Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Figen Mete Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
F I K R A L A R R R R
02.10.2010
Figen METE
Okunma Sayısı : 20753
Oy Sayısı : 16
Değerlendirme : 4,75
Popülarite : 5,72
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

FIKRALAR YILDIRIM TUNA' DAN ALINTIDIR:
*
*

.
.
.

Hiç uyumadan geçen gecenin sabahı kadın kocasına dönüp "İnanamıyorum.. Uykunda bütün gece bana sövüp durdun!" demiş.. Kocası dönüp cevaplamış "Kim uyuyordu ki?"

.
.
.
.

Bir gece yemek masasında Jill, "İlk evlendiğimizde küçük bifteği sen alıp büyüğünü bana verirdin, şimdi büyüğünü sen alıp küçüğünü bana bırakıyorsun.. Yoksa sevmiyor musun artık beni?" diye sormuş.. "Saçmalama sevgilim.." diye yutkunarak cevaplamış John, "Neydi o eski bifteklerin? Lastik gibi yapardın... Artık harika pişiriyorsun!"

.
.
.
.

Adam koltuğunda, gazetede 'Gün boyu kadınların erkeklerden çok daha fazla konuştuklarını' okumuş.. Kendi de bundan şikâyetçi, Gazeteyle mutfağa koşmuş, "Bak.." demiş, "Erkekler günde toplam 15 bin kelime konuşurken kadınlar 30 bin laf ediyorlarmış.." Karısı gülmüş..
- "Tabii.." demiş, "Söylediğimiz her şeyi tekrar etmek zorunda kalıyoruz!..
-"Ne dedin?..

.
.
.
.

İki yamyam yemekten sonra parmaklarını emerken "Teşekkür ederim, müthiş bir etti!"demiş biri, "Karına helal olsun!"
"Haklısın!" demiş öteki.. "Onu çok özleyeceğim!"

.
.
.
.

-Karınızı nasıl çıldırtırsınız?
-Onunla yapmayı hayal ettiğiniz erotik fantezilerinizi anlatıp karınızı yatağa bağlayın.. Sonra da maça gidin!

.
.
.
.

İki korkusuz kaşif Amazon'un geçit vermeyen ormanlarının tam ortasında karşılaşmışlar.. Birinci Kaşif, "Ben buraya tabiat ile tanışmaya değişik oluşumları araştırmaya, ve ufkumu genişletmeye geldim.." demiş ve sormuş, "Üstad, siz neden geldiniz?"
"Karım.." demiş ikinci kaşif, "Karım piyano derslerine başladı da..."

.
.
.
.

Yaşlı adam TV seyrederken bağırmaya başlamış..
"Martha..! Çabuk gel..! Çabuuuk! TV'de gündüz vakti gösterdikleri şeye bak! Herkesin çocukları evde.. Ayıp yahu.."
Karısı ağır ağır içeri girip şöyle bir TV'ye bakıp söylenmiş.."Gözlüklerini tak, seni bunak ihtiyar!" demiş," Fidel Castro muz yiyor!"

.
.
.
.

Adam, evinin salonunda hızlı hızlı bir ileri bir geri yürüyüp saatine bakmış ve yukarı kattaki karısına bağırmış "Hayatım.. Hala hazır değil misin?"
"Off!..Offf!" demiş karısı.. "Son yarım saattir en az on kere 'Bir dakika sonra oradayım' diye bağırıyorum, hala soruyorsun!"

.
.
.
.
.

Eski dost iki yaşlı kadın Süpermarkette karşılaşmışlar, birbirlerinin hatırını, sağlığını sorduktan sonra biri diğerinin kocasının nasıl olduğunu sormuş..
"Oh! Ted öldü!" demiş diğeri.. "Bahçeden öğle yemeği için kabak toplarken bir kalp krizi geçirdi sebzelerin üzerine düşüp öldü!"
"Oh! Tanrım çok üzüldüm.. Peki, ne yaptınız?"
"Ne yapacaksın? İşte ben de alelacele buraya geldim.. Bari konserve alayım da öğlene taze fasulye pişireyim diye..!"

.
.
.
.

Adam son derece sevdiği ve saydığı karısının 60'ıncı yaş gününde önemli konuklarını da davet ettiği parti için bir pasta ısmarlamış..
"Üzerine ne yazmamı istersiniz?" diye sormuş Karadenizli pastacı.. Bir an düşünüp, "Yıllarla yoruldun ama, inan daha mükemmelsin" yazılsın! demiş adam..
"Peki efendim pastanın üzerine nasıl yerleştirelim bu yazıyı?"
"İki satır halinde olsun, üstte 'Yıllarla yoruldun ama..' altta 'İnan daha mükemmelsin' şeklinde olabilir.."
Parti günü tüm davetlilerin önüne kıvılcımlar saçan maytaplarla pasta gelmiş.. Üzerinde aynen şöyle yazarak..

"Üstte yıllarla yoruldun ama
Altta inan daha mükemmelsin."

.
.
.
.
.

Bir adam gazeteye ilan vermiş: "Eş arıyorum" diye..
Ertesi gün yüzlerce mektup almış.
Hepsi aynı şeyi söylüyormuş: "Benimkini alabilirsin."

.
.
.
.

Kızımın ısrarıyla eve bir kedi aldık. Gelir gelmez halımızın üzerine kakasını yaptı..
"Üzülme!" dedi kocam.. "Zamanla ben onu eğitirim!"
Günlerce gözlemledim, kocam onu sabırla eğitti.. Ne zaman halının üzerine kakasını yapsa mutfak kapısını açıp onu bahçeye bıraktı.. Kedi çok çabuk öğrendi.. Son 15 yıldır her dışarı çıkmak istediğinde hep halıya yapar..!

.
.
.
.

Üç arkadaş golf oynarlarken 3. deliğin önüne gelmişler... "Aman Tanrım, yine o delik!" demiş birisi... "Ne o?" demiş arkadaşları "Bu deliğin kötü bir anısı mı var sende?" "Ne kötüsü...korkunç!" demiş adam. "Üç sene önce karım Alice bu noktada kalp krizi geçirip öldü.... Daha sonra bir topa vur, bir Alice'i sürükle... Bir topa vur, bir Alice'i sürükle... Kulüp binasına kadar neler çektim anlatamam...!"

.
.
.
.

Adamın biri arkadaşına eşi ile seks hayatlarının ne kadar monoton olduğundan şikayet ediyormuş..
"Değişik bir şey yapın!" demiş arkadaşı "Mesela bir saat doktorculuk oynayın..!"
"Harika!" demiş Adam.. "Ama bir saat nasıl sürdürebiliriz?"
"Yahu önemli mi?" demiş arkadaşı.. "Önce bekleme odasına al..55 dakika beklesin kerata..!"

.
.
.
.

İşinizden yorgun argın eve geldiniz, birden size sevgi, anlayış, ilgi ve yumuşaklık gösterilmeye başlanırsa bu ne demektir, ne yapmanız gerekmektedir?
Bu yanlış bir yere gelmişsiniz demektir, giyinip orayı terkedin ve tekrar evinizi aramaya başlayın..

.
.
.
.

Kadının biri ikinci el satış için gittiği adreste bütün malları incelemiş, beğendiği hemen her şeyi satın aldıktan sonra "Arabada bekleyen kocam burada alışveriş yaptım diye çok sinirlenecek.." demiş ona eşlik eden ilgili bayana..
"Eminim aldıklarınızın fiyatlarını öğrenince sizi anlayacaktır.." demiş yardımcı bayan, "Genelde evet.." demiş kadın, "Fakat bir saat önce ayağını kırdı.. Bir an evvel onu hastaneye götürüp müdahale ettirmemi istiyor..!"

.
.
.
.

Din dersi öğretmeni çocuklara "doğru" ve "yanlış"ı öğretirken bir örnek vermek isteğiyle "Bir adamın cebine elimi sokup onun bütün parasını alsam, ben ne olmuş olurum?.." diye sormuş..
Parmak kaldırmış küçük Billy, ve cevap vermiş, "Karısı..!"

.
.
.
.

"Her şeyim vardı.." demiş, "Para, nefis bir ev, şahane spor bir araba, en önemlisi de çok güzel ve beni çok seven harika bir kadının sevgisi.. ve Poff! herşey bitti..!"
"Ne oldu ki?" diye sormuş arkadaşı..
"Ne olacak!" demiş adam, "Karım herşeyi öğrendi!."

.
.
.
.

Kadın, elinde köşesinden bir pislik gibi tutulmuş ipek bir mendili sallayarak, sert bir ifade ile
"Bu.." demiş kocasına, "Bu mendil senin sekreterinin değil mi?.."
"N.. Ne?.. Nereden buldun?.." diye kekeleyerek cevap vermiş kocası..
"Ben bulmadım.." demiş kadın alaylı ve manalı bir ses tonu ile, "Bizim pizza kuryesi delikanlı senin pijamanın sağ cebinde bulmuş!"

-
-
-
-

Karı-Koca münakaşa ederken bir ara kadın "Bizler çocuk doğururken çektiğimiz acının onda birini bilmezsiniz siz..!" demiş.."
"Pöh..!" diye cevap vermiş adam, "Seninki fermuarın arasına sıkıştı mı hiç?.."

.
.
.
.
Çok ağır bir kalp krizi geçiren adam, aylarca süren bir dizi önlem ve tedavi sonucu iyileşmiş, taburcu olmadan önce "Sonuçlarınız mükemmel.." demiş doktoru, "15 yaşındaki bir delikanlının kalbi ne kadar güçlü ise sizinki de öyle..
İsterseniz koşup futbol bile oynayabilirsiniz.."
Adam sevinçle evine gitmiş, " Karıcığım.." demiş, "Tamamen iyileştim.. Bu gece aşkım daha evvel hiç yapmadığımız şekilde bir 'vahşi aşk'a ne dersin?.."
Karısı bir an düşünmüş, "Bilemiyorum.." demiş son derece isteksiz, " kalbini zorlayabilir.. Ama doktor bir rapor yazıp imzalarsa belki olabilir..Riske girmek istemiyorum..!"
Adam hemen doktoruna koşmuş, durumu anlatmış, "Tabii..Tabii.." demiş doktoru, almış antetli kâğıdını eline başlamış yazmaya..
"Bay Temel benim kontrolümdeki hastamdır.. Kalbi son derece güçlüdür.
Çılgın, ihtiraslı, heyecanlı bir aşkı ne zaman isterse yapabilir.. İmza Dr. Dursun.."
"Tamam oldu işte.."
demiş doktor, "Haa.. Bir de eşinizin adı neydi yazıyı ona hitaben yazalım.."
"Boş verin doktor.." demiş adam sevinçten yerinde duramayarak "Belki melki diyip kıvırıp duruyor, olayı kişiselleştirerek kapsamını daraltmayalım.. 'İlgilisine' deyin yeter.."

.
.
.
.

Eğer kocanıza her gün bir balık verirseniz doyar..
Ama o adama balık tutmasını öğretirseniz hafta sonları kesinlikle ondan kurtulursunuz..!

.
.
.
.

Bebeğimiz doğduğundan beri karım benimle konuşmuyor.. Neymiş?..
İş yerimi arayıp 'Suyum patladı' dediğinde eve acele mahallenin musluk tamircisini yollamışım.

.
.
.
.

- 50 yaşındaki kocanızın kalbini tekrar nasıl çarptırabilirsiniz?..
- Ona hamile olduğunuzu söyleyin..

.
.
.
.

Barda epey içki içen adam gazını köklediği arabasıyla zikzaklar çizerek evine dönerken arkasından motosikleti ile yetişen polis durdurmuş. "Nereden böyle efendim?.." diye sormuş nazikçe..
"Bardan.." demiş adam.
"Herhalde birkaç kadeh içtiniz?.."
" Tabii.."
"Biliyor musunuz?.." demiş polis, "2 kavşak önce karınız arabanızdan dışarı fırladı..!"
" Ohh, Tanrıma bin şükür..!" demiş adam, "Ben de birdenbire sağır oldum zannetmiştim..!"

.
.
.
.

Adam karısına gelip "Müjde!." demiş sevinçle, "Harika bir iş buldum, sabah 10'da başlıyor, öğleden sonra 2'de sona eriyor, mesai yok, hafta sonu çalışma yok ve haftada 400 lira veriyorlar..!"
"Harika!." demiş karısı,
"Evet, gerçekten harika.." demiş adam, "Pazartesi başlıyorsun!."

.
.
.
.

"Çok iyi görünüyorsunuz.." demiş doktor, "Kaç yaşındasınız?.."
"78 efendim.."
" 78??.. İnanın 60 yaşında gibisiniz.. Nasıl bu kadar sağlıklı kalabildiniz?.."
"Evlenirken karımla bir anlaşma yaptık doktor.." demiş adam, "Karım sinirlendiğinde sakinleşmek için mutfağa gidecekti ben de evimizin arkasındaki ormana.. Her gün orman havası, her gün orman havası işte bu hale geldim..!"

.
.
.
.

Geceleri karımı evde yalnız bırakırken iki kere düşünürüm..
İlki, o saatte dışarı çıkabilmem için bir gerekçe yaratmak içindir.
İkincisi karımın neden benimle gelmemesi gerektiğini bulmak için..!

.
.
.
.

Düğünden 3 hafta sonra yeni gelin bir aile büyüğünü arayıp "efendim.." demiş ağlayarak, "John ve ben çok kötü bir şekilde kavga ettik.. Bitti yani.."
"Sakin ol meleğim.." demiş adam, "Bitmez.. Evlilikte kavgalar işin tuzu biberidir.. İlk kavganız tabii ki olacaktı.. Mühim olan bundan sonra dikkat etmek.."
"Tamam da efendim.." demiş kız, "Cesedi şimdi ne yapacağım."

.
.
.
.

Koca - Sana sinirlenip bağırınca hiç cevap vermiyorsun.. Sinirini nasıl kontrol altında tutuyorsun?..
Karısı - Hemen tuvaletin deliğini fırçalamaya başlıyorum..
Koca - Bu gerçekten etkili oluyor mu?..
Karısı - Evet.. Senin diş fırçanı kullanıyorum!..

.
.
.
.

Hayli yaşlı Mrs. Johnson, meşhur bir ressama portresini yaptırmağa karar vermiş..
"Portreme elmas küpeler, pırlanta kolye, yakut ve zümrüt karışımı şık bir broş ve ona uygun bir taç eklemenizi istiyorum.." demiş..
"Fakat.." demiş ressam, "Sizin böyle bir takı setiniz yok ki..!"
"Biliyorum.." demiş Mrs. Johnson, "Sağlığım iyi değil.. Kocam sekreteri ile kırıştırıyor, ben ölünce herhalde onunla evlenecek.. İsteğim o şırfıntının 'Bu takıları acaba evin neresinde saklamışlar?..' diye kafayı yemesi..!"

.
.
.
.

Korkunç bir gece, ilikleri ıslatırcasına yağan bir yağmur ve şiddetli bir rüzgar var..
Damlaların her biri birer kurşun gibi.. Herkes evine kapanmış, bakkal kapatıp gitmek üzereyken ıslanmaktan üzerine yapışmış çubuklu pijamaları, başının üzerinde geçirilirken kenarı yırtılmış naylon poşet, ayağında karşıdan karşıya geçerken ıslanmış terlikleri ile adamın biri nefes nefese koşmuş ve içeri girmiş..
"İki tane simit alabilir miyim lütfen?.." demiş titreyip gözlüğünün üzerindeki yağmur damlalarını pijamasının yakasında temizlemeğe çalışarak..
"Sadece iki simit mi?.. Başka bir şey yok mu?.."
"Yok.. Bir tane benim, bir tane de Mary için.."
"Mary?.. Mary eşiniz mi?.."
"Öyle tabii.." demiş adam ağlamaklı bir sesle, "Annem olsa bu havada hiç beni böyle dışarı gönderir miydi?.."
.
.
.
.

Geçirdiği çok kötü bir kaza sonrası komaya giren Susy'i yaşama döndürmekte zorlanan doktorlar son çare kocasını çağırmışlar.. Susy'nin yatağının başında doktor üzücü durumu anlatmış, "Uyandıramıyoruz onu.." demiş, "Onunla konuşmaya çalışın.. Cevap vermezse yapacak bir şeyimiz kalmıyor..!"
"Bir şeyler yapın doktor.." demiş kocası, "O daha 43 yaşında..!"
Susy'den mırıltılarla hemen cevap gelmiş "35..!"

.
.
.
.

Adam iş seyahati için evden ayrılırken "Aşkım.." demiş karısına "Eğer işim uzar ve daha uzun kalmam gerekirse sana bir kart atarım.."
"Zahmet etme.." diye cevap vermiş karısı, "Şimdiden okudum.. Paltonun cebindeydi..!"

.
.
.
.
.

"Hayatım.." demiş yeni gelin "Ben biber dolması ile ekmek kadayıfını çok güzel yaparım.."
"Hımmm" demiş kocası önündeki tabağa endişe ile bakarak, "Bu hangisi?.."

.
.
.
..

John, karısını bir başkasıyla birlikte olurken gördüğünü sinirli bir şekilde arkadaşına anlatırken
" Sen.." demiş arkadaşı, " Sen karını bir başka herifle o şekilde yakalıyorsun ve o herifin burnunun tam üzerine patlatmıyorsun..! Neden?.."
"Bekliyorum.." diye cevap vermiş John..
"Bek.. Bekliyor musun?.. Neyi?.."
"O kaltağın daha ufak tefek biriyle çıkmasını..!"

.
.
.
.

Kadın, kocasına "Dikkat ettim de.." demiş, "Her konuştuğunda 'Benim evim.. Benim arabam.. Benim sandalyem..' diyip duruyorsun.. Ağzından bir kere bile 'Bizim' çıkmadı.. Biz bu yuvayı birlikte kurduk..! 'Bizim' demen gerekmiyor mu?.."
Adam bir şey arar gibi etrafına bakınıp dururken karısı merak edip sormuş "Ne arıyorsun?.." diye..
"Şey hayatım.." demiş adam etrafına bakınarak "Bizim pantolonumuzu..!"

.
.
.
.

7 yaşındaki minik kız annesinin yatak odasına gidip yatmakta olan kadıncağızdan ona masal anlatmasını istemiş.. Annesi karanlıkta kızını başucunda görünce şaşırıp "Bir tanem neden hâlâ uyumadın?.. Nerdeyse sabah oluyor.." demiş, "Saat iki buçuk..!"
"Biliyorum anne.." demiş minik kız, "Ama mutlaka bir masal dinlemek istiyorum.."
" O zaman gel yanıma yat meleğim.." demiş kadın, "Babanın gelmesini beraber bekleyelim o nasılsa gelince bir tane anlatacak beraber dinleriz..!"

.
.
.
.

Eve sabaha karşı gelen koca - Hayatım tahmin et ben neredeydim?..
Karısı - Çok kolay tahmin ediyorum ama yine de sen tasarladığın kendi hikâyeni anlat..!

.
.
.
.

Adamcağız yıllar sonra zar zor para biriktirip bir araba almış.. Şöforlüğü son derece kötü olan karısı bir kaç yüz metre ilerdeki markete gitmek için anahtarı isteyince, "Boşver aşkım.." demiş adam, "Allah korusun şimdi kaza yapsan yarın gazetelerde isminin yanına parantez içerisinde yaşını da yazarlar!"

.
.
.
.

Bu aralar karımla aramız hiç iyi değil..Dün akşam 5'te işten döndüğümde beni çok kötü karşıladı..2 saat karşılıklı oturup somurttuk ..
"Bak hayatım bu böyle olmuyor.." dedim "Şimdi kapıdan çıkıp tekrar geleceğim ve akşama yeniden başlayacağız..Tamam mı?.."
Kabul etti, dışarı çıktım 5 dakika sonra gelince
" Bana bak..!" diye bağırmaya başladı, "
Saat 7 olmuş.. Bu saate kadar neredeydin?..Haa..!"

.
.
.
.

Bir gün Temel'in babası eve bir 'robot' getirmiş.. Robotun özelliği, bir yalan söylendiği zaman hemen fark etmesi ve söyleyenin suratına anında bir tokat yapıştırması.. O gün Temel okuldan evine geç dönmüş, "Nerde kaldın oğlum?.." diye merakla sormuş babası..
"Bugün öğretmen 2 saat fazla ders yaptı baba.." demiş Temel ve robot anında fırlayıp Temel'in suratına patlatmış bir tokat..
"Bana bak.." demiş babası, "Bu robot yalan söyleyeni anında tokatlar.. Bana hemen doğruyu söyle bakayım!"
"Baba, arkadaşlarla sinemaya gittik!"
"Hangisine?.."
"İkinci Dünya Savaşı ile ilgili.."
"Şrrakkk!" diye bir tokat daha inmiş Temel'in yüzüne robottan..
"Pardon baba.. Pardon.. 'Seks Meleği' adlı filme gittik!"
"Utanmalısın oğlum.." diye cevap vermiş baba, "Ben senin yaşındayken böyle filmlere asla gitmezdim..!"
"Şrrakkk" diye bir tokat da babaya inmiş. Adam halının üzerinde sırtüstü yatarken sesleri duyan anne koşmuş içeri..
"Hemen bu robotu aldığın yere götürüyorsun!" demiş kocasına, "Oğluna ne kadar kötü örnek olduğunu görmüyor musun?.."
Anında "Şrraakkk" diye bir Osmanlı tokadı da kadının suratında patlamış!.

.
.
.
.

Temel, karısının cenazesinde ağlıyor, kendini yerlere atıyor ve "Ne yapacağım?. Ne yapacağım" diye saçlarını yoluyormuş.. İmam efendi Temel'in yanına "Zavallı.." diyerek ve acıyarak yaklaşmış, "Oğlum.." demiş, "Senin için zor olduğunu biliyorum.. Ama Tanrı ıstıraplarımıza dayanma gücü verir.. Mutlaka iyi ve güzel bir eş bulacaksın, onunla evlenecek ve bu günleri unutacaksın.."
"Evet, evet efendim tüm bunları ben de biliyorum.." demiş Temel, "Biliyorum da, çok hazırlıksız yakalandım.. Sadece bu gece kim yemek pişirecek?. Kiminle yatacağım?. Onu çözeyim rahatlarım!."

.
.
.
.

Orman şefliği 'Ağaç kesici eleman aranıyor' diye gazeteye ilan vermiş, ertesi gün sıska, yaşlı ve minicik bir adam müracaat edince Şef, adamın tipine bakıp "Olmaz.." demiş.
"Bir dakika.. Benim adım Temel.." demiş adam, "Henüz 72 yaşındayım.. Lütfen bana bir şans verin ve neler yapabileceğimi görün..!"
Orman Şefi Temel'i başından savmak için "Tamam.." demiş, "Şu karşıdaki dev meşe ağacını görüyor musun?.. Baltanı al ve onu kes..!"
Şef arkasını dönüp odasına gidemeden dev ağacın yere düşüş kütürtüsü ile birden dönmüş, bizim Temel omzunda baltası ile gülümsemekte..
"N.. Nasıl yapabildin bunu bu kadar kısa sürede?.." demiş Şef hayretle..
"Uzun süre 'Büyük Sahra Ormanı'nda çalıştım.."
"Büyük Sahra Çölü' demek istedin?.."
Temel gülümsemiş, "Aa, evet..." demiş, "Şimdi artık oraya böyle diyorlar..!"
.
.
.
.

Küçük Temel'in komşularının bir bebeği dünyaya gelmiş.. Ama ne talihsizlik ki minik bebeğin kulakları yokmuş.. Bebeği ailece ziyarete giderlerken bu üzücü durumu patavatsız oğlu küçük Temel'e anlatan babası "Sakın ama sakın bebeğin bu kusurundan bahsetmeyeceksin..!" diye tembih etmiş.."Bırak bahsetmeyi, ağzından 'Kulak' kelimesi çıkarsa seni mahvederim..!"
Bebeğin yanına çıkmışlar, Temel bebeğe yaklaşmış, " Ne güzel bir bebek.." demiş
"Ciddi misin?.." demiş bebeğin annesi , "Teşekkür ederim Temel.."
"Minik ayakları, minicik elleri, ne de güzel gözleri var.. Görebiliyorlar mı bari?.."
"Evet.." demiş bebeğin annesi, "Doktor gözlerinin sağlam olduğunu söyledi.."
"Bu harika..!" demiş Temel, "Eğer gözlük takmak zorunda olsaydı ayvayı yemişti..!"

