Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Füsun Önal Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

DEĞİŞTİRME MERAKIMIZ
08.03.2007
Okunma Sayısı : 6428
Oy Sayısı : 11
Değerlendirme : 4,82
Popülarite : 5,02
Verdiğiniz Puan :
 

 

DEĞİŞTİRME MERAKIMIZ
 

Her şey değişti, değişiyor!
Değişim her zaman iyidir.
Ama değişimler
iyi yöne doğru olsa,
oh Allaha şükür diyeceğim de…


Pek çok değer değişirken,
çürükleşiyor!
Olumsuza doğru değişiyor!
Hatta göçüyor!

Hayatımızın içinde çocukluğumuzdan beri
duyduğumuz, öğrendiğimiz, bildiğimiz
kelimeler de bir bir değişmekte!

Misal mi?
İşte nahif bir örnek:
Neden artık “bakkallar” yok da,
marketler var?
“Bakkal” demek
çok mu ayıp?
Çok mu banal?
Dükkânının üzerinde
“Bakkal” tabelası olan yerler,
kalitesiz gıda satar anlamına mı geliyor?

Ne güzel…
eskiden her mahallede “Bakkallar” vardı.
Ve de “Bakkal Amcalar”…..
Tüm mahalleyi tanırlar,
herkesi adlarıyla bilirlerdi.
Kim ner’de oturur,
kimin mesleği nedir,
hangi çocuk kimin çocuğudur
her türlü bilgiye sahipti “Bakkal Amcalar”.

Evinde telefonu olmayanlar,
evinin altındaki, karşısındaki, yanındaki
bakkalın telefonunu kullanır,
hatta, eşine dostuna kendi
bakkalının telefon numarasını verirdi.
O kişi bakkalın telefonundan arandığında,
bakkal ya da çırağı hemen dışarı çıkıp,
aranan kişiye seslenir
ya da kapı zilini çalararak
“Telefooon” diye haber verirlerdi.

O yıllarda kredi kartları olmadığından,
peşin parayla alış-veriş edemeyenlerin
bakkalda veresiye defteri olurdu.
Alınınlar oraya yazılır,
aybaşında ödemeler yapılırdı.
Bazen Bakkal Amcalar,
mahallenin cici çocuklarına
armağan olarak çiklet, şeker verirlerdi.

Evlerde acilen lâzım olan bir şey varsa,
evin çocuğu yakındaki bakkala yollanır,
çocuk:
“Bakkal Amca, annem 1 kilo peynir, 2 ekmek istiyor.”
ya da
“Bakkal Amca, babam 250 gr. pastırma istiyor.”der,
alacağını alıp giderken,
bakkal da veresiye defterini açıp,
alınanları deftere yazardı.

Benim okula gitmediğim yıllarda
Kadıköy’deki evimizin yakınında
“Bakkal Simon Efendi” vardı.
Ankara Bahçelievler’deki bakkalımızsa,
gençti, adı da Muzaffer abiydi.

Artık önümüz arkamız, sağımız solumuz
Market… Market… Market…

Bakkalları arıyorum.
Bakkal Amcaları özlüyorum…

“Lokantalar”, “Restoranlar” nerede?
??? ??? ??? ??? 0???
Hepsi “Restaurant” oldu!
Araba ile giderken,
mola verilen küçük yerlerde bile
tüm lokantaların “Lokanta” yazan tabelaları,
“Restaurant” tabelalarıyla yer değiştirdi!
(Bazen restaurant kelimesini yanlış yazıyorlar, pek komik oluyor:)))
Sanki “Lokanta” tabelası olan yerler tü-kaka da,
“Restaurant” oldu mu işin içine kalite giriyor!!!

“Eğilim” diye Türkçede bir kelime vardı.
Ama şimdi bu kelime oldu “Trend”.
Zaten “Trend” İngilizcede “eğilim” demek.
Yani son yıllarda Türkçemize kattığımız bu kelime
Türkçe değil, İngilizce yani!

Konuşmamızın içinde
“Trend” kelimesini kullanmazsak…
“Moda-demode” yerine, “in-out”…
“Kanuna uygun, hukuki” kelimeleri yerine
“legal” demezsek
“kıro” mu oluyoruz?!
“Çarşı” yerine “Shopping Centre” deyince,
başımız göğe mi eriyor?!

