Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Belgin Alagöz Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
SANAT TARİHİNE YÖN VERMİŞ SANATÇILARIN YAŞAMLARINDAN KESİTLER
18.07.2009
Belgin Alagöz
Okunma Sayısı : 9622
Oy Sayısı : 37
Değerlendirme : 4,78
Popülarite : 7,5
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Yayınlandığı Dergi: Artist Dergisi; MODERN, 09/06/2009

SANAT TARİHİNE YÖN VERMİŞ SANATÇILARIN YAŞAMLARINDAN KESİTLER

Sanat tarihi; sanata yön kazandırmış ve yeni açılımlar sunmuş, resim sanatına temel teşkil etmiş bir dolu sanatçının birbirinden esinlenerek oluşturdukları uzun ve meşakkatli yollarla örülüdür.
Sanata yön kazandırmış olan bu ressamlar; Soyut, Modern ve Çağdaş Sanatın oluşmasına, sanatın, sanat yapıtının içine toplumsal yaşamdaki sosyal-ekonomik-siyasi-felsefi düşünce, görüş, duyarlılık ve tepkilerin katılmasına etken olmuşlardır. Elbette ki tüm bu gelişim seyrederken sanatçı farklı bir duruştadır ve alışıla gelmiş yaşam düzeneğinden farklı çıkardığı sesler toplumda da tepki almalarına neden olmuştur.
Sanatçıların yaşamları toplumda merakla izlenir. Neden? Çünkü onlar sade yaşayan insanlardan daha farklıdırlar ve uygucu değildirler. Genellikle duygularını ya çok coşkun, dışa dönük ya da içlerine kapalı, depresif bir yapı içinde tüketirler. İşte onları sanatçı yapan özelliklerinden biri de bu aşırı uçlara hızlı gidiş-gelişleridir denebilir.  Ve özellikle var olana başkaldırı, değiştirme isteği, farklı olabilme, her duruma farklı bir gözle ve düşünceyle bakabilme yetisini de davranışlarının içinde gözlemleyebiliriz.
Bu yazı dizisinde, sanat akımlarına öncülük etmiş,  sanat tarihine mal olmuş sanatçıların kısaca yaşamları ve sanat süreçlerine değineceğim. Paul Cezanne, Paul Gauguin, Vincent Van Gogh Rönesans ve Barok anlayışındaki tüm resimsel ögeleri reddederek yeni bir sanat anlayışını ortaya koymuşlardır. Henri Matis ise; eleştirmenlerin ''vahşi renkler'' olarak tanımladığı şiddetli renk kromaları, doğa dışı renkler ve ayrıntıları atarak oluşturduğu resimlerinde bir grup dostu ile Fovizmin on yıl süren dönemini başlatmıştır.  Dönemlerine ait resim anlayışını değiştirirken aynı zamanda resim yapan diğer ressamlardan daha dramatik yaşam sürdürmüşlerdir.
İzlenimcilik (Empresyonizm) Akımını başlatan ressamlar; Akademik geleneği reddetmiş ışığın hareketleri (açık hava), resmin duyusal izlenimlerini yakalamayı, ışık-renk-hareket duyumları yaratmayı, renkleri; eşit gölgeler ve tonları yerinde seyrek fırça hareketleri ile dağınık olarak uygulama gibi farklı fırça ve teknik dil oluşturmuşlardı. Ayrıca, akademi ressamlardan büyük farkları; öykü anlatmak, ahlak dersleri vermek, toplumsal ve dinsel mesajlar yollamak gibi dertlerinin olmaması idi. Bu tavır birçok tutucu eleştirmen tarafından, geleneğe karşı olarak görülüp 'Bitmemiş' anlamına gelen 'izlenimci' terimi ile değerlendirmişlerdi. Ve bu sanatı uygulayan sanatçılar ''İzlenimci bitmemiş'' terimini yaptıkları çalışma ve arayış biçimine uygun bularak üstlendiler. Bu geleneksel konuları akademili ressamlara bıraktılar.
