Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

ULUSAL KANAL TV Ekopolitik "Bankacılık Sektörü" Çetin Ünsalan ile Bülent Şenver Sohbeti
04.03.2020
Okunma Sayısı : 4678
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

ULUSAL KANAL TV Ekopolitik  "Bankacılık Sektörü" Çetin Ünsalan ile Bülent Şenver Sohbeti

.
.

  "Bankacılık Sektörü" Çetin Ünsalan ile Bülent Şenver Sohbeti

.
.



.
.

  dinlemek için    

.
.

ULUSAL KANAL TV Ekopolitik  "Bankacılık Sektörü" Çetin Ünsalan ile Bülent Şenver Sohbeti

ULUSAL TV: Çok önemli bir isim bugün stüdyo konuğumuz.

Duayen bankacı olarak bilinir Sayın Şenver, mutlaka tanıyanlar vardır ama tanımayanlar için bilgi aktarayım.

Sayın Şenver TÜSİAD üyeliği sırasında, TÜSİAD bankacılık komisyonu, TÜSİAD ekonomik mali işler komisyonu , parlamento işleri komisyonu ve dış işler komisyonu, bankacılık komisyonu üyesi olarak görev yaptı.

Halen de Türkiye Etik Değerler Merkezi  Vakfı Kurucu Başkanlığını ve  Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi. İlklere de imza atmış bir isim. Türkiye'de ilk fotoğraflı kredi kartı, ilk elektronik piyango bayisi, ilk telefon bankacılığı, ilk adını veremeyeceğim bir marketin kartının fikir babası ve uygulayıcısı.  Sayın Şenver, hoşgeldiniz efendim.

BŞ: Hoşbulduk.


ULUSAL TV:
Hep konuşuyoruz, finans kesimini eleştireceğimiz çok şey var.

Fakat şöyle de bir durup nefes alıp  finans kesiminin durumu ne?

Onlar meselelere nasıl bakıyor?

Bunu da konuşmak gerekiyor.

Hatta bankacılık sektörüne krediler ile başlayalım.

Çünkü en kritik nokta o.

Tüketim kredileri ve bugünlerde alınmaya başlayan bir önlem var.

Madalyonun tersinde durum ne?

Sizin değerlendirmelerinizi rica edeceğim bu konuda.

BŞ: Bankacılık sektörü tüm ekonomilerin lokomotifidir ve bankacılık sektöründe bir sıkıntı söz konusu olduğu zaman o bütün ekonomiyi etkiler.

O nedenle her ülkede bankaların ve finansal piyasaların sağlıklı işlemesi için hükümetler tedbirler alırlar ve o konuda da çeşitli kanun ve mevzuat uyumları isterler.

Her ülkede bankacılık önemli olduğu için Türkiye'de ki bankaların önemi çok daha fazla .

Çünkü Türkiye büyüyen ve gelişen bir ülke.

Süratli büyümesi ve gelişmesi için de bankacılık konusunda herhangi bir hata yapmamalı.

Geçmişimize baktığımızda çeşitli dönemlerde bir takım bankacılık krizleri Türkiye yaşamış.

Her yaşadığı bankacılık krizinden belirli bir tecrübe elde edilmiş.

En son yaşadığımız 2001 krizinde biliyorsunuz çok önemli değişiklikler söz konusu oldu.

Yaklaşık 25 bankamız ya kapandı, ya birleşti. Türk bankacılık sistemi bundan sonraki döneminde yoğurdu üfleyerek yemeye başladı.

Bence de iyi oldu, BDDK Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kurulduktan sonra, bankacılık yasası değiştikten sonra, bankaların sağlıklı yürütülmesi için  hakikaten ciddi önlemler getirildi.

Herkes banka sahibi olmayacağı kesinleşti.

Bankalarının sermaye yapılarının güçlenmesi bir zorunluluk haline getirildi.

Basel I, daha sonra Basel II devreye girdi.

Ondan sonra bankaların yaptığı her hareketi çok yakından takip etmeye başladı BDDK.

Bankacılık sistemi bu nedenden dolayı 2008 yılında Amerika'da hatırlarsınız yaşanan o büyük bankacılık mortgage krizi , konut kredilerindeki yaşanan kötü olay , bütün dünya bankalarına bir şekilde sıçradı ve finans sistemine sıçradı.

