|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
SÜPERMENİN REÇETESİ
13.11.2008 |
|
Okunma Sayısı : |
18118 |
|
|
Oy Sayısı : |
4 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
3,01 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
SÜPERMENİN REÇETESİ Muhtar Kent . .
Fortune Türkiye dergisinden Pınar Çelik Hanım'ın yaptığı söyleşiyi paylaşıyorum... . .
SÜPERMENİN REÇETESİ
NewYork'ta bir Cumartesi günü sabahın ilk ışıklarıyla ABD'nin lüks markalarının mağazalarının bulunduğu Fifth Avenue'da eskiden Cola-Cola Company'e ait olan film yapım şirketi Colombia Pictures'in binasının olduğu 711 numaralı kapıya geldiğimizde sarı metal harflerle bizi karşılayan The Cola-Cola Company yazısı hiç de yabancı gelmedi. Üstelik anadili İngilizce olan ABD'nin en büyük şirketlerinden birinin CEO'suyla Türkçe sohbet edip ABD'deki kriz üzerine konuşacaktık. Hem de kahve yerine çay, mufffin yerine fıstıklı baklava eşliğinde. Yani yabancılık çekmek için hiçbir neden yoktu.
Kent tam da kriz patlak verdiğinde görüşme talebimize olumlu yanıt vermişti. Belki de hem krize hem de Cola-Cola'ya dair söyeleyecekleri vardı. Biz de heyecanla sormaya başladık.
Global arenada yaşanan ekonomik kriz henüz sokağa inmemişti. Bu yüzden de reel sektördeki yöneticiler korkuyla krizin kendilerini ne kadar etkileyeceğini tahmin etmeye çalışırken Cola-Cola'nın CEO'su Muhtar Kent, kriz tam anlamıyla ortaya çıkmadam önce aldıkları tasarruf kararıyla bu krizi en az yarayla atlattıklarını ve üçüncü çeyrekte de kar açıkladıklarını söyleyerek konuşmasına başladı. 26 Eylül'de sonra eren ve 16 Ekim'de borsaya açıklanan üçüncü çeyrek sonuçlarına göre şirket geçen yılın aynı dönemine göre karını yüzde 14,5 oranında artırarak 1.89 milyar dolar kar etmişti.
Şirketin gelirleri ise üçüncü çeyrek itibariyle yüzde 9 artarak 8,39 milyar dolar olmuştu. Kuzey Amerika'daki satışlarında yüzde 2 oranında düşüş yaşayan firmanın en çok büyüdüğü yerler, gelişmekte olan ülkeler kategorisinde değerlendirilen Çin, Türkiye, Hindistan, Güneydoğu Avrasya, Kuzey ve Batı Afrika ile Ortadoğu ülkeleri oldu. Avantajlı bir sektörde faaliyet gösterdiklerini , günde 1,5 milyar kere tüketiciyle buluştuklarını kaydeden Kent, "Kriz henüz sokağa yansımış değil ama yansıyacak. Biz daha krizden etkilenmedik. Bu senenin ilk yarısında gayet iyi sonuçlar açıkladık. Biz insanlara bir-iki dakikalık keyif, zevk satıyoruz.Ve bunu her gün 1,5 milyar kere yapıyoruz. Onun için buradaki politikamız önümüzdeki dönemde ortaklarımızla birlikte daha verimli çalışmak" diyor.
Kent, haklıydı. Krize rağmen aynı gün sabah 09:00 sularında bomboş olan alışveriş caddeleri 12:00 itibariyle hınç hınç dolmuştu, mağazalar da öyle. Sadece kalabalık olup olmadığını bakmak için girdiğimizde H&M'de kasa kuyrukları şaşırtıcıydı. Cola Cola içinde henüz krizden bahsetmek söz konusu değildi.
Kent'e göre. Dünyanın 200'den fazla ülkesinde üretim yapan Cola-Cola'nın krizi bekleyerek hareket etmesinin mümkün olmadığını dile getiren Kent, "Kriz olacak diye hareket ederseniz fırsatları yakalayamazsınız. Bu kriz patlamadan evvel borsalara bir verim programı açıkladık ve bu verimlilik programından 400-500 milyon dolar tasarruf yapmayı planladık. Bu paranında belirli bir miktarını tekrar reklam ve pazarlamaya ayıracağız" diyor. Firmanın bu sıkışık piyasada raftan ürün çekmek gibi bir niyeti yok.
Kriz ortamında maliyet kısıntısına gitmek yerine ürünleri daha küçük paketlere koyarak fiyatları da dolardan cent'e indireceklerini vurgulayan Kent, "Fiaytlandırma politikamızı ambalaj bazında düzenleyerek, yeni ambalaj ve ürünlerle, inovasyon portföyümüzde fonksiyonalitesi olan bazı yeni ürünlerimizi daha çabuk piyasaya sunarak büyüyeceğiz" diye konuşuyor.
