Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Yılmaz Ulusoy Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

TGRT BAŞBAŞA YILMAZ ULUSOY
14.01.2011
Okunma Sayısı : 10347
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

TGRT BAŞBAŞA YILMAZ ULUSOY

Sayın  Mehmet Soysal TGRT Başabaş programına beni davet etti. Hoş bir söyleşi yaptık. Sizlerle paylaşmak istedim...

.
.

 izlemek için

.
.

TGRT BAŞBAŞA YILMAZ ULUSOY

Deşifresi

Yılmaz Ulusoy (YU)
Mehmet Soysal (TGRT)


TGRT: İyi akşamlar sevgili seyirciler. Bu akşam "Başbaşa" 'da konuğum işadamı Yılmaz Ulusoy. Hoşgeldiniz.

YU: Teşekkür ederim. İyi akşamlar.

TGRT: Son dönemlerde Ulusoy Ailesi olarak farklı yatırım alanlarına yöneldiniz. Kamuoyunun bildiği yatırımlarınızın dışında alanlara yöneldiniz. Son gelişme ile başlayalım, yıllarca İstanbul'un simge binalarından biri Bahçekapı'daki Sümerbank'a ait olan tarihi binayı siz aldınız. Orayı yedi artı bir ,   yıldızlı olarak İstanbul turizmine kazandırmayı düşünüyorsunuz. Nereden icap etti bu?

YU: Otelcilik bizim eski mesleğimiz. Turizm de taşımacılık vardır, otelcilik vardır,. Daha doğrusu bunun dört tane ayağı var, Tur operatörlüğü, acentelik, ulaşım ve konaklama. Yıllardır bu işte emeğimiz var, geçmişimiz var. Benim Antalya'da iki tane otelim var. Tarihi güzel olan İstanbul'da butik oteller yapmak istiyorum. Böyle modern binalar değil de tarihi koruyarak eski binaları güzelleştirerek, hiç bozmadan , dokusuna dokunmadan güzelleştirerek hayalim birkaç tane butik otel yapmak vardı.

Allah nasip etti Sümerbank'ın binasını aldık. 140 senelik bina. Fevkalade güzel. Bir ekibe verdik, çok güzel çalışıyorlar. Ben şunu söyledim: "Sanatın bedeli yoktur. Burada sanat yapacağız biz. 140 sene evvel inşa edilmiş bu binayı 'Hakikaten hakkını verdi. Helal olsun. Bu dışarıdan çok güzel gözüken  binanın içinide bu şekilde yaptı. Binanın dışını temizledi, güzelleştirdi hizmete sundu'." Denilsin. Altı aydır çalışıyorlar, zannediyorum Şubat'ta içerisine girip çalışmaya başlayacaklar. Hedefimiz 2012'nin Haziran'ın da hizmete açmak.

TGRT: Bu kadar uzun sürecek mi restorasyon?

YU: Bu altı ayda da yapılır ama noksan yapılır, hatalar yapılır. Tamir edilmeyecek hatalar yapılır. Benim bildiğim iyi adamı , iyi yerde iyi zamanda kullanarak iş yapmak. Bu işin önemli isimlerinden birisi Han Tümertekin .Kim bu adam? Şuanda Ağa Han'ın yönetiminde. Çağırdık, oturduk , konuştuk. Pahalı bir adam ama ben de ucuz mal alacak kadar zengin değilim. Anlaştık. Fevkalade uyum içerisinde çalışıyoruz. Ben kovalamasam bile o beni kovalıyor. Haziran 2012'de inşallah açacağız.

İstanbul'da 3 veya 4 senede 3 tane böyle butik otel, 5- 6 senede Allah nasip ederse bunu 5'e çıkarıp 5'i bir yerde yapmak istiyorum.

TGRT: Geçen hafta programımızda Kadir Topbaş Bey vardı, bir rakam verdi şuanda İstanbulda 59 adet beş yıldızlı otel yapılıyormuş.

YU: 59 tane de yapılsa, 159 tane de yapılsa İstanbul'da butik otel lazım. Çünkü butik otelin müşterisi var. Butik  otelin müşterisi kim biliyor musunuz? En zenginler.  Modern binalarda kalmaktan yoruldu millet. Eskiyi arıyor, doğayı arıyor. Bende gittiğim zaman böyle otellerde kalmaya çalışıyorum. Normal bir otel 300 ise bu oteller 600.

