Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

NİHAT BÖYTÜZÜN Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

NİHAT BÖYTÜZÜN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
04.10.2007
Okunma Sayısı : 10582
Oy Sayısı : 7
Değerlendirme : 4,57
Popülarite : 3,86
Verdiğiniz Puan :
 

 

NİHAT BÖYTÜZÜN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
.
.
 Duayen bankacı Bülent Şenver kardeşim benimle bir sohbet programı yaptı. Gençlerle tecrübelerimi paylaşmaya çalıştım. Sizlerle paylaşmak istedim.


.

  izlemek isterseniz lütfen tıklayın.    
.
 


BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Nihat Böytüzün. Nihat Bey hoşgeldiniz.

NB: Merhaba.

BŞ: Nihat Bey sizin bu hoş yüzünüzü,  gülüşünüzü gözlerinizdeki canlılığı gören herkes canlanıyor.

NB: Çok teşekkür ederim. Çok naziksiniz. Hanımlarda keşke böyle düşünse.

BŞ: Siz hakikaten o kadar çok geçmişinizde tecrübeleriniz var, yaptığınız işler var, uğraşlarınız çok geniş ve o kadar çok değişik sahalara el atmışınız ki. Ve o kadar çok Türkiye'de ilki gerçekleştirmişsiniz ki . Tabii bütün program boyunca bu ilkler konuşulur ama siz böyle önemli ilklerinizden birkaç tane ilk yaptığınız şeyi bizimle paylaşır mısınız?

NB: Memnuniyetle efendim. Kronolojik bir sırayla başlayayım isterseniz. Türkiye'de ilk defa afiş vardı. Duvarlara yapıştırılan kağıt parçaları vardı. Ve şehri pisleten şeylerdi.  Bu afişçilikten ilk bilboarda ben geçtim. Hatta afişçilerden tehtitde aldım sen bizim ekmeğimizlemi oynuyorsun diye. Onlara dedimki duvarlara yapıştıracağınıza benim bilboardlarıma yapıştırın aynı ücreti ben size ödeyeyim ama şehirin güzelliğini bozmayalım. Böylelikle ilk bilboardı başlattım. Bilboard 'tan sonra otobüs duraklarını, İstanbul'da otobüs duraklarını ilk defa biz yaptık. Ondan sonra ilk defa stadyumlara yere atletizm pisti üzerine ve tirübün bordürlerine tabelalar astık. İlk defa basketbol sahalarında yere, basketbolun oynandığı parkelerin üzerine ilk reklamı biz yazdık. İlk defa 65 yılında İstanbul'da hiç kimsenin teknesi yokken  Kamera tekneleriyle ilk defa deniz turizmine kamera isimli yatlarla başladım. Beş tekne ile beraber. Hala çalışıyor. 45 senedir çalışıyor. Teknem bile 70 yaşında oldu. Eksik olmasın Rahmi Koç Bey'in de dikkatini çekti. İlk aldığım günüde hatırlıyor o beraber görüşmüştük o zaman . Rahmi Koç müzesinde denizcilik bölümünde de bu teknemle ilgili parçalarla ve şeref defterine Gorbaçov, Mitterant  gibi ünlülerin imzaladıkları şeref defteri , aldığımız ödüller.

BŞ: Müzede köşe yapıldı.

NB: Köşe yapıldı evet. Bu onuru taşıyorum. Bundan çok gurur duyuyorum. İlk defa bir Türk olarak Türk petrol kuyusu açtık. Yabancı bir ülkeyi temsilen. Kanadalı, Avusturalyalı, Amerikalı şirketleri temsilen 40 tane petrol kuyusu açmak görevinde temsilen onların görevinde bulundum. İlk defa Türkiye'de 14 yıl müddetle Travel Toysrus isimli İngilize Türkçe bir gazeteyi yayımladım. İlk defa Türkiye'de bugün 4500 üyesi olan TÜRSAB, Türkiye Seyahat Acentaları Birliğinde yer aldım. Son 15 sene evvel gene ilk olarak TÜRSAB 'ı temsilen yani şöyle söyleyeyim 104 ülkenin TÜRSAB'ı var. 104 ülkenin TÜRSAB'larının birliği olan  universial federasyon of travel agencies denilen  dünya seyahat acenteleri birliği federasyonu burada TÜRSAB'ın adayı olarak 70 ülkenin oyunu alarak dünya yönetimine seçildim. Ve beş defa seçim kazandım. Başaran Ulusoy'dan bir evvelki TÜRSAB  başkanı her nedense bizi aday göstermedi. Tam veda edecektim ki UFTA yönetimine  dedilerki bana biraz odadan çıkarmısınız dediler çıktım. Tayland  delegesi buyrun dediği zaman  , 18 delege ayağa kalkmış beni alkışlıyordu. Bir  hatamı yaptık dedim. Yok dediler sen bize on sene hizmet ettin . Dünya denizcilik başkanlığını yaptın. Dünya tanıtım başkanlığı yaptın. Çok tecrüben var. Bu tecrübenden dolayı Türkiye seni aday göstermese bile istifa etmek istiyoruz dediler. Öğleden sonra genel kurula seni lift time board member teklif edeceğiz dediler. Ettiler öğleden sonra .Herkes ayakta alkışladı. Ölünceye kadar dünya seyahat acenta birliğinin yönetim kurulu onur üyesiyim.