Kent'in üzerinde durduğu konulardan biriside reklam ve pazarlama. Reklam ve pazarlama bütçesinden kesinlikle kesinti yapmayacaklarının altını çizen Kent, tüketicilerle ilişkiyi sağlıklı ve yüksek düzeyde tutmak için yeni müşteriler ve pazarlama noktaları bulmak için bu kategorideki harcamaları kesmenin mümkün olmayacağını söylüyor.
Şu anda işçi çıkarmayı düşünmediklerini ve uzun vadeli bir büyüne planı ile hareket ettiklerini belirten Kent, global olarak yüzde 3-4 arası hacim büyümesi, yüzde 6-8 arasında da gelir büyümesi ile hisse başına yüksek ama tek haneli elir atrışını içeren bir program oluşturduklarını ifade ediyor..
"Eğer global olarak büyüyen bir şirketseniz işçi çıkarmanız söz konusu değil, aksine fabrika sayınızı artırıyorsunuz. Yoksa o büyümeyi nasıl elde edeceksiniz? Her yıl üretimimizi artırmamız gerekiyor ki ortaklarımızla birlikte o rakamları yakalayabilelim. Hem üretime hemde satış noktasındaki pazarlama faaliyetlerine muazzam bir yatırım yapmanız lazım. Ancak bu şekilde yakalayabilirsiniz büyümeyi ve bunun için de işçi çıkarmak değil işçi almanız lazım" derken birçok şirketin verimi yakalamak için operasyonlarını küçültüp eleman çıkardıklarını ve kalan elemandan daha fazla verim almak üzerine kurulu sistemleri tercih ettiklerini hatırlatıyoruz Kent'e. "Biz verimden şunu anlıyoruz. Daha azla daha fazla yapmak. Ama bu salt operasyon kapatmak, insan çıkartmak demek değildir. Bu, aynı zamanda insanları daha değişik iş ve yerlerde kullanmak ve kaynaklarımızı da daha değişik şekilde harcamak demek" diye yanıt veriyor.
Her fırsatta büyüme planının arkasında olduğunu söyleyen Kent'e göre dünya piyasalarının çok zor bir dönem bekliyor ve bu dönem 2009 ile sınırlı kalmayacak. Ancak Kent, kendi şirketine kriz döneminde çok güveniyor.
"Cola-Cola'nın 1 milyar doların üzerinde ciro yapan 12 markası var. Markalarımızın tüketicilerle olan ilişkisinin iyi olmasından dolayı hem gazlı hem gazsız içieceklerde büyümenin devam edeceğini düşünüyoruz" diyor. Aslınsa kriz dönemlerinde nerdeyse klişe haline gelen "krizi avantaja çevirme" Kent'in de göz ardı etmediği bir yaklaşım. Tüm şirketlerin olduğu gibi Cola-Cola'nın da kısa vadedeki stratejisinin, girdikleri tünelden kuvvetli bir şekilde çıkmak olduğunu belirten Kent, "Nedir daha kuvvetlinin tarifi: Pazar payımızı artırmak ve daha verimli bir şirket olmak. Biz ortaklarımızla birlikte yılda 18-20 milyar dolar arası nakit yaratan bir sistemiz. Bugün bu sistemde nakit eşittir kral, imparator. Eskiden sermaye çok bol olan bir şeydi dışarda. Ama birden sermaye oratadan yok oldu. En büyük şirketler dahi nakit sıkıntısı çekiyor. Onun için amacımız bu nakdimizi çok akıllı harcamak. Ve kriz bittiği zaman çok büyük bir avantaj yakalamak" diye konuşuyor.
Kendinden gayet emin bir şekilde arkasına yaslanırken Kent, Cola Cola'nın eski hissedarlarından Warren Buffet'ın "When others are greedy I'm afraid, when others are afraid I'm greedy" (Başkaları iştahlı olduğunda ben korkarım, başkaları kortuğunda benim iştahım artar) sözlerini hatırlatıyor. Hemen aklımıza Cola-Cola'nın iki ay önce Çin'de yaptığı ve şu anda rekabet kurulundan onay beklenen satın alma geliyor. Çin'in en büyük meyve suyu şirketlerinden Huiyuan'ı 2,4 milyar dolara satın alan Cola-Cola'nın CEO'suna oradaki durumu soruyoruz.
"Çin'de Cola-Cola, Sprite ve Fantaya'yı pazarlıyoruz. Minute Maid markalı çok başarılı bir de meyve suyumuz var. Ama Çin'in belli yerlerinde henüz penetrasyon yapamamıştık. Huiyuan firması bizim fabrika kurmadığımız bölgelerde başarılı. Onun için bizim işimize çok büyük katkıda bulunacak" diyor. Çin'in güney ksıımlarında Huiyuan'ın 31 fabrikası olduğunu, Cola-Cola'nın önceki faaliyetleriyle birleştiğinde çok iyi bir üretim modelinin ortaya çıktığını söylüyor.