İstanbul'da otel yapılıyor. Yapılmalı. Niye yapılmalı? İstanbul ileride çok daha turizm de ilerlemesi gereken büyük bir metropol. Olması gereken yere gelemedi henüz. Altyapı lazım, yol lazım, birçok şeyi hallettikten sonra . Sadece İstanbul değil genelde turizm de doğayı koruyamazsanız , denizlerinizi temiz tutamazsanız, insalarınızı eğitip yolda yürümeyi dahi öğretemezseniz, bir yere varamazsınız.

Turizm nedir? Kültürdür, sanattır, terbiyedir, ahlaktır. Turizm bina yapmak ile, güneşi bulmak ile, kuma sahip olmak ile olmaz. Turizm de bir yerlere geldik.

TGRT: Gelmemiz gereken yerdemiyiz?

YU: Bana göre değiliz. Niye değiliz? Biz doğayı gerektiği kadar koruyamadık.

TGRT:İstanbul gibi bir güzelliği koruyamamışız.

YU: Kesinlikle koruyamadık. Bankalar Caddesi'nde Sümerbank'ın önünden yukarıya doğru çıktım , o tarihi binaların yüzde 5'i yok. Hepsi berbat olmuş. Akıl almaz bir şey. Birisine git boz desen ancak bu kadar bozar.

Turizm de yapılacak çok daha işlerimiz var bizim. Önce turizm ordusu yetiştirmemiz lazım. Lisan bilen, hizmeti kendine şiar edinmiş,  bu işten para kazanan, bu işten istikbal gören, bir ordu yetiştirmemiz lazım. Sonra araştırma ve geliştirme ,bir şeyler yapmalıyız. Yoksa Ege'de 3 ay, Antalya'da 5 ay turizm, turizm değil.

İnsanlara da yazık. İşe alıyorsunuz 5 bin kişi yaz başı, Kasım'ın başında gönderiyorsunuz. Şimdi Antalya boş , kimse yok. İnsanlar işsiz. Onları gönderiyorsunuz, yeni kadroyu sezonun başında alıyorsunuz. Böyle olmaz. Müşteri aynı yüzü görmek ister. Müşteri anlaşabildiği insanların görmüş olduğu muamelesinden memnun olur. Siz telefonu kaldırdığınız zaman "Buyrun, emriniz nedir?"demeli. Onun için eğitimli insana ihtiyaç var.

Sonra tanıtım. Ülkemizi tanıtmak kolay değildir. Son zamanlarda tanıtımda ivme kazandık ama olması gereken yerde değiliz. Türkiye'yi 100 milyon ile, 200 milyon ile tanıtamazsınız. Bu tanıtım ayrı bir sanattır. Siz kalkıp "Bizim kumumuz var, güneşimiz var, denizimiz var , tarihi şehirimiz var" Ne şehiri, şehiri berbat etmişsiniz.

İyi bir turizm bakanımız var. Allah selamet versin, iyi çalışıyor. Ordan oraya koşuyor, ordan oraya koşuyor ama adamın ayağında pranga var. Bir iş yapacak bir bakanın ayağına takılıyor, bir iş daha yapacak, öbür bakana takılıyor. Bir iş yapacak 10 tane bakanlıktan ikamet alacak. Bu böyle olmamalı.

En az beş bakanlık seçsin. Beş bakanlık seçecek olmazsanız turizm de iddialıyım diyemezsiniz. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun, ne kadar yapıcı  olursa olsun , ne kadar koşarsa koşsun takılıyor. Kime takılıyor? Mevzuata takılıyor. Türkiye'de aynı mevzuat dün vardı, bugün var, inşallah yarın olmayacak. Turizm de eğer sanatı, kültürü turizme koymazsanız, sanatsız kültürsüz toplum turizm den bahsedemez.

Cünet Arkın Türkiye'de çok önemli bir star. Cüneyt Arkın aktör ama aktör gibi bir aktör. 40 senesini sinemaya vermiş 400 tane film de başrol oynamış. "Biraz daha yaşarsam mağdur olacağım" diyor. Geçim sıkıntısı çekecek. Olmaz. Bu ülkede 3 tane  Cüneyt Arkın yok. Ben biraz daha yaşarsam diyor Cüneyt 90 yaşında değil 73 yaşında, geçim sıkıntısına düşecek. Sanatı, sanatçıyı korumazsanız olmaz.

