Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

TV8 "Aklımdaki Sorular" Emre Dorman ve Bülent Şenver
17.03.2020
Okunma Sayısı : 5053
Oy Sayısı : 7
Değerlendirme : 5
Popülarite : 4,23
Verdiğiniz Puan :
 

 

TV8 "Aklımdaki Sorular" Emre Dorman ve Bülent Şenver


.
.

 TV8 "Aklımdaki Sorular" Emre Dorman ve Bülent Şenver 

.
.

 dinlemek için 

.
.



.


TV8 "Aklımdaki Sorular" Emre Dorman ve Bülent Şenver

.



.

 

.

TV8 Emre Dorman ile Bülent Şenver

BŞ (Bülent Şenver)

ED (Emre Dorman)

ED: Aklımdaki sorular programından herkese hayırlı geceler diliyoruz değerli izleyiciler. Bu geceki programımızda yine çok değerli bir konuğumuz var.

Kırk yıllık iş dünyasındaki birikimini, tecrübelerini, şuanda insanların kitap okuması, her çocuğa kitap ulaşması için kendini bu misyona adayan çok değerli iş insanı Bülent Şenver bizimle birlikte.

Kendisi ile Türkiye'de ve dünyada kitap okuma oranı nedir? İlgi nedir? Ne değildir?

Bunları konuşacağız .

Hoşgeldiniz diyoruz. Davetimize icabet ettiniz, kırmadınız bizi.

Çok güzel bir projeye imza atınız, biraz bu projeyi anlayalım, tanıyalım, sizden dinleyelim.

Herkese Kitap Vakfı'nın Kurucu Genel Başkanısınız. Türkiye'de ve dünyada genel olarak kitap okuma alışkanlığı ne oranda? Ne durumda? İsterseniz bundan başlayalım.

BŞ:
Herkese Her Yerde Kitap Vakfı, bizim tam açık uzun adımız, kısa adımız da Herkese kitap Vakfı diye kullanıyoruz.

Vakfın ne yaptığınız size söylemek istiyorum önce.

Üç tane basit şey gibi görünüyor ama çok büyük ve çok zor iş bunlar.

Bunlardan bir tanesi kitap okumayı sevdirmek.

İkincisi kitap okumayı yaygınlaştırmak, üçüncüsü de ihtiyaç sahiplerine kitap iletmek.

Bu üç tane basit hedefi birkaç kelime ile ifade etmek çok kolay ama sadece bir tanesini bile yapmak, kitap okumayı sevdirmek muazzam büyük bir proje.

Bunu tek bir vakfın Türkiye'de gerçekleştirmesi çok çok zor.

El ele vererek yapılabilecek bir çalışma .

Aile içinde başlayacak ki çocuklar okula gitmeden önce başlayacak.

Çocuklarımızı ilkokula emanet ettiğimiz yaşlarda ilkokul öğretmeni ile devam edecek. Bu bir kültür aslında.

ED:
Aslında bir çok ailenin sorusu değil mi? "Çocuklarımıza kitap okuma alışkanlığını nasıl kazandırabiliriz?"

BŞ:
Şuna da dikkatimizi çekmemiz gerekiyor; dünyada teknoloji o kadar süratli gelişiyor ki, teknolojinin gelişmesi ile birlikte de artık çocukların, gençlerin, zaman kullanma konusundaki tercihleri de farklılaşmaya başlıyor.

Daha eski yaşlardaki insanlar bir kitaba 2 saat, 3 saat bağlanabiliyordu. Ama şimdi bir gence 3 saat bir romana bağlanabilir misin?

Dediğinde bir acayip bakıyor size.

Onlar hayatı daha süratli, daha seri, daha kısa sürede daha çok bilgi edinmek, daha kısa sürede insan olarak daha çok ruhunu besleyebileceği şeylere karşı daha fazla ilgi gösteriyor.

Onlar için daha cazip geliyor.

O nedenle ellerindeki o cep telefonları, bilgisayarlar, bu maksatla onların bugünkü ihtiyaçlarına sanki daha fazla cevap veriyor gibi görünüyor.

Ama bizim hep söylediğimiz şey şu;

Aslında kitap okumaktan bir insanın elde edeceği geri dönüş hem zihinsel olarak, hem ruhsal olarak hele bir cep telefonunuzda okuduğunuz "tşk."

Veya herhangi bir arama motorundan girip de baktığınız birkaç tane video veya birkaç tane fotoğraf tabii ki bazı duygularınızı, ihtiyaçlarınızı tatmin edebilir ama beyninizin çalışması ile ilgili , kitabın beyninizi çalıştırdığı kadar çalıştıramıyor.

Bir takım şeyleri hazır buluyorsunuz orada .

Armut piş, ağzıma düş misali hazır hazır bazı şeylere bakıyorsunuz ve zihniniz daha az çalışıyor.

Halbuki kitap okurken düşünün, bir roman okuyorsunuz, orada bir tarif yapılıyor, siz o tarifi zihninizde canlandırmaya başlıyorsunuz.

"Rüzgarlı bir gündü, bankta oturan kızın saçları uçuşmaya başlamıştı." Gibi.

Burada kırıtik olan şey; beyin ne kadar çok çalışıyorsa, o kadar çok uzun yaşıyor, Alzheimer diyoruz ya, daha uzun yaşıyor ve o hastalıklardan bir şekilde hastalıklardan kurutulursunuz.

Bir de daha fazla yaratıcı olursunuz, daha fazla ruhunuz tatmin olur.

Bu nedenden dolayı da yaşadığınız hayattan zevk almaya başlarsınız. İlişkileriniz gelişir.

Çevreniz ile daha iyi ilişkiler kurmaya başlarsınız, daha az sinirli olursunuz, daha fazla tahammül eden insan olursunuz.

Empati dediğimiz karşıdaki insanı anlamak için daha fazla zihniniz çalışabilir. Hemen her gördüğünüz şeye kızmazsınız.

Bu şekilde bir kitabın zihninizde yaratacağı faydalar bence sizi iyi insan yapar.

Geçen birisi bana sormuştu, herhalde beni test etmek istedi Herkese Kitap Vakfı Kurucu Kurucu Genel Başkanı olarak, dedi ki:

"Bir cümle ile kitap okumak insana ne sağlar? Söyler misiniz" dedi.

Herhalde "Daha iyi konuşmamızı sağlar, daha fazla kelime öğrenmemizi sağlar" ben öyle söylemedim.

Basit olarak şunu dedim "Kitap okumak, sizi iyi insan yapar." Dedim.

İyi insan ne demek?

İyi insanın vasıflarını düşünün, saygı duyan, sevgi duyan, çevresine karşı duyarlı olan, iyi insan tanımını siz yapın, ,işte kitap ne kadar çok okursanız o kadar çok iyi insan olmaya yaklaşırsınız.

"Valla öyle" dedi o da.