İzlenimcilik (Empresyonizm) dönemi gelişirken diğer Sanat Akımı süreçlerinde olduğu gibi kendi içinde geçişleri olmuştur.
İzlenimcilik; Yeni İzlenimcilik, Ard-İzlenimcilik, Doğalcılık, Yanılsamacılık, İdealizm, Modernizm, Fovizm. Yeni İzlenimciler: İzlenimciler gibi an ve hareketle ilgilenmediler, Georges Seurat, (1859-1891) resimlerini tasarlayarak yapıyor, ilk kez tuval üzerinde düzenleme çalışmasını başlatıyordu. Renkle ilgili olarak gözümüzün rengi nasıl kaydettiğine ait kuramlar geliştiren ve Noktacılık, Divizyonizm araştırmalarında fırça tuş tekniğini de resim diline katmış oluyorlardı. Tüm bu araştırmaya bağlı çalışmaları ile Yeni İzlenimciler, iki büyük grup olan İzlenimciler ve Art İzlenimciler arasında birleştirici bir geçiş oluşturmuştur.
İzlenimci ressamlar (Empresyonizm); Akademik geleneği reddetmiş ışığın hareketleri (açık hava), resmin duyusal izlenimlerini yakalamayı, ışık-renk-hareket duyumları yaratmayı, renkleri; eşit gölgeler ve tonları yerine seyrek fırça hareketleri ile dağınık olarak uygulama gibi farklı fırça ve teknik dil oluşturmuşlardı.
PAUL CEZANNE 
SANATI:
Cezanne'nın resme başladığı yıllarda resim sanatına empresyonist akım hakimdir.  Ancak onun ilk resimleri siyah ve gri renklerde romantik çalışmalardır. Empresyonistlerden etkilenmiş ve renkler üzerine araştırmalar yapmıştır. Paris'teki ilk dönemlerinde, özellikle Delacroix'nın sanatından etkilenmiş olduğu anlaşılmaktadır
Resimlerine renk girmese de blok etkiler oluşturmuştur. Yine de fırça darbeleri küçük renkleri kalın ve dağınık kullanır. Resimlerindeki renklerde kirliliğin yerini yoğun renkleri almaya başlar. 1874-1877 yılları onun eserlerindeki kişisel anlayışı oluşturduğu devresidir. Geometrik formlarla kompozisyon düzenlemesi başlatır. Portrelerinde duygu ifadesine yer vermez. Nesnelerin oylumsal formlarını renklerle ifadelendirme çabası içindedir. Paletinde her resim için hemen hemen otuz beş renk kullanır.   Tablolarındaki yapılanma bir müzik eseri gibi Renk ve biçim açısından ritmik bir akıcılık içindedir. Renklerde saf değerlere ulaştığı halde bağıran ve düzeni bozan tonlar yoktur. Renge renk ile cevap verir. 1855-1895 yılları arasında geometrik biçimleri (koni, silindir küre) daha belirgin kullanır. Fırça darbeleri yukarıdan aşağıyadır. Uzakla yakın arasında renk perspektifi kullanmaz. Hacimler, parça parça ve yan yana çıkıntılı yüzeyler halindedir. Bilimsel perspektif resimlerinde yoktur. Rönesans'ın getirdiği perspektif anlayışı (siyah beyaz değerlerle yapılan hacim anlayışı) yerine renk frekansları ile oluşturduğu ahenkli geçişler ile hacim oluşturmaktadır. Bu üslup, Rönesans Resim Anlayışı'nı bitirir. Bir tür soyutlama başlamıştır resimlerinde. Cezanne'ı özgünleştiren çalışmaları Empresyonist Akımı da durdurur. Son yıllarında Kübizm'in de temelini atmıştır.
Cezanne'ın çalışmaları, sanatta ve yaşamda yeni bir dünya görüşünün oluşmasına etkendir. Picasso ve Braque''ın modern dünyayı biçimlendirmeleri Cezanne'nın Kübist yapıyı oluşturması ile başlar.