 Lütfi Kırdar'a gittim, yabancılar hepsi en iyi yerlerde, bizim Türkler kenarda köşede. Olmaz. Bu yabancı hayranlığından geliyor.

TGRT: Tanzimattan itibaren.

YU: Tanzimattan itibaren çok doğru. Eğer turizmden bahsedecekseniz, sanatsız olmaz diyeceksiniz. Kültürsüz olmaz. Kültür Turizm Bakanlığı , ismi bile bu.

TGRT: Dünyanın en iyi turizmi olan ülkelerine baktığınız zaman , tanıtım çok önemli bir şey ama sinema ile tiyatro ile duyurmuş. Amerikan filmlerine bakıyorsunuz, x bir kasabada film çekiyor Orlando, Orlando'da ne var ki? Sinema sektörünün sahnelerinin canlandırıldığı bir  kent oluşmuş. Üniversite stüdyoları dediğimiz . Paris'de yine Disleyland. Bunların hepsinin kökeni sinema aslında. Sinema ile kendini dünyaya tanıtmış, turizm de kendiliğinden geliyor.

YU: Tiyatro diye bir hadise var. İngiltere'ye geliyor insanlar , tiyatro için geliyor. Bir haftalığına geliyor, 5 gün tiyatroya gidiyor. 2 gün müzeleri tarihi yerleri geziyor 7. gün ülkesine dönüyor. Turizm bu. Yalnız kum, güneş, deniz yetmez.  Turizmi 12 aya yayacağız. Eğitimli insanlar yetiştireceğiz. İnanç turizmi, yayla turizmi. Yayla turizmi derken ayder deresi var,  bunlar bozuldu. Maalesef bozuldu. O güzelim cennet gibi yeşilliğin içerisine binalar konuldu, taşlaştı ve o güzelim bölgeler o şeyini kaybetti. Ben şunu diyorum. Gelin şu doğayı koruyalım, denizlerimizi temiz tutalım.

Size bir şey anlatacağım. Ben doğaya gititm,  Katar'a gittim, 5 gün orada kaldım. Sonra Dubai'ye gittim. Kasım ayında çok sıcak. Deniz tertemiz, pırıl pırıl bir deniz. Adam öyle bir yapmış ki, şehri kurmuş. Nasıl yapmış? Önce alt yapıyı yapmış, öyle yollar yapmış ki orada trafik tıkanmasın . Adam diyor ki 2022 buraya gelirse dünya kupası 8 tane stad yapacaklar, stadlar dışarıda 50 derece içeride 23 derece olacak. Dünya kupasından sonra bu stadları geri kalmış ülkelere hediye edecekler.

Dünya nerde? Biz neredeyiz. Bir stad yapacağız uğraşıyoruz. Niye? Plan yok, program yok, biri oradan çekiyor, biri buradan çekiyor. Olmaz ki. Birine güveneceksin, önce provasını yapacaksın, sonrada sen güvenilir birisin al bunu yap diyeceksin.

Dünya globalleştikçe, küreselleştikçe kendisinde güvensizlik çoğalıyor. Globalizm öyle bir hale getirdiki dünyayı kimse kimseye güvenmiyor. Bakıyorum 50 sene evvel 40 sene evvel daha iyiydik.

TGRT:İnsan da erezyona uğruyor.

YU: Uğradı. Uğruyor değil.

TGRT: Arif  Nihat Asya'nın yıllar önce bir şiirinde var. "İyi insanlar iyi atlara binip gittler" diyor.

YU: Turizmi daha güçlü hale getirmemiz lazım. Mevzuatını, kanununu gelişmesi için  a dan z ye önce yol.

TGRT:Yol deyince bir medeniyettir diyorsunuz. "Gidemediğin yer senin değildir" demiş Sivaslı Halil Paşa. Üçüncü köprü, doğan bağlantı yolları, birde geçtiğimiz ay imzalanan 11 milyar dolarlık  İzmit Körfez Köprü ve İzmir'in otobanı. Bunun turizme katacağı çok büyük bir şey yok mu?