ED:
Sizin faaliyet raporunuzda çok güzel istatistikler var. "Her gün an az 30 dakika kitap okuyanların ortalama 2 yıl daha fazla hayat sürdüğü bilimsel olarak ortaya konulmuş" Buradan bir örnek veriyorsunuz. Sizin bazı istatistikleriniz var, isterseniz onlarla devam edelim. Bazı bilgiler paylaşacaksınız bizimle.

BŞ:
Bu bilgileri insanlar gördüğü zaman biz daha çabuk iyi insan olabiliriz ama niye bu istatistikler kitap okuma konusunda fazla başarılı olmadığı konunda gösteriyor diye de üzülüyoruz.

Olsun, önce tespit yapalım , tespitler bizi üzse dahi, bunları nasıl daha iyi ve nasıl daha olumlu hale çevirebiliriz onların peşinden koşalım diyorum.

Bu araştırmalar genelde IPSOS diye bir araştırma şirketi var, OICD yapıyor ve Türkiye'de en son araştırma yapan Türkiye Yayıncılar Birliği var.

İhtiyaç maddelerini sormuşlar; demişler ki insanlara: "İhtiyaç maddelerini önem sırasına göre sıralar mısınız?"

Bana sorsalar, "Ekmek, su , hava" onları yazarsınız.

Başkaları der ki "Cep televizyonu, televizyon." Kitabı aradı gözüm, ihtiyaç maddelerinde kaçıncı sırada yer alıyor diye.

Sırada görünce kitabı hayretler içerisine düştüm çünkü kitabı ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235. Sıraya koymuşuz. Ş

unu diyoruz;" kitap bir ihtiyaç değildir," diyoruz. Aslında böyle olmamalı.

İlk 10'a veya 20'ye girmeli. Onu bir ihtiyaç haline getirmeliyiz.

ED:
Kitap 235. Sıradaysa 24 sırada neler var onları da insan merak ediyor.

BŞ:
Zaten o ilk 234'ü ihtiyaç diye aldığınızda kitaba yer kalmaz bavulunuzda. Önemsemiyoruz demek ki. Bunu önemsetmemiz gerekiyor.

Toplumun yüzde kaçı hiç kitap okumuyor? Diye sorulmuş.

100 kişi de kaç kişi acaba 100 kişi de "58 kişi hiç" demiş.

ED:
Yani toplumun %58 i hiç kitap okumuyor

BŞ:
Evet ben bir de şöyle bunları değerlendiriyorum okuyorum diyenlerde bazen tam doğru söylemiyordur yani bu 58 muhtemelen daha yukarıdadır

ED:
Muhtemelen öyledir

BŞ:
Muhtemelen öyledir diyorum hiç okumuyorlar ve peki sormuş onlara sizin ilk okul öncesi, ilk okula gitmeden küçük yaşlarda hiç kitabınız oldu mu?

O yaştaki çocukların resimli kitapları falan anne alır getirir.

"Hiç olmadı kitabım olmadı" diyenler yine %45.

ED:
Yarısı yani. Okula başlayana kadar herhangi bir kitaba sahip olmamış .

BŞ: Evet
hiç kitabı olmamış.

ED
: Çok acı bir tablo aslında

BŞ:
Evet bu çok yüksek bir oran bunu tersine çevirmemiz lazım muhakkak.

ED:
Tek başına şu veri bile aslında sizin bu vakfı kurma misyonunuzu amacınızı ortaya koyar.

BŞ:
Evet Herkese Kitap Vakfı bir şekilde bir ihtiyaca karşı kurulmuş oldu .

Okuyanlara sormuşlar bazıları hani okuyorum diyor ya.

ED:
Ayda bir adet kitap okuyanlar ne kadar?

BŞ:
Evet yani okuyorum diyorsun güzel ayda bir tane kitap okuyor musun ?

Soruyor okuyanlara sorulmuş onların içinde 100 tane okuyan dediğimiz insanın sadece %20 si ayda 1 , diğerleri 3 ayda 1 , kimisi 6 ayda 1, kimisi yılda 1 demiş.

Yani okuyanlar bile çok okumuyor bizde buda bir rakam olarak karşımıza çıkmış.

Tabi kütüphanelerden hep bahsediyoruz biz .

Yeni kütüphaneler açmaya çalışıyoruz kurumlar kütüphanelerle övünüyorlar falan hiç gitmedim demiş kaç kişi sormuşlar

ED:
Hayatında hiç kütüphaneye gitmemiş yüzde kaç ?

BŞ:
Evet yani bu hayatında kimisi 50 yaşında kimisi 45 yaşında .

"Hayatında hiç gittin mi?" diye sormuşlar .

"Hiç gitmedim" diyor.

ED:
%63

:Evet hiç gitmedim diyor bir kere bile uğramamış bir kütüphaneye.

ED:
Genelde orta okulda lisede falan ödev verirler kütüphanede araştırma yapma ödevi onu da katıyoruz buna.

Buna rağmen buna rağmen %63lük rakam çıkıyor.

BŞ:
Evet evet yani hiç değilse gidip orada bir çay içseydi kahve içseydi

Bir de kütüphaneden elde edilen o kitaplarla ilgili kazanımlarla Google dan, internetten elde ettiğiniz şeyler arasında muhakkak bir fark var .

Oradan da tabi ki bazı bilgiler elde et ama bir de çok değerli kütüphaneler var .

Her şey de internette yok.

O bizim büyük kütüphanelerimizi ziyaret ettiğinizde çok değerli şeyler var orada.

Peki dergi konusunda da çok başarılı değiliz. Dergi okumuyoruz .

ED:
Hiç dergi okumayanlar %79

BŞ:
Hiç dergi okumuyorum ben diyor . %79u hiçbir dergiye bakmıyor. Bu da bizim için çok iyi bir yüzde değil.

Şunu sormuşlar;

Evde babası kitap okuyan, çocuklara diyorlar ki "Evde babanız kitap okuyor mu ?"

Büyüklere de soruyorlar;

"Evde babanız kitap okur muydu ?

Çocuklara okuyor mu babanız, büyüklere de hatırlıyor musunuz babanız kitap okur muydu ?

"Evet benim babam kitap okurdu" diyenlerin yüzdesi %9 .

Babasını okurken görememiş .

Bu 9 olduğuna göre %91 i göremiyor yani .

Çok az bir şey peki madem baban öyle .

ED:
Ebeveynler çocukların kitap okumamasından şikayet ederler ama siz sorduğunuzda "Siz evde ne yapıyorsunuz?

Kitap okuyor musunuz?" diye.

Neredeyse tamamı okumadığını söyler.

Kendisi kitap okumuyorken çocuktan nasıl kendiliğinden kitap okuması beklenebilir?

BŞ:
Tabii anne baba örnek olmalı .

O çocuk evde kitapların olduğunu görmeli, annenin okuduğunu, babanın okuduğunu görmeli ve onlar okuduğu zaman memnun ve mutlu olduklarını görmeli .

