|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Evlilik Töreni
27.07.2009 |
|
Okunma Sayısı : |
18935 |
|
|
Oy Sayısı : |
13 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
5,57 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Evlilik Töreni Suna Kıraç . .
O gün Tepebaşı'ndaki Pelit'te buluşacaktık Ben davet etmiştim.
Bu özel yemekte onu biraz daha yakından tanımayı amaçlıyordum. Ancak davet sahibi olmama rağmen geç kaldım, çünkü Cenap Ege ve Bilge Emeç ile gevezelik ediyordum.
Aslında randevumu uutmuş değildim.
Kadınca bir kaprisle "nasıl olsa bekler" diye düşünüyordum.
Beyoğlu'ndaki Merkez Han'da Filiz Ofluoğlu ile paylaştığım çatı katındaki ofisimizin kapısı birden açıldı ve İnan hışımla kükreyerek içeri girdi.
Burnundan soluyordu. "Benimle olan randevunuzu unuttunuz galiba" diyerek "siz" li konuşuyordu. Her zamanki zerafetiyle öfkesini böyle yansıtıyordu.
Yemekten önce kurduğu bütün hayeller tuzla buz olmuş. "Şımarık zengin kızı çağırdı ama kaale bile almadığı için unuttu" diye düşündükçe, öfkeden deliye dönmüş. "Ne olur, sen git, ben şimdi geliyorum" dedim.
Peşinden gittim.
Onu işyeri dışında bir yere davet etmiş olmamın üstüne ona karşı yaptığım bu haksızlık İnan'ı iyice cesaretlendirmişti.
"Benimle dışarıda buluşmayı düşündüğüne göre başka şeyler de konuşacağız, o halde artık bu işi uzatmanın alemi yok" kararlılığı ile masada ciddi ama vakur bir duruşu vardı.
İnan bana, "Yeter artık, benimle oynamayın. Ya bugün yüzük takarız ya da bu iş burada biter" dedi.
Sanki Kerime Nadir romanlarından bir sahne oynuyorduk. İlk defa hakimiyet ona geçmişit. Ben, "acele etmesen, bizim aileyi tanımıyorsun galiba" dedim.
Çok ısrarlıydı, laf dinlemiyordu. "Naşanlanalım" dedi. "Sen bu nişanlılık sürecinde beni daha iyi tanırsın, birbirimizle daha çok zaman geçirme avantajına sahip oluruz, ama kesinlikle bugün bu ilişkinin adını koymamız gerek" diye devam etti.
Artık dönüşü olmayan , kapris ya da şımarıklık kaldırmayacak bir noktada olduğumuzu hissettim. "Olur, ben annemle Divan Oteli'nde buluşmaya gidiyorum, sen de oraya gel, konuyu anneme açalım" dedim ve ayrıldım.
İnan ise aynı kararlılıkla bir yüzük kaça alınır bilmediği için rahmetli Ali Kurt'a koşmuş ve borç para istemiş.
Ali Kurt'ta da para yokmuş, şirketin muhasebe müdürünü bulup avans çekmişler.
İnan Divan Oteline geldi.
Annemle Semoş yöneticilerle birlikte toplantı yapıyordu.
Usulca Semahat ablamın kulağına eğilip, "biz evlenmeye karar verdik, bugün yüzük takacağız" diye fısıldamış.
Semoş, ağzı bir karış açık, "Ay, anne, bunlar bugün nişanlamaya karar vermişler!" diye bağırdı.
Toplantıdakiler de şaşırmıştı. ,,
Annem tüm bilge hali ve hazırcevaplığı ile "herhalde torunlarımızın evleneceğini de gazetelerden okuyacağız, her şeyin bir adabı vardır" dedi ve noktayı koydu.
O akşam konuyu babama açmış. "Çocuklar kendi aralarında anlaşmış" demiş. Babam hiç ititraz etmemiş. "Hayırlısı olsun, birbirlerine yakışıyorlar, Allah mesut etsin" demiş.
Kız istemeye Büyükdere'deki eve, İnan'ın abisi Can Kıraç ve eşi İnci geldi. Tören bütün ritüellelre uygundu. Çiçek ve gümüş bir tabak içinde çikolata getirmişlerdi. Önce havadan sudan konululdu.
