Tüm Yazıları
ShareThis
|
İnsanlık Gribi
01.06.2010 |
|
Okunma Sayısı : |
4409 |
|
|
Oy Sayısı : |
2 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
1,51 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
İnsanlık Gribi
Dünyada birçok grip vardır. Dünya Sağlık Teşkilatı değişik zamanlarda değişik griplerle uğraşıp durur. Bu gripler çok insanın canına mal olur. Gelir ve giderler… Ancak üzerinde durmadığımız, önemsemediğimiz öyle bir grip var ki.. Etkisi tüm dünyayı derinden sarsmaktadır. Ben buna ''İnsanlık Gribi'' diyorum. Her geçen gün dozunu, etkisini ve tahribatını büyüterek insanlığı adeta tutsak etmiştir. Dün vardı, bugün de var... Yarın ise daha da kötü olacağa benziyor.
Peki, nedir bu?
Sevgisizlik ve dolaysıyla bencillik.
Dürüstlüğün adı aptala, yolsuzluğun adı neredeyse açıkgözlülüğe çıkan dünyamızda, insan ilişkileri öylesine maddileşti ve kötüleşti ki, insanlar birbirinden adeta kaçmaktadır. Yalana ve talana son verilmesi gerektiğini herkes söylüyor ama yalandan ve talandan kimsenin geri kaldığı yok.
Önce globalizm dendi.
Sonra küreselleşme.
Ancak dünya öyle bir hale geldi ki, mutsuz, umutsuz, sevgisiz insanların çoğaldığı, acımasız ve bencil bir ortama döndü.
Dünya sorunları tek tek ülkelerde ve tüm dünyada yaşanan sorunlardır. İnsanların bireysel sorunları, insan olma yolundaki sıkıntıları, tek tek her bir insanda büyük oranda benzerlik taşır. Bu sorunlar özde birdir. Özellikle ekonomik, siyasal, yönetsel biçimlenmeler, maddi gelişmeler ve ayrıca manevi gelişmeler her bir insanı doğrudan etkilemektedir.
Dünya tarihinde gelmiş geçmiş tüm sosyal, siyasi, ekonomik, yönetsel oluşumların başlangıç noktası insan beyninde, aklında, düşüncelerinde başlar ve duygularının yönlendirdiği sonuçlara ulaşır. Bu tespitlerden sonra işin can alıcı noktasını ele almak gerekir.
Diyorum ki, aslında dünyanın kuş gribi, domuz gribi gibi dertleri yok. Bunlar ilaçlarla, tedbirlerle, somut girişimler ile ya önlenebilir veya iyileştirilir.
Esas dert bencillik ve kötülük ile başlayan, kıskançlık, çekememezlik, iftira, aç gözlülük, gurur, çamur atma, düşmanlık, kin, nefret, öfke, savaş, işkence, intikam, hiddet, yalan, çekememek, haset, istismar, başkalarını kötülemek, dedikodu, yıkmak, kul hakkı yemek, ikiyüzlülük, şükretmemek, sabır göstermemek, taklit, küçümseme, kınamak, yargılamak, hükmetmek, emanete hıyanet, dili kötüye kullanmak, aşırı şüphe, çevresini tedirgin etmek, devamlı kuruntu hali olarak sıralanabilen olumsuzluklar ile devam eden ortam tüm dünya insanlarını çepeçevre kuşatmıştır.
Bir başka husus insanlığın adaletten de uzaklaşmasıdır. Gazi Mustafa Kemal Paşa; 'Adalet mülkün temelidir' derken, insanlığa ait maddi ve manevi tüm mülklerden söz etmiştir.
Uluslararası üne sahip Ali Fuat Başgil ise; 'Adalet en büyük erdemdir. Ondan büyük olan da insanlıktır' der. Bu cümlesi ile insana iyi insan olmayı da hatırlatır.
Adaleti yalnız kendine uygun olarak yorumlamak, kısaca adil olamamak insanlığın çürümesini hızlandırmaktır. Adil olmayan kişi, aile, kurum ve devletler hiçbir yere varamazlar. Adalet insanlığın hazinesidir. Onu yok ettiğiniz zaman geriye bir şey kalmaz.
