Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Figen Mete Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
F I K R A L A R R
07.07.2009
Figen METE
Okunma Sayısı : 30102
Oy Sayısı : 18
Değerlendirme : 5
Popülarite : 6,28
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Temel bir gün berbere gider.
Kulağındaki kulaklıkla berber koltuğuna oturur.
Berber:
- "Kulaklığınızı çıkarır mısın?", der.
Temel:
- "Çıkarmam", der.
Berber Temel'i traş etmeye başlar.
Ama kulaklıkla traş yapmak zordur.
Temel'e bir kere daha:
- "Kulaklığınızı çıkarabilir misiniz?" der.
Temel, sert bir yanıtla:
- "Hayır!" der.
Berber içinden,
"ben sana yapacağımı bilirim" der.
Temel'in kulaklığını habersizce çekiverir.
Temel koltuğa yığılıp kalır ve ölür.
Berber:
"Nedir bu kulaklığın özelliği" der, kulaklığı kulağına takar.
Kulaklıktan şu sesler gelir:
- "Nefes al, nefes ver! Nefes al, nefes ver!..."
*
*
Teyzemde kalırım
Temel, İstanbul'da yeni kiraladığı evini emlakçıyla son kez gezerken; emlakçı Temel'e:
- "Evinizin bir tek kötü tarafı var o da tren yolunun yanında olması", diyor ve arkasından ekliyor:
- "ama o da sorun değil insan birkaç hafta sonra alışıyor."
Temel cevap veriyor:
- "Sorun değil.. O birkaç haftada da gidip teyzemde kalırım."
*
*
Temel bir gün kahveye gitmiş:
- "Selamün aleyküm usta.. Soğuk çayın var mı?"
Adam:
- "Yok", deyince Temel:
- "Sağol usta.. Allah'a emanet ol", demiş ve gitmiş.
Ertesi gün Temel yine aynı kahveye gitmiş ve ustaya:
- "Usta soğuk çayın var mı?" demiş.
Adam yine:
- "Yok", demiş ve Temel yine kahveden ayrılmış.
Bir sonraki gün yine aynı hadise tekrarlanmış.
Kahve sahibi de
"bu adam nasıl olsa bir daha gelir, ben buna soğuk bir çay hazırlayayım", demiş ve hazırlayıp Temel'i beklemeye başlamış.
Temel adamın düşündüğü gibi yine gelmiş:
- "Usta soğuk çayın var mı?" demiş.
Adam da büyük bir iştahla:
- "Evet var", demiş.
Temel de bunun üstüne:
- "O zaman ısıt da içelim", demiş.
*
*
Motorlu testere
Trabzon'da bir grup laz çok ağaç kesebilmek için Amerika'dan motorlu testere getirtmeye karar vermişler.
Gerekli bağlantılar kurulduktan sonra para ödenmiş ve birkaç tane elektrikli testere alınmış.
Garanti kağıdında da günde en az 500 tane ağaç keseceği belirtiliyormuş.
Her neyse, bizimkiler koyulmuşlar işe.
Akşam olduğunda en fazla ağaç kesen Temel'miş ve sadece 50 tane ağaç kesmiş. Doğal olarak herkes şaşırmış.
Bir sonraki gün Temel zorlayarak sayıyı 100'e çıkarmış.
Daha sonraki gün akşam Temel yerinden kalkamaz hale gelmiş ama sadece 150 tane ağaç kesebilmiş.
Artık bizimkiler Amerika'dan bir yetkili çağırmaya karar vermişler.
Yetkili gelmiş ve birlikte ormana gitmişler.
Amerikalı motorun ipini çekip çalıştırmış ve çıkan ses üzerine bizimkiler hep bir ağızdan korkuyla:
- "Uyy o ne daa?"
*
*
Boğa
Bir gün KaPlumbağanın biri boğaya sorar;
- Boğalar niçin kırmızı renge kızarlar?
Boğa cevap verir...
-Aslında kırmızı renge kızmayız.Kırmızı renge kızanlar ineklerdir!.
- O zaman neden kırmızı rengi gösterdiklerinde üzerine hışımla gidiyorsunuz.?
Boğa cevap verir:
- Ulan bu hergeleler varya bizi inek yerine koyuyorlar ya onun için kızıyorum.
*
*
Temel'in askerlik yaptığı bölükte bir gün Temel'in arkadaşının babası ölür.
Komutanları der ki:
-bunu alıştıra alıştıra kim söler?.
Birden Temel akılarına gelmiş. Temel'i çağırmışlar.
Anlatmışlar durumu.Temel hemen arkadaşı cemali yanına çağırmış.
- Ula Cemal Senin Amcan Varmudur?
-Vardur.
-Dayin Varmudur?
- Vardur.
-Teyzen Varmudur?
-Vardur.
-Annen Varmudur?
- Vardur.
-Baban Varmudur?
-Vardur.
- Nah Vardur!
*
*
LAZ PİLOT

Temel'le Cemal bir gün kahvede otururken gazetede bir ilan görürler
"Pilot kursları başlamıştır*"
Tabi ki bizimkilerde meraklı pilotluğa köyde bağı bahçeyi satıp İstanbula giderler.
Kursa başlarlar başarıyla bitirirler diplomalarını alırlar.
Aradan iki ay geçer bir uçak şirketi arar..
- "Gelin bakalım size uçak vereceğiz pilotluğunuz nasıl?"
- "ilk seferiniz İspanya'ya.."
Bizimkiler süper bir kalkış güzel bir havalanış İspanyaya varırlar.
Tam inecekler
Cemal :
- "Kule acil iniş pisti boşaltın itfaye ambulans doktor çağırın zor durumdayız.!.."
Temel
- "Sayın yolcularımız herkez emniyet kemerlerini bağlasın bildiği bütün duaları okusun tehlikedeyiz."
Derken uçağı zor bela kanter içinde piste indirirler.
Temel:
- "Vay ağzuna sıçtuğumun ispanyolları ula bunların kafaları hiç çalışmayi 15 metrelik pist mi olur. az daha ölecektuk da".
Cemal:
- "Ula Temel doğru deysin. Hakketten kafaları çalışmayi. 15 metrelik pist yapayler da 10 kilometre genişluk olur mi?"
*
*
İ..e Hakem
Maçi çok kötü kötü yöneten orta hakeme seyirciler bagirmaktadirlar :
- I..e hakem, i..e hakem, i..e hakem...
Bu çirkin tezahürat üzerine orta hakem, yan hakemlerden birinin yanina kosar
ve siddetle çikisir :
- Iliskimizden kime söz ettin?...
*
*
Bizim dadas nisanli ,fakat issizmiş.
sonunda cenaze arabasina sofor olarak ise girer,
nisanlisini hafta sonu gezdirmek icin yeni arabasiyla evin onune yanasir
nisanlisi cenaze arabasina burun kivirarak bakar
- vis beni cezdirecagan araba bu mi?... der
bizim dadasta
- gizim millet bu arabiya binmeh icin ölir,ölir.... demis.
*
*
DİNİNİZİN GIYMETİNİ BÜLÜN
Erzurum`da Ramazan ayında lokantalar, pastaneler, kahvehaneler kapatılır. Turistin biri lokanta bulamadığı için, bir yerlerden bulup, buluşturduğu simiti yolda yerken, iftarı beklemeye tahammülü kalmayan yaşlı bir dadaş, turistin omzuna vurarak der ki:
`Dinizin gıymetini bülün, dinizi gıymetini bülün. Bahın Müslümanlar ne çekir?`
*
*

KARNIMDA
Konyalı Mutaf Hacı Nuri Küçük iplikçi, her yıl Muharrem ayında, evinde kazanlar kaynatır, yaklaşık yüz elli, iki yüz kişiye aşure ziyafeti verir. Yine böyle bir yıl dönümünde Cıvıloğlu Camii`nin müezzini Erzurumlu Hafız Mehmet Efendi`nin Yarımşar kiloluk, on tas aşureyi bir göz açıp kapayışında kaşıksız olarak hemen yuttuğunu görenler şaşırırlar. Çiğnemeden nasıl yutuyorsun, diye sorduklarında şu cevabı verir:
`Benim dişlerim ağzımda değil karnımda takılı
*
*
İNTİKAM
Aras Nehri`nin taşıp can ve mal kaybına sebep olması Hacı Dayı`nın canına tak eder. Aras Nehri`nin sâkin olduğu bir zamanda nehrin yanına gider:
`Nasii, coştuğun zaman geçi götürirdin, koyun götürirdin, adam götürirdin! Şimdi üstünden atliyim da namusun lekeliyim mi?` diye bağırır.
*
*
SÜNNET DİYİM DE?

Bir tane hoca varmış, nereye gitse önüne koyulan her şeyi yer, içer, siler süpürürmüş. Yine bir eve misafir gider. Hocaya güzel bir sofra kurulur. Hoca da önüne gelen her yemeği
- `sünnetdir` diyerek silip süpürür.
Yemekten sonra abdest almak için ayağa kalkar, evin çocuğuna:
- `Gel bene su tök.` Der:
Çocuk, suyu dökerken Hoca:
-`Yavrum senin adın ne?`diye sorar.
Çocuk heyecanla:
-`Farz Farz!..` diye bağırınca:
O ne demek yavrum, o ne biçim isim` diyen hocaya çocuk der ki:
-`Hemi, sünnet diyim ki beni de yiyesen
*
*
ERZURUMLUNUN SİMİT SATMASI
Bir köylü İstanbul`da simit satmaya başlar. Bu mesleğe yeni başlamış olan köylü ertesi gün sattığı şeyin adını unutur. Çaresiz başlar bağırmaya.
-`Deliyhli Eymek, deliyhli ekmek
*
*
Karadenizlinin birisi Erzuruma gider ve çarsida garip hareketlerle vitrinlere
bakarak dolasir.
Etraftan birisi merak eder ve sorar
- "gardas nerelisin"
Karadenizli cevap verir
-Uyy baa mı diysun?
Erzurumlu
-ula sus nereli oldugun anlasildi
*
*
Kadın budalası
Psikolog karşısındaki sinir hastası bir genci teste tabi tutmaktadır.
Kağıt üstüne bir dikdörtgen çizip:
- "Bu size neyi hatırlatıyor?" diye sorar.
Hasta:
- "İçinde kadın bulunan bir yatağı", diye cevap verir.
Arkasından psikolog kağıda büyükçe bir kare çizer. Hasta, bu kez:
- "İçi kadın dolu bir oda", der.
Derken, çok büyük bir dikdörtgen çizdiğinde, hasta bu sefer de:
- "Bu da içi kadın dolu bir ev", deyince psikolog dayanamaz:
- "Tamam beyefendi", der. "Siz bir kadın budalasısınız"
Ama psikolog daha lafını bitirmeden, hasta bağırır:
- "Ne tebiyesiz adamsın be. Aslında sen kadın budalasısın ! Sabahtah beri bana ayıp ayıp resimler çiziyorsun.."
*
*
doktorun intikamı
Meşhur ressam Whistler. Bir gün gene meşhur kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı Sir Morell Mahenzie'yi acele evine çağırtmıştı.
Doktor eve geldiğinde Whistler'in köpeğini muayene etmek için çağırılmış olduğunu anladı.
Fakat hiçbir şey belli etmeden köpeği muayene etti ve ücretini aldı, çıktı gitti.
Birkaç gün sonra da doktor Whistler'i çok acele evine çağırttı.
Ressam soluk soluğa içeri girdiği zaman, doktor sakin bir şekilde:
- "Hoş geldiniz. Mr.Whistler." dedi. "Size sokak kapımı boyatmak istiyordum da!"
*
*
Bugüne kadar içmedim
- "Niçin kötüleştiğinizi bir türlü anlamıyorum. Sözlerimi dinlediniz ve günde en fazla yarım paket mi sigara içtiniz?"
- "Evet tıpatıp uyguladım." dedi hasta.
Doktor:
- "O halde.????
Hasta:
- "Ona da başlayana kadar anam ağladı.ben hiç sigara içmezdim ki!!!
*
*
Babayı kurtardım
Yeni uzman olmuştu. Kasabada muayenehane açtı.
Birkaç gün sonra biri geldi, onu doğuma çağırdı.
Ertesi gün eve dönen doktoru, karısı merakla karşıladı:
- "Nasıl oldu"
- "Ah sorma, iyi değil. Çocuk ters geliyordu. Forsepsle almak zorunda kaldım. Fakat bir türlü çıkmadı, parçalandı. Bir saat sonra da annesi öldü."
- "Vah vah, zavallı baba kimbilir ne kadar perişandır?"
- "O da öldü."
- "Anlayamadım... Nasıl o da öldü?"
- "Forsepse dayanmış, bütün gücümle çekiyordum. Çocuğun bacağı kopunca bütün ağırlığımla arkaya düştüm. Adamcağız arkada duruyormuş. Başı duvara çarptı, beyin kanamasından öldü."
Bir hafta sonra doktoru yine doğuma çağırdılar.
Geç saatte yorgun argın dönünce, karısı:
- "Doğum nasıl oldu?" diye sordu.
Doktor:
- "Gelişme var karıcığım. Bu sefer babayı kurtardım."
*
*
Çantamı açınca
Karısını doğurtmak için gelen doktor, genç adamı odaya almamıştı.
Biraz sonra kapıyı açıp:
- "Bana bir tornavida getirir misiniz?"
Doktor üç dakika sonra bir çekiç, beş dakika sonra bir testere istedi.
En sonunda babanın sabrı tükendi ve sordu.
- "Doğum zor mu oluyor doktor bey?"
- "Daha doğumla ilgilenemedim. O işe çantamı açabildiğim zaman bakacağım."
*
*
Muayenenin zamanı geldi
Hastaya sülfonamid vermişler, hiçbir sonuç görülmemiş
penisilin verilmiş gene bir sonuç görülmemiş.
En sonunda doktorlardan biri:
- "Sanıyorum, artık hastayı muayene edip nesi olduğunu öğrenmenin sırası geldi."
*
*
Kalp sektesi
Bir arkadaşı doktora sorar:
- "En çok hangi hastalık sizi korkutur?"
- "Kalp sektesi."
- "Niçin?"
- "Ücretimizi almaya fırsat kalmaz da..."
*
*
Fotoğraf
Resmi bir daireden, Karadenizli birisinden 12 fotoğraf isterler.
Karadenizli, yanında 6 fotoğraf olduğunu söyler.
Görevli,
-'Onları ver, arkadan 6 fotoğraf daha getir' der.
Bunun üzerine Karadenizli, biraz sonra enseden çekilmiş 6 fotoğrafı, görevliye getirir.
*
*
Ekonomik kriz
İki otomobil galerisi sahibi dertleşmektedirler.
Bir ara biri:
-İşler öyle kötü ki,sorma. Şu sıralar en azından bir araba satamazsam, popomu satmak zorunda kalacağım.
Yanında oturan ve bu sözleri işiten sarışın dilberden özür diler.
Bunun üzerine sarışın:
-Boş verin canım. Neler hissetiğinizi anlıyorum. Bizim işlerde kötü. Şu sıralar bende popomu satmazsam, arabamı satmak zorunda kalacağım.
*
*

İDRAR TAHLİLİ...

Adamın biri işyerindeki kantinde arkadaşıyla yemek yerken
-Kolumun ağrısından ölüyorum'.... diye arkadaşına dert yanmış,'Doktora gitsem iyi olacak'.
Arkadaşı da
-'Yahu ne lüzum var' demiş, 'İlerde köşedeki marketin çıkışında yeni bir bilgisayarlı cihaz koydular. Üç dolara bir jeton alıyorsun kasadan, yanında getirdiğin idrar örneğini açılan kapaktan içeri veriyorsun, on saniye sonra neticeyi ve tedavi için yapman gerekenleri öğreniyorsun...... diye eklemiş.
Adam hemen bir kaba idrarını oldurup arkadaşının dediğini yapmış ve bilgisayar 10 saniye sonra yazılı olarak cevap vermiş:
-Kolunuzda bir cins eklem ağrısı olan Teniselbow oluşmuş. Sıcak suya koyun, ağır işlerden kaçının, iki hafta sonra düzelecektir'
Memnun biçimde eve dönen adam, bir yandan bilgisayarın dediğini uygularken bir yandan da muzurca fikirlere kapılıp bu akıllı cihazın nasıl aldatılabileceğini düşünmeye başlamış.
Ertesi gün olunca bir miktar çeşme suyuna köpeğinden alınmış bir kılı koymuş, üstüne bir şekilde elde ettiği karısının ve kızının idrar örneklerini eklemiş. Tüm bu karışımın üzerine bir de kendi spermlerinden ekleyip doğru cihazın yanına varmış.
Jetonu atıp kabı makineye vermiş,
on saniye sonra cihazdan yazılı yanıt gelmiş.
1. Çeşme suyunuz çok kireçli. Bir filtre cihazı almayı düşünün
2. Köpeğinizde kene var. Eczaneden özel bir şampuan alıp köpeğinizi yıkayın.
3. Kızınız kokain bağımlısı ve kızınız kız değil uzun zamandır
kadın, Bir psikiyatri kliniğine yatırın.
4. Karınız hamile. İkizler. Sizden değil. İyi bir avukat bulun.
5. Kendinizi bu yolla tatmin etmeyi bırakmazsanız kolunuz tabii ki iyileşmez
*
*
Iki Bardakli Temel
Temel her gece yatarken basucuna 2 tane bardak koyuyormus. Biri su dolu
digeri bos...
1 gece 2 gece derken Temel in oda arkadasi Dursun dayanamayip sormus :
- Ula Temel ne edisin sen her gece her gece bu pardaklarla?..
Temel cevap vermis :
- Aksamlari uyandigimda bazen canim su içmek istii bazen de istemii...
*
*
Bunun anlamı nedir?
Ehliyet kursunda hoca sorar:
-"Yolda gidiyorsunuz, önünüzdeki sürücü sol kolunu camdan çıkarda. Bunun anlamı nedir?"
Sarışın atlar:
-"Sol pencere açıktır!"
*
*
Dört çocuk
Genç nişanlılar konuşurlarken, kız aklındakini söyler:
-"Ben en fazla dört çocuk istiyorum."
-"Neden dört bir tanem?"
-"Geçen bir dergide okudum, her 5 bebekten biri çinliymiş, çinli çocuğumuz olsun istemiyorum..."

*
*

TURK AYDINI
Kriz yüzünden işten çıkarılan bir akademisyen ile bir gazeteciyurt dışına çıkmışlar.
Bir süre yiyip-içip eğlenmişler. Doğal olarak paraları çabucak tükenmiş.
İş aramışlar ve bir çiftlikte hayvan pisliklerini ahırdan kürekle kazıyıp çöp römorkuna atma işi bulmuşlar.
Bir süre çalışmışlar, başarılı olmuşlar, çiftlik kahyası da onları sevmiş ve hallerine acıyarak
-"Size daha kolay bir iş vereceğim" diyerek onları yumurta paketleme işinde görevlendirmiş .
- "Bunların irilerini ve iyilerini bu taraftaki kutulara, küçük ve kötülerini bu taraftaki kutuya koyacaksınız" demiş.
Fakat bizimkiler çok yavaş çıkmışlar,
- "Bu iyidir, değildir, küçüktür, büyüktür" tartışmaları ile işleri aksatmışlar.
Onları gözleyen kahya yanlarına gelmiş,
-"Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz? " diye sormuş.
Bizimkiler
-"Gazeteci" ve "Akademisyen" diye cevaplamışlar.
Kahya,
-"Belli belli, sizin Türk aydını olduğunuz belli" demiş. "Çok iyi mok atıyorsunuz ama iyi ve kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz! .."
*
*
Bir köyün camisinde, imam cemaate vaaz vermektedir.
Ansızın içeri dalan bir köylü, köyü sel basmakta olduğunu haber verir.
Bütün cemaat hemen kendilerini dışarı atıp kaçar. Sadece imam, bütün
ısrarlara rağmen köyü terketmeyi reddeder ve Tanrı'nın kendisini
koruyacağını söyleyerek camide kalır.
Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır, imam çaresiz minareye çıkar.
Sular minarenin ilk katına yükselirken bir tekne imamı kurtarmaya gelir.
Ancak dini bütün imam, Tanrı'nın kendisini koruyacağını söyleyerek tekneye
binmez.
Sular yükselir. İmam ikinci kata çıkmak zorunda kalır.
Bir tekne daha gelir, ancak imam yine Tanrı'nın kendisini koruyacağına
inancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez. Sular iyice yükselir.
İmam artık minarenin en tepesindedir. Bir helikopter yaklaşır.
İçindekiler, durumun kötü olduğunu anlata! rak , imama helikoptere gelmesi
konusunda ısrar ederler.
İmam helikoptere binmeyi de reddeder.
Bir süre sonra sular iyice yükselir ve imam boğularak ölür.
Kendisini ahiretin kapısında melekler karşılar.
Melek: 'Hoşgeldiniz, buyrun...'
İmam: 'Cennete girmek istediğimden emin değilim..'.
Melek: 'Neden?..'
İmam: 'Tanrı'ya biraz kırgınım....'
Melek: 'Ne oldu ki?..'
İmam: 'Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim, insanlara hep iyilik yaptım,
günahtan uzak durdum. Yaşadığım köyü sel bastı, herkes kaçtı ama Tanrı'nın
beni kurtaracağına inandığımdan ben kaldım. Görüyorsunuz ki şimdi
burdayım....'
Tam bu sırada yukarıdan Tanrı'nın sesi duyulur ;
'Salağa, iki tekne, bir helikopter gönderdik..
Böylesine geri zekâlının benim katımda da yeri yoktur..'
*
*
İngilizce biliyormuş
Temel Çımacı olmuş, ilk kez yurt dışına gitmişti.
Gemi Liverpool Limanı'na yanaşırken, Temel iskeledeki İngiliz'e bağırdı:
- Tut şu halatı!
İngiliz anlamadı bir şey..
Temel yine bağırdı:
- Tut şu halatı!
İngiliz'de gene hareket yok..
Temel ortaokuldaki ingilizcesi ile bağırdı:
- Do you speak English?
- "Yes.. Yes.." dedi İngiliz;
Temel öfkeyle bağırdı:
- O zaman tut şu halatı..!
*
*
Temel omzuna papağanını almış eczaneden aspirin almaya gitmiş.
Eczanenin kapısından girip tam aspirin isteyecekken papağanı Temel'den önce davranıp:
- "Bir kutu aspirin, bir kutu aspirin" demiş.
Eczacı şaşkınlık içinde aspirini Temel'e uzatmış.
Temel tam fıyatını soracakken papağan yine erken davranmış;
- "Kaç para, kaç para" demiş.
Şaşkınlığı iyice artan eczacı aspirinin fiyatını söylemiş.
Temel ödemeyi yapmış, eczaneden çıkmak üzere arkasını dönmüş ve kapıya yönelmiş.
Eczacı dayanamaz Temel'e seslenmiş:
- "Bir dakika bakar mısın?"
Temel omzundaki papağanla eczacıya dönmüş;
eczacı sormuş:
- "Nereden buldun bunu?"
Papağan yine önce davranıp;
- "Karadenizin doğusundan, karadenizin doğusundan"
*
*
Şehirlerarası yolculuk sırasında, hemen şoförün arkasında oturan Temel, şoföre seslenmiş:
- Kaptan, haçan sekiz saattur yol aliyruk, habu teyp da devamli çalayi. Kafamuz şişti da...
Şoför nazik:
- İsterseniz kapatabilirim.
Temel'den başka öneri gelmiş:
- Yok kapatma... Bi boş kaset koysan da kafamuzi dinlesek...
*
*
finduk fistuk
Dursun askerden dönmüş. büyük bir heyecanla askerlik anılarını Temel'e anlatıyormuş:
- "Ula Temel bizim bi komutan vardı. Bi cörecektun, adam lazlaru sevmeyu da! Bakayi eğer tipin laza benziyse bi finduk de bakayim diyor, finduk diyincede laz olduğun anlaşılıyor çektirmediğu eziyet kalmayi" demiş.
"Aman Temel finduk demeyi öğrende bari sen ezuyet çekme.." demiş.
Temel çalışmış çabalamış ve fındık demeyi öğrenmiş.
Temel'de aynı komutana düşmüş.
Komutan bakmış bu kesin laz.
- "fındık de bakalım "demiş sert bir eda ile.
Temel hemen
- "fındık komutanım" demiş.
Komutan "nasıl olur ya! bu adam laz ulan" demiş içinden..
- "Bir de fıstık de bakayım."
*
*
Eni boyu
Temel pilottur.
Bir gün uçağı zar zor piste indirir ve söylenmeye başlar:
-"Üf be her seferinde böyle zorlanayrum, ne diye bu pistlerin genişliği 5 km uzunluğu 20 m. olur anlamayrum."
*
*
Madem Türksün
Temel İngiltere`ye gidecekti. Onun için bir arkadaşından İngilizce hakkunda bilgi istemişti.
Arkadaşı
-"İngilizce, Türkçe kelimelerin son hecesinin uzatılmasıdır" şeklinde Temel`e bilgi verdi.
Temel uçağa bindi ve on dakika sonra hostesi çağırmak için,
- "Hosteeees!" diye seslendi.
O da ne? hostes gelmişti.
Temel İngilizce`yi sökmeye başladığını düşünüyordu.
Havaalanından çıktı..
- "Taksiiiii!"
Vay be, taksi de durmuştu.
Temel ağır ağır kendini kaptırdı.
- "Hoteeeeeeel!!" Otele gitti.
Odasına çıktı, duş aldıktan sonra bara indi.
- "Viskiiiii!!"
Daha sonra Londra sokaklarında dolaşmaya başladı.
Parkta bir adam gördü:
- "Merhabaaaaa, nasılsınııız?"
Adam:
- "İyiyiiiiim, sağoooooool"
Temel:
- "Türk müsüüünüüz?"
Adam:
- "Eveeeeet!"
Temel:
- "Kardeşim Türksün de neden iki saattir Ingilizce konuşuyorsun.."
*
*
Bir sergide ünlü romancı, ressam arkadaşına:
-"Kutlarım sergi açılışına bakanlar gelmiş"
Bunun üzerine Ressam:
-"Ne önemi var ki, bakanlar geleceğine, keşke biraz da alanlar gelseydi. " der.
*
*
İki adam aralarında konuşuyorlardı:
-Küçükken gözlerim görmediği için bana voleybol oynatmazlardı. Bu yüzden başka bir vazife verdiler:
-Ne vazifesi?
-Hakemlik!
*
*
Deli dana
İki inek çiftliklerinde otlayıp sohbet ederlerken,
- "Yahu şu 'deli dana' hastalığı ürkütücü" demiş birinci inek, "Çok hızlı yayılıyormuş, komşu çiftlikteki bazı ineklerin de bu hastalığa yakalandıklarını duydum..."
-"İnan en ufak bir tedirginliğim yok..." demiş ikinci inek, "Bizim gibi ördekleri kesinlikle etkilemiyor ki?.."
*
*
Düdüklü tencere
Karım evlendiğimizden beri mutfağımızın ilk "düdüklü tencere"sini satın aldı ve ben işten çıkıp eve geldiğimde 'yemek hazır olacak' diye çok sevinçliydi... Bu akşam büromdan çıkarken onu aradım "Aşkım..." dedim, "Gelirken almam gereken bir şey var mı?.."
Heyecanlı bir ses tonuyla "Evet var..." dedi, "Portatif açılır merdiven getirebilir misin?.."
"Aa?.. Neden?.."
"Akşam yemeğimiz mutfağın tavanında hayatım!.."
*
*
Temel'in soyadı
Kızıldereli Temel mahkemeye müracaat edip çok uzun olan soyadını değiştirmek istediğini söylemiş...
"Adın ve soyadın ne?.." diye sormuş hâkim. "Adım Temel, soyadım ise Bulutların arasında süzülürken aniden yere çakılan muhteşem kartal..."
"Mmm, haklısın.." demiş hâkim, "Peki yeni soyadını ne olarak değiştirmek istiyorsun?.."
"Sadece 'Güm' efendim!.."
*
*
Kısır kedi
Kadın, erkek kedisini kısırlaştırmak için veterinere götürmüş. Klinikte yapılan operasyon odasından kucağında baygın kedi ile çıkan veteriner "Oldu bu iş, hallettik..." demiş kadına:
- Nasıl emin olabilirim doktor?..
- İzleyeceksiniz... Eğer herhangi bir 'erkek davranışı' gözlemlerseniz haberim olsun.
- Bütün gün divanda yatıyor zaten.. Eğer TV'nin uzaktan kumandası ile oynamaya başlarsa getiririm!..
.*
*
Kocan Öldü..Valla Öldü..
Kadının biri alışveriş için şehre inmiş, ilk girdiği dükkânda harika ayakkabılar bulmuş, ikincide de nefis bir elbise..Üçüncü dükkânda her şey 5 dolara inmiş, gözlerine inanamazken birden cep telefonu çalmış..
Hattaki kadın doktor ona kocasının feci bir trafik kazası geçirdiğini, durumunun kritik olduğunu, yoğun bakıma kaldırıldığını söylemiş..
Kadın doktora kocasına çarşıda olduğunu iletmesini, bir an önce orada olacağını söyleyerek telefonu kapatmış, ama akabinde hayatının en verimli alışverişini yapmakta olduğunu fark etmiş ve hastaneye gitmeden 1-2 mağazaya daha girmiş, birkaç saat sonra sabah alışverişini bir fincan kremalı kahve ile tamamlanmış ki birden kocasını hatırlamış.. Suçluluk duygusu ile hastaneye koşmuş..
Koridorda doktoruna rastlayıp kocasını sormuş..
Kadın doktor kadının elindeki paketlere bakıp
- "Buraya hemen gelmek yerine alışverişine devam ettin değil mi?.." demiş bağırarak, "Sanırım kendinle gurur duyuyor olmalısın.. Adam burda yoğun bakımda, sen mağaza mağaza dolaş.. İyi be..! Ama bu senin son alışverişin olacak.. Artık ömrünün sonuna kadar onun hastabakıcısı olacaksın, hem de başından 1 dakika bile ayrılamadan..!"
Kadın son derece üzgün başını önüne eğmiş..
Kadın doktor onun bu haline uzun uzun baktıktan sonra kıkırdamaya başlamış,
- "Şaka yapıyorum şaka.." demiş, "Takıldım sana.. Kocan öldü.. Vallahi öldü.. Hadi aç bakayım şu poşetleri de neler aldın görelim..!"
*
*
Kadının Boşanma Sebebi..
Avukat ofisinde otururken içeri çok güzel ve genç bir kadın girmiş ve eşinden boşanmak istediğini söylemiş..
"Sebep?.." diye sormuş avukat,
"Bana sadık olmadığını düşünüyorum.." diye cevap vermiş,
"Hissetmek yetmez. Emin misiniz?.."
"Şeyy.." demiş kız, "Çocuğumun babasının o olmadığından eminim."
*
*
KONSERVE
Bilgin Çokbilgiç çılgın deneyi için biri mühendis, biri fizikçi ve biri matematikçi üç meslektaşını kaçırır. Her birini ayrı bir hücreye hapseder. Her hücrede kibrit, su ve konserve yiyecekler vardır, fakat konserve açacağı yoktur. Bir ay sonra deneyinin sonucunu öğrenmek için meslektaşlarını ziyaret ettiğinde, mühendisin hücresini boş bulur. Mühendis gizlice hücreye soktuğu ``Swiss-Army' çakısı ile konserve kutularından aliminyum kırıntıları kazımış. Daha sonra bunları kibritlerin uç kısımlarındaki ecza ile karıştırarak yaptığı patlayıcı ile hücre duvarını havaya uçurmuş ve böylece kaçmayı başarmıştır. Çokbilgiç 2. hücreye baktığında ise, fizikçiyi neşe içinde konserve bamya yerken bulur. Konservelerin belli bir açı ile duvara atıldıklarında açıldıklarını keşfeden fızıkçi hem iyi bir hentbolcu olmuş, hemde yeni bir Quantum Teorisi geliştirmiştir. Son hücreye baktığında, Çokbilgiç hücrenin bir köşesinde matematikçi dostunun cansız bedenini görür. Duvarlardan birinde ise şöyle yazmaktadır:
TEOREM:KONSERVELERİ AÇAMAZSAM ÖLECEĞİM.
İSPAT:FARZEDELİM Kİ BEN ÖLDÜM.
*
*
İlk Erkek Kimdi?..
Din öğretmeni sözlüye kaldırdığı genç kıza
- "İlk erkek kimdi .." diye sormuş,
-"Rica ederim..!" diye cevap vermiş kız sinirlenerek, "Özel hayatım bana aittir..!"
*
*
Ölüm nedeni
Adam hayat sigortası yaptırırken doldurduğu müracaat formunda karşılaştığı bir soruda dakikalarca duraksayınca, "Problem nedir?.." diye sormuş pazarlamacı:
- Babamın ölüm nedenini yazamıyorum...
- Neden?..
Adam hayli sıkıntılı bir şekilde bocaladıktan sonra
"Şeyy..." demiş, "Babam asıldı..."
Pazarlamacı çok kısa bir süre düşündükten sonra "Yazın..." demiş: "Babam, Adalet Bakanlığı'nın kanunlara dayanarak kurduğu özel bir platformda yer alırken ayağını kaydırdılar!.."
*
*
Dengeli beslenme
- Bizim sirkteki aslan ikidir ipte yürüyen cambazı yiyip duruyor..
- Hadi yaa neden?..
- Manyak kafayı takmış bir kere 'dengeli besleneceğim' diye...
*
*
Sigara içilebilen bölüm
İyi havalandırması olmayan restoranlarda 'sigara içilebilen bölüm' tahsis edilmesi, yüzme havuzlarının bir tarafının "çiş yapabilme" köşesine ayrılması gibi bir şey....
*
*
Belediyeci Temel
Temel bara gelip
-"Yarın belediyede işe başlıyorum!.. Parkmetrelerin paralarını toplama görevi bana verildi!.." diye sevinerek barda bulunan herkese içki ısmarlamış..
Ertesi gün tekrar bara gelmiş, cebinden çıkardığı avuç avuç bozuk parayı tezgâhın üzerine yığıp
- "Herkese benden içkiii.." diye bağırınca,
-"Hadi bu işte ilk günün.." demiş barmen, "Ay başında maaş çekini alınca kim bilir ne yapacaksın?.."
-"Nee?.." demiş Temel cebini şişirmiş bozuk paraları avuçlarken "Bir de bunun üzerine bana maaş da mı verecekler?.."
*
*