BŞ: Birde sizin ben biliyorum dış işleri bakanlığının üstün hizmet ödülü madalyanız var.

NB: Haklısınız. Teşekkür ederim. Ülkemizin kültürel, turistik ekonomik açıdan yurt dışına tanıtılması konusunda gösterdiğim gayretler ve ülkenin dış tanıtımı için yer aldığım yerlerde dikkate alınarak bana Türkiye Cumhuriyeti dış işleri bakanı 80 yıl içinde çok az adama nasip olan devlet üstün hizmet ödülünü bağışlamak lütfunu gösterdi. Buda hayatımda edindiğim en büyük gururlardan birisi efendim.

BŞ: Nihat Bey sizin birde şampiyonluğunzuda Fahri Başkonsolosluk konusunda .

NB: Ondan da çok gurur duymam lazım. Belkide dünyada çok az var üç  ülkenin birden başkonsolosluğunu yapan Türkiye'de benim.

BŞ: Hangi ülkeler.

NB: Hindistan. Hindistan'ın İstanbul başkonsolosluğunu 13 sene yaptım.  Benim başarılı çalışmalarımdan sonra Hindistan kendi konsolosluğunu açtı. Kariyer diplomatlar çalışıyor şimdi. O kapanır kapanmaz Maldiv adaları, dünyanın cenenti olan Maldivlerin 9 senedir yapıyorum. Halen devam ediyor. Birde Senegal. Senegal Cumhuriyetinin İstanbul başkonsolosluğunu halen yürütüyorum.

BŞ: Bu kadar çok karpuzu bir koltuk altına sığdırdınız.

NB: Daha çok karpuz taşırım.

BŞ: Ben birde sizi bir şekilde eski duygularınıza ve eski hayatınıza taşımak için  rahmetli Hepsen hanımıda rahmetle anmak istiyorum. O günkü ilk tanışmalarınıza ve evlilik yıllarınıza sizi döndürebilirsem nasıl tanışmıştınız?

NB: Bir davette tanıştık. O zamanlar adımız çapkına çıkmıştı. Hepsen hanıma bazı sualler sorduğumu hatırlıyorum. Bana döndü siz dedi muhtarmısınız? Ben dedim evlenmeyi düşünürüm belki ama bir Amerikaya gitmek istiyorum. Otelcilik tahsili yapmak istiyorum. Bana bir ufak oda tutun orada beraber yaşar, beraber yükseliriz dedi. Böyle bir hanımefendiyle 45 sene evli yaşadım. Çok mutlu yaşadım. Rahmetle kendisini anıyorum. Hatta biraz daha ileriye gideceğim , eğer iş hayatımda başarılı olduysam bunu karıma borçluyum.

BŞ: Size destek oldu.

NB: Çok destek oldu. Üç lisan konuşurdu. İngilizce, Fransızca, Rumcası vardı. Bizim zamanımızda İngilizce hoca yoktu biz sokakta öğrendik İngilizceyi. Bu birlikteliğimiz bizi her türlü merdivenleri  yükseltti. Konsolosluklarımızda asiste etti beni. Petrol işerimde beni hep asiste etti. Amerika'ya çok gittik. Bir kızımız oldu Beyzamız. Hatta Landow  company açtığı kuyunun adına Beyza'nın adını verdi. Beyza 1 diye bugün petrol dairesi kayıtlarında mevcuttur. Kızımda çok aydın fikirli , çalışkan .

BŞ: Kızınız galatasaraylımıdır?

NB: Maalesef Galatasaray .

BŞ: Niye?

NB: Dayısından dolayı.

BŞ: Dayısı Mehmet Cansun. Mehmet Cansun'da  benim yetiştirdiğim bir oğlum . Annelerini  hiç tanımadım . Pederide 2 sene sonra vefat etti. Mehmette benim oğlum oldu. Eşime dedimki kızımı sen büyüt Mehmet'i ben büyüteceğim. O da hamdolsun iyi çalıştı. Kamera reklama sahip çıktı. Galatasarayın başkanlığına kadar da geldi. İkinci başarımızda , kendime pay çıkarıyorum bir Fenerbahçeli olarak söylemek zor ama.

BŞ: Birde kızınız  nedeni ile ilgili  Cüneyt Zapsu Bey değil mi?

NB: Cüneyt Zapsu  Bey ile de evli bulunuyorlar. Evet.

BŞ: Siyasetede o bulaşatımı yok bulaşmadı.

NB: Hayır yok . Ne benim ne kızımın siyasetle hiç alakamız yok.  Ben cemiyette, spor kulüplerinde, siyasette yer almayı pek kendi karakterime uygun bulmuyorum. Ben çabuk sinirlenen bir tipim. Huzurlu olarak çalışacağımı tahmin etmediğim için hiç bunlara girmedim. Ben daha geri planda halen mesela Fenerbahçe kulübünün yüksek divan kurulu üyesiyim. Moda deniz kulübünün yüksek divan kurulu üyesiyim. İstanbul yelken kulübünün yüksek divan kurulu üyesiyim. Basın konseyinde yüksek divan kurulu üyesiyim.

BŞ: Çok onurlu görevler bunlar.

NB: Tabii çok onur duyduğum.  Bu çalıştığım görevlerden onur duymak için her şeyi yaptım. Şartlarda bana bunları hazırladı. Zaten herkesede hazırlar. Herkes onurlu bir hayatı seçerse , dikkatli çalışırsa , severse, sevilirse, gülerse, güldürüse iyi yerlere gelir.