YU: Köprüyü yapıp, eğer ara  yollarını yapamazsanız olmaz. Köprüden çıktıktan sonra dağınılmaz. Ben 50 sene kara yolu taşımacılığı yaptım. İnsan, eşya, hayvanı karada, denizde havada taşıdım. Bildiğim işlerden birisidir. Mesle şu; yaptığınızda mükemmel yapacaksınız. Köprüye girmek için çok sıkıntı çekiyorsunuz.

TGRT: Üçüncü köprü bu yükü rahatlatmayacak mı?

YU: Bu konuda başbakan'ın tüp geçit projesi var. O olursa isabetli olur. Tabii iyi işler yapılıyor.

TGRT:Müsaade ederseniz bir reklam aramız var. Evet Sayın seyirciler reklamların ardından konuğum, işadamı Yılmaz Ulusoy ile sohbetimize kaldığımız yerden devam edeceğiz.

TGRT: Turizm alanında Bahçekapı'daki Sümerbank'ın eski binasının dışında iki simgesel projeniz daha olduğunu biliyorum.

YU: Tespit ettik, üzerindeyiz. Mükemmelse talip olacağım. Yüzde yüz tarihi binaya sahip olacağım, yarı tarihi binaya değil. 99 bile olsa, hayır. Ama yüzde yüz ise içerisinide bilenler yapacak. Bu ticarinin yanında bir de sanat. Kalıcı bir şeyler yapalım. Yarın öbür gün gittiğimiz zaman şunu şu adam yapmıştı. Sümerbank'ın binası 140 yılllık bina.

TGRT: Biz Babıali yolunda gazetecilik yaptığımız binada oralar hep adresimizdi. Oralarda hep gezerdik. Tarihi mekanlar.

YU: Mehmet Bey, o tarihi binaları maalesef birer birer modern ucube binalar haline getirdiler. Buna beni üzüyor. Gökyüzüne doğru gidelim. Niye gökyüzüne doğru gidiyorsun kardeşim. Gitme. İstabul uzun. bir tarafı Tekirdağ, bir tarafı İzmit. O kadar geniş alan var ki yayıl. Şehircilik de böyle gökyüzü yok. New York da insanlar gökyüzünü göremiyorlar.

TGRT: O söylediğiniz doğru. Ben her gittiğimde insanın bir süre sonra canı sıkılıyor.

YU: 30 – 40 katlı binalar neden yapıyorsunuz, yayın İstanbul'u. Roma'da böyle bir şey var mı? Yok. Tarih kurmuş adam, niye? Yaymış.  Ben mimar değilim ama New York'a çok gittim geldim , o şehiri beğenmiyorum. Orada rahat edemiyorum. Londra'da rahat ediyorum, Paris'de rahat ediyorum. Roma mükemmel bir şehir.

TGRT:Londrada'ki parkları topladığın zaman İstanbul'un toplamında o kadar yeşil alan  yok.

YU: Londra'da üç tane park , uçsuz bucaksız. Çivi çaktırmaz. Bu korumacılıktır. Tarihi koruyorsun, insanları rahat ettiriyorsun.

İstanbul deprem bölgesidir. Çoğu zaman sempozyumlara katılıyoruz, gidenlerden öğreniyoruz , İstanbul'da bu kadar gökyüzüne doğru çıkmamalıyız. Allah korusun, biz bir depremde neler çektiğimizi hatırlıyoruz. Bu çok planlı, çok kalıcı bize değil torunlarımıza, asırlarca devam edecek düzenin  korunması lazım.

TGRT: Asırlarca korunması gereken bir konu daha var. O da siz enerji yatırımlarına başladınız.  HES dediğimiz, Hidroelektrik Santraller. Türkiye'de son on yılda hızlandı bu. Sizde bu alanda yatırıma başladınız. Batıda ve Amerika'da suakıtmaya  kimse bakmıyor. Bir tek bizde su akar Türkler bakar diyoruz. Bunun yanlış olduğunu zaman zaman anladık ama bazen de bakıyorsun yine de bakmakta ısrar eden büyük bir kesim var. Mesela Karadeniz'de 20 ye yakın HES projesi akıya alındı.

Siz de yatırım yapan biri olarak ve Karadeniz'li olarak HES'ler doğaya zarar veriyor mu? Muhalefet eden kesimin haklı olduğu yanlar var mı?