Yeni seçilen muhtar halkla sohbet ederken yanındakilere,
-Allah ın işine bakın daha düne kadar bende sizin gibi insandım. der.
*
*
UNUTKANLIK

Bir bilim adaminin deney raporlarindan:
1. gun : Fare uzun sure labirentin icinde dolandi ama peyniri bulamadi. Icguduleri zayif.
3. gun : Negatif. Sadece labirenti degil, odanin hemen her yerini aradi; tum dolaplari, cekmeceleri, kavanozlari karistirdi. Hatta bir tablonun arkasina ve ceplerime bile bakti. Bu fare tam bir salak.
7. gun : En ufak bir ilerleme yok. Artik arama istegini bile kaybetti, telefonla kosedeki bufeden iki karisik tost, bir ayran istemis. Zekadan boylesine yoksun olusu deneylerimde yol almami onluyor.
18. gun : Zamanla becerilerini gelistirmesi lazimdi,ama sifir! Bursa'dan aradi, 'kaygilanmamami, peyniri bulacagini' soyledi. Ona gittikce peynirden uzaklastigini anlatmaya calistim, ama dinlemedi. Ciddi zeka problemi!
74. gun : Umutsuzluga kapiliyorum; fare, henuz bir zeka belirtisi gosteremedi. En son Tibet'ten aradi, hayatin anlami gibisinden birsey buldugunu soyledi. Ama peyniri bulamamis ve artik umrunda da degilmis. Aptal hayvan! Hayallerimden ve kariyerimden geriye kuflu peynirler kaldi.
93. GUN : LABIRENTIN ICINE KOYMAYI UNUTTUGUM ICIN FARENIN PEYNIRI BULAMADIGINI FARKETTIM.
.*
*
Küçük çocuk, kendinden daha büyük olana yan yan bakarak: "Söylediğin sözü geri alman için sana beş dakika süre veriyorum!" dedi. Öbürü kabararak:
-"Bak hele sen. Peki beş dakika sonra sözümü geri almazsam ne olacak?" diye diklendi. Küçük çocuk biraz düşündükten sonra:
-"Peki söyle ne kadar zaman istiyorsun?" dedi.
*
*

Kaza mahallinde bir telaş,bir koşturmaca...
Elinde cep telefonuyla panik içinde bir sarışın çevresindekilere sorar:
-112'nin telefonu kaç?bilen var mı?
*
*

iki kişi kavga etmektedir...
birbirlerine ana avrat küfrede küfrede...
kavgayı gören Temel hemen aralarına girer,adamları ayırır,ikisine de okkalı birer tokat attıktan sonra bağırır..
-'Analar kutsaldir, analara küfür etmeyin, o.. çocuklari!!'
*
*
Temel bir lisede,din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretmenidir.. bir öğrenci,öğretmenine aidsin açılımını sorar..
Temel öğretmen açıklar:
-(A)llaha (İ)syaneden (D)eyyusların (S)onu...
*
*

Seçimlerden sonra malum parti genel başkanı Tunceli'ye gider ve susuz mahallelere hediye ettikleri çamaşır makinalarını geri ister..
-Verdiğimiz makinaları geri istiyoruz..
köylüler bir ağızdan cevap verir..
-Sizin mahinalar öldi...
-Ama hiç çamaşır makinası ölür mü?..diye sorar parti genel başkanı..
köylülerin cevabı müthiştir..
-Mahinanın susuz çalışacağına inanıysın da,öldügüne niye inanmaıysın babo?
*
*

Hocaya sormuşlar
- Hz.Nuh'un gemisine zeytin dalını getiren güvercin dişi miydi, erkek miydi7
Hoca hemen cevaplamış:
- Mutlaka erkekti, dişi olsaydı ağzını uzun zaman kapalı tutamazdı ki.
*
*

-Her bir kahkaha bir tane pirzola demektir... Der kahkaha ile gülen Dursun...
Temal atılır:
-Desene Dursun sen teminden beri koca bir sığır yedun.
*
*
- Temel bey, dairelerimiz aynı genişliktedir. Sen evi duvar kâğıdıyla kaplattın? Ben de evi dekore edeceğim de. Ne kâdar duvar kağıdı aldın?
- On yedi top aldum.
Komşu da duvar kâğıdını alır, evi kaplatır, ama epeyce de kâğıt elinde kalır.
- Yahu Temel, ben de on yedi top aldım ama, yedi top arttı!
- Eyi, benum da o kadar artmıştı!
*
*

Bir mecliste sağlığın korunmasıyla ilgili olarak sohbet edilirken biri
- "İnsan bir hastalığa yakalandığı zaman doktor gelinceye kadar ne yapmalıdır?" diye sorar.
Orada bulunan zarif birisi şu cevabı verir:
-"Vasiyetnamesini yazmalıdır."
*
*
PROPAGANDA

Temel secimlerde aday olmus, buyuk kalabaliga karsi konusma yapacak, hazirlanmis, kursuye cikmis.
Cebindeki kagidi aramis bulamamis. Bunun uzerine secmenlere seyle seslenmis:
- Sevgili hemsehrularim, puraya celirkeen neler soyleyecegimu pir Allah pir de pen pileydum, simdi ise sadece Allah piliy.
*
*

TEMEL HIZ AYARINDA

Temel Amerika'ya gitmis. Orada araba kullanirken yandaki yazilari okumaya baslamis.
'Speed Limit 80'
Temel hizini 80'e düşürmüş..
'Speed Limit 60'
Temel hizini 60'a düşürmüş.
'Speed Limit 40'
Temel hizini 40'a düşürmüş.
'Speed Limit 20'
Temel hizini 20'ye düşürmüş.
Bu arada da iyice sinirlenmis. Daha sonra bir tabela daha gormus.
'WELCOME TO SPEED LİMİT'.
*
*

SAVURGAN HÜKÜMET
İki deli, yağmurdan sonra kumaşı yırtık paslı bir şemsiyeyi açmışlar yolda gidiyorlardı.Birincisi, gökkuşağını gösterdi;
- Bak bak ..
ıkinci baktı ve birden sinirlendi
- Hükümet böyle şeyler için para harcıyor da , bizim gibi deliler için doğru dürüst bir hastane yaptırmıyor !
*
*

MATEMATİKÇİNİN METRESİ

Bir doktor, bir avukat ve bir matematikçi bir metres ya da bir eş edinmenin iyi ve kötü yanlarını tartışıyorlardı. Avukat der ki:
-Kesinlikle metres daha iyidir. Eğer bir karınız varsa ve boşanmak isterse, bir sürü yasal problem çıkar.
Doktor der:
- Bir karınızın olması daha iyidir çünkü eş bir tür güven duygusu verir ve stress düzeyinizi düşürür, bu da sağlığınız için yararlıdır.'
Matematikçi der;
- İkiniz de yanılıyorsunuz. Hem metresiniz hem de karınız olmalı ki karınız metresinizle ve metresiniz karınızla olduğunuzu düşündüğünde siz rahat rahat matematik çalışıyor olabilesiniz.
*
*

Büro Tek Sandalyeli Olursa..
Kocasına sürpriz yapmak isteyen kadın, eşinin genel müdürlük yaptığı şirkete habersiz gidip odasının kapısını aniden açınca kocasını kucağında sekreteri ile görmüş.
Adam hiç bozuntuya vermeden karısını görmezden gelip,
-"Evet devam et, yaz kızım.." demiş. "..Sonuç olarak, bütçemiz izin versin veya vermesin.. Evet vermesin.. Tek sandalyeli bu ofiste işimize sağlıklı bir şekilde devam edebilmek mümkün değildir.. Acilen ikinci bir sandalye alınması gereklidir.. Evet.. İmza.."
*
*
değişik bi sapık
Kadının birinin kocası uzun bi seyahate çıkmış. Günün birinde kadın evde otururken birdenbire telefon çalar. Şaşıran kadın korkuyla telefonu açar :
- Alo? Kimsiniz.! der. karşıdaki kalın bir ses tonu kadına cevap verir :
- Ben KANLIPARMAK..! 2 gün sonra oraya gelicem..! diyince kadın hemen telefonu kapatır. cok korkmaya başlar.. 1 gün sonra telefon tekrar calar ve kadın yine korku içersinde telefonu açar .. ahizeyi kaldırır kaldırmaz karşıdaki ses :
- Ben KANLIPARMAK..! 1 günün kaldııııı..!! der ve kadın hemen telefonu kapatır . bu sefer daha da cok korkmaya başlar . aradan bikaç saat geçer ve bi telefon daha..! tabi kadın yine tel. açar ve karşıdaki ses :
- Ben KANLIPARMAK..! 5 saat sonra ordayımm..diyince kadını acayip bir korku sarar. bi zaman sonra yine bi telefon kadın telefonu açar ve yine o ses :
- Ben KANLIPARMAK..! 1 saat sonra yanındayım ,hahhhahha.....
kadın iyiden iyiye korkar ve bi saat sonra o adamın kendisini öldüreceğini düşünmeye başlar.. tam düşündüğü sırada yine yine yine bi telefon kadın yine açar telefonu ve karsısındaki adam önceden bi kahkaha atar ve:
- hhahahhahah..!! Ben KANLIPARMAK merdivenlerdeyim .. diyince bunun üzerine kadın eline kalın bi sopa alır ve kapının arkasına gidip adamın zili çalmasını bekler...
Adam en sonunda zili çalar ve kadın kapıyı açar açmaz sopayı karşısındakine doğrultur. karşısına bir bakar, iri cüsseli, paltolu, şapka takmış , uzun boylu , yüzü gözü yara bere içindeki adam kadına derki....
- Merhaba ben KANLIPARMAK..!! YARA BANDINIZ VARMI...??
*
*

DİNLEYEN AKBULUT OLUNCA
Yıldırım Akbulut bir gün taksiye binmiş. Trafikten dolayı zaten sıkıntıdan patlayan şoför biraz sonra sormuş:
- Abi sana bir Yıldırım Akbulut fıkrası anlatayım mı?
Yıldırım Akbulut, bozuk bir sesle yanıtlar:
- Ben Yıldırım Akbulut'um.
Şoför aynadan müşterisini süzer ve şöyle der:
- Olsun abi, ben yavaş yavaş anlatırım.

.*
*

AT YAPTI
Yıldırım Akbulut, İngiltere ziyareti sırasında Margareth Thatcer tarafından ağırlanıyormuş. Londra caddelerinde fayton gezisine çıkmışlar. Derken faytonu çeken at gümbürtüyle gaz çıkarmış.
Thathcer, nezaketen özür dilemiş. Yıldırım Akbulut ise,
- Hay allah, ben de at yaptı sanmıştım, demiş!
*
*

Temel emri altındaki astronotları yanına çağırıp, ertesi gün çıkacakları Mars yolculuğu hakkında son talimatları verir ve bu zor yolculuğun öncesinde uyumak üzere evlerine gitmelerini söyler
. Her iki astronot da, talimata uyup evlerine giderler. Dursun tam uyumak üzereyken telefon gelir.
ArayanTemel'dir.
- "Alo, Dursun. Ben Temel. Uyudun mi?"
- "Henuz deyil." -
- "Pen çok heyecanliyum. Uyku tutmadi. Sağa da uyarsa, penumle pirlikte içmeye ne dersun? Uzun sure içki içemiyeceğuz..."
- "Ok.
Bir saat sonra Temel ve Dursun buluşurlar, bir bara girip içki söylerler. Barmen tam içkiyi verirken ikisine de dikkatlice bakar.
- "Hey men. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek astronotlarsınız. Size içki verdiğim ortaya çıkarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben. Kusura bakmayın."
Temel ve Dursun barmenle tartışmalarına rağmen o barda içki içemezler.
Başka barlarda şanslarını denerler; ama TV proğramlarını sürekli izleyen barmenler onları her seferinde tanırlar ve içki vermeyi reddederler.
Marketler de kapalıdır.Tam eve dönmeye karar verdiklerinde Dursun'un aklına bir fikir gelir.
- "Yahu Temel, pizum uzay roketine koyduklari yakitin kokusuni hatirlayi misun.. Ayni viski gibiydi. Istiysen ondan icelum."
Birlikte uzay üssüne girerler. Kontrol etmek bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler.
Kimse şüphelenmez. Temel ve Dursun yakıt tankından aldıklari yakıttan birer ikişer kadeh içerler; sonra da evlerine giderler.
Dursun tam uyumak üzereyken telefon çalar. Arayan yine Temel' dir
- "Alo Dursun. Yine pen. Rahatsiz ettum ama kusura pakma. Sağa pi şey sormak istiyrum. Karnin ağriyi mi?" -
- "Heee... Hem de çok."
- "Peçi. O zaman sakin YELLENEYUM teme. Seni TOKYO'dan arayrum."
*
*
Romantik kadin,romantizm nedir bilmeyen kocasiyla birlikte yatmış uyumaya hazırlanırken,kadın seslenir
-aşkım saçlarımı okşar mısın?
Çok yorgun ve yari uykulu olan adam mırıldanır
- "Bak ben elimi başının üstüne koydum, hadi sen kafani sağa sola salla"!
*
*
KAÇ KİŞİ

Bir matematikci, bir biyolog, ve bir fizikci sokak kahvesinde oturmuslar yolun karsi tarafinda ki binaya girip cikanlari gozluyorlarmis.
Once binaya iki kisinin girdigini gormusler. Bir sure gecmis uc kisinin binadan ciktigini gormusler. Fizikci :
- ' Ölcme hassas degildi'
Biyolog :
- ' Üremislerdir'
Matematikci :
- ' Simdi iceri bir kisi daha girerse bina tam olarak bos olacaktir.'
*
*
VERDİNİZ Mİ?

Temel araba sürerken kırmızı ışıkta geçmiş.
Tabii bunu gören polis temeli durdurmuş.
Polis:
- "Ehliyet ve ruhsat beyfendi!"
Temel:
- "Hem vermiysiniz,hem istiysiniz..."
*
*
politikacı Temelin doğum günüymüş
temel dursuna:
-ula dursun öyle bir şey yapıyim ki hem pahalı olmasınhem bizim memurlar sevinsin hemde gazeteler uzun uzun yazsın
dursun cevap vermiş:
-öyleyse intihar et hem ucuz olur hem memurlar sevinir hem de gazeteler uzun uzun yazar
*
*
SAY
Bizim küçük Temel, Okuldan bir türlü mezun olamıyor. En sonunda öğretmen:
-Oğlum seni imtihan edeceğim. Bilirsen seni mezun edeceğim.
Temel sevinir, sözlüye kalkar...
Hoca:
-Söyle bakayım Temel, İngiltere'yle Fransa kaç kez savaştılar?
Küçük Temel:
-Alti defa savaştiler öğretmenum.
Hoca:
-Aferin sana Temel, tebrik ederum, der.
Küçük Temel, mezun oldum sevinciyle hocaya bakarken, hoca:
-Peki say bakalım, demez mi?
Küçük Temel sevinçle saymaya başlar:
-Bir... İki... Üç... Dört... Beş... Alti.
*
*

MEZARCI TEMEL

bir gün temelin annesi ölmüş vasiyeti şöylemiş
-oğlum ben ölücem ben ölürsem bana güzel bir mezartaşı yaptır
temelin ama parası yokmuş
aklına fikir gelmiş başka bir yerden mezar taşı çalmış kendi annesinin mezara dikmiş
DURSUN görmüş demişki
-ula temal sen neyaptın.?
temel
-boşver ula dursun zaten annemin okuması yazması yoktu
*
*
Akıl hastanesini gezmekte olan gazeteci,bir koğusta rastladıgı hastaya sordu:
-Burada kaç kişisiniz?
Karsısındakı,bos ver dedıkten sonra:
-Asıl,dedi,siz dışarıda kaç kişisiniz?
*
*
İki arkadaş aralarında konuşur:
-Bana bugün bir lira ödünç verebilir misin? Gerçi bugün ihtiyacım yok.
-Öyleyse neden şimdi istiyorsun?
-Senden ne zaman para isteyecek olsam "Bugün yok, dün isteseydin verirdim" dersin de onun için bu sefer bir gün önceden istiyorum
*
*

5 dakika
İki sarhoş mezarlığın duvarına yaslanmış içiyorlarmış, birden karşıdan bir cenaze görünmüş.
Sarhoşlardan biri merak edip, gidip sormuş:
"Nesi vardı? Neden öldü?"
"Bu adam hep içerdi, hep sarhoş gezerdi, ayyaşın biriydi!" cevabı üzerine, arkadaşının yanına gidip,
"O da bizim gibi çok içiyormuş" der. Korkan iki arkadaş içmeye ara verirler.
Biraz sonra başka bir cenaze görünür köşeden, yine aynı sarhoş merak edip koşar cenazenin yanına ve sorar:
"Neden öldü?"
"Takdir-i ilahi, hiç içki içmez- sigara bilmez bir adamdı!" der beriki? Sarhoş, koşa koşa arkadaşının yanına gelir:
"Boşversene allah aşkına içelim biz. İçenle içmeyenin arasında 5 dakika fark var!"
*
*
Af
Başkan Temel, bir hapishaneyi ziyaret etmiş. Bir tanesi dışında tüm mahkumlar suçsuz olduklarını, haksızlığa ugrayıp hapse düştüklerini anlatıyormuş.
O tek mahkum, şeytana uyup bir suç işlediğini, cezasını hak ettiğini söyleyince Temel hapishane yöneticilerine dönerek:
"Bu adamı serbest bırakın, öteki masum insanların ahlakını bozmasın!"
*
*
LAYIGLIG NEDİR?
Musa Ağacık, yıllardır yaptığı röportajların küçük bir bölümünü "Musa'dan Beri" adlı kitapta topladı. İşte kitaptan birkaç satır. Ağrı'da konuştuğu 75 yaşındaki Hacı Sıddık Bilgin diyor ki:
- Musa Bey, biz Atatürk'ü çok seviyoruz...
- Zorunuz nedir, neden Atatürk'ü seviyorsunuz baba?
- Çünkü Atatürk LAYIGLIGI getirmiştir! ..
- Layiglik nedir Sıddık Baba?"
- Camiye giden camiye layıgtır, meyhaneye giden, meyhaneye layıgtır..."
- Bu mudur?
- Heee Budur...
*
*

Pipo

Gürcü delegeler Stalin'i çalışma odasında ziyaret eder.
Görüşme bitip delegeler odadan çıkarken Stalin piposunu aramaya başlar.
Kağıtların altına, masaya bakar bulamaz.
Bunun üzerine siyasi polis şefi Lavrenti Beria'yı çağırır:
- "Gürcüleri koridorda yakalayıp bak bakalım. Pipomu onlardan biri mi almış?"
Beria koşarak çıkar.
Bir süre sonra Stalin piposunu masanın altında bulur.
- "Beria, gel buldum pipoyu gerek kalmadı."
Beria cevap verir:
- "Biraz geç kaldınız efendim. Delegelerin yarısı piponuzu aldığını itiraf etti. Geri kalanı da sorgulama sırasında öldü!"
*
*
Beş dakika
Sibirya'daki bir hapishanede üç tutuklu sohbete dalar.
Birincisi:
- "Beni hapse attılar çünkü fabrikaya hep 5 dakika geç geliyordum. Sabotaj yapacağımdan şüphelendiler."
İkincisi:
-"Ben hapisteyim çünkü fabrikaya hep 5 dakika erken geliyordum. Ajan olduğumdan şüphelendiler."
Üçüncüsü:
- "Ben fabrikaya hep zamanında geliyordum. Batı icadı bir saatim olduğu için hapse atıldım."
*
*
Tecavüz Davası
Temel Fadime'ye tecavüzden yargılanmaktadir. Savcı bütün hiddeti ile iddianameyi okumakta, yüklendikçe yükleniyor bizim Temel'e..
- "Bu ırz düşmanını, bu namussuz insanı toplumda barındırmayalım. Atalım içeriye yıllarca süründürelim. Yazık şu zavallı kadıncağıza bakın ne kadar da masum. Utanmaz adama en ağır cezayı verin hâkim bey" .
Hakim döner Temel'e
-"Ne diyorsun bu duruma?" der.
Temel ,savcinin bu insafsızca yüklenmesinden şaşkın bir halde isyan edercesine cevap verir:
-"Penum anliyamaduğum haçim beg, ben ha bu kariya mi tecavüz ettim, ha bu savciya mi?"
*
*
Sarışın ve Tuvalet Fırçası
İki sarışın içerlerken heyecan olsun diye barın düzenlediği eşya piyangosuna katılmışlar..
Sohbet ilerlerken çekiliş yapılmış, birine spagetti sosu, diğerine tuvalet fırçası çıkmış..
Ertesi gün buluştuklarında
-"Senin şu sos.." demiş biri, "Güzel miydi bari .."
-"Harikaydı.." demiş öteki, "Ben zaten spagettiye bayılırım, sürekli kullanıyorum..Ya senin tuvalet fırçası nasıl çıktı? .."
- "Berbattı.." demiş sarışın, "Popom resmen yara oldu, ben de tekrar tuvalet kâğıdına döndüm..!"
*
*
İşkembeye Ne Yakışır?
Sarhoş bara girer girmez barın sonunda oturan yalnız ve şişman kadını barmene gösterip sırf hakaret etmek amacıyla
- "Şu işkembeye benden bir içki!" demiş..
-"Sus!" demiş barmen adama kısık sesle.."Duyarsa ayıp olur!"
biraz sonra yinelemiş sarhoş,
- "Şu işkembeye suratlı kadına benden bir içki!" diye,
barmen sıkılarak kadının yanına gitmiş,
- "Çok özür dilerim bayan!" demiş "Şu bey içki ısmarlamak için deminden beri ısrar ediyor da.. Ne almak istersiniz?"
-"Ohh!" demiş kadın!.. "Ben sirkeyle sarmısak alayım..!"
*
*
Teşhir Nedeni
Hakim sanık sandalyesindeki adama dönüp,
- "Teşhircilikten suçlanıyorsunuz.." demiş, "Savunmanızı yapın..!"
-"Tamamen basit bir yanlış anlaşılma efendim.." demiş adam, "Şu kızı görüyor musunuz? Onunla barda içki içiyorduk.. Bir ara sohbet ederken bana kadınların erkeklerden ne eksikleri olduğunu sordu.. Ben de mecburen gösterdim..!"
*
*
babalar ve oğulları
3 küçük çocuk aile yaşantılarından, özellikle örnek aldıkları babalarından bahsediyorlarmış..
-"Benim babam çok düşüncelidir.." demiş birinci çocuk, "Öğlen yemeğine birazcık geç kalsam beni kapıya bağlayıp kırbaçlar.. Beslenmeme o kadar dikkat eder yani.."
-"Benimki de toplumda sessiz ve terbiyeli bir insan olmam için didinir durur" demiş ikinci "Eve her girdiğimde, oturduğumda, kalktığımda yapıştırır tokatı.."
-"Benim babam en iyisi anlaşılan.." demiş üçüncü. "Öğretmenimdir o.. Sandalla her sabah beni alıp gölün tam ortasına bırakır ve sahile kadar yüzmeme izin verir.."
-"Aa?.." demiş ötekiler "O koca gölün ortasından sahile kadar yüzmek çok zor değil mi?.."
-"Ohooo.. O işin kolay yanı...." demiş üçüncü.. "Asıl zor olan suyun içinde ağzı bağlı çuvalın içinden çıkabilmek..!"
*
*

Kadın Olmak İçin Ameliyat..
Bir erkek, kadın olmak için ameliyat masasına yatmış, olayla ilgilenen yerel gazeteci olayı duyurmak için hastaneye koşmuş ve yeni transseksüele sormuş
- "Ameliyat sırasında acı çektiniz mi?."
-"Önce şeyimi kestiler tahmin ettiğim kadar acımadı.." diye başlamış transseksüel, "Daha sonra plastik operasyonla göğüs taktılar, o da fazla acımadı.."
-"O zaman pek acı çekmediniz yani.."
-"Olur muu?.." demiş transseksüel, "Beynimin yarısını çıkartıp ağzımın boyutlarını iki misli yaparlarken öldüm öldüm dirildim..!"
*
*
Günah çıkarma
Kasabasında iyi bir Katolik olarak bilinen Bay George sokakta birden insanlara saldırıp kaldırımlardan söktüğü taşları mağaza vitrinlerine, insanların üzerine fırlatmaya başlamış. Daha sonra ise polis tarafından durdurulmuş:
- "Bay George?.. Ne yapıyorsunuz?.."
Bay Geogre,
-"Durum şu" demiş, "Kiliseye günah çıkartmaya gidiyorum da... Biraz materyal toplayım dedim!"
*
*

Sipariş geldi
İki oğlumu götürdüğüm restoranın başka bir salonunda millet şifreli TV'den maç yayını izliyordu...
Garson biz oturur oturmaz siparişlerimizi aldı ama yarım saat geçtiği halde bir daha da görünmedi...
Hayli acıkmış oğullarım sinirlenmesinler diye mevzular açıp çaba harcarken, herhalde gol oldu ve birden yan salondan zafer çığlıkları yükseldi.
- "Hey!" dedi 11 yaşındaki oğlum, "Sanıyorum birilerinin siparişini getirdiler!"
*
*
Tam not
Küçük oğlan okuldan eve koşarak gelip
-"Baba, baba sınıfta bu gün 100 aldım" demiş heyecanla.
-"Aferin aslanım!" demiş babası "Salona gel de anlat bakayım."
Oğlan
- "Eveett..." diye başlamış "Resimden 50, matematikten 30, fenden de 20 aldım..!"
*
*
Bıçaklama
Kadın kocasını yaralamaktan mahkemeye çıkarılmış,
- "Neden kocanızı 100 kere bıçakla yaraladınız?.." diye sormuş hâkim.
- "İstemeyerek oldu efendim" diye başını önüne eğmiş kadın, "Elektrikli ekmek bıçağının kapatma düğmesini bulamadım!.."
*
*

