Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Bitcoin Çılgınlığı
19.02.2021
Okunma Sayısı : 1447
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

Bitcoin Çılgınlığı

Bitcoin ile ilgili ilginç bir araştırma ve değerlendirme yazısı okudum.

Biraz uzun.

Sizlerle de paylaşmak istedim.

* Gözle görülmeyen

* Elle tutulmayan

* Hiçbir banka tarafından garanti edilmeyen

* Hiçbir Merkez Bankasının alım taahhüdü vermediği

* Hiçbir devletin ödeme garantisi vermediği

* Hiçbir devlet veya kurumun değerini korumak için çalışma yapmadığı

* Alıcısı varsa değeri olan, alıcısı yok olduğunda duvar kağıdı kadar bile değeri olmayacak

* Bir yazılım içindeki algoritma kodlamasından ibaret olan

* Sistem çöktü bitcoinimi bulamıyorum dediğinizde size bir tek Allah'ın yardımcı olabileceği bir tecrübe yaşamak ister misiniz?

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, kısa sürede çok para kazanmak hırsı ve hevesi sanal paraya olan talebi arttırıyor. Talep arttıkça da fiyatı yükseliyor.

Tavsiyem, kaybederseniz üzülmeyeceğiniz bir miktarı sanal paraya yatırıp yükselmesini bekleyebilirsiniz.

Fiyat artınca fazla açgözlülük yapmadan sanal paranızı garanti edilen, kabul gören, siz hayattayken sizi üzmeyecek  bir başka varlığa hemen dönüştürüp kazancınızı hakiki ve gerçek hale getirin.

Bitcoin'in bugünkü güvenilmez yapısı bir gün gelecek Bitecek.

Bülent Şenver

.
.
,.
  Üçkağıtlar tarihi; kripto para, bitkoyin ve akıllı sözleşmeyle dolandırmanın, geçmiş ve gelecek analizleri


Vedat Gürer
17.02.2021


Nihil sub sole novum; Güneş'in altında yeni hiçbir şey yoktur demiş eskiler, belli ki kadimden eski bir laf, çünkü aramaik karşılığı da var tevratta.. en kol chadásh táchat hashámesh.

uyarı: uzun okuma 10 dk.yı geçer..

Bence Z kuşağının duruşu en yakışıklı olanı: (ekşi sözlük tanımıyla) "tarih tekerrürden ibarettir" deyip, salakca bir sekilde, tarihin tekkerrür etmesine sebebiyet veren salakların, yaptıkları salaklıklardan ibarettir.

Para'nın ne olduğunu anlamak isteyenlerin, öncelikle eskice bir klasik olan John Kenneth Galbraith "para" kitabını okumalarını öneririm.

Daha da derinleşmek isteyenlere de,  Fikret Şenses'in "iktisada farklı bir giriş" kitabını, tarih sevenlere ise, Rondo Cameron'un , "a concise economic history of the World" kitabını öneririm.

Ancak bundan sonra, kripto para konusunda biraz fikir sahibi olmaya başlayacaklarıdır.

Biraz tarih..

Paranın tarihte bir "değişim aracı" olarak ortaya çıkmasından önce, bir "değer saklama biçimi" olarak hep var idi.

Bu nedenle, altın veya gümüş sikkeleri kullanmak, hem değeri saklıyor, hem de, bir değeri başka bir değer karşılığında transfer edebiliyordu.

[Örneğin 1400lerde bir koyun 20 akça/beyaz para (1 gümüş lira = 80 akçe = 80*0.80gram=68gram)  idi. Bugün, 18 şubat 2021, için 1 gram gümüş'ün $0.87 olduğunu varsaysak, $17 koyunun fiyatı olur ki, yaklaşık 120 TL.sı demektir.

35 kg et veren bir koyunun 70 kg olduğunu varsayarsak, canlı küçükbaş hayvan fiyatı olarak 1200 lira civarı bir fiyat buluruz.

Yani gümüş/koyun paritesi olarak baktığımızda, koyunun, 600 yıl içerisinde gümüş karşılığı olarak, 10 misli pahalanmış gibi durmakta olduğu söylenebilir.

Fatih'in nizamname-i padişahnamesinde belirttiği haliyle: "2 koyuna, 1 akçe" olan vergi, padişah lafı güncelleşemediğinden, aynı kalmakla, devlet geliri, tımar geliri azalırken;

150 akçeden devlete satılması zorunlu olan katırların Pazar fiyatı, (1550 yıllarında avrupa'ya dolan, güney Amerika gümüşleri yüzünden) 2500ye akçeye yükselince.., bedelsiz el koymaya direnen vatandaşın adı celali olmuş ve, devletten katırlar, kaçırılmaya başlanmıştır.]

Osman Gazi döneminde (bir yüzüne osman bin ertuğrul -yani babasını-, diğer yüzüne de gündüz alpi yazıp, dedesini anarak) darp ettirdiği bir akçede 1.05 gr gümüş varken, her yeni gelen sultanın bunları zorla (tecdid-i sikke) toplayıp, içindeki gümüşü azaltıp, üzerine imzasını darp edip, tekrar piyasaya süren (tağşiş eden) devlet hazinesi yüzünden, 1600lerde 0.29 gr, 1700lerde 0.13 gr, ve nihayet 1800lerde 0.048 grama!!! düşmüştür.Bank

Ne'yin, ne ettiğinin, nereden bilineceği… dümeni; Pazar yerlerinde defterleri üzerinde (banklarda) oturan topraksız Musevilerce, pazara gelen, toprağa zorla bağlanmış, o bölgenin ulusunu oluşturan, köylülere söylenmeye başlandığında, banker kelimesi çıkmıştır.