YU: Bu bir eğitim işi. Her şeyin başı eğitim diyoruz ya. Siz halkın eğitmezseniz , bir Hidroelektirk Santrali'nin bölgeye getireceği ve götüreceğini yansıtamazsanız, orada tepki ile karşılaşırsınız. Biz çok şükür başladık Sürmene'de. Maçka'da bir programımız var onun üzerine çalışıyoruz.

Bunun yanında bir programımız şu; Karadeniz'de suyun bol olduğu, yağmurun çok olduğu Karadeniz'de sudan elektirk üreteceğiz. Sonra rüzgar enerjisi. Zannediyorum Mart sonunda rüzgar enerjisine başlayacağız. Palanımız su, rüzgar sonra güneş. Eğer bunu değerlendirirseniz yarın su, arkasından hemen rüzgar ileri tarihte en geç 5 senede başlayıp 10 senede kuracağınız güneş. Çünkü su azalıyor dünyada, rüzgar da zaman zaman duruyor, güneş çoğalıyor. İstanbul'a bakın bu ayda bile 25 derece. İstanbul'da Aralığın 23'ünde kardan yürüyemezdiniz. Dünyada mevsimlerde değişti. Ben bilimsel demiyorum, dinlediklerimi anlatıyorum.

Dünya çok kötü bir yere gidiyor. Doğayı bozduk, intikamını alacak. Oynuyorlar dünya ile, olmaz. Müsaade etmez dünya. Eğer biz doğayı korumazsa, uluorta istediğimiz herşeyi yapabilirsek, doğa bizden intikamını alır. Dünya ile fazla oynadı millet . Teknoloji diyoruz, teknolojinin de ölçüşü olması lazım.

TGRT: Teknoloji çılgınlığı var artık.

YU: Bilgisayar ve telefon nsanlarda iki tane hastalık.

TGRT: Bir dostunu oturup 15 dakika dinlemekten aciz olanlar, saatlerce oturup bilgisayardan film, dizi seyredebiliyorlar.

YU: Türkiye'de okuma tembelliği var. Gençlerimiz dahil maalesef okumuyor. Türkiye'de radyo yüzde 3, yüzde 5 dinleniyor. Televizyon yüzde 98 seyrediliyor. Bir beyaz cama esir olmuş insanlar. Bir şey de olsa gam yemeyeceğim. Eğitici, öğretici bir şey yok.

TGRT:Şu bunun göstergesi değil mi? İngiltere gibi bir ülkede 200 tane televizyon kanalı yok. Kasabaların bile televizyonu var. Bu kadar mı biz sanatı seviyoruz? Herkes onunla bir güç elde etme peşinde.

YU: Televizyon kanununda kültür ve sanat şeyleri olması lazım. Bunları gündüz saatlerinde veya akşam saatlerinde koymuyor. Gece 3'den sonra izleyen izlesin. Bu olmadı ki. Sen bunu 8- 9 1- 11 saatlerinde koy, gelsin insanlar dinlesin. Bir şeyler öğrenirler.

Hakikaten televizyon hastalık oldu. Geliyor misafir, selam yok bir şey yok dizi izliyorlar. Herkesin 3- 4 tane dizisi var.

TGRT:Diziyi seyrederken bazen dramlar var. Orada da bir tezat yaşıyor toplum. Bu drama ağlıyorsak, her gün burnumuzun önünde binlerce dram var. Mafya, eli  silahlı adamlar var, onlara hayran olan toplumlar.

YU:Başlıyor silah atmaya mutamadiyen atıyor . Silahta kurşun bitmez mi? Seyirci "Bu kadar da olmaz" demeli ama demiyor. Bizim vatandaşımız beyaz cama esir olmuştur. Ne dostluk, ne sohbet hiçbir şey kalmadı.

Çocuklarımız da ne kadar korursanız koruyun ellerindeki bilgisayarlarla izliyorlar. Tüm dünya bir araya gelecek, akil adamlar toplanacak "Gelin kardeşim, burada bir şey var , burada bir rezalet var, bu insanları bundan kurtaralım" diyecekler.