Şikâyete bak
Karım benden şikâyetçi... Neymiş?
-Son senelerde onu hiç pahalı bir yere götürmemişim...
İnsaf, vallahi insaf, daha dün birlikte benzin istasyonuna gittik, ne çabuk unuttu!.. Kadınları anlamak gerçekten mümkün değil!..
*
*

Kötü haber
Memurun biri merdivenlerden düşmüş, iki gün komada kalmış. Gözünü açınca
- "Geçmiş olsun!" demiş doktoru, "Size bir kötü bir de iyi haberim var.. Birincisi artık ömür boyu çalışamayacaksınız"
Memur
- "Pekii!" demiş "Kötü haber ne?"
*
*

Adam, son derece güzel tezgâhtar kıza
- "Bana yardım edebilir misiniz?.." diye sormuş, "Erkek kardeşime yaş günü hediyesi almam lazım.. Hayatta bir insanın sahip olabileceği her şeye ama her şeye sahip çok zengin birine ne vermemi önerirsiniz?.."
Gülümsemiş güzel kız,
-"Çok kolay.." demiş,
"Mesela benim telefon numaramı.."
*
*
Arkadaşlar çıkarın şişeleri
Bir ayyaş grubu mezarlıkta içiyorlarmış. Bir müddet sonra mezarlığa bir cenaze getirilmiş.
Ayyaşlardan biri kalkıp cenazenin yanına gidip, adamın neden öldüğünü sormuş. Cevap olarak adamın çok içtiğini bu yüzden genç yaşta, aniden öldüğünü söylemişler.
Ayyaş arkadaşlarının yanına dönmüş
- " Arkadaşlar, bu içki çok kötü bir şey, bak gencecik adamlar ölüyor, gelin vaktimiz varken biz bu içkiyi bırakalım. Haydi, şişeleri kaldıralım." demiş.
Bunun üzerine ayyaş grubu içmeyi bırakıp, konuşmaya devam etmişler. Derken 15 dakika sonra bir cenaze daha gelmiş. Aynı adam tekrar cenazenin yanına gidip adamın neden öldüğünü sormuş. Adamın yakınları ölenin çok düzgün biri olduğunu, ne içki ne de sigara kullanmadığını, gencecik yaşta neden öldüğünü anlamadıklarını söylemişler. Bunun üzere sarhoş koşarak arkadaşlarına geri dönmüş ve:
- Arkadaşlar çıkarın şişeleri, topu topu 15 dakika fark ediyor.
*
*
Ekonomik krizin çözümüne fıkra tadında bir hikaye:
Mevsim yaz, aylardan Ağustos...
Riviera kıyısında küçük bir kasaba, yaz sezonu ancak yagmur yağıyor, yani kasaba bomboş, herkesin borcu var ve kredi ile yaşıyorlar
Şans eseri otele zengin bir rus geliyor ve resepsiyona 100 dolar bırakıp, odaya bakmaya çıkıyor
Otel sahibi parayı hemen alıp, kasaba olan borcunu ödüyor
Kasap, 100 doları hemen kaparak toptancıya olan borcunu vermeye gidiyor
Toptancı büyük bir sevinçle parayı alıp, kriz nedeniyle kredili hizmet veren son defa birlikte olduğu kadına götürüyor.
Kadın parayı alıp aynı otele giderek oraya olan borcunu ödüyor.
Ve o anda Rus müşteri odadan geri dönüyor ve odayı beğenmediğini söyleyip 100 dolarını geri alarak kasabayı terk ediyor.
Rus müşterinin bu ziyaretinden somut olarak hiç para kazanan olmuyor ancak
TÜM KASABA BORÇLARINDAN KURTULUYOR VE GELECEĞE ÜMİTLE BAKIYOR...
*
*
Doktordan 2. Görüş..
Doktor, Mrs. Jones'u 1 saate yakın muayene ettikten sonra
- " Sizi 50 yaşında bir kadın için sağlıklı buldum ama önemli bir probleminiz var.." demiş, "30 kilo fazlanız var ve bu sizi obez sınırına sokuyor.. İleri yaşlarınızda sıkıntı çekmemek için sıkı bir rejime girmelisiniz.."
Gerçeğin bu kadar net suratına söylenmesi Mrs.Jones'u kızdırmış,
- "İkinci bir görüş daha almalıyım.." demiş dişlerini sıkarak..
-"Tamam o zaman.." demiş doktor sinirlenerek, "Üstelik acayip de çirkinsiniz..!"

*
*
Kızım eve erken gel
Adam kızına "En geç saat 11'de evde olacaksın..!" demiş,
"Ama Babaa.. Artık çocuk değilim ki.." diye cevap vermiş kızı,
"İyi ya.." demiş Babası, "O yüzden söylüyoruz işte..!"
*
*
Göğüsleri Sırtında Kız..
Göğüsleri sırt kısmında gelişmiş bir kızla tanıştım..
Esasında hayli komik görünüyordu ama onunla dans etmek doyulmaz bir zevkti..
*
*
Kümese Müdür Tilki Olursa..
Kümese müdür aranıyormuş, Tilki de müracaat etmiş, Tilki'yi çok beğenmişler ve ne kadar ücret istediğini sormuşlar,
"B.. Ben gü.. Gülmekten söss.. Söyliyemiyeceğim.." demiş Tilki, "Artık siz.. Siz ne verirseniz..!"
*
*
" Şaşırtan Sutyen "
- Ona neden " şaşırtan sütyen" diyorlar biliyor musun?..
- Kız sütyenini çıkarttığında o göğüslerin nereye gittiğine resmen şaşırıyorsun..!
*
*
Boşanma Avukatı..
Kadının biri postaneye girer girmez orta bankoda adamı görmüş.. Adam elindeki yaklaşık bine yakın üzeri çeşitli kalp motifleri ile süslenmiş pembe zarflı kartlara müzikli aşk pulları yapıştırıyor ve zarfı kapamadan içlerine seksi kadın kokuları püskürtüyormuş. "Hayrola?.." demiş kadın, "Ne yapıyorsunuz merak ettim de.."
"Evli erkeklerin ev adreslerine bin tane imzasız sevgililer günü kartı gönderiyorum.." diye cevap vermiş adam,
"Ama neden?.."
"Çünkü ben bir boşanma avukatıyım!.."
*
*
Perişan Vaziyette Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız?..
Sakallarınızın çok uzadığını, tıraş olup kendinize bir çeki düzen vermeniz gerektiğini nasıl anlarsınız?..
- Bir ödeme yapmak için bankaya gittiğinizde bütün personel ellerini kaldırıp "Ateş etme" diye ayağa fırlıyorsa..
- Bakkala gittiniz, bakkal sizi görür görmez en ucuz şişe şarabı eski bir gazeteye sarıp bankonun üzerine bırakıyorsa..
- Parka gidip dinlenmek için bir banka oturur oturmaz yanınıza bir polis gelip "Burda uyuyamazsın..!" diye sizi azarlıyorsa..
*
*
Kaçırılan Uçakta " İyi Haber " Ne ola ki?..
Uçak'ta kaptan pilotun anonsu başlamış,
"Baylar ve bayanlar, size bir kötü bir de iyi haberim var. Kötü haber, şu anda kokpitte eli silahlı bir hava korsanı var ve uçağımız kaçırıldı. İyi haber de şu ki adam 'Fransız Riviera'sına gitmek istiyor!"
*
*
Turizm İlanları ve Anlamları..
gazetelerdeki tatil ilanlarında geçen slogansı cümleler
- Nostalji yaşayacaksınız: Klima ve banyo yok
- Tropikal bir ortamda: Yağmurlu
- Benzersiz bir konumda: Şehre uzak
- Bol seçenekli: Fiyata hiçbir şey dahil değil
- Tam kaçamak yapılacak bir konumda: Oteli bulmanız imkânsız
- Her şeyi siz keşfedeceksiniz: Ödemeyi siz yapacaksınız
- Tecrübeli rehberimiz eşliğinde: Daha önce uçağa binmiş bir elemanımızla
- Parmaklarınızı yiyeceksiniz: Bu fiyata bir de yemek mi verelim
*
*
Anneanne Neden Üzgün?..
Jill doğum yapıp harika bir kız çocuğu dünyaya getirmiş, çok mutlu bir şekilde bebeğini kucağına alırken annesinin genel ilgisinin beklentisinden çok daha az olduğunu fark edip
"Ne var Anne" demiş, "Anneanne oldun diye bunalıma mı girdin yoksa?.."
"Hayır kızım" diye cevap vermiş annesi, "Sadece bundan sonra artık bir dede ile yatacağımı düşünerek mutsuz oluyorum!"
*
*

Büyük / Küçük Göğüs Avantajı..

Büyük Göğüslüler..
- En berbat bir günde dahi taksi bulurlar..
- Otobüste erkekler en güzel yeri onlara verirler..
- 'Jogging'i seyrine doyum olmaz bir spor haline getirirler..
- Kısa boylu erkekleri ikna kabiliyetine sahiptirler..
- Paralarını emniyetle taşıyabilecekleri bir yerleri vardır..
- Kaybettikleri küpelerini ilk nerde arayacaklarını bilirler..
- Airbag'sız arabaları rahatlıkla satın alabilirler..

Küçük Göğüslüler..
- Sokakta eğildiklerinde trafik kazasına neden olmazlar..
- Her zaman ayak parmaklarını görebilirler..
- Karınlarının üzerine yatıp keyif yapabilirler..
- İnsanlar onların tişörtlerinin önündeki yazıyı kolay okuyabilirler..
- Sinemaya geç gelince, bütün bir sırayı rahatsız etmeden geçip yerlerine oturabilirler..
- Yüzükoyun yere kapaklanma tehlikesi olmadan aerobik yapabilirler..
- "Kesin bu estetik yaptırmıştır" dedikodularından daima uzak kalabilirler..
*
*
Çorbamda Sinek Var..
- Garson! Çorbamda sinek var!
- Merak etmeyin efendim, kasenizdeki kurbağa şimdi yüzeye çıkmak üzere!
*
*

Şirket Seminerleri..
Büyük otellerde yapılan seminerler, şirketlerin iş toplantıları çok önemlidir.. Çünkü
"Bir şirkette kaç kişi olmadan da o iş yürür" konusunda kesin fikir verir..
*
*

Nükleer Enerji Güzeli
Rusya, geleneksel "Nükleer Enerji Santrali Çalışanları Güzellik Yarışması"nı bu yıl da tekrarlayacağını ilan etti.
Geçen sene seçilen birinci güzel gerçekten muhteşem bir kızdı.. Yahu kardeşim Dünyada bu kadar güzel 3 gözü olan başka bir fıstık olabilir mi?..

.*
*
Nerede Duracağınızı Bilmiyor musunuz?..
Yeşil ışık yanınca, adam yaya geçidinden karşıya geçmek için yola inmiş. Ama hızla gelen ve durmayacağı anlaşılan minibüsü görünce kendisini tekrar kaldırıma zor atmış.. Minibüs az ileride durmuş, içinden okuldan dönen 9 çocuk ve arabayı kullanan orta yaşlı bir kadın inmiş..
"Hanımefendi.." diye bağırmış adam, "Siz ne zaman duracağınızı bilmiyor musunuz?.."
"Aa!.. Saçmalamayın.." diye cevap vermiş kadın, "Bu çocukların hepsi benim değil..!"
*
*

Çocoğunuz Kendini "Kurbağa" Sanıyor..
Okul müdürü öğrencilerinden birinin annesini acele okula çağırmış ve
"Size bir iyi bir de kötü haberim var.."" demiş. "Kötü haber şu ki oğlunuz kendini kurbağa sanıyor..!"
"Amman Tanrım..!" diye ayağa fırlamış kadın, "Bunun üzerine 'iyi haber' ne olabilir ki?.."
"Hanımefendi oğlunuz kantinimizde bir tane sinek bırakmadı..
*
*
Kurt Adam..
- Anneee.. Arkadaşlarım neden bana 'Kurt Adam' diyorlar?..
- Sus yavrum.. Sen de üşenme her yarım saatte bir sakallarını, ellerinin üzerindeki kılları ve tırnaklarını kes..
*
*
Kasayı Açan Mahkum..
Büyük bir mağazanın ana kasası arızalanıp açılamayınca mağaza müdürü hemen yanlarındaki eyalet hapishanesinden yardım istemiş.. Mahkumlardan birini göndermişler, adam doktorların hasta dinleme aletini kulaklarına takıp ucunu da kasa kapısına yapıştırmış, şifre düğmesini sağa, sola birkaç kez çevirip sonunda kasayı açmış..
"Teşekkür ederim.." demiş mağaza müdürü "Borcum ne kadar?.."
"Nasıl desem bilmem ki?.." diye cevap vermiş mahkum, "Vallahi en son açtığım kasadan 25 bin dolar almıştım!"
*
*
Issız Ada ve Kaptan
Yolcu gemisi okyanusta ıssız bir adanın yanından geçerken yolcular adada uzun sakallı, üstü başı yırtık sıska bir adamı fark etmişler. Adam sahilde oradan oraya koşuyor, çılgın gibi ellerini sallıyor, zıplıyor, bağırıp çağırıyormuş. Yolculardan biri
"Kim bu kaptan?" diye sormuş.
"Bilmem" diye cevap vermiş kaptan, "Her sene buradan geçeriz, her seferinde de bu manyak böyle yapar, kafayı üşütmüş herhalde!"
*
*

Bademden buyur
Tur otobüsü şoförünün omzuna dokunulunca adam hafifçe başını çevirmiş,
bir bakmış ki elinde bir avuç badem, yaşlı bir kadın durmaktaymış. Teşekkür ederek almış bademleri ve yemiş.
15 dakika sonra yaşlı kadın tekrar şöförün omuzuna dokunup bir avuç daha badem vermiş ve bu ikramı 5 kere daha yapınca,
"Zahmet ediyorsunuz efendim" demiş saygılı şoför, "Hep bana yedirdiniz, biraz da kendiniz yesenize".
Yaşlı kadın,
"Çiğneyemiyorum evladım" demiş, "Dişlerim yok".
Şoför meraklanıp sormuş:
"O halde niye satın alıyorsunuz o zaman?"
Kadının cevabı şöyle olmuş:
"Evladım ben sadece üzerindeki çikolata kaplamasını emmesini seviyorum!"
*
*
Neden polis?
Ünlü güftekâr ve tamburi Osman Nihat Beyefendi çapkınlığı ile pek meşhurmuş. Ankara'da bulunduğu sıralarda güzel bir gün Kızılay'a doğru yürürken hemen önünde çok güzel endamlı, alımlı çalımlı bir kadını görmüş.
Osman Nihat Bey kadına biraz yaklaşarak başlamış dil dökmeye:"Aman Yarabbi! Ne güzel endamınız var! Şu belin inceliğine bakın. Ya saçların omuzlara dökülüşü..."
Kadın omzunun üzerinden arkasına şöyle bir bakıp, kafasını çevirmiş ve yoluna devam etmiş. Osman Nihat Bey kadının peşini bırakmamış ve dil dökmeye devam etmiş:"Bacaklarınızın güzelliği, keklik gibi sekişiniz ne de hoş. Sizinle birlikte olmak her halde hayata bedeldir..."
Ve daha neler, ne dil dökmeler. Tam bu sırada Kızılay Meydanı'na yaklaşmışlar. Dört yol ağzına, polisin olduğu yere geldiklerinde kadın öfkeli öfkeli Osman Nihat Bey'e dönmüş,"Bakın şimdi polise veririm!" demiş.
Osman Nihat, masumane bir tavır takınıp, ses tonunu yumuşatmış,"Aman hanımefendi" demiş, "Ben bir saattir yalvarıyorum. Niye polise?"
*
*
Kaptan Hele Bi Gitsin..
Çok kötü hava şartlarına bir de kaptanın gününde olmaması eklenince uçakta kıyamet kopmuş. Ayılanlar, bayılanlar.. Buna bir de adeta düşer gibi, çok kötü ve sert iniş eklenince bir anons duyulmuş:
"Bayanlar, Baylar.. Ankara Esenboğa Havalimanı'na hoş geldiniz.. Lütfen, uçak tamamen durup kaptan pilotumuz taksiyle havalimanını terk edene kadar kemerlerinizin bağlı kalmasını önemle rica ederiz.."
*
*
Erkek olmanın faydaları..
- Soyadınız hep ayni kalır..
- Hiçbir zaman hamile kalmazsınız..
- Oto tamircileri size hep doğruyu söyler..
- Dünyada her yere işeyebilirsiniz..
- Sizinle konuşurlarken kimse göğüslerinize bakmaz..
- "Tuvaleti pis" diye hiçbir zaman başka bir benzinlik aramazsınız..
- Kendi kavanozlarınızı kendiniz açabilirsiniz..
- Telefon görüşmeleriniz 30 saniyede biter..
- Bir haftalık seyahate küçük bir bavulla çıkabilirsiniz..
- Tanklar, uçaklar hakkında bilgiye sahipsinizdir..
- Yüzünüzdeki buruşukluklar, şakaklardaki aklar size karizma sağlar..
- Yeni aldığınız ayakkabı vurmaz, sıkmaz, acıtmaz..
- Birisi sizi davet etmeyi unutsa da onunla hâlâ arkadaş kalabilirsiniz..
- Yüzünüzdeki her nokta orijinal rengindedir..
- 3 adet donu 10 liraya alıp giyebilirsiniz..
*
*
Lassie İle Yemek..
John kumsalda yürürken kuma yarı gömülü bir şişe bulmuş, gömleğinin eteği ile parlatmaya çalışırken bir cin peydahlanıvermiş karşısında..
"Beni serbest bıraktığın için dileklerini yerine getirecek yeteneğim yok" demiş üzülerek, "Ama sana iki önemli hediye vereceğim..
Ömür boyu grip olmayacağın bir iksir ve de meşhur bir film artisti ile baş başa bir akşam yemeği.. Bunlara en geç yarın akşam üzeri kavuşacaksın.."
Der demez de kaybolmuş..
John evine döndüğünde heyecanla annesine sormuş
"Gelen bir şey var mı" diye,
"Evet" diye cevap vermiş annesi, "Öğleden sonra 2'de 15 tonluk dev bir tankerle 'Limonlu tavuk çorbası' getirdiler, karşıdaki caddede 'Park Yapılmaz' işaretinin altında duruyor, yarım saat önce de MGM film stüdyosundan aradılar bu gece Lassie ile birlikte yemek yiyecekmişsiniz..!"
*
*
Burnuu Uzuuunnn..
- Anneeee.. Arkadaşlarım benimle 'Uzun Buruuuun...' diye dalga geçiyor.
- Dinleme onları yavrum.. Ama biraz başını dik tutarak yürü parkeleri çiziyorsun..
*
*
Balata Yoksa Tamirci Ne yapsın?..
Arabamı tamirciden almak üzere sanayiye gittim..
"Bu modellerin fren balataları bulunmuyor, değiştiremedim" dedi ustam,
"Eee??.."
"Onun yerine kornanızın sesini yükselttim..!"
*
*
Domuzun Birine Çarptım..
Teksas'ta büyük bir çiftlikte çalışmaya başlayan adam arazi aracıyla çitleri kontrole gitmiş. Az sonra patronunu telsizle aramış,
"Domuzun birine çarptım patron" demiş, ve devam etmiş: "Tampon kan içinde, o da can çekişiyor, ne yapayım?"
"Bana bak" diye cevap vermiş patron, "Arabanın bagajında tüfek var. Tam kafasına sık bir tane, sonra da çalılıkların arasına at".
Biraz sonra adam tekrar aramış,
"Dediğini yaptım patron" demiş, "Motosikletinin de üzerinde mavi-kırmızı ışıklar hâlâ yanıp sönüyor.. Onu ne yapayım?"
*
*
Kaç Kişiyi Mutsuz Edebilirsin ki?..
Linda güzel bir kız, nişanlısına da bunu hissettirmek istiyor.
"Ben evlenince bir sürü erkek mutsuz olacak" diye söze başlamış,
"Neden" demiş nişanlısı hayretle, "Kaç kişiyle birden evlenebilirsin ki?.."
*
*

İdam Mahkumuna " İyi Haber "
Avukat, idama mahkûm olmuş müvekkilinin infaz öncesi yerleştirildiği hücreye gitmiş ve "Sana bir iyi, bir de kötü haberim var" demiş..
"Tamam" diye cevap vermiş mahkûm, "Kötü haber nedir.."
"Vali infaz emrini bekletmedi.. Bu akşam 7'de elektrikli sandalyeye gidiyorsun.."
"T..Tanrım.. Bu bir felaket.. P..Peki, bunun üzerine 'iyi bir haber' ne olabilir ki?.."
"Yetkililerle görüştüm, sana verilecek voltajı biraz düşürttüm..!"
*
*
Kaptan..! Yerinize..!
Hostes, uçağın koridorunda şikâyetlerini bağırarak dile getiren adama telaşla yaklaşıp
"Evet?.." diye sormuş..
"Bu havayolu şirketini şikâyet ediyorum.." demiş adam, "Her uçuşumda bana aynı yer veriliyor ve oradan film izlemem imkânsız..Pencerelerimde de perde yok uyuyamıyorum..!"
"Kaptan..!" demiş sessizce hostes adamın ceketinin kol kumaşından çaktırmadan sertçe çekip onu kokpite götürmeye çalışarak, "Lütfen susup görevinize döner misiniz..!"
*
*
Sözüm Sana..
Zeki ve esprili patron yanında çalışan memuru odasına çağırıp
"Dikkat ettim de.." diye söze başlamış, "Ne zaman şehrimizde bir futbol karşılaşması olsa sen teyzeni doktora götürüyorsun.."
"Haklısınız efendim.."
"İnan anlayamıyorum..
Teyzen seni salak yerine koyup numara yapıyor olabilir mi?.."
*
*
Öğretmenimle Başım Dertte Baba..
Küçük Johnny evine gelip "Öğretmenim ile başım derde girecek.." demiş..
"Bak Johnny.." diye söze başlamış babası, "Kendini sınıfta kontrol eder, derslerini dikkatli dinler, notlarını alır, ödevlerini yaparsan göreceksin her şey düzelecektir.."
"Onlar pek işe yaramaz baba.." diye cevap vermiş Johnny, "Bugün teneffüste yanıma gelip aylık olağan hastalığının 3 hafta geciktiğini söyledi..!"
*
*
Uzun Yaşamanın Sırları..
Adam, doktorundan 1 yıllık ömrü kaldığını öğrenince çok üzülmüş ve doğru
"Bundan sonra ne yapmalıyım?.." diye akıl danışmak için rahibe gitmiş..
"Hemen marka düşkünü menopoza girmiş bir kadınla evlen.." diye söze başlamış rahip, "Arkasından ikinci el satışa çıkarılan şirket arabalarından bir tane edin. Son olarak da kocaları ölmüş yaşlı kadınların çoğunlukta olduğu apartmana taşın.."
"Bunların bana bir faydası olur mu?.."
"Olur.. Yaşanan her saat resmen bir ömür gibi gelir adama..!"
*
*
Elinde ' Arp ' ve Üzerinde ' O ' Kıyafet Olursa..
Arkadaşım Işıl konservatuvarın 'Arp' bölümünden mezun oldu.. Çeşitli düğünlerde, resepsiyonlarda, mağaza açılış törenlerinde çalıyor..
Bir gün iş için anlaştığı otele üzerinde bembeyaz uzun bir elbise, saçlarının üzerinde bembeyaz defne yaprakları, elinde de arp ile gitmiş.. Roof'a çıkan asansöre binmiş, tam kapı kapanacakken gri saçlı yaşlı adam da kabine girmiş, asansör yukarı doğru yükselirken adam onu, kıyafetini ve elindeki arp'i süzmüş..
"Merhaba efendim.." demiş, "Şimdi merak ettim de. Bu asansör o kadar yukarılara çıkabiliyor mu?.."
*
*
Ne. Soracaksan Bana Sor..
Kadın öğretmen ders anlatırken genç delikanlı öğrencisini tam yanında oturan kız öğrencisi ile konuşurken görünce "Bana bak..!" diye gürlemiş, "Ne konuşuyorsun sen bakiim?.."
"Kız arkadaşıma bir soru sordum da efendim.."
"Ne soracaksan bana sor..!"
"Tamam.." demiş delikanlı, "Bu cumartesi gecesi bende kalır mısınız?."

*
*
İbnoşlar Restaurant..
Bir derginin 'gurme' yazarı şehirde yeni açılan bir restoranı okurlarına tanıtabilmek için gitmiş, yemeklerinden tatmış, çok memnun kalmış. Dükkânın sahibiyle konuşmaya başlamış..
"Yemekler gerçekten harika.. Servis de mükemmele yakın.. Ama sormadan geçemeyeceğim. Restoranınıza neden o acayip ismi taktınız?.. Ne demek 'İbnoşlar?..'"
"Bu soruyu karım cevaplasın.." demiş adam, başını mutfağın servis penceresinden uzatıp "Georgeee..!" diye içeri bağırmış, "Hayatım bir saniye gelebilir misin?.."
*
*
Çince Bilemeyince..
Çin seyahatimde en çok karşılaştığım sorun lisanlarını bilememem oldu.. Artık işaretlerle ne kadar anlaşılabilirse o kadar başarabiliyordum.. Bir gece önce yemek yediğim ve çok memnun kaldığım restoranın adres kartını işaretlerle istemeye muvaffak olamayınca giriş kapısının ortasındaki Çin alfabesiyle yazılmış yazıyı bire bir kopya ettim ve ertesi gün tekrar gidebilmek için kaldığımız otelin yegâne İngilizce bilen resepsiyon memuruna gösterdim..
"Evet?.." dedi yazıyı okuduktan sonra şaşkın şaşkın yüzüme bakarak,
"Ne yazıyor?.."
"Şeyy.." dedi, "İtiniz.."
*
*
Ağabey'den Kardeşine Ders..
Küçük Timmy ağabeyine Süpermen gibi uçup uçamayacağını sormuş..
"Tabii ki uçabilirsin.." diye cevap vermiş ağabeyi, "Kollarını gerçekten, ama gerçekten çok hızlı çırparsan rahatlıkla uçabilirsin.."
Timmy pencerenin kenarına gelmiş, kollarını açıp deliler gibi kanat çırpmaya başlamış ve kendini aşağı bırakmış.. İçeriden çığlıklara koşup gelen anne neler olduğunu sorunca
"Şeyy Anne.." demiş ağabeyi, "Timmy'e ona her söylenene inanmaması gerektiğini öğretiyordum..!"
*
*
Bayanların Çantası..
Kadının biri sabah işine giderken çantasını belediye otobüsünde unutmuş.. Bulup haber vermişler. Çantasını teslim almaya belediyeye gitmiş.. Kayıp Eşya Bürosu memuru çantanın içindekilerin iki sayfa tutan listesini getirmiş, kontrol etmişler. Kadın teşekkür ederek bankonun üzerindeki eşyalarını çantasına yerleştirmeye başlamış.. Tam o sırada bürodaki bütün memurlar başına üşüşmüş,
"Affedersiniz.." demiş memurlardan biri, "İzlememizde bir sakınca var mı?..Hepimiz denedik, bütün bunları çantanıza sığdıramadık.. Nasıl becerdiğinizi görebilir miyiz?.."
*
*
Kızım Bu Çocuk Ciddi mi?..
Endişeli baba kızına
"Bu çıktığın delikanlı ile ilişkiniz ciddi mi?.." diye sormuş..
"Kesinlikle ciddi olduğunu söyleyebilirim baba.." diye cevap vermiş kız, "Geçen gece senin aylık kazancının ne olduğunu, annemin ne tür yemekler yaptığını, seninle aynı çatı altında geçinebilmenin kolay olup olmadığını sordu..!"
*
*
Noel Baba Sinirli Bir Tip Olsaydı..
- Noel Baba..
Üç senedir sana yazıp itfaiye arabası istiyorum.. Lütfen bari bu yıl gönder..
Sevgiler,
Timmy.
- Tamam Timmy. Yılbaşı gecesi sizin evi tutuşturayım, istediğinden çok itfaiye arabası bahçenize doluşsun da gör. Ne lan bu itfaiye itfaiye?
...
- Noel Baba;
Acaba annemle babamı tekrar bir araya getirebilir misin?..
Teddy.
- Sevgili Teddy;
Baban senin bakıcın genç kızla birlikte yaşıyor.. Onlar evlerinde mırıl mırıl sevişirken babanın ne kadar gençleştiğini sana anlatamam.. Yavrum bunun yerine 'Lego' falan iste kıyamam adama..
...
- Noel Baba;
Noel ağacımızın altına süt bırakacağım, geyiklerin içsin diye..
Susan..
- Sevgili Susan;
Süt içti mi geyiklerin tümü ishal oluyor.. İlla bişey bırakacaksan gel bana iyilik yap da bir şişe Chivas Regal ve bir kutu Godiva çikolata bırak neşemizi bulalım..
...
- Sevgili Noel Baba..
Diğer 364 gün ne yapıyorsun?.. Hep oyuncak mı yapıyorsun?..
Arkadaşın Thomas.
- Salak mıyım ben?. Bütün hepsini Çin'den getirtiyorum.. Las Vegas'ta bekâr evim var, her gece kokteyllere gidip garson kızları sıkıştırıyorum, paraları rulet masalarında yiyorum..
...
- Sevgili Noel Baba..
Bizim evin bacası yok.. Evimize nasıl gireceksin?..
Marty.
- Mark;
Bir kere kendine 'Marty' deme okulda 'Bu yumuşak' diye ağlatırlar. Bir de uyduruk ucuz bir semtte oturuyorsun, oraya biz uğramıyoruz.
*
*
Şövalye ve Kral..
Şövalye bütün gün savaştıktan sonra kan ter içinde şatoya dönmüş..
"Hayrola?.." diye şaşırarak karşılamış onu Kral.. "Bu ne hal?.."
"Kralım.." diye nefes nefese selamlamış onu şovalye, "Bütün gün Batı'daki düşmanlarımızın topraklarını, mallarını yağmaladım, şehirlerini, köylerini talan edip yaktım efendim..!"
"N..Ne?.." demiş Kral şaşkınlıkla, "Benim Batı'da hiç düşmanım yok ki?.."
"Şeyy efendim.." demiş şövalye hafif başını önüne eğerek, "Sanırım artık var!.."
*
*
Yaşlı Bir Kadınla Çıkmanın Faydaları..
- Sizi gece yarısı uyandırıp "Bizim sonumuz ne olacak?.." diye sıkboğaz etmez..
- Genç kızı tavlamak için pahalı bir şampanya patlatmanız gerekir, oysa yaşlı kadın bir bitki çayına fittir..
- Onu kullandığınızı söylemez..
Çünkü o sizi kullanıyordur..
- Gençler pizzacının telefonunu ezbere bilir. Oysa yaşlı kadın size nefis bir yemek hazırlar..
- Sizi bütün arkadaşları ile tanıştırır, oysa genç bir kızın tek bir arkadaşı ile tanışamazsınız..
- Hayatının en güzel yıllarını mahvettiğinizi size söylemez, çünkü onları daha önceden bir başkasına kaptırmıştır..
- Medyum gibidir.. Ona utana sıkılarak bir şeyler açıklamanıza gerek yoktur..
O önceden her şeyi bilir..
.*
*