Haliyle, sıra üzerinde oturanın "al şu Venedik ducat (doge/duke/duc) paralarını, karşılığında, bir yüzünde çiçek/flor diğer yüzünde vaftizci yahya olan Floransa florini ver" gibisinden değiş tokuşları yapması ve, yolda üzerinde para taşımak tehlikesi

yerine,

.
.

paralarını teslim alıp, ellerine bir mektup verip,  yan şehirdeki ümmetine gönderirken, yazdığı mektubun adı da, bank-not olmuştur.

Banknot özetle; "bu kağıdı getirenin xxx ducat'sı bendedir, siz ona bunun karşılığında, sizin oralarda ne geçiyorsa onu verin" talimatıdır.

Nitekim, madenleri bırakıp yerine "kaime" ikame edilince, paranın adı kaymedir artık.

Yani İngilizcesiyle fiat Money, özeti: karşılıksız not!

Günümüze gelinceye kadar bu basit mesele üzerine kurulan yapıya bankacılık, devletlerin kurduğu düzene merkez bankacılığı, üç kağıtçıların kurduğu düzenlere ise çeşitli isimler verilmiştir.Endişe…

Benim verdiğim parayı alıp bana kağıt verenin, itibarı var mı ki, bana bunu gittiğim yerde ödesinler? 

Endişesi o kadar büyüktür ki, bankacılılığın önemli bir bölümü, settlement kısmını oluşturan, bank of international settlements adındaki İsviçreli  yer cücelerince yönetilir hala.

Nasıl ki, gümüşe, altına, katkı yapılarak değeri bozulmaktaysa, kayme kağıdın da sahtesini yapmak, kalpazanlık, üç kağıtçılar arasında yaygınlaşmıştır.

Devletin de bol bol basabildiği kaymeler, ancak duyun-u umumiye gibi saygın! bir kurum tarafından onaylandığında, kayme de saygınlaşmaktaydı.

Bilindiği gibi, bu kurum, yönetenleri tarafından borca batırılmış ülkenin, ekonomisine el koymuş ve gelirlerini tahsil eden yabancı ülkelerin yönettiği bir kurum olduğu için, çoğu zaman "düşman" olarak görülse de, iş paraya geldiğinde (tıpkı bugünkü döviz tevdiat hesaplarının, tüm mevduatın %60larında olması  gibi) daha güvenilir gelmesi bambaşka bir tartışma konusudur.Günümüz teknolojisine doğru..

Kripto paralara yaklaşırken; kıraathanesini yeni açmış bir patronun, kendi sikkesi olan çaycı markasını bastırdığını düşünün.

Bir yüzüne de profilden resmini (ben bütün itibarımla bu işin arkasındayım), diğerine de kahvenin resmini (işte malım da ortada) koyduğunu hayal edelim; müşteriler dolar, yen, rimnimbi, rupi, Euro veya liralarını verip, bir miktar marka alıp, çaylarını öyle sipariş ederler, kağıt oyunun paralarını da markayla oynarlar, öbür gün geldiklerinde, evvelden alınmış markaları ceplerindeyken, hep içtikleri çay eğer, 1 yerine 2 marka olduysa, bir daha o kahveye gelmezler.

Ulus devletlerin tek farkı, markasını beğenmediğinde, kahve değiştirmek gibi, uçup gitmenin kolay olmamasıdır.Libertarianism alakası..

Özgürlük iyidir, her türlü otorite/devlet kötüdür, şeklinde basitleştirebileceğim, libertarian fikirler, devletler bu şekilde davranıp; halklarıyla olan sosyal sözleşmeye ihanet ettiğinde, öne çıkmaya başlamış bir ideolojidir.

Kripto paralar da, tam bu felsesefede kişiler tarafından düşünülüp, geliştirilmeye çalışılmıştır.

Nasıl olur da, bir merkezi otoriteyi, ortak güven noktasını, aradan çıkartarak, esasen birbirine hiç güvenmeyen tarafların, aldatılmaksızın iş yapmalarını sağlayabiliriz?
Sorunsalı üzerinde düşündüğümüzde, klasik bankacılık birçok yöntem geliştirmişse de, bunların hepsi, neticede bir veya daha fazla merkezi olan, güvene dayalı kurumlar olarak nitelendirilebilir.

Yani suratlar asık olacak, ciddi olunacak, siyah elbise giyilecek. Güven verilecek. Marry poppins, filmindeki, çocukların elinden 2 pence almak isteyen fidelity fiduciary banka sahnesindekiler gibi…

Hash'ı da "supercalifragilisticexpialidocious"

Kripto paralar, Siyah elbise giyen sınıfın yokolmasına sebep olur mu?

Korkusunu da unutmamak lazım. her bürokrasinin yokolmaya direnmesi gibi, siyah elbiseliler de, vazgeçilmez olduklarını ispat etmek için çabalayacaklardır mutlaka.

Beyaz elbise (din) ve yeşil elbise (militer) giyenlerin, P2P gelecekteki lüzumları konusunda başka argümanlara girmeden, siyah elbiseliler konusunu kapatalım.
Bilgisayarların hayata girmesi ve üzerimizde taşınmaya başlanmasıyla, durum değişmiştir.

Uzak, yakına gelmiştir.

Başlıyor..

İlk denemelerde adı digicash, egold gibi isimler alan, kağıttan kaymenin dijital hali, bugün anladığımız kripto para değildir.

Keza virtual Money, kredi kartı, visa mastercard da, her ne kadar elektronik ortamlarda çalışsa da, kripto para değildir. Merkezi yönetimleri tarafından kütüğü tutulan yapılardır.