TGRT:Bu çok seyredilen yapımların içerisinde küresel sermaye çok büyük para kazanıyor. Belgesel yayınladığınız programların içerisine deterjan firmaları, çikolata firmaları, reklam vermiyor. Neden? "Bunları çok elit kesim izliyor, gerek yok bu reklamlara" Diyor.

YU: Bu toplum için bir sakatlık. Amerika insanı televizyon, yemek, televizyon, yemek şişman bir nesil.

Dünyanın enerji ihtiyacı var. Türkiye'nin enerji açığı çok. Karadenizde toprak kıttır. Karadeniz de hırçın bir deniz, patika bir yol, 70 derece meğilli avuç içi kadar topraklar. Vatandaşı eğitmek lazım. Ne götürecek? Ne getirecek? Karadeniz insanı biraz inatçıdır. Bu konuda kolayca teslim olmuyordu ama bunu aşacağız.

TGRT:Sektör yeni

YU: Mevzuat çok yeni. Yatırımcı bilmiyor, devlet tam organize olmamış , değişik enstrümanlar çalınıyor, bu enstrümanlardan değişik sesler çıkıyor. Şuna dikkat etmemiz lazım, biz enerjide en az 50 sene,  günü geçiştirerek, bu bölgede 10 tane 20 tane santral kurarak değil, Türkiye'nin elli yıl enerji planı yapılacak. Bu yapılırkende vicdanlı çok imanlı, inançlı,  yapılacak. Korumacılığın kesinlikle olmaması lazım. Oturulacak , ne yapılması lazım? Bizim nüfusumuz 70 milyon, 50  sene sonra herhalde bizim nüfusumuz 170 milyonu geçecek. 170 milyonu değil, batı 500 sene evvel yaptığı şey ile bugün yürütebiliyor işini.  Biz bugün yaptığımız ile bugün yürütemiyoruz. Çünkü günlük yapıyoruz. Günü kurtarma ile bir yere varamayız.

Bizim enerji çok ama çok sıkıntıdır. Şimdi alıyoruz, bunun yarını da var. Enerji aldığımız ülkeler ile yarın aramız bozulabilir. Daha doğrusu kendimize yetmemiz lazım. Yetemezsek ne olur? Tarımda geldiğimiz noktaya geliriz. 25 sene evvel kendine yeten 7 ülkeden birisiydik, şimdi her şeyi ithal ediyoruz.

Ben siyasete bir şey demem çünkü bilmem. Bilmediğim işte de konuşmam. Halkın refahı neyse, halkın geleceği neyse onlar yapılmalı. Bunu özel sektör, işadamı düşünmeli , devlette bunu bu şekilde yapmalı. Çünkü sıkıntı çeken vatandaş.

Türkiye'de sıkıntılar vardır. En büyük sıkıntı işsizliktir. Türk insanı birbirini sevmeli. Türk insanı birbiri ile kavga etmemeli. Çünkü bize bizden fayda var. Adam sana karşı da olsa, onu sevmeye çalış. Türkiye'de maalesef bir sevgisizlik var. Bunu halletmemiz lazım. Dünyada da var. Bir yerde yazmıştı milenyumun getirdikleri diye milenyum çok kötü şeyler getirdi.

TGRT:Türkiyenin çalkantılı yıllarında 80 öncesi ,  Necip Fazıl demiş ki "Bana bir minübüs dolusu insan  bulun,  ihtilal yapacağım" Ama o minübüs dolusu adam bulunamadı.

Sevgisizliğin nedenleri de büyük kentlerin etkeni var. İstanbul'da 20 milyar , bir insana küsseniz 25 sene yüzünü görmeyebilirsiniz. Bu kadar keşmekeş var. Oysa küçük yerlerde mutlaka bir yerlerde karşılaşacaksınız.

YU: Türkiye'nin hemen halletmesi gereken iş, köyden kente göçtür. İstanbul 50 sene evvel 1 milyon, 50 sene sonra 15 milyon. Bu güzelim istanbul her geçen gün daha zora giriyor. Bende İstanbul'da yaşıyorum yıllardır.

Sayın Başbakanımız dedi ki "İstanbul'a pasaport ile sokacağım" çok doğru. Yapsaydı çok isabet ederdi. İstanbul da yaşamak o kadar kolay değil ki . Bizim vatandaşımız niye olduğu yerde durmuyor? Toprağı eşip niye ekmiyor? Taşı toprağı altın İstabul, geliyor İstabul'a , ondan sonra sıkıntı çekiyor.