Kitabın annenin ve babanın ruh sağlığına iyi geldiğini onları eğlendirdiğini onlarla bir şekilde zaman geçirdiğini çocuk görecek ki, çocuklar taklit eder .

Bir çocuğa bir şeyi yap derseniz yapmayabiliyor ama görerek sizi taklit edebiliyor.

Yani sizin kitap okuduğunuzu görürse o da yavaş yavaş kitap okumaya başlayacaktır.

Peki madem babanız böyle %9 u okuyor ,anneniz ne durumda demiş.

Bu sefer annesi sorulmuş. "Anneniz evde kitap okuyor mu ?"

Büyüklere de okuyor muydu ?

Anne ? düşünmüşler ;

Annem kitap okuyor mu ?

Annem kitap okur muydu ?

Evet annem kitap okuyor, annem kitap okurdu diyenle de %7

ED:
%7

BŞ:
Yani babalar biraz daha fazla 7-8-9 yüzde 2 daha önde çıkıyor.

Anneler tabi ev işi var falan daha az kitap okuyor onlar yani iyi örnek de olamıyoruz biz çocuklarımıza evde iyi örnek olamıyoruz

ED:
Doğru

BŞ:
Peki anne babaya sormuşlar bu sefer "Anne babalar siz çocuğunuza evde okur muydunuz?"

Ya da okuyor musunuz ?

Şuan çocukları varsa evde siz okuyor musunuz ?

Çocukları büyüdüyse de siz onlar çocukken onlara kitap okur muydunuz?

Evet ben çocuğuma kitap okurdum veya şuanda çocuğuma kitap okuyorum diyenler %7
"Anne babalar da çocuklarına kendi de okumadığı gibi çocuğuna da okumuyor."

ED:
Dolayısıyla çocukta da kitap okuma alışkanlığı gibi bir şey gelişmemiş oluyor .

BŞ:
Evet maalesef öyle .Bütün bunlarla biz Herkese Kitap Vakfı olarak bir şekilde daha fazla çalışmamız gerekiyor Vakıf olarak .

Hem sevdirmek konusunda ,hem yaygınlaştırmak konusunda hem de ihtiyaç sahiplerine kitap üretmek konusunda .

Bu konuda epey bir kitap gönderdik bu güne kadar ihtiyaç sahiplerine bu kitaplar ulaştı.

Gönderdiğimiz kitap sayısı şuanda yaklaşık 414 bin adet oldu.Fakat çok büyük talep var .

Bizim bunları karşılamamız gerekiyor .

Daha da fazla kitap göndermemiz gerekiyor .

Bu kitapları biz bazılarını okul kütüphanelerine gönderiyoruz, bazılarını cezaevlerine gönderiyoruz , bazılarını da Türk Silahlı Kuvvetleri kıtalarına gönderiyoruz.

Tabi ihtiyaç sahibi çok olduğu için bizim süratli bir şekilde kitap üretme ihtiyacımız söz konusu oluyor.

ED:
Peki bu konuda size destek olmayan kişiler, gerek bağış yaparak kütüphane kurmak isteyen,kitap yardımında bulunmak isteyenler için nasıl bir rota izlemeleri gerekiyor ? Nasıl bir tavsiyeniz vardır ?

BŞ:
Kitap toplama konusunda iki ana alanda çalışmalar yapıyoruz .

Onlardan bir tanesi kitapcan kitap bağış kumbaraları dediğimiz bir fotoğrafını da getirdim.

Böyle kitap bağış kumbaralarımız var.

Bunlar şuanda bir kitapçı zincirinin içinde bulunuyorlar ,mağazalarının önlerine koydular ve buraya okurlar, kitap dostları kendi okuduğu kitaplardan bazılarını getiriyorlar içine bırakıyorlar.

Bağışlıyorlar yani kitap bağışlıyorlar.

Bence bir yol bu.B üyük alışveriş merkezlerinde, büyük kitap evlerinin önünde bulunan kitapcan kitap bağış kumbaralarına okuduğunuz kitapları bırakın diyoruz.

ED:
Onları üniversitelere koyma imkanı var mı?

BŞ:
Var tabi ki üniversitelere de koyma imkanımız var. Ne kadar çok bu kumbaralar yayılırsa bu kadar çok

ED:
Birisi mesela talepte bulunabiliyor mu size ben bulunduğum yere kitap kumbarası koymak istiyorum diye ?

BŞ:
Tabi mail adresimiz , herkesekitapvakfi@gmail.com

ED:
Ya da normal web adresinizi verelim internetten.

BŞ:
Web adresimiz de,www.herkesekitapvakfi.org

ED :
Arkadaşlar şuan paylaşıyorlar onu aşağıda gözükecek.

BŞ : Evet herkesekitapvakfi.org olarak geçiyor.

ED:
Sizin bu faaliyet raporlarınızda çarpıcı veriler var.

Mesela burada bir veriden bahsetmişsiniz , günde ortalama 5 saat televizyon seyrediliyormuş Türkiye' de . Aynı zamanda kitap okumaya günde ancak 59 saniye , bir dakika bile değil.

Bir dakikaya bir saniye kala 59 saniye vakit ayrılıyormuş.

Türkiye kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkesinin dahi gerisinde kalmış bir durumda verdiğiniz istatistiklere göre.

Hatta şöyle bir şey paylaşayım Japonya'da toplumun %14ü,Amerika'da %12 si İngiltere ve Fransa'da %21 İi düzenli kitap okurken Türkiye'de yalnızca 10 bin de 1 kişi kitap okuyor diye bir istatistik de paylaşmışsınız.

Aynı zamanda nüfusu 7 milyon olan Azerbaycan'da kitaplar ortalama yüz bin tirajla basılırken 76 milyon nüfuslu Türkiye'de çoğu kitap iki üç bin tirajla basılıyor demişsiniz.

Bir şey daha var galiba sizin özellikle, cezaevi ile ilgili yaptığınız projeler var herhalde ondan bahsedeceksiniz.

BŞ:
Şimdi cezaevlerinde aslında oradaki tutuklu ve hükümlülerin zamanları değerlendirmeleri için kitap çok önemli bir araç .

Dolayısıyla cezaevlerindeki mevcut kütüphanelere, kitabı azalmış cezaevlerine de kitaplar gönderiyoruz.

Şuana kadar yaklaşık 100 cezaevine de Türkiye'de ki kitap gönderdik.

Ve gönderdiğimiz kitap sayısı yaklaşık 60 bini buldu.

Türkiye'de mevut 9 kadın cezaevine kitaplar gönderdik ve orada tutuklu ve hükümlüler bu kitaplardan yararlanıyorlar.

Ben birkaç tane cezaevini ziyaret ettim, onların müdürleri ile konuştum.

Çok memnunlar bu bizim yaptığımız kitap desteğinin karşılığını gördüğünü söylüyorlar.

