efendim.

BŞ:
Hoşbulduk.

SK:
Ağırlıklı olarak Kulağınıza Küpe Olsun kitabınızdan bahsedeceğiz. Önce merak ediyorum neydi sizi bu kitabı yazmaya iten.

BŞ:
Türkiye'de biz hep genç liderler yetiştirelim istiyoruz. Türkiye'de ki önemli sıkıntılarımızdan, eksiğimizden bir tanesi diyoruz, yeteri kadar liderimiz yok diyoruz.

Bu sıkıntı içerisindeyken biz hiç düşünmüyoruz niye iyi liderler yetiştirmiyoruz diye.

Tabii ki eğitim çok önemli. Tecrübeli insanların gençlerle bu tecrübelerini paylaşmaları son derece önemli.

Bu tecrübe paylaşımı ya iş başında yapılabiliyor ,buna her zaman fırsatınız olmuyor.

Rahmi Koç Bey ile iş başında çalışma fırsatınız herkese nasip olmuyor.

Ama bir de okuyarak bazı tecrübeleri paylaşmak, görmek , insanın vizyonunu açmak imkanı var.

O nedenle ben dedim ki, madem ki çok önemli tecrübeler kazandım iş hayatında , bu tecrübeleri gençlerle benim paylaşmam lazım.

Türkiye'de de genç yöneticiler için yazılmış as sayıda kitap var.

Bugün yurt dışında, Avrupa'da , Amerika'da bir kitapçıya gitseniz, yönetim ile ilgili kitap arıyorum deseniz, yüzlerce kitap bulursunuz.

Hangisini alacağınızı şaşırırsınız. Halbuki Türkiye'de bu konular ile yazılmış ve bizim Türk insanımız tarafından yazılmış kitap sayısı az denilecek kadar az.

SK:
Doğru bir tespit. Yurtdışında neredeyse alanlarına göre ve kategori edilebilir yönetici ve o tür kitaplar .

Türkiye'de neredeyse yok denilebilecek kadar az.

Gerektiğinde de hep çeviriler kaynak olarak kullanılıyor.

O yüzden Kulağınıza Küpe Olsun gerçekten bu anlamda ilk örneklerden diyebiliriz aslında.

Çok kalın bir kitap ve kapsamı da çok geniş bir kitap.

İçeriğine de değineceğiz ama böyle bir kitabın hazırlık sürecinden bahseder misiniz biraz.

BŞ:
Böyle bir düşünce ile kitabı yazmak üzere yola çıktığımda kitabın belli bir bölümüne geldiğimde toplantı sırasında Sayın Sakıp Sabancı Bey ile karşılaştık.

Ekonomi ve siyasetten konuştuktan sonra bu kitap yazma uğraşımı kendisine anlattım.

Birden bire gözü parladı "Bülent ne kadar güzel düşünmüşsün, ne kadar iyi bir şey yapıyorsun, hep iyi şeyleri sen buluyorsun " dedi. O anda aklıma bir fikir geldi.

Onun gözünde bu parlamayı görünce dedim ki "Sakıp Bey kitabım da sizin öğütlerinizi de koymak isterim" dedim. "Olur. Sor koy onları da " dedi.

Ben de bu kitaba başlarken düşündüğüm yöntemin dışında bana ışık tutmuş oldu.

Oturdum Sakıp Sabancı Bey'e soru hazırladım.

Üç tip soru hazırladım.

Birinci soru formunda dedim ki: "Sizin tecrübeleriniz ile genç yöneticilere hayatta başarılı olmak için şunları yapın, şunları yapmayın, diyebileceğiniz neler söyleyebilir siniz?"

İkinci sorumda da dedim ki "Hayatta hoşunuza giden güzel sözler veya atasözleri nelerdir? Bunları bizimle paylaşır mısınız?"

Üçüncü olarak da "Bizimle paylaşmak istediğiniz bir anınız var mı? Veya hoşunuza giden bir fıkra var mı? Onu bize anlatır mısınız?" dedim. Gönderdim.

Çok kısa bir süre sonra hakikaten hepsine çok titiz cevaplar vermiş.

Bir başka toplantı da aynı şeyi Rahmi Koç Bey'e söyleyince "Ben de gönderirim Bülent" deyince o zaman madem benim iş hayatındaki çevrem geniş, ben sadece iki kişi ile yetinmeyeyim, bunu daha yaygın hale getireyim ve işi çok ciddi tuttum ki oturup kendime bir liste hazırladım.

Birini yazdıktan sonra bu da var deyip onun adını da koydum, ama şu da var deyip onun adını da yazdım. Yaklaşık 665 kişilik bir liste önüme çıktı.

