Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Zeynel Abidin Erdem Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

CNN TURK - İŞ'te Gündem Program Konuğu DR. Zeynel Abidin ERDEM
13.04.2011
Okunma Sayısı : 8353
Oy Sayısı : 0
Değerlendirme : 0
Popülarite :
Verdiğiniz Puan :
 

 


 Medya:
CNN TURK
CNN TURK – İŞ'TE GUNDEM PROGRAM KONUĞU DR. ZEYNEL ABİDİN ERDEM CNN TÜRK – İŞ'TE GÜNDEM PROGRAMI KONUK - DR ZEYNEL ABİDİN ERDEM 13 KASIM 2005

—Merhaba. Ben MERVA Ulusoy. Yeni Bir İş'te Gündem Programında tekrar karsınızdayım. Bu haftaki konuğumuz Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr.Zeynel Abidin Erdem.

— Dr. Zeynel Abidin Erdem 15 Şubat 1944 yılında Mardin'in Savur ilçesinde doğdu. 1965 yılında iş hayatına başlayan Dr. Erdem 1970 yılında Yıldız Üniversitesi Kimya Fakültesinden mezun oldu. Halen Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Dr. Erdem 1972–74 yılları arasında İstanbul Kimya Mühendisleri Odası Başkanı olarak görev aldı. Kendisi 1973 yılında Kimsan İş ve İşçi Sendikası Genel Başkanlığı 1983'de ise Milli Demokrasi Partisi - MDP iş teşkilatı il başkanlığı yaptı. Dr.Erdem 05 Ocak 2002 itibariyle George Washington Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesine seçilmiştir. 1982 yılında Emine Hanımla evlenen Mehmet ve Zeynep isminde iki çocuk sahibi olan Dr. Zeynel Abidin Erdem aynı zamanda Türk Amerikan İş Adamları Derneği Onursal Başkanı, Türk İspanya İş Konseyi Başkanı ve Türk Fransız İş Konseyi Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor. —Zeynel Bey altı yüz yıl evvel aileniz Arabistan'dan Mardin'e göç ediyor ve burada yerleşiyor. Şecerenize baktığımızda Peygamber sülalesinden geldiğinizi görüyoruz. Bize kısaca bu geçmişinizi anlatabilir misiniz?

ZAE: Ailem gerçekten o dönemde İslam'ı yaymak için birçok yere dağıtılıyor. Mesela bizimle aynı soydan olanların bir kısmı Pakistan'a, bir kısmı Afganistan'a, bir kısmı Azerbaycan'a ve Kırım'a gönderiyorlar. Benim en büyük dedelerimden bir tanesini de Mardin'e gönderiyorlar. Mardin'e o zaman Savur, Mardin'in Maruni bölgesi ve diğer bölgelerin hepsi Hristiyan. Oralarda Müslümanlığı yaymak için ve o bölgedeki Müslümanları daha iyi bir noktaya taşıyabilmek için gelen Ailem, ilim, irfan ve İslamiyeti yaymak adına çalışmalar yapmıştır.

--Zaten soyadı kanunu çıktığı zamanda erdemli bir aile olduğunuzdan ötürü Erdem soyadını alıyorsunuz.

ZAE: Evet evet öyle bir söylenti var.

--Sonra siz iş hayatına atılmak üzere İstanbul'a geldiğinizde, iş yaptığınız firma yanlışlıkla üç yüz balya fazla mal bırakıyor ve siz onu kendisine iade ediyorsunuz. Böylelikle dürüstlüğünüzü tescillemiş oluyorsunuz. Bundan dolayı ilk iş aldığınız kişinin güvenini kazanarak, daha büyük miktarlarda dağıtım yapma fırsatı buluyorsunuz.