1997de, "Formalizing and Securing Relationships on Public Networks" adında makale yayınlayan Szabo, Nick, kamuya açık bilgisayar ağları konusunda verdiği fikirlerin neler yaratacağını bilmiyordu belki de.

2008e gelindiğinde, teknolojinin logaritmik ilerlemesi ile, varlığı mechul bir kişi olan Satoshi nakamoto bir başka makale yayınladı.

2008 yılı sonunda, peer to peer, P2P, desantralize -eski tabirle adem-i merkeziyetçi- bir para fikrinin hayata geçmesi olarak, bitcoin 1.0 ortaya çıktı. Satoshi Nakamoto. "Bitcoin open source implementation of P2P currency". P2P Foundation forums, 11 şubat 2009da yayınladı.

Makale tam bir güvensizlik feryadı idi: geleneksel karşılıksız ulus paraların işlemesi için; bir merkez bankasına güvenilmesi gerekiyordu, çünkü bunlar para basıp ortalıkta gezinen kağıtları çoğaltabilirlerdi.

Bankalara, aracılara güvenilmesi gerekiyordu, çünkü paranı aldıktan sonra geri verecekleri belli değildi, keza parayla büyük kredi balonları oluşturup ülkeleri batıracak seviyelere gidecekleri de belli değildi. (hatırlayalım: 2008 krizine ulaşırken, 2004den beri irrational exuberance /akıl dışı refah, tanımı şeklindeki uyarılar, sistemi değiştirememiş, balonu söndürememişti) Bu kurumlara kimliklerimizi, imzalarımızı emanet ediyorduk, ki bu da bambaşka bir özgürlük teslimiyeti, başlı başına bir güven sorunu idi.

Acaba güncel teknoloji, artık bu kadimden eski sorunu (Nasıl olur da, bir merkezi otoriteyi, ortak güven noktasını, aradan çıkartarak, esasen birbirine hiç güvenmeyen tarafların, aldatılmaksızın iş yapmalarını sağlayabiliriz?) sorusunu çözebilecek cevabı üretecek seviyeye gelmiş miydi?

Fikir; desantralize bir yapı oluşturup, birçok bilgisayarın bir arada çalışması esasına dayanıyordu.

Bloklara ayrılmış ve şifrelenmiş bilgi parçası, başka bilgisayarlara yayılıyor ve unique/benzeri ve tekrarı mümkün olmayan bir şifre ile ifade ediliyordu.
Bu blocklar ancak belli bir şekilde dizildiğinde "bir" birim yapıyordu.

İlk bitcoin yaklaşık 1 MB kadar yer tutan bir algorithm idi.

Ortam analizi..

Altın kasamda durur, altın atın terkisinde, belimdeki kuşakta yolculukta yanımdadır, bilezik olarak bilekte, kolye olarak boynunda, beşi bir yerde kuşak belinde… bunları anlarız hemen. doğal gelir.

Para elimde, cebimde.. aman yıkanmasın, parçası yırtılırsa geçmez.. anlarız hemen.. Kağıdın eksik parçası.. sanki kaimeyi etkileyecekmiş, arkasında yatan "değer"i yok edecekmiş korkusu bile, altın standardını bırakamamış, karşılıksız parayı tam anlamamış olduğumuzu ifade eder.

Çek elimde, ama acaba karşılığı var mı?… 

Bonoyu yazdım ya….  herhalde günü gelince öderim.. bankaya tl.sı götürdüm, ama ortada dolar yokken bana dolar hesabını açtılar, bir hesap cüzdanı verdiler, dolar yarın yükselir mi?…. bunları da anlarız hemen.
Lisans vermişse devlet, banka batar mı? aldatmazlar bizi… yine anlarız.

Dikey dizilmiş otorite figürü; Devlet=> Banka.
Zaten vaftizci yahyayı paraya basan da aynısını diyor idi esasen; tanrı=>yahya=> şehir devleti=>altın.. daha ne istersin? bunlara güvenmen yeterli.. yoksa florin neden hep güvenin timsali kalsın?

Kurşun ithal edip, dahilde akü yapacağım, birazını da satarım diye, Akredtif açtırdım bankadan, neyse ki ticari itibarım yüksek.. para, teminat almadılar, zaten hesaplarım Malta'da aynı grup bankasında.., akülerimi satın alacak yabancının, yurtdışından bana açtığı akreditifini de, karşılık olarak yapıştırdım.. haydi hayırlısı.. incoterm vs girdiği için, kolay anlamasak da, işin erbabı olanlar bunu da anlarlar…

Bitkoyin ise ortada yok!, yani anlamak, lineer yapılı trend aramaya alışmış, dna'larda kayıtlı koşullanmalarla sınrılanmış kafalarımız için doğal değil henüz…
Hacı ninemin radyo dinlerken, bu ses o kadar uzaktan nasıl geliyor diye sorup, hertz uzayındaki radyo dalgalarını anlamaması gibi.. doğal değil, anlamayız, uzun süre anlamayacağız.

Blockchain özeti

Teknolojisinin detaylarına burada girmeye gerek yok, ancak kısaca distributed ledger (dağıtılmış kütük), tarih damgası onaylı, proof of work, şifre ödüllü, desantralize, permissionless, open source (açık kaynak kodlu), üst üste binen bir yapı olarak çalışan, ve içerdiği formül nedeniyle her yeni blok oluştuğunda, ilk bloğa kadar geri gidip üzerine eklenen, tüm ekleniş, çıkış tarihçesi, içindeki hash value (unique şifre özeti) ile anlaşılabilen, bir algoritim şifre.