Kütüphanelerden talepler oluyormuş kitap okumak için ve onlar çok güzel istatistiki raporlar hazırlamışlar bana gösterdiler şaşırdım.

ED:
Cezaevleri de insanların ailelerinden, sevdiklerinden uzak oldukları bir yer dolayısıyla kendilerini daha yalnız hissettikleri bir yer kitaplarla buluşmaları onların belki iç dünyalarında daha o süreci kolay atlatmayı sağlayacak bir etki yaratabilir.

BŞ:
Evet.Mesela o raporlarda bu ayın en çok kitap okuyan koğuşu hangisi ?

Şu koğuş daha çok okumuş.

Hangi kitaplar daha fazla okununmuş?

Kim daha fazla kitap okuyor ?

Bunları da düzenli bir şekilde takip ediyorlar, faydası dokunuyor tabii onlara.

En önemli benim gördüğüm; bizim köy okullarında kitaba çok ihtiyaç var. Köy çocuklarının kitaba çok ihtiyacı var.

O zaman biz de dedik ki ,köy okullarına , köy çocuklarının okuldaki kütüphanelerine destek olacak kitaplar onlara gönderelim ve küçük bir proje başlattık.

Onun adın "Elele her köy okuluna kütüphane projesi "dedik.

O proje kapsamında böyle güzel bir broşür hazırladık.

Bu proje kapsamında hayırseverlere diyoruz ki "Bir köy okuluna bir kütüphane yaptırmak ister misiniz?"

Bu kütüphanenin içinde mobilyaları, sandalye, masa, kitap konulacak rafları ve 1000 adet kitap dahil olmak üzere o köy okuna kütüphane yapılıyor.

Bazı şirketlerimiz, bazı hayırseverler ben köy okuluna kütüphane yaptırmak istiyorum diyor.

Önce soruyoruz "Belirli bir ilimiz olsun mu?" "Evet benim babam Trabzonlu, Trabzon'un bir köyüne olsun" diyor.

"Tamam diyoruz" Vakfımıza o kadar çok müracaat var ki, o köy bulunuyor , o köye mobilyalar dahil, kitaplar dahil bir köy okulu kütüphanesi kuruluyor.

Açılışa gitmek istiyorsa okula ziyarete gidiyor, kurdeleler kesiliyor, açılışı gerçekleştiriyor, memnun oluyor, tatmin oluyor.

ED:
: Kütüphaneyi yaptıran kişinin babası için yaptırıyorsa babasının ismi konulabiliyor mu?

BŞ:
Kütüphane kapısına bir plaket yaptırılıyor, insanlar yaşıyorsa kendi adını veriyorlar, bazen de rahmetli annemin anısına olsun diyor,

"Bu kütüphane rahmetli Ayşe Topaloğlu anısına yaptırılmıştır" diye yazılıyor.

ED:
Ne kadar maliyeti var böyle bir şeyin.

BŞ: Şu anki maliyeti mobilyalar ve kitaplar dahil 6500 TL .

ED:
: Yapılan işe bakıldığı zaman aslında hiçbir şey değil.

BŞ:
Dolayısıyla böyle bir kütüphane yapmak isteyenler herkesekitapvakfi@gmail.com'a ben kütüphane yaptırmak istiyorum derse hemen kendisi ile temas kuruluyor.

Bazıları ben il seçmiyorum, siz belirleyin diyor.

Bu giderek yayılıyor. Bazıları diyor ki "Ben şu okul mezunuyum, 9 5mezunuyum, bizim 25. Kuruluş yıldönümümüz" diyorlar sınıf olarak yaptırıyorlar, plakete sınıf yazıyor.

"Şu okulun, su sınıfın 25. Yıldönümü için yaptırılmıştır" diyebiliyoruz.

Bir de şöyle bir gelişme oldu, yaş günü hediyesi olarak çiçek göndermek istemiyorum, bir köy okulu kütüphanesi ona yaş günü hediyesi vermek istiyorum dedi ve buna da başladık.

Birinin yaş günü için ona sürpriz olsun köy okulu kütüphanesi yapalım diyorsanız , arkadaşları kendi aralarında bir kampanya yapıp o rakamı toparlıyorlar kendi içlerinde ve o kişiye hediye olarak sürpriz plaketi gönderiyorlar.

Plaketin üzerinde köy okulunun adı yazıyor.

"Şırnak da su köyün, şu okulun kütüphanesi sizin yaş gününüz anısına yapılmıştır." Yazılıyor.

Altına da sevenleri deyip katkıda bulunan sevenlerinin ismi de tek tek yazılıyor. Bu da güzel bir proje.

ED:
: Hediye Kartı projeniz var. Ondan da bahsedelim.

BŞ:
Bu kart gençlere ve çocuklara kitap okumayı sevdirmek için.

Yavaş yavaş çocuklarımız kitapçıya gitme alışkanlığını kaybediyor.

Veya gitse bile kitap almak yerine elektronik aletler, oyunlar, bir takım başka şeyler alıyorlar.

Kitapçıya gittiğinde kitapları karıştırsın, kitap alsın, onu teşvik edelim, diye böyle bir kart yaptık.

ED
: Bu kart ile sadece kitap alabiliyor.

BŞ:
Evet doğru, en büyük özelliği o, sadece kitap alabiliyor. Kitapcan kart ile sadece kitap aldığında kasada ödemeyi yapıyor.

ED:
Hediye eden kişi belli bir miktar içine yüklüyor herhalde.

BŞ:
Evet. Biz buna bankacılıkta ön ödemeli kart diyoruz. Bunlar o kitapçının kasasında duruyor.

Siz diyorsunuz ki "Bana kitapcan kitap hediye kartı verin, 50 TL yükleyin" diyorsunuz. 50 TL'yi sizin kredi kartınızdan çekiyor, bunun içine 50 TL yüklüyor, size veriyor.

Bu isimsiz ve şifresiz bir karttır. Siz bu kartı çocuğunuza veriyorsunuz.

Çocuk alınca çok seviniyor.

Plastik bir kartı oldu.

Üzerinde kitapcan var onu seviyor,.

Belki o gece bu kartı yastığının altına koyacak ve onunla uyuyacak.

Ertesi gün annesini babasını alışveriş merkezine gitmeye zorlayacak .

Alışveriş merkezine gittiği zaman annesi babası başka dükkanlara bakacak, çocuk

"Ben kitapçıya gideyim" diyecek.

Çünkü bunu sadece kitapçıda kullanabilecek.

Çocuk kitapçıya gidecek, biz amacımıza ulaşacağız.

Çocuk ilk önce kitap raflarına gidecek, orada tek tek kitapları alıp, önünü arkasını çevirecek, okuyacak, iletişim kuracak.

Çocukla kitap arasında o kitapçı içerisinde bir iletişim sağlayacak.