O sırada Türk bankacılık sistemi sağlıklı durabildi.

Bunun iki önemli nedeni vardı; bir tanesi Türk bankacılık sistemi 2001 krizinden sonra almış olduğu  tedbirlerin faydası vardı.

İkincisi de Türk bankacılık sistemi Mortgage kredileri ile bağlantılı , dünyada ihraç edilen kağıtları, mikroplu kağıtar diyoruz onlara. Onları satın almamıştı.

Kendi aktiflerinde henüz daha çok büyük montanlarda konut kredileri henüz daha oluşmamıştı.

O nedenle herhangi bir türev ürünü diye bankaların bahsetmiş olduğu o kağıtlarla operasyon yapmamıştı. Bu iki nedenden dolayı bankacılık sistemi bir yara almadı.

Tabii ki endirekt olarak bu dünya krizi bizi etkiledi.

Çünkü bizim ihracat yaptığımız ülkelerde sorunlar olmaya başlayınca Türk ithalatçısı ve Türkiye'nin ekonomisine dolaylı yansıdı.

Türk ekonomisine dolaylı yansıyınca muhakkak bankalarında müşterileri ile kredi ilişkilerinde belirli bir takım sıkıntılar oldu.

O zaman Türk bankaları da iç piyasaya ağırlık vermeye başladılar. İçeride bilançomuzu nasıl büyütürüz diye düşündüler.

Bankaların bilançolarının varlıkları içinde en önemli varlığı kredilerdir.

Kredileri nasıl büyütelim diye düşünmeye başladılar.

Kurumsal krediler önemli bankacılık sektörü içerisinde toplam bankaların kredilerinin yaklaşık yüzde 62'si kurumsal ve KOBİ kredilerinden oluşuyor, şirketlere verilen.

Yaklaşık yüzse 32'si de bireylere verilen konut kredisi, tüketici kartları, konut kredisi, ihtiyaç kredileridir. Yaklaşık 3/1'ini bireylere kredi yönlendirmiş.

Bir baktık bu büyüme içerisinde Türk bankacılık sistemi kredilerimi büyüteyim derken iki önemli konuya önem verdi. İki önemli konuda çok fazla kendine hedefler koydu.

Çıtayı yükseltti.

Birincisi KOBİ, küçük ve orta çaplı şirketlere daha fazla kredi vereyim diye çok iddialı hedefler kendine koydu.

O kredileri yükseltmeye başladı. İkincisi de bireylere verdiği krediler.

Bireylere verdiği kredilerde en önemli kredi portföyü konut ile ilişkili ve kredi kartları ile ilişkili
, bir de ihtiyaç kredisi dediğimiz tüketici kredi türü.

Yaklaşık yüzde 32'lik dediğimiz kısmı yaklaşık yüzde 11'i konut, yüzde 12'si ihtiyaç, yüzde 8'i kredi kartları.

Üç önemli kredi üzerinde bireylere yüklendiler.

Bireylere konut kredilerinde yüklenildiği zaman orada çok önemli risk almaya başladı banka.

Nedir risk? 

Konut kredileri uzun vadelidir.

Dolayısıyla 5 yıllık, 10 yıllık , bazı bankalar 15 yıllık krediler vermeye başladılar.

Bir de sabit faiz ile vermeye başladılar.

Bu iki önemli risk getirdi bankacılık bilançosuna.

Biz buna banka bilanço riski diyoruz.

Bir tanesi likidite riski getirdi yani 30 gün vadeli mevduat alıp, siz onu 10 yıl vadeli kredi diye verirseniz burada bir vade uyumsuzluğu söz konusu olabilir.

ULUSAL TV: Sayın Suzan Sabancı'nın da sermeye yeterlilik ile ilgili çekincesi, az önce sayın Civelek ile de konuştuk, kaldıraçlara yönelik çekincesi bundan kaynaklanıyor sanırım.

Uzun vadeli krediler.

Kısa vadede alınıp, uzun vadeli krediler veriliyor.

BŞ: Bu bankaların nakit yönetimi ve likiditesi ile ilgili bir sorun.

İkinci sorun ise faiz riski ile ilgili.