Cezanne'nın resimlerinde doğanın karışık yapısı, geometrik formlarla somutlanarak biçimlenir. Portrelerinde kişilik özelliğini vurgulayan bir yapı gözlenmez. Çıplak vücutlarda duygusal bir biçim ve renk yoktur. Natürmortlarında örtüleri katı, meyveleri hayat izinden uzaktır. Ancak bu sağlam ve basit yapılar, insanda anıtsal bir etki yaratır. Onun için hayat, nesnelerle değil, düzenlemenin renklerle olan ilişkisindedir. Cezanne, bu çağın fikir dokusunu oluşturan yaratıcı görüşü ve farklı düşünce biçimi ile çağa imzasını atmıştır. Birçok tarihçi Cezanne'ı Modern resmin babası olarak kabul eder.
YAŞAMI:
19 Ocak 1839 da Fransa'nın Aix-en Provence'da doğdu. Babası, şapkacı Lois-Auguste Cezanne, annesi Anne Elizabette Honorine Aubert'dir.  Babası ve annesi, Cezanne doğduktan beş yıl sonra evlenmişlerdir. Annesi, oğlunun sanata olan ilgisini desteklemek amacı ile babasını yumuşatmak için uğraşırken, babası yaşadığı Aristokrat çevreye ulaşabilmek için oğlunun avukat veya hakim olması için uğraşmaktaydı. Gözü yükseklerde olan bir adamdı. Para hırsı onun meslek değiştirmesine neden olmuştu. Şapkacılığı bırakıp bankerliğe başlamıştı. Bu gelişme içinde Cezanne'da babasının serveti içinde büyük bir köşk de yaşamaya başlamıştı.
Ancak babasının aksine sessiz, boynu bükük, içine kapalı bir çocuktu. Okuduğu kolejde çok sevdiği bir arkadaşı vardı. Emili Zola,  o da edebiyat meraklısı bir gençti. Ders dışında sürekli sanat sohbeti yapmaktadırlar. En sevdiği yazarlar, Victor Hugo ile Alfret de Musset'ti.
Çok başarılı bir talebe olan Cezanne, okulu bitirdikten sonra Aix Müzesindeki resim derslerine yazılmış ve Zola'ya yazdığı mektupta; ''ben ressam olacağım'' diyerek babasının öngördüğü meslekleri yapmama kararını dostuyla paylaşmıştı.
Ama babasının sözünden çıkamayan Cezanne, Hukuk Fakültesine yazılmak zorunda kalmış, Zola ise aynı tarihlerde Paris' gitmişti. Yolladığı mektupta Cezanne'ı Paris'e çağırıyor ve 125 frank'a Paris de yaşanabildiğini söylüyordu. Cezanne bir gün babasına karşı çıkarak Paris'e gitmek istediğini söyledi. Annesi ve kardeşi onu destekliyordu. Babası ayda sadece 125 frank yollamak şartıyla onu Paris'e yolladı. Cezanne kendini Cezanne gibi hissediyordu yani ruhu özgürleşmişti. Hemen akademiye yazıldı, sık sık Louvre müzesine gidiyor, oradaki resimlerin kopyalarını yapıyordu ancak sıkıntı ile yaşamaktan bıkmıştı. Babasının sözü aklına geldi ''Deha insanı açlıktan öldürür'', para insanın karnını doyurur''. Bu inatla ölmek deha'nın zaferi sayılmazdı. Her savaşta olduğu gibi, insan gerekirse yeniden kuvvet elde etmek için geri dönmeyi bilmeliydi. Aix'e geri dönüp babasının bankasında memur olarak çalışmaya başladı. Bir yıl çalışıp para biriktirdi ve 1862 sonlarında tekrar Paris'e döndü. Atelier Suisse'de Pissarro ile tanıştı, sanat kariyerini geliştirmesinde son derece önemli bir etken oldu bu tanışma.