Müzik yarışmaları başladığından beri,
bir “performance”dır gidiyor!
Bu kelime İngilizcede
“Gösteri” anlamına gelir.
“Fiili olarak bir işi yapma” da diyebiliriz.
Zaten yarışmacılar da gösteri yapmıyorlar mı?
Sahne üzerinde bir iş yapmıyorlar mı?
“Performance” demenin ne alemi var?!

Nedir bu özenti durumlar?
Dükkânların, mağazaların, lokantaların,
barların, kuaförlerin, her şeyin…
her yerin Türkçe adları süratle yok oldu!
Üzerlerinde İngilizce, İtalyanca, Fransızca
yazılı tabelalar doldurdu her tarafı!
(Sanki herkes yabancı dil biliyor da,
herkes bunları doğru telaffuz edebiliyormuş gibi!!!)

Sadece kelimeleri mi değiştiriyoruz?
Kelimelerin yazılışında kullandığımız ve
şapka dediğimiz ^ işaretini bile kaldırdık!!!
O zaman kelimeler de
aslı gibi telaffuz edilmez oldu.
Şapkasız olursa, kâr olur kar!
Hâlâ olur hala!
âli olur ali.
Daha bunun gibi
pek çok örnek var.

Türkçemizi koruyamıyor,
onu değiştirerek öz dilimize ihanet ediyoruz.
Ve de ne yazık ki bunu milletçe yapıyoruz!!!

Zaten Türkçenin içine pek çok yabancı kelime
(kuaför, şoför, şimendifer, sutyen, külot, asansör gibi)
yıllar önce yerleşmiş.
Farsçadan, Arapçadan alınmış kelimeler de kullanılıyor.

Ama artık yıllar önce dilimize yerleşmiş
bu alışılmış kelimeleri
değiştirmeyelim, maymun iştahlı olmayalım.
Eski köye yeni adetler getirmeyelim.

Biliyor musunuz,
Fransa’da Fransızca kanunla korunuyor.
Mağazaların, barların, lokantaların,
eğlence yerlerinin, otellerin, parkların,
kısaca her yerin adı mutlaka Fransızca.
Sadece dünya markaları
kendi dillerinde yer alabiliyor.

Ülkemizde ne yazık ki
olumsuza doğru değişen
öyle çok şey var ki…

Misal mi?
Yaşanan “sözde” aşkların haline bir bakın!
Aşkın anlamı değişti.
Ortalıklarda yaşanıyor her şey!
Hemen hepsi çıkar ilişkisi!

Her şey planlı!
“Ben ona bunu yaparsam,
şöyle bir çıkar sağlayabilirim.”
düşüncesiyle başlıyor birlikteler.

İlişkiler son derece kısa süreli!
Bakıyorsunuz bir programda
filanca falancayla birlikte.
(En komik tarafı da
bu ilişkilerin hepsinin
“seviyeli” olması!)
Ama bakıyorsunuz
bir iki program sonra
o seviyeli ilişkiler
bir başkasıyla
yer değiştirivermişşş!!!

Duyguların anlamları da değişti!
Her birlikteliğe “AŞK” deniyor!
Yahu, hiç mi hoşlanma yok, flört yok,
beğenmek yok, sevmek yok!
Bu kelimelerin lügat anlamları farklı olduğu gibi,
her birinin insanların içinde oluşturduğu
duygular da farklı farklıdır.

Ama yok işte!
İlle de her birlikteliğin adı “aşk” olacak!!!
Yahu, aşk bu kadar ucuz mu?
Bu kadar kolay mı?
Bir kadınla bir adam
göz göze gelmesin,
ya da yan yana oturmasın,
adı hemen “aşk” oluveriyor!
Bir anlam kargaşası sürmekte yani.

Allah aşkınıza
yabancı kelimeleri kullandıkça,
yüceliyor muyuz?!
Daha “havalı” mı oluyoruz?!

Nedir bu özenti?
Kendi dilimizden çok mu utanıyoruz?
Kendi kelimelerimizi kullanırsak,
birileri bize küçümseyerek mi bakar?
Küçümsenmekten mi korkuyoruz?

Boş verin bu “özenti değişimleri”!
Değiştirecek öyle çok şey var ki aslında!
Onları değiştirmeyi denesenize…

*** FÜSUN ÖNAL***
fusunonal@e-kolay.net

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org