Siz 30 gün vadeli mevduatı yüzde 8-9 ile borçlanıyor banka, bunu gidiyor konut kredisi 10 yıl vade ile  sabit faizle yüzde 15 ile, yüzde 20'ye yakın bile verseniz , bu 20 yıl faiz sabit kalıyor kredilerde.

Fakat ülkede faiz oranları tekrar yukarılara doğru çıkma eylemi gösterirse 30 gün sonra vadesi gelen o mevduatı yenilerken artık yüzde 9 ile yenileyemeyeceksiniz, piyasa yüzde 12 olduysa 12, 15 olduysa 15 .

Unutmayın 2001 yılında yaşadığımız gecelik faiz oranları yüzde 7000'den bahsediliyor.

Bunu biz o tarihlerde mali durumu zor olan bir bankanın sahibi ile ben görüştüğümde bana dedi ki :" Bülent Bey, nasıl akıl edebilirdik ki gecelik faizin yüzde 7000 olacağını.

Ben hazine bonoları alıyordum yüzde 40 faizle. 40 değil de 60 olur, 70 olur , 7000.

Ben bunu nasıl hayal edebilirdim.

Bana kızmayın hayal edemedik, devlete güvendik, hazine bonolarını  sabit faizli 120 gün, 180 gün, aldık 42 faiz.

Gecelik borçlanmalar 7000'lere çıktığı zaman benim elimdeki tahviller yüzde 40 faiz kazanıyor.

Faiz geliri ile faiz gideri arasındaki fark negatif oldu ve büyük zararlar elde etti." O nedenle yine tahtaya vuruyorum.

Allah bizi yüksek faizden korusun.


ULUSAL TV: B
urayı biraz daha açalım istiyorum; 2001 yılı krizinden sonra yeniden yapılanma, çok önemli bir tespitte bulundunuz. 2008 krizinde bizde türev piyasalarının olmaması çok büyük bir avantajdı.

Alt alta bunları dizdiğimde benim cevabını bulamadığım birkaç soru var.

Size yöneltmek istiyorum.

Bunlardan bir tanesi, Basel I ve Basel II'nin uygulaması ile belki de eli fazla bağlanan yeterince kredi verecek KOBİ'de bulamadılar.

Çok ciddi bilanço karşılığı isteniyordu.

Öte yandan tüketici kredilerine yöneldiler.

Çok fazla patladı. Sanki orada türev piyasa oluştu izlenimimi sizin değerlendirmenizi rica edeceğim.

Çünkü Amerika'nın mortgage de yaptığı hatayı  sanki burada kredi kartı başta olmak üzere tüketiciye verirken yapmaya başladık.

Bu bir riskti .

Üçüncüsü geçen sene gazete ilanlarıyla türev piyasaları girişi gördüm.

Birçok banka bunu öneriyor, çağırıyor.

Bu bir risk değil midir? Tüm bunları alt alta koyduğumuzda bu kadar güçlü olduğu ifade edilen bir bankacılık sektörünün karlılığının yüzde 65'i nasıl dolaylı yollardan oluyor?

Dosya masrafı, aidat, v.s. alt alta koyduğumda ben resmi okuyamıyoruz, size bırakayım sözü.

BŞ:  Sorularınız birkaç tane ben onlara birer birer cevap vereyim.

Türev ürünleri ile ilgili şunu söyleyeyim, türev ürünleri çok riskli ürünlerdir.

Hiç bir şekilde vatandaşa ben türev ürünleri ile uğraşmasını ve onlarla bir şekilde alım yapıp risk almasını önermiyorum.

Çok karışık enstrümanlar.

O kadar çok karıştırdılar ki, Amerika'da ki yatırım bankacıları, bunlar yatırım bankacıların  üstadları diye bilinen insanlar.  

Öyle ürünler yarattılar ki bankacılar bile zor anlıyor.

Bir tablo çizip hangi kağıt nereye teminat gösterilmiş.

Yani anlaşılamayacak ve şu moda olmuştu Amerika'da Lehman Brothers batana kadar , onun akıllı çocukları, yöneticileri  ne kadar anlaşılmaz türev ürün yaparsan o kadar iyi yöneticisin olurdu.

Bunu bankacı bile anlamasın ve sonunda şöyle derlerdi:

Yatırımcının bunu anlamasına gerek yok ki.