Asker, Ayı ve Kadın..
Babaya askerdeki oğlundan mektup gelmiş,
"Sevgili Baba.." diye başlayan, "Sana nerede olduğumu söyleyemem ama dün bir Kutup Ayısı vurdum.."
İki ay sonra yeni bir mektup göndermiş,
"Sevgili Baba; sana nerede olduğumu söyleyemem ama dün gece buranın yerlilerinden bir zenci kızla Hula dansı yaptım." Üçüncü mektup birkaç ay sonra gelmiş, yine
"Sevgili Baba.." diye başlayan, "Alayın doktoru diyor ki 'Keşke kutup ayısı ile dans edip o yerli karıyı vursaydın..!"
*
*
Çocuğunuzu ' Erkenden ' Nasıl Uyandırırsınız?..
İki anne çocukları hakkında konuşuyorlarmış..
"Senin oğlana bayılıyorum.." demiş biri "Tatlını okula giderken o kadar erken nasıl uyandırabiliyorsun?.."
"Çok kolay.." demiş diğeri, "Yatağının üzerine kediyi bırakıyorum.."
"Kedi onu nasıl uyandırıyor?.."
"Anında.. Çünkü benim oğlan yatağında köpeğiyle uyuyor..!"
*
*
Asıl Babası Öyle..
Genç delikanlının annesini okulun müdürü
'Ciddi bir şey görüşeceğiz, acele gelin..' diye çağırmış. Kadıncağız okula gittiğinde "Bakınız.." demiş müdür, "Çok üzgünüm ama oğlunuz dün okula rengârenk elbiseler, yüksek topuklu kadın ayakkabıları giyerek gelmiş.. Dudaklarını da boyamış..!"
"Kahretsin.." demiş kadın, "Ben ona kaç kere babasının elbiselerini giymemesini tembih etmiştim!"
*
*

Babam Öyle Ödlektir ki..
İki küçük çocuk, babalarının ne kadar "ödlek" olduğundan bahsediyormuş..
"Benimki şimşek çakınca feci korkar.." demiş birincisi, "Hemen yatağın altına saklanır.. Ne olacaksa?.."
"O da bir şey mi?.." demiş diğeri, "İnanamazsın yaa.. Babam o kadar ödlektir ki, annem gece vardiyasına kalınca veya bir başka sebeple gece eve gelmeyince korkudan uyuyamaz ve hemen yan dairede oturan kadının koynuna girer..!"
*
*

Eeee..İzin Belgesi Yoksa..
Milli Park Polisi - Balık mı avlıyorsunuz?..
İzin Belgesiz Adam - Hayır?.. Solucanı boğmaya çalışıyorum..!
*
*
Madem Yoruluyorsun..
Mike, barda kendi kendine üzgün oturmuş içerken
"Hayrola Mike?.." demiş Barmen, "Neyin var böyle?.." "Karım.." demiş Mike, "Ev işinden ve seksten çok yorgun düştüğünü biliyorum..
Ama ne eve hizmetçi almama ne de eve fahişe getirmeme müsaade ediyor..!"
*
*

Unutkan Pazarlamacı..
Patron sekreterine pazarlama müdürünü şikâyet ediyormuş..
"George çok unutkan.." demiş, "Satış kabiliyeti mükemmel ama feci unutkan.. Bugün öğle yemeğine çıkarken 'Dönüşte bana 2 tost al' dedim, göreceksin kesin unutacak..!"
Tam o sırada kapı ardına kadar açılmış, George heyecanla odaya dalıp
"Ne olduğunu tahmin edemezsiniz.." demiş nefes nefese,
"Öğle yemeğine gitmiştim, restorandan içeri girerken bizden 5 yıldır mal almayan Mr. Thomas'ı gördüm, konuştuk ve bize 5 milyon dolarlık bir sipariş verrr.. diiiii..!"
"Gördün mü?.." diye sekreterine dönmüş patron asık bir yüzle, "Ben sana tostları unutacağını söylememiş miydim?.."
*
*

Bahşiş Vermezmisin?..Al Sana..
Bileti hayli zor bulunan polisiye bir tiyatro oyununda yaşlı adam yerinin hayli arkalarda olması nedeniyle sahneyi tam olarak göremeyince yer gösterici çocuğa
"Bakar mısın.." demiş, "Biliyorum her yer dolu ama bana şöyle önde bir yer bulursan ben de sana yakışıklı bir bahşiş veririm..!"
Görevli çocuk onu en öne yerleştirmiş, adam da çocuğun avucuna 25 kuruş sıkıştırmış.. Çocuk elindeki 25 kuruşa bakmış, bakmış sonra adamın kulağına eğilmis,
"Beyefendi.." demiş usulca, "Katil hizmetçi..!"
*
*
Taksimetre ve Sütyen
Taksiye binip hayli gittikten sonra Mrs. Jones cüzdanını evde unuttuğunu fark etmiş, ve hemen durumu şoföre anlatmış "Lütfen hemen durun.." demiş telaşla, "Size para ödeyemem.. Zaten taksimetre 10 dolar olmuş bile.."
Şoför kadını dikiz aynasından süzmüş,
"Önemli değil.." demiş yutkunarak, "İlk karanlık sokağa gireriz, ben yanınıza gelirim, sutyeninizi çıkartırım.."
"Hayatta olmaz hak geçer.." demiş Mrs. Jones, "O sutyen en fazla 5 dolar eder..!"
*
*
Çinli Bebekler..
Anneler bebeklerini beslerken minik kaşık ve çatallar kullanıyor..
Çinli anneler nasıl besliyor acaba?..
Kürdanlarla mı?
*
*
Resmiyet Böyle Birşey..
Subayın biri birliğine taksi ile gitmiş, taksi şoföründe bozuk para olmadığı anlaşılınca kapıdaki nöbetçiye
"Asker" demiş, "100 lira bozuğun var mı?..
"Var ağbi.."
"Bana bak asker" diye sesini yükseltmiş subay, "Bir komutanla böyle konuşulmaz! Resmi olmalısın.. Tamam mı?.. Hadi tekrar deniyoruz!." "Asker!. 100 lira bozuğun var mı?.."
"Yokturrr komutanıımm!!!"
*
*
Tedbir İşe Yaramadı..
Adam kafeterya'ya yemeğe gitmiş, sevdiği yemekleri tepsisine almış, masasına oturduğu anda tuvalete gitmesi gerektiğini hissetmiş, başkası yemeğini çalmasın diye kağıt peçetenin üzerine "Jim.. Dünyanın en güçlü haltercisi" diye yazmış, birkaç dakika sonra dönünce tepsisindeki yemeklerin silinip süpürüldüğünü görmüş ve üzerinde başka bir peçete mesajı..
"Ben de Tim.. Dünyanın en hızlı koşucusu..!"
*
*
Para..Para..İllede Para
Paradan daha önemli şeyler de vardır.. Ama ne yazık ki onlar da hep parayla elde edilir..
*
*
Çişi Gelen İki Elini Kaldırsın..!
İlkokul 1. sınıftaki ilk gün ve ilk ders, sınıf öğretmeni "Çocuklar.." demiş, "Kimin çişi gelirse iki elini birden havaya kaldıracak.. Tamam mı?"
"Ama.." demiş arkadan titrek bir ses "Öyle işenmez ki..!"
*
*
Cüzdan..
Adamın biri arabası ile işine giderken yolda bir delikanlının otostop yaptığını görmüş, emniyet kuralları açısından doğru bulmadığı halde durmuş ve delikanlıyı arabasına almış..
Göz ucuyla onu takip ederken aklı da cüzdanında, cüzdanı da delikanlı ile arasında katlı bulunan paltosunun cebindeymiş.. Bir ara dirseği ile cebini yoklamış, cüzdanının orada olmadığını görünce deli gibi basmış frene, çekmiş sağa,
"İn ulan aşağı..!" demiş kendide kapısını açıp dışarı fırlayarak, "İn hemen..!"
Delikanlı korku dolu hareketlerle aşağı inmiş,
"Ver ulan cüzdanı.."
delikanlı titreyen elleri ile cüzdanı uzatmış,
"Haydi defol bakalım şimdi.."
Arabasına tekrar binmiş, hareket etmiş, sinirden kasılmış bir şekilde "Başıma ne geldi biliyor musun?.." diyerek karısını aramış,
"Sözünü unutma tatlım.." demiş karısı, "Cüzdanını evde unutmuşsun..!"
*
*
İş Yerine Gelen Ruh..
Patronu yanında çalışan elemanına "Ölümden sonra yaşama inanır mısın" diye sormuş..
"Evet" demiş delikanlı,
"Güzell.. Bu işimizi çok kolaylaştıracak.. Geçen hafta 'Anneannem öldü' diye izin almıştın ya.."
"Evet?.."
"Kendileri bu sabah büronuza sizi ziyarete geldiler..!"
*
*
Kürk'e Protesto..
Kürk mantolu bir kadın yolda yürürken hayvanseverler gurubunun yumurtalı protestosu ile karşılaşınca
"Dünyada kürkü için kaç hayvanın öldürüldüğü önemli tabii.." demiş ağlayarak,
"Ama siz de bu kürk manto için benim kaç hayvanla yatmak zorunda kaldığımı bir bilseniz..!"
.
*

Sabah TV Programları..
Bir gazeteci 'Hapishanelerde yaşam' konusunda bir yazı dizisi için mahkûmlardan birisi ile görüşürken sormuş.
"Burada TV seyrediyor musunuz?.."
"Sabah programlarını düzenli izlettiriyorlar.. Geceleri tekrar hücrelerimize kilitliyorlar.."
"Hiç yoktan iyi.. Değil mi?.."
"İyi mi?.. Ne iyisi?.." diye cevap vermiş mahkûm, "O sabah programları cezamızın bir parçası..!"
*
*

Kocamın Yeni İşitme Cihazı..
Yaşlı kadının biri postaneye fırtına gibi girdikten sonra bankonun önüne gelip
" Kapımıza bir not bırakmışsınız..!" demiş sinirle, " Evde olmadığınız için adresinize gönderilen paketi bırakamıyoruz" diye.. Halbuki kocam bütün gün evdeydi, kesinlikle zil sesi falan duymamış..!"
Memur özür diledikten sonra kolilerin arasından paketi bulmuş ve teslim etmiş..
" Ohh..! Harika..! " demiş yaşlı kadın, "Bu paketi aylardan beri bekliyorduk..!"
"Öyle mii?.." demiş posta memuru "Merak ettim.. Nedir sorabilir miyim?.."
"Tabii.." diye cevap vermiş kadın, "Kocamın yeni işitme cihazı..!"
*
*
Kraliçe Arı Sürtük Çıkarsa..
Arıcılık yapan çiftçi, kovanlarını fırtınada kaybedince banka müdürüne gidip düzenini yeniden kurmak için 'kredi' istemiş, ve almış..
1 ay sonra tekrar kredi isteğiyle müdürün karşısına çıkınca "Daha 1 ay önce size kredi verdik.." demiş müdür, "Ne oldu?.."
"İşler kötü gitti.." demiş çiftçi, "Gittik bir 'Kraliçe Arı' aldık, Kraliçe arı müseccel orospu çıktı at sineği ile kaçtı.. Bal tezek gibi kokuyor.. Ben de bu krediyi alıp kovanları yıkayacağım!..
*
*
Diploma..
Bir büyükanne torununu alışveriş yaptığı süpermarket arabasına oturtmuş, raflardan bir şeyler alıp arabaya yerleştirirken torununa dönüp "Bu da sana Diploma.." veya " Bakalım bunu beğenecek misin Diploma.." gibi şeyler söylüyormuş..
Bu, tam arkasında alışveriş yapan bir başka kadının dikkatini çekmiş ve
"Affedersiniz.." demiş büyükanneye "İstemeden kulak misafiri oluyorum da.. Neden sürekli torununuza 'Diploma' diye sesleniyorsunuz?.."
"Kızımı Ankara'ya üniversite okuyup diploma almaya göndermiştim.." demiş büyükanne, "Bizimki 4 yıl sonra eve sadece bununla geldi..!"
*
*
Bir Erkekle Şempanze Arasındaki Fark..
- Bir 'Erkek' ve bir 'Şempanze' arasında ne fark vardır?..
- Biri kıllıdır, kokar.. Her zaman orasını burasını kaşır.. Diğeri Şempanzedir..!

*
*
Nereye Başkan?..
Geçenlerde 'White House' hareketli bir gece yaşadı..
Gizli servis, konutun etrafını çeviren tel örgüyü gecenin karanlığında aşmağa çalışan bir adam yakalayıp
"Nereye böyle?.." diye sordu..
"Sayın Başkan.. Daha 2 yılınız var..!"
*
*
Toplama Araba Yapan Baba..
Delikanlı, arkadaşına babasının nasıl toplama araba yaptığını anlatıyormuş,
"Seninki Cadillac'ın birinin direksiyonunu sökmüş, Ford'un radyatörünü, bir 68 Plymouth'un tamamen ön konsolunu.."
"Eee?.." diye atılmış arkadaşı, "Nasıl bir sonuç çıktı?.."
"İki yıl..!"
*
*
Porno Resimler ve Ahlak Masası
Porno dergi yapımcısını "Ahlak Masası" polisleri sorguya almış,
"Yanılıyorsunuz efendim.." demiş adam "Bu resimlere ahlak dışı denemez!"
Aralarından bir resim seçip yapımcıya uzatan polis "Şu .." demiş, "Şu fotoğrafın ahlak dışı olduğunu düşünmüyor musunuz?.." "Bu mu?.." demiş fotoğrafı eline alan adam, "Memur bey bu kadar tutucu olmayın lütfen..! Hayatta birbirine gerçekten aşık 7 kişiye hiç rastlamadınız mı?.."
*
*

Eskimo..
Adamın biri çölde kaybolmuş, matarasındaki son yudum suyu üç gün önce bitirmiş, kumun üzerinde bitkin sürünürken uzaktan " Holaaa.. Holaaa.." diye sesler duymuş.. Elini güneşten kamaşan gözlerine zorlukla siper edince kızağını bir gurup kutup köpeği çeken üzerinde kalın kürk paltosu olan bir Eskimo'yu farketmiş.. Hayal gördüğünü zannetse de yine de kolunu güçlükle kaldırıp " imdaatt..!" diye bağırmış.. Sesini duyan Eskimo ona doğru kızağı döndürmüş, solumaktan buhar çıkartan köpekler fren yaparken kızgın çöl kumlarını savuran kızak durmuş. Enerjisinin son damlasıyla " Ne işiniz var burada?.." diye Eskimo'ya sormuş adam, " Neden buradasınız?.. Ama çok şükür ki buradasınız.. Suyum bitmişti, aptalca, salakça kaybolmuştum..!"
" Aptallıkla salaklıkla bir ilgisi yok..!" demiş Eskimo ağlamamak için dudaklarını ısırıp nefes nefese yüzünü çepeçevre çeviren kürk başlığının arasından etraftaki kumdan tepelere, vadilere bakarak, " İnsanlık hali..
Olunca oluyor işte..!"
*
*
Kadın Şöför ve Tamirci
Kadının biri arabasını servisine götürmüş, "Ne zaman arabama birini alsam bir süre sonra feci bir koku başlıyor.." demiş tamirciye.. "Ben yalnızken katiyyen olmuyor.."
"Tamam.." demiş tamirci, "Birlikte şöyle bir tur atalım, neymiş görelim bakalım.."
Kadının yanına binmesiyle araba ok gibi fırlamış ve servisin karşısındaki 'Girilmez' yola dalmış.. Daracık yolda 120 km. hıza ulaşıp yandaki çöp bidonlarına çarparak bir yayayı son anda sıyırmış, karşıdan gelen arabaların bir sağından bir solundan son anda geçerek ana caddeye fırlamış, sert bir dönüş yaparak durmuş,
"Bakın.." demiş kadın "Yine o iğrenç koku.. nereden kaynaklandığını anlayabildiniz mi?.."
"Nasıl anlamam?.." demiş tamirci bembeyaz bir yüzle titreyerek, "Şu anda kaynağın tam üzerinde oturuyorum!.."
*
*
Neyse Sonunda..
Mrs. Smith, kapı komşusu Mrs. Jones'u bir kenara çekip kulağına " Güzel kızınız Linda nerede?.." diye sormuş, "Gerçekten bana düşmez ama güzel kızınızın son günlerde nelerle uğraştığına dikkat ettiniz mi?.."
"Hayır?.. Ne yapıyor?.."
Mrs. Smith biraz daha yaklaşarak " Farketmediniz mi?.." demiş, " Minik bebek kazakları, çorapları falan örmeğe başladı.."
"Oh!.. Tanrıma bin şükür!" demis Mrs.Jones, rahatlamış bir ses tonuyla,
" Sonunda dikkati mahallenin delikanlılarıyla sevişip durmaktan başka bir yöne kaymış desenize!.."
*
*
Adem ve Havva Çinli Olsaydı..
"Adem ile Havva Çinli olsalardı şimdi hepimiz cennetteydik.."
"Neden?.."
"O Allah'ın cezası elma yerine ikisi de yılanı yerlerdi de ondan..!"
*
*
Anne ve Kayıp Lens
Delikanlı top oynarken kontaklens'inin birini düşürmüş, epey arayıp bulamamış, sonra tutmuş evinin yolunu.. Konuyu annesine anlatınca kadıncağız oğlunun top oynadığı yeri araştırmak için dışarı çıkmış ve biraz sonra da elinde kayıp lens ile dönmüş..
"Aa..!" demiş çocuk, "Ben o kadar arayıp bulamamıştım.. Sen nasıl buldun anne?.."
"Ayni şeyi aramıyorduk da ondan.." demiş annesi, "Sen minik bir plastik parça ararken ben 250 liranın peşindeydim!.."
*
*
Buzdolabı..
Adamın biri yeni bir buzdolabı almış, eskisinin üzerine " Çalışır buzdolabı, isteyen ücretsiz alabilir.." diye bir yazı asarak kapısının önüne koymuş..
Aradan 3 gün geçtiği halde buzdolabının yüzüne bakan olmamış..Hemen etiketini değiştirmiş ve üzerine " Satılık buzdolabı..150 dolar " yazmış..
Buzdolabı o gece çalınmış..
*
*

Hayy İçine Mıçç..!
Belediye şehrin önemli bir gününü kutlamak için bir toplantı düzenlemiş.. Toplantıya ilgiyi arttırmak içinde toplu hipnotizma yapan çok meşhur bir üstadı geceye davet etmişler..
Birkaç hafta sonra belirtilen saatte salon tıklım tıklım dolmuş..
Hipnotizmacı hafif loş bir ortamda cebinden antika bir saat çıkartıp oturuma başladığında herkes heyecanının son haddindeymiş..
Zincirinden tuttuğu cep saatini ağır ağır sağa sola sallamaya baslamış, bir yandan da ''Saate bak.. Saate bak.. Saate bak..'' diye mırıldanıyormuş.. Yüzlerce göz sağa sola sallanan saatin parlak metal kapağından yansıyan ışığı takip ederken yavaş yavaş kapanmış..
Tam o sırada saatin zinciri adamın elinden kayıp yere düşmüş ve antika saat yüzlerce parçaya ayrılmış..
"Hay içine mıçayım..!" diye boş bulunup birden bağırmış adam..
Konferans salonunu temizlemek üç hafta sürmüş..
*
*

Emekli Büyükelçinin Gafı..
Bir büyükelçilikte verilen kokteylde emekli diplomat, davetlilerden yere kadar kırmızı giysili birine yaklaşıp
"Güzel kırmızılı bayan.. Bu valsi bana lütfeder misiniz?.." diye sormuş..
"Kesinlikle hayır!" diye sertçe gelmiş cevap, "Birincisi sarhoşsunuz.. İkincisi bu çalan vals değil Venezuella Milli Marşı.. Ve üçüncüsü ben kırmızılı bayan değilim.. Vatikan Papalık temsilcisiyim. Tövbe.. Tövbe!.."
*
*
Hay Dileğine..!
İki adam okyanusun ortasında yanan gemilerinden minik bir sandala binip zar zor kaçmışlar, güneşin altında susuz geçen birkaç gün sonra bir şeyler bulmak için sandalı karıştırırken bir lamba bulmuşlar, kurtulmak için tek ümit cin çıksın diye lambayı ovuşturmuşlar, gerçekten cin peydahlanmış..
"Ben farklı bir cinim.." demiş "Sadece tek bir dilek hakkınız var.. Standart 3 dilek maalesef bizde yok..!" Susuzluktan perişan olmuş birinci adam arkadaşının düşünmesine fırsat vermeden "Tamam..!" demiş, "Bütün deniz bira olsun..!" Cin ellerini çırpmış gerçekten okyanus birden köpüklü bir biraya dönmüş ve serbest kalan Cin kaybolmuş gitmiş.. İkinci adam sinir içinde ona danışmadan dilek dileyen arkadaşına bakmış, bakmış, "Helal olsun sana.." demiş dişlerini sıkarak, "Helal olsun be..! Ne dilekti ama?.. Buradan kurtulamadığımız gibi artık bir de sürekli bir sen, bir ben çıkarıp çıkarıp habire sandalın içine işeyeceğiz..!"
*
*
Küfürün Nazik Açılımı..
"Hakkınızda ağır hakaretten şikayet var" demiş Hakim.. "Anlatın bakalım ne oldu?.."
"Balkondan bakarken bana aşağıdan dil çıkarttı efendim.."
"Peki.. Siz ona ne cevap verdiniz?.."
"Bana bakar mısınız belli bir ücret karşılığı cinsel ilişkide bulunan bayanın oğlu.. Şu anda oraya ulaşabilirsem anneniz sizi doğururken kendisine yardımcı olan bayan sağlık görevlisinin cinsel organını size gösterebilirim" dedim.. Tabii o sinirle tam olarak bu kelimeleri kullanamamış olabilirim.."
*
*
Anneniz Ne İş Yapıyor?..
Kadın, kızını anaokulundan alırken başöğretmen kendisini kenara çekip hafif sinirli bir sesle
"Bakar mısınız?.." demiş, "İşlediğimiz 'Ebeveyniniz ne iş yapıyor?' konusuyla ilgili sanırım kızınıza detaylı bir bilgi vermeniz gerekiyor.. Tam olarak açıklayamıyor da.. Gerçeği söylemek gerekirse 'Okul aile birliği' olarak biz de merak içindeyiz.."
"Ben Ticaret Odası adına otellerin konferans salonlarında dış ticaretle ilgili seminerler veriyorum.." diye cevap vermiş kadın, "Neden?.."
"Oh çok şükür.." demiş Başöğretmen, "Kızınız tam olarak ne iş yaptığınızı bilmediğini, her gün çok güzel giyinip farklı otellere giderek para kazandığınızı söylemişti de!"
*
*
Ne Yapıyor Şu Amcam Yahu..!
Küçük Timmy'nin babası fakir bir çiftçi, yönenin gelir seviyesi düşük bölgesinde yaşamaktalar. Bir gün evlerine Timmy'nin amcası Harry birkaç günlüğüne ziyarete gelmiş..Maddi imkansızlıktan kaynaklanan çok kısıtlı bir akşam yemeği sonrası yatma vakti gelince "Harry Amca" ile yeğeni aynı odayı paylaşmışlar..
Harry Amca odaya girip küçük Timmy'i yatağın kenarına çökmüş, başı öne eğik görünce dua ettiğini düşünüp bu hareketin doğru bir hareket olduğunu onaylamak için kendisi de yatağın öbür tarafında başıın öne eğerek çömelmiş..
Timmy sertçe başını kaldırıp,
"Amca?.." demiş "Ne yapıyorsun?.." "Senin yaptığının" demiş amcası.. "Annem delirecek" demiş Timmy..
"Neden?.."
"Çünkü.." demiş Timmy, "Lazımlık yatağın sadece bu tarafında!..!
*
*
Nasıl Dansetmekse Öyle..
Arkadaşının tek gözü mosmor sınıfa girdiğini gören Jim, "Amann.. Ne oldu sana?" diye bağırmış.
"Yok bir şey.." demiş arkadaşı burnunu çekerek, "Kız arkadaşımın evine gitmiştim, masum masum dans ederken birden babası çıkageldi."
" Hay Allah.." demiş Jim, "Mutlaka dansın 'günah' olduğunu zanneden eski kafalı biridir.."
" Yok..Yok.." demiş arkadaşı, "Adam sağırmış.. Müziği duymamış..!"
*
*
Garantili Ameliyat..
Yaşlı adam ameliyat olacakmış.
Ameliyatı cerrah olan oğlunun yapması için ısrar etmiş. Çok daha uzman olan doktorlar olduğu halde, bu ısrarının nedenini soranlara ise "Onun bu ameliyatı çok iyi yapmasını sağlayacak formülü biliyorum" diyormuş.
Ameliyat günü gelmiş ve ameliyathaneye giderken oğlunu yanına çağırmış ve şöyle demiş:
- Oğlum, zor olduğunu biliyorum. Bana bir şey olursa sakın üzülme. Zaten gelmeden annenle de konuştuk. Eğer bana bir şey olursa, eşyalarını alıp sizin yanınıza yerleşmesine karar verdik. Seninle ve geliniyle daha mutlu olur. O nedenle rahat ol..
*
*
Asker ve Kur'a
İstanbul'da acemilik dönemini bitiren asker, kura çekim töreninde elini torbaya daldırmış, katlanmış bir kağıdı avucunun içine almış,
"Tamam mı oğlum?.." diye sormuş komutanı,
"Hayır Komutanım..!" diye cevap vermiş asker, "Ben Sarıyerliyim ve Sarıyer Orduevi'ni istiyorum.. İçime doğdu.. Bu kur'a İstanbul, ama Sarıyer değil.." demiş ve kağıdı açmadan torbaya geri atmış, karıştırmış, karıştırmış ve başka bir kağıt seçerek komutanına uzatmış,
"Tamam mı oğlum?.." demiş komutanı, "Bu mudur?"
"Evet Komutanım, budur.. Kesin hissettim bu Sarıyer Orduevi..!"
Komutan kağıdın katlarını açmış, okuduktan sonra "Bravo evladım.." demiş, "Sarı'yı tutturmuşsun ama "Kamış'ı nereye sokacağını bilemiyorum..!"