Çin'deki satın alma, aslında Cola-Cola'nın fırsatları iyi değerlendirme stratejisinin bir uzantısı. Bundan iki yıl önce de Güney Amerika'da Multon isimli meyve suyu şirketinin alınmasıyla ilgili olarak Kent "Bölgenin en büyük meyve suyu şirketi" diyor ve devam ediyor. "Geçen yıl da ABD'de tarihimizin en büyük alımını yaptık. 4 milyar dolara enerji içeceği olan Glaceau'yu satın aldık. Çok başarılı br şirket. Amacımız hem organik hem de satın almalarla büyümek. Bütün dünyada fırsatlara bakıyoruz."
Kent'e inorganik büyüme planları çerçevesinde zordaki şirketleri satın almak olup olmadığını soruyoruz. "Zordaki şirketleri bünyemize katmak gibi bir planımız katiyen yok. Ama fırsatları değerlendiririz muhakka. Kriz olsa da olmasa da önemli fırsatları değerlendireceğiz. Ama kriz döneminde belki de fırsatları iyi değerlendirme şansımız olabilir. Böyle fırsatlar çıkarsa krizden dolayı daha iyi fiyatlara ssatın alma yapabilirsiniz" cevabını veriyor.
Organik büyüme çerçevesinde, Cola-Cola'nın son dönemdeki en büyük açılımlarından biri de Cola-Cola Zero lansmanı. Bu, şirketin en çok yatırım yaptığı pazarlama çalışmalarından bir tanesi. Cola-Cola Zero'nun performansını merak ediyoruz. Kent, Cola-Cola Zero'nun şirkete yüzde 50 ek satış getirdiğini söylüyor. "Bugün 100 ülkede Cola-Cola Zero var. Fevkalade başarılı oldu. Kalıcı bir marka. Cola-Cola Light/Diet Cola nasıl kalıcı bir marka olduysa ve 20 yıldan beri piyasada tüketiliyorsa Zero da aynı şekilde olacak. Zero'yu hangi ülkede lanse edersek edelim yüzde 50 satış getirdi" diyor.
Cola-Cola Zero'nun Cola-Cola Light'tan (Aynı ürün ABD, Kanada, İngiltere ve Avustralya'da Diet Cola-Cola adıyla satılıyor) Pazar payı alma riskine değinerek bunun nasıl önüne geçildiğini soruyoruz. Kent, Cola-Cola Light'ın pozisyonlama itibariyle daha çok katın tüketicilere hitap eden bir ürün olduğunu dile getirerek Zero'nun ise daha geniş bir spektrumlu hatta biraz dah erkek tüketici kesmine hitap eden bir konumlandırılması olduğunu söylüyor.
Hem organik hem de inorganik büyüme konusunda Cola-Cola son dönemde rakiplerine karşı önde gözüküyor. TSKB Yatırım uzmanı Okan Uzunoğlulları, Cola-Cola'nın hem global ölçekte hem de Türkiye piyasasında rakibi Pepsi 'ye göre daha agresif bir satış ve dağıtım politikası sürdürdüğünü, Pesi'nin Cola-Cola'nın önüne geçmek için herhangi belirgin bir adım atmadığını söylüyor.
Mali tablolara bakıldığında da Cola-Cola'nın rakibi karşısında hayli önde olduğu görülüyor. Cola-Cola'nın 2007 yılı geliri 28,9 milyar dolar ederken, Pepsi'ninki 13,6 milyar dolar. Her ikisi de ABD borsasına kote olan Pepsi ve Cola Cola'nın borsa performansı açısından belli bir paralellik gösterdiği dikkat çekiyor.
Cola-Cola'nın piyasa değeri Pepsi'nin yüzde 20-25 üzerinde seyrediyor. 21 Ekim itibariyle 108,5 milyar dolar olan Cola-Cola'nın piyasa değeri karşısında Pepsi'ninki 87,1 milyar dolar. Aynı şekilde satış hasılatı ve karlılıkta da Cola-Cola üstün. Aynı üstünlük firma değeri/Ebitda (21 Ekim itibariyle Cola-Cola'nınki 11,173, Pepsi'ninki 10,348) ve firma değeri/ciro rasyolarına bakıldığında da (Cola-Cola'nınki 3,45 Pepsi'ninki 2,19) görülüyor. Okan Uzunoğulları, ülkenin tüketim alışkanlıklarına göre ürün gamı çeşitlendirildiği takdirde iki firma arasındaki farkın azda olsa değişebileceğini söylüyor.
İçecek Sektörünün zirvesindeki şirketin COE'suyla ana dilinizle sohbet etmek , ister istemez heyecanlandırıyor insanı. Kent'in 1 Temmuz 2008 tarihinde göreve geldiği günden beri yaptıkları, Cola-Cola için çok ciddi kararlar ve adımlar ancak Kent'in şirketteki ilk günü hiç de kolay geçmemiş.
İlk gün CEO olarak çalışanlara bir konuşma yapması ve planlarından bahsetmesi gerekiyormuş ancak kendini o kadar yalnız hissetmiş ki bu açıklamayı o zaman Cola-Cola'nın hissedarlarından Warren Buffett ile birlikte yapmaya karar vermiş. Buffett'a telefon açarak onu Atlanta merkezine davet eden Kent, günün ilk ışıklarıyla beraber Buffett'ı havaalanından alıp Atlanta merkezine getirmiş. Bir süre sohbet ettikten sonra da çalışanların karşısına çıkmışlar.