Yatırımcı anlamasın bunun nasıl bir ürün olduğunu , biz sadece ürüne bir isim koyalım, mesela  wedding cake diye bir isim koyalım, evlilik pastası ürünü , pazarlama yapıyorlar.

Biz bunları satıyoruz diyorlar.

Bir tek bakmanız gereken şu diyorlar; bu bir kağıttır, kağıdın arkasında ne var ne yok  anlatırsak anlamazsınız, siz sadece Standart&Poor's, Moody's ve Fitch   bu kağıda  ne not vermiş ona bakın diyorlar.

Gidiyorlar onlardan da bunun için bir not alıyorlar, maşallah o şirketlerde AAA, bu mikroplu kağıtlara bile AAA veriyorlar.

ULUSAL TV: Amerika'da batan bir şirket bu üç şirketi dava etti geçtiğimiz günlerde.


BŞ:
Evet.

Burada siz çok büyük  Standart&Poor's, Moody's gibi kurumların A notunu görünce diyelim ki Japonya'nın, Hollanda'nın, bir kasabasının emekli fonu var.

O fon buna itibar ediyor, emeklilerden topladığı paraları iyi değerlendireyim diye götürüyor bu kağıtlara yatırıyor.

Dünyada bu krizler yaşanınca bu kağıtların değerinin yarısı kayboluyor, emeklilerin paraları çar çur oluyor.  

Bir şekilde Amerika bir servet transferi yaptı.

Her dönem çeşit çeşit servet transferleri yapar Amerika.

Diğer ülkelerden kendi menfaatleri için transferler gerçekleştirir.  

Bu sefer de bu transferi türev ürünleri yapıp , bu paraları kazanan, para fazlası olanlara bu kağıtları sattılar, ondan sonra da dediler ki: "kusura bakmayın, bu kağıtlar battı" diyerek dünyanın diğer ülkelerinin kazançlarını kendilerine çekmiş oldular.

Burada bir itibar kaybı.

Bir itibar kaybı oldu kesinlikle Amerika'ya karşı ama yine de hala büyük bir ülke, süper bir ülke olduğu için bir şekilde kendi gücünü o dünyada devam ettiriyor.

Gelelim tüketici kredilerine; bankalar hakikaten kredi verecek KOBİ'leri bulamadılar diyorsunuz, Basel I, Basel II bunları sıkıştırdıdiyorsunuz, doğrudur bunların hepsi.

O nedenle bireysel krediler onlara daha cazip geldi.

Bireysel krediler ile ilgili de biz kendimiz türev ürünleri kağıtlar çıkarmasak da kendimize has bir her yiğidin bir yoğurt yiyiş şekli farklıdır gibi bir takım finansal enstrümanları aldık,  kendimize benzettik.

Örnek; çek. Çek de vade olmaz denir. Fakat aldık o çeki biz senet benzeri üzerine bir vade koyarak, vadeli çek yaptık ve piyasada önemli bir enstrüman gibi başladı  gelecek ile ilgili çekler kullanmaya.

ULUSAL TV: Aslında para basmaydı bu.

BŞ:
Evet.

ULUSAL TV:
Piyasa para basıyor.

BŞ:
  Belirli bir ödeme şekli olan çeki biz vadeli enstrüman haline dönüştürüp piyasada kullanmaya başladık.

İkinci olarak bankalar devreye girdi, kredi kartı bir ödeme aracıdır.

Harcama yaparsınız, ekstre geldiğinde ödersiniz.

Biz onları bırakın kredili olma özelliğini 12 ay taksit, 36 ay taksit. Bir  taksit sistemi getirdik. Kredi kartına taksit sistemi getirdik.

ULUSAL TV:
Vadeli çekten bir farkı yoktur değil mi bunun?

Aslında baktığınızda.

Vadeli çek uygulamasından bir  farkı yoktur.

BŞ: Doğru.

Bir  tek farkı vadeli çekte vade tarihinde çekin tüm bedeli muaccel olur ve ödenmeye tabidir , halbuki kredi kartında aylık ödemelerle, bugün 1000 liralık bir televizyon aldınız, her ay 90 lira, 90 lira, ödeyerek farkı o.

ULUSAL TV:
Ama ortak nokta her ikisinde de olmayan parayı harcıyorsunuz.