*
*

Adımı Yanlış Yazmışlar da..
İki adam gecenin geç saatlerinde partiden dönerlerken kestirme olsun diye mezarlıktan geçiyorlarmış.. Mezarlığın tam ortasına gelmişler ki tap-tap-tap diye bir ses karanlıkların, esrarlı gölgelerin arasından gelmeye baslamış.. Korkudan titreyerek, nefeslerini tutarak, sisleri dağıtarak mecburen yollarının üzerindeki sesin kaynağına yaklaşmıslar.. Bir bakmışlar ki yaşlı mı yaşlı bir adam mezarın birine oturmus, elinde çekiç ve keski, mezartaşını oyuyor.. "Ooohh!" demiş adamlardan birisi "Usta bizi korkudan öldürüyordun!.. Vallahi hayalet sandık.. Gecenin yarısında çalışıp da ne yapıyorsun?"
"Cahil hergeleler!" demiş yaşlı adam homurdanarak.. "Adımı yanlış yazmışlar da..!"
*
*
Yatağınızı Kendiniz Yaparsanız..
Adam üçüncü sınıf bir kasaba oteline gitmiş,
"Gecesi onbeş dolar!" demiş otelci "ama yatağınızı kendiniz yaparsanız beş dolar!" "Tamam ben yatağımı kendim yaparım!" demiş adam
"O halde!" demiş otelci "Durun ben gidip biraz tahta ve çivi getireyim!."
*
*
Polisin İşi de Zor..!
Polis yolda hız limitini aşan bayan sürücüye ceza kesmek için durdurmuş, adını ve adresini sormuş.. "Ben, Özbekistan Cumhuriyeti vatandaşı Ladishlav Abdulkhasim Zbkcicraznovskaya, British Columbiada oturan kızımı ziyarete gidiyorum!" demiş kadın..
"Şeyy! Tamam!" demiş polis "Bir dahaki sefere lütfen hız limitine dikkat edin!"
*
*

Fiyatını Öğrensen Tamam Artık..!
Yaşlı bir kadın turist gittiği ülkede halıcı dükkanlarında birine gurubuyla girmiş.. Kalabalık gurup içerisinde eğilip halıyı kontrol ederken elinde olmadan gaz kaçırmış.. utanmış, sıkılmış, arkasını da bir dönmüşki şans bu ya.. o kadar kalabalık arasında dükkanın sahibi tam arkasında.. "Şeyy!" demiş olayı geçiştirmek için.. "Bu halının fiyatı ne kadar?" "Sadece dokundunuz bunu yaptınız!" demiş adam! Fiyatını duysanız herhalde dükkanın içine edersiniz!"
*
*

Balıkçı Burasıı..
- "Navarro'nun topları" geldi mi?
- Burada olmaz efendim.. Burası balıkçı dükkanı!
- Peki ya "Yüzüklerin Efendisi?"
- Söyledik ya burası balıkçı!..Burada sadece balık olur.. Tövbe tövbe..!
- Peki o zaman.. "Wanda adında bir balık" lütfen!
*
*
Eczacının Savunması..
Adam evine dönünce karısını hüngür hüngür ağlarken bulmuş..Telaşla sormuş.. "Eczacı..!" demiş karısı içini çekerek.. "Telefonda bana küfür etti!
Adam öfkeyle Eczaneye koşmuş.."Sen ne dedin benim karıma" diye saldırmış eczacıya..
"Durun!" demiş eczacı, "Bir de beni dinleyin!.. Bu sabah saatin alarmı çalmayınca hayli geç kalkabildim.. Kahvaltı etmeden kapıdan fırladım ki evin ve arabanın anahtarlarını içeride unutmuşum. Pencerenin camını kırarak anahtarları aldım.. Geciktim diye biraz hız yapınca yolda ceza yedim.. Yarıyolda lastiğim patladı.. Eczaneye geldim ki kapıda bir sürü insan bekleşiyor.. Kapıyı açarken telefon yerinden fırlarcasına çalıyordu.. Birinin parasının üzerini vermek için hamle yaptığımda paralar yere saçıldı.. Ellerimin ve dizlerimin üzerinde paraları toplarken telefon hala çalıyordu.. Ayağa kalkarken kasanın açık çekmecesine başımı vurınca yere yuvarlandım. Telefon hala çalıyordu.. Hamle yaparken ortadaki rafa çarptım. En pahalı parfümler yerlere düşüp kırıldı.. Telefon hala deli gibi çalıyordu.. Sonunda açtım.. Karınız arıyormuş.. 'Rektal termometreyi nasıl kullanacağım?'diye sordu.. Beyefendi size yemin ederim kendisine sadece doğruyu söyledim!"
*
*
Artık Kesin Emin..
İki avcı ormanda avlanırlarken birisi uçurumdan aşağı uçmuş.. Öteki hemen yanına inmiş bir bakmış ki arkadaşı sanki nefes almıyor gibi ve başını arkaya devirmiş, gözlerinin de beyazı gözüküyor.. Hemen cep telefonunu açıp Acil İmdat'ı aramış, telefon açılır açılmaz telaş ve heyecanla "Arkadaşım öldü herhalde... Şimdi ne yapmalıyım?" diye sormuş..
Santraldaki duru ve sakin bir sesle, "Sakin olun!" demiş "Sakin olun.. Ben şimdi size yardımcı olacağım ve bu durumdan sizi hemen kurtaracağım!.. Öncelikle ilk yapılacak iş, öldüğünden emin miyiz?"
Bir sessizlik olmuş sonra "Dannnnn" diye bir silah sesi duyulmuş.. Adam biraz sonra telefonu yine eline almış, "Evet eminim!" demiş "Şimdi ne yapılacak?".
*
*

İlk İş..
Kasabada büyük bir yangın başlamış.. Jandarma ve itfayenin çabası yangını söndürmeye yetmemiş. Kasaba halkı artık hangi çareye başvuralım derken, aralarından biri komşu kasabada gönüllülerinin kurduğu bir itfaiye teşkilatını çağırmayı teklif etmiş..
Hemen amatör itfaiye teşkilatını aramışlar... Aradan 5-10 dakika geçmemiş ki amatör itfayeciler eski bir itfaye kamyonu ile kasislere girip zıplayarak, barikatları yıkarak, kimsenin girmeye cesaret edemeyeceği yangının tam ortasına girip durmuşlar.. İnmişler kamyondan, dört bir taraflarını çevreleyen alevlere su sıkmışlar. Olağanüstü bir gayret ve ölüme meydan okuyarak yangını söndürmüşler.
Şehir komitesi düzenledikleri bir törende yangının tam ortasına tereddütsüz girdikleri ve yangını hızla söndürdükleri için 1000 dolar ödül vermiş itfayecilere...
Yerel bir gazeteci de itfaiyecilerin başkanlarına sormuş: "Bu 1000 dolarla ne yapacaksınız?"
"Valla!" demiş başkan, "İlk iş şu itfaye aracının frenlerini tamir ettirmek olacak!..."
*
*
Gel de Yardım Et..!
Evlendiklerinin üçüncü haftası kız telefonla, nikah şahitleri, baba dostu aileden birini aramış..
"John ile ben öldüresiye kavga ettik!" diye..
"Sakin ol yavrum!" demiş adam, "Düşündüğün gibi korkunç bir şey değil bu.. her evlilikte mutlaka bir 'ilk kavga' olmak zorundadır!"
"Biliyorum, biliyorum!" demiş kız, "Fakat şimdi cesedi ne yapacağız?"
*
*

İyi Haber..
"Bir iyi bir de kötü haberim var!" demiş avukat müşterisine.. "Kötüyü önce söyle!" demiş adam.. "Kan tahlili sonuçlarınız geldi.. Cinayet mahallinde bulunan DNA'lar tamamen sizinkine uyuyor!"
"Oh! Aman Tanrım.. Hayır!" demiş adam "Peki iyi haber nedir?"
"Kolesterolünüz sadece 140!"
*
*

Veteriner Şerif..
Küçük bir kasabanın veterineri aynı zamanda şeriflik görevini de yürütüyormuş.. Bir gece yarısı acı acı çalmış telefonu.. Karısı heyecanla açmış, karşısında telaşlı bir adam,
"Çabuk kocanızı verin!" diyen..
Kocamı bu saatte veteriner olarak mı, yoksa şerif olarak mı?" diye sormuş karısı..
"Her ikisi için de..." demiş adam, "Köpeğimizin ağzını açamıyoruz, içinde hırsızın bacağı var!"
*
*
O Soruya Bu Cevap..
Kamyon şoförü otoyolda giderken 'Dikkat alçak köprü!' yazısını görmesiyle köprünün altına sıkışması bir olmuş..
Son derece sinirlenmiş ikaz levhasının daha köprüye gelmeden önce konulmamasına..
Otoyol kapanmış, arkasında kilometrelerce araç birikmiş, haber vermesine rağmen saatler sonra ekip gelmiş,
içeriden ağır adımlarla sırıtarak bir polis inmiş, kamyonun yanına gelip ellerini beline koymuş,
"Sıkıştın ha!" demiş..
"Hayır Memur bey!" demiş şoför.. "Bu köprüyü taşıyordum, mazotum bitti..!"
*
*

Saddam..
Saddam'la onun şu meşhur ve sevimli enformasyon bakanı Muhammed el Sahaf, Tikrit'te parkta otururlarken onlara yaklaşan bir Iraklı iki parmağını açarak elini yukarı kaldırıp "zafer işareti" yapmış..
"Ne oldu?" diye sormuş Saddam.. "Savaşı kazandık mı?"
"Saçmalama..!" demiş El Sahaf, "Adam sadece ikimizin kaldığını söylüyor..!"
.*
*
Polis Sınavında..
Polis olmak için müracaat eden delikanlıyı sözlü sınava alıp sorusunu sormuşlar,
"Bir polis arabası kullanıyorsun, yalnızsın ve vakit geceyarısı.. Arkandaki arabada caniler çetesi var ve seni 60 mil süratle takip ediyorlar.. Ne yaparsın?"
Delikanlı düşünmeden cevaplamış.."70..!"
*
*

'Eli Uzun' Hizmetçi
"Yeni hizmetçinin eli biraz uzun galiba .. İki havlumuz da kayıp!"
"Aaaa!.. Hangileri?"
"Hilton'dan aşırdığımız büyük ile Sheraton'dan yürüttüğümüz sarı..!"
*
*
Denize Sıfır Otel
Adamın biri deniz kenarındaki bir oteli aramış, telefonda resepsiyondaki görevliye otelin konumunu sormuş..
"Kumsaldan bir taş atımı kadar denize yakın efendim!" demiş görevli..
"Peki..Otelinizi nasıl bulacağım?"
"Bu civardaki camları kırık tek otel bizimki efendim!"
*
*

Sanki..
Yaz kampına gelen minik çocuğun bavulunu dolabına yerleştirirken bavuldan çıkan şemsiyeyi gören kamp müdürü çocuğa dönüp,
"Aaa!" demiş, "Yaz günü şemsiye neyin nesi?"
"Hayret efendim.." demiş çocuk, "Hiç Anneniz olmamış gibi konuşuyorsunuz..!"
*
*

İşitme Cihazı
Adam işitme cihazı almak için bir mağazaya girmiş, tezgâhtara,
"Ucuz bir şey olsun!" diyerek..
"Fiyatlar 2 dolar ile 2000 dolar arasında değişiyor efendim..!" demiş tezgâhtar..
"2 dolarlık model nasıl bir şey?"
"Bu butonu kulağınıza takıp şu teli boynunuzun üzerine bırakıyorsunuz efendim!"
"Bu nasıl çalışıyor?"
"Çalışmıyor efendim.. Kulağınızda bunu görenler daha yüksek sesle konuşmaya başlıyorlar.."!
*
*

Kasparov'la Öğlen Yemeği
Garry Kasparov'la yemeğe çıktık. Restoranın masa örtüsü siyah-beyaz kareli idi..
İnanır mısınız tuzluğu bana vermesi iki saat sürdü..!
*
*

Revü Klüpte İş..
Adamın biri iş bulmak için İstanbul'da ilgili kuruma müracaat etmiş. "Evet bir iş var" demiş ilgili memur, "Revü kulübü birini arıyor.. Tüm yapılacak iş kızların soyunmasına, giyinmesine yardım etmek, sahnede güzel görünmelerini sağlamak için çıplak vücutlarını bebek yağı ile yağlamak, göğüslerinin ucuna parlak küçük yıldızlar yapıştırmak falan.."
-Uhmm, çok iyi, yani harika.." demiş adam.
-"Tamam.. O zaman sabah yedide Adapazarı'nda olabilir misiniz?"
"Neden? İş Adapazarı'nda mı?"
"Hayır , İstanbul'da.. Başvuru kuyruğunun sonu orada..!"
*
*

Sandal Kiralama
Sandal kiralama servisinde sorumlu müdür, gölün kenarına kadar gelerek megafonu ile gölün ortasındaki sandala doğru bağırmaya başlamış..
"99 numaralı sandal.. Zamanınız doldu.. İskeleye dönünüz..!"
Aradan dakikalar geçtiği halde sandal geri dönmeyince anonsunu tekrarlamış,
"99 numaralı sandal. Hemen geri dönün yoksa saat farkı ödemek zorunda kalacaksınız..!"
"Anormal bir şey var patron..!" demiş yardımcısı.. "Bizim 75 sandalımız var.. 99 numaralı sandalımız hiç olmadı ki..!"
Kepinin altından başını kaşıyarak
"Kahretsin..!" demiş müdür, megafonu tekrar kaldırmış..
"66 numaralı sandal.." diye bağırmış.. "Paniklemeyin.. Kurtarma motoru şimdi yanınıza geliyor..!"

*
*
Sinirli Trafik Polisi
Ray, bardan çıkınca barın kapısının önünde bir saatlik bir gecikme için park cezası yazan trafik polisiyle burun buruna gelmiş..
"Yazma şu cezayı memur bey" demiş. Polis onu hiç umursamadan cezayı yazmaya devam edince onun bir "Psikopat" olduğunu söylemiş..
Polis Ray'e şöyle bir bakıp "Aşınmış lastikler" için ikinci bir ceza makbuzunu yazmaya başlamış..
Ray, ne kadar ceza yazarsa yazsın, ona vız geleceğini söyleyince polis ilk iki ceza makbuzunu arabanın sileceği altına sıkıştırıp üçüncü makbuza başlamış..
Bu sürtüşme 20 dakika kadar sürmüş, polis ceza üzerine ceza yazmış,..
Ray hiç oralı olmamış.. Yürümüş, karşı kaldırımda park etmiş arabasına binip, sürmüş gitmiş..
*
*

Amele Vizite'de
İnşaat amelesi viziteye çıkıp haftalardır tuvalete çıkamadığını söylemiş..
Doktor muayene edip, amelenin külotunu indirmiş ve yüzükoyun masaya yatmasını istemiş,
adam denileni yapınca Doktor içeriden getirdiği beyzbol sopasını 3-4 kere sertçe indirmiş amelenin mıçının tam ortasına,
"Tamam" demiş sonra, "Şimdi tuvalete gidin.."
Birkaç dakika sonra tuvaletten rahatlamış şekilde çıkan amele
"Sağol Doktor bey.." demiş, "Hep böyle olabilmek için ne yapmalıyım?.."
"Bir şey yapmana gerek yok.." demiş doktor, "Tuvaletini yaptıktan sonra mıçını çimento torbasına silme yeter..."
*
*

Turizm Rehberi
Turistleri antik şehir turuna götüren turizm acentası cazip bir sunum yapmak için rehberlerine "Eski Romalı Konsül" kostümü giydirerek görev yaptırmaya başlamış.
Alınlarına defne yapraklarından taçları, tek omuzlarının üzerinden sarkan pelerinleri ayaklarında sandaletleriyle.
Bir gün rehberlerden biri tarihi kolonların üzerinde sunum yaparken düşmüş ve ayağını kırmış.
O şehirdeki sigorta hastanesinin acil servisine götürmüşler, bekleme salonunda kendisiyle ilgilenecek doktoru beklerken içeriye yaşlı bir emekli girmiş, rehberi görür görmez,
"Aman Tanrım" demiş gözleri şaşkınlıktan büyüyerek, "Sigorta hastaneleri için söylerdiler de inanmazdım.. Ne kadar zamandan beri bekliyorsunuz?.."
*
*
Dort kisilik bir egitim ucagi karadenizde mezarliga dusmus......
Lazlar 80 ceset cikarmislar ve olu sayisinin artmasindan korkuyorlarmis
*
*

Temel avustralyaya devekusu avlamaya seyahata cikiyor.Orada malzemelerin hazirlayip maceraya atiliyor. Bir viraji donunce bakiyor 10,15 tane devekusu.hemen arabayi durduruyor silahini dogrultuyor.devekuslari silahi gorunce urkerek kafalarini kuma gomuyorlar.yani kendi akillarinca saklaniyorlar.Temel etrafa bakiyor.ve kendi kendine sinirli sinirli soruyor:
-ule nereye gitti bu hayvanlar?
*
*
Sarhoş sürücü arkadaşına döndü:
- Sanırım bir kasabaya yaklaşıyoruz.
- Ner'den çıkardın şimdi bunu?
- Daha çok adam ezmeye başladık da...
*
*

Kadının biri bir seansta kocasının ruhunu çağırmış;
"Ey ruh, geldinse masaya 3 kez vur."
Masadan ses gelmiş,
"tak, tak, tak..." Ürpertiyle sormuşlar,
"Ey ruh, bizden bir dileğin var mı? "
Ruh "Varsa bir puro verin."
Puroyu vermişler, kocanın ruhu çekip gitmiş.
"Ayy! .." demiş kadın heyecanla "... cennette misin diye soramadan gitti! "
Medyum kafasını kaldırmış:
"Valla hanımefendi, kocanız puronun yanına ateş istemediğine göre pek cennette değil galiba! .."
*
*
Delilik
Katil, suçunu itiraf etti, yargıç da durumu jüri heyetine iletti.
Biraz sonra jüri başkanı kararı açıkladı:
'Bu sanık suçsuzdur...'
Yargıç adamakıllı kızdı:
'Canım, ne biçim iş bu! .. Adam, 'ben katilim' diyor, suçunu itiraf ediyor siz de suçsuzdur kararına varıyorsunuz... Acaba, suçsuzdur kararını neye dayanarak verdiniz? '
Jüri başkanı;
'Delilik efendim, delilik...'
Yargıç bütün jüri üyelerini teker teker süzdü. Başını sallayarak:
'Sahi mi? 12'niz de mi peki? ..'
.
*
*

Çorap
Akıl hastanesinde doktor, davranışlarını normal bulduğu hastaya niçin hastanede bulunduğunu sorar.
Hasta:
'Pamuklu çorapları yünlülere tercih ettiğim için...' diye cevap verir.
Şaşıran doktor:
'Anormallik bunun neresinde? Ben de pamuklu çorapları tercih ederim.' der.
Hasta sevinçle karşılık verir:
'Çok memnun oldum doktor. Sizinkiler limonlu mu, yoksa sirkeli mi? ..'
*
*

Direk
Delinin biri direğin tepesine bir kağıt asar.sonra da direkten aşağıya iner?.
doktor bunu görmüştür..merak eder?. oraya ne astığını sorar. deli söylemez.
Doktor çok merak etmiştir?? bir hafta boyunca meraktan ölür.
Neden sonra direğe çıkar, bakar ki, kağıtta "Burası direğin tepesidir! " yazılıdır
*
*
UYKU SORUNU ;

İki arkadaş yıllar sonra karşılaşır. Birinin saç sakalı birbirine karışmış. Gözlerinin feri sönmüş. Bitkin halde..
'Bu ne hal' der öteki..
'Sorma' diye dertli dertli baslar, bitkin olanı.. 'Uyku sorunum var..'
'Erken yat..'
'Sorun da orda başlıyor zaten.. Saat sekizde uykum geliyor.
Yatağa yatıyorum. Hemen gözlerim kapanıyor. Kapanır kapanmaz
da kendimi koca bir Tır 'ın direksiyonunda buluyorum. Zeytinburnu' nun dan
yükü sarıyorum.. Edirne.. Geç Bulgaristan, Sofya'da mal indiriyorum.
Yeni mali yüklüyorum, aynı hızla,gene Zeytinburnu'na geliyorum ki sabah
olmuş.Turşu gibi kalkıyorum yataktan.. Bu her gece böyle..'
'Aaaa' der arkadaşı.. 'Benim bir ruh doktoru arkadaşım var.
Kartını vereyim. Bir dene, belki faydası olur..'
Adam doktora gider son bir ümitle.. Doktor uzun uzun dinler..
Sonra anlatır: 'Bu gece Zeytinburnu'ndan çıktığında, Florya'daki Shell
istasyonunda seni bekleyeceğim, sorunu da çözeceğim, merak etme..'
Adamın pek akli basmaz ama, uykuya dalar dalmaz, mali yükleyip yola
çıkınca, Florya benzin istasyonunda doktora sahiden rastlamaz mi?..
Durdurur Tır' ı.. Doktor yanına gelir.. 'Tamam' der, 'Senin yolun bu kadar..
Bundan ötesi bana ait. Hadi in..'Adam Tır'dan iner.. Ondan sonra ve o günden sonra, artık rahat rahat uyur, sağlığına kavuşur..Bir kaç hafta sonra, bu defa, uzun zamandır görmediği başka bir arkadaşına rastlar.. Bakar tıpkı kendi eski hali.. Bitkin zavallı..
'Hayrola' der..
'Vallahi uyku sorunum var' der, öteki.. 'Gece sekizde uykum geliyor.
Yatıyorum.. Beş çıllgın kadın.. Sharon, Claudia, Cindy, Naomi, Laetitia!..
Sabaha kadar nasıl saldırıyorlar bana...adeta parçalıyorlar beni.
Yani keyifli de, bittim birader.. Bittim.. Çıldırmak üzereyim..'
'Tesadüfe bak' der, bizimki.. 'Benim de benzeri bir sorunum vardı..
Bir doktor tavsiye ettiler. Gittim. Bir seansta çözdü.. İste kartı,bir de sen uğra..'
Bir hafta sonra iki arkadaş tekrar karşılaşır. Bitkin adamın hali
eskisinden beter.
'Ne oldu yahu.. Gitmedin mi benim doktora' der, bizimki..
'Gittim.. Gitmez olur muyum?.. Bu halimin sebebi o..
Senin de, doktorunun da Allah belanızı versin..'
'Ne oldu yahu, anlatsana..'
'Daha ne olacak?.. Senin doktor benden kadınları aldı.
Altıma bir Tır verdi.
Her gece rüyamda Florya - Sofya gidip geliyorum....
*
*
Venedik'te gondolculuk yaparak gecimini saglamaya çalisan Alberto, birgün
'O solo mio, o solo mio' diye keyifle sarki
söyleyip, kürek gezerken yanina iki tane bilim adami gelir. Adamlardan biri:
'Bay Alberto, sizin yalniz yasayan ve geçim sıkıntısı çeken birisi oldugunuzu tespit ettik.
Eger kabul ederseniz bilimsel bir deney için onbin dolar karsiliginda beyninizin yarisini almak istiyoruz' der.
Teklifi biraz düşünen Alberto paranin cazibesine dayanamayip kabul eder.
Ertesi gün ameliyatla beynin yarisi alinir.
İyileştikten sonra işine baslayan Alberto'yu bilim adamlari izlemeye baslarlar.
Adamin hareketlerinde hiçbir degisiklik yoktur. Fakat kürek çekerken söyledigi
O solo mio' sarkisini
'O solo, O solo' diye
söylemektedir
Aradan birkaç hafta geçtikten sonra, adamlar Albertonun yanina yeni bir teklif ile gelirler.
Beyninin kalan kimsinin yarisini da alalim, sana yirmi bin dolar verelim
Beynin yarisinin alinmasindan bir zarar görmedigini düşünen Alberto bunuda kabul eder.
Kalan beynin yarisi da alinir ve Alberto ise baslar.
Yine hareketlerinde hiçbir degisiklik yoktur.
Sadece söyledigi sarki
O so, O so'
diye biraz daha kisalmistir.
Bir zaman sonra ayni bilim adamlari beynin hepsini almak karsiliginda elli bin dolar teklif ederler
Alberto bunu da kabul eder
Beynin hepsi alinir
ve Alberto ise baslar
Söyledigi şarki Venedik
sokaklarinda yankılanır...
-"çaayelundeenn oooteeyeee gidelum yalii yalii.."
*
*
2 bebek battaniyelerinin altinda oturuyorlarmis..
Biri digerine sormus:
'Sen eykek bebek misin kiz bebek mi? '
Oteki ellerini havaya kaldirmis:
'Biymiyoyum.. nasil anlayiz ki? '
Bizimkisi 'ben biyiyoyum akillim bak...'
demis ve otekinin battaniyesinin altina kafasini sokuvermis..
2-3 saniye sonra kafasini disari cikarmis ve gulumsemis:
'Sen kiz bebeksin ben de eykek bebegim..'
'Ama neyden anladin? ? ? ' diye sormus oteki...
'Cok kolay akillim...
Senin patikleyin pembe, benimkiley mavi...'
*
*
İzmirde 15 yıl kadar oluyor maçta yanıma süzme Karadenizli müthiş çenebaz bir vatandaşımız düştü.
Günün olayi idi Nataşa konusu. Evli idi, Onun da
ilgisi vardı Nataşalara..Dayanamadım sordum:
-'Karınızı aldatmak nasıl bir duygu acaba? ' diye.
Suçluluk duymuyor muydu?
Verdiği cevap şu oldu:
- Onlar da kari diye yillarca bizi aldatmişlardur! *
*
*
Diyarbakir tren garindan Istanbul'a gelmek için yola çikmisti Haso ile Reso.Trende birlikte yolculuk yaptiklari bir yolcuyu muz yerken gördüklerinde, muzun ne menem bir sey oldugunu merak ettiler.Trenin durdugu ilk istasyonda birer muz satin aldilar. Tedbir olsun diye
-Reso:
-Haso, sen yemeyesen ben yiyacagim bana bir sey olursa sen yardimci olacaksin, der.Reso muzu isirir isirmaz tren tünele girer.
-Reso bagirir:
-Ula Haso sakin yemeyesen, ben yemisem, kör olmusam!
*
*
Temel bu ya eczaneye girmiş ve sormuş
tavuk varmidur...hemşerim burası eczane tavuk ne gezer.. tamam demiş çıkmış
ertesi gün yine gelmiş temel ve tavuk varmidur diye sormuş eczacı sinirli bir şekilde yok demiş üçüncü gün yine gelmiş temel hemşerim tavuk varmidur eczacı çok sinrlenmiş ama bişeyde yapamıyor kardeşim burası eczane tavuk satılmaz burada demiş
Temel; ula madem tavuk yoktur neden cama yazmayısun ha burada tavuk yoktur diye eczacı çaresiz temelden kurtulmak için cama ''burada tavuk yoktur'' yazmış
Yazıyı gören temel eczaneye girmiş ve
hemşerim tavuk ne zaman gelecek? ?
.*
*

Karadenizli bir ailedeki bey,son zamanlarda camiye gidip namaz kilmaya baslar.O zamana kadarda bildigi,sadece günlük kilinan namazlardir, yani: sabah,ögle,ikindi,aksam ve yassi namazlaridir.Belli rekatlardir.Ozamana kadarda Ramazandaki teravi namazina hiç gitmemistir.Ramazan günü küçük oglunuda camiye götürüp namaz kildirmak ister ve birlikte teravi namazina giderler.Saf'a durup namaza baslarlar.Çocuk babasina bakarak onun gibi yatip kalkmaga baslar.
Normal rikatlarda kilinan süre bitmistir ama herkez devam eder.Etraflarina bakarlar herkez devam ediyor, Baba ogulda devam eder.Baba bilmezki yassi namazi ve teravinin birlikte 33 rikat oldugunu.Normal en fazla 12 rikatta bitmesi icap eden namaz uzayip gidiyor. Bir ara zaman bulup, çeketini çikartip ogluna verir ve 'git oglum annene haber ver, merak etmesin, is iddiaya bindi babam eve geç gelecek dersin' der.
*
*

Temel bir gece işinden geç saatte çıkmış.
Eve giderken yolda ne olduğunu anlayamadığı
garip bir nesne görmüş. Ne olduğunu anlayabilmek
için o nesneyi eline almış, yoğurmuş, koklamış ve
ucundan bir parça koparıp yemiş ve: 'Ulan bu
mok imiş. İyi ki basmadım'. demiş.
*
*
Bir kadınve bir adam, New York'ta bir gökdelenin tepesindeki rastoranda romantik bir yemek yiyorlarmış.Kadın sormuş:
-napıcaz yemekten sonra?
Adam,
-alışveriş yaparız,gezeriz sonrada yatağa gireriz.... demiş
kadının zoruna gitmiş.
-Bütün erkekler boylesiniz işte.illa yatak..... demiş..üzgün bir şekilde kalkmış, ve kentini gökdelenin 80.katından aşağı bırakmış.
.düşmeye başlamış..
Gökdelenin 74. katında camdan dışarıyı seyretmekte olan bir fransız düşen kadını görünce hemen elini uzatmış ve kadını yakalamış.
içeri çekmiş..
-Neden atlıyorsun.Hayat ne güzel,gel beraber fransaya gidelim gezelim,alışveriş yapalım sonrada yatağa gideriz.. demiş.
Kadın bunları duyunca yine zoruna gitmiş.gözyaşları içinde cama koşmuş.aşağıya atlamış.
50. katta balkondan bakan italyan bir adam kadını düşerken görünce hemen ellerini uzatıp yakalamış kadını.
-Neden atlıyosun? hayat ne güzel demiş.Gel beraber İtalya! ya gideriz.Pizza yeriz,dolaşırız sonra da yatağa gireriz..demiş.
BU böyle bir kaç defa sürmüş.en sonunda kadın yine aşağı doğru düşerken 18. katta temel yakalamış kadını havada..tutmuş.içeri almış.
-Neden atlıyorsun hayat negüzel..demiş.Ben seni Karadenize götürürüm.Balık tutarız,hamsi yeriz,çay toplarız,hapsili pilav yeriz,
hamsi ekmek yeriz,hamsili tatlı yeriz demiş.
Kadın şaşkın bir tavırla
- e peki yatağa gitmiycez mi? demiş.
Temel! de
-vay..seni gidi fahişe demiş ve kadını aşağıya atmış! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !
*
*
- Doktor soğuk algınlığımı önlemek için harika bir şey verdi.
- Ne verdi?
- Paltosunu...
*
*
İşe girmek için müracaat eden sarışına personel müdürü onun kültür seviyesini daha iyi anlayabilmek için sormuş:
"Bir ünlü ile görüşme fırsatınız var, bu şahıs ölmüş veya günümüzde yaşayan biri olabilir, kim olurdu sizce?"
"Bırrrr.... Canlısı tabii!"
*
*

Adamın biri denizaşırı bir ülkeye iş seyahatine giderken en iyi arkadaşını yeni evlendiği genç karısına göz kulak olması için görevlendirmiş.
"Normalin dışında bir durum olursa hemen bana haber ver" diye sıkı sıkı tembihlemiş.
Aradan iki hafta geçmiş en ufak bir haber yok, ama 3'üncü hafta iş adamı tek cümlelik bir telgraf almış:
"Karınla her gece kalmaya gelen o adam dün gece gelmedi..!"
*
*
Kadın psikiyatra gidip,
"Çok sıkıntıdayım doktor" demiş, "Geçen gün kızımı komşunun oğluyla birlikte çırılçıplak buldum. Birbirlerinin vücuduna bakıp bakıp kıkırdıyorlardı."
"Önemsenecek bir şey değil bu hanımefendi" demiş doktor gülümseyerek, "Hatta çok normal bir şey bu. Karşı cinsi keşfetmeye çalışıyorlar..."
"Bilemiyorum doktor" demiş kadın, "Ama cidden çok endişeleniyorum. Kızımın kocası da öyle..."
..
*
*
Kadın evlilik danışmanına
"Kocamın beni sürekli aldatması inanın umurumda degil" demiş, "Ama sıkıntım şu ki aynı yatakta 3 kişi birden yatınca uyuyamıyorum!"
*
*
Geçirdiği çok kötü bir kaza sonrası komaya giren Susy'i yaşama döndürmekte zorlanan doktorlar son çare kocasını çağırmışlar.. Susy'nin yatağının başında doktor üzücü durumu anlatmış, 'Uyandıramıyoruz onu..' demiş, 'Onunla konuşmaya çalışın.. Cevap vermezse yapacak bir şeyimiz kalmıyor..! '
'Bir şeyler yapın doktor..' demiş kocası, 'O daha 43 yaşında..! '
Susy'den mırıltılarla hemen cevap gelmiş '35..! '
*
*
John, karısını bir başkasıyla birlikte olurken gördüğünü sinirli bir şekilde arkadaşına anlatırken
' Sen..' emiş arkadaşı, ' Sen karını bir başka herifle o şekilde yakalıyorsun ve o herifin burnunun tam üzerine patlatmıyorsun..! Neden? ..'
'Bekliyorum..' diye cevap vermiş John..
'Bek.. Bekliyor musun? .. Neyi? ..'
'O kaltağın daha ufak tefek biriyle çıkmasını..! '
*
*
Babalar Günü'nde babama ne hediye alacağımı bilemedim.. Ondan özür dileyip kendisine para verdim, 'Canım babacığım..' dedim, 'Bunu hayatını kolaylaştıracak bir şeye harcamanı istiyorum..'
Zavallı Babam.. Gidip anneme bir hediye almış..!
*
*

Adam ördeğini 'Yem yemiyor' şikayeti ile veterinere götürmüş.. 'Zamanla ördeklerin üst gagaları uzayıp alt gaganın üzerine çıkar, bu da onların yiyeceklerini yerden almalarını zorlaştırır..' demiş veteriner, 'Üst gagayı çok dikkatli olarak bir eğe yardımı ile törpülemeli ve alt gagayla eşit olmasını sağlamalısınız.. Ama dikkat edin, çok törpülerseniz su içerken üst gagada bulunan burun deliklerine su kaçar ve hayvan ölebilir..'
Aradan bir hafta geçince veteriner ördeğin sahibini yolda görmüş ve sormuş 'Ördek nasıl? ' diye..
'Öldü..! ' demiş adam..
'Tüh..! Size üst gagayı çok fazla törpülemeyin diye tembih etmiştim..'
'Yok, yok doktor, ondan değil doktor..' demiş adam, 'Ördeği atölyede mengeneden söktüğümde zaten ölmüştü..! '
*
*
Kekeme olan kitap satıcısı Temel kapı kapı dolaşıp kitap satıyormuş. Her sabah çantasına 50 kitap koyuyor, akşama kadar da hepsini satıyormuş. Bir gün patronu "Yaa Temel sen bu işi nasıl beceriyorsun? Diğer satıcılar günde en fazla 10 tane satıyor! " diye sormuş. Temel de kekeleyerek cevap vermiş "Çok basit. Önce kapıyı çalıyorum. Kapıyı açana da 'kitap almak ister misiniz, yoksa size okuyayım mı? ' diye soruyorum! .." demiş.
*
*
Salomon tatile çıkmış, ortağını arıyor.
- İşler nasıl?
- Herşey gayet iyi, ancak sana kötü haberlerim var.
- Ne oldu?
- Soyulduk.
- Saçmalama Mişon, aldıklarını yerine koy..