Milyonlarca yanlış bulursun ama doğru bir tanedir. İstanbul'u veya büyük kentleri korumak kolay iş değildir. İstanbul'u ben şöyle düşünüyorum "Son yirmi senede İstanbul'un nüfusu iki misli oldu. Yirmi sene sonra iki misli daha olursa ne olacak? 4 tane köprü daha yapın, 3 tane tüp geçit yapın . Evinize giderken trafikte başınız dönüyor.

TGRT: Taksimde biri ile randevulaştığınız o zaman o gününüz bitebiliyor.

YU: Karşıda eğer bir cenazeye gidiyorsanız, o gün yok.

TGRT:İstanbul'da yatırımlar var. Bir sürü tüneller yapılıyor ama dediğiniz gibi bu sorun ile baş edebilmek zor.

YU: Ne yaparsanız yapın, İstanbul'a her gün 800 tane vasıta giriyor. Bunun karşılığını veremezsiniz. 800'ün karşılığında imkan sağlayamazsınız. İstanbul bundan fazla nüfusu kaldırmaz.. Herkes İstanbul'a gelirse ülkedeki toprakları nasıl koruyacağız biz.

Enerji önemli. Enerji'nin üzerinde bürokrasiyi mutlaka halledip, bir mastır planı yapıp, Türkiye'nin hemen, hemeni bugün yarın yok, kısa vade 2011'de herşeyi derleyip toparlayıp bunu çok hızlandırması. Sonrada 5 yıllık bir şeye 50 yıllık asgari sığdırıp bu işi halletmemiz lazım. Halledemezsek yarınlarımız sıkıntı olur.

TGRT: Sevgili seyirciler reklam sonrası konuğumuz Yılmaz Ulusoy ile sohbetimize devam edeceğiz.

TGRT:Siz insan taşımacılığını yıllarca karadan yaptınız. Bunu büyüttünüz, Amerikalı'lara sattınız, 1 milyar 100 milyon Euro'ya. Bugün satsaydınız 400 milyon dolar bile veren çıkmazdı.  Şunu anladık ki satışta zamanlamada çok önemli bir boyut.

Siz yıllar önce programlarımızda hep söylüyordunuz, dünyayı büyük bir kriz bekliyor diye.  siz krizden iki ay önce programımızda yine yakında dünya büyük bir krize girecek dediniz.

 YU: Ben onun kitabımda da yazdım.

TGRT:Bu bolluğun bir daralma yeri var ve tünele girecek bu.  Bu tünelden birçoğu dökülecek , tünelden  sağ çıkanlar yola devam edcek.

Denizcilik olarak da devam ediyorsunuz. Bildiğim kadarıyla da Çin'de 2 tane , Almanya'da 3 tane gemiler sipariş veriyorsunuz. Dünyada denizcilik sektörü şuanda ne durumda? Türkiye, üç etrafı denizler ile çevrili olan  bu ülke bu yük taşımacılığını ne zaman denizlere kaydıracak?

YU: 2 tane Çin'de siparişimiz var, 3 tane de Almaya'da gemi siparişimiz var. Gelecek sene Temmuz ayı'ndan itibaren gelecek.

TGRT: Ulusoy Gemicilikte kaç tane gemi var?

YU: 14 tane. Denizcilik de dünya bir çukura düştü. Çukurdan 6 ayda çıkabilirim dedi, 2 senede çıkabilirim dedi ve çıkamadı. Çıkamayacak çünkü üretmeden tüketme hastalığı var. Amerika'ya gidin ülke ne hale geldi. İnşallah daha kötü olmaz. Türkiye bu arada vaziyeti idare etti. İnşallah bozulmaz bu düzen.

Denizde şu var; Dünya denizciliği zora girdi. Bu zorluğun yanında Türkiye çok hızlı büyüdü. Turizm de , tekstilde, denizde Türkiye çok hızlı büyüdü. Bu hızlı büyüme bazı çarpıklıkları, bazı sıkıntıları  getirdi. Çünkü çok hızlı büyümelerde mutlaka yanlışlılar olur. Sektörde, devlette.