Yani ortada ne maden var, ne de kağıt.. sadece elektrik akımlarını taşıyan transistor devreler..

Elektrik kesildiğinde yok olur mu?

Olmaz, en azından ilk birkaç yıl olmaz.. çünkü quantum tünelleme tuzağı sayesinde, mikro elektrik parçasının, solid state hard diskte izi kalıyor, adeta mekanik bir switch gibi, aldığı pozisyonda duruyor.

Elektrik yükünü bile beyin "parça" gibi anlıyor mecburen, anlatabilmek için..

[Oysa eski harddiskler anlaşılabilir idi. gramafonda, bakalite kazılı çukurlara girip çıkan iğnenin sesi, ile temelde aynıydı. teknoloji geliştiğinde, bakalite girip çıkan değişti, bu defa kristalin sıkışması ile elektriğin sese döndürülmesine dönüştüydü, sonrasında "tape" teyp esasen esasen esnek birbir yüzeydeki, serbest bakırları manyetik olarak toplarken bunun okuyan sistem de, aynı lineer düşünce zincirinden geldi. CD sisteminde de, bir lazer, yüzeydekiizleri okuyurdu, bakalit çukur, yerini başka bir kazımaya bırakmıştı adeta.

Keza, hard disk üzerinde katkat yazılı metal diskler de, sonuçta teyp gibi, mayetik iz temelli idi.. ama ne zaman ki flash bellek çıktı.. quantum sahasına girdik.. neyse, sidetrack olduk, konu başka yere gitti yine.. ]

Diyeceğim o ki; İnsanın anlaması zor alanlara gelince, bir de kullanım kolaylığıyla sunulunca yeni teknolojiler.. magic! adeta shiri! ve beyin uyuşuyor.

Düğmeye basıp elektriği yakıyor.. oysa sokaktaki gazlı lambaların camını silme işi, geçen yüzyılın en büyük zenginlerini yaratmış idi.

Dönelim konuya,
İlk günlerinde, bitkoyin madencilik yapılarak kazanılabilen bir yeni ürün olarak öneriliyordu.

Herkes evinde yapabilirdi, sadece elektrik ve bilgisayarın kullanımı ile, bir nevi geçer akçe para yaratmanın cazibesi, bir çok kişiyi işin içine çekmişse de, her 14 günde bir zorlaşan algoritma nedeniyle bir bloğun üretimi, (yani hash value oluşturulması) eğer evdeki PC güçlü ise, her 10 dakikada bir gerçekleşiyordu. İlk yıl boyunca bu süre pek değişmedi, 15 dk ile 1 saat arasında bir blok üretebiliyordu.

Genesis bloğu
İnsanoğlu Algortimayı kullanıp, ilk hash değerli bloğu yaratınca, adı" block no:0 "oldu ve algoritma onu 50 adet bitcoin ile ödüllendirdi. Tarihler 3 ocak 2009u  saat 20:15 idi. Fiat lux et lux fit.

İkinci blok ise, 6 gün sonra gece geldi 04:54 gösteriyordu. Zorluk seviyesi= 1 idi. https://www.blockchain.com/btc/block/0

Satoshi'nin cogito anı bu olsa gerek, yazdığı program çalışıp, ilk bloğu ürettiğinde, ikinci blok için çalışmaya devam etti. Ilk 210bin blok üretilinceye kadar, her bloğu üretmenin ödülü 50 bitkoyin idi.

Satoshi nakamoto'nun bu sürecin ilk aylarında 1 milyon adet bitkoyini üretip bir kenarda sakladığı tahmin edilmektedir. (bugünlerde adı %51 saldırısı olarak anılan bu durum, açık kaynak kodunun, yani algortima prensiplerinin, yani herkese açık anayasanın, blokların çoğunluğu tarafından değiştirilebileceği determinizmini de içerdiği için, desantralize bir oyunun, önce santralize başlaması gibi bir ironi içerdiği de düşünülebilir. Yan etkisi olarak da, BTC 115.000 dolar fiyata geldiğinde, nakamoto dünyanın en zengin insanı olacaktır.)

İkinci 210binlik blok için ödül de yarıya inmekteydi.. "erken çalışan daha fazla alsın" modelinde 2012ye gelindi ve ödül 25 bitkoyine indi. 

Zorluk seviyesi= 3,438,908.96
idi. https://www.blockchain.com/btc/block/210001

Üçüncü 20binlik blok üretimi 2016 yılında gerçekleşmeye başladı ve ödül bu defa 12.5 bitkoyin olmuştu. Zorluk seviyesi= 213,398,925,331.32


Toplam 630.000 bloğa ulaşıldığında 2020 yılına girilmiş idi ve ödül 6.25 bitoyin idi artık… zorluk seviyesi = 16,104,807,485,529.38.. 16 trilyonla başlayan bir seviye..

2024 yılında ise, ödül 3.125 bitkoyine inecek tahmini, hala devam ediyor..
Bu yazıyı yazdığım sırada, 17.şubat.2021 son blok numarası 670.990 idi ve zorluk seviyesi 21,434,395,961,348.92!!! 21 trilyon küsur birşeylere yükselmiş idi. Sanırım fotoğraf anlaşılmıştır.

Bu günkü son Bloğun hash değerini keşfedenlar her kim ise, 6.25 btc ödül kazandılar, yanında da 1.17 btc ücret.. Hemen piyasaya baktığımda, ğere bugün satarlarsa 370bin dolar civarında bir kazanç yapacak olduklarını gördüm..