ZAE: Doğru söylüyorsunuz. Ticaret yaptığımız şirketin bize dağıttığı ve her gün içersinde 100 adet çıkması gereken malların içinden 65- 40 veya 50 adet fazla mal çıktığı tespit edildi ve işçiler gelip bize "böyle bir şey var" dediler. Biz bunu tam bir ay takip ettik ve fazla gelen malı biriktirdik. Bir ay sonrada gidip işin patronuna "böyle böyle balyalarınız fazla çıkıyor" dedik ve fazla olanları iade ettik. Çok şaşırmış ve inanmamışlardı. Çalışma sistemimizi bir süre takip ettikten sonra bütün satışı ve organizasyonu bize verdiler. Biz o gün dürüstlüğün insanlara vermiş olduğu bir ödülü kazanmış olduk.

--Tahmin ediyorum rahmetli babanızın size tavsiyesi olan "sakın hile yapma ve faiz parası yeme" kulağınıza küpe olmuştur.

ZAE: MERVA Hanım şöyle oldu. Babam beni Mardin'den Diyarbakır'a uçağa götürüyordu. 1964–65 yıllarının sonuydu. Banka hesabıma bir miktar para yatırmıştı ve bana banka cüzdanımı verdi. Şişli Ziraat Bankasına havale yapılmıştı. Peki, ne yapacağım ben bu parayı? Onu da bilmiyorum. Babama sordum "ne yapmamı emrediyorsunuz, yani ne yapayım ?" "Git ticaret yap" dedi. "Nasıl ticaret yapacağım dedim ?" Dedi ki; "iki ilkeyle ticaret yapacaksın. 1- Dürüstlüğünle 2- Faizle ve diğer hileli işlere karışmayarak. 1965 yılından bu yana 41 yıl geçti hamdolsun bir ecdat, bir baba, bir büyüklük tavsiyesini tuttuk ve bu noktaya da taşındık.

-- Erdem Holding inşaat, enerji, sigorta, turizm, bilişim gibi değişik sektörlerde faaliyet göstermesine rağmen ben lokomotif şirketiniz olarak Genpa' yı sormak istiyorum. Genel Pazarlama kelimelerini birleştirip iş hayatında karışıklığa sebep vermesin diye Genpa ismiyle kurduğunuz şirket bugün Türkiye'de birçok yabancı şirketin temsilciliğini yapıyor.

ZAE: Çok doğru. Gerçekten lokomotif şirket Genpa Telekomunikasyon'dur. Fakat şimdi tüm diğer şirketleri Erdem Holding şemsiyesi altında topladık. Genpa bugün Türkiye'de sokaktan geçen her şahıs tarafından bilinen GSM sektörünün tartışmasız en güçlü firmasıdır. Ayrıca ticaret ve pazarlamamızı Orta Doğu'ya Genpa üzerinden yapmaya devam ediyoruz. Yine Genpa petrolden, demir çeliğe, enerjiden, gıdaya kadar olan çok çeşitli işlerin, yani asıl yatırımların patronudur.

MERVA: Zeynel Bey işadamlığı kimliğinizin yanı sıra bir dönem politikada da aktif olarak rol aldınız, Önce Turgut Sunalp zamanında Milliyetçi Demokrasi Partisi'nde çalıştınız. İstanbul İl Başkanlığı yaptınız.

ZAE: Ve kurucu üyelik yaptım.

MERVA: Daha sonra Turgut Özal'la yakınlığınızdan dolayı o sizi Anavatan Partisi'ne çağırdı. Zaten sizin babanızın şirketinde Turgut Bey'in babasının Mardin'deyken memurluk yapması gibi bir eskiye dönük tanışıklığınız var sanırım.

ZAE: Doğru

MERVA: Turgut Bey'le, Korkut Bey'in sizin halanızın çocuklarıyla arkadaş olup okula gitmesinden dolayı tanışmanız çok eskiye dayanıyor.

ZAE: Evet bu gerçek. Zaten Turgut Bey partiyi ilk kurduğu zaman Sadıklar Apartmanına beni ve Hüsnü Çınar'ı çağırmıştı. Fakat biz üç-dört gün evvel Turgut Sunalp Paşa'ya partiyi kuruluşunda yardımcı olacağımız ve partisine katılacağımız hususunda söz vermiştik. Hüsnü Çınar da dönmedi, ben de dönmedim. Dürüstlük prensiplerimize bağlı kalmak adına yapamadık. Ancak Milliyetçi Demokrasi Partisi sadece 71 milletvekilliği alarak gerileyince, Turgut Sunalp'ın tavsiyesiyle Turgut Özal'ın tarafına geçtik. Ülkenin menfaati için Sayın Özal'ı desteklemenin uygun olacağını söyledi.