Bunların içerisinde 542 tanesine bu soruları gönderebildim. Sonunda yeter dedim, ya hepsinden birden cevap gelirse, bu kitap 501 sayfa değil, 3501 sayfa olacak.

Bu soruları gönderdiğimde asıl işin zor kısmı başladı, cevap kısmı başladı.

Ben kendim yazarken çok daha kolaydı. Kendim yazarken bir plan yapabiliyordum, bu kitap 6 ay sonra bitecek diye bir plan yapabiliyordum. Bir kere bu soru formlarını gönderdikten sonra artık kitabın bitme tarihi benim kontrolümden çıktı. TÜSİAD toplantısına gittiğim zaman uzaktan beni Yılmaz Ulusoy Bey görüyor, "Tamam tamam aldım göndereceğim" diyor.

Başka tarafta Bülent Eczacıbaşı "Tamam duruyor, göndereceğim" diyor. Vereceğim dediklerine göre herhalde vereceklerdir deyip bekliyorsunuz.

Bu toplama süresi bayağı zaman aldı ve tam 3.5 yıl sürdü.

SK:
665 kişi belirledim dediniz. 542'sine ulaşabildiğinizi söylediniz. Ancak 152 kişiden size bilgi gelmiş. Bu kitapta 152 kişinin bilgisi var.

Sizden ricanızı dikkate alıp hemen cevap yollayanlar kimler?

Öce onu öğrenmek istiyorum.

Çok istediğiniz halde yoğun iş temposundan zaman ayırıp size istediğiniz bilgileri gönderemeyen isimler hangileri?

BŞ:
Ben şöyle bir genel sınıflama yapabilirim bu konuda. Kitabımın içerisine bakıldığında ve belirli bir gruplama yapıldığında kitabın içerisinde yaklaşık yüzde 55'i iş adamı grubuna ve yüzde 18'iprofesyonel yönetici grubunda, yüzde 8'i sivil toplum örgütlerinin genel başkanı grubunda, yüzde 7'si politikacılar, yüzde 5'i bürokratlar , yüzde 4'ü Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanlarımızdan, Yüzde 2'si de Cumhurbaşkanlarımızdan.

Üç tane Cumhurbaşkanımız var.

Böyle bir gruplama yaptığımda hızlı cevap konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri Mensubu Komutanlarımız bu tip şeylere çok ciddi , eğitim konusunda hassasiyetlerini de gösterecek biçimde düzenli, tertipli, zamanlı, onlara yakışacak disiplinli bir davranış içerisinde oldular.

Onun dışındaki iş adamı gruplarımızdan da şunu söylemem mümkün; daha önce yazmaya karşı hevesi olan bir takım denemeler daha önce yapmış olan veya herhangi bir üniversitede ders vermiş olan iş adamalarımız, onlar bu konuda daha hazırlıklı olduklarından onlar daha süratli cevap vermiş oldular.

Can Kıraç Bey, rahmetli Üzeyir Garih Bey, İshak Alaton Bey, Sakıp Sabancı bey.

SK:
Bu isimleri zaten hep topluma bilgilerini paylaştıran, tecrübelerini hep paylaşan, aktaran insanlar olarak da hep biliyoruz.

Rahmetli Üzeyir Garih Bey de her zaman gençlere yönelik konuşmalar yapan, seminerlere katılan, konferanslar veren bir işadamıydı. Keza İshak Alaton Bey'de öyledir.

Tecrübelerini paylaşan bir isim. Can Kıraç Bey'de öyle. Demek ki bu kitap söz konusu olunca da aynı isimler önde gelmiş.

BŞ:
Şöyle bir iyi niyetle bu konudaki yaptıkları çalışmaların kendileri tarafından beğenilmediğini söyleyen iş adamlarımız dahi oldu.

Dediler ki: "Bülent Bey, oturuyoruz, yazıyoruz, yazıyoruz sonra kendimiz okuyoruz, bu kitaba girmese daha iyi olur diyoruz.

Sen bizi affet"

Ben bir ara öyle bir duruma düştüm ki, beni affet diyen iş adamaları, ben diyorum ki,

"Affettim sizi, yazmasanız da olur, bir başka sefere yazarsınız."

Bunu bir sorumluluk hissedip , muhakkak benim bu sorumluluğu yerine getirmem gerekiyor deyip ama çeşitli nedenlerden dolayı yerine getiremeyince beni affet diyor.

Ben birden bire onları borçlu duruma düşürmüş oldum.