BŞ:
Aynen.

Her ikisinde de şuanda alım gücünüz yokken, öyle bir hizmeti alamayacakken, öyle bir ürünü alamayacakken, özellikle bireyler ileride  kazanırım ve bunu öderim ümidiyle bir takım refaha ve bir takım mal  ve hizmetleri almaya başladılar.

Bu bireyler için hoş bir şey, cazip bir şey.

Benim İphone 5 alacak param yok ama bunu 30'ar Lira, 40'ar lira taksitle alıyorsam , riski şu; ben bu ödemeleri her ay yapacak güçte olacak mıyım?

Allah bana öyle bir sağlık, sıhhat verecek mi ileride?

İş yerimde devam edebilecek miyim?İş yerim bana her ay maaş ödeyecek mi?

Ailede sağlık nedeni ile ilave bir ödeme ihtiyacı ortaya çıkmayacak mı?

Bütün bunları bilemeden önümüzdeki belirsizlikleri hiç farkında olmadan biz ileriye yönelik kazanmadığımız kazancı biz yemeğe başladık. 

Çok riskli ve tehlikeli bir şey.

Kazanmadığınız kazancı şimdiden yeme alışkanlığı.

Bu alışkanlığı bize bu kartlar verdi.

Bir alış veriş yapıyorsunuz, kartı kasaya götürüyorsunuz, hemen ilk sorduğu şey 6 taksit mi? 3 taksit mi?

Ne soruyorsun.

Ben bile hep tek çekim, tek çekim diyordum.

Geçen bilgisayar aldım , kasada bana sordu 12 taksit mi Tek mi?

Ben bile niye tek ödeyeyim dedim.

Bankada param var.

İstesem ben onu tek ödeyebilirim.

Benim bile kanıma girdi, ne lüzum var taksit taksit öderim dedim.


ULUSAL TV:
Tetikliyor sizi.

ULUSAL TV:
Şunu soruyorum; peşin de alsam aynı fiyat, taksitle de alsam aynı fiyat mı?

Evet diyor.

Ahlaksızlık değil bu ama beni yanlış bir yola doğru içimde ve beynimde bir muhakeme yaptırıyor.

Ben de o zaman 12 taksitle ödeyeyim.

Param bankada dursun, 12 ayda öderim deyip ve bakın bu ne yaratıyor biliyor musunuz?

Ben dahi  bunu peşin ödeme imkanım varken,  mevduatımdan peşin ödeyebilecekken, maaş hesabımdan ödeyebilecekken bunu taksitli yapın dediğim için bankaların bilançosunda kredi kartları taksit alacak hesabı doğdu.

Bu şu demektir, bankaların bilançolarının aktiflerinde kredi kartlarının taksitlerinden doğan alacakların bir kısmı aslında suni sayılabilecek, hakikaten ihtiyacı olmayan benim gibi insanların "boşver, bende taksitle ödeyeyim" diyerek yarattığı bazı rakamlarda var bunun içerisinde.

ULUSAL TV: Çok tehlikeli bir şey aslında.

BŞ: Tabii.

Gereksiz bir bilanço büyüklüğü ortaya çıkartıyor bu.

Benim için önemli değil, çünkü ben o taksitleri mevduatımdan ödeyeceğim.

Ama asıl sorun burada öyle bir mevduat hesabı olmayan kişi için ve ileride kazancı yeterli olmayacak bu ödemelere kişi için  büyük bir risk oluyor.

İnsanlara da bu çok hoş geldiği için ver kartını al istediğin bir şeyi.

Yavaş yavaş onlar birikiyor, birikiyor , öncelikle insanlar şunu söylüyor "20 lira taksit ne olacak, 50 lira taksit ne olacak? 100 lira taksit ne olacak?" birike birike bir bakıyor maaşının yüzde 60'ı taksite gitmiş. Ne yiyeceğiz biz? Ne içeceğiz?

Oğlanın okul taksidi ne olacak?

Ne oldu biliyor musunuz yüzde 5,5 ulaştı  bu kredi kartındaki gecikmiş krediler, problemli krediler.

Bu çok büyük bir oran ve artış yüzdesi yüzde 20'i arttı.

Toplam kredilerin yüzde 5.5 problemli ama artışı da yüzde 20.