.
.
.
.

-Yahu şu Dursun ne kadar şanssız bir adam, dedi Temel..
-Neden?..
-Adam 8'inci kere kısırlaşma ameliyatı olup tüplerini bağlattı, karısı hâlâ hamile kalmaya devam ediyor..!

.
.
.
.

Temel, dere kenarında otururken tam yanına jeep'iyle bir adam gelip " Kardeşim..!" diye sormuş, " Dere derinmidir?..Jeepimle karşıya geçebilirmiyim?.."
" Derin değildir.." diye cevap vermiş Temel, " Geçebilirsin.."
Adam, Temel'e güvenip dereye arabasıyla girince bir anda suların icerisinde kaybolmuş, kan,ter içinde debelenerek sudan çıkıp Temelin yakasina yapışmiş " Hani derin değildi ulan?.." diye tartaklamaya başlayınca
" Abi benim gerçekten suçum yok..!" demiş Temel," Demin bir ördek geçti vallahi su hayvanın beline geliyordu..!"

.
.
.
.

Fransız, İngiliz, Alman, Rus, İranlı, Holandalı, bir de bizim Temel barda sohbet ederlerken sıra gelmiş memleketlerini övmeğe.. İngiliz, "Arkadaşlar.." demiş "Bizim biramız çok meşhurdur.. Harika biralar üretiriz içmeğe doyamazsınız.."
Fransız hemen girmiş konuya "Bizim kızlarımız meşhurdur.." demiş, "Öpmeye kıyamazsınız.."
Alman içini çekip " Hey gidi memleketim.." demiş, "Biz öyle arabalar üretiriz ki binmeğe doyamazsınız.."
Holandalı hemen atılmış, "Evlerimiz.." demiş, "Bizim dünya şirini evlerimiz meşhurdur.."
Bizim en meşhur şeyimiz övüncümüz KGB'dir.." demiş Rus, "Dünyanın bir ucunda sinek havalansa haberdardır!.."
Söz ona gelince İranlı "Halılarımız.." demiş, "Yumuşacıktır ve çok meşhurdur.."
Sonra hepsi birden suskun oturan Temel'e dönmüşler.. Temel sakin sakin bakmış onlara ve gülerek başlamış söze..
"Arkadaşlar bizim delikanlılarımız meşhurdur!.." demiş.. "Öyleki, alır Fransızın kızını, içer ingilizin birasını, atar Almanın arabasına, götürür Holandalının evine, yatırır İran halısının üzerine, çatır çatır öper, değil kocasının, KGB'nin bile ruhu duymaz.."

.
.
.
.

Temel yaş gününde karısına ne istediğini sormuş..
"Jaguar isterim!" diye tutturmuş karısı..
"İyi bir fikir olduğunu zannetmiyorum!" demiş Temel..
Karısı yalvarmış, ağlamış, Temel'in canına okuyana kadar..Temel sonunda razı olup ona bir Jaguar almış.. Hayvan eve girer girmez kadını yemiş..

.
.
.
.

Temel TV tamiri yaparken arızalı olduğunu tesbit ettiği 669 no'lu parçayı ilgili firmanın "Yedek parça servisinden istemiş.. İsteğinin yerine 699 numaralı parça gelince "Aklınızı başınıza alın! gibi sert bir not ekleyerek paketi geri göndermiş.. Bir hafta sonra 4 kelimelik bir notla aynı paket geri gelmiş "Lütfen paketi ters çevirin!"

.
.
.
.

BİLMECE
temel cemale sorar
-kafestedur.saridur..öter..
-kanaryadur.
-pilemedun.paluktur.
-ula sari paluk olur mi?
-boyadım.
-kafestedur dedun?
-ben koydum daa..
-ula paluk hiç öter mi?
-ula bu da bilmecenun şaşirtmacasudur daa..
.
.
.
.

Temelin bashekim oldugu hastahane, Saglik Bakanligi müfettisleri
tarafindan denetlenmektedir. Teftisten sonra müfettislerden biri
Temel'e sorar:
-"Bazi yataklarin önündeki harfler,dikkatimi çekti.
Mesela:A.S,A.T,A.Ü gibi bunlarin manasi nedir?"
Temel gerekli açiklamayi yapar:
-"A.S Akut Siroz, A.T Akut Tüberküloz,A.Ü Akut Ülser anlamina celur."
müfettisin aklina birsey daha takilmistir. Bu sebeple yeniden sorar:
-"Peki A.B'nin manasi nedir?"
Temel cevap verir:
-"O,teshisi konulmayan hastaluklari ifade eder. Manasi da :"
-"Allah Bilir"
.
.
.
.

Profesor, ogrencileri ile birlikte Karadenizli hastanin yataginin
basina gitmis.. Onlara yeni bir hastaligin belirtilerini ogretecek..
Yatakta bitkin, kendinden yari gecmis vaziyetteki hastayi gostererek
konusmaya baslamis:
'Bakin yuz rengi sariya yakin..'
'Gozler iceriye dogru cokmus, o yuzden burun daha sivri gorunuyor..' 'En
fazla degisik kas yuzumuzdedir.. Bakin kaslar tepki vermediginden ifade
anlamsiz.. Cene asagiya sarkmis duruyor..'
Hasta da ogrenciler gibi dikkat kesilmis dinliyor..Profesor bu bir 'batin
sendromu' belirtisidir diyecek, yerinden zorlukla dikilmeye calisan hasta
firsat vermemis.. Zor bela mirildanmis:
'Sen sanki dunya cuzelisun..'

.
.
.
.
'Farklı milletlerin kadına bakış açısı' konulu bir toplantı.
Soru: Bir kadının elini niye öpersin?
Fransız, "Saygımdan öperim" der.
Alman'ın cevabı şöyle olur: "Kadınlar kutsal varlıklardır, o yüzden öperim."
Sıra Türkiye'yi temsil eden Temel'e gelir.
Soru aynı: Bir kadının elini niye öpersin?
Biraz düşünen Temel cevap verir:
"Valla bir yerden başlamak lazım." :-)))))

.
.
.
.

temel fadime'nin mezarı başında:
__fadime seni çok özledum
keşke yine beraber olsak diye dua ederken hefif bir rüzgar mezarının üzerindeki otları oynatır.temel:
___ula saçmalama şaka yaptım şaka
.
.
.
.

Temel ve iki arkadasi istanbul'dan Trabzona'a gitmek üzere tren garina giderler. İlk Trabzon treni 1 saat sonradir, bileti alirlar. Ne yapalim bir saat diy düsünürken yemege gitmeye karar verirler. Yemekte sohbet, muhabbet saate bir bakarlar ki 1 saati geçmis. Hemen kosarlar tren garina ama tren gitmiş. Yine bilet alirlar 1 saat sonrasi için. Ne yapalim vakiti nasil geçirelim derken kahveye giderler. Çaylar kahveler sohbetler uzar da uzar ve saate
baktiklarinda 1 saat olmasina 5 dakika vardir. Hemen kosarlar gara ama trene yetisemezler.Giseye gidip sorarlar yine Trabzon'a gidicek tren varmi diye.Gisedeki adam
'Bakin bu son tren eger bunuda kaçirirsaniz Trabzon'a bugün dönemezsiniz' der.
Bileti alırla yine sikilmislar ne yapalim derken pastaneye gitmeye karar vermisler. Pastalar, kekler, çörekler muhabbet derken saate bir bakmislar ki 1saat olmak üzere hemen kosmuslar gara. Tren yeni hareket ediyor, içlerinden biri uzun ilk vagonu yakalamis, digeri orta boylu son vagona tutmus. Tren gitmis,Temel oturmus yere baslamis gülmeye. Gise memuru yanina gelmis.
'Sen ne garip adamsin. 3 tren kaçirdin, arkadaslarin gitti, sen kaldin, aglayacagina gülüyorsun be adam.
Temel: 'Uy hemserum onlar beni geçirmeye geldiydu..yolcu bendum.. ben ona güleyrum'demis.
.
.
.
.

Temel'in işletmekte olduğu otelde bir gece geçiren müşteri,
sabahki faturaya isyan eder ve Temel'le görüşür:
-'Kalkmışsınız dünyalar kadar televizyon kirası fatura
etmişsiniz. Yahu benim odamda bir televizyon yoktu bile! '
-'Pileyruz efendum, zaten piz de televizyon alabilmek için
o parayi sizden isteyruz daa! '

.
.
.
.
Temel müdürüne gitmis,
-Evte poya var,Fadimeye yardum etmem için pana izin verir misinuz?
-Veremem!
-Sagolun pana uygun bir çözüm bulacagunuzi piliydum..

.
.
.
.
Temel ile Fadime bosanmaya karar verirler.Ancak çocuklari yari yariya paylasmaya imkan yoktur.Yedi ikiye bölünemez.
- Temel:pi tane taha yapalim, sekiz içiye bölünür,ozaman sorun kalmaz,der.
Dokuz ay sonra Fadime ikiz dogurur.
.
.
.
.
Temel Istanbula gittikten sonra bir otele yerlesir.Otelin tuvaletleri o kadar temizdir ki kakasını yapmaya kiyamaz.Bir posete yapar? atacagi yer arar.Tam o saatlerde 1 kilo altin çalinmistir.Polisler Temeli elinde poset ile sarili bir sey görünce hemen yakalarlar.Posetin içine bakmadan tartarlar,tam 750 gr. dir.Bunun 250Gr. ni ne yaptin deyip bir güzel döverler.Sonra posedin içindekinin altin olmadigi anlasilir ve Temeli serbest birakirlar.Temel bu olaydan sonra köye geri döner.Köy ahalisi:
Temele:
-Istanbul nasildi biz de gidelim mi?
diye sorarlar.
Temel ise:
-Siz siz olunda sakin Istanbula gitmeyin.Istanbul da 1 kilo edemeyenin agzina ediyorlar.
.
.
.
.

Temel ameliyat odasina alindi. Operatör, narkozcu ve yardimcilari içeriye
girdiler. Tam narkoz verilecegi sira Temel olanca dikkatiyle operatöre bakti
ve seslendi:
- Doktor, çikar o maskeyi! Tanidum seni! ..
.
.
.
.

bir gün temel bir lokantaya gitmiş garson ona: efendim lütfen sağ taraftaki kapıyı açmayınız.demış temel ise tamam demiş ama içinde ukte kalmış gitmiş kapıyı tam açarken 'açmaaaa'diye bı ses gelmış temel cok korkmuş ama yınede kapıyı açmıs o kapnın içinden yıne bır kapı cıkmıs onuda tam açarken yıne'açmaaaa'diye bı ses duyulmus 3kez daha bu tekrarlanmış.tam 4.de bi pencere çıkmıs temel tam onu açarken yıne 'açmaaaa'demıs bı ses temel onuda acmıs bı de ne gorsun adam orda açma satıyormuş

.
.
.
.

Küçük Temel bir gün annesine sormuş:
-Anne ben dünyaya nasıl geldim? Annesi:
-Leylekler getirdi demiş. Sonra bunu gitmiş ninesine sormuş o da:
-Leylekler getirdi demiş. Temel düşünmüş düşünmüş ve şu sonucu çıkarmış:
-Pizum ailede uç kuşaktur seks yokmuş?. der.

.
.
.
.

Temel bir gün kadının birine elle sarkıntılık edip kaçmış. Kadında bunu polise şikayet etmiş. Polisler şüpheli olan bazı adamları tutuklayıp karakola getirmiş. İçlerinde de Temel var. Temel kadını gorur gormez
-Aha! ellediğim kari!
.
.
.
.
Temel kızını iftaharla anlatıyormus:
-Benum kizum bu yıl ingilizce fransızca ve cebir dersleru alayi. Hadi kizum amcana cebirce nasilsun diye sor.
*
*
Azrail temelin yanına gelir ve kardeş vaktin tamam hadi gidelim der.
Temel de uyanık ya yalvarır bana 5 yıl süre ver ondan sonra gel al canımı azrail tamam der temel de kendi kendine pilot olursam beni havada yakalayamaz derken 5yıl sonunda azrail pilot temelin yanına gelir ve vakit doldu gidelim der
temelde şimdi canımı alsan arkada 300 yolcu var onlar ne olacak der
azrail: ülen hepinizi bir araya getirene kadar anam ağladı zaten
.
.
.
.

Temelin oglu olmus ve isim koymasi için imamin yanina gitmis:
- Hocam su pizum oglana bi isim koyarmisun?
- Temel simdi çok isim var sen git kuran dan bi isim bul koy...
Neyse Temel gidip bi isim bulmus ve koymus. Temel ertesi gün yolda yürürken
Hocaya rastlar Hoca sorar:
- Ne isim koydun ogluna?
- Büdü koydum hocam...
- Kuran da Büdü diye bir isim var mi?
- Hocam iyyakenabüdü varya...

.
.
.
.

Yangın çıkmıştı. Üst katta kalan adamı kurtarmanın olanağı yoktu. Temel olay
yerine geldi, şöyle bir bakındıktan sonra:
- Uzun bir urgan ceturun baa, kurtaracağimdur oni...
Urgan geldi. Temel düğümleyip yukardaki adama atarken seslendi:
- Beline sıkı sıkı bağlayasun bu urgani!
İp bağlandı, Temel çekti. Adam düşüp parça parça oldu. Millet şaşkın halde sordu:
- Ne yaptın yahu sen?
- Bir kerem bir adamun birinu pöyle iple kurtarmiştum. Amma damda miydu,
kuyuda mu? İşte bunu akluma cetüremeyrum! ..

..
.
.
.
.

Temel arkadaslarini toplamis, yüksek bir binanin önüne gelmisler. Arkadaslari
binanin üstüne çikmislar. Temel asagidan bagirmis:
- Dursun, sen tek koluni aç, öyle atla! ..
Dursun atlamis, gebermis. Temel yine bagirmis:
- Cemal, sen iki koluni de aç, öyle atla! ..
Cemal de atlamis, o da gebermis. Temel bagirmis:
- Idrus, sen kollarini açma, öyle atla daa! ..
O da atlamis, gebermis. O sirada oradan geçen bir adama bu hareketler garip
gelmis ve Temel e sormus:
-Kardesim siz ne yapiyorsunuz?
Temel yanitlamis:
-Tetris oynayruz...

.
.
.
.


Çogunlugunu lazlarin teskil ettigi komando bölügü on gündür ormanda,
çamurda, aç susuz, pislik içinde egitim yapmaktadir. Onbirinci gün komutan
çavus Dursun u çagirir:
- Çavus, on gündür bölük gayet iyi bir performans gösterdi bizde onlari
ödüllendirelim, bugün çamasir degistirebilirler artik...
- Basüstüne Komitanum...
Dursun çavus bir heves kosarak bölügü toplar:
- Sizlere çok sevinecegunuz bir haber cetirdum... Komitan izin verdi bugün erat
çamasir degistirecek, siraya geçin degistirun...
Temel sen Idrisle... Ismail sen Kemalla.... Sadik sen Cemalla...

.
.
.
.

Temel ile Dursun, plajda herkesin içinde çilginca sevisiyorlarmis. Halk rahatsiz
olmus ve polise sikayet etmis. Polis olay yerine gelince sormus:
- Siz burda ne yapiyorsunuz?
Temel cevaplamis:
- Dursun boguluyordu da onu kurtariyordum.
Polis:
- Kardesim bogulan insana agizdan sunni teneffüs yaptirilir.
Temel:
- Ula usagum, hersey öyle basladu zaten...
.
.
.
.

Ruslar, trabzon'da gösteri yapmak için bir sirk getirmiş.
Sirk gösterilerinin başlamasına kısa bir zaman kala maymun ölmüş. Yenisini getirmeleri mümkün olmadığından, çare aramaya başlamışlar.
Sonunda bir trabzon'lu cemal'e maymun kıyafeti giydirmeye karar vermişler ve hiç konuşmaması için sıkı sıkı uyarmışlar.
cemal, kafesine geçip, hoplayıp zıplamaya, çocukların attıkları fıstıkları yemeye başlamış. Kendisini o kadar kaptırmış ki, zıplarken,
birden yandaki aslan kafesine düşmüş. Can havliyle
- 'imdaaat'.... diye bağırmaya başlamış. Aslan, cemal'i yakamış, kulagına eğilip
-'Çaktırma lan, sus. Ben Temeli'im...' demiş.

.
.
.
.

Temel hayatında ilk defa İstanbul'a gider orada burada dolaşırken gözüne bir petshop ilişir ve içeri girer.Pet shop'ta hayinda görmediği ve adını bile duymadığı renkli bir kuşa rastlar ve Pet shop sahibine bunun ne olduğunu sorar..
Pet shop sahibi papağanı ve özellikleri anlatır, bizim Temel bu kuşu almak istediğini ve köyüne götürüp herkese göstermek istediğini söyler ve fiyatını sorar. Pet shop sahibi yüksek bir rakam söyleyince Temel okadar parası olmadığını ama kuşu gerçekten almak istediğini söyler.
Pet shop sahibi karadenizlileri cok sevdiğini bu nedenle ona papağan yerine onun üç yumurtasını vereceğini söyler..
Adam üç yumurtayı alıp köyüne sevinçle döner,aradan zaman geçer ve yumurtalardan bir serçe, bir kumru ve bir guvercin çıkar..
Temel cok sinirlenip istanbul yolunu tutar..Pet shop'a çok sinirli girer ve o anda papağan
- geri zekalı, geri zekalı ....diye bağırır..
Buna dahada çok sinirlenen siverekli cevap verir
- belki ben geri zekalı olabilirim ama bizim bütün köy de senin fahişe olduğunu biliyor..

.
.
.
.

Gözü, bankta oturmuş portakal soyan adama takıldı. Soyuyor, tuzluyor, yanındaki çöp kutusuna atıyor... Bir süre izledikten sonra yanına gidip sordu:
- Afedersiniz, güzelim portakalları tuzlayıp çöpe atmanız garibime gitti de...
- Efendum, ben tuzli portakaldan nefret ederum da...

.
.
.
.

temel ve ailesi bir gün yolculuğa çıkmışlar.yolculuk dönüşü otobüsten inmişler,önce dolmuşa,sonra vapura,sonra taksiye binerek evlerine varmışlar.eve gelince oğlu,babasına sormuş.
-baba otobüs en son nerde mola vermişti?
baba
-bilmeyrum oğlum.
oğlu
-baba biraz düşun.en son nerde mola verdi?
-hiç farkunda değilum oğlum.
oğlu boynunu bükmüş.baba dayanamamış
-ne oldu uşağum?küstün mü yoksa?
-yok baba.annem o molada indi ve bi daha da binmedi otobüse.
.
.
.
.

Bir kadınve bir adam, New York'ta bir gökdelenin tepesindeki rastoranda romantik bir yemek yiyorlarmış.Kadın sormuş:
-napıcaz yemekten sonra?
Adam,
-alışveriş yaparız,gezeriz sonrada yatağa gireriz.... demiş
kadının zoruna gitmiş.
-Bütün erkekler boylesiniz işte.illa yatak..... demiş..üzgün bir şekilde kalkmış, ve kentini gökdelenin 80.katından aşağı bırakmış.düşmeye başlamış..
Gökdelenin 74. katında camdan dışarıyı seyretmekte olan bir fransız düşen kadını görünce hemen elini uzatmış ve kadını yakalamış.içeri çekmiş..
-Neden atlıyorsun.Hayat ne güzel,gel beraber fransaya gidelim gezelim,alışveriş yapalım sonrada yatağa gideriz.. demiş.
Kadın bunları duyunca yine zoruna gitmiş.gözyaşları içinde cama koşmuş.aşağıya atlamış.
50. katta balkondan bakan italyan bir adam kadını düşerken görünce hemen ellerini uzatıp yakalamış kadını.
-Neden atlıyosun?hayat ne güzel demiş.Gel beraber İtalya!ya gideriz.Pizza yeriz,dolaşırız sonra da yatağa gireriz ..demiş.
BU böyle bir kaç defa sürmüş.en sonunda kadın yine aşağı doğru düşerken 18. katta temel yakalamış kadını havada..tutmuş.içeri almış.
-Neden atlıyorsun hayat negüzel ..demiş.Ben seni Karadenize götürürüm.Balık tutarız,hamsi yeriz,çay toplarız,hapsili pilav yeriz,
hamsi ekmek yeriz,hamsili tatlı yeriz demiş.
Kadın şaşkın bir tavırla
- e peki yatağa gitmiycez mi ?demiş.
Temel!de
-vay ..seni gidi fahişe demiş ve kadını aşağıya atmış!!!!!!!!!!!!!!!!

.
.
.
.

Temel ile Dursun ellerinde birer tüfek ayı avına çıkmışlar.
Ormanlık bir arazide ayılar çevresini sarmış.
'Demek bizi avlıyacaktınız ha! Sizi bir güzel dövelim de görün! ' demiş ayılar. Dursun can havliyle bir ağaca tırmanmış ve kendini kurtarmış.
Temel ise ayıların gazabına uğramış. Öyle bir dayak yemiş ki; Bir hafta hastanede yatmış.
Temel'in kabullenemediği şey; Dursun'nun kurtulması ve kendisinin dayak yemesi imiş.
'Yine ayı avına gidelim! ' diye Dursun'u ikna etmiş ve çıkmışlar ava. Ayılar yine bunları tuzağa düşürmez mi? Dursun yine fırlamış çıkmış ağaca. Dayağı yiyen yine Temel olmuş ve bir hafta daha hastanede yatmış.
Temel Dursun'nun kurtulup, kendisinin dayak yemesini gurur meselesi yapmış. 'Ayı avına gidelim! ' diye Dursun'u yine ikna etmiş. Çıkmışlar ayı avına.
Temel bu sefer gözünü dört açmış. Ayıları görünce hemen ağaca tırmanacak ve Dursun'un ayılar tarafından dövülmesini zevkle izleyecekmiş.
Yine ayılar tarafından sarılmışlar, Temel hemen fırlamış çıkmış ağaca. Ayının biri şöyle demiş 'Yahu hep yerde kalanı dövüyoruz!
Bu sefer de ağaca çıkanı dövelim! '

.
.
.
.

sen nehrinde bir adam çırpınıyor..boğulacak...temel onu görüyor..hemen koşa koşa yanına gidiyor...
-ula sen nerelisiiiinnn?
diye bağırıyor....
nehirde boğulmak üzere olan adam son bir çırpınışla
-türküüümmm...diye cevap veriyor......
temel gururla dik durarak
-uy ne mutlu türküm diyene daaa....deyip ilerlemeye devam ediyor :)))))))))))))

.
.
.
.

Idris'le Dursun, kahvede ayri masalarda hafif sıkkın oturuyorlar.
Idris sesleniyor:
- Bana "ayran" desena...
- Ayran!
- Uyy, ben da senun karuna hayran!
Fena halde bozulan Dursun, biraz sonra Idris'e sesleniyor:
- Bana "gazoz" desena...
- Gazoz...
- Uyy, ben da senun karini öptum...
Idris, dudak büküyor:
- Bu söyledigunun kafiyesi yoktur...
Dursun sözü bagliyor:
- Kafiyesi yoktur ama asli vardur!

.
.
.
.

Temel, gazetedeki iş ilanı üzerine gelmiş ve sırası gelince görüşmeye girmiş. İş ilanında üniversite mezunu, iyi Fransızca konuşan, pazarlama konusunda tecrübeli bir yönetici arandığı yazıyormuş.
- Hoşgeldiniz, hemen başlayalım. Hangi üniversite mezunusunuz?
- Hiç okumadim.
- Öyle mi? O zaman yabancı dilinize güveniyor olmalısınız.
- Yabanci dil pilmem.
- Demek bilmiyorsunuz. O zaman tecrübenize güvenerek geldiniz.
- Hiç anlamam.
- O zaman niye geldiniz canım kardeşim ?
- Pu iş içun pana cüvenmeyun. Onu temeye celdum.

.
.
.
.

Temel maç seyretmek için stadın gişesine gelmiş.Gişe memuruna:
-Bilet ne kadar? diye sormuş.
-Beş milyon
Temel iki buçuk milyon uzatmış.
Gişe memuru:
-Beş milyon dedik ya kardeşim!
Temel:
-Ben sadece bizim takımı seyredeceğim, demiş. Öbür takımı seyretmeyeceğim.

.
.
.
.