Onu sağlayacak nedir? Kitapcan kart.

Ondan sonra bir kitap seçecek, satın almak için kasaya gidecek. En heyecanlı kısmı başlıyor. 8 yaşındaki çocuk kart ile ödeme yapacak.

Diyecek ki " kasada üç tane basketçi vardı, ben sıramı bekledim."

Yıllar sonra şöyle bir ifade de bulunacak.

"Meğerse o üç kişi 1.70 boyundaymış" Bizimkisi ufak olduğu için onarı basketçi zannedecek. Sıra kendisine geldiğinde zıplayarak kasaya verecek.

Bu post makinesine sürtülecek, cırt cırt kağıtlar çıkacak, kitap poşete konulacak, o çocuğun o poşet ile kitapçıdan dışarıya çıkarken ruh halini düşünün.

"Ben girdim kitapçıya, ben seçtim, ben beğendim, ben ödedim."

Emin olun o kitabı ben hediye diye o çocuğa versem o kadar makbule geçmez.

Onu her şeyi ile kendi yaptığı zaman çok daha değerli bir kitap olacaktır.

ED
: Ben de birkaç veri paylaşayım. Birleşmiş Milletler insani gelişim raporunda kitap okuma sıralamasında Türkiye 86. Sırada yer alıyor.

Bir Japon yılda ortalama 25, bir İsviçreli yılda 10, bir Fransız yılda ortalama 7, bir Türk ise 10 yılda ancak 1 kitap okuyor.

Türkiye'de okuma alışkanlığına sahip 70.000 kişi bulunuyor. 76 milyon kişinin yaşadığı ülkede bu sayı çok az.

Biz Herkese Kitap Vakfı'nın amacını az çok ifade etmeye çalıştık. Hedeflerinden de biraz bahsedelim.

Ne gibi hedefleriniz var.

İnsanların kitap ile buluşması, özellikle çocukların kitap ile buluşması noktasında.

BŞ:
Çocukların kitap ile buluşması noktasında en önemli konu, aileleri bilinçlendirmek birinci konu.

Aileleri bilinçlendirmek tek bir vakfın tek başına yapabileceği bir konu değil.

Bu konuda herkese kitap vakfı olarak biz hem Kültür Bakanlığı ile, hem Türkiye Yayıncılar Birliği ile e ele vererek yeni projeler yapmaya çalışıyoruz.

Gönderdiğimiz kitapların bir şekilde gençlere ulaşmasını sağlamayı hedefliyoruz.

Köy okullarından başlamamızın en önemli nedeni ihtiyaç oralarda daha fazla diye oralarda yaklaşık 18 bin köy okulu var, oradaki ihtiyaçlara bir an evvel kitaplar göndererek, kütüphaneler yaparak onları kitaplar ile buluşturalım diyoruz.

Yazar sohbetleri yapıyoruz çeşitli yerlerde. Yazarları okurlar ile buluşturarak kitap okuma konusunda daha motive etmeyi çalışıyoruz.

Bütün bu faaliyetlerimiz arasında aklımıza şöyle bir fikir geldi; kitabı daha çok konuşur hale nasıl getirebiliriz?

Ne kadar çok dikkatini çekerseniz o kadar o konuya konsantre oluyor ve onu düşünmeye başlıyor.

Dünyada hiç olmayan bir uygulamayı Türkiye'de başlatalım dedik.

O uygulama da "Kitap Hediye Günü" uygulamamız.

Anneler günü var, babalar günü var, sevgililer günü var, yılda 1 bir günü kitap hediye günü olarak ilan edelim dedik.

O gün muhakkak Pazar günü olsun dedik, ailenin çalışanların boş olduğu, tatil olduğu, aile fertleri ile birlikte kitap konusunda uğraşabilecekleri, zaman ayırabilecekleri bir güne rastlasın Pazar olsun.

Pazar günleri her zaman farklı takvimde yer alıyor, o nedenle bir de ay belirleyelim dedik, çok soğuk ve sıcak olmasın diye Nisan ayını tespit ettik.

Nisanın pazarlarından bir tanesi 23 Nisan'a rastlıyor, bizim için 23 Nisan çok önemli, onun anlamı çok farklı .

Dolayısıyla 23 Nisan gibi bizim için önemli olan bir günü kitap hediye günü ile birleştirmek çok hatalı olur dedik.

Nisan'ın üçüncü Pazar gününü belirledik. Bu yıl 19 Nisan'a rastlıyor.

ED
: Çok da isabetli bir proje olmuş.

Ben yine sizin faaliyet raporlarınızdaki istatistiklere bakıyorum, burada dikkat çekici bir şey daha var, "Çocuklarına kitap hediye eden 180 ülke arasında Türkiye sonlarda 140. Sırada yer alıyor.

Çocuklarımıza hediye almıyoruz biz.

Eminim bir çok ebebeyn şöyle düşünüyordur; "Kitabı aldığım zaman okumuyor, boşuna alıyorum."

Ama aslında almak gerekiyor, birlikte okumak gerekiyor, sizi okurken görmesi gerekiyor, evin görünür yerlerinde kitapların olması gerekiyor, erişebilir olması gerekiyor.

Çocukların odalarında bir kütüphaneleri olması gerekiyor.

Oyuncak belki çocuğun anlık keyif almasını sağlayan bir şey ama o da çok yapıcı bir etki bırakmıyor.

: Birinin yaş günü var , bir hediye alacaksınız, aklınıza kitap hediye etmek gelmiyor.
Ben desem ki kızıma "Kendini kınayan nefis kitabını hediye vereceğim" çevremdekiler der ki:

"Ayıp olur şimdi" sanki değersiz.

Şuna da üzülüyorum, bir demet çiçek daha değerliymiş gibi çiçek gönderiyorsun.

Ondan çok daha değerli bu kitap.

Dolayısıyla kitap veren de bunu değerli görmeli, kitap alan da bunu değerli görmeli.

ED
: Benim de kitap çalışmam olduğu için, bir yere misafirliğe giderken elimde kitap götürüyorum.

Hem kolay hem de belki fırsatları olur , okuyabilirler. En azından düşüncelerimi paylaşmış olurum.

Belki bir faydam olur. Hediye olarak şahsa göre yapılabilir ama hediye olarak bizim birbirimize kitap hediye etme alışkanlığımız hakikaten toplumsal açıdan önemli.

BŞ:
Ben şöyle diyorum; hediye alan için onu sevindiren bir şey. Karşınızdakini sevindirmek istemez misiniz? İstersiniz.

Veren için de tatmin.

Birine hediye verdiğiniz zaman onun gözündeki mutluluğu görmek sizin için de bir tatmin.

Burada şöyle bir sıkıntı var; bir insana siz bir kitap hediye etmek istediğinizde

"Hangi kitabı hediye etsem?" sorusu aklınıza geliyor.

Bu neyi gerektiriyor?

Karşınızdaki insanı tanımayı gerektiriyor.