"Affettim sizi, canınız sağolsun" dedim.

SK:
Şöyle bir baktığımda Cem Boyner'in olmamasına üzüldüm. Hem bir iş adamı, hem de genç bir iş adamı.

Gençlere mesajı olabilecek bir isim olarak algıladığımdan dolayı Cem Boyner'in olmamasını yadırgadım.

Bunun örneklerini çoğaltmamız mümkün ama belki bir sonraki kitabınızda onlara da yer vermeniz mümkün olabilir.

BŞ:
Bu konuda 665 tane önde gelen işadamı, iş kadını dediğiniz zaman muhakkak bu isimler onların içinde.

Benim de aldığım cevapların yüzdesi yüzde 28.

Dolayısıyla bundan sonra inşallah böyle bir şey olursa, onların da desteklerini alarak bu tür öğütlerini gençlerle paylaşmak çok zevkli olacaktır.

SK:
Hele böyle bir projenin realize edildiğini gördükten sonra belki bir sonraki projenizde daha dikkatli ve daha çabuk cevap verebilirler diye düşünüyorum.

Var mı böyle bir şey aklınızda? Daha bu kitap çok yeni.

BŞ:
Çok yeni. Yaklaşık üç hafta oldu.

Üç hafta içerisinde ben önemli sayıda telefon ve mail almaktayım. Bitmiş bulunamıyor kitap.

SK:
Ben zorlandım örneğin bulmakta.

BŞ:
Birinci baskı bu üç haftada bitti. Dünya Yayınları yayınladı. İkinci baskıyı bastılar.

Yarından itibaren bütün Remzi Kitap Evleri, D&R Kitap Evleri, Aktüel Kitap Evleri, İnternette Pandora.com, idefix.com da ikincisi satışa yeniden sunulacak.

SK:
Bu bir referans kitabı, bir kaynak kitabı. Baştan sona okunması her zaman gerekli olmayan , gerektikçe okunacak bir kitap ama genç yöneticilerinin, yönetici adaylarının ya da benim gibi sorumlulukları olan gazetecilerin baştan sona okuması gereken bir kitap.

Dediğiniz gibi sadece iş dünyasından değil, diğer alanlardan da önemli isimlerin hem geçmişini, hem hayata bakışını, vizyonunu yansıtan öğütlerini çok rahatlıkla bir kitapta bulabileceğimiz önemli bir kaynak Kulağınıza Küpe Olsun.

Biraz önce rahmetli Üzeyir Garih Bey'den bahsettik ama bu kitabın yazılma sürecinde kaybettiğimiz birisim daha var. Ben anmadan geçmek istemiyorum .

O ismi sizden rica ediyorum.

BŞ:
Bu kitabı ben hazırlarken de ben duygusal olarak da beni üzecek, beni duygulandıracak önemli bir anım hayatımda gerçekleşmiş oldu.

Öncelikle böyle bir kitabı hazırlarken ve gençlere bu kitabı sunarken dedim ki:

"Bu öğütleri kendisi bana veremese dahi, iş adamları Türkiye'de düşünüldüğünde duayen olan Vehbi Koç Beyin öğütlerinin de bu kitapta olması gerekiyor .deyip onun aha önce yazılmış bir takım kitaplarından bir takım algılar yaparak Vehbi Koç Bey'i koydum.

Ondan sonra yine düşündüğümde bizim dönemimizin Turgut Özal'ı , Türkiye'ye belirli yenilikler getirmiş bir kişidir.

O nedenle onun eşi ile de görüşüp, ufak da olsa ondan bir parça içerisine koydum. Bankacı olduğum içinde Yapı ve Kredi Bankası kurucusu ve her bankacının bilmesi gereken Kazım Taşkent Bey'in muhakkak olmasını istedim.

Onun da bir kitabı vardı bu konularda yazmış olduğu, tecrübelerini aktarmak istediği. Bankacı olarak onu da koyayım dedim.

Böyle yapınca bu kadar önemli bir kitapta muhakkak Kemal Atatürk'ün yerinde olması ve gençlerimizin öğüt alabileceği biçimde çeşitli kitaplardan esinlenerek bir bölümün konulmasında fayda var dedim.

Böylece dört adet vefat etmiş büyüğümüz ile yola çıktım.

Maalesef bana verdikleri bu cevaplardan sonra Nezih Demirkent Bey'i kaybettik.

Daha sonra Üzeyir Garih Bey'i kaybettik. Nezih Bey ile çok farklı , onunla olan ilişkimizde kaybettiğimiz içinde kitabın başında Nezih Demirkent'in anısına diye yazdım.