Temel İstanbul'a gezmeye gelmiş. Gezerken birden top sesleri
gelmeye başlamış. Top atışları bir müddet devam edince,
birini çevirip bu top atışlarının sebebini sormuş, adam da
İngiltere Kraliçesi'nin İstanbul'a geldiğini, bu nedenle top
atışı yapıldığını söylemiş. Temel ve adam birlikte bir süre
daha top seslerini dinlemişler, en sonunda Temel patlamış:
-"Yahu yarım saattir bir kariyi vuramadılar!"
.
.
.
.

Cemal askere gidiyor diye annesi agliyormus. Temel,

-Ne aglayisun,ceri hatta kalursa pi mesele yok,cepheye ciderse içi ihtimal var, ya yaralanur, ya yaralanmaz. Yaralanursa ya iyilesur, ya iyilesmez. Iyilesurse iyi, cepheye teçrar cöndermezler. Ölürse ya cennete cider, ya cehenneme cider. Cennete ciderse iyi cehenneme ciderse öyle pi evlat içun aglamaya tegmez.

.
.
.
.

Eczacı Temel akşam saatlerinde Dursun'un kapısını çalmış:
- Ne oldu Temel, nedir telaşın?
- Sorma be Dursun. Ben bugün sana 'mide ilacı' veriyorum diye yanlışlıkla 'zehir' vermişim.
- Eyvaaaah.. Ne olacak şimdi?
- Ne mi olacak? Beş milyon daha vereceksin! .

.
.
.
.

Bir müşteri, balık satan Temel'e gelip sormuş:
-"Balık kaça kardeş?"
-"Haçan peşyüzedir..."
-"Ama karşıda dörtyüzeydi..."
-"İyi pacım, sen de cit ordan al..."
-"Ama orada kalmamış..."
-"Pende de kalmasa, pen de dörtyüze satardim pe pacim!"

.
.
.
.

Bir gün temel kayseriyi cok merak edip kayseriye gider.Kayseriye varinca yuksek bir bina temelin dikkatini ceker ve bakmaya baslar. O sirada uyanik bir kayserili temelin yabanci oldugunu gorur, yanina gelir ve sorar, Nereye bakiyorsun sen? Temel cevap verir ha su pinaya bakayrum. Kayerilide derki o bina benim, kacinci kata baktiysan o kadar para vereceksin bana der. temelde düsünür sonra 5. kata baktim der ve 5 milyon verir. kayserili parayi alip hemen kacar.
Temelde kendi kendine; bide bu kayserililere uyanik derler 13. kata baktim 5. kat parasi verdim enayiye.....

.
.
.
.

Rahmetli Temel'in mezar taşında şunlar yazıyormuş:
- "Of ili Camdan Sarkma Şampiyonu"

.
.
.
.

Alman,Fransız,İngiliz ve Temel Küçük bir uçakta seyahat ederlerken yardımcı pilot heyecanla gelerek
-"Bakın büyük bir sorunumuz var,uçağın motoru arızalandı ve düşüyoruz.Bu yüzden uçaktaki yükü hafifletmemiz lazım.içinizden birisi kendini feda etmek zorunda" deyince .
Herkes birbirinin yüzüne bakmaya başladı.Kısa bir sessizlikten sonra Alman gururla ayağa kalkarak
-"Çok yaşa Almanya" diyerek bağırdı ve kendini aşağı attı.
Fakat on dakika sonra yardımcı pilot gelerek aynı şeyleri söyledi.Bu sefer Fransız gururla ayağa kalktı ve
-"Çok yaşa Fransa" diyerek kendini aşağı attı.
Fakat biraz sonra yardımcı pilot gene gelerek
-"Maalesef inebilmek için son bir kişinin daha kendini feda etmesi gerekiyor" dedi.Temel ve İngiliz bir müddet birbirlerine baktılar ve Temel gururla ayağa kalkarak
-"Çok yaşa Türkiye" diye bağırdı ve İngilizi tutup aşağı attı.

.
.
.
.

Temel askerdedir fakat kimi kimsesi yoktur ve birgün Temel cumhurbaşkanından harçlık istemek için bir mektup yazar ve mektubu göndermesi için çavuşa verir çavuş da temel hiç mektup göndermezdi acaba kime yazmiş diye merak eder ve mektubu okur mektupta temel cumhurbaşkanından 20 milyon harçlık istediğini okuyunca temele acır ve cebindeki 15 milyonu zarfa koyup Temel'e verir ve Temel parayı alınca bir mektup daha yazar çavuş yine mektubu okur ve mektup da şöyle yazar SAYIN CUMHURBAŞKANIM PARA İÇİN SAĞOLUN AMA BUNDAN SONRA BANKA HESABIMA YATIRIN ÇÜNKÜ BİZİM ŞEREFSİZ ÇAVUŞ PARANIN 5 MİLYONUNU YEMİŞ

.
.
.
.

Çiftçilik yapan Temel ile Fadime yeni evlenmişler. Tabi gündüzleri temel tarlada çalışıyormuş. Evleri bir tepenin üstünde çalıştığı tarla da tepeden aşağıda düzlükteymiş. Tarlada çalışırken Temel'in canı Fadimeyi çekiyor ve eve koşmaya başlıyor. Ama eve girene kadar derman kalmadığından çok zorluk çekiyormuş.
Bir gün şehre kasabaya inmiş. Tanıdık bir doktor bunu görünce;
- 'Hayrola Bu ne surat' diye sormuş.
Temel de durumu olduğu gibi doktara aktarmış.
Doktorda;
- 'Bunda üzülecek ne var. Niye sen kendini yoruyorsun. Av silahını tarlaya giderken yanına al. Fadimeyi canın çekince 1 el ateş et. Fadime senin yanına gelsin. Sende işini rahat görür mutlu olursun' diye nasihat etmiş.
Bu uygulama Temel'in çok hoşuna gitmiş. Başlamış bu taktiği uygulamaya.
İşler çok iyi.
Aradan bir zaman sonra Temel yine şehre alışverişe iniyor. Aynı doktor bunu görünce soruyor;
- 'Nasıl taktik işe yaradımı? '.
Temel;
- 'Sorma doktor, baştan çok iyi idi. Fakat av mevsimi başladığından buyana Fadime kötü kadın oldu'der.

.
.
.
.

Ülkeler arası bir yarışma yapılacakmış.Türkiye'den de Temel yarışmaya katılmış. Yarışmanın konusu, her yarışmacıya 1 adet müshil hapı verilecek ve 70 katlı gökdeleni altına yapmadan çıkıp tekrar aşağıya inen yarışmacı yarışmanın birincisi ilan edilecekmiş.
Önce Fransız çıkmıs ve inmiş; ardından yarışma jürisi kontrol etmiş 20. katta dayanamamış yapmış.
İngilize sıra gelmıs o da 35. katta,
Amerikalı, 40. katta derken en son sıra Temel'e gelmiş. Temel
-ben 2 tane müshil hapı istiyorum demiş.
Jüri
- nasıl olur tüm ülke yarışmacıları 1 tane ile dayanamadı sen nasıl becereceksin?
- Siz verin demiş......ve 2 müshil ilacını da içmiş.
Temel hapları içip çıkmaya başlamış...
35.kata kadar sorunsuz çıkmış...
35. kata geldiğinde çok sıkışmış...bakmış o katta bebek arabasının içinde bir bebek var....temel dayanamamış, yeni doğmuş bebeğin kundağını açıp içine kakasını yapmış.
70. kata geldiğinde yine sıkışmış..bir bakmış o katta bir sarhoş,kendinden geçmiş,yerde sızmış kalmış... sarhoşun pantolonunu indirip onun pantolonun içine kakasını yapmış ve aşağıya inmiş.
Jüri 70 katı gezmiş ve hiçbir şey yok.....şaşırmışlar, yarışmanın birincisi Temel ilan edilmiş.
Ertesi gün televizyonda iki şok haber.....şok şok şok 3 kilo bebek 5 kilo kaka yaptı.....
veee bir sarhoş iç donuna yapmadan pantolonuna kakasını yapmayı becerdi.

.
.
.
.

TRABZONA BİR PAPAZ GELİYOR.MEYDANDA 10 YAŞINDA BİR ÇOCUĞU DURDURUYOR.
--"OĞLUM KİLİSENİN YOLUNU TARİF EDER MİSİN ?"DİYOR
--" AMCA TARİF ETMEKLE OLMAZ.GÖTÜREYİM SENİ." DİYOR.PAPAZIN HOŞUNA GİDİYOR.ÇOCUĞU KANDIRACAK YA , ÇANTASINDAN BİR İNCİL ÇIKARIP ONA VERİYOR. VE
-- " AL OĞLUM , BUNU OKU DA YARIN SANA CENNETİN YOLUNU GÖSTEREYİM." DİYOR.
ÇOCUK TA DİYOR Kİ:
--" SALAK , SEN DAHA KİLİSENİN YOLUNU BULAMIYORSUN , CENNETİN YOLUNU NASIL BULACAKSIN ?

.
.
.
.

Temel gece eve cok sarhos gelmis, üstelik kendi üzerinede hatiri sayilir sekilde kusmustur.
Karisina karsi durumu idare etmek icin ;
-Ula kari, muhtar bugün icti icti sonrada Pantolonima kusti.
Karisi Pantolonu alip yikamaya gider az sonra sesi duyulur.
-Ula Temel muhtar üstüne kusmakla kalmamis pantolonuna da etmiştir.

.
.
.
.

Bir gün temel ile dursun randevuevine giderler. Biraz dolaştıktan sonra sarışın bir kadın görürler ve ikiside çok beğenir. ilkönce girmek için biraz tartıştıktan sonra önce temel girer.
Aradan yarım saat geçer ve nihayet temel çıkar ve şöyle bir gerildikten sonra, dursun hemen sorar;
- nasildi temel kadin iyimidur?
temel'de
- ehh benim karidan eyidur.
Bunun üzerine dursun'da içeri girer yarım saat kırkbeş dakika sonra dışarı çıkar ve oda şöyle bir gerilerek,
- ula temel, hakkaten senin karidan daha eyidur...
.
.
.
.

SİFON
Temel 4 katli bir apartmanda oturuyormus. Apartmanin sifonlariyla ilgli
tesisatinda bir sorun varmis ve bütün dairelerin sifonlari bozukmus.
Yönetici yaptirmis sifonlari ve apartman sakinlerinin sifonlarindan memnun
olup olmadigini sormaya gitmis. 1. kata giden yönetici sormus
'Sifonunuzdan memnun musunuz? '.
Adam cevap vermis
'Evet çok memnunum, her çektigimde pop müzik çaliyor demis.
Yönetici 2. kata çikmis ve sormus
'Sifonunuzdan memnun musunuz? '.
Adam cevaplamis
'Evet çok memnunum her çektigimde Türk sanat müzigi çaliyor' demis.
Yönetici 3. kata çikmis ve ayni soruyu ona da sormus.Cevap vermis adam
'Evet çok memnunum her çektigimde rock müzik çaliyor' demis.
Yönetici, Temel'in oturdugu daireye çikmis ve sormus.
'Sifonunuzdan memnun musunuz? '
Temel 'Hayir' demis.
Yönetici sormus 'Neden efendim yapilmadi mi sifonunuz? ' demis.
- Yapildi yapilmasina da, her çektigimde Istiklal Marsi çaliyor, donu mu
bile çekemiyorum
.
.
.
.

Bir gün Temel balığa çıkar. İyi bir avdan sonra bir tekne balık tutar. Birden hava patlar ve çok büyük bir fırtına çıkar.
Temel dua etmeye başlar.Tanrım beni bu fırtınadan kurtarırsan bütün bu balıkları fakirlere dağıtacağım der içinden.
Hava bir zaman sonra düzelir.Temel evine dönmeye başlar.Bir tarafdanda balıklara bakar ve içinden bu balıklar fazla yarısını dağıtsam olur der. Biraz daha sonra balıklara tekrar bakar ve bu balıkların yarısıda çok fazla, ben bunların çeyreğini dağıtsam olur der.
Biraz daha zaman geçer Temel tekrar balıklara bakar.Tam o sırada hava tekrar bozulur.Temel kafasını gökyüzüne diker ve şöyle der:
-Haçen sende şakadan heç anlamiyesun...

.
.
.
.

temel bir birinden habersiz dört kadınla evlenmiş? günün birinde kadınların birbirlerinden haberi olmuş?. birleşip temele ceza vermeye karar vermiş bu hanımlar ve bir evde toplanmışlar? temel gelmiş?. dördü birden saldırıp temeli güzel bir dövmüşler önce?.
biri bir, diğeri bir kolundan, biri bir bacağından, diğeri bir bacağından tutup, kendinden geçmiş temeli kapıya atmak için merdivenden sürükliyerek indirmeye başlamışlar?koca adamı taşıyamadıkları için kafası habire merdiven basamaklarına çarpıyormuş? temel
-uyy kafamı?.uy kafamı?. diye sızlanmaya başlamış
kadınlardan biri sormuş?
- ne demek ula kafamı..kafamı?
Temel cevap vermiş..
-ahhh demiş ne vardı dört karı alacak
keşke beştane alsaydum da oda kafamı tutsaydı.
.
.
.
.

Temel farkı
Temel, mezun olduğu liseye beş yıl aradan sonra gitmiş. Spor salonunu gezerken duvarlarda eskiden oyuncusu olduğu basketbol takımının fotoğraflarını görmüş. Fotoğrafları dikkatle inceledikten sonra, "Tüh be... Yazuk olmuş..." demiş, "... Bütün maçlari 'bir sayi' farkla kaybetmişuz... Pak ha buraya: 96-97, 97-98, 98-99! .."
.
.
.
.
Cenaze
Lazın birinin kız kardeşi fahişelik yapıyormuş. Abisi de her seferinde 'yapma' diyormuş ama vazgeçirememiş. Derken kız ölmüş. Cenaze namazında imam sormuş; "Merhumeyi nasıl bilirsiniz? " Abisi hemen atlamış öne, çekmiş belinden silahı ve: "Var mu ulan iyi bilen? .. Çıksın ortaya! .."

.
.
.
.

Japon
Temel yanındakine sormuş; "Ula hemşerim sen Japon musun? " Adam; "Yok! " demiş. 5 dakika sonra gene sormuş; "Hemşerim sen Japon musun? " Adam gene "Yok kardeşim! .. Ne japonu? " demiş. Temel dayanamamış biraz sonra gene sormuş; "Hemşerim sen Japon musun? " Adam bu kez Temel'den kurtulmak için, "He lan! .. Japon'um... Ne olacak? " deyince Temel, "Vallahi hiç benzemeyisun..."

.
.
.
.

Kola
Bir gün Temel ile Dursun kahveye giderler. Temel; "Siyah kola mı içelim, sarı kola mı içelim? " diye sorar. Dursun; "Haçan sokaktan en önce bir erkek geçerse siyah kola içelum. Eğer kadın geçerse sarı kola içelum." Temel kabul eder. İki kafadar bekleşirken, sokaktan Bülent Ersoy geçer. Temel'le Dursun siyah ve sarı kolayı karıştırıp içerler

.
.
.
.

Adamın birisi arabayla Trabzon'da bir arkadaşının lokantasını arıyormuş. En iyisi bir adres sorayım diye yol kenarındaki bakkala girmiş.
- Pardon, Karadeniz Lokantası nerededir ?
- Uşağum, buradan dümdüz 50 km gideceksun. Shell benzinliğunu görünce bir U dönüşü yapip, 15 km ceri geleceksun, sağ taraftadur.
Adam şaşırmış.
- Peki buradan 35 km gidip sola dönsem daha iyi olmaz mı ?
Bakkal gülmüş :
- Kariştirursun...

.
.
.
.

İki laz arkadaş karılarına ne kadar harçlık bıraktıklarını konuşuyorlarmış. birincisi halinden pek şikayetçi olmamış; 'ne biliyim işte bizimki az bir parayla idare ediyi' demiş. İkincisi 'yok anam ben hergün para bırakayrum, kari yine istiyor, bıktım valla' demiş. 'Allah allah, ne yapar ki bu kadar parayı' demiş birinci. İkinci adam sıkıntılı, 'valla içki desen yok. Kumar desen yok.Kari desen kendisi kari...'
.
.
.
.

Temel hergün evine trenle gidip gelmektedir.Yine bir gün trende giderken karşısında oturan adamın biri,temel'in gözünün içine bakar bakar
"pislikkk" der??. Temel şaşırır acep bağamı dedi diye sağına soluna bakınır. Adam yine
"pislikkk" der.Temel yine şaşkınlık içinde sağa sola bakınır; sanırım bağa dedi der. Olay çıkmaması için ilk durakda iner ve olayı evde karısına anlatır.
-Fadime bugün trende adamın biri bağa "pislik" dedi der.
Fadime ; hadi ya bak terbiyesize der.
Temel ertesi gün aynı adamla tekrar trende karşılaşır.Adam bu sefer Temel'e bakarak şöle der:
-Dedikoducu pislikkkkkkkk.

.
.
.
.

Temel, bir haftalığına gittiği memleketten, haber vermeden erken dönünce karısını evde başka bir erkekle yatakta bulur. Derhal belinde taşıdığı tabancasına davranan Temel, yatakta yakaladığı adamı alnının ortasından vurur. Tabancayı tam kendi kafasına doğrultmuşken, karısı haykırarak üzerine atlar:
- Dur Temelim, kıyma kendine!..
Temel, sinirden titreyerek haykırır:
- Sus adi kadın, sira sana da gelecek!..
.
.
.
.

Temel, seyahate çıkmış. Uzun zaman evinden ayrı kalmış. Bir akşam bir kente gelip küçük bir otele inmiş. Odasına yerleştikten sonra, aşağıya telefon etmiş. Telefonu otelin sahibi açmış.
Temel, ne istediğini söylemiş:
"Bana bir kadın bulup gönderin."
Bunu söyledikten sonra telefonu kapatmış. Otelin sahibi şaşırmış. Yanında duran karısına dönmüş:
"Demin gelen müşteri kadın istiyor..."
Otelin sahibinin karısı öfkeden deliye dönmüş:
"Terbiyesiz adam, ne zannediyor bizim otelimizi. Hemen git o müşteriye ağzının payını ver..."
Otel sahibi, müşteriye ağzının payını verme fikrini pek tutmamış:
"Adama ne söyleyeceğim karıcım, bir terbiyesizlik eder, başım derde girer..."
Kadın çok sinirliymiş:
"Sen gitmezsen, ben gider söylerim..."
Ve, hışımla merdivenleri çıkıp Temel'in ağzının payını vermeye gitmiş. Kocası da aşağıda bekliyormuş. Yukardan gürültüler gelmeye başlamış.
Onbeş yirmi dakika sonra Temel aşağıya inmiş. Üstü başı yırtılmış, yüzü tırmıklanmış...
Otelcinin yanına gidip bir güzel çıkışmış:
"Ne biçim kadın göndermişsin be. İstemem diye tutturdu. İstediğimi yapana kadar kadar anam ağladı."
.
.
.
.

Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel'in önderliğinde ormanda ilerlemektedirler. Karşılarına küçük bir delik çıkar. Temel yatın yere tavşan deliği! Bütün avcılar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen Vururlar.
Tekrara yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyük bir delik çıkar karşılarına. Temel: "Yatın yere, tilki deliği!" Yatarlar. Biraz sonra tilki çıkar onu da vururlar. Tekrar düşerler.
Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel:" Yatın yere ayı ini", Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel'e bakaralar. Temel:"Uşaklar ne çıkacağunu bilmeyrum. Ama yatın yere nişan alın..ne çıkarsa bahtumuza!" Ertesi gün gazetelerde:
Dört avcı tren altında can verdi...
.
.
.
.

Temel le dursun gece bekçileriymis.Tam konservatoryumun onunden gecerlerken orada bir adamin olu yerde yattigini gormusler. Temel telsizi acmis tam polise bildirecekken dursuna demis: Ula konservatoryum nasil hecelenir? o da demis bilmiyorum..
Temel de o zaman bu oluyu eczanenin onune cekelim...

..
.
.
.

Temel bir dag basinda oturuyormus ve en büyük zevki günlük gazete okumakmis fakat tembelmis ve gazete alabilecegi tek yer oturdugu dagin etegindeki bakkalmis.Bu is icin hep Fadimeyi gönderirmis. Fadime birgün sıkılmıs ve pazartesi günü 7 tane o günün gazetesinden almis. Ve pazartesi günü bir gazete verip digerlerini saklamis. Ertesi gün Temel gazete isteyince dün aldigi gazetelerden birini ben cikiyorum deyip islerini hallettikten sonra cikarip vermis. Çarsamba günü yine Temel gazete istemis Fadime yine islerini halledip temele gazeteyi vermis. Persembe günü yine Temel gazete istemis Fadime yine vermis. Aksama dogru Temel Fadimeyi cagirip "Fadime" demis.
"Dünyada ne salak insanlar var;dört gündür ayni adam ayni yerdeki agaca arabasini carpiyor".

..
.
.
.

Küçük temel annesine sorar,
- Anne hepimiz laz miyuz?
- Öyle
- Dedem de laz miydu?
- Lazidi.
- Onun babasi?
- Hepisi lazidi.
- Öyle te olsa artik sabah kahvaltilarinda hamsi yemek istemeyrum.
.
.
.
.

Temel ile Dursun karanlık bir tepe üstünde 1 şey görmüşler. temel bence bu bir keçi demiş. tursun ise bence bu olsa olsa kartaldır demiş. keçiydi kartaldı bir tartışmaya girmişler.Sonra o tepeye çıkarak havyanı görmeye gitmişler. Tam yaklaşırken o hayvan uçarak kaybolmuş. bunun üzerine Dursun ula Temel ben sana demedim mi kartal diye. Temel şaşkın bir ifadeyle ula ömrümde ilk defa uçan bir keçi gördüm demiş.

.
.
.
.

Temel'in tarlasını su basmış. Meraklılar toplanmış. Aralarından biri sormuş, -Suyun üzerinde hareket eden bir kasket var, ne olabilir? Cemal cevap vermiş, -Biz Karadenizliler her koşulda tarlamızı süreriz.
.
.
.
.

Temel, İdris'e havasını atıyormuş:
- Haçan penum buyük dedem Rus harbinde Ruslara karşi savaşti... dedem Çanakkale harbinde İnciluzlere karşi savaşti... Babam Kurtuliş Savaşı'nda Yunan'a karşi savaşti...
İdris atılmış:
- Ula demiş, haçan senun de ne geçimsuz sulalen var imiş!
.
.
.
.

Karadenizli vapur acentasına gitti: 'Biz vapuru kaçirduk, başka vapur bulur mısunuz?' dedi. 'Kaç kişisiniz?', 'Yediyuz.'. Acenta yetkilisi bu kadar müşteriyi kaçırmamak için hemen yeni bir vapur istedi. Vapur geldiğinde Karadenizli ve arkadaşları rıhtımda toplanmışlardı. Ama nedense fazla kalabalık değillerdi. Görevli sordu: 'Hani yedi yüz kişiydiniz?'. 'Doğridur, işte pir, içi, uç, dort,peş, altı, yedi. Toplam yedıyuz daa..' dedi Karadenizli. Kafası attı acenta yetkilisinin. Karadenizliyi bir güzel dövdü ve: 'Eğer, bir daha (i) yerine (u) dersen, canına okurum...' dedi. Aynı Karadenizli birkaç gün sonra bir bakkala gitti. 'Bana bir mım verin...' dedi. Bakkal anlayamadı, birkaç kez tekrar ettirdi, sonra eliyle göstermesini istedi. Karadenizlinin işaretine bakınca: 'Yooo, o mım değil mumdur.' dedi. 'Olsun, mım demek, dayak yemekten iyidir.' dedi Karadenizli.
.
.
.
.

Yaylalar Yaylalar
Temel, gece vakti mezarlıktan geçmek zorundadır, ama çok korkar. Arkadaşları "Korkma yahu" derler. "Mezarlıktan geçerken şarkı söylersin; hiçbir şey olmaz." Temel çaresiz bu öneriyi kabul edip mezarlığa girer. Zifiri bir karanlık, Temel korku içinde ve başlar bir türkü söylemeye; "Ay akşamdan ışıktır! " Hemen ardından müthiş bir koro; "Yaaaylalar, yaylalar! .."


.
.
.
.