Daha sonra MDP yavaş yavaş dağıldı. Bir kısmı DYP'ye bir kısmı Anavatan Partisine geçtiç. MDP İl Başkanı olduğum dönemde Turgut Sunalp'in tavsiyesi üzerine Turgut Özal'a ailece de daha yakın olduğum için ANAP'a geçtik. Sekiz sene boyunca Turgut Bey'in çok yakınında oldum ve fikirlerinden çok istifade ettiğim bir dönem yaşadım. Turgut Bey'in çalışmalarında ona bu derece yakın bulunmak benim için büyük bir hayat tecrübesi olmuştur.

MERVA: Sanırım siz halen Turgut Özal Fikirlerini Araştırma Vakfı ve Derneğinin de Başkanlığı'nı yürütüyorsunuz.

ZAE: Evet, evet

MERVA: Biz Dr.Zeynel Abidin Erdem'i aynı zamanda Türk Amerikan İşadamları Derneği TABA'nın da Başkanı olarak tanıdık. İki dönem üst üste TABA'nın Başkanlığını yaptınız, şimdi de Onursal Başkanı olarak görevinize devam ediyorsunuz.

ZAE: Evet doğrudur. Bu süreç içerisinde biz 4 yıl boyunca çok büyük faaliyetler gösterdik. Zaten 24 - 25 yıldır TABA'nın çatısı altında arkadaşlarımla çalışıyoruz. Fakat biz büyük bir yol kat ettik ve bu güne kadar hiç kimsenin beceremediğini yaptık.

MERVA: Evet ilk defa Türkiye'yi bir Amerikan Başkanı ziyaret etti ve bu da sizin başkanlığınızda Taba'nın daveti üzerine gerçekleşti. ABD 42. Başkanı Bil Clinton 2002 yılında İstanbul'a gelerek bir konferans verdi.

ZAE: Doğrudur. Türkiye'de ilk defa bir sivil toplum kuruluşunun daveti üzerine Amerikan Başkanı Türkiye'yi ziyaret etti. Bu organizasyon TABA 'nın sesini daha fazla duyurmuştur. Başkan Clinton o dönemde gerek Ermeni Meselesinde, gerekse Kıbrıs probleminde Türkiye'yi sonuna kadar müdafaa etmiştir. Ülke olarak yapmamız gerekenleri Çırağan Sarayı'ndaki konferansı sırasında bize çok net bir mesaj olarak vermiştir. Başbakan Sayın Ecevit, o günkü diğer koalisyon ortakları ve hükümet üyeleri de bu mesajı duymuşlardır. O akşam ki yemekte Dışişleri bakanımız ve Başbakan yardımcımız bulunuyorlardı. Daha sonra Başkan Clinton ile bir kısa görüşme yaptılar. O görüşmeler de ciddi mesajlar içeriyordu.

MERVA: O zaman Başkan Clinton'un bir buçuk saatlik konuşmasını ben de dinleme fırsatı bulmuştum. Hemen bu konferansın akabinde de dünya basını Türkiye'yle ilgili inanılmaz pozitif haberlere yer verdi.

ZAE: Evet haklısınız.

MERVA: Müthiş bir tanıtım yapmış olduk sayenizde.

ZAE: Evet, çok muhteşem bir tanıtım oldu. 21 yabancı televizyonda Başkan'ın konuşmasının tamamı yayınlandı. BBC, CNN ve EURONEWS gibi çok önemli televizyonlarda canlı yayınlandı ve sonrasında defalarca tekrar edilen haberler girdi. Başkan konuşurken arkasında büyük puntolarla "İstanbul" yazıyor, "Türkiye" yazıyor ve Clinton Türkiye'yi konuşuyor, tartışıyor. Bu sebeple olsa gerek ABD 'ye dönerken uğradığı İtalya ve Atina'da çok büyük bir protesto ile karşılaştı.