Türkiye'de devletin deniz sektörünü biraz daha desteklemesi  lazım. Deniz sektörüde derdini iyi anlatması lazım. Devlet ile sektörü bir araya getirip derdimizi anlatıp, çaresini aramamız lazım. Herşeyi devletten istiyoruz, Zaten sıkıntı var. Sıkıntı varsa en büyük sıkıntı devletindir. Çünkü herşeyi devlet organize ediyor.

İnanıyorum ki bizim tersanelerimiz, daha doğrusu hem gemi yapan , hem gemi kullananlar bugün sıkıntı yaşayabilirler. Bunu biraz daha rahatlatıcı tedbirler alınması lazım. Bunu da sektörün çok iyi anlatması lazım.

TGRT:Türkiye'nin önündeki denizcilik sektörü devletin biraz daha desteği ile iyi bir noktaya gelecek mi?

YU: Gelir. Şundan gelir; biz denizci bir milletiz. Asırlardır denize aşina değiliz, denizciyiz. Ülkemize baktığımız zaman her tarafı  deniz. Bu denizi de yeterince kullanmıyoruz.

Bunu yalnız deniz taşımacılığında değil, turizmide böyle kullanmalıyız.

Denizde şu görülmüştür ki ; 3 seneye yakın bir zamandır denizcimiz sıkıntı çekmiştir.

TGRT: Dünya krizi bunun en büyük etkisi değil mi? Avrupa ne mal alabiliyor? Ne de gönderebiliyor. Amerika'da dahi gemiler boş duruyor.

YU: Boş duruyor ama bu fazla dayak yedi. Bizim kriz öncesi 100 milyon dolarımız 20- 30 milyon dolara düştü. 50 milyon dolar olan navlun, 10 bin dolara düştü. Yüzde 20'ye düştü. Buna dayanılmaz. O günkü rakkam normal değildi çok yüksekti, bugünkü rakkam da çok düşük.

Bunu ne yapacağız? El birliği ile dediğim gibi yol haritası  bulup düzlüğe çıkmamız lazım. Çünkü bu işte genç filomuz var. Bu flolarla biz dünyada önemli yerlere gelebiliriz. Çünkü dünya tembelleşti, dünya yaşlandı, Türkiye genç, dinamik, atılımcı, risk alan bir sistemimiz  var.

Denizcilik küçük bir sektör değildir. Denizcilik tüm dünyada ve reklamıda önemli. Tüm dünyayı geziyorsunuz. Turizm de , Antalya daki, Bodrumda ki bina orada durur.Gemi öyle değil, bütün dünyayı dolaşıyor. Bu işin unuda var, ünü de var. Ününü devam ettirirsek unundan da istifade ederiz.

TGRT: Bakanlığın dışarıdan aldığı şeyler, özellikle Türkiye'de tersanelere verildi çıkartma gemileri. Bununla da desteklenmeye devam ediyor tersaneler.

YU: Tersaneler çok hızlı büyüdü. Tersanelerde 20 -30 insan öldü.

 TGRT:Bu bir boyutu ama biz o zamanlar bir araştırma yapmıştık, İstanbul'da inşaatlarda düşüp ölen insan sayısı 400- 500.

YU: Karayollarında 4 bin kişi.

TGRT: Mesele hiçbir yerde ölmemesi ama tersaneleri sıraya koyduğunuz zaman çok aşağılarda çıkıyor.

YU: Denizciliğe önem vermemiz lazım, denizciliği daha iyi yerlere getirmemiz için milletçe, ulusça bir hamle yapıp devlet sekör, daha hızlı tempo ile ilerlemeliyiz. Çünkü biz yola çıktık. Bunun durması yok, biz duramayız. Denizciliği daha iyi yerlere getirmemiz lazım. Denizciler olmadan dünyada yaşam olmaz. Deniz taşıması olmadıktan sonra dünya nefes alamaz.

TGRT:Siz de bu konuda yatırımlarınıza devam ediyor sunuz. Programımıza katıldığınız için çok teşkkür ederim.

YU: Ben teşekkür ederim.

TGRT:Sevgili seyirciler bu akşam "Başbaşa" da konuğum işadamı Yılmaz Ulusoy'du. Haftaya aynı saate görüşmek üzere . Hoşçakalın.

.
.


Yılmaz Ulusoy

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org