Kent, o günü şöyle anlatıyor: "İlk gün Warren Buffett ile yaklaşık 3 bin kişinin önünde sohbet ettik. Çalışanlar da bu şekilde Buffett'i görmüş oldular. Dünyanın belki de en önemli iş gururlarından biri. Öğütleri herkes için çok önemli. İlk önce Warren Buffett'ı sundum, daha sonra da ona söz vermeden önümüzdeki dönemde nelere önem vereceğimden bahsettim. Arkasından da çalışanlarla interaktif bir sohbet gerçekleştirdik."
İlk günden sonrası Kent için çorap söküğü gib gelmiş. Göreve geldiği günden bugüne şirkette 19 önemli değişikliğe imza atmış Kent.
İlk olarak altı merkez tarafından yönetilen Cola-Cola'yı beş merkez tarafından yönetilir hale getirmiş. Bugün Kuzey Amerika Atlanta ABD'den Latin Amerika Meksika'dan, Pasifik ve Asya Hong Kong'dan , Afrika ve Avrasya (09 ülkenin bağlı olduğu birim) İstanbul'dan, Avrupa ise Londra'dan yönetiliyor.
Bu beş merkez Kent'e direkt olarak rapor veriyor. Eskiden CEO'nun aktif birimlerle direkt bağlantı olmadığını ama bugün hepsinin kendisine rapor ettiğini dile getiren Kent, ayrıca şirkette bir idari başkan ve bir de stratejik başkan atamış. Merkezdeki BT, İk ve İdari birimler idari başkana, idari başkan da Kent'e rapor ediyor.
Kent'in değiştirdiği sistemlerden birisi de toplantı düzeni olmuş. 2005 yılında Cola-Cola'ya geri döndüğünde yapılan toplantıların yüzde 80'i iç toplanırken bunu tersine çevirmiş Kent.
Bugün yapılan toplantıların yüzde 80'i sahada gerçekleştiriliyor. "Sahaya çok önem veririm. Şirket vaktinin yüzde 80'ini birbirleriyle konuşarak geçiriyordu. Şimdi onun 80-20 olarak tersine çevirdik. Ben asgaride ayda üç kez mutlaka sahaya çıkarım. Piyasa yalan söylemez ve her gidişimde piyasadan bir şey öğrenirim. Toplantıları hep orada yaparım. Tüketicilerle konuşurum. Ürünler hakkında ne düşündüklerini sorarım." diye anlatıyor.
Sahadan öğrenip de hayata geçirdiği bir yenilip olup olmadığını soruyoruz Kent'e: "Ben Cola-Cola'da 1978'de sekiz ay ABD'nin üç eyaletinde Massachusetts, Teksas ve California'da kamyonlar üzerinde çalıştım, kasa taşıdım müşterilere. Oradan itibaren sahanın ne kadar önemli olduğunu bilen bir insanım. Sahadan aldığımız verilerle Cola-Cola Zero'yu lanse ettik. Vitamin Water'ı üniversitelerde konuşma yaparken talebelerin elinde gördüm. Ve bu şekilde satın alma kararı verdim" yanıtını veriyor.
Takım çalışması , Kent'in önem verdiği diğer bir başlık. Açık söze, açık iletişime kapılarını açıp hiyerarşiye önem vermeden işbirliği çerçevesinde işlerini yürütmekten hoşlanıyor. "Takım yerine oturdu" diyor Kent. Takımın 10 kişilik üst kadrosunda, şu anda Kent dışında Türk olarak Avrasya Grup Başkanı Ahmet Bozer bulunuyor. Dünyada ise yönetici kadrosunda 20 Türk görev alıyor Cola-Cola'da.
Cola-Cola'nın başında bir Türk'ün bulunması ve Türk yönetici sayısının artıyor olmasının dünyada Türkiye'nin lobisinin yürütülmesine ciddi bir katkı yaptığının altını çizen Kent, "Gerek yurtdışında Türk şirketlerinde çalışan yöneticiler, gerekse yabancı şirketlerde yurtdışında çalışan Türk yöneticiler… Bence her biri Türkiye'nin birer elçisi gibi çalışıyor. Türkiye bundan çok büyük fayda görüyor. Son bir ayda Sarkozy ve eşiyle aynı masada yemek yedim, iki farklı devlet başkanıyla, en azından 25 CEO ile ve üç kez de Paulson ile görüştüm. Devamlı laf dönüp dolaşıp Türkiye'ye geliyor. Türkiye'de ne oluyor? Bu yaz Türkiye'de çok güzel vakit geçirdim' gibi cümleler geçiyor. Bu da, bir yerde Türkiye'nin gündemde kalmasına yardımcı oluyor. Türkiye'den de yöneticilerin çıkabileceğini düşünmeleri çok faydalı oluyor" şeklinde konuşuyor. Bazı zamanlarda ABD'li firmaların Türkiye ile ilgili herhangi bir sorunu olduğunda kendisini aradıklarını söyleyen Kent, "İsterim ve ümit ederim ki altı-yedi ABD şirketinin başlında daha Türk yönetici olsun. Ben bundan ümitliyim, olacağını düşünüyorum. Hele de kriz tecrübeli olmalarından dolayı çok daha değerli Türk yöneticiler" diye konuşuyor.