MERVA: Zeynel Bey, siz yıllarca Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısının Amerikan senatosundan geçmesini durdurmak için çaba sarf ettiniz. Hatta bu çalışmayı Türk Ermenileri Patriği Mutafyan'la birlikte de yürüttünüz. Çok yakın geçmişte bir üniversitede yapılmaya çalışılan konferansa Adalet bakanıyla beraber karşı çıktınız ve çok ciddi bir tepki verdiniz.

ZAE: Evet bu konuda biz haklıydık, çünkü tek taraflı bir konferanstı. Ermeni soykırımının hayal ürünü olan varlığını kanıtlamak isteyenler, Türkiye'deki bir üniversitede bir konferans yapıldığını referans göstermek istiyorlardı. Taraf olan insanlar bir plan yapmak istediler. Tekrar ediyorum, Ermenilerin haklılığını ifade etmek üzere bu toplantıyı düzenlediler, bizim fikrimizi söyleyecek hiç kimseyi konuşmacı olarak davet etmediler. Oysaki Türkiye böyle bir soykırıma girmemiştir ve böyle bir soykırım olmamıştır. Ben Güneydoğulu bir kişi olarak, bu soykırımın olmadığını, birçok televizyonda sayısal rakamlarla nüfusu anlatarak izah ettim. Orada 1,5 milyon gibi bir nüfusları yoktu zaten. Bu sayıları Müslümanlarla birlikte saydığınız zaman 1,5 milyon tutardı. % 10'u ermeni olan bir nüfus 1,5 milyon kaybettiyse orada sadece Ermeniler'in 1,5 milyon olması gerekiyor. Böyle bir safsatayı birçok insan gülerek karşılıyor. Ama Ermeni soykırımının varlığını iddia edenler, bu düdüğü çalmaya hazırlanmış, kendi aralarında da anlaşmış insanlar. Türkiye'nin aleyhinde böyle bir rüzgâr estirmeye çalışıyorlar. Oysaki benim tavsiyem şuydu : "Karşılıklı olarak size de aynı şekilde, fikren cevap verebilecek konuşmacıları davet edin." Hayır! Tek taraflı, tek sahada, tek kale oynayan bir gruptular. Bu yüzden toplumun her kesiminden tepki aldılar. Zaten Adalet Bakanımızın da tepkisi ve eleştirileri aynı yöndeydi.

MERVA: Siz aynı zamanda Sudan İstanbul Fahri Başkonsolosluğu görevini de yürütüyorsunuz. Değil mi ?

ZAE: Evet. Sudan bizim için her zaman önemliydi. Birçok kişi bana Sudan'ı soruyor. Sudan Afrika'nın merkez noktasıdır. Hartum Türkiye için önemliydi. Bunun kimse farkına varmadı. Amerikalılar orasını bombalarken, ben Türk - Amerikan İşadamları Derneği Başkanı olmama rağmen Sudan'a gittim. Hartum'da Sudanlıları destekledim. Neden? Çünkü yanlış bir saldırı vardı. Amerikalılar da sonra durumu kavradılar ve ateşe son verdiler. Dolayısıyla Türkiye'nin Hartum'da, Sudan'da firmaları, bürokratları, ticaret odaları ile bilfiil bulunması gerekiyor. Türkiye'nin Sudan'da varlığını hissettirmesi halinde, 9 tane bölgesel devletle direkt iletişimde olacaktır. Ulaşımın kesiştiği nokta Sudan olduğuna göre merkez doğal olarak burasıdır. Nitekim göreve başladığım günden bu yana, ikili görüşmelerin başlamasını takiben, 2000'in üzerinde iş adamımız Sudan'da inanılmaz yatırımlar yaptılar. Benim Sudan'a böyle pozitif yaklaşımım ve Sudan Devlet Başkanı El-beşir 'in Türkiye'ye olan bakış açısı bir sinerji oluşturmuştur. Bizim Türk işadamlarımızın oraya daha kolay yerleştiler. Hiç kimsenin çalışmaya cesaret edemediği Sudan gibi bir ülkenin Fahri Başkonsolosluğu'nu cesur bir adamın yapması, bir anlamda kahramanlık göstermesi gerekiyordu. Nitekim o tarihte Sudan yaşanan terör olayları sebebiyle uluslar arası camiada kara listedeydi. Yani o tarihte Sudan sakıncalı ve anarşinin yaşandığı bir ülke niteliğindeydi. Oysaki bunların gerçekle bir ilgisi olmadığı anlaşıldı. Bu provokatif faaliyetlerin hepsi, sadece Sudan'ı kalkındıracak ve yardımcı olacak kişileri oradan uzaklaştırmak için çaba gösteren Mısır'lılar ve diğer Arap ülkelerinin emeğiydi. Ama şu anda Sudan'ın ticaretine Türkler hakim. Ekonominin %30–35 cirosu Türklerin elinde. Bunca yıldır her türlü fedakârlıkla sürdürülen çalışmalarımız sonuç verdi. Çok şükür. Müslüman kardeşlerimiz artık sebepsizce ezilip gitmiyorlar.