Bu süratle biz bunu artırırsak bu 5.5, - 7.5, -  8.5, - 10.5 .

Allah korusun bankanın bilançosunda önemli bir zarar olur.

ULUSAL TV:
Bir şey soracağım, benim çok katıldığım, ifadelerinizden anladığım kadarıyla sizde katılıyorsunuz  bu taksitlerde sınırlama.

Belki de işin en acısız yöntemi bu ama ödemlerde kredi kartlarının bu süreçte üç kere yapamazsanız bloke edilmesi, v.s gibi uygulamalar çok sert fren gibi gözüküyor.

Birden bire bu makası bu kadar net değiştirirseniz insanlar iflas eder.

Bunlar olsa gerek taksitle ilgili  ağırlıklı olarak Türkiye Bankalar Birliğinden bir açıklama geldi.

Uygulamada biraz esneklik istediler.

Bu kadar sert bir fren bizi hiç ummadığımız bir gerçekle karşı karşıya bırakmaz mı?

BŞ: Tabii. Şöyle düşünmek lazım; siz bir uygulamaya toplumu alıştırdıysanız, bankaları alıştırdıysanız bundan geriye dönmek bir günlük, bir haftalık bir iş değil.

Dolayısıyla birden bire bir frene bastığınız zaman ya şunu göze alacaksınız :

"Ben ani fren yapmak zorundayım." Bazen fren yapmak zorundasınız.

Çünkü fren yapmazsanız gideceğiniz kazayı görürsünüz, onun yerine burnum çatlar, kaşım patlar ama iki dikiş buraya atarım, üç dikiş buraya.

Onun için frene basabilirim. Bunu BDDK ve hükümet kendi değerlendirmek zorunda.

Eğer durmak için geç kaldıysak, çünkü  belirli bir durma mesafeleri vardır arabaların dahi .

ULUSAL TV:
Vites küçültebilirsiniz.

BŞ:
Şu çok önemlidir; mali açık açısından, cari açık açısından , tüketimdeki  hızlı büyüme açısında, Türkiye'de ki krediler yüzde 15 büyüsün diye hedef koyuyoruz biz. 15 değil yüzde 30'a yaklaştı kredilerimiz bizim.

Ziraat Bankası'nın kuruluş yıldönümünde genel müdür dedi ki: "Bizim kredilerimiz yüzde 50 arttı dedi ve övündü.

Enflasyonumuz bizim tek hanelilerde dolaşıyor, Gayri safi milli hasılanın büyüme hızları çok düşük. 4.5 , 5'e  yaklaşması düşünülüyor.

Böyle bir dönemde yüzde 50 kredi büyümesi çok çok ciddi bir kredi büyümesi.

ULUSAL TV:
Alt başlıklarına da bakmak lazım, o krediler tüketiciye mi gitmiş?

Üreticiye mi gitmiş?

Bunlar da başlı başına bir gösterge.

Keşke hepsi üreticiye gitmiş olsa da o  tekrar ekonomiye artı değer katsa.

BŞ:
Her kural şöyle değerlendirilmelidir; ister bankacılık olsun, ister sanayi kuruluşları olsun, nerede bir hızlı büyüme varsa orada hataya müsait yanlığa müsait, ileride zarar yaratabilecek şeyler olabilir. İhtimali yüksektir.

Hızlı büyüyen her şeyde bu söz konusudur.

O nedenle de  bankalardaki bu hızlı kredi büyümeleri içerisinde de hem likidite riski, hem faiz riski, hem karlılık riski açısından dikkatli ve titiz olmak lazım.

Zaten alınan tedbirlerde dikkat ederseniz bu yönde oluyor.

Acaba biz ne yaparsak  da tüketici kredilerini sınırlayabiliriz.

Aslında nasıl kolay sınırlanır biliyor musunuz?

En kolay sınırlama yöntemi; faiz oranlarını artırırsınız kimse kredi alamaz.

Ama onu istemiyorlar.

ULUSAL TV: Onu soracağım, onunla ilgili merak ettiğim şey var açıkçası.

Aklıma oturmayan bir nokta ama ilk önce şunu sormak istiyorum; kısa vadeli borçlar 127 milyar dolar civarında.

Bankalara baktığımızda 88 milyar dolar ile başı çekiyorlar.