Kimdir bunlar? Adresi = 1KFHE7w8BhaENAswwryaoccDb6qcT6DbYY

Arkasında kim var? pseudonym araştırması bizi aşar cumhur abi.

Ama her kim iseler, aynı lakap altında 397 adet BTC varlıkları varmış..
merak buraya kadar.. daha fazlası başkalarının işi.

Başlangıç zamanlarında, ortak madencilik dümenleri vardı, makinayı beraber alalım, sen para koy ben kazayım diye dolandıran, makine satan, app yükle deyip trojan sokan..

Beraber kazalım, güçleri birleştirelim diye hikaye yazan…artık özel dizayn edilmiş asic çipleri dahi ancak birkaç ay dayanan çok pahalı rig'ler ile, o da, elektrik bedava ise çalışacak noktalarda ancak, madencilik yapılabilir oldu.

Çin başı çekiyor. Biraz da izlanda.
Asic chip demek aplikasyon specific, yani; bilgisayarlar her nevi işe koşturulabilen ingiliz anahtarı ise, bu chipler philips/yıldız tornavida.. tek işe yarar. Henry philips'in 1,908,080 patent numaralı inovasyonu…

Konu Çin olunca, bu işten kim karlı çıkıyor diye 2 kere düşünmek lazım.. yine son tahlilde batının parasını alan bir yöntem..
bir çip varmış, çok hızla hash bağlarmış.. sonra da markette dolara dönüşürmüş.. 2021 kripto balon yılı olacak gibi.

Heyecan büyük, müzik devam ediyor.

Ölüm zamanı

Algoritmanın özelliği, son blok madeni çıkartmak için gerekecek çabanın çok az bitkoyin ödülü olacağı için, kimsenin buralarda çabalamayacağını gösteriyor.
Peki bu satürasyon noktasında ne olacak?

Neden onlarca makina 24 saat açık kalsın, kütük tutsun, elektrik harcasın?

Işte bunun adı da, tx cost, yani transaction maliyeti.. artık bu işten kazanacaklar, herkes herkesin havalesini yapan, P2P bankacı olacak yani..

Varsayım; bu meretin "tedavül" edeceği gibi, sakat bir ön kabul üzerine kurulu.

Ödül azalırken, hash value de zorlaşıyor haliyle.

Yani daha fazla processor gücü lazım, özel design yapılıyor, bunlar da bedava enerjilerin yanına yerleşiyor, ancak şifreyi bağlayasbiliyorlar..

Güneşin fotonunu al, elektrona dönüştür, silikon chip ve bakır kablodan geçirerek, paraya çevir dümeni..

Bir de simyacılara laf ederlerdi.. işte El Simya!

Teknik kısmı muhim değil.. maden çıkartmanın karlı olması için madenin fiyatının yükselmesi lazım ki, değsin.

Devamlı "değer"in yükseleceğini umarak, bitkoyin çıkaranların yarattığı elektronik havuz da, sistemin devamını sağlıyor.

Buna da "tps" transaction per second" diyelim.

Bitkoyin el değiştirdiğinde, bunun doğrulanması süreci, dağınıklık içerisinde unique/benzersiz bir izin takibi ve ekmek kırıntılarının (block)  yapıştırılması olduğundan, vakit alıyor.

Zincirde bir kopukluk olursa kaybolmasa da, geri gelmesi, arafta beklenilen, korkutucu bir zaman aralığı gerektiriyor.Ünvan değişikliği..

Bu şekilde giderek azalan madenlerin, deflasyonist etkisini insanlık ekonomi tarihi gayet iyi bilmektedir. Kötü para, iyi parayı kovar, şeklinde ekonomide ifadesini bulur.

Kazara, bitkoyin para gibi kullanılmaya başlanırsa, deflasyon yüzünden, yani "yahu, yarın daha pahalı fiyata yükseleceği kesin olan bir madeni, neden bugün satayım ki?" diyenler yüzünden, ortadan kaybolacaktır.

Nereye doğru?, hot walletlerden, cold walletlere doğru, yani emeneti saklayan websitelerinden, gerçek banka kasalarında saklanan, offline, hardisklerin içinde saklanmaya doğru kovulacaktır.
Varlığım, quantum tuzağında hapis kalmış, mikro elektrik akımlarına emanet olsun….Kripto paralara geldik..

"sabırla sıçan, mermeri deler" deyişindeki gibi, okumaya devam edip buraya kadar geldiyseniz teşekkür ederim.

Bu nedenle, artık konuya bitkoyin değil, BTC network diye bakanlar çoğalmaya başladı.

Ne yapıp edelim de, bu şifreleme şeklini başka isimlerle pazarlayalım?

Nasılsa kod açık, aynı şekilde biz de birşeyler yazalım diyenler yeni yeni "coin"ler yaratmaya başladılar.

Teknik jargonda adı sert çatallaşma, hard fork.

Yani kodu hırsızlayıp, eskinin üstüne yeni bir şifreyle devam ediyorlar, bak bizde de var aynısı, hemde daha ucuz kafası.. 

44 kere hard fork yemiş bitkoyin..

Önceden mevcut bir block chain networku kullanan, bu tip kripto menkul kıymetlere, "token" denilmesi ondandır.

Eski topraklara da native coin.

BTC ağının hatalarından ders alarak, Ethereum ağına girişenler, benim yazılımım da desantralize, permissionless, dlt, time stamped, hem de proof of stake gibi yöntemlerle bir başka blockchain zinciri kurdular.