*
*
Temel, karısının cenazesinde ağlıyor, kendini yerlere atıyor ve 'Ne yapacağım? . Ne yapacağım' diye saçlarını yoluyormuş.. İmam efendi Temel'in yanına 'Zavallı..' diyerek ve acıyarak yaklaşmış, 'Oğlum..' demiş, 'Senin için zor olduğunu biliyorum.. Ama Tanrı ıstıraplarımıza dayanma gücü verir.. Mutlaka iyi ve güzel bir eş bulacaksın, onunla evlenecek ve bu günleri unutacaksın..'
'Evet, evet efendim tüm bunları ben de biliyorum..' demiş Temel, 'Biliyorum da, çok hazırlıksız yakalandım.. Sadece bu gece kim yemek pişirecek? . Kiminle yatacağım? . Onu çözeyim rahatlarım! *
*
Adamın biri deniz kenarındaki otelde yer ayırmak için bir e-posta atmış ve 'Köpeğimi de getirmek isterim acaba mümkün mü? İzin verir misiniz? ..' diye bir not eklemiş..
Otel sahibinden acele 'Yıllardan beri bu oteli işletirim..' diye başlayan bir cevap gelmiş.. 'Bu süre zarfında otelimde kalan hiçbir köpek havlu, çarşaf, kültablası çalmadı, Duvarlardaki tabloları söküp götürmedi.. Gece yarısı sarhoş bir şekilde lobi'ye girip misafirlerimi rahatsız etmedi.. Hesabı ödemeden kaçmadı.. Köpeğinizi sevgiyle bekliyorum.. Yanında sizi de getirirse siz de hoş geldiniz..! '
*
*
Leopar göz doktoruna gidip 'Rahatsızım efendim..' demiş.. 'Ne zaman karıma baksam üzerinde bir sürü 'nokta görüyorum..! '
'Bunda endişelenecek ne var? ..' demiş Doktor, 'Siz Leoparsınız değil mi? ..'
'Tamam da..' demiş Leopar, 'Ama benim karım Zebra..! '
*
*
Kediler köpeklerden çok daha akıllıdırlar..
Siz hiç buz gibi havada sürekli yağan bir tipi altında tonlarla ağır tahta bir kızağı çekmeye çalışan 8 kedi gördünüz mü? ..
*
*
Temel gece eve cok sarhos gelmis, üstelik kendi üzerinede hatiri sayilir sekilde kusmustur.
Karisina karsi durumu idare etmek icin;
-Ula kari, muhtar bugün icti icti sonrada Pantolonima kusti.
Karisi Pantolonu alip yikamaya gider az sonra sesi duyulur.
-Ula Temel muhtar üstüne kusmakla kalmamis pantolonuna da etmiştir.
*
*
Adam sabah kahvesini yudumlarken karısı yumuşak bir ses tonu ile
"Aşkım..." demiş, "Geçen nisanda bir hafta sonu balığa gitmiştin ya..."
"Evet..." demiş adam, okumakta olduğu gazeteyi heyecanla indirip bütün dikkatini karısına vererek,
"Dün gece o balık seni aradı bitanem, hamileymiş tatlım..."
*
*
Broker sabah müşterisini arayıp
"Sizi 65 yaşında emekli eder diye aldırdığım hisse senetlerini hatırlıyor musunuz?" diye sormuş.
Adam "Evet?" diye karşılık verince broker konuşmasını sürdürmüş:
"İyi. Bu ABD'deki son ekonomik kriz nedeniyle emeklilik yaşınız 108 oldu."
*
*

Anne mutfakta iki küçük oğluna kek pişirirken ikisi de
"İlk dilimi ben yiyeceğim" kavgasına başlamış.
Anne, çocuklarına ders vermek için
"Bakın çocuklar" deyip şöyle sürdürmüş: "Eğer burada İsa peygamberimiz olsaydı 'Anne keki önce siz kardeşime verin, ben beklerim' derdi."
"Hmmm..." demiş dersi alan ağabey ve kardeşine dönüp, "Tamam... Sen İsa ol!"
*
*

Karı koca kavga ederlerken kadın
"Bana aptal cadı dedin haa?" diye bağıra bağıra ağlamaya başlamış...
"Tamam hayatım sözümü geri alıyorum..." diye onu yumuşatmaya çalışmış adam, "Hadi artık şu sihirli kelimeyi hatırla da kurbağaya çevirdiğin annemi eski haline getir... Tamam mı tatlım?"
*
*
Kızın babası damat adayına,
"Demek kızımla evlenmek istiyorsun" demiş, "Pekii bir aileyi geçindirebilecek maddi durumun var mı?"
"Yok, yok, yok bir dakikaa..." diye ayağa fırlamış oğlan, "Ben sadece kızınızı geçindirebilirim, siz artık kendi çarenize kendiniz bakacaksınız... Olur mu ya?"
*
*
Şehirde büyümüş delikanlı köyün birine gidip avlanmak istemiş, köylü ona tüfeğini verirken
"Aman dikkat et" demiş, "Çiftlik hayvanlarına ateş etme!"
Delikanlı tüfeği alıp ağaçların arasında yürürken bir keçiye rastlamış ve onu vurmuş, ancak hayvanlar hakkında herhangi bir bilgisi olmadığı için köylüye koşup vurduğu hayvanı tarif etmiş,
"Kapkara bir şey" diye başlamış tarife, "Sarkık 2 memesi var, sakalı var sakalı... Leş gibi de kokuyor..."
"Kahretsin!" demiş köylü, "Ulan sen bizim karıyı vurmuş olmayasın?"

*
*
YIL DÖNÜMÜ
Karisi adama sinirli bir sekilde söyleniyordu
- Kafanda futboldan baska birsey yok futbol futbol futbol... Ne zaman evlendigimizi bile hatirladigini sanmiyorum!..
Adam sakin sakin cevap verdi :
- Tabii ki hatirliyorum hayatim Galatasaray in Neuchatel i bes sifir yendigi gün.
*
*
Adam, arkadaslariyla felekten bir gece çalmak için anlasir, karisindan
izin alir saat tam 12:00 de eve dönecegine dair(biraz kilibiktir da...) .
Neyse arkadaslar bulusurlar ve saatler akip gider. Adam bir ara saate
bakma gafletinde bulunur, o da ne, saat gece 2 küsur olmustur. Telasla
evin yolunu tutar. Tam eve girdiginde guguklu saat 3 kez öter. Bizim
kilibik: 'Hatun kesin uyanmistir, 9 kez daha ötüp 12'ye tamamlarsam sorun
çözülür' diye düsünerek 9 kez daha sesini guguklu saatinkine benzeterek
öter. Buldugu bu pratik ve esprili çözümden dolayi kendisiyle gurur
duyarak, sessizce pijamalarini giyer ve yataga girer.
Ertesi sabah kahvaltida karisi eve kaçta geldigini sorar, tam 12:00 de
geldigini söyler, göz ucuyla karisini süzerek. Karisinin yüz ifadesinde
degisiklik olmadigini görünce derin bir nefes alir ve siritarak olayi
çözdügünü düsünür.
Az sonra karisi:
-Su guguklu saati degistirsek iyi olacak, der.
Adam:
-O da nerden çikti simdi, diye sorar.
Karisi:
-Dün gece saat 3:00 te üç kez öttü, sonra 'hastir' dedi, daha sonra dört
kez daha öttü, bogazini temizledi, üç kez daha öttü, kikir kikir güldü,
iki kez daha öttü ve son olarakta yellendi.
*
*

Beyaz fıkra
Afrikalı zenci aile, duydukları söylentiye inanıp içinden geçenlerin beyazlaştığı nehrin kıyısına gelirler.
Baba karşıya geçer beyazlaşır.
Anne karşıya geçer beyazlaşır.
Büyük çocuk karşıya geçer beyazlaşır.
Karşıda kalan küçük çocuk, bir ayının saldırısına uğrar ve ölür.
Anneyi hüngür hüngür ağlarken gören baba şöyle der:
"Boşver hanım. Zenciydi zaten!.."
*
*
Yöntem yanlış
Adam; "Bu sabah kalktığımda kendimi o kadar kötü hissediyordum ki, 100 tane aspirin yutup, intihar etmeye karar verdim."
Arkadaşı; "Ne diyorsun? Sonra ne yaptın? Anlaşıldığı kadarı ile vazgeçmişsin!"
Adam; "Hayır, vazgeçmedim ama ikinci aspirinden sonra kendimi daha iyi hissettim!.."
*
*
Dua
Küçük Johnny, anne ve babasıyla birlikte akşam yemeği için büyükannesinin evine gitmiş.
Herkes sofraya oturmuş, yemekler tabaklara konar konmaz bizim afacan hemen yemeye başlamış.
Bunu gören annesi
"Johnny, beklesene..." demiş, "...daha duamızı etmedik!"
Ama küçük yaramaz hiç oralı olmamış:
"Duaya gerek yok ki!.."
Annesi iyice sinirlenmiş: "Ne demek gerek yok? Kendi evimizde her akşam yemeğe başlamadan önce dua etmiyor muyuz?"
Bunun üzerine Johnny cevap vermiş:
"Ama burası büyükannemin evi ve o yemek yapmasını biliyor!.."
*
*
Lider
Saddam'a gazeteciler sormuş:
"Halkın yüzde 99,2'si sizi seçti. Bir lider bundan başka daha ne ister ki?"
Saddam pis pis sırıtmış:
"Yüzde 0,8'inin isimlerini!"
*
*
Telefon Ücreti
İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Clinton ve Saddam ölüp cehenneme gitmişler.
Kraliçe Elizabeth, ülkesinde ne olup bittiğini merak ettiğini ve bir telefon görüşmesi yapmak istediğini söylemiş. Şeytan kabul etmiş. Kraliçe konuşmuş ve kapatmış.
Şeytan; "Görüşme ücreti 5 milyon dolar" demiş.
Kraliçe; "Ne... 5 milyon dolar mı?" demiş ama ödemeyi yapmış.
Bunu gören Clinton kıskanmış ve
"Ben de aramak istiyorum"
deyip yaygarayı koparmış ve Amerika'yı aramış. Görüşme iki dakika sürmüş. Konuşma bitince şeytan 10 milyon dolar istemiş ve Clinton da ödemiş.
Bunları görüp kıskanan Saddam da Irak'ı istemiş ve çook uzun bir görüşme yapmış ve görüşme bitince şeytana sormuş.
"Söyle bakalım borcum kaç para?"
Şeytan; "Sadece 1 dolar" demiş.
Saddam "Sadece 1 dolar mı?" diye sormuş.
Şeytan da cevap vermiş.
"E tabii, cehennemden cehenneme şehiriçi görüşme parası alıyoruz!.."
*
*
Koruma
Bülent Ersoy, jüri üyeliği yaptığı Pop Star Alaturka'nın son çekiminde, sivil resmi, kalabalık bir polis ekibiyle korunmuş.
Bülent Ersoy'un
"Ben koruma talep etmedim" dediği gazeteciler, korumadan sorumlu polislerin şefini bulmuşlar.
Şef, demiş ki; "Doğrudur, o talep etmedi. Biz kendiliğimizden harekete geçtik. Rahip Santoro vuruldu. Hepimiz Hıristiyan olduk. Hrant Dink vuruldu. Hepimiz Ermeni olduk. Şimdi Bülent Ersoy'u çok iyi korumak zorundayız. Allah ona uzun ömürler versin."
*
*
Yıldönümü
Katolik mahallenin papazı, o kiliseye gelişinin 25. yıldönümü şerefine verilen bir yemeğe davetliydi. Onuruna bir konuşma yapması için kasabanın ileri gelenlerinden bir politikacı seçilmişti. Aynı zamanda bir kongre üyesi olan politikacı trafik nedeniyle yemeğe geç kalmıştı. Herkes sıkıntıyla beklerken papaz bir konuşma yaparak sessizligi dağıtmak istedi.
- "Bildiginiz gibi, günah çıkarırken söylenenler asla açıklanmaz..." diye başladı papaz, "... ancak size burada duyduğum ilk itirafi anlatmak istiyorum. Tabi kim olduğu hakkında bir ipucu vermeyeceğim, ama bu kasaba hakkındaki ilk izlenimlerimi anlatmak için bahsetmek istiyorum. 25 yıl önce buraya ilk geldiğimde bana günah çıkarmak için gelen ilk kişi yüzünden buranın korkunç bir yer olduğunu düşünmüştüm. Bu kişi bana bir TV çaldığını, yolda onu durduran polisi öldürdüğünü, zimmetine para geçirdiğini ve patronunun karısıyla ilişkisi olduğunu itiraf etmişti. Şaşkına dönmüştüm! Fakat zaman geçtikçe onun buradaki en kötü insan olduğunu ve kasabanın geri kalanının son derece iyi, namuslu ve dürüst insanlardan oluştuğunu anladım ve burada kaldığım için çok mutluyum."
Papaz konuşmasını tam bitirmişti ki, politikacı kan ter içinde yemeğe yetişti. Herkesten özür diledi ve hemen konuşmasına başladı;
- "Sevgili papazımızın buraya ilk geldiği günü hiç unutmam. Aslına bakarsanız, kendisine ilk kez günah çıkarmak şerefi de 25 yıl önce bana ait olmuştu!.."
*
*
Rodrigez
Diktatör Rodrigez'in ülkesinde bir tutukevi...
Hücrelerden birinin kapısı açılır, içeriye bir tutuklu atılır. Hücrede bulunan eski tutuklu yeni gelene sorar
"Suçun ne?"
Yeni tutuklu "'Kahrolsun Rodrigez' diye bağırdım... Onun için attılar içeriye...
"Ya senin suçun ne?"
Diğeri "Benim mi? Ben de 'Yaşasın Rodrigez' diye bağırmıştım..."
Tam bu sırada kapı açılır, içeriye biri daha atılır. Hücredekiler yeni gelene
"Hoş geldin... Sen de kimsin?"
Diğeri boynunu büker
"Ben... Ben Rodrigez'im!.."
*
*
Suya düşen diktatör
Suya düşen Pinochet'i kurtarıp, yapay solunumla yaşama döndüren gence, diktatör
"Ben devlet başkanıyım. Hayatımı kurtardın... Dile benden ne dilersen..."
Delikanlı hemen ağzını, koluna silmiş ve
"Sizi kurtardığımı kimseye söylemeyin, yeter!.."
*
*
Şair Şah
İran şahlarından biri şiir yazmaya pek meraklıymış. Ancak şiirleri ipe sapa gelmez deli zırvalarıymış. Bu şiirleri dalkavukların dışında da beğenen yokmuş.
Bir gün şah İran'ın ünlü ozanı Kaani'yi huzuruna çağırtmış ve şiirlerini okumuş, peşinden de
"Söyle şair... Nasıl buldun şiirlerimi?"
Kaani "Aman şahım... Bunların başına 'şiirdir' diye yazın da okuyanlar yanılmasın... Bunlar şiir miir değil."
Şah köpürmüş, muhafızlarına
"Çabuk... Atın bu hayvanı ahıra!.."
Ülkenin en ünlü ozanı ahırda yaşamaya başlamış.
Bir bayram arefesi şahtan af dilemiş ozanın yakınları...
"Affetmezseniz bile koşullu salıverin..." Şah kabul etmiş bu öneriyi. Kaani'yi huzuruna çağırmış
"Ey Kaani... Seni koşullu olarak affediyorum... Bu arada sen ahırda yatarken, ben de yeni şiirler yazdım. Göreceksin, oldukça gelişti şiir yazma yeteneğim. Şimdi al şu şiirlerimi oku ve bana fikirlerini söyle."
Kaani şiirleri okumuş...
Kağıtları şaha uzatmış
"Şahım... Ben kulunuz, gene ahıra dönüyorum!.."
*
*
Dağıstanlılar
Dağıstanlılar kavga etmeyi çok severlermiş. Bir gün Rus'un biri Dağıstanlı'nın arabasına çarpar. İçinden 3 Dağıstanlı çıkar ve adama:
- Kavga edeceğiz!
- Abi affet özür diliyorum!
- Yok biz kavga edeceğiz!
- Abi polis çağıralım... Hata kiminse ödesin!
- Yok biz illaki de kavga edeceğiz!
- Tamam abi ben sizin hasarı ödeyeyim, kavga etmeyelim!
- Yok baba, kaçarı yok, biz kavga edeceğiz!
- Abi ben sizin hasarı ödeyeyim, alın araba da sizin olsun!
- Mümkünatsız... Biz kavga edeceğiz!!!
- Abi tamam ama böyle kavga olur mu? 3'e 1 olmaz valla!
Dağıstanlı lideri yanındaki arkadaşına döner ve:
-Geç lan sen karşıya, kavga edeceğiz..
*
*
Doğum yeri
Temel babasına sormuş:
- Baba ben nerde doğdum?
- Giresun.
- Peki sen baba?
- Trabzon.
- Peki annem?
- Ordu.
- Hayret ya!.. Hepimiz Konya'da nasıl buluştuk peki?
*
*

BAŞKA DOKTORA!
Kadın akşam işinden dönen kocasını kapıda güler yüzle karşılar ve:"Ah kocacığım,bugün doktora gittim.beni muayene etti ve dedi ki:"Bir ay deniz kenarında tatil yapmalısın...!Nereye gidelim dersin?"Adam sinirli sinirli cevap verir:
-Başka doktora!..Başka doktora!..
*
*
MESAİ SAATİNDE
Bir işyerinde müdür,memurlarından birinin masasında olmadığını görür. Memur yarım saat sonra döndüğünde,müdürü sorar:
-Mesai saatinde neredeydin?
-Saçımı kestirmeye gitmiştim.
-Mesai saatinde hiç saç kestirilir mi?
-Niçin kestirilmesin efendim?Mesai saatlerinde uzamıyor mu?

*
*
ÇEKİRDEKLERİYLE
Nasrettin Hoca birgün,karısıyla hurma yiyormuş.Hoca'nın,hurmaları çekirdekleriyle yediğini gören karısı:
-Hoca,hurma çekirdeği yenir mi?
-Ne yapayım hatun,demiş Hoca,satıcı çekirdekleriyle birlikte sattı.

*
*

ACELEYE GELDİ
Ziyafetin kokusunu alan Hoca,tam yemek zamanı bir düğün evine gitmiş. Elinde tuttuğu balmumu mühürlü kağıt tomarını kapıdaki adama uzatıp:
-Ev sahibine mektup getirdim,demiş.Sonra içeri dalıp sofraya kurulmuş. Başlamış atıştırmaya.Bu arada kağıt tomarı ev sahibine ulaşmı.Kağıtları evirip çeviren adam,hiçbirşey anlamamış olacak ki,Hoca'nın yanına gelmiş:
-Efendi,bunun üzerinde hiç yazı yok,demiş.Kimin kime gönderdiği belli bile değil.Hoca yemek yemeği sürdürüp:
-İçinde de yazı da yok zaten,demiş.Kusura bakmayın,biraz aceleye geldi de!
*
*

Hoşt Dediysek Hamur Biraz Eşki Daa!...
Hanımın biri hamur yoğurur, tavını alması için tandır başına bırakır.
Diğer işlerini görmek için odaya gider , döndüğünde bir köpegin hamurun başında olduğunu görür. Eline değnek alarak köpeği kovmaya çalışır.
Köpeğe önce bir hoşt der. Köpek kadına karşı havlayınca kadın korkar ve :
"Köpek gardaş, hoşt dediysak senin için dedıh.Hamur biraz eşgi , garnın ağırır daa!..."

*
*
Hoca Ve Esnaf
Naim Hoca bir gün Zeynal camisinin önündü kavaflar esnafıyla oturmuş çay içiyor, esnafların içerisinden birisi hocaya;
-Hocam bu galalılar (Pasinler) cennete girer mi , diye sorar
Hocada çayından bir yudum çeker ve ;
-Kordur mordurlar ama gene girerler der
Hocanın cevabının karşısında esnaflar gülüşürler ve bu defa soruyu galalılar (pasinler)sorarlar,
-Hocam ya bu İspirliler
Hoca hiç düşünmeden
-Nevzen billah aman onlarnan şeytan baş edememiş biz nasıl edah gardaş onalar kapıdaki melaikeleride gandırır bir yolunu bulur gene girerler diyince, ilk soruyu soran esnaf gevrek gevrek gülmeye başlar ve
-Hocam ya bu Tortumlular
-Hoca çayından bir yudum daha çeker ve "ola oğul hoç orası hayvanat bahçesi değil der
*
*
Erzurum'da Ermeniler'in olduğu dönemde, kurban bayramı. Erzurumlular kurban kesiyorlar, bunu gören Ermeninin biri arkadaşına;
"Ben de kurban kesmek istiyorum" der.
"Olur mu, saçmalama! .. Sen müslüman değilsin, kurbanı niye keseceksin ki? " diye karşı çıkar arkadaşı.
Tabii Ermeni kararlı, gidip bir inek satın alır ve eline bıçağı alıp ineğin başına gelir. Elindeki bıçakla ineği ve kendini kan revan içinde bırakır ama bir türlü ineğin canı çıkmaz. Bunun üzerine Ermeni'nin arkadaşı yanına gelip;
"Ya bu kadar işkence çekeceğine git şu karşıdaki müslüman kahvesine, bir tanesinden rica et gelip kessin" der.
Ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde kahveye girer.
"Bir müslüman arıyorum" der.
Kahve halkından biri korkudan:
'Ca.. ca.. camiye gittiler, burada müslüman yok' der.
Adam camiye gelir ve içeri girip
'Müslümanlar buradaymış, öyle mi? ' der. Cemaatte çıt yok. Sonunda dayanamayıp arkası dönük olan hocayı gösterirler. Ermeni hocanın karşısına dikilir;
'Burada tek müslüman sensin heralde'
Hoca kanlı bıçağa bakar,adamın kan içindeki giysilerine bakar ve korkuyla:
'Çim? Ben? ... Bene müslüman diyenin celmişini ceşmişini...'

*
*

Sayı
İdris, Nuh diyor peygamber demiyordu:
"Okuyup da ne olacak penum oğlan? Ha bu dükkanda duracağına göre, okuma yazmanın heç cerekliluğu yoktir. Bir, içi, uç diye saysa yeter."
Komşuları ısrar edip duruyorlardı:
"Olur mu canum, diyelim ki onu dükkanda bırakup kahveye cittun. Dükkana da dört adam celdu. Uçten fazla sayamazsa celup sana ne diyecek? "
İdris;
"Uyy, bu da mesele mi yani. Celur, 'Baba, uç kişi celdu, yanlarında bir herif daha var' der."
*
*
Centilmen
Temel dolmuşa binmiş. Dolmuşta 3 erkek bir de hamile bayan varmış. Dolmuş yoluna devam ederken hamile bayandan 'tırrrrt' die bi ses gelmiş.
Bayanın bozulmasını istemeyen adamlardan birisi
'Afedersiniz çok yemişim, mazur görün...' diyerek centilmenlik yapmış. Temel olayı görmüş ve centilmenlik fikrini tutmuş. Bir süre sonra bir tırrrrt sesi daha gelmiş. Tam Temel daha evvel planladığı gibi centilmenlik yapmaya hazırlanırken, bu sefer diğer adam atlamış ve o da
'Afedersiniz çok yemişim, mazur görün...' demiş. Temel centilmenlik sırasını kaptırınca bir hayli üzülmüş ve centilmenlik yapmak için kadının tırtlamasını beklemeye başlamış... derken br tırrrrt sesi daha gelmiş fakat Temel tam söyleyeceği sırada dolmuştaki 3. adam yapacağını yapmış ve
'Kusura bakmayın... Çok yemişim, mazur görün...' diyerek Temel'in sırasını kapmış... Centilmenlik yapamayınca içinde kalan Temel ineceği durağa geldiği için dolmuştan indiğinde mutlaka centilmenlik yapmalıyım diye düşünmüş ve dolmuşun kapısından içeri dönüp
'Ha bu kari bi taha yellenursa pilun ki pen yaptum...' demiş.
*
*

Uyku
Temel uyuyormuş. Birden yataktan düşmüş, kalkmış yeniden yatmış. Biraz sonra bir daha düşünce mırıldanmış:
"İyi ki kalkmışım, yoksa üstüme düşecektim! .."
*
*
.
Aslan
Temel bir gün ava gitmeye karar vermis, sihirli kemanını, tüfeği almış ve ava gitmiş. Av esnasında bir aslanla göz göze gelmişler.
Temel tetiğe basmış, tüfek patlamamış.kemanı sihirli ya? hemen kemanını çokarmış,çalmaya başlamış..keman sesini duyan aslan bir iki esnemiş ve uykuya dalmış..
günler sonra yeniden ava gitmiş. Aslanla yine göz göze gelmiş. Tetiğe basmış, tüfek yine patlamamış. Hemen kemanı çıkarmış, çalmış, ama aslan onu parçalayıp yemiş.
Ağaçta iki maymun konusuyormuş, biri demiş ki:
'Ben sana demedim mi, bu bizim sağır aslana denk gelirse işi biter diye...'
*
*

Adamin biri yolda giderken gozu, yeni acilan magazaya takilmis ve bir gireyim bakalim neler var demis, girmis magazaya.
Guler yuzlu bir tezgahtar adami karsilamis.
Tezgahtar - Buyrun efendim, hosgeldiniz, magazamizi tercih ettiginiz icin tesekkur ederiz. Size nasil yardimci olabiliriz? Ne bakmistiniz?
Adam - Merhaba. Bana eldiven lazim.
Tezgahtar - Lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Merhaba. Bana eldiven lazim.
Tezgahtar - Hosgeldiniz, kislik mi, yazlik mi istiysunuz?
Adam - Kislik.
Tezgahtar - Oyleyse lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Merhaba, bana eldiven lazim. Kislik.
Tezgahtar - Merhaba efendim, deri mi yoksa yun mu?
Adam - Deri.
Tezgahtar - Oyleyse lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Merhaba, bana eldiven lazim. Kislik ve deri.
Tezgahtar - Merhaba efendim. Gercek deri mi istiyorsunuz yoksa sahte deri mi?
Adam artik sinirlenmeye baslamis.
Adam - Gercek deri.
Tezgahtar - Su bolume gecin lutfen, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Eldiven istiyorum. Kislik ve gercek deri.
Tezgahtar - Tabi, kollarinizi uzatir misiniz, parmaklarinizi da iyice acin.
Adam - Tabi, buyrun.
Tezgahtar - Yandaki bolume gecin lutfen.
Adam - Siz benimle dalga mi geciyorsunuz, ben eldiven istiyorum. Verin de gideyim.
Tezgahtar - Telaslanmayin, siz gercekten nasil bir eldiven ariyorsaniz, size en uygun eldiveni alacaksiniz. Biz sizi maksimum derecede memnun edebime icin elimizden geleni yapiyoruz. Eldiveninizin bu paltoya uygun olmasini mi
istiyorsunuz?
Adam biraz da bagirarak
Adam - Evet
Adam bir sonraki tezgahtarin yanina gider.
Adam - Ben kislik, gercek deriden, fermuarli, bu paltoya uygun, bu ellere giyebilecegim bir cift eldiven istiyorum.
Tezgahtar - Tabi efendim. Fermuarli mi olsun, citcitli mi?
Adam - Fermuarli.
Tezgahtar - Su tezgahtarla gorusmeniz gerekiyor.
Tam bu sirada kapidan iceri bir adam gier.Bir elinde altindan beton parcalari dokulen klozet, obur elinde tuvalet duvarindan birkac parca fayans, bagirir.
- Iste bu benim tuvaletim, buda tuvaletimin fayansi, mıçımı da demin size gosterdim, artik verin su tuvalet
kagidini.
*
*