Cola-Cola neden sizi CEO olarak seçti sorumuza ise Kent'in verdiği cevap iddialı: "Bugüne kadar yaptığım her işi en iyi şekilde yaptım ve sonuç aldım. Kariyerimde birçok işte çalıştım be bu bana çok ciddi bir tecrübe sağladı. Global dünyada başarılı olmak için global yöneticilere ihtiyacımız var. Birden fazla kıtada başarılı olmuş, dünyanın farklı kültürlerini anlayan yöneticilere ihtiyaç var. ABD'de başladım sonra Avrupa'nın değişik yerlerinde çalıştım . Sonra Asya'da… Onların kültürlerini çok iyi anlayabildiğimi düşünüyorum. Farklı kültürlerdeki insanlarla rahat anlaşabildiğimi düşünüyorum."
Yönetici araştırması ve seçimi konusunda hizmet veren şirketlerden Alanyalı &Alanyalı'nın şirket ortağı Merih Alanyalı da global bir şirkete geçmenin global bir hedef olduğunu söylüyor. "Muhtar Kent, iyi yetişmiş, tecrübeli, neredeyse dünyadaki bütün bölgeleri bilen bir yönetici. Görev için çok uygun bir isimdi" yorumunu yapıyor.
35 yıl boyunca Cola Cola'nın her bölgesinde çalışmış Kent. En büyük yol göstericilerini ise eski CEO Neville Isdell, yine ColaCola'nın eski CEO'larından aynı zamanda "The Ten Commandments for Business Failure" kitabının da yazarı olan Donald Keough, babası Necdet Kent, eşi Defne Kent ve Anadolu Holding İcra Başkanı Tuncay Özilhan olarak sıralıyor.
Aslında CEO olmayı hiç aklına getirmemiş Kent. Söyleşi boyunca hiçbir adımını bir sonraki kariyer hedefi için atmadığını vurguluyor. "Hiç CEO olmak gibi bir amacım olmadı. Yeni meydan okumaları görmek, yeni fırsatları değerlendirmek için ilerledim. Yeni şeyleri öğrenip yeni başarılar elde etmek için… Ama bu beni bir gün CEO'luğa getirir diye düşünmedim" diyor. Firmalardan her zaman üst düzey yöneticilik teklifleri aldığını, ama hiçbir zaman Cola-Cola'dan ayrılmayı düşünmediğini belirten Kent, "Ben 30 yıldır aynı sistemin içindeyim. Ve bu sistemin dışına çıkmayı düşünmedim. Cola-Cola ile başladım Cola-Cola ile bitiriyorum" diyor.
Peki Türkiye bir başka "Kent" çıkarabilecek mi? Dünyanın önde gelen başka şirketlerinin zirvesinde bir başka Türk görebilecekmiyiz? Onun aldığı eğitim , aslında bu açıdan ilk ipucunu sunuyor. ABD'de doğan Kent, Türkiye'de Tarsus Amerikan Koleji'ni bitirdikten sonra İngiltere'de eğitimine devam etti. Buna dikkat çektiğimizde Kent, Türkiye'de muazzam eğitim kurumları olduğunu söylüyor. Ayrıca, Türkiye'deki yabancı şirketlerin Türk yöneticiler için önemli fırsatlar sunduğunu belirterek devam ediyor: "Buralarda Türkiye'de eğitim görmüş, iyi okullarda okumuş, lisan bilen insanlar oralara giriyor, yükseliyor, yurtdışına atanıyor. Eskiden bu çok zordu, şimdi çok daha rahat."
Kent hakkında en çok konuşulan iddialardan birisi, Yahudi lobisini arkasına alarak yükseldiği. Özellikle 2. Dünya Savaşın'da Türkiye'den gelen Yahudileri Hitler'in soykırımından kurtaran Necdet Kent'in Yahudiler tarafından kahraman ilan edildiği ve kendisinin de arkasında çok güçlü bir Yahudi lobisi olduğu görüşüne Kent, kesinlikle karşı çıkıyor. "Babam insanlık adına bir şey yapmış. Ben 35 yıllık iş hayatımda hiçbir zaman söylendiği gibi bir Yahudi lobisi desteğini arkamda hissetmedim" diyor.
Anadolu Grubu İcra Başkanı Tuncay Özilhan, Muhtar Kent'i 2005 yılında Cola-Cola'ya uğurlarken bugün geldiği noktaya kısa sürede ulaşacağından emin olduğunu söylüyor.
