|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
DUNYANIN IRZINA GECIYORUZ.
08.03.2007 |
|
Okunma Sayısı : |
5371 |
|
|
Oy Sayısı : |
2 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
1,51 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
DUNYANIN IRZINA GECIYORUZ.
Haince atmosfere salınan zehirli gazlar, acımasızca yok edilen ormanlar, gösteriş uğruna çoğalan “zenginlik simgesi(!)” cipler, bilinçsizce tüketilen enerji kaynakları, işgal edilerek kirletilen su havzaları...
Bunlar gibi daha pek çok şey hep bu kafasız insanoğlunun marifeti değil mi?
Uçsuz bucaksız evrenin içinde sadece minicik mavi bir okta olan bu güzelliğin kıymetini bilemedi insanlar!
Önce yavaş yavaş, son yıllarda da son sürat bu mavi noktacığın canına okumaya başladılar! İleriyi göremeyen budala insanoğlu zavallı dünyanın onca milyarlık yaşına-başına bakmadan ırzına geçmeye başladı!
Birlemiş Milletler’e bağlı Hükümetler Arası İklim Değişikliği Grubu IPCC’nin endişe ile beklenen raporu 2 Şubat’ta açıklandı.
Dünyanız ölüyor arkadaşlar! Havayı kirletmeyi bugün durdursak bile, küresel ısınma yüzyıllarca sürecek! Hayvan türlerinin yarıdan fazlası yok olacak!
Himalayalar’da, Alpler’de kar kalmayacak! O ünlü eserin adı tarih olacak. Yani Klimanjaro’nun Karları da eriyip gidecek! Avrupa kıtası için adeta vantilatör görevi gören Golfstream akıntısı yavaşlayacak! Kuzey Kutbu’nun buzulları eriyip gidecek! Buralarda yaşayan ve çok uzun süre yüzemeyen o güzelim beyaz ayıcıklar, sevimli deniz aslanları üzerine çıkacakları buz kütleleri bulamayınca çaresizlik içinde boğulup gidecekler!
Dünya üzerindeki en büyük buz kütlesi olan “Antartika”kıyılarında kütle kayıpları olacak! Güneş ışınlarına ayna görevi üstlenerek kızıl ötesi ışınları uzaya geri gönderen buzullar eriyince de, güneş ışınlarını okyanus suları emecek, bu da okyanusları daha fazla ısıtacak. Okyanuslar ısındıkça da, tropik fırtınalar, tayfunlar, kasırgalar çok daha şiddetli olacak!
Yeryüzündeki tüm güzellikler yok olup gidecek! Ne o çevresini turkuvaz rengindeki denizlerin, sapsarı kumsalların sarıp sarmaladığı rüya kadar güzel yemyeşil adacıklar, ne Maldivler, ne Mauritus, ne Endonzeya, ne Karayipler, ne Hawai kısaca dünyanın tüm cennet köşeleri sulara gömülecek!
Sadece o kadar mı? Japonya, Bangladeş, Florida yarımadasının büyük bir kısmı, San Francisco’nun kıyı kesimleri, New York gökdelenlerinin yükseldiği Manhattan Adası. Çin’in büyük bir bölümü, İngiltere, Avrupa kıtasının yarıdan fazlası, Türkiye’nin kıyı şehirleri... Hepsi.... hepsi yükselen okyanus sularının istilasına uğrayacak!
9 milyar (şu anda) nüfuslu dünyamızdaki yüz milyonlarca insan ölecek! Sağ kalan milyonlar iç kısımlara göç edecek!
Daha sıcak günler, geceler, öldüren sıcak hava dalgaları sonucunda yıkıcı kuraklıklar yaşanacak.
Kuraklık sonucu açlık baş gösterecek! Kirlenen, kuruyan, yok olan su havzaları sonucunda susuzluk baş gösterecek. Kalan su kaynaklarına sahip ülkelerle, diğerleri arasında su savaşları çıkacak.
Arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz? Atmosfere yılda ortalama 21 milyar ton karbondioksit salınmaktaymış! BİR Amerikalı yılda ortalama 6 TON karbondioksid üretmekteymiş! Türkiye ise, atmosferı EN ÇOK KİRLETEN 13. ÜLKE KONUMUNDAymış.
Sera gazlarının atmosfere salınımını sınırlamayı hedefleyen uluslararası “KYOTO Protokolü”nü İMZLAMAYAN ülkelerin arasında ne yazık ki Türkiye’de var.
Kirliliğin bir numaralı sorumlusu olan Amerika ve Avusturalya, protokolü imzalamaktan kaçan ülkeler. Protokolü, sorumluluğunu bilen 55 ülke imzalamış. Yüzlerce şehrin yöneticisi ve halkı, önlemler alma çabasına girmişler bile.
Ya BİZ??? Valla biz hamdolsun eller havada hoppidi hoppidi göbek atıyor, şehir içinde 10 km. yol yapınca atmosfere 3 kg. karbondioksit gazı yollayan ciplere binip, o bar senin bu bar benim geziyor, imaj değişikliklerine kafa yoruyor, çıkar ve rant sağlayacak ilişkilerin peşinde koşuyoruz.
Şairin dediği gibi: Bir elimizde cımbız, bir elimizde ayna umurumuzda mi dünya triplerine takılıyoruz! Ciplerle gezip atmosferi kirletirken, ağaçların ne kadar gerekli olduğunu kafamıza takmıyoruz! Ağaçları kesip, orman alanlarını işgal edip yan yana evcikler sıralayıp, bol bol paracıklar kazanıyoruz!
“Yok yaa! Bize bi şeycik olmaz” inançlarıyla da kendimizi bi güzel teselli ediyoruz!
Türkiye’deki 5 su havzasının ve 3 gölün yok olma tehdidi altında olmasını düşünüp, kafamızı böyle şeylerle yormuyoruz! Zaten jimnastik salonundan yeni geldik yeterince yorgunuz abicim!!! Şöööle sıkı bir duş alıp, sonra Plazma Tv bakmaya gidcez. Evdeki düz ekran TVler malum artık “out”!!! Yakışmaz bize di mi ya?! Kırk yılda 3 Van Gölü büyüklüğündeki sulak alanlarımızın şimdiden çorak toprak haline dönüşme konusuna da ayıracak vaktimiz yok! Pardon abi, arkadaşlar bekliyo da. Buluşup, yeni bir bar açılmış oraya takılcaz!!! ........................!!!
Hemen bir şarkı geliyor aklıma: “Dünya dönüyor sen ne dersen de Yıllar geçiyor fark etmesen de...” diyen...
Bugün (4 Şubat 2007) bir film seyrettim. Ne korku, ne heyecan, ne müzikal (kalmadı ya öyle film) ne seks, ne aşk, ne de macera filmiydi.
Bir cinayetin belgeseliydi seyrettiğim film. Açık-seçik ırza geçmeyi anlatan bir filmdi. İnsanoğlunun el birliğiyle dünyayı öldürülmesinin filmi... Hep birlikte dünyanın nasıl da ırzına geçildiğini anlatan bir filmdi... Belgeleri seyrettikçe... anlatılanları gördükçe ürpererek, şok olarak seyrettiğim bir filmdi...
Yukarıda yazdıklarımı ben kafamdan uydurmadım. ABD Başkanı Bil Clinton’un iki dönem Başkan yardımcısı olan, 2000 seçimlerinde Başkan olacak gözüyle bakılan ama ne yazık ki seçimi kıl payı Bush’a kaptıran, küresel ısınma ve sonrasında gelecek olan felaketleri anlattığı çalışmalarıyla Nobel Barış Ödülü Adaylığı kazanan AL GORE, “Inconvinient Truth- UYGUNSUZ GERÇEK”adlı belgesel içerikli filminde anlattı bunları ve daha neler neleri... (Sevindirici bir durum, sinemanın yarısının dolu olmasıydı. Ama gönlüm salonun full olmasını isterdi.)