SK:
Çok anlamı. O nedenle açıklık getirmek istedim. Nezih Demirkent'in anısına diye başlıyor kitap.

BŞ:
Dikkat ederseniz bununla da yetinemedim.

Sadece Nezih Demirkent'in anısına diyerek bitiremedim, ayrıca son buluşmayı okuduğum zaman ben hala duygulanıyorum.

SK:
Ne kadar gönülden bu projeye inandığını ve hemen karar verip sizi desteklediğini anlatan çok güzel bir buluşma.

BŞ:
Toplantıya gittiğimde bana dedi ki:

"Bülent gel konuşalım" Ve ne dediysem yaparız, yaparız ve birazcık hasta gibiydi."

Hayrola Nezih Bey, ne oldu?" dedim.

"Geçen hafta bir cenazeye gittim, çok cenazeye gidiyorum bu sıralar, başımda da şapka yok, başım üşüdü herhalde. Bir şapka lamam gerekiyor" dedi.

"Haftaya gel kapağı görüşelim, nasıl olacak" dedi.

Haftaya Salı günü buluşmak için anlaştık.

Ben haftaya Salı günü onun Dünya Gazetesi merkezine gittim ama bu sefer yukarıdaki odasına değil, aşağıdaki cenazesinin konulduğu yere gittim.

Cenaze başında genç bir kız vardı, konuşma yapıyordu.

Sonra öğrendim, Torunuymuş.

Diyordu ki: "Beni sen işe almıştın. Gel ilanları yazarsın demiştin"

Ne kadar hoş bir şey, işe alıyor ve ilan yazdırıyor ve torunu.

"Dediğini yazdım, çok ilan yazdım. En zor ilanı dün akşam hazırladım. Senin ölüm inanını yazmam çok zor oldu" dedi .

O anı yeniden yaşadım.

SK:
Böyle bir kitabı ona ithaf etmeniz, onun anısına yazmanız da çok anlamlı.

Bir şekilde bizi dinlediğini düşünüyorum, en azından inanmak istiyorum. Kitabın içeriğine dönersek biraz önce yüzde 1' verdiniz.

Benim dikkatimi çeken bir başka konu da kitapta pek çok alanda olduğu gibi kadınların sayısının az olması.

Bu sizinle iniltili bir durum değil ama acaba siz yıllardır iş dünyasında çalışan biri olarak iş kadınlarının sayısının bu kadar az olmasını ve bu kitapta da bunun çok güzel bir yansımasını görüyoruz. Nasıl yorumluyorsunuz?

BŞ:
Bu konuda birkaç tane bana sizin söylediğiniz gibi bir uyarı geldi.

Neden bu kadar az diye.

Yaklaşık yüzde 4 civarında.

Acaba az mı diye bir iş adamına da bu düşüncemi söyleyince

" Yok canım, sen yanlış yapmamışsın, meclisteki sayı ile hemen hemen tutmuş" dedi.

Hakikaten bu belirlediğim kişiler arasında özellikle bir ayrım yapmadım. Belirlenebilecek bütün isimleri yazdım.

Gelen cevaplar ile böyle oldu.

SK:
Aslında bu da gerçeğin yansıması. İş dünyasında da tablo böyle, mecliste de tablo böyle.

Ancak Türkiye'de ki tablo değişirse kitaptaki kadın sayısı da elbette değişecektir.

Kitabın yazım sürecinden bahsettik, isimlerden bahsettik, aramızda artık olmayanlardan bahsettik. Biraz da öğütlerden bahsedelim.

Önce siz kendi öğütlerinize yer veriyorsunuz ve " Başarı 24" adı altında topluyorsunuz bunları.

Şöyle bir sıralama yaptığımızda bakıyorum, başarılı olabilmek için 24 vasıf gerekli diyorsunuz ve bu vasıfların birinci sırasında insanları sevmek var.

Neden?

BŞ:
Aslında böyle bir liste yapmak kolay değil.

Vasıfları yazarken insan sıralayabiliyor ama önem sırasına göre dizin denilince insan zorlanıyor.

Bence insanları sevmek, insan olarak hangi işi yapıyorsanız yapın, han görevde bulunuyorsanız bulunun, hangi görev pozisyonunda olursanız olun, başarı için öncelikli gereken bir vasıf oluyor.

İnsanlar makine olmadığı için, başarı için muhakkak bir ekip, bir takım, sizde o ekibi takımı yöneten ve yönlendiren bir kişi olmanız gerektiğinden dolayı , insanları sevmeden yaptığınız her iş sonunda size başarı değil, başarısızlık getiriyor.