Çok ciddi bir sıkıntı. Bunu  nasıl okumak gerekiyor bankacılık açısından.

BŞ: Ben hep diyorum ki  bir ülkenin büyümesi ile ilgili eğer çok ciddi hedefleri varsa ve bu  büyümeyi kendi kaynaklarıyla yaratamıyorsa, mecbur kalıyor başkalarının kaynakları ile o büyümeleri elde etmek.

Bizim nüfusumuz genç bir nüfus.

Ülke hep büyüme istiyor ve bu büyümeyi siyasi otorite kim  göreve gelirse gelsin bu isteğe cevap vermek zorunda kalıyor büyüme ile ilgili.

Kendi kaynaklarımıza bakıyoruz; bizim tasarruflarımız  ne kadardır?

Gayri safi milli Hasılamızın hacmi o büyümeyi istediğimiz şekilde gerçekleştirebilmemiz için kendi paramız yetmiyor.

O zaman biz dönüyoruz başkasının parasını alıp, bu ülkeye getirip, onların parasıyla bu büyümeyi nasıl yaparız diye düşünüyoruz.

Orada da önemli olan şey, dışarıdan gelecek o paranın Türkiye'de kalıcı olarak gelebilse, Türkiye'de bir yatırıma bağlanabilse. 20-30 yıl burada kalıyor olsa, üretime yönelik bir şeyler oluyor olsa daha olumlu olacak.

Ama bugüne kadar bizim sıcak para diye tabir ettiğimiz , sadece ülkenin verim imkanlarından yararlanmak üzere dışarıdaki para bura geliyor.

Ya burada hazine bonosu alıyor, ya hisse senedi alıyor.

Buradaki karını elde edip, en ufak bir olumsuz haberde parasını tekrar dövize çevirip dışarıya kaçıyor.

Bu sıcak paradan bir şekilde biz kurtulamadık.


ULUSAL TV:
IMF'de uyarıyor, enflasyonu da söylüyor ama  ve sıcak para ve  cari açık kırılganlığı gittikçe artıyor diyor.

BŞ: Burada bizim iki tarafı, üstü bıyık, altı sakal .

Öyle bir durumdayız ki şimdi, faiz oranlarını aşağıya çekmemiz çok güzel bir şeydi.

Çok şahane oldu.

Ona göre herkesin faiz giderleri bir şekilde azaldı.

Devletin faiz giderleri bütçede azaldı .

Bir taraftan da bu , faiz oranlarının bir şekilde azalması gayet iyi bir şey ama biz bunu bir tarafta döviz kuru var, bir tarafta enflasyon oranları var, bir tarafta faiz oranı var.

Bu üçlü arasındaki ilişkiyi biz tam düzgün kuramadığımız takdirde bu sefer suni bazı tedbirler ortaya atmak gerekiyor.

Biz şimdi faizleri yukarıya çekemiyoruz, istemiyoruz çekmek.

Çünkü bu da mikroptur. Bir kere bulaşınca tekrar faizler eski hallerine mi gelecek diye korkuyoruz.

Faizi artırarak tüketici kredilerini frenleyemiyor isek, o zaman diyoruz ki ben yasa koyuyorum ihtiyaç kredisi 36 ayı geçemez.

Taksitler 9 ayı geçemez.

Herkese verilen kredi kartı limiti kendi maaşının beş katını aşamaz gibi.

Gelir ile gider arasında bir ilişki kurmaya çalışıyoruz.

Taksitlerle ilişkili bir kısıtlama gerçekleştiriyoruz.  

Bunlar tedbir.

Hiç yoktan iyi tedbirlerdir.

Her zaman zorlama tedbirler şu demek olur; hangi konuda eğer işin doğru tedbirini kullanarak , doğru aleti kullanarak değil de, başka bir aletle o işi yapmaya çalışırsanız , eninde sonunda onun etrafından dönüp, yine ihtiyaca göre bir formül bulur.

Hele Türk insanı ve Türk zihniyeti o taksiti nasıl yine 48'e nasıl çıkarırım diye düşünür?

Tamam 36 bankadan diye gösterelim, şunu şöyle yapalım, bunu böyle yapalım der ve bir şekilde bunu gerçekleştirir.