Kurnaz Temel
Tembel Temel askerde. Sabah içtimasından kaytarıp bir ağacın altına yatar. Ancak biraz sonra yakalanır. Komutan yanına çağırır. "Mesleğin nedir? " Temel; "İnşaat kalfaluğu yapayrum komutanım." Komutan; "Ha demek öyle. Peki sen inşaatta yanında çalışan bir işçiyi böyle yatarken yakalarsan ne ederdin? " Temel fırsatı kaçırmaz; "Hemen, hiç düşünmeden işine son verir, evine gönderürdüm komitanum! .."

.
.
.
.

Kekeme olan kitap satıcısı Temel kapı kapı dolaşıp kitap satıyormuş. Her sabah çantasına 50 kitap koyuyor, akşama kadar da hepsini satıyormuş. Bir gün patronu "Yaa Temel sen bu işi nasıl beceriyorsun? Diğer satıcılar günde en fazla 10 tane satıyor! " diye sormuş. Temel de kekeleyerek cevap vermiş "Çok basit. Önce kapıyı çalıyorum. Kapıyı açana da 'kitap almak ister misiniz, yoksa size okuyayım mı? ' diye soruyorum! .." demiş.

.
.
.
.

Temel ile Fadime, tayinleri nedeniyle Erzurum'a taşınırlar. Malum, Erzurum bol kar yağan bir yer... Kar yağdığı bir gün akşam üzeri belediye hoparlöründen bir anons, "Sayın sokak sakinleri, lütfen arabalarınızı sokağın sol tarafına park edin, sokağın diğer tarafındaki karlar temizlenecek! " Temel, evden çıkar ve arabasını sokağın sol tarafına park eder. Ertesi akşam, yine belediye hoparlöründen bir anons, "Sayın sokak sakinleri, arabalarınızı lütfen sokağın sağ tarafına park ediniz, sokağın boş bırakılan tarafındaki karlar temizlenecektir! " Temel yine dışarı çıkar ve arabasını sokağın sağ tarafına parkeder. Ancak bu arada kar yağmaya da devam etmektedir... Bunun sonucu olarak sokakların her gün temizlenmesi gerekmektedir.. Nitekim 3. günün akşamı yine bir anons, "Sayın sokak sakinleri, lütfen arabalarınızı sokağın...... tarafına park ediniz, sokağın diğer tarafındaki karlar temizlenecek! " Ancak anons sırasında seste bir kopukluk olduğu için ne Temel ne de Fadime arabaların sokağın hangi tarafına park edileceğini anlayamamışlardır. Uzun bir süre sokağın hangi tarafına park edecekleri konusunda tartışırlar ve bir türlü bir karara varamazlar. En sonunda Fadime, "Ula Temel..." der, "... madem, arabanın sokağın hangi tarafına park edileceğini anlamadık, bugün de araba garajda kalsın, boşver anonsu! .."

.
.
.
.

Motosikletli turist yolda üşümüş ceketini ters giymiş. Yolda Temel'in arabasıyla çarpışmış ve yere yuvarlanmış. Önemli bir şeyi yokmuş. Temel hemen yardımına koşmuş, ama adam birden ölmüş. Temel; "Kafası geri dönmüştü, düzelttim... Öldi! .."

.
.
.
.



"Kadınları anlamak zor! " demiş Cemal. Temel:
- Hiç de değil, tanımak lazım.
- Ne konuda konuşacaksın?
- Tabii çi cüzelliklerinden pahsedeceysun.
- Ya cüzel deyilseler?
- Kolay o zaman paşka karıların çirkinliklerinden pahsedeceysun.
.
.
.
.

Bir gün Temelin aklına esmiş ve herkese:
-Almanya'ya gidicem, deyip eve saklanmış.Karısına da tembih edip:
-Kimseye evde olduğumu söyleme, demiş.
Ertesi gün Temel'e ihtiyacı olanlar gelmiş Temel'in evine karısına sormuş.Karısı da:
-Yok, demiş.Almanya'da, demiş.Bunu duyan Dursun hıncı olan Temel'in karısının yanına gitmiş ve bunu temiz bir dövmüş.Temel de evde saklandığı yerden Dursunun karısını dövdüğünü görünce:
-Ulan Tursin Almanya'da olmasaydım seni öldürürdüm, demiş.

.
.
.
.

Şu İlk Geceyi Bir Atlatsak..
Temel, karısının cenazesinde ağlıyor, kendini yerlere atıyor ve "Ne yapacağım?. Ne yapacağım" diye saçlarını yoluyormuş.. İmam efendi Temel'in yanına "Zavallı.." diyerek ve acıyarak yaklaşmış, "Oğlum.." demiş, "Senin için zor olduğunu biliyorum.. Ama Tanrı ıstıraplarımıza dayanma gücü verir.. Mutlaka iyi ve güzel bir eş bulacaksın, onunla evlenecek ve bu günleri unutacaksın.."
"Evet, evet efendim tüm bunları ben de biliyorum.." demiş Temel, "Biliyorum da, çok hazırlıksız yakalandım.. Sadece bu gece kim yemek pişirecek?. Kiminle yatacağım?. Onu çözeyim rahatlarım!."
.
.
.
.

Aşk Nedir Temel?..

Temel'e sormuşlar "Aşkı neye benzetirsin?.."
"Mektuba.." demiş Temel..
"Mektup mu? Niye?.."
"Niye olacak?.." demiş Temel, "Önce yazarsın, sonra yalarsın, işi bitince de postalarsın gider..!"
.
.
.
.

Temel ve Büyük Sahra..

Orman şefliği 'Ağaç kesici eleman aranıyor' diye gazeteye ilan vermiş, ertesi gün sıska, yaşlı ve minicik bir adam müracaat edince Şef, adamın tipine bakıp "Olmaz.." demiş.
"Bir dakika.. Benim adım Temel.." demiş adam, "Henüz 72 yaşındayım.. Lütfen bana bir şans verin ve neler yapabileceğimi görün..!"
Orman Şefi Temel'i başından savmak için "Tamam.." demiş, "Şu karşıdaki dev meşe ağacını görüyor musun?.. Baltanı al ve onu kes..!"
Şef arkasını dönüp odasına gidemeden dev ağacın yere düşüş kütürtüsü ile birden dönmüş, bizim Temel omzunda baltası ile gülümsemekte..
"N.. Nasıl yapabildin bunu bu kadar kısa sürede?.." demiş Şef hayretle..
"Uzun süre 'Büyük Sahra Ormanı'nda çalıştım.."
"Büyük Sahra Çölü' demek istedin?.."
Temel gülümsemiş, "Aa, evet..." demiş, "Şimdi artık oraya böyle diyorlar..!"
.
.
.
.

Kulaksız Bebek..
Küçük Temel'in komşularının bir bebeği dünyaya gelmiş.. Ama ne talihsizlik ki minik bebeğin kulakları yokmuş.. Bebeği ailece ziyarete giderlerken bu üzücü durumu patavatsız oğlu küçük Temel'e anlatan babası "Sakın ama sakın bebeğin bu kusurundan bahsetmeyeceksin..!" diye tembih etmiş.."Bırak bahsetmeyi, ağzından 'Kulak' kelimesi çıkarsa seni mahvederim..!"
Bebeğin yanına çıkmışlar, Temel bebeğe yaklaşmış, " Ne güzel bir bebek.." demiş
"Ciddi misin?.." demiş bebeğin annesi , "Teşekkür ederim Temel.."
"Minik ayakları, minicik elleri, ne de güzel gözleri var.. Görebiliyorlar mı bari?.."
"Evet.." demiş bebeğin annesi, "Doktor gözlerinin sağlam olduğunu söyledi.."
"Bu harika..!" demiş Temel, "Eğer gözlük takmak zorunda olsaydı ayvayı yemişti..!"

.
.
.
.
Şanssız Dursun..
-Yahu şu Dursun ne kadar şanssız bir adam, dedi Temel..
-Neden?..
-Adam 8'inci kere kısırlaşma ameliyatı olup tüplerini bağlattı, karısı hâlâ hamile kalmaya devam ediyor..!
.
.
.
.

Temel ve Ördek
Temel, dere kenarında otururken tam yanına jeep'iyle bir adam gelip " Kardeşim..!" diye sormuş, " Dere derinmidir?..Jeepimle karşıya geçebilirmiyim?.."
" Derin değildir.." diye cevap vermiş Temel, " Geçebilirsin.."
Adam, Temel'e güvenip dereye arabasıyla girince bir anda suların icerisinde kaybolmuş, kan,ter içinde debelenerek sudan çıkıp Temelin yakasina yapışmiş " Hani derin değildi ulan?.." diye tartaklamaya başlayınca
" Abi benim gerçekten suçum yok..!" demiş Temel," Demin bir ördek geçti vallahi su hayvanın beline geliyordu..!"
.
.
.
.
Çatı ve Temel..
Temel yemek odasının üzerindeki çatının aktığını fark edince hemen bir çatı ustası çağırmış.. Usta gelip şöyle bir bakmış, "Çatınızın aktığını ne zaman fark ettiniz?.." diye sormuş.. "Dün gece.." demiş Temel, "Çorbamı içmem iki saat sürünce şüphelendim!.."

.
.
.
.
Türk'ün Neyi Meşhur?..
Fransız, İngiliz, Alman, Rus, İranlı, Holandalı, bir de bizim Temel barda sohbet ederlerken sıra gelmiş memleketlerini övmeğe.. İngiliz, "Arkadaşlar.." demiş "Bizim biramız çok meşhurdur.. Harika biralar üretiriz içmeğe doyamazsınız.."
Fransız hemen girmiş konuya "Bizim kızlarımız meşhurdur.." demiş, "Öpmeye kıyamazsınız.."
Alman içini çekip " Hey gidi memleketim.." demiş, "Biz öyle arabalar üretiriz ki binmeğe doyamazsınız.."
Holandalı hemen atılmış, "Evlerimiz.." demiş, "Bizim dünya şirini evlerimiz meşhurdur.."
Bizim en meşhur şeyimiz övüncümüz KGB'dir.." demiş Rus, "Dünyanın bir ucunda sinek havalansa haberdardır!.."
Söz ona gelince İranlı "Halılarımız.." demiş, "Yumuşacıktır ve çok meşhurdur.."
Sonra hepsi birden suskun oturan Temel'e dönmüşler.. Temel sakin sakin bakmış onlara ve gülerek başlamış söze..
"Arkadaşlar bizim delikanlılarımız meşhurdur!.." demiş.. "Öyleki, alır Fransızın kızını, içer ingilizin birasını, atar Almanın arabasına, götürür Holandalının evine, yatırır İran halısının üzerine, çatır çatır öper, değil kocasının, KGB'nin bile ruhu duymaz.."
.
.
.
.

222'ye 2 Çay
"Tu ti, tu tu tu tu!.." nedir?.
Londra'ya gidip otele yerleşen Temel, 222 numaralı odasına iki çay istiyor. (Two tea, to two two two..)

,
,
,
,
Jaguar..
Temel yaş gününde karısına ne istediğini sormuş..
"Jaguar isterim!" diye tutturmuş karısı..
"İyi bir fikir olduğunu zannetmiyorum!" demiş Temel..
Karısı yalvarmış, ağlamış, Temel'in canına okuyana kadar..Temel sonunda razı olup ona bir Jaguar almış.. Hayvan eve girer girmez kadını yemiş..

.......................................................................................................................

ERZURUM FIKRALARIII :)))))))))))))))))))))
Zuggum Dutsun
Yaklaşan seçimler genç kaymakamda derin bir merak uyandırır. Köylü hangi partiden yana oy kullanacaktır? Kasaba bürokratlarından bir kaçını da ardına takan kaymakam bir dağ köyüne doğru yola koyulur. Mevsim bahar, suların coşkun zamanı.. Köyün altından akan dere bir türlü geçit vermez. Kaymakam bağır çağır köy muhtarına sesini duyurur; muhtar gelir davetsiz misafirleri sırtlayarak teker teker sudan geçirir.
Konuklar köy odasında ikramlandıktan sonra kaymakam muhtarı yoklar.
"-Seçimlere de bir şey kalmadı muhtar, köylünün oyları bu sefer iktidara mı gider yoksa muhalefete mi?
Muhtar içini çeker:
"- Kaymakam bey bugün sizi sırtlayıp geçirdiğim dere var ya, geçenlerde keza merkezinden hanımlarımla dönerken yine o su karşımıza çıktı. Çaresiz sıra ile hanımları sırtlayıp karşıya geçirmem gerekti. Suyun tam ortasında zorlanırken küçük hanım "Efendi ne dersen, böyük hanım mı daha hafif yoksa ben mi? Diye sormaz mı?
Zaten burnumdan soliram, dedim ki:
"-O ki, ik(ini)z de beni eşşek edip dalıma (sırtıma)bindiz; seni de zuggum dutsun, oni da..!
.
.
.
.
.

Yukarı Mumcunun Gızi
Erzurum'da bir kadınlar toplantısına davetli olan yabancı bir bayan, genç ve güzel bir kadına sormuş:
- Cici kızım sen kimlerdensin?
- Vallah çimlerden oldugumi bülmirem. Yuhari Mumcunun gızi, Assagi Mumcunun geliniyem.

.
.
.
.

Yenilgi

Erzurumspor yenilirse küme düşecek, berabere kalır ya da yenerse ligde kalacaktır. Hoca'dan dua etmesini isterler:
- Hocam bi dua et de takım yensin, heç degilse berabere galsın.
Hoca dua eder. Maçın 90 dakikası berabere biter ama Erzurumspor uzatmalarda bir gol yer ve küme düşer.
Taraftarlar:
-Ne biçim dua ettin" diye Hoca'ya çıkışırlar.
Hoca:
- Ula uşah ben 90 dekke için dua ettim. Ben ne bülim bu hakem bunca uzadacah!.
.
.
.
.

Oruç Bozan
Erzurumlu bir grup genç ramazanda oruç bozan birisi görürler ve yanına gider bir güzel benzetirler. Ertesi gün dayak yiyen genç kendisini dövenlerin oruç bozduğunu görür yanlarına gider:
-"Oğlum neydirsiz dün beni oruç yiyirem diye dövdüz şimdi siz yiyirsiz bu ne biçim iş?"
Diğer gençler :
-"Ne diyirsen oğlum ac garnına mi dögah".

.
.
.
.
Ola Zeçii
Erzurum lisesinde Erzurumlu Öğretmen, Erzurumlu öğrenciyi sözlü sınavı yapıyor :
-Arhadaçi
-Buyur hocam neci?
-Adın neçi?
-Mehmet Zeçi
-Numaran neçi?
-İçiyüz içi (202)
-Memleçetin nereçi?
-Erzürümün içi
-Soriyi bilirmisen peçi?
-Hocam sori neçi ?
-Erzürümün nüfüsi neçi?
-Hocam bilmemçi
-Eleyse otur içi
-Hocam neyettimçi?
.
.
.
.

Ne Patlirsen
Narmanlının biri yolun ortasında tabakasını çıkartmiş sigara sarmaya başlamiş.
Arkadan bir kamyon gelmiş Bap,bap bap diye korna çalmaya başlamış bizim Narmanli :
- Ne patlirsen farzetki ben tezek galağı, vur yanımdan geç.
.
.
.
.

Maytap(muhatap)
Erzurum'un Yoncalık köyü muhtarı (Allah rahmet etsin) geçliğinde nişanlanır.Malum bizde nişanlı görme geleneği var.Herkes nişanlısına giderken çerez ,meyve v.s. alır bizim muhtarda kendine 5 paket sigara alır nişanlısının yanına gider tabi gece orada kalacak.Nişanlısının yanına gider oturur ve hiç aralıksız sigara içer kızda yün çorap örer bu durum sabaha kadar devam eder. Kız bir çift çorabı Hüseyin 5 paket sigarıyı bitirir, tabi tek kelime dahi konuşmadan. Kızın sabrı tükenir ve nişanlısına
-Hüseyin benimle konuşmayacakmısın der.
Hüseyin çok kızar
- Ne diyisen sennen maytapmı (MUHATAPMI) olacağam...

.
.
.
.

Köpürenin Anassi
Rus savaşı zamanında, Erzurumlu ihtiyarları esir alırlar. Bunları götürüp Daşhana kapatırlar. Tabi bizim ihtiyarlar, sabırsızlıkla ne olacak diye beklerler. Aynı zamanda hayıflanırlar. Esir düştüklerini kabullenemiyorlar. Dışarıdaki Rus ve Ermeni çetelerin nöbetçileri de dışarıda nöbet tutmaktadırlar. Bu arada Rusların çete başları gelir ve kendi aralarında konuşurken, bizim ihtiyarlarda dinliyor tabi. Rus çete başı diyor ki,
-"biz bu esirleri ne yapalım, bir işe de yaramazlar zaten ihtiyar bunlar çalışamazlar. En iyisi biz bunları sabun fabrikasına götürüp sabun yapalım."
Bizim ihtiyarlardan biri bunları duyar, hemen kafasını pencereden uzatıp şöyle diyor.
-"Ola götürün sabun yapın. Köpürenin anassini?."
.
.
.
.

Komünistine De Antisine De..
Hergun olayların olduğu seksenli yıllarda bir grup sağcı, bir genci yakalarlar ve sorguya cekerler:
-Sagcimisan yoksa solcimi ola?
Genc guya biraz okumus kabilinden entelimsi bir cevap verir:
-Antikomünistim!..
Derken grup hep birden genci doverek soyle derler:
-Vurun ola!.. Komünistine de Antisine de...
.
.
.
.

Hökümat Zoriyla Mi İçirsiz
Erzurumlunun biri içkili bir lokantanın önünden geçerken içerde içkilerini yudumlayanlara meraklı bir şekilde bakar ve içerken yaptıkları hareketleri izler ve dayanamayıp lokantaya girer içki içenlere sorar;
-Gardaş size buni hökümat zoriylami içirirler.
İçki içenler yok diye cevap verirler.Bizim ki o zaman şöyle der;
-Eleyse niye yüzüzi buruştirirsiz.
.
.
.
.

Ağzın İçinde
Dadaş evini kiraya verir. Kiracıya evi gezdirmeğe başlar;
-"Bah gardaşım ev bu içi oda bi sofa ambura çiler.
Deyha bahçadada tuvalet de yakın ağzızın içinde.
Bahçayada poh püsür ek çoluh çocuk yesin. Bele evi nerde bulcahsan gardaşım."
.
.
.
.

Altıma İşirem
Gullebi Turan'la Tilki Mevlüt çok içmişler. Sarhoş olmuşlar.
Bir duvarın dibine ikiside def'i hac-et etmek için yaslanmışlar.
Turan, Tilki Mevlüd'e demişki,
?Ola Mevlüt elimde bişe görirmisen, o da demişki;
?Yooooğ bişey oğlum demiş.
Turan derki,
?Eleyse yandım oğlum,altıma işirem!
.
.
.
.

Ay Gardaş Bırahın Onlar Sevinsin
İran'da şah devrilmiş Humeyni başa geçmiştir. Şahın yakın korumalarından biri Türkiye'ye kaçar.
Gelir Erzurum'a Cumhuriyet caddesindeki bir otele yerleşir.
Ertesi gün 12 Mart'tır kar tipi soğuk ki maazallah donarsın.
Acem şaşırır kalır tedariksizdir, üzerinde yalnız bir ceket vardır. Eski hükümet konağının önüne gelir ki bir şenlik bir bayram. Dadaşlar oynuyor davullar çalıyor.
İranlı merak eder birini çevirip sorar;
"Eğeee siz neylersiz burda?"
Erzurumlu cevap verir;
"Bu gün bizim mutlu günümüz gardaş, Erzurum'u düşmandan kurtardığımızın günüdür."
Soğuk iliklerine kadar işleyen İranlı Dadaşa bakar ve der:
"Ay gardaş siz neye sevinirsiz ki bırahın da onlar sevinsin"
.
.
.
.
.

Ben Ele Tangoluktan Annamam

Erzurumlu kız istanbul'a akrabalarına misafir olur.
Kaldığı evin kızı arkadaşları ile tanıştırır bizimkini.
Söz gelir,seher vaktinde romantizme dayanır.
İstanbul,da doğmuş kızlar dan biri anlatır
"Ben seher vaktini,kuşlarım mahsum ötüşünden anlarım."
Bir başka istanbullu
"Ben, ağaç yapraklarının sesini hisseder ve seher vakti olduğunu anlarım."
Sıra bizimkine gelir.
"Vallah gızlar ben ele tangoluhtan anlamam.Ne zaman çişim gelir anniramçi sabah olmuş.

.
.
.
.
Bu Bir Nutuktur
Pasinlerin kurtuluşunda Belediye Baskanvekili Sabih Pasin heyecanlı bir nutuk çekiyor :
-Ermeniler saldırdi, ahan bu ot yığınlarına kadar geldiler, biz
saldıranda da ano çeşmenin yanından kaşdı cannarıni zor gulturdular.
Nutku dinleyen ve o günleri yaşamış yaşlı bir kadın itiraz edip:
-Ola Sebih atma atma.. Sen ne annadirsan, sen o günleri gördün mü ki, diye sorar.
Buna sinirlenen Başkanvekili
- Pohh yeme Behile, bu bir nutuktur! Ne söyler söylerem.!
.
.
.
.

Çay
Rahmetli Kunduracı Yunus Usta, bir yorgunluk çayı içmek için dükkanının bitişiğindeki İki Kapılı kahveye gitmişti Oturur oturmaz garson önüne yarım bardak çayı koyunca Yunus Usta sinirlenerek
garsonu çağırdı.
-Buyur Beybaba?
-Oğlum bu nasıl çay?
-Beybaba yeni demledim.
-Oni demirem. Bah burada tiryakinin ögüne bele yarım bardah çay goydun mi ona söymüş kimi olursan, annadın mi!
-Beybaba dudak payı istemez misin?
-Ben pay isdemirem, çay isdirem çay!

.
.
.
.

Erzurumlu Kadın Lafıyla İş Yapmaz
Palandöken gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Şener anlatıyor:
Erzurum havaalanında yolcular uçağa binmişler. Kapılar kapanmış ve hostes 'Sayın yolcular' demiş:
? Lütfen kemerlerinizi bağlayınız.
Kimse bağlamamış. Hostes 'durumu' pilota anlatmış. Pilot, mikrofonu eline almış:
? Hele dadaşlar, kemerlerinizi bağlayın da havalanah.
Herkes bir anda kemerlerini bağlamış. Hostesin şaşkınlığını gören pilot şöyle demiş:
? Erzurumlu, ganayahli (kadın) lafiyla iş yapmaz.
.
.
.
.

Her Taraf Tekne
Adamın biri Erzurum`dan köye giderken bir şişe rakı alır köye gider. Köyde yaşlı anası sorar ola oğul bu nedir?
-Ana bu romatizma ilacıdı, sakın elleme der.
Aradan bir zaman geçer anasının ayakları ağrımaya başlar aklına gelir oğlunun şehirden getirdiği ilaca bakar ve alır rakıyı bir yudum iki yudum derken bayağı içer.Tandır başına gider eleği alır başlar un elemeye o sırada oğlu gelir bakarki anası unu yerlere rastgele elemektedir.
-Ana neydirsen unu dışarıya elirsen önündeki tekneye elesene..
-Ola oğul anan için her nereye baksa taraf tekne.
.
.
..
.

Biraz Sabun Sür
Erzurumlunun biri İstanbul'da berbere gider. Berber bunun Erzurumlu olduğunu anlayınca tıraş ettiği adamla yüksek sesle muhabbete başlar.
'Geçenlerde bir Erzurumlu geldi. Traş edecektim. Tam sabun sürmeye başladım, bileğimden tutdu.
'Gardaş biz Erzurumlu yuh, sabunnan tıraş olmazıh, dedi. Sabunsuz tıraş ettim kalktı gitti.'
Sıra Erzurumluya gelir. Berber tam sabun sürecekken bileğinden tutar:
'Biz Erzurumlu yuh, sabunnan tıraş olmazıh gardaş.'der. Berber sabunsuz tıraş etmeye başlar. Erzurumlunun yüzü kan içinde kalır. Sonunda dayanamaz ve:
'Gardaş ben Erzurum'un kövündenem. Sen hele birez sabun sür.' der

..
.
.
.