BŞ: Tam bunu söylediniz bende gençlerimiz için üç yap üç yapma yı sormaya hazırlanıyordum.  Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Nihat Böytüzün ile birlikteyiz. Şimdi üç yap üç yapma. Gençlerimize , gençler hayatta muhakkak yapın diye birinci yap  ne yapsın gençler?

NB: Bir düşünsünler. Düşünmeden hiçbir şey yapılmaz. Evvela düşünecekler. Sonra planlayacaklar. Sonra yapacaklar.  

BŞ: Düşün, planla ve sonra icraat. Şimdi sakın yapmayın.

NB: Sakın yapma. Sakın  yalan söyleme. Sakın sözünden dönme yalan söylemeyle aynı şeydir. Çok çalış. Sağlığına dikkat et. Evvela sağlık. Vehbi Koç'un  da tavsiyesi budur. Gözlerinize dikkat edin demiştir. Sağlığınıza dikkat edin demiştir. Bende onu okumuştum, sağlığıma dikkat ediyorum. Top oynuyorum, yürüyüş yapıyorum. Uludağ müdürlüğüm sırasında Türkiye kayak şampiyonluğum oldu, derecem oldu . Voleybol takımında Türk milli voleybol takımında yer aldım . Spor yapmaktan çok hoşlanıyorum. İşimde öyleydi. Hem Türkiyedeki tüm futbol sahalarının kontrolü bendeydi  hemde Türk milli takımlarının UEFA ve FIFA kupalarındaki katılımında ister özel kulüpler ister Milli takım katılımlarında da Avrupa stadlarını Türkiyede kiralayan tek , 25 senedir  kiralayan tek bendimO zincirin içindeydim .

BŞ: Nihat Bey bana daha önceden anlatmıştınız ben biliyorum. Bunuda istiyorum ki gençlere etik ve ahlakın ne kadar güzel olduğunu, sonradan insanlara ne kadar menfaatlar  getirebileceğini , yararlı olabilceğini güzel bir anınız var. Şu 50 dolar anınızı bizimle paylaşırmısınız?