Neden hoşlanır?

Dünya görüşü nedir?

Şuan çiçekleri mi seviyor?

Köpeklerle mi uğraşıyor?

Dini duyguları mı ön planda?

Karşındakini tanıyarak onun değer vereceği kitabı gidip araştırıp bulmak, bu bir özen ve emek gerektiriyor.

Biz kolay olanı yapıyoruz, internetten çiçekçiye girip şu gül olsun , basıyoruz, adet yerini bulsun gibi hediye veriyoruz.

ED
: Ya da kitapçıya gidip en çok satanlardan bir kitap alıyoruz.

BŞ:
Belki de hiç hoşlanmayacak.

Biz bunu kırmak için bu sene dördüncüsünü kutlayacağız Nisan'ın üçüncü haftası.

Tanıdığınız biri olabilir, tanımadığınız olabilir.

Hatta tanımadığınız biri olsa çok daha iyi olur.

"Çıkın Nisan ayının üçüncü Pazar günü sokağa, elinize bir kitap alın, bu kitabın sıfır bir kitap olması gerekmez, kendi okuduğunuz bir kitap da olur.

Gördüğünüz bir kişiyi durdurun "Bu kitap, kitap hediye günü için benden sana hediye" deyip, kitabı ona takdim edin.

ED
: Okuduğum kitaplar defteri diye bir defter çıkardınız.

"Bu defteri satın alarak Herkese Kitap Vakfı'na verdiğiniz destek, bir çocuğun daha kitap okumasına katkı sağlayacaktır." Diye arka kapak notu var.

Bunu da buradan göstermiş olalım ve tavsiye etmiş olalım.

Aslında daha önce düşünülseymiş, çok güzel bir proje olmuş.

Çünkü yıllar içerisinde insan bir sürü şey okuyor ama okuduklarının bir kısmını unutuyor.

Okuduklarının notunu almıyor çoğu zaman.

Bundan sonraki nesiller için kitapların notunun alınabileceği güzel bir çalışma olmuş.

BŞ:
Bu aslında şunu da sağlayacaktır; biz Herkese Kitap Vakfı olarak okuduğum kitaplar defterini çocuklar ve gençler diye söylüyoruz ama birçok büyük bu defteri görüp içini karıştırdığı zaman "Ben de bunu almak istiyorum" diyor.

Tabii ki alabilir.

Şunu sağlıyor; bunun içinde her kitaba iki sayfa ayrılmış oluyor.

Birinci sayfaya "Kitabın adı, yazarı, türü, sayfa adedi, ne zaman aldığınız" daha sonra sizi düşünceye sevk ediyor bu.

Kitabın konusu. Kitabın içinde en beğendiğiniz cümle.

Ne kadar güzel bir şey, farz edelim 14 yaşındaki bir çocuk kitabı bitirdikten sonra hiç düşünmemiş olabilir konusu nedir diye.

Oraya yazmak için düşünüyor.

Çocuğu düşünceye sevk ediyor.

Daha sonra en beğendiğin cümleyi soruyor.

Önce bir tanesine bakıyor, sonra yok daha güzeli vardı diyor.

Bu sayede okuduğu kitap ile ilgili zihninin içinde beyninin içinde bir değerlendirme yapmaya başlıyor.

Bu kitabın size sağladığı fayda ne oldu?

Kime tavsiye edersiniz? Gibi.

Daha sonra altta bir puanlama var. Bu da çok mühim bir şey.

Bir kitabı okuyoruz, bırakıyoruz.

Biri sorduğu zaman "Nasıl dı kitap?" "İyi" "İyi değil" gibi çok basit şeyler .

Halbuki orada bir sürü soru var ve onu 10 üzerinden puanlıyorsunuz.

Kitabın akıcılığı, "Çok akıcı mı desem? Orta mı desem?" düşünüyorsunuz.

Kapak dizaynından tutun, karakterlerden tutun.

Bu sayede kitabı okuyan insan onu özümsemiş, bir de değerlendirmiş oluyor.

Sağ tarafını da boş bıraktık defterin, ne yazmak istiyorsan kitapla ilgili yaz diye.

Bir de tepesine beş yıldız koyduk, genel olarak beş yıldızdan bu kitaba kaç yıldız verirsin, içini boyayacak.

ED
: Sosyal medya gerçeği ile karşı karşıyayız. Özellikle takipçisi çok olan ünlüler zaman zaman yedikleri yemekleri paylaşıyorlar, gittikleri mekanları paylaşıyorlar.

Aslında duyarlılık artsa ve insanlar bu defteri de kullanarak okuduğu kitabı ve görüşlerini sosyal medya hesabından paylaşsa da , hem takipçilerini kitap okumaya teşvik eder, hem de kitap ile ilgili görüşlerini paylaştığı zaman onun görüşlerine önem veren insanlar bu kitabı okuması için jürilik yapmış olur.

:Yıllar sonra bunun hatıra tarafı da var.

Şimdi 15 yaşında bir kız çocuğu bu defteri doldurduğunda yıllar sonra o kız çocuğu anne olacak.

Anne olduğunda bu okuduğum kitapla defterini çocuğuna gösterip

"Bak kızım annen 15 yaşındayken hangi kitapları okumuş?

Hoşuna giden cümle buymuş, bu kitap hala var, sende okumak ister misin?"

Bunun paylaşımı ileride hem manevi açıdan bir tatmin, hem de önemli bir arşiv.

ED
: Söz uçar, yazı kalır demişler. Ünlü kişilerden destek gördünüz mü? Ya da müracaat etiğiniz kişiler, bunlar kamu kuruluşu olabilir, sivil toplum olabilir.

BŞ:
Eksik olmasınlar kişi olarak kiminle temas kurduysak veya kurum olarak kiminle temas kurduysak hepsi bize el vermek için, destek olmak için çaba sarf ettiler.

ED
: Bu konudaki boşluk toplumun belli bir kesimi tarafından fark ediliyor, önemi fark ediliyor ki destek olmaya çalışıyorlar.

BŞ:
Şunu da ben gördüm ; hem bireyler ile konuşurken, hem de kurumlar ile konuşurken , onlar hayatlarının bir döneminde kitapla ilgili bir iyilik yapmış zaten.

Yapmayan yok.

Biri diyor ki "Ben bir zamanlar kitap toplayıp kapıcıya vermiştim oraya göndermişti."

"Ben bir kampanya yapmıştım"

Herkes kitap ile ilgili hayatı boyunca bir iyilik yapmış.

Ama Herkese Kitap Vakfı olarak bizim yapmaya çalıştığımız şey; bu işi kurumsallaştıralım ve sürdürülebilir hale getirelim.

Bir yap, bir yapma gibi tek atımlık bir tabanca haline gelmesin.

Bu nedenle Herkese Kitap Vakfı kuruldu zaten ve bunun kurumsallaşmasını sağlıyor ve sürdürülebilir, devamlı bu işi yaparak.