Bir gece önce sevgili Okan Bayülgen duyarlı kişiliğiyle, kendine ait eğlence programına konuk ettiği Yeşiller Grubu’nun çevre bilimci başkanının küresel ısınma konusunda verdiği bilgilerine geniş yer ayırdı.
Gecenin o saatinde dikkatle dinledim çevre bilimcisi beyefendinin anlattıklarını... Ve ertesi gün hemen koştum sinemaya dünyayı, yani bizleri yakın gelecekte bekleyen felaketin belgeselini gözlerimle görmek için…
Film, dünyanın görüntüsünün ilk kez bir uzay aracındaki astronotlar tarafından güneşin tam olarak uzay aracının arkasında olduğu bir anda çektikleri resimle başlıyor. Sonra, yakın zamanda aynı şekilde çekilen dünyanın diğer bir resmi geliyor perdeye... Ve durumun vahameti hemen belli oluyor. Buzullar iyice küçülmüş... Amazon ormanları yok olma aşamasında...
Al Gore’un son derece anlaşılır ve insanı sıkmayan, hatta zaman zaman güldüren anlatımıyla zaman nasıl geçiyor anlamıyorsunuz.
“UYGUNSUZ GERÇEK” Al Gore’un kendi deyişiyle yıllarca bu konu üzerinde çalıştığı, binden çok daha fazla sayıda olmak üzere Amerika’nın ve dünyanın çeşitli şehirlerinde görsel belgelerle sunduğu bir “GEZGİNCİ KÜRESEL UYARI SHOWU”...
BU FİLMİ GENÇ-YAŞLI HERKES SEYRETMELİ. BU FİLM OKULLARDA GÖSTERİLMELİ. AL GORE’UN ANLATTIKLARI DERS OLARAK OKUTULMALI.
İngiliz hükümeti, en kısa zamanda uygulamak üzere okullara küresel ısınma konusunu ders olarak koyma kararı almış. Çocuklar işin ciddiyetini küçük yaşta beyinlerine yerleştirsin diye...
Bizler de inşallah kurtların vadilerinde gezinmekten başımızı kaldırırız da, böylesine önemli hayati ve herkesi ilgilendiren bir konuyu kısa zamanda okullarımıza taşırız.
TV Kanallarındaki sayın program yapımcıları ile değerli sunucularından bir ricam olacak; (kabul göreceğini pek sanmıyorum ama isteyenin bi yüzü, vermeyenin iki yüzü derler ya) her gittikleri programda ağlayıp sızlayan, yıllar önce yaşadıklarını gündeme gelmek için kullanan, bağıran-çağıran-onu bunu dövenlerle, el alemin aşkları-meşkleriyle ekran önündekilere öff-pöfff dedirteceklerine, Okan Bayülgen gibi duyarlı davranıp, programlarında kendilerinin, daha çok da çoluk-çocuklarının geleceğini fazlasıyla ilgilendiren böylesine hassas bir konuya hiç olmazsa ara sıra yer versinler!