Başarı gibi gördüğünüz kısa dönemli başarılar, uzun dönemde başarısızlığa dönüşüyor.

Burada yönetimin dışında bir insanın insan olmaktan kaynaklanan bir vasfının da ön plana çıkması bence yöneticinin de bir insan olduğunu vurguluyor.

Yönetici teknik bilgisi çok olan, iyi yönetici olur diye bir sonuç ortaya çıksa, o zaman yöneticilik ile insan olmak arasındaki köprü daha kopmuş olacaktır ama insan sevgi ve sevgi ön planda başarı için dediğimiz zaman demek ki başarının en önemli unsurundan bir tanesi doğru ve düzgün insan olmak ile başlıyor.

SK:
Yöneticilik insan idaresi diye özetlenecek olursa insanları sevmek ilk sırada alıyor ki, işi sevmek daha alt sıralarda 10. Sıraya koymuşsunuz.

Biz başarılı olmak için hep deriz ki: "Yaptığınız işi sevmelisiniz.

Sevdiğiniz işi yapmalısınız" diye bilinir.

Burada 10. Sırada. İkinci sırada dürüst olmak var.

Bu kitabın içeriğini okuduğumuz zaman ben pek çok ismin dürüst olmak vasfını birinci veya ikinci sırada sıraladığını, yer verdiğini görüyorum ki, bu da çok önemli bir vasıf.

Sonra çalışkan olmak, takım oyunu oynamak, v.s .

Bir çarpıcı örnek de burada "Bilgili ve tecrübeli olmak".

Biz başarılı olmanın hep bilgiden ve tecrübeden geçtiğini de genel de inanırız ama burada epey bir alt sırada. 19. Sırada yer almış.

Neden böyle?

BŞ:
Bilgi ve tecrübe bence insanların zaman içerisinde çok kolaylıkla çalışırlarsa ve üzerinde dururlarsa elde edebilecekleri bir vasıf.

Bilgi ve tecrübeyi elde edememek gibi bir şey söz konusu değil.

Siz eğer düzgün bir insansanız, belirli bir zeka kapasiteniz varsa, belirli bir dikkatiniz varsa, bir dönem içerisinde siz hem bilgiyi elde edebiliyorsunuz, hem tecrübeyi elde edebiliyorsunuz.

Bir yerde bilgi ve tecrübe zaman içerisinde size yaptığınız işlerle birlikte geliyor ve onu siz kazanıyorsunuz.

Bu nedenle başka şeyler ise sizin özellikle çaba sarf etmeniz gereken şeyler.

O çabayı sarf etmezseniz isterseniz o işi 10 yıl yapın, 20 yıl o işi yapın, bilgi ve tecrübenizi otomatik olarak geliştiriyorsunuz ama bu vasıfları kazanamıyorsunuz. Dürüstlük vasfını kazanmak yıllarla ilişkili bir şey değil. İnsanları sevmek vasfı yıllarla ilişkili değil.

SK:
Dürüstlük vasfı çok önemli.

Örneğin İbrahim Betil şöyle demiş: " 20 yılda belki güven hissini uyandırabilirsiniz, insanların size güvenmesini sağlayabilirsiniz.

Buna hep bu şekilde devam etmelisiniz. 20 yılda kazandığınız güveni 20 saniyede kaybedebilirsiniz.

Dolayısıyla her zaman dürüst olmak önemlidir."

BŞ:
Her zaman, her ortamda bir şekilde prensiplerinizi, kurallarınızı bozmamanız gerekiyor.

Bu bir yerde size başkalarının güven duymasını sağlıyor bu vasıf.

Aslında herkeste dürüstlük muhakkak var. Her insan dürüst olmak ister.

Bir takım kurallara haykırı davranışlar insanların zaman zaman sistem içerisinde kaçamak yapmak maksatlı veya sistem içerisinde zor duruma düştükleri zaman veya sistem içerisinde arzu ettikleri gerçekleşmediği zaman başvurduğu bir takım davranış biçimleri , çeşitleri olabilir.

Burada önemli olan bence ortamı da her iş adamı kendi iş ortamını dürüst olmaya uygun hale getirilmelidir.

Dürüst olmaya uygun olmayan ortamlarda dürüst olan insanlar dahi zaman içerisinde dürüst olmama eğilimine girebilirler. Hayatta insanları belki bu anlamda ikiye ayırmak mümkün.

Kötü insanlar vardır, kötüler her zaman kötü olacaktır.

Her zaman o tür insanlar var olacaktır.