Dünyada sadece bir çift kalan nadir bir ayı türünün erkeği ölmüş.
Bu ender hayvanın üreme ihtimali sıfır, bu yüzden soyu tükenecek.
Ne yapalım diye düşünmüşler; kurullar toplanmış, çözüm yok.
Kuruldaki bir Türk bilim adamı şöyle demiş: 'Bizim memlekette bir
Hayati abi var, söylemesi ayıptır aynen bu ayıya benziyor, hatta daha
kıllıdır, ondan rica edebiliriz, 100-200 dolarda ödül verirsek bu işi
yapar ve ayıların soyunu kurtarır herhalde' demiş.
Bakmışlar başka çare yok, Hayati abiye gitmişler ve durumun
önemini, yapacağı hizmetin büyüklüğünü anlatmışlar, birde
'Karşılığında 100 dolar söz konusu' demişler.
Hayati abi düşünmüş ve 'Olur ama 3 şartım var.' demiş.
Herkes sevinç ve merakla 'Ne?' diye sormuş...
1. Öpüşmem...
2. Yavru erkek olursa rahmetli babamın adını koyarsınız.
3. 100 dolar çok, en fazla 50 dolar veririm.
*
*
Adam, kısa bir süre önce ayrıldığı evine telefon açar, bahçıvana sorar:
- Nasıl her şey yolunda mı?
- Yolunda. Yalnız, küreğin sapı kırıldı onu tamir etmeye çalışıyorum.
- Neden kırıldı?
- Köpeğinize mezar kazarken, zorlamışım, bu yüzden kırıldı.
- Nee! Köpeğim öldü mü?
- Havuza düştü öldü.
- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; nasıl havuzda ölür?
- Ama havuzun suyu boşalmıştı, betona çakıldı; bu yüzden hayatını kaybetti.
- Daha havuzu yeni doldurtmuştum. Neden boşalttınız?
- Biz değil itfaiyeciler boşalttı. Çünkü evdeki yangını söndürmek için ilâve suya ihtiyaç duydular.
- Evde yangın mı çıktı?
- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısiyla çok sayıda insan geldi. Bir sigara izmaritinden kâğıtlar, ardından da perde tutuşmuş. O kalabalıkta farkına varamadık.
- Annem nasıil oldu? Sapasağlamdı.
- Haklısınız. Biz de şaşırdık ama, sizin yatak odanıza bir şey bakmaya girmiş. Yatakta karınızla en yakın arkadaşınızı görünce kalbine inmiş.
- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu? Bunaldım.
- Olmaz olur mu? Var. Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya..
İşte onun neticesi pozitif çıktı.
*
*
- Iyi ki düğünümüzü Belçika'da yapalım demişsin Goncagül
- Güzel oldu, değil mi Muhittin?
- Evet canım, herkes dışarda evleniyor, bizim neyimiz eksik?
- Beni kırmadığın için teşekkür ederim.
- Sen istersin de ben yapmam mi bitanem?
- Muhittin, sana geçmişimle ilgili bir şey anlatmak istiyorum.
- Once duvağını çözseydik Goncagülüm.
- Cözeriz, dur bi... Cok önemli bu...
- Ee, ama sırası mı şimdi? Neyse, anlat bari...
- Ben küçükken tecavüze uğradım.
- Cok üzüldüm bebeğim. Ama şu an kendini iyi hissediyorsan önemli degil.
- Simdi iyiyim de bunları bilmen lazım.
- Yakınlarından biri tarafından mı?...
- Yok... Bi bakkal vardı bizim mahallede...
- Bakkal mı?
- Evet... Elma şekeri satıyordu, güzel çikolatalar filan.
- Eee?
- Işte, bi gün bana, Osman depoya gelsene dedi.
- Osman kim?
- Anlatacağım bi tanem, sakin ol bi...
*
*
Zamanın birinde alim zatlardan biri bir nehir kenarında namaza durmuş..
Mecnun tam o sırada sözde alim zatın önünden geçmiş..
Adam öfkeyle namazını bozarak:
'Bre melun görmez misin ki namaza duruyorum, ne diye önümden geçersin?' der.
Mecnun'un cevabıysa ilginçtir:
'BEN LEYLANIN AŞKIYLA SENİN NAMAZ KILDIĞINI GÖRMEZKEN,
SEN MEVLANIN AŞKIYLA BENİ NASIL GÖRDÜN...?'
Sahte dindarlara ve aşkı böyle yaşayamayanlara ithaf edilir...
*
*
Adamın biri çok zenginmiş hayatta her istediğini yapmış bir
şeyi merak ediyormuş doğum sancısı hemen aile doktorunun yanına gidiyor
-doktor ben hayatta her türlü zevki tattım.bir tek şey içimde uhde kaldı
oda doğum sancısı çok merak ediyorum nasıl duygudur bu.sana 20 milyar para bana bu duyguyu tattırırsan sana helal olsun.
doktor: aman beyefendi bu imkansız birşey siz kadın değilsinizki bu
kadınlara mahsus bir olay.
doktor biryandan servet denilecek parayıda kaçırmak istemiyor.
aklın samimi olduğu birazda cin gibi olan başka bir doktor arkadaşı geliyor.
-beyefendi ben bu işi beceremem ama çok samimi olduğum iyi bir
doktor arkadaşım var ona bir telefon edeyim bakalım o ne diyecek.
adam: ne yaparsan yap bana bu duyguyu tattır.diyor.
doktor hemen arkadaşını arıyor.durumu anlatıyor işin içinde büyük para olduğunu söylüyor.
arkadaşı da hemen bana gönder o
arkadaşı diyor.doktor arkadaşının muayenehanesinin adresini adama veriyor.
diğer doktorun yanına adamı gönderiyor.
aradan zaman geçiyor 3 saat sonra doktorun telefonu çalıyor
doktor telefona cevap veriyor.karşısında adamı gönderdiği doktor arkadaşı
-hemşerim hemen arabana atla muayenehaneme gel işi hallettim payına
düşen 10 milyarı al çünkü bu salağı bana sen gönderdin.
doktor arabasına binip doğru arkadasşının muayene hanesine gidiyor arkadaşı içerde adam görünürlerde yok doktor arkadaşına
yahu nasıl hallettin bu işi bu imkansız bir olay.
arkadaşı
-çokkolay oldu zaten gönderdiğin adam yan odada inanmazsan nasıl kıvranıyor aç kapıyı gör istersen.
doktor yavaşça yan odanın kapısını aralıyor gerçekten adam
içerde kendini yerlere atıyor bağırıyor inliyor.
doktor arkadaşına:-arkadaş iyide nasıl yaptın onu bana anlat
arkadaşı:
çok kolay.2 şişe muhsil içirdim.
poposunada 2 dikiş attım

hadi bakalım çıkarabilirse çıkarsın
*
*
Deve Girmesin
Adamın biri evin etrafına ağaç dikiyormuş, oradan gecen birisi sormuş:
-Ahmet bey ne yapıyorsunuz?
-Eve deve girmesin diye ağaç dikiyorum.
-İyi de beyefendi burada deve yok ki..
-Eeeee arkadaş biz bu ağaçları boşuna mi diktik.
*
*
Kaptan
Temel kaptan pilottur. Uçak normal bir şekilde giderken birden bire sallanmaya başlar.... temel mikrofonu alır...
'Tikkat Tikkat kaptan pilotunuz temel konuşayi, Uçaktaki ariza giderilebilecek bir arizadur. Lütfen panik yapmayun.'
yolcular biraz beklerler ama uçaktaki sarsıntı artarak devam etmektedir...
temel tekrar mikrofonu eline alır...
'Tikkat Tikkat, Eshedü en la ilahe illallah......'
*
*
Yaşlı Bir Kadınla Çıkmanın Faydaları..
- Sizi gece yarısı uyandırıp "Bizim sonumuz ne olacak?.." diye sıkboğaz etmez..
- Genç kızı tavlamak için pahalı bir şampanya patlatmanız gerekir, oysa yaşlı kadın bir bitki çayına fittir..
- Onu kullandığınızı söylemez..
Çünkü o sizi kullanıyordur..
- Gençler pizzacının telefonunu ezbere bilir. Oysa yaşlı kadın size nefis bir yemek hazırlar..
- Sizi bütün arkadaşları ile tanıştırır, oysa genç bir kızın tek bir arkadaşı ile tanışamazsınız..
- Hayatının en güzel yıllarını mahvettiğinizi size söylemez, çünkü onları daha önceden bir başkasına kaptırmıştır..
- Medyum gibidir.. Ona utana sıkılarak bir şeyler açıklamanıza gerek yoktur..
O önceden her şeyi bilir..
*
*
Modern Sanat Müzesi ve Çocuklar..
Tesadüfen 'Modern Sanat Müzesi'ne giren iki küçük çocuktan biri
"Hemen burdan kaçalım.." demiş, "Yoksa bütün bunları bizim bu hale getirdiğimizi zannedecekler..Sopayı yeriz.."
*
*
Havuza İşeyen Sarhoş..
Sarhoşun biri şehrin ortasındaki fıskiyeli havuzun ortasına kadar girip çişini yaparken onu gören polis,
"Hemen dur ve şeyini pantolonunun içine sok!.."
diye bağırmış..
Sarhoş şeyini içeri sokup fermuarı çekmiş,
polis dönüp giderken de birden kahkahalarla gülmeye başlamış...
"Evet" diye geri dönmüş polis, "Komik olan ne?.."
"Kandırdım seni.." demiş sarhoş gülmesini sürdürürken, "Pantolonumun içine soktum ama durmadım, devam ettim!.."
*
*
Sağır Dilsiz Çift'in Kavgası..
Kütüphanede sağır ve dilsiz çiftin işaretlerle konuşmaları birden kavgaya dönüştü..
Kadının daha büyük ve sert işaretler yapması sonucu hayli sinirlendiğini anladım.. Erkek onun iki elini tuttu ve işaretlerle
" Aşkım.." dedi, " Bağırmak zorunda değilsin.. Kör değilim ki..!"
*
*
hiç birşeyi unutmayan adam
İki arkadaş sahil kenarında yürürlerken,kumsala
oturmuş,ufuklara dalmış garip bir adam görürler.
Biri diğerine der ki:
-Bu adam hayatında hiçbirşeyi
unutmaz....... Diğeri buna inanmaz adama birşeyler sormak
ister ve yanına gider.
-Sen hiçbirşeyi unutmaz mısın?
-asla...
-Peki söyle o zaman 5 sene önce bugün ne yedin?
-Yumurta...
Neyse, bu diyalog öylece kalır ve aradan
10 yıl geçer, bizim iki arkadaştan meraklı olanının
yolu yine aynı sahile düşer.Bakar ki o adam yine orda.
Hemen yanına gider ve sorar:
-Peki,nasıldı yumurta? ?
*
*
AL BU KIZU
- Ula Cemal, al pu kizu. Biluyrum
cüzel değil ama çok zengindur. Cüzel-
liktan sağa ne? Sabah işe cit, akşam
karanluğu dön. Gece yüzinu da cör-
mezsun. Hafta sonu da seyahata çik.
- Eyi çok eyi uşah, ama nüfus sayimi
olduğu cun ne edeceğim?
*
*

BÜYÜKANNE

Kendisini çok genç zanneden, zannettiğinden daha genç görünmeğe çalışan bir kadının oğlu, anasından gizli evlenir. Bir kaç sene sonra karısı vefat eder. İki ço* cuğu geride kalır. Adam çocuklarını alıp anasına getirir ve elini öperek: - Anneciğim! Nasılsa cahilliğime uyup bir halttır
ettim. Rica ederim, bu çocukların hatırı için kabahatimi
affet! diye yalvardığı sırada, çocuklar da:
- Büyükanne! diyerek kadının boynuna sarılırlar.
Kadın, oğluna der ki:
- Haydi senin kabahatini affedeyim, lakin çocukların bana 'büyükanne' demelerini affedemem!
*
*
Kabahat sende değil!
Bir köyde yagmur duasina çikarlar.Bektasi de istemeye istemeye bunlara uyar, cemaatin arkasi sira giderken, eline geçirdigi bir agaç dalini, kendi tarlasinin bir kösesine saplayarak, basini yukari kaldirip, söylenir:
-Bizim tarla da iste burasi...
Rastlanti bu ya, yagmur duasi yapilir yapilmaz, bulutlar kendini gösterir.Kara bir bulutun kendi tarlasi üzerine gittigini gören Bektasi sevinçle kosar.Bir de ne görsün, ceviz büyüklügünde dolu, bütün ürünü berbat etmemis mi? O vakit basini yukari kaldirir; söyle söyler;
-Kabahat sende degil, sana tarlayi gösteren mezevenkte! *
*

İstediğim Gibi Vururum
Bir adam varmış yolda gidiyormuş ensesine şöyle okkalı cinsinden bir tokat yemiş, arkasına dönüp bakmış iri yarı bir adam.
'Ne oldu? Neden bana vurdunuz? ' demiş.
Adam da:
'seni bir arkadaşıma benzettim pardon' demiş.
Diğeri:
'Ama bu kadarda sert vurulmaz ki canım' demiş.
Adam da:
'sana ne lan?arkadaşıma istediğim gibi vururum' demiş.
*
*

Temel Saati Geri Alır
Dursun, saatlerin geri alınacağını duyunca, evdeki tüm saatleri toplayıp saatçi Temel'e gider.
- Ula Temel, saatler geri alunacakmış. Biz de evdeki saatleri senden satın aldığımız için sana getirdik. Bunlari geri alacaksun.
Temel kendinden emin bir şekilde:
- Öyle yağma yok. Ben de duydum ama 1 saat geri alınacakmış. 1 tanesini alırım.
.*
*

Köle Gemisi..
Romalıların köle gemisinin başı, kürek çeken forsaların katına inip
"Sizlere bir iyi bir de kötü haberim var.." demiş.. "İyi haberim şu... Yarın ekmeğinizi iki misli fazla vereceğizzz.."
Mutlu forsaların sevinç çığlıkları köle başının ikinci cümlesi ile 'şak' diye kesilmiş..
"Kötü haber de şu ki, Gemi Kumandanımızın oğlu yarın sabah 'Su Kayağı' yapmak istemektedir!"
*
*

Acil Durumda Kullanılacak Bilgi..
Geçirdiği çok kötü bir kaza sonrası komaya giren Susy'i yaşama döndürmekte zorlanan doktorlar son çare kocasını çağırmışlar.. Susy'nin yatağının başında doktor üzücü durumu anlatmış, "Uyandıramıyoruz onu.." demiş, "Onunla konuşmaya çalışın.. Cevap vermezse yapacak bir şeyimiz kalmıyor..!"
"Bir şeyler yapın doktor.." demiş kocası, "O daha 43 yaşında..!"
Susy'den mırıltılarla hemen cevap gelmiş "35..!"
*
*

Adamın biri güzel bir Pazar sabahı eşofmanlarını giymiş,ve tek başına koşmaya başlamış?koşmuş,koşmuş,koşmuş..sonra koşarak,arabasını bıraktığı yere gelmiş?girmiş arabasının içine,kapatmış arabanın kapısını,camlarını,ve tatlı tatlı şekerleme yapmaya başlamış?
Derken birisinin camı tıklattığını duymuş ve fırlamış..
Bakmış,üzerinde eşofmanlarla koşan bir sporcu..
-adefersiniz saat kaç? Demiş
Bizimki,uyku sersemi
-10.00 demiş..ve camı kapatıp tekrar yatmış..uykusuna devam etmeye başlamış?
Bir süre sonra tekrar birisi arabanın camını tıklatmış..
Bizimki yine fırlamış..bir öğrenci
-afedersiniz saatiniz kaç acaba? Diye sormuş
Bizim adam bıkkın bir sesle cevap vermiş
- 10.15
- Tekrar camını kapatmış..tekrar yatmış..
Derken bir daha cam tıklatılmış?
Adam sinirle fırlamış
-neee? ne var yine?
Yaşlıca bir kadın
-evladım saat kaç?
Diye sormuş..
Bizimki sinirli bir şekilde bağırarak cevap vermiş
-10.30
Ve tekrar camı kapatmış..hemen bir kağıt kalem bulmuş..üzerine
SAATİN KAÇ OLDUĞUNU BİLMİYORUM?
Diye yazıp,arabasının camına asmış?
Artık rahatsız edilmeyeceğini düşünerek tekrar uykuya dalmış..
Derken bir süre sonra tekrar biri camı tıklatmış..
Bizimki hışımla fırlamış?
-ne var kardeşim ne var?
Camı tıklatan adam,kendi kolundaki saate bakmış ve şöyle demiş
-saat 10-45
*
*
adi herifler uc kisi geldiler ustume ustume geldiler ya parani,ya namusunu dediler bes kurus verdiysem serefsizim
*
*
Erzurumspor yenilirse küme düşecek, berabere kalır ya da yenerse ligde kalacaktır. Hoca'dan dua etmesini isterler:
- Hocam bi dua et de takım yensin, heç degilse berabere galsın.
Hoca dua eder. Maçın 90 dakikası berabere biter ama Erzurumspor uzatmalarda bir gol yer ve küme düşer. Taraftarlar:
-Ne biçim dua ettin" diye Hoca'ya çıkışırlar. Hoca:
- Ula uşah ben 90 dekke için dua ettim. Ne bülim gavat uzadacah!.
*
*
Vali Erzurum'un köylerini ziyarete gidiyor. Bir köyde kendisine bolca yumurta kayganası ikram ediliyor. Vali çok memnun oluyor ve
nezaket icabı şöyle diyor:
-Muhtar ne zahmet etmişsin, bu kayganaya gerek yoktu, ayran yeterdi..
Muhtar:
-Ne zehmeti vali beg, içine tükürim, iki pohli yumurta, ne gıymeti, afiyet olsun..
*
*
TEYO KORE'DE
Teyo Kore Harbindedir. Kurşunlar havada vızır vızır ederken: "Hele bahim nevolir?" der ve
başını siperden çıkarır. Çıkarır çıkarmaz da bir kurşun kulağının dibinden "vız" diye geçer. Teyo sinirlenir:
-İtoğlitler! Vola demiller atar herifin gözüni kor ederih!
*
*
İT BALIKLARI
Ağa Emerika'ya Kılay'nan güleşmiye çağırdılar. Haman Keveng'in gölüne bir dumdum Ağdenizden çıhdım. İki gulaçda Cebelitarığı geşdim. Ohyanusda yüzirem bir bahdım arhamdan "hav hav" sesleri... Bir de ne dönim ağa, it balıhlari!
*
*
AYİ BENİ YEDİ
Teyo Pehlüvan kahvehanede oturmuş, Zafer Pehlüvanın de kahvede olduğundan habersiz
böbürlenerek anlatmaktadır.
-Ola gardaş birgün dağda gezirem,
tamda böyük bir kayanın dibinde
garşıma bir ayi çıhmasın!
Ayi benim kibi üç var, ama heç isdifimi bozmadım.
Ola Teyo dedim gendi gendime bir ayıdan mi gorhacağsan.
Başladık ayiyinan güleşmiye....
O beni alir yere vurir, sonra ben oni yerden yere vuriram,
ne ayi pes edir, ne de ben pes diyirem.
Aradan iki gün geçti,
hele daha birbirimizin
sırtını yere deydirmiş deyilih.
Herkes işin sonunu merakla beklerken
Zafer Pehlivan sert bir şekilde çıkışır.
-Ola Teyo, sora ne oldu?
Zaferi gören Teyo lafı dolaştırır,
ne dediğini, nerede kaldığını unutur ve noktayı koyar:
-Nevolacah ayi beni yedi!
*
*
HERKES YATAR
Şark hizmetini yapmak üzere Erzurum'a atanmiş bir memur, bir ikindi vakti Dere mahallesinde yüksekçe bir yere çikmiş, otlaktan dönen, evlere dagilan inek sürüsünü seyrediyordu. Yaninda da mahalleden yaşlica bir ihtiyar vardi. O sirada bir kaç kadin mayişlari toplayip yoğurmaya, yassiltip duvara yapiştirmaya başladilar. Bunu merakla izleyen memur yanindaki yaşli ihtiyara: Erzurum'da her tarafta tezek gördüğünü bunlarin gübre olarak niye kullanilmadigini sorunca, yaşli adam:
-Beğ, sen o tezegi ele çoh ağzan alma, oni biz gışin yahirih.
-Peki şu kadinlarla nasil yatiyorsunuz, hepsi mok kokar onlarin?
-Asil merifet onnarnan yatmahda, sizin garilarnan herkes yatar.
*
*
DALINIZA GUDİK DIRMANİR
Omuzları tilki kürklü bir hınımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken Dadaş yanına gelip şöyle diyor :
- Baci ,baci dalınıza gudik dırmanir.
Hanım kızgın kızgın
-Git işine kardeşim,ne dalı ne gudiği diye dadaşı tersliyor.
Dadaş cevap veriyor :
- E Benene kıtlarsa seni kıtlar !
.*
*

Temel ve Dursun yillarca biriktirdikleri paralarla hayalini kurduklari atlari almak için pazara giderler.Uzun pazarligin sonucunda birer at alip eve dönerler.Atlari bagladiktan sonra sohbete baslarlar.Çok sevinçlidirler.Bi ara Temelin aklina atlarin karisabilecegi fikri gelir.Bunu Dursun' ada söyler.Kara kara düsünmeye baslarlar.
Dursun:
-"Ula haçan benim atun kuyruguni keselum, kuyruklisi senin olsun" demis.
Temel:
-"Ula dogri Diysun" demis ve atin kuyrugunu kesmisler.
Bunlari duyan muzip komsulari İdris gece gelip öteki atinda kuyrugunu kesmis.
Sabah kalkip bakmislarki 2 atinda kuyrugu kesik. Düsünmeye baslamislar.
Bu sefer Dursun'nun atinin kulagini kesmisler.
Gece İdris gelip ötekinin de kulagini kesmis.
Sabah gene bakmislar ki atlar yine ayni.
Atlar taninmayacak hale gelene kadar devam etmis.
En sonunda bizim Temel dayanamamis:
-"Ula Tursun, habu is böyle olmayacak da. En iyisi siyah at benim, beyaz at senin olsun..
*
*
bir gün İngiliz'in tavuğu İskoç' un bahçesine yumruklamış, bir süre sonra İngiliz gelmiş yumurtasını almak istemiş,
İskoç; burası benim bahçem yumurta benimdir demiş, İngiliz' de ama tavuk benimdi demiş...
Sonra İskoç bir anlaşma önermiş; ikimizde birbirimize birer tane tekme atalım kim daha çabuk yerden kalkabilirse, yani kim daha dayanıklıysa o yumurtayı alır demiş... İngiliz hemen kabul etmiş...
İskoç gidip postallarını giymiş İngiliz' in kasıklarına öyle bir tekme atmış ki İngiliz 3 saat yerde kıvranmış....
Sonra sıra İngiliz'e gelmiş tam tekme atmaya hazırlanırken İskoç dur demiş yumurtayı uzatmış bir yumurta yüzünden kavga etmeye ne gerek var biz medeni insanlarız demiş
*
*
Boksör Temel iri yapılı rakibi ile maç yapar.1.rauntta rakibi temeli epey haşlar.1.raunt sonunda Temel köşesine gider.antrönörü Dursun moral vermek için Temele sen dövüyorsun devam et der.2.ve3. rauntlarda da aynı şeyler olur.4. rauntta kaşı ve gözü patlamış temel raunt sonunda güç bela köşesine gider.Dursun yine aslanım Temel adamı parçaladın der.Temel güç bir şekilde dursuna bakarak ben mi dövüyorum der.Dursun evet sen dövüyorsun der.Temel:öyle ise etrafa iyibak başka birisi beni fena halde dövüyor!
.
*
Temel dolmuşa binmiş.Dolmuşta 3 erkek bir de hamile bir bayan varmış.
Dolmuş yoluna devam ederken hamile bayandan "tırrrrt" die bi ses gelmiş.Bayanın bozulmasını ıstemeyen adamlardan birisi "afedersiniz çok yemişim mazur görün" diyerek centilmenlik yapmış. Temel olayı görmüş ve centilmenlik fikrini tutmuş.
Bir süre sonra bir tırrrrt sesi daha gelmiş. Tam temel daha evvel planladığı gibi centilmenlik yapmaya hazırlanırken,bu sefer diğer adam atlamış ve o da "afedersiniz çok yemişim mazur görün" demiş. Temel centilmenlik sırasını kaptırınca bir hayli üzülmüş ve centilmenlik yapmak için kadının tırtlamasını beklemeye başlamış.. derken br tırrrrt sesi daha gelmiş fakat temel tam söyleyeceği sırada dolmuştaki 3. adam yapacağını yapmış ve "kusura bakmayın çok yemişim mazur görün" diyerek temelin sırasını kapmış.. Centilmenlik yapamayınca içinde kalan temel durağı geldiği için dolmuştan indiğinde mutlaka centilmenlik yapmalıyım diye düşünmüş ve dolmuşun kapısından içeri dönüp "Ha pu kadun pi taha yellenursa pilun ki pen yaptum" demiş.
*
*
Bizim temel uyuyormuş. Birden yataktan düşmüş, kalkmış yeniden yatmış.
Biraz sonra bi daha düşmüş ve sevinerek mırıldanmış: İyi ki kalkmışım yoksa üstüme düşücektim.
*
*
Temel birgün ava gitmeye karar vermis, sihirli kemanini, tüfegi almis ve ava gitmis
Av esnasinda bir aslanla gözgöze gelmisler.
Temel tetige basmis tüfek patlamamis. temel kemani çalmis ve aslani uyutmus.
Eve gelmis ve tekrar ava gitmis.
Aslanla yine gözgöze gelmis
Tetige basmis, gene patlamamis, hemen kemani çikarmis, çalmis ama aslan onu parçalayip yemis.
Agaçta iki maymun konusuyormus, biri demis :

-"Ben sana demedim mi, bu bizim sagir aslana denk gelirse isi biter.."
*
*
BERBER SIRASI
Adam en yogun saatte berbere girip sorar.
Ne zaman bana sira gelir?"
Berber, "Iki saat sonra," der.
Adam cikar gider.
Uc gun sonra ayni adam berbere girip sorar:
Ne zaman bana sira gelir?"
Berber, "Bir bucuk saat kadar," der
Adam cikar gider. Bir hafta sonra yine ayni manzara:
Ne zaman bana sira gelir?"
Berber: "En az bir saat."
Adam cikar gider.
Son seferinde berber dayanamaz. Adamin
ardindan ciragini gonderir:
Bak bakalim bu herif nereye gidiyor?"
Bir sure sonra cirak doner:
Adami izledim usta."
Berber merakla sorar:
Ee, nereye gidiyor buradan cikinca?"
Cirak cevap verir: "Sizin eve usta!"....................
*
*
Kekeme Temel
Kekeme olan kitap satıcısı Temel kapı kapı dolaşıp kitap satıyormuş. Her sabah çantasına 50 kitap koyuyor, akşama kadar da hepsini satıyormuş. Bir gün patronu "Yaa Temel sen bu işi nasıl beceriyorsun? Diğer satıcılar günde en fazla 10 tane satıyor!" diye sormuş. Temel de kekeleyerek cevap vermiş "Çok basit. Önce kapıyı çalıyorum. Kapıyı açana da 'kitap almak ister misiniz, yoksa size okuyayım mı?' diye soruyorum!.." demiş.
*
*
Solomon ve Temel
Salomon'la Temel aynı yerde çalışıyormuş. Bir gün Solomon demiş ki Temel'e; "Ben ara sıra işten kaytarmanın yolunu bilirim..." Temel "Nasıl?.." diye sorunca Solomon evrak dolabını odanın ortasına çekmiş. Üstüne çıkmış, iki eli ile kocaman şamdana asılmış. "Dolabı çek ve bekle" demiş... Az sonra patron girmiş odaya.
- Bu ne?..
- Ben bir ampulüm!
- Senin biraz dinlenme zamanın gelmiş... Yürü evine!..
Solomon çıkarken Temel de takılmış peşine. Patron gürlemiş;
- Hey dur!.. Sen nereye?
- Karanlıkta çalışamam ki!..
*
*
Anons
Temel ile Fadime, tayinleri nedeniyle Erzurum'a taşınırlar. Malum, Erzurum bol kar yağan bir yer... Kar yağdığı bir gün akşam üzeri belediye hoparlöründen bir anons, "Sayın sokak sakinleri, lütfen arabalarınızı sokağın sol tarafına park edin, sokağın diğer tarafındaki karlar temizlenecek!" Temel, evden çıkar ve arabasını sokağın sol tarafına park eder. Ertesi akşam, yine belediye hoparlöründen bir anons, "Sayın sokak sakinleri, arabalarınızı lütfen sokağın sağ tarafına park ediniz, sokağın boş bırakılan tarafındaki karlar temizlenecektir!" Temel yine dışarı çıkar ve arabasını sokağın sağ tarafına parkeder. Ancak bu arada kar yağmaya da devam etmektedir... Bunun sonucu olarak sokakların her gün temizlenmesi gerekmektedir.. Nitekim 3. günün akşamı yine bir anons, "Sayın sokak sakinleri, lütfen arabalarınızı sokağın ...... tarafına park ediniz, sokağın diğer tarafındaki karlar temizlenecek!" Ancak anons sırasında seste bir kopukluk olduğu için ne Temel ne de Fadime arabaların sokağın hangi tarafına park edileceğini anlayamamışlardır. Uzun bir süre sokağın hangi tarafına park edecekleri konusunda tartışırlar ve bir türlü bir karara varamazlar. En sonunda Fadime, "Ula Temel..." der, "... madem, arabanın sokağın hangi tarafına park edileceğini anlamadık, bugün de araba garajda kalsın, boşver anonsu!.."
*
*
Tecavüz
Alman turiste Karadeniz'de tecavüz etmişler. Turist karakola gitmiş tecavüzcünün eşkalini tarif etmiş. Bunun üzerine polisler eşkale uyanları birer ikişer toplamaya başlamışlar. Polis tarafından götürülen Lazlar ise sormuşlar: "Bizi niye götürüyorsunuz?" Polisler "Tecavüz olmuş, yüzleştirme yapacağız." Toplananları bir odaya, duvarın dibine oturtturmuş polis. Bir süre sonra yanında polislerle Alman turist girmiş içeri ve Lazlar'a bakmaya başlamış. Tam bu esnada oturan Lazlar'dan biri ayağa fırlayarak kadını işaret etmiş ve bağırmış: "Komiserum! aha bu kariydi!.."
*
*
İlk yardım
Motosikletli turist yolda üşümüş ceketini ters giymiş. Yolda Temel'in arabasıyla çarpışmış ve yere yuvarlanmış. Önemli bir şeyi yokmuş. Temel hemen yardımına koşmuş, ama adam birden ölmüş. Temel; "Kafası geri dönmüştü, düzelttim... Öldi!.."
*
*
İddia
Kahvede oturan laz, kafasıyla duvara çivi çakabileceğini iddia eder. Kahvedekiler inanmaz. Laz 2'lik çiviyi tutar, kafayı çakar ve çivi duvara geçer. İddiayı büyütürler. Bu kez 4'lük çivi duvara gömülür. En sonunda temel çivisine kadar getirirler iddiayı. Laz kafayı vurur, çivi yarıya kadar girer. Bir kez daha vurur, çivi aynen duruyordur. Duruma inanamayan laz yan dükkana geçer ve bakar. Çivi çakılan yerin tam karşısında kafayı duvara dayamış durumda uyuklayan bir başka laz vardır.
*
*