Muhtar Kent'in özelliklerini,"Çok yönlü kişiliğinin yanı sıra liderlik özellikleri taşır, kolay ilişki kurar ve ilişkilerini başarıyla yönetir" diye sıralayan Özilhan , "Muhtar Bey'i çoğu zaman 'buldozer' diye tanımlarım. Piyasayı ve müşteriyi harekete geçirir; hedeflerinden asla vazgeçmez. İnatçıdır. Çalışırken hız ve zaman sınırı koymaz" diyor.
Kent'in meşrubat sektöründe sahip olduğu 20 yıllık tecrübeyle Anadolu Holding'e katıldığını ve kısa sürede bira sektörünü de kavradığını vurgulayan Özilhan, "Onun saha odaklı, açık iletişime dayanan, yüksek performanslı çabalarıyla daha başarılı olduk. Bugün , uluslararası platformda tanınan ve dikkatle izlenen bir grup haline gelmemizde katkısı yadsınamaz" yorumunu yapıyor.
Kent'in iş dışında en sevdiği şey ailesi ve arkadaşlarıyla vakit geçirmek. Zaten bugüne kadar hayatta en çok pişman olduğu şey ailesine yeterince vakit ayıramaması olmmuş. "Geriye baktığımda vaktin çok hızlı geçtiğini görüyorum. Ailemle, çocuklarımla keşke daha fazla vakit geçirebilseydim" diyor Kent.
İki tutkusu var: deniz ve zeytin ağaçları. En sevdiği deniz ise Ege. "O kadar deniz gördüm, ege gibisi yok. Bu tempoda çalışmadığım zaman muhakkak Kuzey yarımküre kışlarından yoksun olarak yaşamak istiyorum. Ege bunun için çok uygun bir yer" diyor.
Diğer tutkusu zeytin ağaçlarından bahsederken gözleri parlıyor Kent'in. "5 bin ağacım var Ayvalık'ta. Organik zeytinyağı üretiyorum. Orada vakit geçirmeyi seviyorum. Ürettiğim zeytinyağının ara sıra bazı yerlerde satışını da yaptım ama zeytinyağı üretmek benim hobim ve hobi olarak da kalacak" diyor. Motor sporları da izlemekten çok keyif aldığı bir spor Kent'in. Kendisi yapamasa da üniversite eğitimi alan 18 yaşındaki oğlu motor sporlarıyla ilgileniyor. Kendisi ise spor olarak yüzmeyi tercih ediyor. Haftada 2-3 kez yüzmeye gidiyor.
Kent'in fobileri de var. 13 rakamının uğursuz olduğuna inanıyor. "Ayın 13'ü birde Cuma gününe denk geliyorsa uçmam, herhangi bir sözleşmeye de imza atmam" diyor. Cebinden çıkardığı eski olduğu görünüşlerinden belli olan nazar boncuklarıyla 36 rakamlı markayı gösteriyor bize. "Colombia'da poker oynarken bu rakama koyduğum taş ile çok para kazandım. O yüzden bu markayı saklıyorum, cebimden çıkarmıyorum" diyor.
. .
. .
MUHTAR KENT'İN GÖZÜNDEN GLOBAL KRİZ
KRİZİN ORTASINA BİLE GELMEDİK
Yaşanan gerçekten çok büyük be çok boyutlu bir kriz. Mortgage ile başlayan daha sonra finansal sektöre sıçrayan bir kriz bu. Şimdi herkesin beklentisi bunun tüm üretim sektörüne sıçrayacağı ve talepte önemli bir kısılma olacağı yönünde. Yine herkes (Ki bende bu görüşteyim) makro ekonomik büyümede bir daralma olacağı görüşünde. Henüz bu daralmanın sokağa yansımasını hissetmedik. Daha krizin ortasını bile geçmiş değiliz. Sadece ABD'de otomotiv , dayanıklı tüketim malları gibi sektörlerde talepte bir daralma oldu. Ama henüz prekandecilikte, üretimde , dayanıksız tüketim mallarında büyük bir talep daralması hissetmedik, dünyanın başka yerlerinde de hissetmedik bunu. Onun için krizin geçmesine epey bir süre var. 2009'u aşar bu etkilenme.
SERBEST PİYASA ÇÖKÜYOR DENEMEZ
Bu, serbest piyasa denen sistemin, paketin bir çöküşümü? Hayır. Bu krizin bu kadar hızlı ve bazı insanlara sürpriz olmasının nedeni, dünyada bilgi akışının çok hızlı olması. İnternette dolaşan en ufak bir bilgi bile muazzam boyutlara ulaşıyor. 1929 ve 50'de böyle değildi. Açık, seçik, çabuk değişmeyecek düzenlemelerle birtakım basit, iyi uygulanabilecek uygulamalar vardı. ABD'de bankacılık sektöründe düzenlemeler vardı ama uygulanmadı. Bilançoda 40 misli borçlanma oldu. Bu kabul edilebilecek bir şey değil. Bu tip düzenlemeleri yerine koyup uygulamak gerekiyor. Yatırım bankalarının daha sıkı denetlenmesi lazım. Endüstriyel şirketler bile yatırım bankalarından daha iyi denetleniyordu. 2001 senesinde Türkiye'de bankalar o kadar iyi denetlendiki bugün Türkiye'deki bankaların bilançoları ABD'deki bankkaların bilançolarından çok daha kuvvetli durumda. 2001 krizi olmasaydı belki Türkiye bugün çok daha büyük bir darbe yiyecekti. Bazı krizlerin de geleceğe faydası var.