NB: Bülent Bey bir defa samimiyetle size şunu söylemek isterim ki size çok saygı ve sevgi duyuyorum. Tek sebebi gençlerin yetişmesi için  hep bunu böyle düşünmüşsünüz. Gençlere ne verebilirim? Hakikaten herkes böyle düşünmeli. Tecrübelerini gençlere aktarmak, onların daha iyi yetişmesini temin etmek .  Bunları Amerikalı'lar çok kısa yoldan gitmişlerdir. Her ülkenin üniversitelerini dikkatle takip etmişlerdir. O  üniversitelerde kimler başarılıysa , hepsine burs vermiş hepsini  Amerikaya toplamış . Bunlara Arge çalışma sistemini kurmuş, çalıştırmış ve onlardan parlak fikirlerinden  istifade ederek bugünkü Amerika'yı doğurmuştur. Tecrübe çok pahalı bir şey. Tecrübe böyle zaman sarfederek, para sarfederek, hayatını sarfederek kazanılan  çok pahalı bir olay. Bu olayı gençlere, sen bunu  zedelenerek öğrenmişsin . Bırak gençler zedelenmeden senden aldıklarını dinleyerek yapsınlar. Bilahare gençlere büyüklerini dinlemelerini , onların tecrübelerinden istifade etmelerini kendinden akıllı ve tecrübeli olanlarla temas kurmalarını, onları dikkatle dinlemelerini tavsiye ediyorum. O yoldan bu yola çıkarsak bahsettiğim bu 50 dolar hikayesi  hakikaten bir etik numunesidir. Etik örneğidir. Yaşanmış bir olaydır.   Ama herkese bir şans rastlar Bülent Bey. Kimisi o şansa dikkat eder . Şans böyle değer geçer. Kimse yanından o şansın geçtiğini farkında değildir. Farkında olanlar o şansı değerlendirirler. Olmayanlarda işte su akar sende bakarsın. Bizim zamanımızda kulağı çınlasın İbrahim Tatlısesin oxfordmu vardı bizim şehirde dediği gibi bizim zamanımızda Türkiye'de Fransızca Osmanlı İmparatorluğundan gelme. İkinci cihan harbinde Almanca. İngilizceye hep uzak kaldı Türkiye. Bende o yaşta düşünmüşüm galiba . Bir de ben akli bali olduğum zaman övündüğüm bir olay var. Buda tarihi bir şey. Bunuda söylemiş oluyum. Atatürk öğün çalış güven diyor . Bende övünmüş oluyum bunu söylemekle. Nereden nereye geliyorum. 5-6 yaşında ilk Kadıköydeki Gazhanedeki Hasan Paşa ilkokulunda okuyorum. Birinci sınıfı bitirdiğim zaman okul müdürüm karneme şunu yazmış ; Nihat'ta parlak bir istikbal sezinmektedir. Kendisi ile övünebilirsiniz. Harun Göze  o zamanın müdürü adınıda unutmadım. O bana biraz moralman çocukluğumda bile bak senin hakkında ne demişler, hadi göster kendini diye bir düşünce gelmiştir. Ve o yaştada dürüst, çalışkan olmayı kendime şiar edindim. Bu yaşa geldik geriye baktığım zaman hiç kimsenin bana söyleyebileceği hiçbir şey yok . . Efendim İngilizceyi ondan bundan , radyo dinleyerek. Radyo var başka bir şey yok. Radyoyu dinleyerek ne diyorsa adam tercüme ederek . Buraya gelen Amerikalıları gezdirerek  pratikten öğrenmeye çalıştım. Bugün bile gidiniz kapalıçarşıya  Amerikalının yolunu çeviren 16 yaşında 14 yaşında çocuklar vardır. Bir uçak seyahatinde Ankara'dan İstanbul'a geliyorum. Yanımda bir Amerikalı oturdu. Bu şans dedim What is your name diye başladık. Oradan, buradan derken ben Almanya'ya gideceğimi , Türkiye'de o zaman dolar esrar gibiydi. Doları cebinizde yakalasalar 1,5 sene hapis yatardınız. Dolara elini dokunduramazsın. Yurtdışına çıkarkende devlet size 100 dolar veriyor. Herkes tabii parasını dışarıya kaçıran kaçırmış . Dışarıya çıktığı zaman dışarıya çıktığı yerden parasını alıyor , seyahatini yapıyordu. Ama hiç kimse sormuyordu ki bu 100 dolarla dışarıya çıktın on gün 100 dolarla nasıl kaldın? Nasıl bu ülkeye döndün onuda sormuyorlar. Böyle bir Türkiye işte o zamanlar. Ondan sonra adama bunu bahsettim yapma ya dedi . Güldü, güldü gözünden yaş gedi. Nasıl olur böyle bir şey demekki ben cebimde esrar taşıyormuşum. Cebimde 1000 dolar var. Bilmem dedim sen taşırsan bir şey yok ama ben taşırsam bana var. Peki dedi Mr. Böytüzün senden bir ricam var dedi. Bu 100 dolarla gidince bir kızı dansa bile götüremeyeceğim Almanya'da dedim. Allah aşkına dedi cebinden çıkarttı senden rica ediyorum al şu 50 doları dedi o kızı dansa götür dedi. Ben dedim burada sizi tanıdım nasıl alırım. Katiyen itiraz ettim, parayı gerisi geriye verdim. Olmaz öyle şey dedim ben sizinle burada tanıştım sebep yok almam için dedim. Adam parayı cebine soktu artık uçak iniyor İstanbul'a indi, durdu. Çantasını alırken hemen kartvizitini çıkarttı, 50 doların arasına sıkıştırdı benim bu ön cebime koydu dediki; borç veriyorum sana borç . İstemiyorum derken adam kaçtı gitti. Önüm kapalı yetişemedim. Aldım doları çorabımın içine koydum Almanya'yagittim. Geldim. Adam benim kim olduğumu bilmiyor. Zaten bana hediye ediyordu parayı. Yalnız inerken bir söz duydum sana borç veriyorum dedi. Bu para borç . Hibe için almadım zaten ama bu parayı ödemeliyim dedim. O şartlar altında birçok tehlikeleri göze alarak 1 dolar oradan, 30 dolar oradan, 10 dolar oradan , 50 doları üç ayda toplayabildim. Bir başka Amerikalıyla kendisine gönderdim. Hemen bana bir mektup yazdı. Diyorki mektupta Mr. Boytüzün gönderdiğin 50 doları aldım. Çok teşekkür ederim. İş bankasında senin he sabına 200 bin dolar para yatırdım . Ekte bankadan çekme iznini gönderiyorum. Ve şimdi senden bir ricam  var. Ankara'ya git orada Bedi  Dinçer var jeologum . O jeolog benim petrol dairesindeki işlerimi takip ediyor . Bir çok masraflar yapıyor. Masrafların faturalarını sana gönderecek bu ödemeleri sen bu hesaptan yap. Kendinede buradan 10.000 dolar para çek her sene. Hemen kalktım Ankara'ya gittim. Bedi Bey'i buldum. Bedi Bey böyle böyle diyor derken çık dedi böyle çalışmamı olur , kovdu ben. Geldim. Çok teşekkür ederim dedim bana göstermiş olduğunuz yakınlığa ve itimada.

BŞ: Amerikalıya söylüyorsunuz.

NB:Amerikalı'ya yazıyorum mektupta. Bu parayı ne yapayım? Benimle çalışmak istemiyor. Beni kovdu. Bir mektup geldi. Onu kovdum. Kalk git Ankara'ya iki tane jeolog tut. Bir kat tut. Bir teşkilatlan orada. Ve ben petrol dairesinden arama ruhsatları alıyorum . Onları buradaki petrol şirketlerine satıyorum dedi. Gittim Ankara'ya Ziye Kirman bu programı dinleyen Petrol dairesinden bu kişileri tanırlar.Ziya Kirman ,  Kiliste Ertuğrul Atik . Bu iki jeologu  jeoloğum olarak tayin ettim orada. Ankara Kızılaydaki büyük bina vardır orada bir kat tuttum, onları oraya oturtturdum. Ve ilk lisansımızı aldık. Buna çok memnun oldu. İlk aldığımız lisan Aladdin Middle East Limited lisansıydı. Sahibi geldi Türkiye'ye . Ona çok sevindi tabii Amerikalı Rober Caymen . O ruhsatı sattı orada. Sattığı Adam George Brush geldi Türkiye'ye . Tabii onların bir Türk mümessile ihtiyacı var. Bana mümessilimiz olurmusunuz dedi aynı zamanda. Tabii olurum dedim. Orada da güzel para geldi. İkinci şirket, üçüncü şirket, dördüncü şirket, 13 şirketin Türkiye genel müdürü ve mümessili oldum.