Havada sıkıntılı bir hal vardı. Sonunda Can Kıraç girizgah yaptı. "biliyorsunuz bizim ailede başka büyük yok, dolayısıyla bu görevi ben üstlendim" dedi. Allahın emriyle kızları Suna'yı oğulları İnan'a istiyorlardı.
Can Kıraç sözünü bitirdiğinde, bütün gözler babama döndü. Acaba ne diyecekti?
Babam o doğrucu Davutluğu ile yine sözünü esirgemedi ve "Suna'nın İnan'la evleneceği şeytanın bile aklına gelmezdi" deyiverdi. Can Kıraç sadece "gelmiş işte" diye yanıt verdi. Sonra karşılıklı "Allah mesut etsin" temennileriyle sözlenme töreni tamamlandı.
Asıl sorun sonrasında yaşandı. Zira bu tür törenlerden her zaman uzak durmuştum. Annemi üzdüm ve önce "nişan istemiyorum" diye tutturdum. Nitekim nişan yapılmadı.
Gelelim düğün faslına…
Ben yine "düğün istemem" diye tutturdum. Vakit daralıyordu, çünkü bizim ailenin bir geleneği vardı. Yılın ilk Perşembe günü evlenilecekti. Bütün çocuklar, annem ve babam öyle evlenmişlerdi. Uğur getirdiğine inanılıyordu.
Evlenme arifesinde yine annemi çok üzdüm. "Bir şey istemiyorum" diye direttim. Ancak ortada koskoca Koç Topluluğu ve bu topluluğun teamülleri vardı.
Aile, İnan'a "Bizim pek çok tanıdığımız ve bayilerimiz var. Böylesi bir törene davet edilmemelerini yanış yorumlayabilirler" diyerek onu ikna etti. Sonunda ortaya o yıllarda dillerden düşmeyecek olan merasim çıktı.
Tören öncesi annemlerin "kına gecesi yapalım" isteği yine benim duvarıma çarptı. Şiddetle itiraz ettim.
Evdekiler benim hiddetimden çekinir hale gelmişti. "Gece yapılacaktı ama ben hala "yaparsanız konukların yanına çıkmam" diyerek annem ve ablamı öyle germiştim ki gecenin sonunda konuklar için hazırladıkları ikramların yarısını mutfakta unuttukları anlaşıldı.
Ve bir minik (!) itiraf, kına gecesinin en çok eğlenen kişsi ben olmuştum. Gece başladığında o kaprislerimden geriye eser kalmamıştı.
Evlilik için ilk tören Hilton Otelinde yapıldı.
İstanbul'un iş dünyasının ve sosyetenin katıldığı dev bir bulıuşmaydı.
İnan o gün ateşlenmiş , fabrika doktorunun yaptığı iğne ile ayakta duruyordu. Konukları annem, babam ve ben , İnan ve o yıllarda henüz minik olan Mustafa ve Ömer kapıda karşıladık.
Törende yaşamım boyunca hiç unutamadığım anım, babamın ağlamasıdır.
Tüm çocukluğum boyunca bizleri kucağına bile almayan, duygularını hiçbir zaman belli etmeyen babam, o gün kendisini koyverdi.
Çocuklar gibi hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bir evladın sevildiğini en çok hissettiği anın anne babasının en çok üzüldüğü an olması hayatın bir çelişkisi olsa gerek.
11 Ocak 1968'deki törende 1500 kişi katılmıştı ama hiçbirimiz bzim dostumuz olarak nitelediğimiz, yani gündelik yaşamı paylaştığımız insanlar değildi. Konuklarımız, Koç Topluluğu'nun dostlarıydı.
Oysa İnan ile ben hızımız alamamıştık bu defa da arkadaşlarımız için tören yapmaya karar verdik. Dört beş değişik yerde evlilik kutlamaları sürdü.
Yani burnundan kıl aldırmayan Kıraç çifti , deyim yerindeyse, tam yedi gün yedi gece sürecek bir evlilik töreni ile dünya evine girdi.
Yapabildiğimiz tek "aykırılık" balayına gitmemek ve ertesi o gün mesai yapmaktı.
. . .
. .
Suna Kıraç, Vehbi Koç . .
. . .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|