Kıtlarsa Kıtlasın
Omuzları tilki kürklü bir hınımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken Dadaş yanına gelip şöyle diyor:
- Baci,baci dalıza gudik dırmanir
Hanım kızgın kızgın
-Git işine kardeşim,ne dalı ne gudigi diye dadaşı tersliyor.
Dadaş cevap veriyor:
- E Benene kıtlarsa seni kıtlar!

.
.
.
.

Mezar
Erzurumlunun biri rahmetli olur ve yakınları onu toprağa verir. Sorgu zamanı gelince münker ve nekir çıkagelir. Bizim garip dadaşın günahı biraz çok olacakki hesapta çetin başlar.
Melekler sert bir şekilde
Rabbin kim?
Peygamberin kim?
diye sormaya başlarlar. Korkudan iyice telaşlanan dadaş son bir hamleyle
-Ama bele edirsiz o yüzden kimse gelmağ istemir da der...

.
.
.
.
Öli Ben Değilem!
Erzurumun ova köylerinden birinde köyün gençleri köydeki deli ile biraz eğlenmek isterler. Buna o gün vefat eden birinin yanında mezar kazarak bir gece kalırsa istediğini alacaklarını söylerler. O da kabul eder. Gider yeni vefat edenin yanında bir mezar kazarak beklemeye başlar. Gecenin bir vaktinde köyün gençleri beyaz çarşafa bürünüp mezarlığa gelir. Uyumakta olan köyün delisine
-'Rabbin kim? Nebin kim? ' diye sorarlar.
Hazırlıklı olan deli gençlere hitaben
-'Ola münkir nekir öli ben değilem, öli yan tarafta' der.
Ama gençler bunu dinlemezler. Soruyu yenileyince deli hazırlamış olduğu kalın değneği eline alarak
-'Ola ben size demedimmi öli ben değilem öli yan tarafta siz beni niye anlamirsiz' diyerek sorgu meleklerini! ! ! ! ! ! ! ! köye kadar kovalar. Gürültüye uyanan köylüler delinin elinde gençleri zor kurtarır.

.
.
.
.
Yer Altı Zenginliği.
Erzurum 'da bir ilkokulda öğretmeni, bir çocuğu derse kaldırarak yer altı zenginliklerini sormuş:
- Oğlum, toprak altındaki zenginlikleri anlat bakalım.
-Öğretmenim toprağı azacık eşende böcük möcük çıkar.
-Oğlum derinlere in, derinlere...
-Biraz daha eşende soğulcan (solucan) çıkar.
-Çok derinleri soruyorum.
-Öğretmenim birez daha inersek hezne (hazine) çıkar.
.
.
.
.

Subayın Karısı
Erzurumlunun birisinin evinin alt katına bir subay yerleşir. Subayın karısının bir gün elektrik süpürgesi bozulur çıkar üst kattaki komşusundan ister. Kadın süpürgeyi alırken "mersi canım" der.
Tabi Erzurumlu "mersi"nin ne olduğunu bilmez.
Kadının işi bitince süpürgeyi getirir. Bu sefer bizimkisi "mersi canim" der. Subayın hanımı "bir şey değil "deyince Erzurumlu kadın derki
"niye sen diyence bişe olirda ben diyence niye bişe olmir"
.
.
.
.

Erzurum Erzurum Olalı
Uzun yıllar önce Devlet Senfoni orkestrası Erzurum'a konser vermeye gelmiş. Ancak orkestra gelmeden önce zamanın valisi özel idare müdürüne tüm muhtarları toplayıp konsere gelmeleri hususunda talimat vermesini tembihlemiş.
Konser günü gelmiş salon ağzına kadar dolu, konser başlamış orkestra çaldıkça salonda çıt çıkmadan konser dinleniyor. Bir ara orkestra ara vermiş. Salon yavaş yavaş boşalınca orkestra şefi yaşlı bir dadaşın yanına yaklaşmış ve konuşmaya başlamış:
?Bey efendi konserimizi beğendiniz mi?
Siniri tepesinde çıkmış olan yaşlı dadaş;
-Ne beğenmesi beg efendi Erzurum Erzurum olali Urus gettiğinden bu yana bele bir zulum görmemişti.
.
..
.
.

Ana Tez Gehvelti Hazirla..
Erzurumlu genç sabah saatin 7 sinde kalkar ve hemen annesini uyandırır. Ana tez gahvelti hazırla der.
Annesi meraklanır. Tabi oğlunu kahvaltı için niye bu kadar acele ettiğini sorar.
-Heyirdir oğul ne oldi der,
Genç Dadaş hemen cevabı yapıştırır:
- İstasyona gideciyih, şimdik gars treni gelir. Ordaki oruç tutmayanları döveciyih der.
.
.
.
.

Perişan Vaziyette Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız?..
Sakallarınızın çok uzadığını, tıraş olup kendinize bir çeki düzen vermeniz gerektiğini nasıl anlarsınız?..
- Bir ödeme yapmak için bankaya gittiğinizde bütün personel ellerini kaldırıp "Ateş etme" diye ayağa fırlıyorsa..
- Bakkala gittiniz, bakkal sizi görür görmez en ucuz şişe şarabı eski bir gazeteye sarıp bankonun üzerine bırakıyorsa..
- Parka gidip dinlenmek için bir banka oturur oturmaz yanınıza bir polis gelip "Burda uyuyamazsın..!" diye sizi azarlıyorsa..

.
..
.
.

Beyin Ne iş Yapar?..
Temizlikçi kadın ilkokul diploması almak için sınava girer. Tabiat bilgisindeki sorulara şu karşılıkları verir:
- Mide ne iş yapar?
"Sindirim yapar."
- Akciğer ne iş yapar?
"Solunum yapar."
- Kalp ne iş yapar?
"Dolaşım yapar."
- Beyin ne iş yapar?
"Kapıcılık yapar efendim."
.
.
.
.

Mahkeme salonunda sanık sandalyesinde bir adam...
Hakim sormuş:
-Bir ilkokul öğretmenini testereyle doğrayarak öldürmekle suçlanıyorsunuz...
O anda arka sıralardan Temel' in çığlığı duyulmuş;
-Vay hayvan herif vay...
Hakim 'Sessizlik' diye uyarısını yapmış ve tekrar adama dönmüş;
-Ve süpermarkette bir kadının kafasına çekiçle vurarak öldürmüşsünüz...
Arka sıradan Temel yine bağırmış:
-Seni karektersiz herif seni...
Hakim yine Temel'i susturup adama dönmüş;
-Ve bir de iş arkadaşınızı baltayla doğramışsınız...
Arka sıradan yine Temel' in sesi;
-O baltayla seni doğrarlar inşallah...
Hakim en sonunda dayanamamış ve Temel'e bağırmış;
-Bana bak, bir tek kelime daha edersen seni mahkemenin düzenini bozmaktan tutuklatırım...
Temel cevap vermiş;
-Sayın hakim kusura bakmayın, ama ben bu adamın 10 yıllık komşusuyum... Ne zaman bizde tamir edilecek bir şey olsa ondan ödünç alet istemeye gittiğimde 'bizde yok' diyordu...
.
.
.
.

Bir Alman bir İngiliz ve bir Türk bir trenin aynı kompartımanında yolculuk ediyorlarmış bu sırada İngiliz sıcaktan bunaldığını söyleyip camı açmış ve içeriye bir sinek girmiş İngiliz cebinden kılıcını çıkarıp sineğe vurmuş ve sinek ortadan ikiye ayrılmış İngiliz övünerek cebinden kartını çıkarmış kartta İngiltere'nin en ünlü kılıç kullanan insanı yazıyormuş.
Alman'da aynı bahane ile camı açmış ve içeriye bir sinek daha girmiş Alman'da cebinden çıkardığı tabancası ile sineğe ateş etmiş sinek paramparça olmuş Alman'da övünerek cebinden kartını çıkarmış kartta Almanya'nın en ünlü silahşörü yazıyormuş.
Bizim Türk de camı açmış ve içeriye bir sinek daha girmiş bizimki cebinden bıçağını çıkardığı gibi sineğe vurmuş ama sineğe bir şey olmamış İngiliz ve Alman içlerinden gülerlerken bizimkide övünerek cebinden kartını çıkarmış kartta
Türkiye'nin en ünlü sünnetçisi yazıyormuş
.
.
.
.

SARIŞIN FACİASI :))

Bir sarısın, bir kızıl ve bir esmer kız yanmakta olan bir binanın çatısında mahsur kalmışlar. itfaiye hemen olay mahalline gelmiş, gerekli cihazları cıkarmışlar.Catıdan atlayanları tutmak icin yanlarında getirdikleri carşafı tuttuktan sonra, çatıya doğru seslenmişler;
'Atla. Bu tek sanşımız'.
Esmer olan kız çatının kenarına kadar gelmiş ve kendisini aşağıya bırakmış. Tam çarşafa gelirken, itfaiyeciler birden çarşafı kenara çekmişler. Esmer kız domates salçası gibi yere yapışmış.
Itfaiyeciler tekrar catıya seslenmişler;
'Hadi atla. Yoksa kurtulamayacaksın.' Kızıl saçlı aşağıya bağırmış;
'Atlamam. Biraz once yaptığınız gibi çarşafı çekersiniz siz'.
İtfaiyeciler; 'Hayır, çekmeyiz. Biz sadece esmerler icin bunu yaparız'. Boyle söylenince, kızıl saçlı da kendisini çatıdan aşagıya bırakmış. Itfaiyeciler esmer kızda oldugu gibi yine aniden çarşafı kenara çekince, kızıl saclı da elmalı kek gibi yere serilmiş.
Çatıda sadece sarışın kalmış. itfaiyeciler daha once de yaptıkları gibi;
'Atla, atla. Yoksa yanarak oleceksin'.
Sarışın; 'Kesinlikle atlamam. İki arkadaşım atladığında çarşafı çektiniz. Ben atlarken de çekersiniz'.
itfaiyeciler; 'Kesinlikle cekmeyecegiz. Söz veriyoruz'.
Sarışın kız; 'Bakın, sizin çarşafı çekmeyeceğinize güvenemiyorum. şimdi çarşafı yere bırakın ve etrafından çekilin...

.
.
.
.

Kadin Kocasina:
Uzun zamandan beri bana sicak bir kelime soylemedin.
Koca: Cehennem'de yanasin.
.
.
.
.

Yöntem yanlış
Adam; "Bu sabah kalktığımda kendimi o kadar kötü hissediyordum ki, 100 tane aspirin yutup, intihar etmeye karar verdim."
Arkadaşı; "Ne diyorsun? Sonra ne yaptın? Anlaşıldığı kadarı ile vazgeçmişsin!"
Adam; "Hayır, vazgeçmedim ama ikinci aspirinden sonra kendimi daha iyi hissettim!.."

.
.
.
.
.

Dua
Küçük Johnny, anne ve babasıyla birlikte akşam yemeği için büyükannesinin evine gitmiş.
Herkes sofraya oturmuş, yemekler tabaklara konar konmaz bizim afacan hemen yemeye başlamış.
Bunu gören annesi
"Johnny, beklesene..." demiş, "...daha duamızı etmedik!"
Ama küçük yaramaz hiç oralı olmamış:
"Duaya gerek yok ki!.."
Annesi iyice sinirlenmiş: "Ne demek gerek yok? Kendi evimizde her akşam yemeğe başlamadan önce dua etmiyor muyuz?"
Bunun üzerine Johnny cevap vermiş:
"Ama burası büyükannemin evi ve o yemek yapmasını biliyor!.."
.
.
.
.

Lider
Saddam'a gazeteciler sormuş:
"Halkın yüzde 99,2'si sizi seçti. Bir lider bundan başka daha ne ister ki?"
Saddam pis pis sırıtmış:
"Yüzde 0,8'inin isimlerini!"
..
.
..
.

Telefon Ücreti
İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Clinton ve Saddam ölüp cehenneme gitmişler.
Kraliçe Elizabeth, ülkesinde ne olup bittiğini merak ettiğini ve bir telefon görüşmesi yapmak istediğini söylemiş. Şeytan kabul etmiş. Kraliçe konuşmuş ve kapatmış.
Şeytan; "Görüşme ücreti 5 milyon dolar" demiş.
Kraliçe; "Ne... 5 milyon dolar mı?" demiş ama ödemeyi yapmış.
Bunu gören Clinton kıskanmış ve
"Ben de aramak istiyorum"
deyip yaygarayı koparmış ve Amerika'yı aramış. Görüşme iki dakika sürmüş. Konuşma bitince şeytan 10 milyon dolar istemiş ve Clinton da ödemiş.
Bunları görüp kıskanan Saddam da Irak'ı istemiş ve çook uzun bir görüşme yapmış ve görüşme bitince şeytana sormuş.
"Söyle bakalım borcum kaç para?"
Şeytan; "Sadece 1 dolar" demiş.
Saddam "Sadece 1 dolar mı?" diye sormuş.
Şeytan da cevap vermiş.
"E tabii, cehennemden cehenneme şehiriçi görüşme parası alıyoruz!.."

.
.
.
.
Koruma
Bülent Ersoy, jüri üyeliği yaptığı Pop Star Alaturka'nın son çekiminde, sivil resmi, kalabalık bir polis ekibiyle korunmuş.
Bülent Ersoy'un
"Ben koruma talep etmedim" dediği gazeteciler, korumadan sorumlu polislerin şefini bulmuşlar.
Şef, demiş ki; "Doğrudur, o talep etmedi. Biz kendiliğimizden harekete geçtik. Rahip Santoro vuruldu. Hepimiz Hıristiyan olduk. Hrant Dink vuruldu. Hepimiz Ermeni olduk. Şimdi Bülent Ersoy'u çok iyi korumak zorundayız. Allah ona uzun ömürler versin."
.
.
.
.

Yıldönümü
Katolik mahallenin papazı, o kiliseye gelişinin 25. yıldönümü şerefine verilen bir yemeğe davetliydi. Onuruna bir konuşma yapması için kasabanın ileri gelenlerinden bir politikacı seçilmişti. Aynı zamanda bir kongre üyesi olan politikacı trafik nedeniyle yemeğe geç kalmıştı. Herkes sıkıntıyla beklerken papaz bir konuşma yaparak sessizligi dağıtmak istedi.
- "Bildiginiz gibi, günah çıkarırken söylenenler asla açıklanmaz..." diye başladı papaz, "... ancak size burada duyduğum ilk itirafi anlatmak istiyorum. Tabi kim olduğu hakkında bir ipucu vermeyeceğim, ama bu kasaba hakkındaki ilk izlenimlerimi anlatmak için bahsetmek istiyorum. 25 yıl önce buraya ilk geldiğimde bana günah çıkarmak için gelen ilk kişi yüzünden buranın korkunç bir yer olduğunu düşünmüştüm. Bu kişi bana bir TV çaldığını, yolda onu durduran polisi öldürdüğünü, zimmetine para geçirdiğini ve patronunun karısıyla ilişkisi olduğunu itiraf etmişti. Şaşkına dönmüştüm! Fakat zaman geçtikçe onun buradaki en kötü insan olduğunu ve kasabanın geri kalanının son derece iyi, namuslu ve dürüst insanlardan oluştuğunu anladım ve burada kaldığım için çok mutluyum."
Papaz konuşmasını tam bitirmişti ki, politikacı kan ter içinde yemeğe yetişti. Herkesten özür diledi ve hemen konuşmasına başladı;
- "Sevgili papazımızın buraya ilk geldiği günü hiç unutmam. Aslına bakarsanız, kendisine ilk kez günah çıkarmak şerefi de 25 yıl önce bana ait olmuştu!.."
.
.
.
.

Rodrigez
Diktatör Rodrigez'in ülkesinde bir tutukevi...
Hücrelerden birinin kapısı açılır, içeriye bir tutuklu atılır. Hücrede bulunan eski tutuklu yeni gelene sorar
"Suçun ne?"
Yeni tutuklu "'Kahrolsun Rodrigez' diye bağırdım... Onun için attılar içeriye...
"Ya senin suçun ne?"
Diğeri "Benim mi? Ben de 'Yaşasın Rodrigez' diye bağırmıştım..."
Tam bu sırada kapı açılır, içeriye biri daha atılır. Hücredekiler yeni gelene
"Hoş geldin... Sen de kimsin?"
Diğeri boynunu büker
"Ben... Ben Rodrigez'im!.."
.
.
.
.

Suya düşen diktatör
Suya düşen Pinochet'i kurtarıp, yapay solunumla yaşama döndüren gence, diktatör
"Ben devlet başkanıyım. Hayatımı kurtardın... Dile benden ne dilersen..."
Delikanlı hemen ağzını, koluna silmiş ve
"Sizi kurtardığımı kimseye söylemeyin, yeter!.."

.
.
.
.
Şair Şah
İran şahlarından biri şiir yazmaya pek meraklıymış. Ancak şiirleri ipe sapa gelmez deli zırvalarıymış. Bu şiirleri dalkavukların dışında da beğenen yokmuş.
Bir gün şah İran'ın ünlü ozanı Kaani'yi huzuruna çağırtmış ve şiirlerini okumuş, peşinden de
"Söyle şair... Nasıl buldun şiirlerimi?"
Kaani "Aman şahım... Bunların başına 'şiirdir' diye yazın da okuyanlar yanılmasın... Bunlar şiir miir değil."
Şah köpürmüş, muhafızlarına
"Çabuk... Atın bu hayvanı ahıra!.."
Ülkenin en ünlü ozanı ahırda yaşamaya başlamış.
Bir bayram arefesi şahtan af dilemiş ozanın yakınları...
"Affetmezseniz bile koşullu salıverin..." Şah kabul etmiş bu öneriyi. Kaani'yi huzuruna çağırmış
"Ey Kaani... Seni koşullu olarak affediyorum... Bu arada sen ahırda yatarken, ben de yeni şiirler yazdım. Göreceksin, oldukça gelişti şiir yazma yeteneğim. Şimdi al şu şiirlerimi oku ve bana fikirlerini söyle."
Kaani şiirleri okumuş...
Kağıtları şaha uzatmış
"Şahım... Ben kulunuz, gene ahıra dönüyorum!.."
.
.
.
.

Dağıstanlılar
Dağıstanlılar kavga etmeyi çok severlermiş. Bir gün Rus'un biri Dağıstanlı'nın arabasına çarpar. İçinden 3 Dağıstanlı çıkar ve adama:
- Kavga edeceğiz!
- Abi affet özür diliyorum!
- Yok biz kavga edeceğiz!
- Abi polis çağıralım... Hata kiminse ödesin!
- Yok biz illaki de kavga edeceğiz!
- Tamam abi ben sizin hasarı ödeyeyim, kavga etmeyelim!
- Yok baba, kaçarı yok, biz kavga edeceğiz!
- Abi ben sizin hasarı ödeyeyim, alın araba da sizin olsun!
- Mümkünatsız... Biz kavga edeceğiz!!!
- Abi tamam ama böyle kavga olur mu? 3'e 1 olmaz valla!
Dağıstanlı lideri yanındaki arkadaşına döner ve:
-Geç lan sen karşıya, kavga edeceğiz..
.
.
.
.

Doğum yeri
Temel babasına sormuş:
- Baba ben nerde doğdum?
- Giresun.
- Peki sen baba?
- Trabzon.
- Peki annem?
- Ordu.
- Hayret ya!.. Hepimiz Konya'da nasıl buluştuk peki?
.
.
.
.

BAŞKA DOKTORA!
Kadın akşam işinden dönen kocasını kapıda güler yüzle karşılar ve:"Ah kocacığım,bugün doktora gittim.beni muayene etti ve dedi ki:"Bir ay deniz kenarında tatil yapmalısın...!Nereye gidelim dersin?"Adam sinirli sinirli cevap verir:
-Başka doktora!..Başka doktora!..

.
.
.
.

MESAİ SAATİNDE
Bir işyerinde müdür,memurlarından birinin masasında olmadığını görür. Memur yarım saat sonra döndüğünde,müdürü sorar:
-Mesai saatinde neredeydin?
-Saçımı kestirmeye gitmiştim.
-Mesai saatinde hiç saç kestirilir mi?
-Niçin kestirilmesin efendim?Mesai saatlerinde uzamıyor mu?

.
.
.
.

ÇEKİRDEKLERİYLE
Nasrettin Hoca birgün,karısıyla hurma yiyormuş.Hoca'nın,hurmaları çekirdekleriyle yediğini gören karısı:
-Hoca,hurma çekirdeği yenir mi?
-Ne yapayım hatun,demiş Hoca,satıcı çekirdekleriyle birlikte sattı.

.
.
.
.

ACELEYE GELDİ
Ziyafetin kokusunu alan Hoca,tam yemek zamanı bir düğün evine gitmiş. Elinde tuttuğu balmumu mühürlü kağıt tomarını kapıdaki adama uzatıp:
-Ev sahibine mektup getirdim,demiş.Sonra içeri dalıp sofraya kurulmuş. Başlamış atıştırmaya.Bu arada kağıt tomarı ev sahibine ulaşmı.Kağıtları evirip çeviren adam,hiçbirşey anlamamış olacak ki,Hoca'nın yanına gelmiş:
-Efendi,bunun üzerinde hiç yazı yok,demiş.Kimin kime gönderdiği belli bile değil.Hoca yemek yemeği sürdürüp:
-İçinde de yazı da yok zaten,demiş.Kusura bakmayın,biraz aceleye geldi de!

.
.
.
.
Hoşt Dediysek Hamur Biraz Eşki Daa!...
Hanımın biri hamur yoğurur, tavını alması için tandır başına bırakır.
Diğer işlerini görmek için odaya gider , döndüğünde bir köpegin hamurun başında olduğunu görür. Eline değnek alarak köpeği kovmaya çalışır.
Köpeğe önce bir hoşt der. Köpek kadına karşı havlayınca kadın korkar ve :
"Köpek gardaş, hoşt dediysak senin için dedıh.Hamur biraz eşgi , garnın ağırır daa!..."

.
.
.
.
Hoca Ve Esnaf
Naim Hoca bir gün Zeynal camisinin önündü kavaflar esnafıyla oturmuş çay içiyor, esnafların içerisinden birisi hocaya;
-Hocam bu galalılar (Pasinler) cennete girer mi , diye sorar
Hocada çayından bir yudum çeker ve ;
-Kordur mordurlar ama gene girerler der
Hocanın cevabının karşısında esnaflar gülüşürler ve bu defa soruyu galalılar (pasinler)sorarlar,
-Hocam ya bu İspirliler
Hoca hiç düşünmeden
-Nevzen billah aman onlarnan şeytan baş edememiş biz nasıl edah gardaş onalar kapıdaki melaikeleride gandırır bir yolunu bulur gene girerler diyince, ilk soruyu soran esnaf gevrek gevrek gülmeye başlar ve
-Hocam ya bu Tortumlular
-Hoca çayından bir yudum daha çeker ve "ola oğul hoç orası hayvanat bahçesi değil der
.
.
.
.

Erzurum'da Ermeniler'in olduğu dönemde, kurban bayramı. Erzurumlular kurban kesiyorlar, bunu gören Ermeninin biri arkadaşına;
"Ben de kurban kesmek istiyorum" der.
"Olur mu, saçmalama! .. Sen müslüman değilsin, kurbanı niye keseceksin ki? " diye karşı çıkar arkadaşı.
Tabii Ermeni kararlı, gidip bir inek satın alır ve eline bıçağı alıp ineğin başına gelir. Elindeki bıçakla ineği ve kendini kan revan içinde bırakır ama bir türlü ineğin canı çıkmaz. Bunun üzerine Ermeni'nin arkadaşı yanına gelip;
"Ya bu kadar işkence çekeceğine git şu karşıdaki müslüman kahvesine, bir tanesinden rica et gelip kessin" der.
Ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde kahveye girer.
"Bir müslüman arıyorum" der.
Kahve halkından biri korkudan:
'Ca.. ca.. camiye gittiler, burada müslüman yok' der.
Adam camiye gelir ve içeri girip
'Müslümanlar buradaymış, öyle mi? ' der. Cemaatte çıt yok. Sonunda dayanamayıp arkası dönük olan hocayı gösterirler. Ermeni hocanın karşısına dikilir;
'Burada tek müslüman sensin heralde'
Hoca kanlı bıçağa bakar,adamın kan içindeki giysilerine bakar ve korkuyla:
'Çim? Ben? ... Bene müslüman diyenin celmişini ceşmişini...'
.
.
.
.