Şu an insanlık maalesef bir çürümüşlük içindedir. Bunun da yeterli oranda farkında değildir. Oysa doğada, insan ilişkilerinde, uluslararası arenalarda, sportif karşılaşmalarda, sanat ve kültür ortamlarında, etkinliklerinde bile bu çürümenin yansımasını görmemek mümkün değildir.
Toplumumuzun günlük konuşma konusu ve sermayesi, özellikle okumamaktan, kendini geliştirmemekten dolayı sadece DEDİKODU ile kısıtlanmıştır. Dünyada bu konu öyle bir hale gelmiştir ki, 'Stres atmak için dedikodu yap' diyenler çoğalmıştır.
Hâlbuki bir insan yok iken, hakkında konuşmak suçtur. Birinin rızası olmadan doğru bir şeyi söylemek de gıybettir.
Gıyapta konuşmak 'Dedikodu' dur. Hem günah, hem seviyesizlik, hem konuşan kişiye 'tüm eksikliklerden arınmış' havası vermektedir ki, kusursuz insan olmaz.
Bunu gündemimize getirmeliyiz. Önce tanımlamalı, sonra yazmalı, konuşmalı, akil adamlar, bilim adamları, üst düzey yöneticiler, uluslararası bilge insanları bir araya getirmeliyiz. Bu grup 'Dünya Akil Adamlar Grubu' veya 'Ülkeler Üstü Etik Komisyon' şeklinde isim almalı, kararlar almalı, tüm dünyaya yayın yapmalı, prensipler ortaya koymalı, müeyyideler getirmelidir. Ülkelerin ve bireylerin tek tek arınması üzerine beyin jimnastiği yapıp, çözümler üretmeliler. Bir ülke içinde de olsa, sadece o ülkeyi ilgilendirse bile, her girişim, siyasi ve sosyal kararın tüm insanlığın hayrına olmasını gözetmeliler. Yol göstermeli, insanlığı iyiliğe, hayra, bencillikten arınmış bir düzeye yükseltmelidir.
Yukarıda yazdığım insana özgü olumsuz huy/düşünce/davranış kalıplarından tek tek insanların nasıl kurtulabileceğini tüm dünyaya anlatmalı, tartışmaya açmalı. Bugüne dek böyle çok ama çok zor bir girişim dünyada yer almadı.
İnsanlara akıllarını iyide, doğruda, hayırda, sevgi ile tüm insanlığın hayrına nasıl kullanmaları gerektiğini vaaz etmeliler… İnsanın bu dünyada dengeli bir mutluluğu yaşaması için Hintli Tagore, bakın ne demiş;
'İnsanın sonsuz kişiliği, ancak bütün insan ırklarının muhteşem bir ahenkleşmesi içinde meydana gelebilir.'
William Blake bencillikten arınmamız gereğini şöyle anlatır;
'Yaşayan hiçbir şey, yalnız başına kendisi için var olmaz.'
Gelmiş geçmiş tüm bilge sözler, veciz tanımlamalar, tüm dinler, tüm filozoflar, tüm aydınlanmış insanlar ve özellikle yazarlar, tüm olgun insanlar bir tek gerçeği işaret ederler, o yönü öğütlerler;
Örnek Olarak Öğretmek Veya Göstererek Öğretmek…
Sevmeyi bilmeyen bir insanı daha çok sevin, derler… ki sevmenin ne demek olduğunu öğrensin… Vermeyi bilmeyen bir insana daha çok verin derler… ki vermenin ne demek olduğunu öğrensin… Sizi mutsuz eden bir insanı mutlu edin derler… ki size yaptığından utanarak mutlu olmanın güzelliğini yaşasın, ne demek olduğunu öğrensin.
İnsanlara öncelikle bencilliğin ayıbı, zararı anlatılmalı, cehalet yolunda ilerlemenin, başka kötülüklerle tanışmanın en kestirme yolu olduğu örneklenmelidir. Ben hiçbir T.V programında ya da günlük medyada 'Bencillik' ten derinlemesine söz edildiğini bilmiyorum.