1863'de Reddedilenler Salonu'nda eserlerini sergiledi ancak Akademi jürisi, sanatçıların eserlerini sergi etkinliği yapılan Paris Salonu'na gönderdi. Paris Salonu resimlerin tümünü geri çevirdi. Bu durum Akademi karşıtı öncü sanat yaklaşımlarının toplandığı bir etkinlik kimliğini böylece kazandırmış oldu. Sanat kariyerinin başlangıcındaki Cezanne'ın aynı sergide resimlerinin olması, ona da öncü kimliği kazandırmıştı. Bu arada, yakın dostu Zola 1866'da L'Evenement gazetesinde onu öven yazılar yazmıştır.
1870'e kadar Paris'te çalışmalarını sürdürmüş olmakla birlikte, 1865 ve 1866'da Aix'de uzun süreli olarak ikamet ettiği dönemlerinde babasının, amcasının ve ressam Achille Emperaire'in portrelerini palet bıçağı tekniğiyle gerçekleştirdi ve bu resimlerini koyu renklerin hâkimiyetinde çalışmıştı. 1860'larda ise coşkulu güneyli yaradılışı ile kendini bir seri melodramatik ve az çok erotik resimde ifade etmişti.
Karanlık resimleri, Otopsi (1861), Cinayet (1870) gerilimin yüksek olduğu çalışmalarıdır; buna karşılık Kaçırma (1867), Aziz Antonio'nun Baştan Çıkarılışı (y1870) erotizmin hissedildiği bu döneme ait örneklerdir. Bu resimlerin ortak özelliği, belirgin bir deformasyon ve koyu renk kullanımıdır. Bu dönemde ayrıca bazı natürmort çalışmaları da gerçekleştirmiştir.
Cezanne'ın on yıllık kendini bulma çabasını Zola bir arkadaşına yazdığı mektup da şöyle dile getiriyordu; ''Paul çok çalışıyor, bir hayli tuval boyadı ama onun gayesi muazzam tablolar yapmak''. Bir diğerinde ise '' 'Paul büyük bir ressamın dehasına sahip olabilir ama hiçbir zaman büyük bir ressam olamayacak. Çünkü en küçük bir engel karşısında çabucak umutsuzluğa kapılıyor''.
Yaşamının çeşitli dönemlerinde okul yıllarından beri yakın arkadaş olan Emile Zola'yla yaptığı sohbetler düş gücünü harekete geçiren ilk etkenler arasındaydı. Zola'yla uzun dostluk ve araştırma yürüyüşlerine çıktığı Provence bölgesi, ressamın yaşamı boyunca bağlandığı yer oldu. Cezanne son yapıtlarında çocukluğunun ve gençliğinin anılarında geniş yer alan Provence bölgesinde gözlemlediği temalarını hep işlemiştir; Taş ocakları, akarsularda yıkananlar ve yakınlardaki alçak dağ sırasının zirvesi Sainte Victoire Dağı Zola'yla birlikte yürüdükleri zamanlardan imgesine yerleşmiş anıların uzantılarıdır.
Cezanne'nın kendini bulması bir aşk ile oldu. 1870 de Fransız-Alman savaşı başlayınca güneye Marsilya yakınlarında Estaque'a yerleşti. 1871 de Paris'e geri döndü. Birçok modelle çalışmıştı Hortanse Fiouet onda derin duygular uyandırdı. Beraber yaşamaya başladılar, bir oğulları oldu. Yapıtlarında özgünleşmeye başlamıştı. Empresyonizmin renklerinden etkileniyor ''Empresyonizm, renklerin gözde olan karışımıdır, çünkü resim üzerinde olan renkler gözde yeniden ortaya çıkar'' diye düşünüyordu.