Sayı
İdris, Nuh diyor peygamber demiyordu:
"Okuyup da ne olacak penum oğlan? Ha bu dükkanda duracağına göre, okuma yazmanın heç cerekliluğu yoktir. Bir, içi, uç diye saysa yeter."
Komşuları ısrar edip duruyorlardı:
"Olur mu canum, diyelim ki onu dükkanda bırakup kahveye cittun. Dükkana da dört adam celdu. Uçten fazla sayamazsa celup sana ne diyecek? "
İdris;
"Uyy, bu da mesele mi yani. Celur, 'Baba, uç kişi celdu, yanlarında bir herif daha var' der."
.
.
.
.
Centilmen
Temel dolmuşa binmiş. Dolmuşta 3 erkek bir de hamile bayan varmış. Dolmuş yoluna devam ederken hamile bayandan 'tırrrrt' die bi ses gelmiş.
Bayanın bozulmasını istemeyen adamlardan birisi
'Afedersiniz çok yemişim, mazur görün...' diyerek centilmenlik yapmış. Temel olayı görmüş ve centilmenlik fikrini tutmuş. Bir süre sonra bir tırrrrt sesi daha gelmiş. Tam Temel daha evvel planladığı gibi centilmenlik yapmaya hazırlanırken, bu sefer diğer adam atlamış ve o da
'Afedersiniz çok yemişim, mazur görün...' demiş. Temel centilmenlik sırasını kaptırınca bir hayli üzülmüş ve centilmenlik yapmak için kadının tırtlamasını beklemeye başlamış... derken br tırrrrt sesi daha gelmiş fakat Temel tam söyleyeceği sırada dolmuştaki 3. adam yapacağını yapmış ve
'Kusura bakmayın... Çok yemişim, mazur görün...' diyerek Temel'in sırasını kapmış... Centilmenlik yapamayınca içinde kalan Temel ineceği durağa geldiği için dolmuştan indiğinde mutlaka centilmenlik yapmalıyım diye düşünmüş ve dolmuşun kapısından içeri dönüp
'Ha bu kari bi taha yellenursa pilun ki pen yaptum...' demiş.
.
.
.
..

Uyku
Temel uyuyormuş. Birden yataktan düşmüş, kalkmış yeniden yatmış. Biraz sonra bir daha düşünce mırıldanmış:
"İyi ki kalkmışım, yoksa üstüme düşecektim! .."
.
.
.
.
.

Aslan
Temel bir gün ava gitmeye karar vermis, sihirli kemanını, tüfeği almış ve ava gitmiş. Av esnasında bir aslanla göz göze gelmişler.
Temel tetiğe basmış, tüfek patlamamış.kemanı sihirli ya? hemen kemanını çokarmış,çalmaya başlamış..keman sesini duyan aslan bir iki esnemiş ve uykuya dalmış..
günler sonra yeniden ava gitmiş. Aslanla yine göz göze gelmiş. Tetiğe basmış, tüfek yine patlamamış. Hemen kemanı çıkarmış, çalmış, ama aslan onu parçalayıp yemiş.
Ağaçta iki maymun konusuyormuş, biri demiş ki:
'Ben sana demedim mi, bu bizim sağır aslana denk gelirse işi biter diye...'

.
.
.
.

Adamin biri yolda giderken gozu, yeni acilan magazaya takilmis ve bir gireyim bakalim neler var demis, girmis magazaya.
Guler yuzlu bir tezgahtar adami karsilamis.
Tezgahtar - Buyrun efendim, hosgeldiniz, magazamizi tercih ettiginiz icin tesekkur ederiz. Size nasil yardimci olabiliriz? Ne bakmistiniz?
Adam - Merhaba. Bana eldiven lazim.
Tezgahtar - Lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Merhaba. Bana eldiven lazim.
Tezgahtar - Hosgeldiniz, kislik mi, yazlik mi istiysunuz?
Adam - Kislik.
Tezgahtar - Oyleyse lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Merhaba, bana eldiven lazim. Kislik.
Tezgahtar - Merhaba efendim, deri mi yoksa yun mu?
Adam - Deri.
Tezgahtar - Oyleyse lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Merhaba, bana eldiven lazim. Kislik ve deri.
Tezgahtar - Merhaba efendim. Gercek deri mi istiyorsunuz yoksa sahte deri mi?
Adam artik sinirlenmeye baslamis.
Adam - Gercek deri.
Tezgahtar - Su bolume gecin lutfen, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Eldiven istiyorum. Kislik ve gercek deri.
Tezgahtar - Tabi, kollarinizi uzatir misiniz, parmaklarinizi da iyice acin.
Adam - Tabi, buyrun.
Tezgahtar - Yandaki bolume gecin lutfen.
Adam - Siz benimle dalga mi geciyorsunuz, ben eldiven istiyorum. Verin de gideyim.
Tezgahtar - Telaslanmayin, siz gercekten nasil bir eldiven ariyorsaniz, size en uygun eldiveni alacaksiniz. Biz sizi maksimum derecede memnun edebime icin elimizden geleni yapiyoruz. Eldiveninizin bu paltoya uygun olmasini mi
istiyorsunuz?
Adam biraz da bagirarak
Adam - Evet
Adam bir sonraki tezgahtarin yanina gider.
Adam - Ben kislik, gercek deriden, fermuarli, bu paltoya uygun, bu ellere giyebilecegim bir cift eldiven istiyorum.
Tezgahtar - Tabi efendim. Fermuarli mi olsun, citcitli mi?
Adam - Fermuarli.
Tezgahtar - Su tezgahtarla gorusmeniz gerekiyor.
Tam bu sirada kapidan iceri bir adam gier.Bir elinde altindan beton parcalari dokulen klozet, obur elinde tuvalet duvarindan birkac parca fayans, bagirir.
- Iste bu benim tuvaletim, buda tuvaletimin fayansi, mıçımı da demin size gosterdim, artik verin su tuvalet
kagidini.
.
.
.
.
.

Dünyada sadece bir çift kalan nadir bir ayı türünün erkeği ölmüş.
Bu ender hayvanın üreme ihtimali sıfır, bu yüzden soyu tükenecek.
Ne yapalım diye düşünmüşler; kurullar toplanmış, çözüm yok.
Kuruldaki bir Türk bilim adamı şöyle demiş: 'Bizim memlekette bir
Hayati abi var, söylemesi ayıptır aynen bu ayıya benziyor, hatta daha
kıllıdır, ondan rica edebiliriz, 100-200 dolarda ödül verirsek bu işi
yapar ve ayıların soyunu kurtarır herhalde' demiş.
Bakmışlar başka çare yok, Hayati abiye gitmişler ve durumun
önemini, yapacağı hizmetin büyüklüğünü anlatmışlar, birde
'Karşılığında 100 dolar söz konusu' demişler.
Hayati abi düşünmüş ve 'Olur ama 3 şartım var.' demiş.
Herkes sevinç ve merakla 'Ne?' diye sormuş...
1. Öpüşmem...
2. Yavru erkek olursa rahmetli babamın adını koyarsınız.
3. 100 dolar çok, en fazla 50 dolar veririm.

.
.
.
.


Adam, kısa bir süre önce ayrıldığı evine telefon açar, bahçıvana sorar:
- Nasıl her şey yolunda mı?
- Yolunda. Yalnız, küreğin sapı kırıldı onu tamir etmeye çalışıyorum.
- Neden kırıldı?
- Köpeğinize mezar kazarken, zorlamışım, bu yüzden kırıldı.
- Nee! Köpeğim öldü mü?
- Havuza düştü öldü.
- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; nasıl havuzda ölür?
- Ama havuzun suyu boşalmıştı, betona çakıldı; bu yüzden hayatını kaybetti.
- Daha havuzu yeni doldurtmuştum. Neden boşalttınız?
- Biz değil itfaiyeciler boşalttı. Çünkü evdeki yangını söndürmek için ilâve suya ihtiyaç duydular.
- Evde yangın mı çıktı?
- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısiyla çok sayıda insan geldi. Bir sigara izmaritinden kâğıtlar, ardından da perde tutuşmuş. O kalabalıkta farkına varamadık.
- Annem nasıil oldu? Sapasağlamdı.
- Haklısınız. Biz de şaşırdık ama, sizin yatak odanıza bir şey bakmaya girmiş. Yatakta karınızla en yakın arkadaşınızı görünce kalbine inmiş.
- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu? Bunaldım.
- Olmaz olur mu? Var. Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya..
İşte onun neticesi pozitif çıktı.

.
.
.
.
.
- Iyi ki düğünümüzü Belçika'da yapalım demişsin Goncagül
- Güzel oldu, değil mi Muhittin?
- Evet canım, herkes dışarda evleniyor, bizim neyimiz eksik?
- Beni kırmadığın için teşekkür ederim.
- Sen istersin de ben yapmam mi bitanem?
- Muhittin, sana geçmişimle ilgili bir şey anlatmak istiyorum.
- Once duvağını çözseydik Goncagülüm.
- Cözeriz, dur bi... Cok önemli bu...
- Ee, ama sırası mı şimdi? Neyse, anlat bari...
- Ben küçükken tecavüze uğradım.
- Cok üzüldüm bebeğim. Ama şu an kendini iyi hissediyorsan önemli degil.
- Simdi iyiyim de bunları bilmen lazım.
- Yakınlarından biri tarafından mı?...
- Yok... Bi bakkal vardı bizim mahallede...
- Bakkal mı?
- Evet... Elma şekeri satıyordu, güzel çikolatalar filan.
- Eee?
- Işte, bi gün bana, Osman depoya gelsene dedi.
- Osman kim?
- Anlatacağım bi tanem, sakin ol bi...

.
.
.
.

Zamanın birinde alim zatlardan biri bir nehir kenarında namaza durmuş..
Mecnun tam o sırada sözde alim zatın önünden geçmiş..
Adam öfkeyle namazını bozarak:
'Bre melun görmez misin ki namaza duruyorum, ne diye önümden geçersin?' der.
Mecnun'un cevabıysa ilginçtir:
'BEN LEYLANIN AŞKIYLA SENİN NAMAZ KILDIĞINI GÖRMEZKEN,
SEN MEVLANIN AŞKIYLA BENİ NASIL GÖRDÜN...?'
Sahte dindarlara ve aşkı böyle yaşayamayanlara ithaf edilir...
.
.
.
.
.

Adamın biri çok zenginmiş hayatta her istediğini yapmış bir
şeyi merak ediyormuş doğum sancısı hemen aile doktorunun yanına gidiyor-doktor ben hayatta her türlü zevki tattım.bir tek şey içimde uhde kaldı
oda doğum sancısı çok merak ediyorum nasıl duygudur bu.sana 20 milyar para bana bu duyguyu tattırırsan sana helal olsun.doktor: aman beyefendi bu imkansız birşey siz kadın değilsinizki bu
kadınlara mahsus bir olay.doktor biryandan servet denilecek parayıda kaçırmak istemiyor.
aklın samimi olduğu birazda cin gibi olan başka bir doktor arkadaşı geliyor.-beyefendi ben bu işi beceremem ama çok samimi olduğum iyi bir
doktor arkadaşım var ona bir telefon edeyim bakalım o ne diyecek.adam: ne yaparsan yap bana bu duyguyu tattır.diyor.doktor hemen arkadaşını arıyor.durumu anlatıyor işin içinde büyük para olduğunu söylüyor.arkadaşı dahemen bana gönder o
arkadaşı diyor.doktor arkadaşının muayenehanesinin adresini adama veriyor.
diğer doktorun yanına adamı gönderiyor.
aradan zaman geçiyor 3 saat sonra doktorun telefonu çalıyor
doktor telefona cevap veriyor.karşısında adamı gönderdiği doktor arkadaşı-hemşerim hemen arabana atla muayenehaneme gel işi hallettim payına
düşen 10 milyarı al çünkü bu salağı bana sen gönderdin.doktor arabasına binip doğru arkadasşının muayene hanesine gidiyor arkadaşı içerde adam görünürlerde yok doktor arkadaşına
yahu nasıl hallettin bu işi bu imkansız bir olay.
arkadaşı-çokkolay oldu zaten gönderdiğin adam yan odada inanmazsan nasıl kıvranıyor aç kapıyı gör istersen.doktor yavaşça yan odanın kapısını aralıyor gerçekten adam
içerde kendini yerlere atıyor bağırıyor inliyor.
doktor arkadaşına:-arkadaş iyide nasıl yaptın onu bana anlat
arkadaşı:
çok kolay.2 şişe muhsil içirdim.
poposunada 2 dikiş attım hadi bakalım çıkarabilirse çıkarsın

.
.
.
.

Adam, arkadaslariyla felekten bir gece çalmak için anlasir, karisindan
izin alir saat tam 12:00 de eve dönecegine dair(biraz kilibiktir da...) .
Neyse arkadaslar bulusurlar ve saatler akip gider. Adam bir ara saate
bakma gafletinde bulunur, o da ne, saat gece 2 küsur olmustur. Telasla
evin yolunu tutar. Tam eve girdiginde guguklu saat 3 kez öter. Bizim
kilibik: 'Hatun kesin uyanmistir, 9 kez daha ötüp 12'ye tamamlarsam sorun
çözülür' diye düsünerek 9 kez daha sesini guguklu saatinkine benzeterek
öter. Buldugu bu pratik ve esprili çözümden dolayi kendisiyle gurur
duyarak, sessizce pijamalarini giyer ve yataga girer.
Ertesi sabah kahvaltida karisi eve kaçta geldigini sorar, tam 12:00 de
geldigini söyler, göz ucuyla karisini süzerek. Karisinin yüz ifadesinde
degisiklik olmadigini görünce derin bir nefes alir ve siritarak olayi
çözdügünü düsünür.
Az sonra karisi:
-Su guguklu saati degistirsek iyi olacak, der.
Adam:
-O da nerden çikti simdi, diye sorar.
Karisi:
-Dün gece saat 3:00 te üç kez öttü, sonra 'hastir' dedi, daha sonra dört
kez daha öttü, bogazini temizledi, üç kez daha öttü, kikir kikir güldü,
iki kez daha öttü ve son olarakta yellendi.

.
.
.
.

Beyaz fıkra
Afrikalı zenci aile, duydukları söylentiye inanıp içinden geçenlerin beyazlaştığı nehrin kıyısına gelirler.
Baba karşıya geçer beyazlaşır.
Anne karşıya geçer beyazlaşır.
Büyük çocuk karşıya geçer beyazlaşır.
Karşıda kalan küçük çocuk, bir ayının saldırısına uğrar ve ölür.
Anneyi hüngür hüngür ağlarken gören baba şöyle der:
"Boşver hanım. Zenciydi zaten!.."
.
.
.
.

Yöntem yanlış
Adam; "Bu sabah kalktığımda kendimi o kadar kötü hissediyordum ki, 100 tane aspirin yutup, intihar etmeye karar verdim."
Arkadaşı; "Ne diyorsun? Sonra ne yaptın? Anlaşıldığı kadarı ile vazgeçmişsin!"
Adam; "Hayır, vazgeçmedim ama ikinci aspirinden sonra kendimi daha iyi hissettim!.."

.
.
.
.

Dua
Küçük Johnny, anne ve babasıyla birlikte akşam yemeği için büyükannesinin evine gitmiş.
Herkes sofraya oturmuş, yemekler tabaklara konar konmaz bizim afacan hemen yemeye başlamış.
Bunu gören annesi
"Johnny, beklesene..." demiş, "...daha duamızı etmedik!"
Ama küçük yaramaz hiç oralı olmamış:
"Duaya gerek yok ki!.."
Annesi iyice sinirlenmiş: "Ne demek gerek yok? Kendi evimizde her akşam yemeğe başlamadan önce dua etmiyor muyuz?"
Bunun üzerine Johnny cevap vermiş:
"Ama burası büyükannemin evi ve o yemek yapmasını biliyor!.."
.
.
.
..

Lider
Saddam'a gazeteciler sormuş:
"Halkın yüzde 99,2'si sizi seçti. Bir lider bundan başka daha ne ister ki?"
Saddam pis pis sırıtmış:
"Yüzde 0,8'inin isimlerini!"
.
.
.
.

Telefon Ücreti
İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Clinton ve Saddam ölüp cehenneme gitmişler.
Kraliçe Elizabeth, ülkesinde ne olup bittiğini merak ettiğini ve bir telefon görüşmesi yapmak istediğini söylemiş. Şeytan kabul etmiş. Kraliçe konuşmuş ve kapatmış.
Şeytan; "Görüşme ücreti 5 milyon dolar" demiş.
Kraliçe; "Ne... 5 milyon dolar mı?" demiş ama ödemeyi yapmış.
Bunu gören Clinton kıskanmış ve
"Ben de aramak istiyorum"
deyip yaygarayı koparmış ve Amerika'yı aramış. Görüşme iki dakika sürmüş. Konuşma bitince şeytan 10 milyon dolar istemiş ve Clinton da ödemiş.
Bunları görüp kıskanan Saddam da Irak'ı istemiş ve çook uzun bir görüşme yapmış ve görüşme bitince şeytana sormuş.
"Söyle bakalım borcum kaç para?"
Şeytan; "Sadece 1 dolar" demiş.
Saddam "Sadece 1 dolar mı?" diye sormuş.
Şeytan da cevap vermiş.
"E tabii, cehennemden cehenneme şehiriçi görüşme parası alıyoruz!.."
.
.
.
.

Koruma
Bülent Ersoy, jüri üyeliği yaptığı Pop Star Alaturka'nın son çekiminde, sivil resmi, kalabalık bir polis ekibiyle korunmuş.
Bülent Ersoy'un
"Ben koruma talep etmedim" dediği gazeteciler, korumadan sorumlu polislerin şefini bulmuşlar.
Şef, demiş ki; "Doğrudur, o talep etmedi. Biz kendiliğimizden harekete geçtik. Rahip Santoro vuruldu. Hepimiz Hıristiyan olduk. Hrant Dink vuruldu. Hepimiz Ermeni olduk. Şimdi Bülent Ersoy'u çok iyi korumak zorundayız. Allah ona uzun ömürler versin."
.
...
...
.

Yıldönümü
Katolik mahallenin papazı, o kiliseye gelişinin 25. yıldönümü şerefine verilen bir yemeğe davetliydi. Onuruna bir konuşma yapması için kasabanın ileri gelenlerinden bir politikacı seçilmişti. Aynı zamanda bir kongre üyesi olan politikacı trafik nedeniyle yemeğe geç kalmıştı. Herkes sıkıntıyla beklerken papaz bir konuşma yaparak sessizligi dağıtmak istedi.
- "Bildiginiz gibi, günah çıkarırken söylenenler asla açıklanmaz..." diye başladı papaz, "... ancak size burada duyduğum ilk itirafi anlatmak istiyorum. Tabi kim olduğu hakkında bir ipucu vermeyeceğim, ama bu kasaba hakkındaki ilk izlenimlerimi anlatmak için bahsetmek istiyorum. 25 yıl önce buraya ilk geldiğimde bana günah çıkarmak için gelen ilk kişi yüzünden buranın korkunç bir yer olduğunu düşünmüştüm. Bu kişi bana bir TV çaldığını, yolda onu durduran polisi öldürdüğünü, zimmetine para geçirdiğini ve patronunun karısıyla ilişkisi olduğunu itiraf etmişti. Şaşkına dönmüştüm! Fakat zaman geçtikçe onun buradaki en kötü insan olduğunu ve kasabanın geri kalanının son derece iyi, namuslu ve dürüst insanlardan oluştuğunu anladım ve burada kaldığım için çok mutluyum."
Papaz konuşmasını tam bitirmişti ki, politikacı kan ter içinde yemeğe yetişti. Herkesten özür diledi ve hemen konuşmasına başladı;
- "Sevgili papazımızın buraya ilk geldiği günü hiç unutmam. Aslına bakarsanız, kendisine ilk kez günah çıkarmak şerefi de 25 yıl önce bana ait olmuştu!.."
.
.
.
.

Rodrigez
Diktatör Rodrigez'in ülkesinde bir tutukevi...
Hücrelerden birinin kapısı açılır, içeriye bir tutuklu atılır. Hücrede bulunan eski tutuklu yeni gelene sorar
"Suçun ne?"
Yeni tutuklu "'Kahrolsun Rodrigez' diye bağırdım... Onun için attılar içeriye...
"Ya senin suçun ne?"
Diğeri "Benim mi? Ben de 'Yaşasın Rodrigez' diye bağırmıştım..."
Tam bu sırada kapı açılır, içeriye biri daha atılır. Hücredekiler yeni gelene
"Hoş geldin... Sen de kimsin?"
Diğeri boynunu büker
"Ben... Ben Rodrigez'im!.."
.
.
.
..

Suya düşen diktatör
Suya düşen Pinochet'i kurtarıp, yapay solunumla yaşama döndüren gence, diktatör
"Ben devlet başkanıyım. Hayatımı kurtardın... Dile benden ne dilersen..."
Delikanlı hemen ağzını, koluna silmiş ve
"Sizi kurtardığımı kimseye söylemeyin, yeter!.."
.
.
.
.

Şair Şah
İran şahlarından biri şiir yazmaya pek meraklıymış. Ancak şiirleri ipe sapa gelmez deli zırvalarıymış. Bu şiirleri dalkavukların dışında da beğenen yokmuş.
Bir gün şah İran'ın ünlü ozanı Kaani'yi huzuruna çağırtmış ve şiirlerini okumuş, peşinden de
"Söyle şair... Nasıl buldun şiirlerimi?"
Kaani "Aman şahım... Bunların başına 'şiirdir' diye yazın da okuyanlar yanılmasın... Bunlar şiir miir değil."
Şah köpürmüş, muhafızlarına
"Çabuk... Atın bu hayvanı ahıra!.."
Ülkenin en ünlü ozanı ahırda yaşamaya başlamış.
Bir bayram arefesi şahtan af dilemiş ozanın yakınları...
"Affetmezseniz bile koşullu salıverin..." Şah kabul etmiş bu öneriyi. Kaani'yi huzuruna çağırmış
"Ey Kaani... Seni koşullu olarak affediyorum... Bu arada sen ahırda yatarken, ben de yeni şiirler yazdım. Göreceksin, oldukça gelişti şiir yazma yeteneğim. Şimdi al şu şiirlerimi oku ve bana fikirlerini söyle."
Kaani şiirleri okumuş...
Kağıtları şaha uzatmış
"Şahım... Ben kulunuz, gene ahıra dönüyorum!.."
.
.
.
.

Dağıstanlılar
Dağıstanlılar kavga etmeyi çok severlermiş. Bir gün Rus'un biri Dağıstanlı'nın arabasına çarpar. İçinden 3 Dağıstanlı çıkar ve adama:
- Kavga edeceğiz!
- Abi affet özür diliyorum!
- Yok biz kavga edeceğiz!
- Abi polis çağıralım... Hata kiminse ödesin!
- Yok biz illaki de kavga edeceğiz!
- Tamam abi ben sizin hasarı ödeyeyim, kavga etmeyelim!
- Yok baba, kaçarı yok, biz kavga edeceğiz!
- Abi ben sizin hasarı ödeyeyim, alın araba da sizin olsun!
- Mümkünatsız... Biz kavga edeceğiz!!!
- Abi tamam ama böyle kavga olur mu? 3'e 1 olmaz valla!
Dağıstanlı lideri yanındaki arkadaşına döner ve:
-Geç lan sen karşıya, kavga edeceğiz..
.
.
.
.
.

Doğum yeri
Temel babasına sormuş:
- Baba ben nerde doğdum?
- Giresun.
- Peki sen baba?
- Trabzon.
- Peki annem?
- Ordu.
- Hayret ya!.. Hepimiz Konya'da nasıl buluştuk peki?
.
.
.
.
.

BAŞKA DOKTORA!
Kadın akşam işinden dönen kocasını kapıda güler yüzle karşılar ve:"Ah kocacığım,bugün doktora gittim.beni muayene etti ve dedi ki:"Bir ay deniz kenarında tatil yapmalısın...!Nereye gidelim dersin?"Adam sinirli sinirli cevap verir:
-Başka doktora!..Başka doktora!..

.
.
.
.
.

MESAİ SAATİNDE
Bir işyerinde müdür,memurlarından birinin masasında olmadığını görür. Memur yarım saat sonra döndüğünde,müdürü sorar:
-Mesai saatinde neredeydin?
-Saçımı kestirmeye gitmiştim.
-Mesai saatinde hiç saç kestirilir mi?
-Niçin kestirilmesin efendim?Mesai saatlerinde uzamıyor mu?