Ense
Adamın biri sinemaya gider. Tam film başlarken önüne saçını kazıtmış biri oturur ve projektörün ışığı parlayan kafadan yansır. Arkasındaki adam bir türlü filmi izleyemez; içinden "Şunun ensesine bi tane yapıştırayım..." der. Sonra "Oğlum adam iri yarı. Ellese bile beni parçalar!" deyip vazgeçerken yanına Temel oturur. Adam Temel'e dönüp "Şu kafasını kazıtmış adamın ensesine bi tane vur, sana 5 milyon vereceğim!" der. Temel adamın ensesine bi tane yapıştırır ve devam eder "Ulan Hasan sen burada mıydın?" Adam dönüp "Ne Hasanı kardeşim?" der. Temel "Pardon, karıştırdım." der ve adam önüne dönünce 5 milyonunu alır. Adam Temel'e "Kardeş bi tane daha yapıştır, sana 10 milyon vereceğim..." der. Temel adamın ensesine bi tane daha vurur ve "Hasan sensin be, yeme beni!.." Adam dönüp "Hasan değilim kardeşim be!" deyip ön koltuklardan birine oturur. Temel'in yanındaki adam artık filmi bırakıp kafasını kazıtan adamı aramaya başlar. Bulur bulmaz hemen Temel'e dönüp "Bak kardeşim, işte oraya oturmuş. Git ensesine bi tane daha vur, sana cebimdeki tüm parayı vereceğim..." der. Temel hemen kafasını kazıtmış adamın arkasına geçip ensesine bi tane yapıştırır "Ulan Hasan burda mıydın? Ben de yarım saattir arkada bir adamı sen sanıp ensesine vuruyorum!.."
*
*
Göle yoğurt çalmak
Nasrettin Hoca göle maya çalarken o sırada ordan geçmekte olan Temel hocayı görmüş;
- Hocam napayisun?
- Göle maya çalıyorum!..
- İyi de hoca, o kadar yoğurdu n'apacan daa?
*
*
Goril
Amerikalı bilim adamları yıllar süren uğraşlar sonucu bir gorile konuşmasını öğretirler... Çeşitli cisimleri tanıyıp isimlerini söyleyebilecek duruma getirdikleri gorilin ameliyat aracılığıyla beynini aldıktan sonra cisimlere vereceği tepkiyi tespit etmek için ameliyat etmek isterler... Gorili ameliyat masasına yatırmadan son kez konuşturmak için önüne bir muz koyarlar... Goril muzu görünce heyecanlanarak "banana... banana..." diye sevinç çığlıkları atar... Bilim adamları, gorili alkışlayarak muzu gorile verirler ödül olarak... Bir gün sonra ameliyat masasına yatırılan gorilin beyninin yarısını aldıktan sonra gorilin önüne tekrar bir muz koyarlar... Goril biraz afallamış bir şekilde muza bakarak "banaaaa--naa banaaaa--naa..." diye mırıldar... Beyninin yarısı alınmış olmasına rağmen goril muza tepki verebildiği için daha çok sevinen bilimadamları ödül olarak tekrar muzu gorile verirler... Diğer gün son bir ameliyatla gorilin tüm beynini alırlar ve yine önüne bir muz koyarlar... Goril iyice afallamış, muza uzuncana boş boş baktıktan sonra ancak "baaa... baaaaa..." diyebilmiştir... Hiç beyni olmamasına rağmen cisime tepki verdiği için bilim adamları iyice sevinçten coşarlar ve ödül olarak gorilin önüne yine bir tane muz koymuşlar... Ancak goril bu sefer sinirlenerek avazı çıktığı kadar "baaaaaaa!! baaaaa!!" diye bağırmıştır... Telaşa kapılan bilim adamları hemen 1 düzine muz bulup gorilin önüne koyunca goril avazı çıktığı kadar bağırır: "Baaaaaaaa hamsii cetiruunnn!.. Baaaaaa hamsii cetirunnn!.."
*
*
Su
Temel 70 yaşına gelmiş. Fadime'yle akşam evde otururken içi gıcıklanmış. Fadime'ye seslenmiş; "Fadime suyu koy... Olmazsa çay yaparız!.."
*
*
Coca-Cola
Temel Coca-Cola'ya dava açar. Konuyla ilgili açıklama yapan davacının avukatı İdris Karadeniz, "Müvekkilim marketten aldığı 2 lt'lik kampanyalı Coca-Cola ürününün kapağını açtığında hediye çıkmadığını ve 'Tekrar deneyiniz' yazısını görmüş. Bunun üzerine kapağı kapatıp tekrar açmış ancak yine aynı şey. Bunun üzerine tam 4246 defa deneme yapmasına rağmen hediye çıkmamıştır. Coca-Cola şirketinin tüketiciyi dolandırdığını düşünen müvekkilim şirkete dava açmaya karar vermiştir. Biz de bugün gelerek dava dilekçemizi adliyeye teslim ettik. 10 bin YTL maddi tazminat talep etmekteyiz..." dedi.
Davadan haberdar olan Coca-Cola yönetimi adına açıklama yapan bir şirket yetkilisi, olayın çok komik olduğunu ve artık Karadeniz bölgesine gönderilen ürünlerin kapağına "Başka şişede inşallah!" yazmayı düşündüklerini söyledi.
*
*
Piyango
Temel'e piyangodan araba çıkmış. Ama arabanın rengi beyazmış. Temel "Kırmızı isterim!" diye tutturmuş. Maalesef ki kırmızı rengi yokmuş arabanın. Temel çok sinirlenmiş ve, "Verin piyango bileti paramı geri!.." demiş.
*
*
Kuş
Temel İdris'e "Kuşa bak, ölmüş." İdris kafayı kaldırır, güneşi eliyle engelleyerek gökyüzünü tarar ve "Hani?.. Cöremiyrum..."
*
*
Hediye
Karadenizliler, bir konferans düzenlerler. Bu konferansa konuşmacı olarak ünlü bir Amerikali bilim adamı da davet edilir. Amerikalı konuk, bir hafta erken gelir, hem tatil yapar, hem de Türkleri yakından tanıma fırsatı bulur. Karadenizliler ile Amerikalı bilim adamı hemen her konuda anlaşırlar, uyum içinde konferans biter. Ayrılık günü gelir, Karadenizliler'i alır bir düşünce; "Biz bu değerli bilim adamına ne alalım?" Aralarında toplanırlar. Başkan konunun önemini vurgulamak için der ki: "Biz bu Türk dostu, değerli bilim adamına nasıl bir hediye alalım ki bizi unutmasın? Hem kullanışlı bir şey olsun, hem her eline aldığında bizi hatırlasın?" Salonda kısa bir sessizlik olur, arka sıralardan Temel elini kaldırır: "Sünnet ettirelim!.."
*
*
Otoyol
Temel otoyolda araba sürerken bir yandan da radyo dinlemektedir... Çalan şarkı bir anda kesilir ve bir anons duyulur: "Otoyolda ilerleyen sürücülerin dikkatine! Bir araç ters yönde seyretmektedir... Dikkatli olunuz!.." Temel: "Hangi bir araç?.. Ula hepsi ters yönden geliyur!.."
*
*

Tayyip Erdoğan fıkraları

Tüm başbakanlar gibi sonunda Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili fıkralar da üretilmiş. Ancak, Erdoğan fıkraları Yıldırım Akbulut ya da Erbakan'ınkiler kadar komik değilmiş. Daha çok soğuk Amerikan esprilerini andıran fıkralar, Erdoğan'ın AB ilişkilerine dokunduruyormuş. İşte internette dolaşan fıkralara birkaç örnek:

* Başbakan'a sormuşlar: "Reform nedir?" Yanıt: "AB bir form verir bunu doldurur, geri göndeririz. Bu işleme reform denir."

* Başbakan'a sormuşlar: "Ankara'nın en çok nesini seversiniz?" "Brüksel'e dönüşünü" demiş.

* Başbakan'a sormuşlar: "Türk Ceza Yasası'na ilişkin görüşünüz nedir?" Yanıt: "Neredeki görüşümü istiyorsunuz, Ankara'dakini mi, Brüksel'dekini mi?".

* Başbakan'a sormuşlar: "En çok sevdiğiniz iki şeyi söyler misiniz?" "Birincisi kriz yaratmak, ikincisi yarattığım krizi çözmek...".

* Başbakan'a sormuşlar: "İki kere iki kaç eder?" O da soruyla karşılık vermiş: "Satın alırken mi, satarken mi?".

* Başbakan'a sormuşlar: "Sizce muhalefet nedir?" "İktidara yardımcı olan partiye muhalefet partisi denir" demiş.

* Başbakan'a sormuşlar: "Demokrasi benim için tramvaydır... onunla istediğim yere kadar gider inerim" demiştiniz. Hala aynı görüşte misiniz? "Hayır" deyip devam etmiş: "Değilim, ben de değiştim. Tramvay raydan çıkabiliyor. Hedefi sağlama almak lazım. Demokrasi benim için tramvay değil raydır. İstediğim yere kadar döşerim, üzerinde istediğim hızla giderim..."
*
*
AK partili millet vekili adayı çoşku içinde nutuk veriyordu
- eyyyyyyyyyyyy büyük adamlar! .... eyyyyyy tarihin ölmezleri kalkın kalkında partimizin memlekete yaptığı hızmetleri görün kalkın fatih'ler yavuz'lar kanuni'ler kemal'ler namık'lar mithat'lar ziya'lar şinasi'ler barbaros'lar kalkın kalkında....
adayın yanında oturan AK partili başka bir millet vekili kahvede nutuk dinlemek için oturan köy halkına seslendi
kalksanıza ne bakıyorsunuz bön bön yüzüme? kimin adını sayıyorsa kalksın ayağı :)))))))))

*
*

Karım bir dergide okuduğu "Hindistan cevizi ve muz" diyetine başladı.. Kilo verdiği falan yok, ama acayip ağaca tırmanabiliyor!..
*
*
49 yıldır aynı kadına ilk günkü gibi çılgınca aşığım.. Karım duyarsa beni öldürür..!
*
*
Bir kısa mesaj..
"Bir tanem, Kocam, canım erkeğim..
Senin kalbini kırdığım için dünden beri uyuyamıyorum.. Çok haksızdım..
Unutup beni affeder misin? Yokluğunu her an, her saniye içimde hissediyorum. Aptalın biriyim ben.. Hiç kimse senin yerini dolduramaz..
Seni seviyorum..
Aşkım..
Karın..
Not: Sayısal Loto'da büyük ikramiye kazandığın için tebrikler.
*
*
Yaşlı çiftçi koşarak ve çığlıklar atarak tarlasından geliyormuş.. Karısı
şaşkınlıkla mutfağın penceresinden onu izliyor ve ne olduğunu endişe ile anlamaya çalışıyormuş.. Eve hızla girmiş adam "Çabuk, çabuk yatağa!" demiş karısına "Aylardan beri ilk defa kendimi sekse hazır hissediyorum çabuuk!"
Kadın elini kurulamış, çıkmış odaya, yavaşça soyunmuş, yatağa girmiş.. Ama bu arada adam isteğini kaybetmiş.. Homurdanmış, kızmış, "Bir dahaki sefere koşarak gelirsem yatakta hazır olacaksın!"demiş sertçe..
Aradan iki ay geçmiş..Yaşlı çiftçi bir gün yine çığlık çığlığa bağırarak eve doğru koşmaya başlamış.. Kadın onu görür görmez bu sefer mutfakta soyunup çırılçıplak yatağa atmış kendini "Gel, gel buraya gel!" diye de bağırarak.. Adam girmiş içeri "Aaa! seni seks manyağı karı çık yataktan!" demiş karısına "Ahır yanıyor şunun düşündüğü şeye bak!"
*
*
Küçük Joe okuldan eve dönerken annesine öğretmeninden bir not getirmiş..Notta şunlar yazıyormuş.. "Oğlunuz çok zeki bir çocuk.. Ama kızlarla çok ilgili ve onlarla çok zaman harcıyor!"
Ertesi gün Küçük Joe annesinden öğretmenine şu notu götürmüş, "Bir çözüm bulursanız lütfen bana da bildirin..Bunun Babasında da aynı problem var..!"
*
*
Matematik profösörü eşine bir faks göndermiş..
"Sevgili karıcığım;
54 yaşına geldin.. Bildiğin gibi bazı ihtiyaçlarımı artık karşılayamıyorsun.. Eşim olarak seninle mutluyum ve sana hiç yalan söylemedim.. Bunu da sana anlatınca anlayışla karşılayacağından eminim..
Bu gece, 18 yaşındaki asistanımla Büyük Otel'de kalacağım.. Gece yarısından evvel gelirim..

Kocan"

Adam otele gelince odasında bir faks bulmuş..

"Sevgili Kocacığım;
Sen de 54 yaşındasın.. Bu faksı aldığında ben de Deniz Otel'de 18 yaşında bir delikanlı ile birlikte olacağım.. Sen ki matematikçisin 'Bölme'yi çok iyi bilmen lazım.. 18, 54 ün içinde üç defa bulunur ama 54, 18'in içinde bulunamaz.. Onun için bu gece beni bekleme yarın görüşürüz..

Karın.."
*
*

Kadınlar tuvaletinde duvar yazısı:
"Kocam heryerde beni takip ediyor..!"
Hemen altında, bir başka el yazısıyla:
"Yalan söylüyorsun bir tanem..!"
*
*

Koca - Kendimi berbat hissediyorum..
Karısı - Neden tatlım?
Koca - Bazen kendimi "yalnız" ve "gereksiz" buluyorum..
Karısı "Gereksiz" olduğun konusunda "yalnız" değilsin bir tanem.. Herkes hemfikir..
*
*

Adam karakola gidip bir gece önce evlerine giren ve halen gözaltında tutulan hırsızla görüşmek istemiş. "Olmaz!" diye cevap vermiş komiser "Kozunuzu artık mahkemede paylaşacaksınız!" "Hayır.. Hayır.. Hayır!" demiş adam, "Gece yarısı karıma hissettirmeden eve nasıl girdi onu soracağım!"
*
*

Her başarılı erkeğin arkasında hayrete düşmüş bir kadın vardır..!
*
*

Adam ve karısı ilk defa birlikte mezun oldukları kolejin 30. yıl gecesine gitmişler..
Karısı salona girince etrafa şöyle bir bakmış, diğer erkekler göbeklenmişler ama pahalı ve marka elbiseler içindeler.
Kocası ise kasabalarındaki taşlı tarlalarında yıllardır süren mücadele sonucunda fazla para kazanamamış ama kilosunu korumaktaymış.. "Bak sevgilim.." demiş adam, "Bu salonda mezun olduğu günkü kıyafetini tek giyebilecek adam, senin kocan.." Karısı salondaki zengin kalabalığa bakmış, "Evet.." demiş iç geçirerek, "Gördüğüm kadarıyla da onları halen giymeye mecbur olan salondaki tek kişi de sensin!.."
*
*
Otele eşiyle giriş yaparken sadece iki ayrı yataklı bir oda kaldığını öğrenen yaşlı kadın biraz bozulmuş..
"Hayret!.." demiş kocası, "44 yıllık evliyiz sadece birkaç gece ayrı yatamaz mıyız?.." Bu sefer "İki yatağı birleştirebilir misiniz?.." diye resepsiyona sormuş yaşlı kadın.. Görevliler birbirlerine "Ne kadar romantik.." anlamında bakışırlarken "Bizimki horlayınca.." diye başlamış kadın, "Dürtüp tekmelemek için habire yataktan kalkmak beni öldürüyor evladım!.."
*
*

Cafer komada.. Yanında karısı.. Gözleri nemli kısık sesiyle konuşmaya başlamış..
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin...İflas ettiğim gün oradaydın.. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm.. Trafik kazası geçirdiğimde hep başucumdaydın.. (Karısı takdir edilmenin mutluluğunda..)Şimdi komadayım yine başucumdasın.. Anladım, ama çok geç oldu..Ulan ne uğursuz karıymışşın be!..
*
*

Adam ve kadın otele giriş yapmışlar, odalarına çıkmışlar, görevli delikanlı bagajlarını getirmiş, odalarına yerleştirdikten sonra "Başka bir emriniz var mı efendim?.." diye sormuş,
"Yok, teşekkür ederim.." demiş adam,
"Karınız için bir şey gerekli mi?.." diye sorusunu yinelemiş görevli delikanlı.
"Hatırlattığın için teşekkür ederim" diye cevap vermiş adam, "Lobi'de kartpostal satılıyor mu?.."
*
*

Kadın eşiyle erkek berberine gitmiş, kocası tıraş olurken oradaki magazinlere göz gezdiriyormuş.. Bir ara dergilerden birinde çok ilgisini çeken bir el örgüsü motifi görmüş.. "Afedersiniz.." demiş berbere, "Bu dergiyi alıp yandaki kırtasiyecide şu sayfanın fotokopisini çektirebilir miyim?.." "Tabii.." demiş berber, "Yalnız nüfüs cüzdanınızı veya kredi kartınızı bırakın, dergiyi geri getirdiğinizde alırsınız.." "Aa!.." demiş kadın, "Şu anda tıraş ettiğiniz adam benim kocam!" "Tamam da.." demiş berber, "Gerçekten geri gelmenizi icap ettirecek bir şeyin elimizde olması lazım!.."
*
*

Kalkıp işe gitmeniz için 9 saatiniz var ve karınız sizinle 2 saat aşk yapmak istiyor.. Uyumak için ne kadar zamanınız kalır?
- 8 saat 55 dakika.. Karımın isteğinden bana ne?..
*
*
Tom ve Joe işten çıkıp evlerine doğru yürürlerken birden adımlarını hızlandıran Joe, " Off.." demis, " Eve girer girmez kapıda karımın donunu çıkaracağim..!"
" Tamamda bu acele niye?.."
" Ağbi alet belimi felaket sıktı ağ kısmıda sürekli mıçımın arasına kaçıp duruyor..!"
*
*
Babalar Günü'nde babama ne hediye alacağımı bilemedim.. Ondan özür dileyip kendisine para verdim, "Canım babacığım.." dedim, "Bunu hayatını kolaylaştıracak bir şeye harcamanı istiyorum.."
Zavallı Babam.. Gidip anneme bir hediye almış..!
*
*
Genç çift düğün tarihini saptamak için kiliseye gitmişler, ?Nikâhınızı ?geleneksel? usule göre mi, yoksa ?modern? usule göre mi kıydırmak istiyorsunuz?? diye sormuş Rahip..?Modern olsun..? diye cevap vermiş Damat..
Düğün günü bardaktan boşanırcasına bir yağmur varmış.. Bütün caddeleri sel basmış.. Düğüne trafikten dolayı geç kalan Damat kilisenin karşısında taksiden inmiş, caddeyi geçerken ıslanmasın diye pantolonunun paçalarını yukarı doğru kıvırmış, davetlilerin önünden acele ile koşarak içeri girip tören masasında bekleyen gelinin elini tutmuş..Rahip törene başlarken gözü damadın paçalarına takılmış, ?Pısstt!? demiş Damadın kulağına usulca, ?Pantolonunu indir..!?
?Ohh! Hayır, Muhterem Peder vazgeçtim!? demiş Damat,?O zaman lütfen ?geleneksel? usule göre kıyın nikâhımızı..!?
*
*
Kadın kucağında bebek, eteklerini tutan beş yaşın altında dört çocukla avukata gidip "Kocamdan ayrılmak istiyorum..!" demiş..
"Şikâyetin nedir?.."
"Uzun süredir evini terk etmesi.."
"Uzun süre evini terk etmesi mi?.." demiş Avukat şaşkınlıkla dört küçük çocuğa bakarak..
"Şeyy efendim" demiş kadın, "Çok sık evini terk ediyor, sonra dönüp dönüp özür diliyor..!"
*
*

İyi kadın, kendisinin haksız olduğunu anladığı anda, kocasını affedendir!..
*
*
Yüzlerce davetlinin katıldığı büyük bir düğünün bitiminde fotoğrafçı uzun süren çabaları ile aile guruplarını bir araya getirmeğe çalışmış, adamcağızın saatlerce uğraşısını bir köşede oturan damat büyük bir sabırla seyretmiş..
Gece yarısını hayli geçince ? Evet..? demiş fotoğrafçı, ? şimdi gelini yalnız istiyorum..?
?Ahh..? demiş damat içini çekerek, ? Bende..!?
*
*

Temel, nişanlısı Fadime'yi gezdirmek için arabasına bindirmiş, vitese takarken elinin hafif Fadime'nin bacağına değmesiyle Temel utançtan kıpkırmızı olmuş.. Birkaç ay sonra evlenmişler, balayına çıkmışlar, Marmaris'te bir otelin önüne gelmişler, Temel el frenini çekerken yine elinin Fadime'nin bacağına değmesiyle yüzü kıpkırmızı kesilmiş.. "Ne oluyorsun?.. Evlendik artık.." demiş Fadime.. "Daha ileri gidebilirsin.." "Tamam.." demiş Temel, arabayı çalıştırmış ve Datça'ya doğru yola çıkmışlar..
*
*

Yeni evlenen bir çift ilk gecelerini geçirmek için bir otele gitmişler.
Adam kadına: "Sen hazırlan ben geliyorum" demiş. Adam banyoya girmiş ve kahkaha atmaya başlamış. Kadın şaşırmış: "Bu daha ilk gece, şimdi sormayayım daha sonra sorarım" demiş. Aradan yıllar geçmiş, çift ellinci evlilik yıldönümlerini kutlamak için ilk gecelerini geçirdikleri otele gitmeye karar vermişler.
Adam yine banyoya girmiş gene kahkaha atmaya başlamış. Kadın, "bu sefer sorucam" demiş. "Sen ilk gecemizde de böyle gülmüştün, ne oluyor içerde?" "Elli sene önce kravatıma işemiştim, şimdi paçama işedim.
*
*

- Kocamı eve geldiğimde yatağımızda hizmetçiyle yatakta yakalamayım mı?..
- Eee.. Ne yaptın?
- Evden çıkarken yatak odasını kitleyip anahtarı yanıma almaya başladım..
- İşe yaradı mı bari?
- Hem de nasıl.. O günden sonra artık divanı kullanmaya başladılar..!
*
*
Hamal, çiftin eşyalarını zorlukla havayollarının bagaj kabul bankosuna taşımış, sıraya girdiklerinde adam, birbiri üzerine yığılı bavullara bakıp
"Piyanoyu da getirseydin.." demiş karısına..
"Komik olmaya mı çalışıyorsun?" demiş karısı kızarak,
"Yoo.." demiş adam, "Biletleri üzerinde unuttum da.."

*
*
Adam sırf karısının huysuzluğundan yeni eve taşınmış.. Aradan bir hafta geçmişki karısı yine yeni eviyle ilgili şikayetlerine başlamış.. "Bana bak.." demiş, "Burayı hiç sevemedim.. Banyoda perde yok. Komşular her an beni çırılçıplak görebilir.." "Merak etme.." demiş kocası,
"Eğer komşular seni o halde görürlerse hemen onlar birer perde taktırırlar!.."
*
*
Kadının biri kuyumcunun vitrininde harika bir pırlanta yüzük görmüş, uzunca bir süre hayranlıkla onu seyrettikten sonra içeri girip tezgâhtara "Afedersiniz.." demiş, parmağı ile vitrindeki yüzüğü göstererek "Size ufak bir kaparo bıraksam, kocam affetmem gereken bir şey yapana kadar onu kasanızda saklayabilir misiniz?"
*
*

Evde kadın kocasını haşlıyor:
"Hiç olmazsa şu yan komşularımızı örnek al. Kaç yıllık evliler ama birbirlerine hâlâ balayında gibi davranıyorlar. Adam karısını arabada, kapının önünde, her yerde öpüyor. Yazıklar olsun! sen neden aynı şeyi yapamıyorsun?"
"Hayatım,Yaparım yapmasına ama, ben kadını iyi tanımıyorum ki."

*
*

Gemi kazası sonucu eşi ile birlikte kurtulup okyanustaki minicik adaya sığınan kadın üç ay sonra kocasına "Kilo verdiğime inanamıyorum ve sevinemiyorum.." demiş, "Allah kahretsin, en yakın ayna binlerce kilometre uzakta..!"
*
*
Evlilik, bir kişinin her zaman "haklı" diğerinin "koca" olduğu bir müessesedir.
*
*
Fadime, Temel'den ayrılmak için mahkemeye başvurmuş, "Sayın hâkim, bu adam yalancı, üç kağıtçı, hırsız ve beyinsizin tekidir" demiş. "Bunlar çok ciddi suçlamalar kızım. İspat edebilir misin" diye sormuş hâkim. "Madem öyle neden evlendin bu adamla?" "O zaman bilmiyordum efendim" demiş, kadın. "Yalan" demiş Temel ayağa kalkarak
"Biliyordu hâkim bey!..".

*
*
Adam evine gelip karısını divanda bir başka adamla sevişirken görünce başlamış deli gibi bağırmaya.. "Çok güzeel.." demiş karısı, "Boşboğaz eve hoş geldi.. Birkaç dakika önce sadece üçümüz biliyorken şimdi bütün apartman öğrendi..!"
*
*
Son derece sinirli adam arkadaşına bağırıyormuş. "Seni adi adam. Karımla yattın.. Bunu ödeyeceksin..!"
"Neden?" demiş arkadaşı, "Neden iki kere ödeme yapayım ki?"
*
*
Eve zamanından erken dönen koca karısını yatakta en iyi arkadaşlarından biri ile yakalar.
Adam, hiç tereddüt etmeden ve büyük bir soğukkanlılıkla silahını çeker arkadaşını vurur. Bunun üzerine karısı adama çıkışır.
-"Bak seni uyarıyorum! Bu şekilde davranmaya devam edersen yakında hiç arkadaşın kalmayacak bunu bil.."
*
*
Kadın: -Hayatta iki şeyi son derece güzel pişiririm doğrusu
Biri patlıcan oturtma,diğeri elmalı pasta..
Erkek: -Bu yediğim hangisi?
*
*
Adam poker partisinden evine sabaha karşı dönmüş, karısını kapıda sinirle beklerken bulmuş,
"Hangi cehennemdeydin?" diye sormuş karısı.. "Haydi.. Haydi.." demiş adam, "Hemen eşyalarını topla.. Seni pokerde kaybettim..!" "Aaa!" demiş kadın, "Nasıl başarabildin böyle saçma bir şeyi?" "Kolay olmadı canım.." demiş adam, " Elime iki kere Floş Ruvayel geldi, pas geçmek zorunda kaldım..!"
*
*
Adam ölmüş, karısına 20 bin dolar bırakmış.. Mezarlıktaki törenden dönerlerken kadın arkadaşlarına beş kuruşunun kalmadığını söylemiş.. "Nasıl olur??" demiş arkadaşları.. "Öldüğü gün sana 20 bin dolar bıraktığını söylemiştin...?"
"Cenaze 6500 Dolar tuttu" demiş kadın, "Kiliseye 500 dolar, kilise orgcusuna ve koroya 500 Dolar yardımda bulundum, 500 dolar da yemekler tuttu. Gerisini "Hatıra taşı" alımı için harcadım.."
"Onun hatırasına dikilecek bir taş için 12 bin Dolar mı verdin?? Aman tanrım ne büyüklükte bir taş ki bu??"
"Eh işte.." demiş kadın, "3 kırat kadar..!"
*
*

Yeni evlenmişler.. Gelin düğünün hemen ertesinde kaybolmuş.. Müthiş endişelenmiş kocası arkadaşlarından yardım isteyip her yerde onu aramış.. 2 gün sonra eve geldiğinde karısını mutfakta bulmuş,"Yahu neredeydin.. Aramadığımız yer kalmadı!" demiş heyecanla..
"Dört adam beni bir haftalığına kaçırdı durmadan hep birlikte tecavüz ettiler"
"Ama sen iki gündür yoksun.." demiş damat..
"Açlıktan içim ezildi.."demiş gelin, "Birşeyler yemeğe geldim!"

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org