MERVA: Ben sizi hep yakından takip ediyorum. Sudan bir başlangıç olmuş, ama gelecekte de diğer devletler tarafından sizden beklenen görevler var sanıyorum.

ZAE: Evet. Şu anda tekrar Başkonsolosluk teklifi aldığım bir Avrupa ülkesi var. Bu konuda çalışmalarım başladı. Görevlerimi nasıl koordine edeceğim konusunda bir düzenleme yapmaya çalışıyoruz. İnşallah o konuda da verimli çalışmalarımız olacak.

MERVA: Zeynel Bey siz Sudan devlet onur nişanına sahipsiniz. Aynı zamanda İspanya Kralı Juan Carlos tarafından da İspanya'nın devlet onur nişanına layık görüldünüz. İki ayrı ülkeden böyle üst düzey nişan taşıyan bir Türk iş adamısınız. Neler hissediyorsunuz?

ZAE: Evet, bir Türk olarak gurur duyuyorum. Geçmişte harcadığım emeğin takdir edilmesinden dolayı çok mutluyum. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bizim gibi iş adamlarına böyle imkânlar vermesinden dolayı müteşekkiriz. Türkiye her kıtada hoşgörüyle karşılanan ve sözüne itibar edilen bir ülke olmuştur.

MERVA: 1998 yılında Paris'teki bir açık arttırmada kültür bakanlığının ayırmış olduğu bütçe yetersiz kaldığından dolayı siz devreye girdiniz ve Sultan II. Abdülhamit'in kullandığı devlet mühürlerini büyük bir servet ödeyerek satın aldınız, Türkiye'ye getirdiniz ve Topkapı sarayına armağan ettiniz. Böyle güzel bir jest olmasına rağmen, bu dönemde bir sıkıntı yaşamadınız mı?

ZAE: Çok hassas bir soru sordunuz, teşekkür ederim. O güne kadar Osmanlıyla Cumhuriyetçileri bir araya getirmek veya yüksek sesle bu meseleyi konuşma cesareti gösteren bir iş adamı olmadı. Nitekim geriye dönüp baktığınız zaman Osmanlı o tarihe kadar yok sayılmış, unutturulmuş, silinmiş, üstü örtülmüş. Fakat o günün Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel ve kültür bakanı Sayın İstemihan Talay'ın bize verdiği cesaret ve arkamızda duruş şekilleri çok önemliydi. Yaptığımız bu hareket Osmanlıyı tekrar konuşulabilir hale getirdi. Sayın Demirel aynı anda bize telgraf çekti ve dedi ki "yaptığınız bu cesur hareketten dolayı sizi kutluyorum". Kültür Bakanı İstemihan Talay "bizim bütçemiz yetmedi, ama bu mirası aldığınız için sonuna kadar sizin arkanızdayız" dedi. Biz almış olduğumuz üzeri çizilmemiş iki adet devlet mührünü, Osmanlı imparatorluğunun hükmettiği dönemdeki bir nevi merkez sayılan Topkapı sarayına hediye ettik. Dolayısıyla bu jest bizim için halkımıza yapılmış bir hizmettir ve aslında çok cesur bir harekettir.