BŞ: Yani bu 50 dolar nedeni ile.

NB: Kırktane petrol kuyusu açtım. Amerikaya seyahatlerim oldu eşimle birlikte. Dallas  benim mahallem gibi oldu. Özel uçaklarla gitim. Bir defasında kızımı Londrada okuyordu tabii orada okutmaya  başladım . Koleji bittikten sonra Londra'ya  gönderdim. Londradan onu aldık gittik. Oklahoma üniversitesinde konferanslar verdim. Dallas üniversitesinde  konferanslar verdim. Özel uçaklarla uçtum.

BŞ: Bu şekilde anlattığını zhikayeyi şuna bağlıyorum eğer siz o Amerikalı'nın size verdiği 50 doları  zaten bu bana hibe etmişti . Bağışlamıştı. Bunu geri istemiyordu ki . Zorla ben alayım diye bana borç verdim diye cebime koydu. Niye geri göndereyim ki  demiş olsaydınız bütün bu kapılar size açılmayacaktı. Bu ilişkiler kurulmayacaktı. Fakat siz o sözü kulağınızda hatırlayıp ve o sözü ben unutmadım onun gereğini yapacağım. Bana borç verdim dedi  o borcu iade ediyorum dediğiniz anda bakın 50 doları iade eden bir insana ben 200.bin  doları emanet edebilirirm diye sizin şahsi hesabınıza gönderdi. Başkasının hesabına gönderse o parayı belki o alır giderdi. Ama dedi ki Nihat Böytüzün bu parayı alıp gitmaz. 50 Doları almayan, 200 bin doların sorumluluğunu bilir. Ve sadece onunlada kalmadı daha sonra diğer Amerikan şirketlerle olan ilişkiler takip etti. Geldi.

NB: Onu söylüyeyim size. 13 tane petrol şirketi hepsinin milyon dolarları var. Hepsini ben kumanda ediyorum. 13 petrol şirketi belki 15-20 milyon dolar var burada. Çünkü yollar yapılıyor, sondaj makinaları geliyor. Hepsini ben kontrol ediyorum burada.  Biraz evvelki gibi buda benim ülkemi dışarıya temsil etme gibi bir görevim oldu. Ufta'da görevim olmuştur. Üç lisanda Türkiye'yi tanıtan gazetelerle , ufta kongrelerinde dağıttım gazeteler. İspanyolca, Fransızca. Bunlar benim hep ülkemi dışarıda tanıtmama vesile olmuştur. Ve ölünceye kadar da ülkemi dışarıda tanıtmak, iyi tanıtmak , dürüst tanıtmak, güzel tanıtmak için  uğraşacağım.

BŞ: Peki Nihat Bey sizinle ben bir kelime bir cümle oyunu oynamak istiyorum. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Nihat Böytüzün . Şimdi bir kelime bir cümle .

NB: Yapamam ben bunu ama .

BŞ: Yaparsınız. Şöyle ben size bir kelime söyleyeceğim o kelimeyle ilk aklınıza gelen cümleyi bana söylemenizi isteyeceğim.

NB: O kelimeden cümlemi yapacağım.

BŞ: Hayır o kelime size ne hatırlatıyorsa o kelime ile ilgili  herhangi bir cümle söyleyebilirsiniz.

NB: Deneyelim. Deneyelim.

BŞ: Kelime dürüstlük cümle

NB: Dürüst olmayan hiç olmasın daha iyi.

BŞ: Kelime evlilik cümle

NB: İnsallah tencere yuvarlanır, kapağını bulur.

BŞ: Çok güzel. Kelime zenginlik cümle.

NB: Gönül zenginliği

BŞ: Kelime saygı cümle.

NB: Saygı herkesin sahip olması gereken vasıf.

BŞ: Kelime fedakarlık cümle.

NB: Fedakarlık olmazsa hiçbirşey olmaz.

BŞ: Kelime vatan cümle.

NB: En sevilmesi gereken toprak

BŞ: Kelime yalan cümle.

NB: Nefret.

BŞ: Kelime etik cümle.

NB: Lütfen ahlakı sistem olarak benimseyiniz.

BŞ: Kelime ölüm cümleniz.

NB: Allah gecinden versin

BŞ: Kelime Hepsen hanım cümle

NB: Allah rahmet eylesin.

BŞ: Kelime Nihat Böytüzün cümle.

NB: Gençler dinledikleri, beğendikleri yolumdan gelsinler.  Mutlu olsunlar , sevsinler, gülsünler.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Nihat Böytüzün ile birlikteyiz. Kısa bir aradan sonra sohbetimize yeniden devam edeceğiz.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Nihat Böytüzün ile birlikteyiz. Nihat bey ben sizin için bir vaka hazırladım. Buna etik vakası diyorum. Bu gerçekte olmuş bir olay değil hayali bir vaka hazırladım ve sonunda soracağım siz olsaydınız bu durumda ne yapardınız diye. Müsaade ederseniz hazırladığım vakayı size okuyayım.