Işler iyi giderken, $150milyon kadar cebinde parası olan, insanlar meraklanıp, yahu alalım bunu, nasıl alacağız derken, Stock.it diye bir alman firması çıkıyor, muhtemelen Ethereum kurucularına yakın birisi, "ben size grup yapayım beraber alırız benim altıma gelin" diyor. Neden grup yapacaklarını aşağıda açıklayacağım, hikayesini bitireyim hele…
İrili ufaklı 11bin meraklı 150 milyon dolar kadar bir parayı yatırıyorlar ve bekliyorlar.

Para ileride doğacak bir token'e yattığı için, token'in doğumu da, arkasında Ethereum dolmasına bağlı olduğu için, geçen süre içerisinde.. system hackleniyor ve aynı tokenler gibi geçerli 1/3 kadar daha token üretilmiş gözükmeye başlıyor..

Adeta vezne ödeme dekontundan 2 tane daha çıkıvermiş, elinde dekont vezneden para bekleyenler çoğalmış ama kim yatırdıydı önceden, kimin içeride mevduatı var belli değil. Hepsi orijinal dekont..

O sıralar ethereum fiyatı $20 civarında,  (bugün $1800) sonuç, kurucular toplanıp, %51 olalım, geçmişten kendimizi koparalım deyince.. bu propaganda tutuyor ve gönüllü hard fork atıyorlar geçmişe.. şimdilerde geçmişin (original) adı etc etheryum klasik, yeni türeyen ve, de gittin olanın adı da eth..

Eth network desantralize programcılara daha uygun geldiğinden hali hazırda, birçok dapss bu platformda yazılır oldu, yani erc20, erc 721 gibi standartlar haline dönüştü bunlar..

Proof of stake mining.. demek, sadece şifre çözerek ödül almaya dayanmamak demek, elektrikleri ve cpu'ları, interneti açık tutmak için, bu sistemde, paran kadar konuş esası geçerli; yani ne kadar çok elinde block tutuyorsan, o kadar çok yeni bloc üretmen kolaylaşıyor, çünkü o kadar amade olmuşsun bu dövize…

Anarko-kapitalist dedik, işin içine kapitalizm girince, birileri "elde tutmalı" modeli çalışıyor.

Gruba gelme sebebi de, sonuçta madencilik performansını artırıp, hep beraber kazanmak.. güzelliği ise, herşey şeffaf.. bana verin, güvenin, ben çiftlik bank yapayım, Yimpaş, denizatı, titan, kombassan, jetpa ve nice benzer dümen yok.

Gruba girince (adına dağıtılmış otonom organizasyon/DAO deniyor esasen) hemen görüyorsun aynı saniyede senin kattığın değerin neler yapmakta olduğunu, senin % kaç token sahibi olduğunu ve bunun arkasında ne gibi varlıkların olduğunu.

Bir nevi close-end fund, kapalı uçlu fon esasen ama, iş kripto matematik kafalı mühendislerce yapıldığından "wrapped coin" argosuna dönüşüyor.

Grup, bir token çıkartıp sana veriyor, bazı tokenler saygı kazanmış, hala itibarlı… hangisi olduğunu söylemek zor.. ekosistem daha henüz yeni.ICO
Yahu bütün bunları yapanlar nereden kazanıyorlar derseniz?

Halka açılma yapıp, (IPO benzeri laf, intitial coin offering) algoritmaları çakıyorlar. Tamamen gerçek hisse senedi, forex piyasalarının birer taklidi gibi çalışan, ama deregüle ülkelerde piyasalar, borsalar üzerinden yapılıyor bunlar. Görüntü aynı.
Neden insan algortim satın alır? 

Henüz cevabı bilinmiyor. Yarın daha fazla fiyata satacağı için.. gibi bir orji devam etmekte.

Geleneksel ürünlerden benzetmeye çalışsam da tam karşılığını bulamıyorum, olsa olsa, noter mühürü için peşin ödenen bir harç gibi geliyor.

Neticede, arkadaki blockchain zincirini kullanılarak yapılan smart kontratların, desantralize tasdikinde kullanırken, buradan "blok" satın almak gerekiyor.

Tükeniyorlar da, yani sözleşme bitince, yanıp yok oluyor.

Hani biraz geleneksel ürünleri üreten bir yapısı var gibi.. para eder mi?

Birileri veriyorsa demek ediyor.

7200 değişik algoritm türüne gerek var mı?

Denizi, kerizi ,sadece bizim ülkenin mi bol olacak?? tüm dünyada insanoğlunun karakter zayıflıkları aynı; çabalamadan kazanmak esas.

Ekosistem ayıklanıncaya kadar her yol mubah.. volatilite yüksekliği o kadar fazla ki, etraf yatışmadan, sağ kalacak olanı anlamak mümkün değil.

Sorma gir sokakta kurulu borsa, kim kime korsa!

Fakat bu günlere gelmeden önce, bunun da tarihine biraz bakmak lazım.
Sonra, demedi denilmesin.

Bitkoyin tarihi de bildiğiniz 3 kağıtçılarla doludur.2008 krizi
Bilenler, bilmeyenlere anlatsın.

Bu krizin bendeki özeti; benimkisi, seninkinden büyük, diye, yıllardır, onun ki büyük olduğuna göre, xxx değerdedir, demek ki, ona dayanarak yapılan bbb de, yyy değerindedir, öyleyse nnn fiyattan benim şunu almam normaldir.. gibi havada kalan lafların sona erdiği ve pantalonların aşağıya inip, herkesinkinin, boyunun gözüktüğü andır.

ABD Merkez bankası, QE (quantitative easing/ sınırsız para basma) ile önünü almaya çalışınca, önce avrupaya gidip, sende bas dediler.. böylece dünyadaki 2 temel referans para, USD ve EU beraberce kağıt bastılardı.