Bir çok dernek var, vakıf var, eğitim ile ilgileniyorlar.

Çok güzel şeyler yapıyorlar. Burs veriyorlar, okullar yapıyorlar.

Eğitim ile ilgili faaliyetlerini sorduğumuzda "Biz de kitap gönderdik" diyorlar.

Topluyorlar ama kendi ajandaları içinde o kadar çok yaptıkları çeşitli faaliyetler var ki, kitap onlar için daha alt sıralarda daha az aktivite bir faaliyet olarak yer alıyor.

Yıl içinde bir veya iki veya 5 kere olabiliyor.

Ama Herkese Kitap Vakfı'nın günde 24 saat, yılda 365 gün tek yaptığı şey; "Kitap okumayı sevdir, yaygınlaştır , ihtiyaç sahiplerine kitap ilet."

Tek görevi kitap olduğu için biz o göreve daha fazla ilgi duyabiliyoruz.

Daha fazla etkili bir şekilde .alışabiliyoruz.

Bu nedenle diğer eğitim dernekleri vakıflarıyla hep işbirliği yapmak istiyoruz.

Onlara diyoruz ki:

"Kitap ile ilgili bir projeniz olursa birlikte yapalım . Biz de bir bilgi ve tecrübe birikimi var. Bizim kitapcan gönüllülerimiz var her yaşta , onlar tecrübe sahibi oldular.

O projeyi bizimle paylaşın, birlikte yapalım, siz de mutlu ve memnun olun, biz de olalım.

Oproje sağlık bir şekilde hayata geçsin.

ED
: Ben broşürünüzdeki bilgilere bakıyorum; ELele Köy Okulu'na kütüphane ile ilgili kütüphanesi olmayan köy okulu kalmasın demişsiniz. 18.333 ülkemizdeki köy sayısı. Başvuruda bulunmuş kitap bekleyen okul sayısının 8.500 olduğunu paylaşmışsınız. Hedeflenen köy okulu kütüphane sayısının 10. bin olduğunu ifade etmişsiniz. Hedeflenen kitap sayısının 10 milyon olduğunu.

BŞ:
Her okula 1000 tane esasına göre . Kitap bekleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor.

O broşür yapıldığında öyleydi ama bize her gün yeni sayılar ilave ediliyor.

Bizim görevimiz bütün o okullara yetişebilmek. Bütün o çocukları gençleri kitap okur hale getirebilmek.

ED
: Vakıf faaliyetlerine katılmak isteyenler maddi veya gönüllü olarak katılabilirler. İnternet adresiniz üzerinde mi size ulaşmaları gerekiyor. Neler yapıyorlar?

: Şunu yapıyoruz biz; Herkese Kitap Vakfı'na katkıda bulunabilecekler en kolay yöntemi , bizim web sitemizden www.herkesekitapvakfi.org sitesinden iletişim bölümünü tıklayarak mail gönderebilirler. Direk mail göndermek istiyorlarsa herkesekitapvakfi@gmail .com a bilgilerini gönderebilirler.

Bizim web sitemizde "Kitap dostu olmak istiyorum, gönüllü olmak istiyorum" diye bir menü var, ona ıkladıklarında başvuru formu açılıyor. Onun altına şöyle kutucuklar koyduk;

"Maddi olarak katkı sağlayabiliri."

"Yaptığınız projelere katılarak emek vererek sağlayabilirim"

"Hepsine katılabilirim" bir tane de

"Sadece gönülden" butonu koyduk.

Ben sizi destekliyorum, şuan hiçbirini yapamam ama gönülden destekliyorum diye.

Onları dolduruyorlar.

Bizler o kişiler ile temasa geçiyoruz.

Bazen kurumlar başvuruyor, biz bir şey yapmak istiyoruz kitap ile ilgili.

Birlikte konuşuyoruz, ne gibi bir proje yapabiliriz diye.

Bu birlikte oluşturduğumuz proje onların da istediği bir şey oluyor.

Onu birlikte gerçekleştirmiş oluyoruz.

ED
: Kişisel tecrübeniz olarak ve elimizdeki veriler ile niçin kitap okumuyoruz ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Niye bu kadar düşük okuma oranları? Kitaba verilen değer neden bu kadar geri sıralarda?

BŞ:
IPSOS'un yaptığı bir çalışmadan bir rakam vermek istiyorum.

Cehalet endeksi diye bir endeks hazırlıyorlar.

Bu endeks de en cahil 9. Ülke bizi görünce neredeyse ağlayacağım.

Biz ekonomisi en büyük 10 büyük ülke olmaya uğraşan 2023 yılındaki ülkeyiz, ben nasıl ilk 10 da ki cahil ülkeye girerim?

Onların cahillik ile yaptığı araştırmalarda çeşitli algoritmalarda çeşitli kriterleri var. Ben onlara siz bu işten anlamıyorsunuz diyemiyorum.

Belirli kriterler koyuyorlar, Türkiye'deki ölçümlerine bakıyorlar, bir puanlama gerçekleştiriyorlar, ülkeleri sıralıyorlar.

Öyle bir ülke de kitap okuma oranı yüksek midir? Dediğinde, değildir diye sonuca varıyorsunuz.

Dolayısıyla bence bizim yapmamız gereken şey; cehalet endeksi yapan IPSOS'un verilerine ve detaylarına bakıp kimleri cahil , hangi nedenlerle cahil ülke yaptıklarına bakıp, eğitim kalitesine bakıyorsun, insanlar bir şeyler okuduğunda anlama yeterliliğine bakıyorsun.

Yeterlilikte 65 ülkeden 42. Sıradayız.

Okuma da yeterli değiliz. Çocukların okuma yeterliliğine bakıyorsun, 35 ülkede 28. Sıradayız.

Bunlarda hep gerideyiz.

O zaman biz bunları nasıl daha iyi hale getiririz yatırımlarını yapmamız lazım.

ED
: Bu konuda ön sıralarda olan ülkelerden potansiyel olarak eksikliğimiz yok. Bu alışkanlığımızın ve farkındalığımızın herhalde gelişmesi gerekiyor, okuduğunu anlama noktasında.

Öndeki bir çok ülkeden de zekiyiz, ama nedense bunu biz bilgi temelli , kültür temelli ve okuma alışkanlığını geliştirecek bir donanım ile gerçekleştirecek yerine kısa yollardan kolay şekilde ulaşmaya ve erişmeye yöneliyoruz. Bu da temelsiz oluyor maalesef.

BŞ: Bu söylediklerini çok doğru. Bizim bazı Atasözlerimiz var.

Onları insan duyduğu zaman şaşırıyor.