NB: Hayırdır insallah . Bakalım neymiş.

BŞ: Muzaffer Bey 150 yataklı bir hastanenin başhekimidir. Hastaneye yeni alınan pahalı bir Mr makinesi nedeniyle hastane sahibiyle fikir ayrılığına düşerler. Çok sayıda hastanın Mr 'ının çekilememesi nedeniyle makineden sağlanan kazanç ile makinenin alımı için kullanılan kiralama taksitleri leasing taksitleride ödenememektedir. Her ay ilave yüz hastanın daha Mr 'ının çekilmesi durumunda ancak makine taksitleri ödenebilecektir. Hastane sahibi başkehim Muzaffer Bey'i odasına çağırır, derki; Muzaffer Bey yeni Mr makinamızı yeteri kadar kullandırtamıyorsunuz. Mr gelirlerimiz çok düşük. Sizden ricam genç doktorlarımızla konuşun hastalarımıza bol bol Mr yazsınlar. Her doktorumuza aylık bir Mr hedefi verin. Hedefinizi tutturamayan , iki ay üstüste tutturamayan doktor olursada onun işine son verin.
Başhekim Muzaffer bey odasına gider. Patronunun dediklerini değerlendirir. Ne yapsam diye düşünmeye başlar. Sayın Nihat Böytüzün bu başhekim Muzaffer Bey'in yerinde siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız?

NB: Şimdi bir Muzaffer Bey'in yapacağı şeyler var. Birde patronun yapacağı şeyler var. Patron evvela anlıyorum ki bu Mr'ı almadan evvel bir piyasa araştırması yapmamış. Başhekimin yapacağı hiçbir şey yok. Başhekim doktorluk bilir. Başhekim ticareti bilmez. Bilmemesi gerekir.  Doktorlarınada şu kadarlık bir Mr çek demeklede etik bir davranış içinde olmayacaktır. Benim derdim patronla. Patron madem aldı  Mr'ı , araştırma yapmadan aldı. Patronun yapacağı şey tanıtım olmalıdır. Evvela civardaki Mr'ların kaça Mr yaptığını öğrenmeli. Fiyat kırarak, rekam yaprak hastaları celbetmesi gerekir. Mesela isterse bugün labaratuvarlar biliyorsunuz kanı veriyorsunuz herşeyi çıkartıyor. MR artı labaratuvar ücretim şu kadardır dese o Mr'da herkes kuyruğa girer. Ben olsaydım böyle yapardım.

BŞ:  Muzaffer Bey'in bu başhekimin yerinde olsaydınız genç doktorlara gidip kesinlikle .

NB: Konuşmam kesinlikle etik değil.

BŞ: Eğer size patronunuz muhakkak söyle derse istifa edermiydiniz. Patron illahaki diyorki doktorlara bu hedefi vereceksiniz. Bende vermeyeceğim diyorum.

NB: Bir düşüneyim der iş arardım.

BŞ: Ama işinizi garanti altına aldıktan sonra.

NB: Ondan sonra istifa ederdim . Aç kalmak istemiyorum. Evde çoluk çocuk bekliyor.

BŞ: Çok doğru söylediniz. Ben şimdi size soru yağmuru diye bir bölümümüz var. Orada sorularla ıslatmak istiyorum sizi. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenevr'in konuğu sayın Nihat Böytüzün  ile birlikteyiz Şimdi soru yağmuru.Ben size yağmur damlası gibi soru soracağım kısa bir cevap isteyeceğim. Birinci damlamız şöyle; Çok parası olan biri insan parasını hangi konularda harcarken cömert davranmalıdır?

NB: Hayırsever olmalıdır. Hayır severlikle ilgili ve eğitimle ilgili olmalıdır.

BŞ: Eğitime harcarken cömert.

NB: Eğitime harcarken cömert olmalıdır. Ondan sonra yoksullara yardım etmelidir.

BŞ: İnsan davranışlarınızdan hoşunuza gitmeyen en çok kızdığınız davranış.

NB:Nankörlük

BŞ: Onu biraz açabilirmisiniz ne demek nankörlük?

NB: Nankörlük demek iyilik yaptığınız bir yerden bir kişiden, bir müesseseden hainlik görmek demek. İhanet görmek demektir. Bunu anlamamak demektir. Nankörlük tek kelime açlışı olmaz. Nankör nankördür.

BŞ: Verdiğiniz şeyin karşılığını alamamak.

NB: Bundan daha kötü  beni rahatsız eden hiçbir şey yok hayatta.

BŞ: Kıymet bilmeyen insanlar var hayatta değil mi?

NB: Nankör, kıymet bilmiyor.

BŞ: Bazen kişiye karşı nankörlük yapabiliyor, bazen kuruma karşı

NB: Osmanlı imparatorluğundan kalma güzel bir sözümüz var. "Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır."  İşte nankörlüğün gayet güzel tarifi efendim.

BŞ: Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır. Çok doğru. Bir iş adamı risk alırken neye dikkat etmelidir.

NB:Evvela karşıdan parayı tahsil edip edemeyeceğine. Malı zamanında teslim edip edemeyeceğine. Sözünde durup duramayacağına. Bir çok faktörler var. Bunları sırasıyla
saymak lazım.

BŞ: Güvenip güvenmeyeceğine karşı tarafa da güvenilir mi?