Önemli olan iyi olan insanları, dürüst olan insanları kötü yöne doğru götürtmeyecek ortamı hazırlamak ve onları iyi olarak muhafaza edebilmek.

Dürüst olarak muhafaza edebilmek.

SK:
yine başka bir yerde şöyle deniliyor:

Lider olan kişi öğüt vererek değil, kendisi örnek olarak lider olabilir.

Birebir çalışanlarınızın da yansıması olmamalısınız.

Onlardan biri olmalısınız ama aynı zaman da farklı olmayı da başarmalısınız. " deniliyor.

Ekip çalışması ve yetki delegasyonu çok vurgu yapılmış özelliklerden biri.

Pek çok iş adamı ekip çalışmasına geniş anlamdayer vermiş ve öncelikli olarak sıralamış.

Bizim kültürümüzde acaba ekip çalışması ve yetki delegasyon ne kadar mümkün olabiliyor?

Yoksa biz daha çok tek bir adamın peşinden gidip o ne derse yapmak eğiliminde olan bir toplum muyuz?

: Maalesef biz Türk kültürü ekip çalışması, takım çalışması ruhuna pek alışkın bir toplum değiliz.

Bizim tek adam oyunu, tek adam başarısı dediğimiz bir uygulama bizleri daha rahat ettiriyor.

Bir tane çoban olsun, biz onun arkasına takılalım ama yeter ki çoban iyi bir çoban olsun.

Bizi doğru yerlere götürsün.

Bütün koyunlara bundan memnun olsun.

Ama zaman içerisinde görülmüş ki, her zaman doğru çoban bulmak mümkün olmamış.

Bazen bu tür kişiler yanlış yapmışlar, hata yapmışlar.

Artık Türk iş alemi de herkes kabul ediyor ki, takım oyunu her zaman başarıya götüren yöntemdir.

Bu nedenle de bütün yapılan eğitimlerde şirketlerde çalışan insanların takım halinde hareket etmesini motivasyonunu takım halinde vermesi gerektiğini, bilgi paylaşımının gerekli olduğunu, şeffaflığın gerekli olduğunu, takım içerisinde hesap vermek, hesap sormak sistemlerinin geliştirildiği vurgulanıyor.

SK:
Yine bir başka, son derece önemli konu, yine bir çok ismin yer verdiği hedef belirlemek.

Bir çok yerde aynı cümleye rastladım:

"Hangi limana gideceğini bilmeyen gemiye , hiçbir rüzgar yardım edemez."

BŞ:
Çok doğru. Benim ilk girişte başarının tanımı nedir diye bir bölüm var.

Ve başarının tanımını kim yapar? Diye bir bölüm var.

Başarılı olmanın bir formülü var mıdır ?

Şu mesajı hep vermek istedim;

"Ben başarılı mıyım? Başarılı değil miyim? Sorusunu herkes kendine günün birinde sormak zorunda kalıyor.

Bu ister iş hayatında olsun, ister velilik hayatında olsun, ister talebelik hayatında olsun.

Bu hayatınızda soracağınız önemli sorulardan biri olduğu için , bu soruya alacağınız veya sizin vereceğiniz cevap veya bir başkasının vereceği cevabı daha önceden belirleyebilmek için başarının ne olduğunun tanımını yapmanız lazım.

Nedir başarı?

Ben ne olursa başarılıyım diyeceğim.

Ne olursa başarısız diyeceğim.

O nedenle hedefinizi belirlemeniz gerekiyor.

Ne yapmak istiyorum ben?

Ben iyi bir televizyon sunucusu mu olmak istiyorum?

Ben iyi bir banka müdürümü olmak istiyorum.

Ben iyi bir aile babası mı olmak istiyorum.

Hepsini birden mi yapmak istiyorum.

Belirli kararlar verildikten sonra o hedefe de gidebilmek için başarı tanımınızı yapmanız lazım.

Demeniz lazım ki "Ben yeni bir bankaya yönetici olarak giriyorsam, 10 yıl sonra banka genel müdürü olmayı kendime hedefliyorum.

Koyduğunuz bu hedeflere göre bunu gerçekleştirip gerçekleştirememe durumuna göre de başarılıyım veya başarısızım demek zorunda kalıyorsunuz.

Ama başarının tanımını kim yapar?

Dediğinizde siz kendinize göre bir başarı tanımı yapıyorsunuz muhakkak.

Ama iş hayatında girdiğiniz şirket, çalıştığınız şirkette de muhakkak sizi bir üstünüz değerlendiriyor.

Bir şefseniz sizin bir müdürünüz oluyor.