ULUSAL TV: Sayın Şenver son 3-4 dakikamız kaldı ve bir şey değerlendirmenizi rica edeceğim. Bütün bu anlattıklarınız özellikle bankacılık kesiminin borçlanma yapısına baktığınızda kısa vade ile alıp, uzun vadede kredileri vermek zorunda kaldığında zannetmiyorum ben bankacılık sektörünün şu ortamda faizlerin artmasını isteyeceğini.
BŞ: İstemez. Evet.

ULUSAL TV: Bir tartışma gündeme geldi ki faiz lobisi tartışması.

Neden şimdi köprüler atıldı?

Bunu çok merak ediyorum, bunu bir bankacılığı çok yakından tanıyan bir isim olarak bunu değerlendirmenizi rica edeceğim.

10 yıl, 11 yıldır beraber yürünen ekonomik modelde neden şimdi köprüler atıldı da faiz lobisiydi, şuydu, buydu tartışmasına girildi. Para mı bitti acaba?

BŞ: Faiz lobisi Başbakanımızın kullandığı bir terminoloji burada.

Onun yine kendi ağzından duyduğumuz faizi sıfırlayacağım" da vardı.

Sıfır faiz politikası.

Paranın zaman içerisinde değeri söz konusu olduğunu enflasyonist ortamlarda muhakkak onun değerini vermek gerekiyor.

Ama isterseniz adına faiz deyin, isterseniz vade farkı deyin. İslami bankacılıkta vade farkı diyorlar.

Ama hesaplarken yüzde 25, bölü 365, çarpı 98 gün diyor.

Ona da vade farkı diyorsun.

İsim önemli değil, önemli olan paranın zaman içinde bir değeri var mı?

Yok mu?

Bizim gibi ülkelerde var.

Enflasyonu olan ülkelerde var.

ULUSAL TV: Yıpranma payı var.

BŞ: O nedenle bunu sıfırlamak diye Türkiye'de bir şey söz konusu olamaz.

Ama ben şunu anlıyorum; bankacılık sistemi bir şekilde korkak bir sistemdir, ürkek bir sistemdir.

Aynı bir dala konmuş kuş gibidir.

Sebebi de şudur; siz bir bankanın bilançosuna ve gelir tablosuna baktığınızda çok karlı, çok karlı dediğiniz bankalar dahi , herhangi bir olumsuz bir durum söz konusu olduğunda çok kısa sürede o bankaların bilançosu çok kötü hale gelebiliyor ve onlar mali açıdan sıkıntıya düşebiliyor.

ULUSAL TV: Çok dikkatli olmak lazım.

BŞ:
Bunu bankalar bildiği için "Bu sene kar ettik diyorsunuz ama ben bir hesap kitap yapıyorum, senaryolar üstünde çalıştığımız zaman , o çok iyi dediğiniz bir banka kağıt üstünde gelir-gider, borç-alacak,  bankacılık karı öyledir.

Hiç böyle el ile tutamazsınız nerede olduğunu.

Bir  işlem yaparsınız, borç alacak yazarsınız, herhangi bir ekonomik sıkıntıda çok çabuk zarar görüp, çok çabuk mali gücünü kaybedebilecek kurumlardır.

O nedenle özkaynalarımızı daha sağlıklı tutalım diye kar edelim diyoruz.

Özkaynalara göre bankalar hep kar oranlarına bakarlar.

Biz özkaynak karlılığı, özkaynak verimliliği diyoruz.

Net karı özkaynağa böleriz, bu kadar özkaynağımız var.

Özkaynak ortakların parası demektir.

Bu kadar özkaynağımız ne kadar gelir elde etmiş.

Türkiye'de bu yüzde 20'ler civarında, Hindistan'da yüzde 13, Arjantin'de yüzde 35.

Aralarda bir yerdeyiz demek ki.

ULUSAL TV: Bence uyarılarınız çok önemliydi.

Artık belki de bir şeylere çok geç olmadan oturup tekrar doğru bir yapılanmayı tartışmamızın  zamanımız geldi.

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve EDMER Kurucu Başkanı çok teşekkür ediyorum efendim.

Bize biraz da madalyonun öbür yüzünü anlattınız.

Çok teşekkür ediyorum.

BŞ:
Ben teşekkür ederim.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org