Biz çocukluğumuzdan anneler babalar

"Büyükler konuşurken karışma, yeni icat mı çıkaracaksın, çok konuşuyorsun," çocuklarımızı yetiştirirken düşünen, sorgulayan, cesaret sahibinden ziyade çocukluk yaşında bakın 2-4 yaş .hep soruyor "Anne o ne?" ama zaman içinde bakın biz onları törpüleye törpüleye liseye geldiği zaman ağzını açamıyor çoğu.

Ben üniversite derslerimde ilk derste hep öğrencilerime kendinizi anlatın diye ilk derste sorarım.

Çocuk "Ben Temel Gençöz, son sınıftayım" başka bir şey söylemiyor, anlatamıyor kendini. "Seni televizyona çıkarsalar, kendini böyle mi anlatacaksın?" diyorum. Kendimizi ifade edemiyoruz.

ED
: Söz büyüğün, sus küçüğün Atasözümüzdeki gibi DNA'mıza işlemiş bu maalesef. Sizin de dediğiniz gibi biraz eğitim sisteminin içinde de bununla ilgili problem olduğunu düşünüyorum.

Biraz ezbere dayalı.

Test usullü ve kitaptaki bilgiyi fotokopi cihazı gibi sınav kağıdına aktarma başarısına dayalı ölçme ve değerlendirme sistemi aslında temele bakınca.

Kişinin özne olduğu, o konu ile ilgili yaklaşımının pek de ön planda olmadığı bir anlayışta çocukların düşünce becerileri , kendini ifade etme becerileri o anlamda . Kendi görüşünü savuna bilme gibi özellikleri pek gelişmiyor.

Biraz ezbere dayalı bir etkisi oluyor.

BŞ:
Toplumda insanlar yaşarken çocuklar şunları görüyorlar, tecrübe ediyorlar.

"Üzüm üzüme baka baka kararır"

"Armut dibine düşer" kimisi diyor ki

"Üzümü ye, bağını sorma"

bu tip şeylerle çocuğun iyi insan olma özelliklerini yavaş yavaş körleştiriyoruz.

Biraz önce söylediğiniz gibi eğitim sistemimiz içerisinde iyi insan tanımını yapıp, bu tanımda hangi beceriler varsa o becerileri bizim gençlerimize ,çocuklarımıza vermemiz gerekiyor.

Orada bir takım değerlerimiz ile ilgili uyuşmazlığımız oluyor.

Ben aynı zamanda Etik Değerler Merkezi Kurucu Onursal Başkanıyım.

Etik ile ilgili doğru nedir, yanış nedir, iyi nedir, kötü nedir gibi şeylerle uğraşıyoruz.

Gördüğüm şey şu; bu değerler konuşulduğunda biz yavaş yavaş ya değerlerimizi kaybediyoruz, ya da önemsiz hale getiriyoruz.

Bir takım önemli değerler var. Saygı, sevgi, güvenilirlik, itibar sahibi, şeffaflık, adalet bir takım değerler yavaş yavaş o değerlerden uzaklaşıyoruz.

Yavaş yavaş o değerler kelime olarak kalıyor ve adil olmak diyoruz da, ben bir vakayı öğrencime veriyorum

"Adil mi bu yöneticinin yaptığı" "Adil" diyor. Ötekisi "Hayır, adil değil" diyor.

Aynı olayda o yapılan şeyin birisi adil diyor, diğeri değil diyor.

Nedenlerini araştırdığımızda bakıyorsunuz adil değil diyenin değer verdiği değerler başka, adildir diyenin önem verdiği değerler başka.

Bir tanesi paraya değer veren, kısa yoldan köşeyi dönmek isteyen, diğeri ise haram mal yemem, hak etmediğim lokmayı ağzıma koymam, onun değerleri farklı.

Türk toplumu bir mozaik diyoruz hep.

Çeşitli kültürler ve içerisinde ama en azından anayasa gibi 10 tane değerimiz ortak değer belirleyelim.

Türk gençliğinin ortak değerleri ne olsun diye yazmalıyız.

Bunu Cumhurbaşkanımız tek bir cümle ile söyledi ama yeterli değil o tek cümle.

Onun içerisinde biz adil olmak , yaratıcı bir gençlik istiyoruz, sorgulayan bir gençlik istiyoruz. Bunları biz belirledikten sonra , bütün eğitim sistemimizi buna uygun bir biçimde düzenlememiz gerekiyor.

Yoksa kopuk kopuk şeyler yapılıyor.

Kopuk kopuk şeyler yapıldığı zaman bir elbise yapar gibi; cebini böyle yapalım, düğmesini böyle yapalım, derken üzerimize giydiriyorlar, o elbise ile ben nikaha gidiyorum evlenmek üzere ama bu eşofman olmuş.

Ama baştan sen bana deseydin "Evlenmek için düğüne katılmak üzere yapılacak bir elbise istiyoruz."

Ben de terzi olarak yakasını şöyle yapardım, papyonunu ona göre koyardım.

Böyle şeylerde bir uzlaşma olmadığı için maalesef.

Ben eminim değerlerimizi ortak belirleyelim dediğimizde yıllarca televizyonlarda kavga ederiz. Bir türlü tek bir noktaya gelmeyi beceremeyiz.

ED:
Süremizin sonuna geldik ama söylemek istediğiniz şeyleri alım.

BŞ:
Kitap okumak çok önemli. Her kitap bir gelecektir.

Her kitap yeni bir pencere açar. Hep birlikte olalım.

Okuyan Türkiye için herkese he yerde kitap okutalım.

Herkese Kitap Vakfı ile el ele verin. Daha çok okuyan bir Türkiye yaratalım.

ED:
Size çok teşekkür ediyoruz, hem programımıza katıldığınız için, hem de bu güzel bilgileri bizimle paylaştığınız için.

Biz de hm kanalımız, hem de programımız adına eğer bu konuda bir farkındalık oluşturmak sağladıysak çok mutlu oluruz.

Sosyal sorumluluk ve bu kadar değerli bir sosyal sorumluk projesinde çorbada bir tuzumuz olsun istedik.

Çok teşekkür ederiz paylaştığınız bilgiler için.

Değerli izleyiciler Herkese Kitap Vakfı, Bülent Şenver bizimle birlikteydi.

Kitabın öneminden, değerinden ve maalesef Türkiye'de kitaba verdiğimiz önem ve değer sıralamasının geri olmasından bahsettik ama ümitsiz olmamak gerekiyor.

Karamsar olmamak gerekiyor.

Potansiyel olarak üstün bir potansiyelimiz var.

Bunu en iyi şekilde değerlendirmek ve işlemek esas olan.

Bilinçlenmek, farkındalık kazanmak ve bu tarz kurumlar ile birlikte çalışarak özellikle gençlerin, daha çok kitap okuması ve bilgiye önem vermesi için projelerin bir kenarından tutmamız gerekiyor.

Hoşçakalın.

 

 

 

 

 

 

 

 

.



.


.



.



.


Emre Dorman'ın yazdığı kitaplar
.
.


TV8 Bekleme Salonu

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org