Müdürseniz üzerinizde bir genel müdür yardımcınız oluyor.

Genel müdür yardımcısıysanız sizi değerlendirecek bir genel müdürünüz oluyor.

O zaman sizi değerlendirecek olan insanlara muhakkak sizinle ilgili bir başarı tanımını onlar sizin için yapıyorlar.

Sizin bunu öğrenmek zorunluluğunuz var.

Siz diyemezsiniz ki "Benim başarı tanımıma göre başarılıyım.

Sizin beni değerlendirmeniz beni hiç ilgilendirmez.

Ben çok da başarılı bir iş yaptım" demeniz mümkün değil.

O nedenle daha işe başlamadan önce sizin bir üstünüz, sizi değerlendirecek olan kişi, sizin başarınızı ne ile değerlendirecek bilmeniz lazım.

Gidin sorun ona. "Benden ne yapmamı istiyorsunuz?

Ne şekilde yapmamı istiyorsunuz?

Ne yaparsam başarılısınız diyeceksiniz? Ne yaparsam başarısızsın diyeceksiniz?

Bu kominikasyon çok kolay kurulmuyor iş hayatında.

Bazen soramıyorsunuz, bazen cevap alamıyorsunuz.

SK:
Genelde hep şöyle öğütlenmiş yönetici adaylarına, gençlere "Kariyerinizin başında sabırlı olun. Ama daha sonra sizin yaptıklarınızı takdir etmiyorsa yönetim veya patronunuz o zaman siz değişmeyin.

İşinizi değiştirin.

Genel bir öğüt var.

Bu hedeflerden bahsederken, elbette bu hedeflerde ona odaklanarak yoğun bir şekilde çalışmak önemli ama bu arada öğütlenen özellik de bunu yaparken hayatı da ıskalamayın.

Hayatı yaşamayı da ertelemeyin.

Sevgili Can Kıraç'ın çok güzel bir anısı var bu kitapta. Kitap okuma konusunda.

Hep kitap satın alırmış ve bir türlü okumaya fırsat bulamazmış yoğun iş temposundan dolayı.

Hep dermiş ki: Emekli olunca bu kitapları okuyacağım" ve kitap almaya devam etmiş.

Ne zaman emekli olmuş Can Kıraç kitaplarını okumaya başlamış ama görmüş ki yılda en fazla 20 kitap okuyabiliyor.

Ve diyor ki: "ben 70 yaşındaki bir insan olarak, önümde bir 10 sene daha olursa, demek ki ben bu 10 sene içerisinde toplam 200 kitap okuyabilirim. Halbuki benim kütüphanemde binlerce kitap var.

O zaman anladım ki istediğim, keyif aldığım, hobi olarak benimsediğim hiçbir şeyi ertelememeliyim."

BŞ:
O hakikaten çok anlamlı bir mesaj. İnsanlar maalesef yaşadıkları anı sadece görebiliyorlar.

İleriye yönelik bir değerlendirme yapamıyorlar.

Ancak o değerlendirmeyi başınıza geldiğinizde yapıyorsunuz.

Halbuki çok önceden bir hesap yapsaydı Can Kıraç Bey, ben yılda ne kadar okuyorum? Kaç yılında emekli olurum?

Ne zaman vefat edebilirim?

Onu ona bölseydi, bu gerçeği daha erken görebilirdi.

Ama hiç birimiz bunu yapmıyoruz. Ne sıhhatimiz ile ilgili, ne ileriye yönelik planlarımız, programlarımız ile ilgili oturup bu derece bilimsel, bu derece sağlıklı hesaplar yapmıyoruz.

Hedefinizi belirleyin arkasında bu tür basitte görülse bu tür hesapları yapmak var.

SK:
Sağlığınız dediniz, burada rahmetli Vehbi Koç'un çok değerli bir anısı var.

Kitabınızda da onu gördüm, çok mutlu oldum.

Pek çok izleyicimizin bunu bildiğini zannediyorum.

Bilmeyenlere de hemen hatırlatmak isterim. Sağlık meselesinde

Bir baba çocuğuna anlatıyor , yönetici olan çocuğuna başarılarını bir anlamda görebilmesi için.

Diyor ki: Hayatta başarını görebilmen için ilk önce 1 sayısını koyacaksın, bu senin sağlığın.

Sağlığını temsil ediyor.

İlkokulu bitirdiysen bir sıfır , liseyi bitirdikten sonra bir sıfır, üniversiteyi bitirdikten sonra bir sıfır, master yaptıysan bir sıfır, iş tecrüben bir sıfır, hobilerin bir sıfır, ödüllerin bir başka sıfır.