.
.
.
.
.

ÇEKİRDEKLERİYLE
Nasrettin Hoca birgün,karısıyla hurma yiyormuş.Hoca'nın,hurmaları çekirdekleriyle yediğini gören karısı:
-Hoca,hurma çekirdeği yenir mi?
-Ne yapayım hatun,demiş Hoca,satıcı çekirdekleriyle birlikte sattı.

.
.
.
.
.

ACELEYE GELDİ
Ziyafetin kokusunu alan Hoca,tam yemek zamanı bir düğün evine gitmiş. Elinde tuttuğu balmumu mühürlü kağıt tomarını kapıdaki adama uzatıp:
-Ev sahibine mektup getirdim,demiş.Sonra içeri dalıp sofraya kurulmuş. Başlamış atıştırmaya.Bu arada kağıt tomarı ev sahibine ulaşmı.Kağıtları evirip çeviren adam,hiçbirşey anlamamış olacak ki,Hoca'nın yanına gelmiş:
-Efendi,bunun üzerinde hiç yazı yok,demiş.Kimin kime gönderdiği belli bile değil.Hoca yemek yemeği sürdürüp:
-İçinde de yazı da yok zaten,demiş.Kusura bakmayın,biraz aceleye geldi de!

...
...
.
.

Hoşt Dediysek Hamur Biraz Eşki Daa!...
Hanımın biri hamur yoğurur, tavını alması için tandır başına bırakır.
Diğer işlerini görmek için odaya gider , döndüğünde bir köpegin hamurun başında olduğunu görür. Eline değnek alarak köpeği kovmaya çalışır.
Köpeğe önce bir hoşt der. Köpek kadına karşı havlayınca kadın korkar ve :
"Köpek gardaş, hoşt dediysak senin için dedıh.Hamur biraz eşgi , garnın ağırır daa!..."
....
..
.
..
.

Hoca Ve Esnaf
Naim Hoca bir gün Zeynal camisinin önündü kavaflar esnafıyla oturmuş çay içiyor, esnafların içerisinden birisi hocaya;
-Hocam bu galalılar (Pasinler) cennete girer mi , diye sorar
Hocada çayından bir yudum çeker ve ;
-Kordur mordurlar ama gene girerler der
Hocanın cevabının karşısında esnaflar gülüşürler ve bu defa soruyu galalılar (pasinler)sorarlar,
-Hocam ya bu İspirliler
Hoca hiç düşünmeden
-Nevzen billah aman onlarnan şeytan baş edememiş biz nasıl edah gardaş onalar kapıdaki melaikeleride gandırır bir yolunu bulur gene girerler diyince, ilk soruyu soran esnaf gevrek gevrek gülmeye başlar ve
-Hocam ya bu Tortumlular
-Hoca çayından bir yudum daha çeker ve "ola oğul hoç orası hayvanat bahçesi değil der
..
.
.
.

Erzurum'da Ermeniler'in olduğu dönemde, kurban bayramı. Erzurumlular kurban kesiyorlar, bunu gören Ermeninin biri arkadaşına;
"Ben de kurban kesmek istiyorum" der.
"Olur mu, saçmalama! .. Sen müslüman değilsin, kurbanı niye keseceksin ki? " diye karşı çıkar arkadaşı.
Tabii Ermeni kararlı, gidip bir inek satın alır ve eline bıçağı alıp ineğin başına gelir. Elindeki bıçakla ineği ve kendini kan revan içinde bırakır ama bir türlü ineğin canı çıkmaz. Bunun üzerine Ermeni'nin arkadaşı yanına gelip;
"Ya bu kadar işkence çekeceğine git şu karşıdaki müslüman kahvesine, bir tanesinden rica et gelip kessin" der.
Ermeni elinde bıçak üstü başı kan içinde kahveye girer.
"Bir müslüman arıyorum" der.
Kahve halkından biri korkudan:
'Ca.. ca.. camiye gittiler, burada müslüman yok' der.
Adam camiye gelir ve içeri girip
'Müslümanlar buradaymış, öyle mi? ' der. Cemaatte çıt yok. Sonunda dayanamayıp arkası dönük olan hocayı gösterirler. Ermeni hocanın karşısına dikilir;
'Burada tek müslüman sensin heralde'
Hoca kanlı bıçağa bakar,adamın kan içindeki giysilerine bakar ve korkuyla:
'Çim? Ben? ... Bene müslüman diyenin celmişini ceşmişini...'
...
.
.
.

Sayı
İdris, Nuh diyor peygamber demiyordu:
"Okuyup da ne olacak penum oğlan? Ha bu dükkanda duracağına göre, okuma yazmanın heç cerekliluğu yoktir. Bir, içi, uç diye saysa yeter."
Komşuları ısrar edip duruyorlardı:
"Olur mu canum, diyelim ki onu dükkanda bırakup kahveye cittun. Dükkana da dört adam celdu. Uçten fazla sayamazsa celup sana ne diyecek? "
İdris;
"Uyy, bu da mesele mi yani. Celur, 'Baba, uç kişi celdu, yanlarında bir herif daha var' der."
..
.
.
.

Centilmen
Temel dolmuşa binmiş. Dolmuşta 3 erkek bir de hamile bayan varmış. Dolmuş yoluna devam ederken hamile bayandan 'tırrrrt' die bi ses gelmiş.
Bayanın bozulmasını istemeyen adamlardan birisi
'Afedersiniz çok yemişim, mazur görün...' diyerek centilmenlik yapmış. Temel olayı görmüş ve centilmenlik fikrini tutmuş. Bir süre sonra bir tırrrrt sesi daha gelmiş. Tam Temel daha evvel planladığı gibi centilmenlik yapmaya hazırlanırken, bu sefer diğer adam atlamış ve o da
'Afedersiniz çok yemişim, mazur görün...' demiş. Temel centilmenlik sırasını kaptırınca bir hayli üzülmüş ve centilmenlik yapmak için kadının tırtlamasını beklemeye başlamış... derken br tırrrrt sesi daha gelmiş fakat Temel tam söyleyeceği sırada dolmuştaki 3. adam yapacağını yapmış ve
'Kusura bakmayın... Çok yemişim, mazur görün...' diyerek Temel'in sırasını kapmış... Centilmenlik yapamayınca içinde kalan Temel ineceği durağa geldiği için dolmuştan indiğinde mutlaka centilmenlik yapmalıyım diye düşünmüş ve dolmuşun kapısından içeri dönüp
'Ha bu kari bi taha yellenursa pilun ki pen yaptum...' demiş.
.
.
.
.

Uyku
Temel uyuyormuş. Birden yataktan düşmüş, kalkmış yeniden yatmış. Biraz sonra bir daha düşünce mırıldanmış:
"İyi ki kalkmışım, yoksa üstüme düşecektim! .."
.
.
.
.
.

Aslan
Temel bir gün ava gitmeye karar vermis, sihirli kemanını, tüfeği almış ve ava gitmiş. Av esnasında bir aslanla göz göze gelmişler.
Temel tetiğe basmış, tüfek patlamamış.kemanı sihirli ya? hemen kemanını çokarmış,çalmaya başlamış..keman sesini duyan aslan bir iki esnemiş ve uykuya dalmış..
günler sonra yeniden ava gitmiş. Aslanla yine göz göze gelmiş. Tetiğe basmış, tüfek yine patlamamış. Hemen kemanı çıkarmış, çalmış, ama aslan onu parçalayıp yemiş.
Ağaçta iki maymun konusuyormuş, biri demiş ki:
'Ben sana demedim mi, bu bizim sağır aslana denk gelirse işi biter diye...'

.
.
.
.

Adamin biri yolda giderken gozu, yeni acilan magazaya takilmis ve bir gireyim bakalim neler var demis, girmis magazaya.
Guler yuzlu bir tezgahtar adami karsilamis.
Tezgahtar - Buyrun efendim, hosgeldiniz, magazamizi tercih ettiginiz icin tesekkur ederiz. Size nasil yardimci olabiliriz? Ne bakmistiniz?
Adam - Merhaba. Bana eldiven lazim.
Tezgahtar - Lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Merhaba. Bana eldiven lazim.
Tezgahtar - Hosgeldiniz, kislik mi, yazlik mi istiysunuz?
Adam - Kislik.
Tezgahtar - Oyleyse lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Merhaba, bana eldiven lazim. Kislik.
Tezgahtar - Merhaba efendim, deri mi yoksa yun mu?
Adam - Deri.
Tezgahtar - Oyleyse lutfen su bolume gecin, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Merhaba, bana eldiven lazim. Kislik ve deri.
Tezgahtar - Merhaba efendim. Gercek deri mi istiyorsunuz yoksa sahte deri mi?
Adam artik sinirlenmeye baslamis.
Adam - Gercek deri.
Tezgahtar - Su bolume gecin lutfen, ordaki tezgahtar sizinle ilgilenecek.
Adam - Eldiven istiyorum. Kislik ve gercek deri.
Tezgahtar - Tabi, kollarinizi uzatir misiniz, parmaklarinizi da iyice acin.
Adam - Tabi, buyrun.
Tezgahtar - Yandaki bolume gecin lutfen.
Adam - Siz benimle dalga mi geciyorsunuz, ben eldiven istiyorum. Verin de gideyim.
Tezgahtar - Telaslanmayin, siz gercekten nasil bir eldiven ariyorsaniz, size en uygun eldiveni alacaksiniz. Biz sizi maksimum derecede memnun edebime icin elimizden geleni yapiyoruz. Eldiveninizin bu paltoya uygun olmasini mi
istiyorsunuz?
Adam biraz da bagirarak
Adam - Evet
Adam bir sonraki tezgahtarin yanina gider.
Adam - Ben kislik, gercek deriden, fermuarli, bu paltoya uygun, bu ellere giyebilecegim bir cift eldiven istiyorum.
Tezgahtar - Tabi efendim. Fermuarli mi olsun, citcitli mi?
Adam - Fermuarli.
Tezgahtar - Su tezgahtarla gorusmeniz gerekiyor.
Tam bu sirada kapidan iceri bir adam gier.Bir elinde altindan beton parcalari dokulen klozet, obur elinde tuvalet duvarindan birkac parca fayans, bagirir.
- Iste bu benim tuvaletim, buda tuvaletimin fayansi, mıçımı da demin size gosterdim, artik verin su tuvalet
kagidini.
.
.
.
.

Dünyada sadece bir çift kalan nadir bir ayı türünün erkeği ölmüş.
Bu ender hayvanın üreme ihtimali sıfır, bu yüzden soyu tükenecek.
Ne yapalım diye düşünmüşler; kurullar toplanmış, çözüm yok.
Kuruldaki bir Türk bilim adamı şöyle demiş: 'Bizim memlekette bir
Hayati abi var, söylemesi ayıptır aynen bu ayıya benziyor, hatta daha
kıllıdır, ondan rica edebiliriz, 100-200 dolarda ödül verirsek bu işi
yapar ve ayıların soyunu kurtarır herhalde' demiş.
Bakmışlar başka çare yok, Hayati abiye gitmişler ve durumun
önemini, yapacağı hizmetin büyüklüğünü anlatmışlar, birde
'Karşılığında 100 dolar söz konusu' demişler.
Hayati abi düşünmüş ve 'Olur ama 3 şartım var.' demiş.
Herkes sevinç ve merakla 'Ne?' diye sormuş...
1. Öpüşmem...
2. Yavru erkek olursa rahmetli babamın adını koyarsınız.
3. 100 dolar çok, en fazla 50 dolar veririm.

.
.
.
.

Adam, kısa bir süre önce ayrıldığı evine telefon açar, bahçıvana sorar:
- Nasıl her şey yolunda mı?
- Yolunda. Yalnız, küreğin sapı kırıldı onu tamir etmeye çalışıyorum.
- Neden kırıldı?
- Köpeğinize mezar kazarken, zorlamışım, bu yüzden kırıldı.
- Nee! Köpeğim öldü mü?
- Havuza düştü öldü.
- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; nasıl havuzda ölür?
- Ama havuzun suyu boşalmıştı, betona çakıldı; bu yüzden hayatını kaybetti.
- Daha havuzu yeni doldurtmuştum. Neden boşalttınız?
- Biz değil itfaiyeciler boşalttı. Çünkü evdeki yangını söndürmek için ilâve suya ihtiyaç duydular.
- Evde yangın mı çıktı?
- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısiyla çok sayıda insan geldi. Bir sigara izmaritinden kâğıtlar, ardından da perde tutuşmuş. O kalabalıkta farkına varamadık.
- Annem nasıil oldu? Sapasağlamdı.
- Haklısınız. Biz de şaşırdık ama, sizin yatak odanıza bir şey bakmaya girmiş. Yatakta karınızla en yakın arkadaşınızı görünce kalbine inmiş.
- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu? Bunaldım.
- Olmaz olur mu? Var. Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya..
İşte onun neticesi pozitif çıktı.
.
.
.
.

- Iyi ki düğünümüzü Belçika'da yapalım demişsin Goncagül
- Güzel oldu, değil mi Muhittin?
- Evet canım, herkes dışarda evleniyor, bizim neyimiz eksik?
- Beni kırmadığın için teşekkür ederim.
- Sen istersin de ben yapmam mi bitanem?
- Muhittin, sana geçmişimle ilgili bir şey anlatmak istiyorum.
- Once duvağını çözseydik Goncagülüm.
- Cözeriz, dur bi... Cok önemli bu...
- Ee, ama sırası mı şimdi? Neyse, anlat bari...
- Ben küçükken tecavüze uğradım.
- Cok üzüldüm bebeğim. Ama şu an kendini iyi hissediyorsan önemli degil.
- Simdi iyiyim de bunları bilmen lazım.
- Yakınlarından biri tarafından mı?...
- Yok... Bi bakkal vardı bizim mahallede...
- Bakkal mı?
- Evet... Elma şekeri satıyordu, güzel çikolatalar filan.
- Eee?
- Işte, bi gün bana, Osman depoya gelsene dedi.
- Osman kim?
- Anlatacağım bi tanem, sakin ol bi...

.
.
.
.

Zamanın birinde alim zatlardan biri bir nehir kenarında namaza durmuş..
Mecnun tam o sırada sözde alim zatın önünden geçmiş..
Adam öfkeyle namazını bozarak:
'Bre melun görmez misin ki namaza duruyorum, ne diye önümden geçersin?' der.
Mecnun'un cevabıysa ilginçtir:
'BEN LEYLANIN AŞKIYLA SENİN NAMAZ KILDIĞINI GÖRMEZKEN,
SEN MEVLANIN AŞKIYLA BENİ NASIL GÖRDÜN...?'
Sahte dindarlara ve aşkı böyle yaşayamayanlara ithaf edilir...

.
.
.
.
Adamın biri çok zenginmiş hayatta her istediğini yapmış bir
şeyi merak ediyormuş doğum sancısı hemen aile doktorunun yanına gidiyor-doktor ben hayatta her türlü zevki tattım.bir tek şey içimde uhde kaldı
oda doğum sancısı çok merak ediyorum nasıl duygudur bu.sana 20 milyar para bana bu duyguyu tattırırsan sana helal olsun.doktor: aman beyefendi bu imkansız birşey siz kadın değilsinizki bu
kadınlara mahsus bir olay.doktor biryandan servet denilecek parayıda kaçırmak istemiyor.
aklın samimi olduğu birazda cin gibi olan başka bir doktor arkadaşı geliyor.-beyefendi ben bu işi beceremem ama çok samimi olduğum iyi bir
doktor arkadaşım var ona bir telefon edeyim bakalım o ne diyecek.adam: ne yaparsan yap bana bu duyguyu tattır.diyor.doktor hemen arkadaşını arıyor.durumu anlatıyor işin içinde büyük para olduğunu söylüyor.arkadaşı dahemen bana gönder o
arkadaşı diyor.doktor arkadaşının muayenehanesinin adresini adama veriyor.
diğer doktorun yanına adamı gönderiyor.
aradan zaman geçiyor 3 saat sonra doktorun telefonu çalıyor
doktor telefona cevap veriyor.karşısında adamı gönderdiği doktor arkadaşıhemşerim hemen arabana atla muayenehaneme gel işi hallettim payına
düşen 10 milyarı al çünkü bu salağı bana sen gönderdin.doktor arabasına binip doğru arkadasşının muayene hanesine gidiyor arkadaşı içerde adam görünürlerde yok doktor arkadaşına
yahu nasıl hallettin bu işi bu imkansız bir olay.
arkadaşı-çokkolay oldu zaten gönderdiğin adam yan odada inanmazsan nasıl kıvranıyor aç kapıyı gör istersen.doktor yavaşça yan odanın kapısını aralıyor gerçekten adam
içerde kendini yerlere atıyor bağırıyor inliyor.
doktor arkadaşına:-arkadaş iyide nasıl yaptın onu bana anlat
arkadaşı:
çok kolay.2 şişe muhsil içirdim.
poposunada 2 dikiş attım
hadi bakalım çıkarabilirse çıkarsın
.
.
.
.

Deve Girmesin
Adamın biri evin etrafına ağaç dikiyormuş, oradan gecen birisi sormuş:
-Ahmet bey ne yapıyorsunuz?
-Eve deve girmesin diye ağaç dikiyorum.
-İyi de beyefendi burada deve yok ki..
-Eeeee arkadaş biz bu ağaçları boşuna mi diktik.
.
.
.
.

Kaptan
Temel kaptan pilottur. Uçak normal bir şekilde giderken birden bire sallanmaya başlar.... temel mikrofonu alır...
'Tikkat Tikkat kaptan pilotunuz temel konuşayi, Uçaktaki ariza giderilebilecek bir arizadur. Lütfen panik yapmayun.'
yolcular biraz beklerler ama uçaktaki sarsıntı artarak devam etmektedir...
temel tekrar mikrofonu eline alır...
'Tikkat Tikkat, Eshedü en la ilahe illallah......'

.
.
.
.

Yaşlı Bir Kadınla Çıkmanın Faydaları..
- Sizi gece yarısı uyandırıp "Bizim sonumuz ne olacak?.." diye sıkboğaz etmez..
- Genç kızı tavlamak için pahalı bir şampanya patlatmanız gerekir, oysa yaşlı kadın bir bitki çayına fittir..
- Onu kullandığınızı söylemez..
Çünkü o sizi kullanıyordur..
- Gençler pizzacının telefonunu ezbere bilir. Oysa yaşlı kadın size nefis bir yemek hazırlar..
- Sizi bütün arkadaşları ile tanıştırır, oysa genç bir kızın tek bir arkadaşı ile tanışamazsınız..
- Hayatının en güzel yıllarını mahvettiğinizi size söylemez, çünkü onları daha önceden bir başkasına kaptırmıştır..
- Medyum gibidir.. Ona utana sıkılarak bir şeyler açıklamanıza gerek yoktur..
O önceden her şeyi bilir..
.
.
.
.

Modern Sanat Müzesi ve Çocuklar..
Tesadüfen 'Modern Sanat Müzesi'ne giren iki küçük çocuktan biri
"Hemen burdan kaçalım.." demiş, "Yoksa bütün bunları bizim bu hale getirdiğimizi zannedecekler..Sopayı yeriz.."
.
.
.
.

Havuza İşeyen Sarhoş..
Sarhoşun biri şehrin ortasındaki fıskiyeli havuzun ortasına kadar girip çişini yaparken onu gören polis,
"Hemen dur ve şeyini pantolonunun içine sok!.."
diye bağırmış..
Sarhoş şeyini içeri sokup fermuarı çekmiş,
polis dönüp giderken de birden kahkahalarla gülmeye başlamış...
"Evet" diye geri dönmüş polis, "Komik olan ne?.."
"Kandırdım seni.." demiş sarhoş gülmesini sürdürürken, "Pantolonumun içine soktum ama durmadım, devam ettim!.."
.
.
.
.

Sağır Dilsiz Çift'in Kavgası..
Kütüphanede sağır ve dilsiz çiftin işaretlerle konuşmaları birden kavgaya dönüştü..
Kadının daha büyük ve sert işaretler yapması sonucu hayli sinirlendiğini anladım.. Erkek onun iki elini tuttu ve işaretlerle
" Aşkım.." dedi, " Bağırmak zorunda değilsin.. Kör değilim ki..!"
.
.
.
.

hiç birşeyi unutmayan adam

İki arkadaş sahil kenarında yürürlerken,kumsala
oturmuş,ufuklara dalmış garip bir adam görürler.
Biri diğerine der ki:
-Bu adam hayatında hiçbirşeyi
unutmaz....... Diğeri buna inanmaz adama birşeyler sormak
ister ve yanına gider.
-Sen hiçbirşeyi unutmaz mısın?
-asla...
-Peki söyle o zaman 5 sene önce bugün ne yedin?
-Yumurta...
Neyse, bu diyalog öylece kalır ve aradan
10 yıl geçer, bizim iki arkadaştan meraklı olanının
yolu yine aynı sahile düşer.Bakar ki o adam yine orda.
Hemen yanına gider ve sorar:
-Peki,nasıldı yumurta? ?
-Rafadan!
.
.
.
.

AL BU KIZU

- Ula Cemal, al pu kizu. Biluyrum
cüzel değil ama çok zengindur. Cüzel-
liktan sağa ne? Sabah işe cit, akşam
karanluğu dön. Gece yüzinu da cör-
mezsun. Hafta sonu da seyahata çik.
- Eyi çok eyi uşah, ama nüfus sayimi
olduğu cun ne edeceğim?
.
.
.
.

BÜYÜKANNE

Kendisini çok genç zanneden, zannettiğinden daha genç görünmeğe çalışan bir kadının oğlu, anasından gizli evlenir. Bir kaç sene sonra karısı vefat eder. İki ço* cuğu geride kalır. Adam çocuklarını alıp anasına getirir ve elini öperek:

- Anneciğim! Nasılsa cahilliğime uyup bir halttır
ettim. Rica ederim, bu çocukların hatırı için kabahatimi
affet! diye yalvardığı sırada, çocuklar da:
- Büyükanne! diyerek kadının boynuna sarılırlar.
Kadın, oğluna der ki:
- Haydi senin kabahatini affedeyim, lakin çocukların bana 'büyükanne' demelerini affedemem!
.
.
.
.

Kabahat sende değil!

Bir köyde yagmur duasina çikarlar.Bektasi de istemeye istemeye bunlara uyar, cemaatin arkasi sira giderken, eline geçirdigi bir agaç dalini, kendi tarlasinin bir kösesine saplayarak, basini yukari kaldirip, söylenir:
-Bizim tarla da iste burasi...
Rastlanti bu ya, yagmur duasi yapilir yapilmaz, bulutlar kendini gösterir.Kara bir bulutun kendi tarlasi üzerine gittigini gören Bektasi sevinçle kosar.Bir de ne görsün, ceviz büyüklügünde dolu, bütün ürünü berbat etmemis mi? O vakit basini yukari kaldirir; söyle söyler;
-Kabahat sende degil, sana tarlayi gösteren mezevenkte! ...
.
.
.
.

İstediğim Gibi Vururum
Bir adam varmış yolda gidiyormuş ensesine şöyle okkalı cinsinden bir tokat yemiş, arkasına dönüp bakmış iri yarı bir adam.
'Ne oldu? Neden bana vurdunuz? ' demiş.
Adam da:
'seni bir arkadaşıma benzettim pardon' demiş.
Diğeri:
'Ama bu kadarda sert vurulmaz ki canım' demiş.
Adam da:
'sana ne lan?arkadaşıma istediğim gibi vururum' demiş.
.
.
.
.

Temel Saati Geri Alır
Dursun, saatlerin geri alınacağını duyunca, evdeki tüm saatleri toplayıp saatçi Temel'e gider.
- Ula Temel, saatler geri alunacakmış. Biz de evdeki saatleri senden satın aldığımız için sana getirdik. Bunlari geri alacaksun.
Temel kendinden emin bir şekilde:
- Öyle yağma yok. Ben de duydum ama 1 saat geri alınacakmış. 1 tanesini alırım.
.
.
.
.

Köle Gemisi..
Romalıların köle gemisinin başı, kürek çeken forsaların katına inip
"Sizlere bir iyi bir de kötü haberim var.." demiş.. "İyi haberim şu... Yarın ekmeğinizi iki misli fazla vereceğizzz.."
Mutlu forsaların sevinç çığlıkları köle başının ikinci cümlesi ile 'şak' diye kesilmiş..
"Kötü haber de şu ki, Gemi Kumandanımızın oğlu yarın sabah 'Su Kayağı' yapmak istemektedir!"
.
.
.
.