15 Nisan 1874'de Paris resim Heykel Müzesindeki büyük sergiye Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Depos Cezanne katılmıştı. Halk, bu sergiye gülmek için gidiyor, eleştirmenler yapıtlarla alay ediyordu. Hele Cezanne'nın ''Asılmış Adamın Evi'' isimli tablosu için bir eleştirmen; ''Her zaman içindeki bir delinin eseri'' yorumunu yapıyordu (Bu gün bu tablo Louvre'da bulunmaktadır). Cezanne için yazılanlar üç yıl önce yazılanlardan daha şiddetliydi. Yine bir eleştirmen ''Resimleri insanın gönlünü bulandırıyor''  diye yazmıştı. Ancak tanınmamış fakat ilerici bir eleştirmen ''Dev'ler soyundan bir ressam''  diyebilecek kadar cesur davranmıştı.
Cezanne'ın bunalımlı yılları yeniden başlamıştı, Babası onun peşini bırakmıyor, oğlunun nikâhsız yaşamasına tepki gösteriyordu. Ve bu kadından ayrılmazsa aylığını kesmekle tehdit ediyordu. Cezanne o sıralar kırk yaşında idi. Sanat dışında kişilik olarak cesur bir adam sayılmazdı. Babasından gelecek harçlığın kesilmesinden korktuğu için sevgilisini ve oğlunu terk edip Aix'e döndü. Bir süre sonra babasını ikna eden sanatçı ayda üç yüz frank harçlıkla Paris'e döndü. Hortense ile on sekiz yıl birlikte yaşadıktan sonra 1884 de evlendi.
Cezanne, natürmort, portre, manzara temalarından oluşan resimlerinde daima yeni bir gerçeklik yaratarak, biçimleri doğadan-gerçek görüntülerinden uzaklaşarak kendine ait bir dil ile tuvallerine aktarıyordu. Bundan ötürü Sanat tarihinde İzlenimcilik akımını oluşturan bir grup ressam içinde (Claude Monet, Camille Pissarro, Pierre Auguste Renoir) en önemli temsilcisidir.
Bu aralar sanatçı, Empresyonizm'den ayrılıp Klasizme yönlendi. 1883-1195 yılları arasında Klasik sanatın zirvesine ulaştı. On iki yıl içinde üç yüz yapıt oluşturdu. Bunların yarısı manzara resmiydi. 1886 da babası öldüğünde ona çok büyük bir servet kaldı. Ama sanatçı, yaşam biçimini değiştirmedi. Kimse tarafında da anlaşılmak istemiyor, özgür bir ruhla resim yapıyordu. Bu arada dört sergi açtı ancak eleştirmenler adeta onu unutmuş gibi hakkında hiçbir yazı yazmadılar ve eleştiri yapmadılar. Resimlerini hayranlıkla izleyenlerin arasında Gauguin de vardı.
Sanatta kendini kabul ettirecek kadar ünlenmesi elli altı yaşında oldu.  Atmış yaşındayken dört tablosu on altı bin dokuz yüz franga satıldı. 1904 yılında açtığı ''Sonbahar'' isimli sergisinde otuz üç yapıtı sergilendi. Ancak atmış beş yaşına vardığında şeker hastası, aksi, bencil, mağrur bir yaşlılık dönemine girmişken zafere ulaşmıştı.  Kendisinin geç anlaşılmasından ötürü yaşadıkları onda kızgınlık yaratmıştı. Bu öfkeyle kendisinin bir dahi olduğunu açıkça söylemekten zevk alıyordu. Bir arkadaşına yazdığı mektupta ''Cezanne gibi dahiler ancak iki yüz yılda bir yetişir'' demekten çekinmemişti.  
Cezanne 15 Ekim 1906 da öldü. Otuz yıl sonra bir Amerikalı ''İskambil Oynayanlar'' isimli tablosunu iki yüz kırk bin dolara satın aldı. O yıl yayınlanan bir kitapta Cezanne hakkında beş yüz elli altı kitap ve yazının yayınlandığını belirtmişti.
Sanata Yön Vermiş Sanatçıların Yaşamlarından Kesitler yazı serisinin bir sonraki sanatçısı: Paul Gauguin.
Belgin Balanoğlu Alagöz

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org