MERVA: Siz 2002 yılında Washington'da bir satılmak üzere sergilenen Ebristanbul eserlerini de alıp Türkiye'ye getirdiniz. Bir nevi İstanbul eserleri evine geri döndü diyebilir miyiz?

ZAE: Evet, çok haklısınız. Hun imparatorluğundan gelen ve Türk resim kültürü olarak kabul edilen ebru sanatı İstanbul ibaresini alarak, farklı işlemlerde uygulanarak belli bir noktaya taşındı. Hocamız Prof.Hikmet Barutçugil gerek Tokyo'da, gerek Washington'da, gerek Londra'da sergilediği Ebristanbul Sergisi'nin 129 parçasını Washington'da sergileyip satmak üzere gelmiş bulunuyordu. O zamanki İstanbul belediye başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın da sponsorluğuyla Washington'da bu sergiyi ziyarete gittik, Açılışa katıldık. Baktım ki bu güzel eserler Hunlar'dan gelen bir sanat ve kültürün şu anda Türkiye'de de unutulmaya yüz tutmuş halidir. Eğer ayrı ayrı satılırsa Amerika'da parçalanıp gidecek. En doğru hareket nedir? Onları ayırmadan geri getirip üniversiteye hediye edip Türkiye'nin gelecek nesillerine emanet etmektir. Veya Hikmet Barutçugil'in tavsiye ettiği şekilde Topkapı sarayı veya önemli bir müzeye aktarmaktır. Eserlerinin kardeşler gibi ayrılmadan bir bütün olarak kalması Ebruzen Hikmet Barutçugil'i sonsuz memnun etti. Aldık, topladık, getirdik. Zaman zaman sergiliyoruz, üniversitelere taşıyoruz. Satın Barutçugil'in de girişimiyle Türk ve islam eserleri müzesinde 1 ay boyunca sergiledik. 22.000 sergiyi gezdi. Şimdi de devletin göstereceği herhangi bir yerde ebedi kalmak üzere hatıra olarak bırakmak istiyoruz.

MERVA: Erdem Holding'in aynı zamanda Erdem Eğitim, Kültür ve Sanata Destek Vakfı var. Bu Vakıf çatısı altında siz birçok sosyal sorumluluk projesine de imza atıyorsunuz.

ZAE: Evet. Biz bu hizmetleri bir reklâm unsuru olarak görmüyoruz. Biz, Güneydoğu Anadolu'da hiç kimsenin çok böyle ulaşamadığı yerlerde öğrenci okutuyoruz. Yurtlar açıyoruz, bu yurtları devlete veya idamesini sağlayacak kuruluşlara veriyoruz. Buradaki öğrencilere sürekli burs veriyoruz. Bu örnek bizim sosyal faaliyetlerimizden bir tanesi. Birçok hizmetlerimiz olmakla beraber reklâm için yapılıyor denmesin diye hiç bir tanesini söylemiyorum. Ama eğitim ve sosyal sorumluluk projeleri bağlamında hizmetlerimiz mevcuttur ve devam edeceğiz.

MERVA: Zeynel Bey, siz Türkiye'yi dört kıtada çok başarılı bir şekilde temsil ediyorsunuz. Siz acaba Avrupa Birliğine giriş sürecimizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