. .
. .
DÜNYA YENİDEN ÇOK KUTUPLU HALE GELİYOR
Bu kriz dünyada ABD'deki sistemlere, denetleme mekanizmalarına, Amerikan ekonomisine bir parça güvenin azalmasına neden olacak. Fareed Zakaria'nın yeni kitabı "Post American World"de de bu konuya değiniliyordu. Dünyada dengeler değişiyor. Eskiden tek kutuplu olan dünya şimdi çok kutuplu bir dünya haline geliyor. Amerikan ekonomisi her zaman kuvvetli olacaktır ama artık dünyada Çin, Hindistan ve Rusya gibi birtakım yeni kutuplar da oluşabilir, oluşacak. Buna hazırlıklı olmalıyız.
Kriz nedeniyle bu ülkelerin büyüme oranları yüzde 8'lerden 3-4'lere inecek ama düşmeye rağmen büyüme devam edecek. Rusya bugün öyle bir altyapı yatırım programının içinde ki, bunun durdurulmasına imkan yok. Petrol dışında dünyadaki doğal kaynakların yüzde 70'i Rusya'da. Orada da birtakım krizler yaşanacak, bankalar kapanacak ama BRIC ülkeleri dediğimiz Brezilya,Rusya,Hindistan ve Çin'in dünyanın büyümesine katkısı yüzde 60-70'ler seviyesinde oldu. Bu ülkelerin büyümeye etkileri aynı seviyede olacak, hatta bu oran daha da artabilir. Çünkü dünyanın geri kalan kısmı çok daha yavaşlayacak. Batı Avrupa ve ABD'de büyüme diye bir beklentimiz yok, en azından önümüzdeki iyi yıl.
FİNANSLA REEL SEKTÖR AYRIŞAMAZ
ABD'de şüphesiz inşaat sektörü feci şekilde etkilenecek. Kriz mortgage'den başladığı için inşaat sektörü hemen hemen durdu. Finansal sektörde önemli ölçüde daralma ve işten çıkarma olacak. Çünkü orada bir verim sağlanması , bilançoların yeniden yerine oturması gerekiyor. Ondan sonra dayanıklı tüketim malları, özellikle otomotiv şu anda önemli bir durgunluk yaşıyor. Önümüzdeki ABD ekonomisi için iki tane çok büyük gösterge olacak tarih var. Şükran Günü, arkasından yılbaşı ve noel. Bu önemli göstergelerden perakende sektörünün nasıl etkilenip etkilenmediğini göreceğiz. Dünyada da buna benzer olacağını düşünüyorum. Bugün inşaat piyasasında daha doğrusu gayrimenkul fiyatlarında dünyanın her yerinde bir balon var. İnsanlar iyi bir yatırım diye ikinci evlerini aldılar ve o evin fiyatı arttıkça iyi hissettiler kendilerini. Çünkü şahsi bilançoları iyi hale geldi. Fiyatlar birdenbire çökünce borçlarını ödeyemez oldular.
ABD'de ekim ayının başından beri çektiğimiz en büyük sıkıntı kredi piyasalarının donması. Kredi piyasası çöktü, bankalar birbirlerine kredi vermiyor. Bankalar reel sektöre kredi veremiyor. Küçük ve orta ölçekli şirketler muazzam sıkıntıda. Onun için mali piyasalarla reel sektörün ayrılması diye bir şeyin söz konusu olabileceğimi düşünemiyorum. Finas sektörü iyi çalışmadığı takdirde reel sektör çalışamaz. Reel sektörün krizlerde en kolay çıkış yolu finans sektörünün daha sıkı ve verimli denetlenmesinden geçiyor. Kısaca reel sektör ile finansın birbirinden ayrılması kesinlikle mümkün değil.
PİYASALAR BİR - İKİ AYA AÇILIR
Önümüzdeki bir-iki ay içerisinde piyasalar açılacak. Kurtarma paketlerine rağmen piyasalarda düşüşün sürmesi "Paketi çıkardınız hemen uygulayın" sinyali . Finansal piyasalar bütün dünyada böyle çalışır. Bugünden itibaren altı ay ilerisindeki olayları fiyatlandırıyor piyasa. Daha krizin içindeyken piyasa yükselmeye başlar. Çünkü borsa 6-7 ay sonra olacakları fiyatlandırmaya başlar. Fiyatlar düşüyorken borsadan çıkmayın derler çünkü girdiğinizde çok geç olur.