NB: İş adamına karşılıklı adamın tahlil etmesi lazım. Bunun kapasitesi nedir? Benim istediğimi yapabilr mi? Zamanında yapabilir mi? Kaç kişiyle yapabilir? Bundan evvel kimlere yapmıştır? Referansı nedir? Banka ilişkileri nedir? Maddi durumu nedir?  Bunları araştırırsınız.

BŞ: Bizim ülkeyi yönetenlerin yaptıkları işler arasında sizin ben olsaydım yapmazdım diyebileceğiniz bu ülkeyi yönetirken ne olabilir?

NB: Dolu, dolu, dolu. Mesela Deniz Baykal petrol şirketlerinin hepsini kovmuştur. Ben olsaydım yapmazdım. Niye? Düşününüz petrol şirketlerini  işi bildiğim için konuşuyorum. Petrol şirketleri gelmişler Türkiye'ye  sondaj yapıyorlar. O sırada Deniz Baykal enerji bakanı. Hepsini kovdu. Sebebide şuydu; Bütün Amerikan şirketleri Türkiye'ye geldiler. Petrolü buldukları halde bulmadık diyorlar. Arazileri kapattılar. Bize arayacak yer bırakmadılar . Türkiye petrol arayacak yer bulamıyor gibi safsatalarla gönderdi. Demirel beni çağırdı ne diyor bu anlat bakayım bana dedi. Beyefendi dedim  petrol 3 bin mtere  aşağıda şurada. :
Sondaj makinası geliyor , buraya bir düşse çok iyi. Düşemiyor delüasyon dediğimiz bir çarpık gitti 200 bin dolar, 300 bin dolar. İki,  geldi makkap buraya düştü sıvı. Fış diye fışkırdı deniz suyu. Üç,  geldi fışkırdı petrol  sevindik. Altı yine deniz suyu. Orada gene petrol yok. Dört, bulduk , petrolün gravitesi  düşük. 6 gravite, 15 gravite ou çıkarsak ne olacak çıkarmasan ne olacak.  İyi petrol 45 gravite petrol. Bunu çıkarsan bile olduğu gibi çimento fabrikalarına yakıt olarak verebilirsin. Bu bir kumar oynuyorsun , bilmiyoruz ki. .Öyle olsa herkes attığı yerde petrol bulurdu. Türkiye kaynamış bölge. Bakınız Arap ülkelerinde kum altında petrol bulunuyor. Türkiye fıkır fıkır kaynamış. Ağrıda dağlık mıntıkalar. Gazda uçmuş, petrolde uçmuş. Ufak rezarvuarlar var bizde. Bunada inebilirsen ne ala. Ama ne kadar petrol . Diyelim buldun petrolü rezervi ne kadar ? Bu kadar mı? Bu kadar mı? Çok denklemli bir oyun. Bizde nohan yok o sırada. 65, 75 konuşuyorum. Hala yok . Nohan yok , para yok . Herşeyi ithal ediyoruz. Bırakın , al onları arasın yabancılar petrolü. Onlar tecrübeliler. Petrol dairesine rapor veriyorlar her gün. Türk petrol dairesi bugün petrol işleri genel müdürlüğü bugünkü ismi. Kontrol ediyor bunları. Her seviyeye indikçe kor alıyoruz oradan. O kordan hangi mıntıkaya indiğimizi biliyoruz. Sen bul., oda bulsun. Türkiyenin güzel petrolü çıktığı zaman beyler çok teşekkür ederiz Türkiye'de çalıştınız biz türk petrollerini millileştiriyoruz. Kaç para harcadın al paranı . Hırsızda olmayacağız. Bir miktarda piriminide ver gönder ama ben Türkiyedeki petrolün sahibi oluyum. O gün bu gün hala yüzde 15'ini biz üretiyoruz Türkiyede. Türkiye petrollleri iyi çalışıyıor. Ama hala yüzde 15'ini ben üretiyorum. Yüzde 85 dışardan geliyor. İşte üzüldüğüm olaydan bir tanesi.

BŞ: İş hayatında rastladığınız , en sık rastladığınız etik olmayan bir davranış . Ne rastlıyorsunuz  iş adamlarında sık sık.

NB: İş hayatımda çok sıkıntılarım belediyelerle olmuştur. Mesela etik mi bu şimdi ; ben belediyelerle kontrat yapmışım bin tane bilboardı asmışım. Bin tane bilboarad tonla para vermişim , yer kirası hepsini ödemişim ondan sonra burada nato toplantısı yapılacakmış, habitat yapılacakmış, şehiri güzelleştirme benim bütün bilboardlarımı yıkıp kaldırıyor. Olur mu böyle şey? Bu devletle ilişkilerimde. Özel sektörle ilişkilerimde adam parasını ödemiyor. Yalan söylüyor, vaktinde vermiyor. Çok isimli insanlarlada problem olmuştur.

BŞ: Sözünü tutmamak.

NB: Ben 45 senedir iş hayatındayım. 1959 kuruluş senem. Kamera reklamın kuruluş senesi 1959.

BŞ: Ben bu sözle yağmuru bitirmiş oluyorum. Yağmurla ıslandık biraz ama ondan sonrada bir oyunumuza geçelim.

NB: Ben yağmurdan çok memnun oldum. Bana içimi dökme fırsatı verdiniz.