Yeni doğan bir bebek yaşamını sürdürebilmesi için başkalarına ihtiyaç duyar. Tüm ihtiyaçları karşılandığı zaman ancak size gülümser, hoşnut olur, ağlamaz, sızlamaz. Bu tüm canlılar için geçerlidir. Bir insan da bebeklikten itibaren gereken sevgi, ilgiyi göremezse, dünyaya küser, bencil olur, kötülüklere yatkın olur.
Aslında insana bir şey öğretmek hiç de kolay bir iş değildir.
Öğrenme, ailede, okulda başlar yaşam boyu devam eder. Yaşamla bütünleşen, insana haz veren, yararlarını kavramasını sağlayan, ince bir sanattır, öğretmenlik. Öğretmen, sadece öğretmen değil, öğrettiğini örnekleyen, davranışları ile saygı uyandıran bir bilge kişi olmalı. Yoksa emekler boşa gider.
İnsanı yücelten, arındıran, iyi huylarla donatan iki güç var. Bunun biri 'akıl ve aklı iyi kullanmak', diğeri ise gün boyu bizi ayartmaya uğraşan 'şeytan- şeytani düşünceler yani vesvese verenden' kendimizi kurtarabilmektir…
Aldığımız kararlar, aklımızı kullanma amacımız iyilik, doğruluk, hayır, hoşgörü gibi insani erdemler çerçevesinde olduğu sürece aklımızı doğruda kullanıyoruz demektir. Bunun tespiti insanın kendini her daim gözetim altında tutması, nefsini kontrol etmesi ile sağlanır.
Vesvese veren ise, gün boyu aklımıza, düşüncelerimize adeta parazit yaparak olumsuz düşünce, duygu aşılayan, başkalarının zararına amaçlara yönlendirmek isteyen 'fısıltılardır.' Bunları zamanında, o olumsuz düşünce içimize kök etmeden kovmamız, onu saf dışı etmemiz gerek. Bu dini ve kişisel psikolojik eğitim ile olur. Dua ve Allah'a yakarış ile o boyuttan uzaklaşmak mümkündür.
İnsanların tüm kötülüklerden arınmasını diliyorum. Bunu iyi niyetli, akıllı insanların sık sık gündeme getirmesini istiyorum. Dünya şu an sadece tüketim, birbiriyle gösteriş yarışı, dedikodu ve nefsi ile boğuşmakta. Bu boğuşmada insanları yalnız bırakmamalıyız. Uluslararası düzeyde yardımcı olunmalı.
Ve derim ki; Başkaları için yaşamayan, kendisi için yaşamış sayılmaz. Başkasının yükünü taşımayanın kendisinden bahsetmeye hakkı yoktur.
Kamil insan, kendisine reva görmediği herhangi bir hususu, başkalarına reva görmemelidir. İnsanlar bu dünyada yaptıklarını öte aleme götüreceklerdir. Bunlar iyilik, hayır ve insanlık adına hizmet olmalı. Tüm dünyayı temsilen seçilmiş
Bir grubun oturup,
İyi insan İyi aile, İyi toplum, İyi devlet,
Nasıl olur, bunu etraflıca düşünüp, tartışıp, ortaya koymalıdır. İnsanlık Gribinin çaresi, ilacı bulununcaya kadar çalışmalıdır. Çünkü bu böyle gitmez. Her geçen gün daha kötüye, çok daha endişe verici boyuta gitmektedir.
Bana göre dünyanın en büyük sorunu budur.
Çaresi ve çareleri mutlak bulunmalıdır.
Son söz Atatürk' den. Yıl 1931, bakın ne demiş…
'Artık insanlık kavramı, vicdanlarımızı arıtmaya ve hislerimizi yüceleştirmeye yardım edecek kadar yükselmiştir. İnsanları mutlu edeceğim diyerek, onları birbirine boğazlatmak, insani olmayan ve son derece üzücü olan bir sistemdir. İnsanları mutlu edecek tek vasıta onları birbirine yaklaştırarak, onları birbirlerine sevdirerek maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir. Dünyanın barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır.''
|
|
|
|
|
|
|
|
|