ZAE: Çok isabetli, dinamik, akıllı ve hızlı bir giriş oldu. Ancak bazı çekincelerimiz vardır. Bu çekinceler Kıbrıs'tır. Bu çekinceler Ege Denizi'ndeki kıta sahalarıdır, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki sınırlarımızı aşan nehirlerimizin başka ellere teslim edilmesidir. Bu çekincelerden bir tanesi de Alevi, Kürt, Türk gibi ayrımlarla, Azınlık adı altında insanları parçalama Avrupa Birliğinin Türkiye'yi ufak ufak bölme, un gibi eleyip, belirli bölümlere ayırıp, sonra kendi istediği şekle getirme ve arta kalanı zapt edebilecek zayıflığa getirmektir. Onların açıkça sergiledikleri bu amaçlarına ulaşmalarını engelleyici bir tavır alması gerektiğini düşünüyorum. Bu çekincelerimizin dışında Avrupa Birliğine girmek Türkiye için bir idealdir. Avrupa Birliği yolunda 40 sene süren bir süreç geçirdik. Hükümetimiz son 2 yıldır ciddi bir aşama sağladı. Ama tekrar ediyorum muhalefetin söylemlerini göz ardı etmeden dinlemek de şarttır. Türkiye'nin korkusu olan Milli duygularımızı incitecek konuların üzerinde ısrar edilmemesi gerekir. Avrupa Birliği bir idealdir. Hassasiyetlerimiz çiğnendiği takdirde ise değildir. Aksi söz konusu ise amaç üyelik değildir. Tek amaç Türkiye'yi parçalamak, bölmek ve yutmaktır.

MERVA: Aynı yumurta ikizi erkek kardeşiniz Mehmet Nezih Bey ile bir ömür boyu hayatınızı paylaştınız. Ben gerçi çok net ayırt edebiliyorum ikinizi ama...

ZAE: Ama siz karıştırmıyorsunuz.

MERVA: Ben karıştırmıyorum... Onu da unutmadan söylemek isterim. Ama tahmin ediyorum, yaşadığınız çok hoş tesadüfler ve anılar olmuştur.

ZAE: Tabi tek yumurta ikiziyiz hislerimiz aynıdır. Hastalıklarımız aynıdır. Dişlerimiz aynı yerden çürür. Aynı gün başımız ağrır. Ancak altmışlara gelen yaşlardan dolayı çok meselelerde ayrı yaşadığımızdan, birimiz inşaat ve şantiyelerde, diğerimiz ofis binalarında olduğumuz için, hafta da iki kez görüştüğümüz için bir takım kopukluklar oluyor. Biz nasıl annemizin karnını paylaştıksak hayatı ve şirketlerimizi de paylaşıyoruz. İşlerimizi de paylaşıyoruz. Dolayısıyla ikiz olmak çok güzel bir şeydir Merva Hanım.

Bir tek güç birden ikiye çıkıyor ve aynı anda aynı düşünceyi ikiniz paylaşıp iki zeka yürütüyorsunuz. Tabii bu çok faydalı oluyor. Eskiden Annem ve Babam dahi bizleri karıştırırdı. O kadar birbirimize benziyorduk. Ama şimdilerde sizler gibi yakın dostlarımız karıştırmıyor.

MERVA: Zeynel Bey çok başarılı bir iş hayatı, politik ve sosyal hayatta faaliyetler, devlet erkânı ile çok yakın ilişkiler, büyük bir holdingin sorumluluğu ve aynı zamanda spor ile çok iç içe bir yaşamınız var. Bildiğim kadarıyla "Marks ve Lenin'in dramı" olmak üzere hem kitap yazarlığınız hem de gazetede köşe yazarlığınız mevcut.

Başarınızın sırrı nedir? Gençlere ne tavsiye edersiniz?


ZAE: Tembellik asla olmamalı. Gençler kendilerine gösterilen yolun doğru olduğuna inanarak prensiplerini özümsemeli ve büyüklerinin izinden gitmeli. İnsanların kötü alışkanlıklar kolay ve basittir. Hile ve yalan çok ince bir sınırdır. Bunların peşinde olunmamalıdır. Asıl kalıcı değerler, zor, becerilmesi güç, gerçekleştirmesi zaman alacak, çok yorulacak ve çok sıkıntı çekeceğini anladıkları eserlerin arkasında durmaktır. Milliyetçi olmalılar. Milliyetçi bir insanın özelliklerine baktığınız zaman şunları görürsünüz: Şirketini sever, eşini sever, kardeşlerini sever, işini sever, başarıyı sever. Milliyetçi olmaları bu sebeple çok önemli ve hayata hazırlayan bir değerdir.

MERVA: Zeynel Bey bu keyifli sohbetinize çok teşekkür ederim.

ZAE: Ben de size teşekkür ediyorum.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org