Sonrasında ise, bunun geri toplanması için biraz faizi yükseltmeli, yok olmadı bari başka varlıkları almakta kullanalım vs vs derken.. global capitalism, market ekonomisine olan güvenin yitirildiği andır.

Bugünkü fotoğraf ile; dünya toplam varlıkları 5 ise, dünya toplam borçları 20 seviyesindedir. 5in ürettiği büyüme, 20'nin alacağı yıllık faizine dahi yetmemektedir. Siyah elbiselilerin dönemi sona ermek zorundadır.

90 lı yıllardan beri isyan eden gençliğin isyan sebebinin altında yatan gerçek budur! 30 yaş altındaki nüfusun toplam refah içerisindeki payı %9lara düşmüştür.

Gelecekten beklentileri, bir ev, yazlık, 2 araba ve 2 çocuğun eğitimini garantiye almak düzeyinin çoooook altına inmiş, iphone taksidiyle, telefon faturasını, kredi kartını ödesem yeter, evi airbnb.den tutarım, arabayı da uberden.. şeklinde,,, dünyadan gelip, geçme üzerine kurulmaya başlamıştır.

Kimi sosyolog duruma "waste managment" adını takmış ve UBI (evrensel minimum gelir) ödeyelim geçip gitsinler, havası tüm devletlere musallat olmaya başlamıştır. Gig economy de buna tuz biber ekmektedir.

Bu nedenle, kripto paralar, borçlu insanlığa (Sheakspeare venedik taciri dışında) bir kurtuluş yolu göstermekte olabilirler.

Bitcoin inancı, bu ortamda yeşermeye başladı. Nobel ödüllü ekonomistlerin kurduğu LTCM, Madoff, subprime mortgage, collateral debt obligations… hafızalardadır.

Anarko kapitalizm, yani devletin mutlak yokluğu ama piyasanın herşeye hakim olması görüşünde olanlar için bitcoin dünyası tam hedeflerine uyan bir ortam yaratıyordu. 
Merkezden yönetilmeyen, halkın kendi kendisini yönettiği, algoritması önceden belirli ve değişmez bir güven yapısı.

Öyle ki, birbirine güvenmeye hiç gerek olmadan herşey mümkün.
En önemlisi de, sınırlı adette yani adeta ender metaller gibi birşey.. fazla üretilmesi mümkün değil.

Hem de alışverişte kullanılacak..

Anonimlik kısmı da varmış! Tadından yenmez!

Aslında lakaplı bir biçimde anonimlik var denebilir, hesap sahibinin bir kodu oluyor, o kodun kim olduğunu bulmak mümkün.

Devletlerden kaçılmıyor bitkoyin ile.

Hırsız var..

2010 yılında, japonyada,  The Gathering Online eXchange adı altında, Mt. Gox kısaltmasıyla kurulan çarşıda bitkoyin alıp satma yapılmaya başlanmıştı bile.
2014 yılında ise, dünyanın en büyük pazarı haline gelip de, 850.000 adet bitkoyin borsadan çalınınca, ancak 200bini bulunabildi.

Geri kalan 650bin hala kayıp.. hani takip ederek her bloğun nerede olduğu anlaşılırdı? Diye sormak lazım.

Açılan iflas davası halen devam ediyor. Yani devlete güvenmiyorsan niye dava açıyorsun?

Mahkeme bunları bulup bir yerlerden getirecek değil ki? Garip tesadüf, bu exchange ortamını yazan ve japona satan şahıs, ripple XRP adlı kripto parayı ve keza xlm adlısını da piyasaya sürmüş durumda, SEC soruşturması devam etse bile umursamazlık had safhada. halka açıp milyarlarca doları götüren yazılımcılar bunlar..

Bu konuda devletlerin duruma uyanmadığını düşünmek saflık olur:

Menkul kıymet denetim kuruluşları, bu "ürün"lerin tanımını menkul mal olarak yaptılar çoktan. Döviz şeklinde değerlendirilenlerin olması gibi, kendisini döviz gibi gösteren, ancak yasal olarak hisse senedi anlamına gelebilecek olanlar da olduğu için, bazı canlar yanacaktır ileride.

2020 yılının ortalarında kripto paralar bankalarda saklanabilir diye tebliğ yaznıca amerikan otoritesi, bir anda büyük servet sahiplerinin ilgisi artmaya başladı.

Kara para aklamakta kullanılan araçların devletçe el konulmasında zaman aşımı olmadığından, korku büyük idi, ya bir pislik bulaşmış ise, tarihçesiyle beraber -ispat edilebilir şekilde- aldığımız kriptolar elimizden gider mi? korkusunu hesaba katmamıştı Nakamoto.

Nitekim 2013de uyuşturucu ve siber saldırı finansmanında kullanılan 600.000 kadar btc.leri geçenlerde bulup el koydu FBI.

El koydu da turşu mu yapıyor?

Buralara girmeyelim, özetle; bazı kutsanmış şahıslara parası karşılığı veriyor tabii ki.

Yani bizdeki gizli düzenden temelde farkı yoktur; orada şeffaf yapılır: kutsanmış şahıs, gösterilen bankadan aldığı kredi ile, FBI el koyduğu btc.leri şeffaf biçimde satın alarak, özel hesabına geçirir, yıkanmış ve aklanmış "ak-btc"leri de, piyasada meraklısına satar, bu suretle bu takdis edilmiş "ak-btc"ler helal/kosher hale dönüşür.