Piyasalar krizin reel sektöre yansıyacağını fiyatlamaya başladı, bu nedenle kurtarma paketlerine rağmen düşüş sürüyor. Reel sektör firmalarında daha fazla düşüş yaşanıyor. Banka hisseleri yukarıya çıktı ama P&G, Cola-Cola, Mc Donalds, IBM gibi firmalar düşüş yaşadı. Neden? Çünkü hisse alan ve satanlar diyor ki altı ay sonra bu ürünlere talep düşecek.Çünkü ekonomi daralacak, bu ekonomik kriz oraya yansıyacak. Doğru ama belli bir yere oturduktan sonra yani belki altı ay sonra bu iş düzelecek diyecekler ve onu fiyatlandıracaklar.
DEVLETİN ROLÜ GEÇİCİ
Bu kriz dünyada bazı küresel değişiklikleri de beraberinde getirebilir. Örneğin dünyada son 20-25 yıldır muazzam bir şekilde gelir atışı oldu. Muazzam bir zenginlik ve harcama çıktı ortaya. Bu harcama aynı zamanda doğal kaynaklar üzerinde de kalıcı etkiler yaratmaya başladı. Onun için dünya bu krizle birlikte yeni bir dengeye oturacak diye düşünüyorum. Daha verimli ve ufak araçlar, daha az klima, daha verimli ısınma biçimleri , doğaya dost yaşama ve harcama tarzı… Aslında bu kriz dünya için pozitif bir şey diye düşünüyorum. Kalıcı ekonominin kalıcı toplumlarla bir arada olabileceğini düşünüyorum. Ama bunun olabilmesi için doğaya daha dikkatli davranmamız gerekiyor.
Kriz nedeniyle istemeden de olsa devletin rolü güçlendi. FED'in bugün Amerikan Gayri Safi Milli Hasılanın (GSMH) üzerindeki etkisi yaklaşık yüzde 20 deniyor. Düşünülemezdi böyle bir şey. Bunlar bence kalıcı değil, geçici çözümler. Şu kredi piyasaları ve likidite açılsn, firmaların üzerindeki borçlar hallolsun, insanlar işlerinden olmasın, ondan sonra serbest piyasa modeli yeniden çalışmaya başlayacak.
TÜRKİYE ÖNLEM ALMAZSA DAHA FAZLA SIKINTI ÇEKER
Türkiye'nin kemerlerini sıkması ve cari açığını azaltması lazım. Türkiye'nin hem ihracatı hem de ithalatı düşücek, bu çok net. Toplam ticaret hacmi düşecek. Batı Avrupa, krizden dolayı hasta ve yatakta. Bu bakımdan Türkiye'de kemerleri sıkacak mali politikaların izlenmesi lazım ki açık biraz daha büyümesin. Bu büyük bir fırsat Türkiye'de. Ticaret açığını kapatıp dengeyi kurmamız lazım.
Bunun yanında Türkiye'nin turizm potansiyelini kaybetmemesi lazım. Çünkü bilhassa Rusya'dan büyük ölçüde turist geliyordu. Bunları çekmeye devam edecek fiyatlandırma politiklarına gitmemiz gerekiyor. Alışkanlıkları kaybetmeyelim bu iki yıl içinde işler toparlandığı vakit yine aynı turizm potansiyeline ulaşalım. Bu son dönemde Türkiye'de çok iyi bir ekonomik refah sağlandı.
Gayet iyi bir ekonomik politika izlendi. Düzenli, sürekli ve önemli ölçüde Türkiye'nin kişi başına gelir düzeyinde artış oldu. Şimdi bir parça kemer sıkma politikasına gidilmesi ve liderlerin bunu halka anlatabilmesi lazım. Bunu yapmazsak çok daha fazla sıkıntı çekeceğiz. Bireylerin de şirketlerin de devletin de masraflarını azaltması lazım. Harcamalarını daha verimli, daha dengeli bir hale getirmeleri lazım. Hiçbir şey olmamış gibi davranırsak bundan herkes zarar görür.
"ARABA GÖNDER PARAYI SENİN BANKANA YATIRAYIM"
Bu krizin çıkmasının nedenlerinin başında güven geliyor. Öyle şeyler duyuyorum ki gerek ABD gerekse Avrupa'daki bankacılardan…Gece yarısı bankalara telefonların geldiği, insanların bankalara "Aman şu bankadan bütün paramı çektim, senin bankana yatırmam gerekiyor. Bana araba gönder paralar evde, senin bankana yatıracağım paraları" diye telefonlar ettiğini duyuyorum. Böyle bir ortamın içindeyiz. Türkiye'deki liderler bir ölçüde güven sağlamaları gerektiğini düşünüyorlar belki de.
Dedikodular çıkmadan o dedikoduları öldürmek, bertaraf etmek açısından bu sözler (Hükümet yetkililerinin "Türkiye krizden etkilenmiyor"sözleri) söylenmiş olabilir. Ama bunları söylerken arka pplanda da bu söylediklerimi yapmaları lazım.
. .
Muhtar Kent
. . Muhtar Kent Gözüyle Kimdir Başarıları Linkler Kendi Sesiyle Fotograf Albüm Kitap Tavsiyeleri TV Tüm Yazıları Muhtar Kent Odası Lider Arama
. .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|