Bugün reyting uğruna ağlayanlar, karşısındakini gaza getirip ağlatanlar, 10-20 yıl gibi kısa bir süre içinde asıl yaşadıkları dünyanın o gün ki haline ağlayacaklar ama ne yazık ki bunun farkında değiller! (ya da farkındalar da aldırmıyorlar)
Çocuğum yok ama gencecik kuzenlerim var. Bana “Aninacım” diyen küçücük Aleyna’m var. Genç hayranlarım, okurlarım var. Çevremde, yaşadığım şehirde, ülkemde, tüm dünya ülkelerinde milyonlarca bebek, çocuk, genç var. Onlara yaşaması zor bir dünya kalacak diye içim acıyor. Böyle bir mirası onlara bırakmayı kim ister ki, diyeceğim ama ne yazık ki etrafta bu konuyu ciddiye almayan duyarsızlar var. (tabii duyarlı insanları tenzih ediyorum)
Meğer bizler, annemler, hatta anneannemler çok güzel bir dünyada yaşamışız. Bembeyaz karıyla, bereketli yağmuruyla, pırıl pırıl güneşiyle, dört mevsimiyle... Yemyeşil doğası, çiçekleri, daha mutlu olduklarına inandığım hayvancıkları, kirlenmemiş denizlerde yaşayan canlıları, bereketli topraklarıyla... Daha mavi, daha yeşil, daha temiz bir dünyada doğup, büyümüşüz.
Neden bebekler, çocuklar, gençler de böyle yaşamasın? Bunu onlara çok görmeye hakkımız var mı?
“UYGUNSUZ GERÇEK” filminin bir yerinde Mark Twain’in şu sözleri geçiyor: “Başımızı derde sokan kötü gelişmelerin kaynağında, bilmediğimiz şeyler değil, başımıza asla gelmeyeceğinden emin olduğumuz şeyler vardır.”
Bu sözler, anlayanlara çok şey söylüyor. E-peki, anlamayanları... rüşvet alarak küresel ısınmayı inkâr etmeye kalkışanları ne yapacağız?! Bunu hem Okan’ın programına katılan çevre bilimci söyledi, hem de Al Gore perdeye bir grafik getirdi: Grafikte, bir terazinin kefelerinden birinde bir çok “altın külçesi”, diğer kefede de “dünya” vardı.
Ne yazık ki, bazı Petrol şirketlerinden büyük paralar alarak küresel ısınma raporlarına, Kyoto Protokolüne itiraz edenler varmışşş!!!
Hay gerzekler hay! Dünya elden gittikten sonra o paralarla nerede, ne yapabileceksiniz ki?! Sizler terk-i dünya ettikten sonra çocuklarınız sizden kalan o paracıklarla elden gitmiş bir dünyada n’apıcaklar ki?!
Filmin sonunda Al Gore “Bu felaketi durdurmanın ya da yavaşlatmanın çareleri var mı?” diye soruyor.
Ve yine kendisi cevap veriyor: “Ne yazık ki kirlenmeyi bugün durdursak bile küresel ısınma çoook uzun yıllar boyunca devam edecek. Ama herkes su ve elektriği olabildiğince dikkatle harcarsa, dizel ve normal arabalardan 3 kat daha fazla olarak atmosferi kirleten ciplerden uzak durursa, ormanları yok etmeyi durdurursa, eski ampulleri az enerji harcayan ampullerle değiştirirse, hatta televizyonları stand by konumunda bırakmazsa, normal ekranlardan 3 kat daha fazla elektrik harcayan plazma televizyonlara rağbet etmezse...
En önemlisi, güneş ve rüzgar enerjisinden yararlanıp kömürle çalışan enerji santrallerini kapatırsa, (maalesef biz de açmaya çalışıyoruz) küresel ısınmanın hızını az da olsa yüzde olarak biraz aşağı çekebiliriz.”
Artık gerisi insanların insanlığına, hükümetlerin duyarlılığına ve sorumluluğuna kalmış.
Bu aynı zamanda bir ahlak sorunu bence. Duyarlı olmak, ahlaki duyarlılığı da beraberinde getirir.
Yoksa sokaklarda, caddelerde “Hepimiz salağız... Hepimiz aptalız... Hepimiz duyarsız budalalarız... Hepimiz dünyanın ırzına geçen tecavüzcüleriz.” diye bağırarak günah çıkarmak zorunda kalacağız!
Ama iş iten geçmiş olacak......:(( Son pişmanlık fayda etmeyecek......:((
*** FÜSUN ÖNAL*** fusunonal@e-kolay.net
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|