BŞ: Ne kadar güzel söylediniz. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu
Sayın Nihat Böytüzün ile birlikteyiz. Şimdi kulağınıza küpe olsun oyunumuz var.  Bu kutunun içinde çubuklarımız var. Çubuklarımızdan bir tanesini şansınıza çekin bakalım. Hangi çubuğumuz çıkacak size. Bir tanesini aldım. Ben bakayım onda nasıl bir şey yazıyor. Üstünde bir şey var, bunu konuşmak istiyoruz sizinle. "Sen de en iyi ne ise dostuna ondan ver." Diye bir söz var burada.

NB: Sevgi ve kahkaha.

BŞ: Bu sözden dostlarla olan ilişkilerin sağlıklı olması değil mi bahsediyor.

NB: Seni seviyorum Zaten gönül gönüle karşıdır. Beni sevdiğine inanıyorum ve  gülüyoruz.

BŞ: Dostluk kazanmak önemli değil mi hayatta ?

NB: Çok önemli. Paradan falan çok daha mühim.

BŞ: Çokta zor değil mi kazanmak?

NB: Uzun vadeli bir yatırım.

BŞ: Herkesle dost olunamıyor.

NB: Hayır, hayır.

BŞ: Peki dostunun dost olduğunu anlamak için bir tanım yapar mısınız?

NB: Ya yolculuğa çıkacaksınız, ya sofrada bulunacaksınız, veyahutta iş yapacaksınız. Bunlar müsbet bitmişse o sizin dostunuzdur.

BŞ: Bunuda bitirdik , bu kutu güzel sohbetimizi. Şimdi bir tanede orada torba duruyor. Bu torbaya geçeceğim şimdi.

NB: Sizinle röportaj yapmak zevkli bir şey.

BŞ: Sağolun. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Nihat Böytüzün ile  şimdi torba oyunu. Bu torbanın içinde bazı harflerimiz var. Sizden bir harf çekmenizi isteyeceğim: Bakalım şansınıza hangi harf çıkacak . Harfimiz P. Başı "P" harfi ile başlayan bir iyi danranış, bir doğru davranış, aklınıza gelebilir mi?

NB:Para

BŞ: Para sahibi olmak.

NB:Para sahibi olmak.

BŞ: Onun içinde gençlerimize para sahibi olurken sakın şunuda yapmayın diye bir şey ilave edelimde zannetmesinki gençler para için herşey yapılır. Para önemlidir. Para kazanmak için çaba sarfetsinler ama bu çabayı sarfederkende neye dikkat etsinler?

NB:Para bazen tüm ihtiyaçları giderir, bazende sizi çok kötü yollara sürükleyebilir. Para çok dikkatli kullanılması gereken hayat direksiyonudur.

BŞ: Çok doğru söylediniz. Hayat direksiyonu. Yanlış çevirdiğiniz takdirde duvara çarptırırsın.

NB: Uçuruma yuvarlanırsın.

BŞ: Ne kadar güzel. Bir tane de kötü bir davranış veya yanlış bir davranış için baş harfi "R" ile başlayan yanlış bir davranış.

NB:Riyakarlık.

BŞ: Bir tarif edermisiniz.

NB:Riyakarlık demek yalancılık, düzenbazlık, sözünde durmamak, sahtecilik hep bunları kaplar ve riyakarlık en nefret edilen hiç kimsenin sevmediği, herkesin nefret ettiği, herkesin uzaktan görünce yolunu değiştirdiği .

BŞ: O kadar güzel devam ediyoruz ki ben sizinle programımız boyunca yaptığımız hoş sohbeti yine hoş bir oyunla noktalamak istiyorum. O da bizim bir göster, bin işit kutumuz. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Nihat Böytüzün ile birlikteyiz. Şimdi bir göster bin işit. Bir göster bin işit için bir kutu ben size getirdim. Bu kutunun içinede bir obje koydum. Bu objeye bir bakmanızı ve ondan sonra bu objeyle ilgili gençlerimize bir mesaj vermenizi istiyorum. Bakalım içinde ne çıkacak. Bir çiçek çıktı size. Şimdi buna bakıp gençlerimize mesaj verelim bakalım. Beyazlık var burada .

NB:Gençlere hitap etmem gerekiyorsa , Gençler, eminim hepinizin beğendiği ve sevdiği bir kız vardır. O kıza en temiz hislerinizi belli etmek için böyle beyaz renkli çiçek verin. Hemde bu televizyonda bizi refere ederek gönderiniz. Bir kere ortağınızın en sevdiği şey çiçektir.

BŞ: Çok hoş bir şey söylediniz ve gençlere hoş pratik öğüt oldu bu. Ağzınıza sağlık diyorum ben . Bu güzel tecrübelerinizi paylaştınız bilgilerinizi paylaştınız. .Herhalde en güzel öğütte en sonda verdiğiniz öğüttü. Bunu muhakkak sevdiklerine hediye etsinler.

NB: Bu öğüdümüzde sizin programımızdan en son en büyük  öğüt oldu.

BŞ: Çok  teşekkür ediyorum. Ağzınıza sağlık.

NB: Ben teşekkür ediyorum. Sağolunuz efendim, eksik olmayın

BŞ:Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Nihat Böytüzün ile birlikteydik. Bizlerle zenginliklerini ve tecrübelerini paylaştı. Unutmayalım gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz. Gençlerimize sahip çıkalım. Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın . Hoşçakalın.

.

.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org