Bakacaksın sen hayatta ne kadar başarılısın. Bu sayı neye tekabül ediyor.

Ama bütün bu sıfırlardan Bütün bu sıfırlardan hepsi baştaki 1'e ait. O bir senin sağlığın, sağlığını kaybettiğin anda diğer her şey sıfırlanır.

BŞ:
Ne kadar güzel bir benzetme. Sağlığımız bu derece önemli.

Her şeyin önünde geliyor ama biz o 1'ri kaybetmeden maalesef o 1'in değerini pek bilemiyoruz. 1 orada durduğu sürece biz soldaki sıfırlara önem veriyoruz.

Ama sağlığımızın onun bu güzel anlatımıyla daha da önemli olduğu daha da anlaşılıyor.

SK:
Sayın Şenver, son olarak bir başka alandaki çalışmanızı da merak ediyorum.

Türkiye Etik Değerler Vakfı . bu vakıf ile ilgili çalışmalarınız olduğunu biliyorum.

Ne aşamada bu proje.?

BŞ:
Türkiye Etik Değerler Merkezi Vakfı kuruluş çalışmaları tamamlanmak üzere.

Bu vakfın amacı Türkiye'de kurumlar ve kurumlar arası ilişkilerde etik anlayışı bilincinin oluşturulması, geliştirilmesi ve değerlendirilmesini yapabilmek maksadı ile bir sivil toplum örgütü oluşturmaktır.

Türkiye'nin etik konusunda yapması gereken çok önemli adımlar, yapması gereken çok önemli projeler var.

Bir sivil toplum örgütünü günde 24 saat ,yılda 365 gün meşgul edecek kadar önemli, zor bir konu. Başarması kolay bir konu değil.

Bir iş adamımıza ben bunu söylediğimde "Bülent Bey göle yoğurt mayası çalmaya çıkıyorsunuz" dedi.

Biraz benim üzüldüğümü görünce "Ama sizin mayanız tutacak" dedi. Dolayısıyla böyle bir çalışma temposu içerisinde toplumun her kesiminden, bütün şirketlerden , bütün sivil toplum örgütlerden bu harekete destek gelmesi durumunda biz Türkiye'yi daha iyi bir Türkiye yapmak için önemli çalışmalar yapacağız.

SK:
Temenni ediyorum ki bu vakıf en kısa sürede kurulsun, onu mercek altına alabileceğimiz bir başka program daha yapalım sizinle

Çok kısa olarak siz bankacısınız, yıllarca bankacılık sektöründe çalıştınız, bankacılık sektörünün son dönemde yaşadıkları ortada.

Pek çok genç yönetici, pek çok genç bankacı şuanda işsiz.

Biz öğütten bahsediyoruz, vizyondan bahsediyoruz ama bu anlamda pek çok genç karamsar bir tablo ile karşı karşıya.

Bir iki cümle ile onlara vermek istediğiniz bir mesaj varsa, onu almak istiyorum.

BŞ:
Türk bankacılık sistemi hepimizin kabul ettiği gibi önemli bir noktada şu anda.

Bu önemli nokta mali yapıların güçlendirilmesi ve bankacılık sisteminin dünya bankacılık sistemine ayak uydurması için gerekli olan adımların atılması safhası.

Muhakkak zor bir safha.

Muhakkak bir takım eziyetleri olan bir safha.

Türkiye'nin de muhakkak yaşaması gereken bir safha. Verilecek olan en güzel mesaj şudur; Türkiye eğer bugün bankacılık sisteminde bu eziyetli yollar kat etmese, bu eziyetli yollarda geçmesek, ileride iyi bankacılığa ulaşamayız hiçbir zaman. Dolayısıyla bunu bir maraton, yol gibi görmemiz gerekiyor.

Yolun bu bölümünde karlı, buzlu, çukurlu bir bölgeden geçiyoruz.

Önemli olan şudur; bu bölgeden geçerken mümkün olduğu kadar az bankamızı feda etmek, mümkün olduğu kadar az insanımıza zarar vermek.

Mümkün olduğu kadar bunu kolay ve hızlı geçmeyi arzu ediyoruz.

Bu çalışmalarımız inşallah kısa sürede bitecektir. Yine gençlerimize bankacılık konusunda ileride çok güzel işler, çok iyi meslek yapabilecekleri güzel işler onların önünde açık olacaktır.

SK:
Sayın Şenver, çok teşekkür ediyorum programa katıldığınız için ve düşüncelerinizi samimiyet ile seslendirdiğiniz için.

 

 

 

 


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org