Zaten bütün mesele, bir "asset" ne zaman "asset"dir??? sorunsalında değil midir? bu yüzyılda, batının takdis etmediği, batının yarattığı, borç verdiği parayla kurulmamış olanın "asset" sayılmadığı yüzyıldayız.

Yani, "garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var" sembolzimasını, algoritm olarak yazarsak, dışarıda çelik gibi güçlü batı olsa bile, ben sınırlarım içerisinde, inanç sistemim ile, kendi satın alma gücü paritemde geçinirim.

Aman, gözünüze kaçsa bile, bu güzel kümesten dışarı çıkmayın, top tüfek düşman var etrafta mazalah canınızdan olursunuz. demeye gelir.

Rayiç olarak, bunlar geçmiyor artık tabii ki..

Üzücü olan ise, hikayeyi anlatırken, ulusa yapılan ihanet.

Kaz dağlarının altındaki altınları, ancak kanadalı çıkartırsa "asset" saydırmak için çekilen peşkeş…

Oysa.. yaz bir algoritm, emanet et halka.. neyse.. bu bambaşka bir konudur. saklı kalsın şimdilik.

Gini katsayısı


Piyasadaki stoğun ne kadarının kaç kişide olduğu anlaşıldığında, yeni düzenin şekli de daha anlaşılır hale gelebilir.

BTC yarısından fazlası birkaç yüz hesapta duruyor, sonraki %30 birkaç bin hesapta, kalan %10 küsur ise milyonlarca hesapta…

Duruma dışarıdan bakınca, herhangi bir 3üncü dünya ülkesindeki gelir dağılımı kadar, hatta daha kötü olduğu gözüküyor.
Yani, deflasyonist yapıyı bozmak istemeyenleri çekip taşıyan milyonlar… value storage için kurban olanlar.. gitsin Rembrant, van Gogh alsınlar.. kripto düzeninde, likidite yokluğuna dayalı fiyat kıstırma… old school robber barrons.

Bu konuda devletlerin duruma uyanmadığını düşünmek saflık olur: Menkul kıymet denetim kuruluşları, bu "ürün"lerin tanımını menkul mal olarak yaptılar çoktan. Döviz şeklinde değerlendirilenlerin olması gibi, kendisini döviz gibi gösteren, ancak yasal olarak hisse senedi anlamına gelebilecek olanlar da olduğu için, bazı canlar yanacaktır ileride.

Keza bunun değiş tokuş çarşılarındaki vahşi umursamazlık, front running yapan otobotlar, müşteri bilgisi pazarlayan simsarlar, az biraz pozisyon ile araya gireni dolandıran, piyasa yapıcı görünümlü sahtekarlar, arkada markette işlem yapıyormuş gibi, ayna modelinde tezgah kurup parayı alıp kaçanlar..

Elon Musk (paypal satıp, tesla, spacex, starlink, boring kuran) "ben de bu vagona biniyorum" dediğinden sonra, zıplayıp btc alanlar fiyatı yukarılara çekerken, doge to the moon diye tweet atıp, sonrasında herkes satmalı deyince, amatörler, batırdın bizi! demeye başladılar..

Adam dürüstçe söylüyor oysa.

Musk haklı; , doge (hani Venediğin ki sanmayın, ön yüzünde sevimli bir köpek var) coin satmalı büyükler ki, bu bollaşsın ve spekülasyon aracı değil, değiştokuş aracı olarak, internetin parası olsun.. ama.. gel de bunu $0.00002 =1 doge iken, $0.5=1 doge haline getirenlere anlat.. sanıyorlar ki, bunun anayasında bir üst limit var.. yok öyle bir şey.. ürettikçe artan bir algoritm var.. neyse.. bu yeni anayasaları sonra kıyaslarız.

Image result for dogecoin

Hırs, umursamazlık ve panik; menkul varlık piyasalarının tanrıları..

Öncelikle bir alım yoğunlaşması ile başlar hep, kimileri umursamaz ve günlük alıp satımlarla "piyasaya likidite sağlarken", bir başka ajanda arkada çalışmaktadır. Haydi kaldıralım malı.

İlk ateşi verenlerin peşinden, yarı amatörler gelir, birşeyler olmaya başladığını farketmişlerdir, derinliği bilmeseler de, burada pozisyon alılarsa para kazanacaklarını düşünüp, alım yönünde daha büyük paralar akıtmaya başlarlar.

Manyaklık aşaması, balona doğru giderken media haberleri ve amatör kerizlerin trene atlamaya başlaması ile yükselir. Nice zengin alırken fırsatı kaçırmak istemeyenler,
ilk alanlar kazandı, şimdi sıra bizde umudu…

Günlük kredi çekip trene binenler, email, tweet, dedikodu bloglarından pompalanan umutlarla delirirler ve fiyat genelde, yarı amatörlerin girdiği noktanın, 10 mislinden aşağı olmayan yerlere doğru çıkar.. nasıl olsa kendilerinden sonra daha büyük bir keriz daha yüksek fiyattan alacaktır.

Son kerizin de almasıyla, satıcılar hakim olmaya başlar..

başka keriz gelemeyeceğine inanç arttıkça fiyat çakılır.

Çakılma sonrası ölü kedi zıplaması tabir edilen bir yükseliş umudu yaşanır ve, ölü kedi zıplayamayacağı için, fiyat daha da aşağıya gider.

Balon sönmüştür.

Caveat Emptor

Vedat Gürer


17.02.2021https://vedatgurer.wordpress.com/2021/02/18/uckagitlar-tarihi-kripto-para-bitkoyin-ve-akilli-sozlesmeyle-dolandirmanin-gecmis-ve-gelecek-analizleri/

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org