Acil Durumda Kullanılacak Bilgi..
Geçirdiği çok kötü bir kaza sonrası komaya giren Susy'i yaşama döndürmekte zorlanan doktorlar son çare kocasını çağırmışlar.. Susy'nin yatağının başında doktor üzücü durumu anlatmış, "Uyandıramıyoruz onu.." demiş, "Onunla konuşmaya çalışın.. Cevap vermezse yapacak bir şeyimiz kalmıyor..!"
"Bir şeyler yapın doktor.." demiş kocası, "O daha 43 yaşında..!"
Susy'den mırıltılarla hemen cevap gelmiş "35..!"
.
.
.
.

Adamın biri güzel bir Pazar sabahı eşofmanlarını giymiş,ve tek başına koşmaya başlamış?koşmuş,koşmuş,koşmuş..sonra koşarak,arabasını bıraktığı yere gelmiş?girmiş arabasının içine,kapatmış arabanın kapısını,camlarını,ve tatlı tatlı şekerleme yapmaya başlamış?
Derken birisinin camı tıklattığını duymuş ve fırlamış..
Bakmış,üzerinde eşofmanlarla koşan bir sporcu..
-adefersiniz saat kaç? Demiş
Bizimki,uyku sersemi
-10.00 demiş..ve camı kapatıp tekrar yatmış..uykusuna devam etmeye başlamış?
Bir süre sonra tekrar birisi arabanın camını tıklatmış..
Bizimki yine fırlamış..bir öğrenci
-afedersiniz saatiniz kaç acaba? Diye sormuş
Bizim adam bıkkın bir sesle cevap vermiş
- 10.15
- Tekrar camını kapatmış..tekrar yatmış..
Derken bir daha cam tıklatılmış?
Adam sinirle fırlamış
-neee? ne var yine?
Yaşlıca bir kadın
-evladım saat kaç?
Diye sormuş..
Bizimki sinirli bir şekilde bağırarak cevap vermiş
-10.30
Ve tekrar camı kapatmış..hemen bir kağıt kalem bulmuş..üzerine
SAATİN KAÇ OLDUĞUNU BİLMİYORUM?
Diye yazıp,arabasının camına asmış?
Artık rahatsız edilmeyeceğini düşünerek tekrar uykuya dalmış..
Derken bir süre sonra tekrar biri camı tıklatmış..
Bizimki hışımla fırlamış?
-ne var kardeşim ne var?
Camı tıklatan adam,kendi kolundaki saate bakmış ve şöyle demiş
-saat 10-45
.
.
.
.

UYKU SORUNU ;

İki arkadaş yıllar sonra karşılaşır. Birinin saç sakalı birbirine karışmış. Gözlerinin feri sönmüş. Bitkin halde..
'Bu ne hal' der öteki..
'Sorma' diye dertli dertli baslar, bitkin olanı.. 'Uyku sorunum var..'
'Erken yat..'
'Sorun da orda başlıyor zaten.. Saat sekizde uykum geliyor.
Yatağa yatıyorum. Hemen gözlerim kapanıyor. Kapanır kapanmaz
da kendimi koca bir Tır 'ın direksiyonunda buluyorum. Zeytinburnu' nun dan
yükü sarıyorum.. Edirne.. Geç Bulgaristan, Sofya'da mal indiriyorum.
Yeni mali yüklüyorum, aynı hızla,gene Zeytinburnu'na geliyorum ki sabah
olmuş.Turşu gibi kalkıyorum yataktan.. Bu her gece böyle..'
'Aaaa' der arkadaşı.. 'Benim bir ruh doktoru arkadaşım var.
Kartını vereyim. Bir dene, belki faydası olur..'
Adam doktora gider son bir ümitle.. Doktor uzun uzun dinler..
Sonra anlatır: 'Bu gece Zeytinburnu'ndan çıktığında, Florya'daki Shell
istasyonunda seni bekleyeceğim, sorunu da çözeceğim, merak etme..'
Adamın pek akli basmaz ama, uykuya dalar dalmaz, mali yükleyip yola
çıkınca, Florya benzin istasyonunda doktora sahiden rastlamaz mi?..
Durdurur Tır' ı.. Doktor yanına gelir.. 'Tamam' der, 'Senin yolun bu kadar..
Bundan ötesi bana ait. Hadi in..'Adam Tır'dan iner.. Ondan sonra ve o günden sonra, artık rahat rahat uyur, sağlığına kavuşur..Bir kaç hafta sonra, bu defa, uzun zamandır görmediği başka bir arkadaşına rastlar.. Bakar tıpkı kendi eski hali.. Bitkin zavallı..
'Hayrola' der..
'Vallahi uyku sorunum var' der, öteki.. 'Gece sekizde uykum geliyor.
Yatıyorum.. Beş çıllgın kadın.. Sharon, Claudia, Cindy, Naomi, Laetitia!..
Sabaha kadar nasıl saldırıyorlar bana...adeta parçalıyorlar beni.
Yani keyifli de, bittim birader.. Bittim.. Çıldırmak üzereyim..'
'Tesadüfe bak' der, bizimki.. 'Benim de benzeri bir sorunum vardı..
Bir doktor tavsiye ettiler. Gittim. Bir seansta çözdü.. İste kartı,bir de sen uğra..'
Bir hafta sonra iki arkadaş tekrar karşılaşır. Bitkin adamın hali
eskisinden beter.
'Ne oldu yahu.. Gitmedin mi benim doktora' der, bizimki..
'Gittim.. Gitmez olur muyum?.. Bu halimin sebebi o..
Senin de, doktorunun da Allah belanızı versin..'
'Ne oldu yahu, anlatsana..'
'Daha ne olacak?.. Senin doktor benden kadınları aldı.
Altıma bir Tır verdi.
Her gece rüyamda Florya - Sofya gidip geliyorum....
.
.
.
.

Venedik'te gondolculuk yaparak gecimini saglamaya çalisan Alberto, birgün
'O solo mio, o solo mio' diye keyifle sarki
söyleyip, kürek gezerken yanina iki tane bilim adami gelir. Adamlardan biri:
'Bay Alberto, sizin yalniz yasayan ve geçim sıkıntısı çeken birisi oldugunuzu tespit ettik.
Eger kabul ederseniz bilimsel bir deney için onbin dolar karsiliginda beyninizin yarisini almak istiyoruz' der.
Teklifi biraz düşünen Alberto paranin cazibesine dayanamayip kabul eder.
Ertesi gün ameliyatla beynin yarisi alinir.
İyileştikten sonra işine baslayan Alberto'yu bilim adamlari izlemeye baslarlar.
Adamin hareketlerinde hiçbir degisiklik yoktur. Fakat kürek çekerken söyledigi
O solo mio' sarkisini
'O solo, O solo' diye
söylemektedir
Aradan birkaç hafta geçtikten sonra, adamlar Albertonun yanina yeni bir teklif ile gelirler.
Beyninin kalan kimsinin yarisini da alalim, sana yirmi bin dolar verelim
Beynin yarisinin alinmasindan bir zarar görmedigini düşünen Alberto bunuda kabul eder.
Kalan beynin yarisi da alinir ve Alberto ise baslar.
Yine hareketlerinde hiçbir degisiklik yoktur.
Sadece söyledigi sarki
O so, O so'
diye biraz daha kisalmistir.
Bir zaman sonra ayni bilim adamlari beynin hepsini almak karsiliginda elli bin dolar teklif ederler
Alberto bunu da kabul eder
Beynin hepsi alinir
ve Alberto ise baslar
Söyledigi şarki Venedik
sokaklarinda yankılanır...
-"çaayelundeenn oooteeyeee gidelum yalii yalii.."
.
.
.
.
.

Kapi vurulur ve bir erkek kapiyi açar.

Kadin:
'iyi günler az önce caminiz kirildi ve bunu yapan benim çocugum,
lütfen özrümü kabul edin ne kadar masrafi varsa ödemek istiyorum' der.

Adam:
'hiç sorun degil çocugunuz cami kirdi ve içeri giren top degerli bir
vazoya çarpti ve o da kirildi'

kadin daha fazla üzülür ve içeri girdiginde gerçekten bir vazoyu
kirilmis görür.

'Çok üzgünüm bununda masrafini ödemek istiyorum' der.

Adam:
' hiç önemli degil aslinda çok büyük bir iyilik yaptiniz bana'

kadin merakla:
'ama caminiz ve degerli bir vazonuz kirildi nasil olur' der

Adam:
'hanfendi ben bir cinim ve 100 bin yildir o vazoda hapis kalmistim,
çocugunuz sayesinde özgürlügüme kavustum, dileyin benden ne
dilerseniz' der.

Kadin sevinçle:
'ayy ne desem güzel bir malikane istiyorum hem de paris'te.'

Adam bir kisa telefon konusmasi yapar ve:
'tamam hanfendi isteginiz oldu, dilediginiz zaman gidebilirsiniz yeni
evinize' der ve 'ya ikinci dileginiz?' diye sorar...

'çok lüks kiyafetler istiyorum'

Adam kisa bir telefon konusmasi yapar ve:
'armani, versace ve dkny'de kiyafetleriniz hazir alabilirsiniz' der ve
üçüncü istegi sorar.

Kadin:
'en degerli mücevherleri istiyorum' der..

Adam bir telefon konusmasi sonrasi :
'ok bvulgari ve tiffany'den dilediginiz mücevherleri alabilirsiniz ' der.
Kadin havalara uçmustur ve adam:

'yalniz bende birsey rica etsem sakincasi olur mu?' diye sorar.
Kadin merakla:
'nedir?'
adam:

'biliyorsunuz 100 bin yildir bu vazodayim. kac zamandir bir kadin yüzü
görmedim acaba bir gece benimle olur musunuz?' diye sorar..
Kadin biraz düsündükten sonra:
'neden olmasin?' der ve sabaha kadar birlikte olurlar...

sabah uyandiklarinda adam:
'güzel hanfendi acaba kaç yasinda?' diye sorar,

kadin:
'36' der.

Adam da:
'VAY BE BU YASTA HALA CiNLERE iNANIYOR MUSUNUZ?'
.
.
.
.

Bir gün timarhane görevlilerinden biri bahçede gezerken iki deli görmüs. Bakmis ki delinin biri agacin üstünde; biri ise agacin altinda. Ikisi de bir seyler yapiyormus. Asagidakine sormus:
- "Yukaridaki ne yapiyor?"
- "Su yukaridaki mi? Sen buna bakma, salak iste. Ceviz agacindan armut toplamaya çalisiyor."
- "Peki ya sen burada ne yapiyorsun?"
- "Ben de düsen çilekleri topluyorum."
.
.
.
.

Maç tüm heyecaniyla devam etmektedir... Hakemin kararlarindan memnun
olmayan bir seyirci var gücüyle bagirir;
- Hakeeeem!!! Kizgin demirin soguk tarafi sana saplansııınnn...!!!!
Adamin hemen yaninda oturan diger bir seyirci merakla sorar ;
- Neden soguk tarafi? Adam pis pis gülerek yanitlar ;
- Kimse tutup çikaramasin diye......!

.
.
.
.

" Çocuklar Senin..!"
Karıkoca farklı vardiyalarda çalışıyor, işlerine giderken evin devamlılığını sağlamak için ancak birbirlerine yazılı not bırakıp haberleşebiliyorlar..
Kadın bir not bırakmış.. "11'de doktor randevum var.. Çocuklar senin..!"
Ertesi sabah kadın komidinin üzerinde şu notu bulmuş; "Çok rahatladım.. İkisinin de mavi gözlü olması yıllardır beynimi kemiriyordu!"
.
.
.
.

Papağan
Üç Amerikan askeri Iraklı bakkalın dükkanına girerler. Alışveriş yaparken
"Kahrolsun Amerika!" diye bir ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir papağandan geldiğini görürler.
Bunun üzerine Iraklı bakkal amcaya
"Bu papağanı buradan yok et. Yarın geldiğimizde görürsek seni mahvederiz!" derler.
Askerler gittikten sonra bakkal amca kara kara düşünmeye başlar çünkü papağanı çok sevmektedir. Derken aklına imamın papağanı gelir.
Hemen imamın yanına koşar, başından geçenleri anlatır ve
"Hocam eğer sakıncası yoksa papağanları değiştirelim." der.
Hoca kabul eder ve değişim gerçekleşir.
Ertesi gün işgalci Amerikan askerleri gelir, papağanı görürler ve kızarak
"Biz sana bunu yok edeceksin demedik mi?" derler.
Bakkal "Bu papağan o değil!" dese de inandıramaz.
Sivri zekalı askerin biri "Ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup olmadığını..." der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır;
"Kahrosun Amerika!.."
Ses çıkmayınca bakkal amca dahil hep birlikte bağırmalarını söyler:
"Kahrolsun Amerika!.." Ses yok...
"Kahrolsun Amerika!.." Ses yok...
"Kahrolsun Amerika!.."
Papağan dile gelir;
"Amin!.."
.
.
.
.

Bir kari-koca cok kotu bir kaza gecirirler.
Kadinin yuzu tamamen yanar. Plastik cerrahlar kadinin yuzunu eski haline getirebilmek icin deriye gerek oldugunu ama kadindan deri alamayacaklarini soyleyince kocasi deri vermeye Gonullu olur.
Fakat kocasindan alinacak deri popo bolgesinden alinacaktir..
Adam bu bilginin karisina soylenmemesini ister cunku moralinin bozulacagindan cekinmektedir.
Ameliyat tamamlandiktan sonra kadin eskisinden de guzel gorunur.
Her goren bu muhtesen guzellik karsisinda hayrete dusmektedir.
Birgun kadin kocasi ile basbasa kaldiginda;
- 'Hayatim cok tesekkur ederim. Benim bu halim senin Sayende. Sana nasil tesekkur etsem? '
...deyince kocasi cevap verir:
- 'Tesekkure gerek yok hayatim. Annen seni her optugunde ben gerekli mutlulugu duymaktayim zaten'..
.
.
.
.

Zenginler kulübü özel bir yarışma düzenlemişti.Açık havada
yapılacak olan bu yarışmanın etapları şu şekildeydi, ortada bir masa ve masanın üzerinde çok sert bir içki var,yarışmacı bu içkiyi bir dikişte içecek, ondan sonra koşarak karşıdaki mağaraya girecek,mağaranın içinde çok vahşi bir ayı var,bu ayının ensesine bir tokat vurup mağaranın diğer kapısından dışarı çıkacak ve dışarda bekleyen çok güzel bir kadınla sevişecekti.Bu etapları tamamlayabilen yarışmacı birinci olacaktı.
İlk olarak Alman yarışmacı tezahüratlar içinde masanın yanına geldi, seyircileri selamladıktan sonra içkiyi kafasına dikti.Fakat içki o kadar sertti ki Alman bunu içer içmez olduğu yere yığılıp kaldı.
İkinci olarak masanın başına Fransız geldi, o da seyircileri
selamladıktan sonra kendinden gayet emin bir şekilde içkiyi kafasına dikip mağaraya doğru fırlamış fakat tam mağaranın ağzına geldiğinde içkinin tesiriyle sızıp kalmıştı. Onu da alıp götürdüler.
Son olarak Temel masanın yanına gelmişti.Diğer yarışmacılar iri yarı izbandut gibi adamlar olduğu halde,Temel ufak tefek, cılız olduğu için seyirciler epey gülüşmüşlerdi fakat bizimki gayet kendinden emin bir şekilde içkiyi kafasına dikip gözlerini 15-20 saniye kapalı tuttuktan sonra yıldırım gibi fırlayıp mağaradan içeri girmişti.Biraz sonra içerden hırıltılar, gürültüler, bağrışmalar feryatlar gelmeye başlamıştı.Aradan 20 dakika geçti yarışmacı ortada yok, 30 dakika yok derken tam 45 dakika sonra diğer kapıdan kan-ter içinde çıkan yarışmacı,elinin tersiyle alnındaki teri silerek:
-Nerede ensesine vurulacak kadın?
.
.
.
.

İllüzyonist
İLLÜZYONİST salonda bulunanlara seslenir;
- Şimdi hanım seyircilerden birini, gözlerinizin önünde yok edeceğim.evet..yok olacak..kaybolacak...
Arka sıralardan bir fısıltı duyulur;
- Karıcığım seni çağırıyor...
.
.
.
.

Robot resim
Picasso gecenin geç bir saatinde evine dönerken kapıda bir hırsızla karşılaşır. Yakalamaya fırsat kalmadan hırsız kaçar. Üstad hemen içeri girerek hırsızın robot resmini yapar ve polise verir. Üç gün sonra polis Picasso'yu arar; "Sayın üstad, yaptığınız resim üzerine hırsız olarak 20 kişi, 2 at, 1 kedi ve 1 konserve kutusu yakalanmıştır!.."
.
.
.
.

Hava-su
Bir gezgin kuş uçmaz, kervan geçmez bir dağ köyüne ulaşmış. Muhtarla konuşurken;
- Nasıl... Köyün havası, suyu iyi mi? sağlıklı mı?insanlar uzun yaşıyor mu burada?
Muhtar dert yanmış;
- Ne demezsin beyim... Mezarlığın açılışını yapmak için köyün en yaşlısını öldürmek zorunda kaldık!..
.
.
.
.

Bir escinsel spor arabasiyla yolda giderken bir kavsaga gelir.
Karsi yoldan hizla gelmekte olan bir kamyon arabasina carpar, carpmakla da kalmaz arabanin on kismini tamamen parcalar.
Escinsel arabadan iner ve sinirli bir bicimde kamyon soforune cikisir:
-Arabami mahvettin farkinda misin, senin sucun. Bunu odeyeceksin.
Kamyon soforu umursamaz bicimde yanit verir:
-iterim seni de arabani da!!!!...
Escinsel yanitlar:
-Hayir hayir, boyle tatli sozlerle beni kandiramazsin.Ben arabamin tamir parasini istiyorum?.

.
.
.
.
Salak Sarışın..
Sarışın, gece evine dönerken hırsızın biri karanlıkta üzerine atlamış, başlamışlar boğuşmaya, daha sonra yere düşmüşler, uzun süre yerlerde debelenmişler, üst baş parça parça olmuş. Bir ara hırsız sarışının sırtını yere yapıştırıp karnına oturmuş, el çantasını açmış, içinde sadece 25 cent bulunca son derece şaşırmış,
"Yahu madem bu kadar paran vardı neden direnip kendini tehlikeye attın?.."
"Ne bileyim çantamdaki 25 centle yetineceğini?.." demiş sarışın nefes nefese,
"Sutyenimdeki 500 doların peşinde olduğunu zannetmiştim..!"
.
.
.
.

Adamin küçük oglu sorar
- Babacigim 'potansiyel' ile 'fiili' arasindaki fark nedir? - Babasi
'Anlatayim' der. Sonra karisina döner ve sorar:
- 1 milyon dolar verseler Robert Redford 'la yatar misin? Karisi:
- Tabii, sorulur mu? Hayatta kaçirmam!
Bunun üzerine adam kizina 1 milyon
dolar karsiliginda Brad Pitt ile yatip yatmayacagini sorar. Kizi:
- Vay be! Tabii ki! Hep hayalini kurdugum sey! Daha sonra adam büyük ogluna
dönerek:
- Sen 1 milyon dolar için Tom Cruise ile yatar misin, diye sorar. Büyük
oglan:
- Evet! Neden yatmayayim? Düsünsene 1 milyon dolarla neler Yapilmaz! Bir
saniye beklemem!' der.
Bunun üzerine babasi küçük ogluna döner ve: Anladin mi oglum?
'potansiyel
olarak' 3 milyon dolarin üzerinde oturuyoruz, Ama 'fiili olarak' 2 fahişe
ve 1 inbeyle yasiyoruz.
.
.
.
.

Genç bir kadın, aylardır şantiyede olan kocasına
aşağıdaki satırları yazar:
'Sevgilim,
Biliyorsun, sen şantiyedeyken nur topu gibi bir bebeğimiz
oldu. Sütüm yetmediği için, yavrumuzu besleyebilmek
amacıyla bir sütanne tuttum.
Yalnız, bu sütannenin zenci olmasından dolayı
çocuğumuz, emdiği sütün etkisiyle zaman içinde
zenciye dönüştü. Haberin olsun dedim.
Bu konuda benim bir suçum olduğunu düşünmezsin
umarım.
Öptüm,
Biricik eşin'
Kadının kocası da bunun üzerine annesine bir mektup
yazar:
'Sevgili anneciğim,
Karım bana gönderdiği son mektupta, sütü yetersiz
olduğu için bir sütanne tuıtmak zorunda kaldığını,
o sütannenin zenci olduğunu ve bu yüzden bebeğimizin
renginin de zamanla koyulaştığını yazıyor. Bundan
eşimi sorumlu tutamayız, tabii ki .
Selam ve sevgilerimle'
Annesi ise oğluna şöyle bir cevap yazar:
'Sevgili oğlum,
Aslına bakarsan, sen doğduğunda benim sütüm de
yetersiz kalmıştı.
Ama biz fakir olduğumuzdan dolayı, sütanne tutamayıp
onun yerine seni inek sütüyle beslemek zorunda
kalmıştık. Bu durumda takdir edersin ki, senin safkan
bir öküz olmanın sorumlusu ben değilim.
Seni seven annen'

.
.
.
.
Cok çok güzel, alimli ve bakimli bir kadin varmis ... Olaganüstü güzelmiş... Fakat kadinin bir kusuru varmis... Acayip sogan kokuyormus kadinin
vücudu... Bir sürü flörtleri oluyor, büyük asklar yasiyor fakat is tensel
temasa gelince, beraber oldugu erkekler çekip gidiyor ve onu bir
daha aramaz oluyorlarmis... Vücuttaki sogan kokusu dayanilmazmis... Kadinin
yasi da gün geçtikçe ilerliyor, ask yasadigi bir erkekle bir türlü evlenme
noktasina gelemeden o iliskisi bitiyormus... 1, 3, 5 ,10...Bu böyle devam
etmis... Kadin girdigi bu bunalimdan artik sadece bir doktor vasitasiyla
kurtulacagini düsünüp, bir doktora gitmeye karar vermis...
Çok ünlü bir
profesör olan doktor hikayeyi dinlemis... Ve kadina
'sizinle bir izdivaç
yapacak, çok yakisikli, zeki, çevik ve ahlakli bir hastam vardi benim bir
zamanlar' demis.. 'huyu huyunuza, suyu suyunuza, boyu boyunuza uygun,
karizmatik mi karizmatik bir hastam' demis .. 'Geçen yil beynindeki tümörü
alirken, oradaki koku alma duyularini da almak zorunda kaldik ve hiç koku
alamiyor artik' demis... 'Bu hastamin sizin de hosunuza gideceginden ve
onunla evleneceginizden eminim' demis ..
Gel zaman, git zaman doktor iki
hastasini birbiriyle tanistirmis... Gerçekten de doktorun tahmin ettigi
gibi, birbirlerine acayip asik olup, evlenmisler...Evlendikleri gün, çok
romantik bir balayi gecesi sonrasinda baslamislar birbirlerine sarılıp kolaşmaya.. Derken
adam birden kalkmis ve sirtini kadina dönüp
yatmis..
(Haydaa... oldu mu simdi???)
Kadin panik halinde
'Ne oldu kocacigim
sorun ne?' diye sormus...
Adam da gözyaşları içinde,
'Bilmiyorum sevgilim önemli bir sey yok
ama gözlerim acayip yaniyor' demis.

.
.
.
.
Kamyonun altındaki delikanlının 3 yalanı..

Delikanlı ile kız arkadaşı baş başa kalabilecekleri bir ev bulamayınca, yol kenarına park etmiş bir kamyonun altına girmişler.
Bir süre sonra bir düdük sesi ile uyarılmışlar.
Delikanlı başını kaldırınca, tepelerinde duran bir polis görmüş... Polis sert bir ifade ile "Ne yapıyorsunuz burada" diye sormuş.
Delikanlı "Görmüyor musunuz, kamyonu tamir ediyorum" diye cevap vermiş.
Bu cevabı alan polis gülmüş, Şu anda üç tane yalan söyledin, demiş.
Sonra üç yalanı sıralamış:
-Kamyon tamir edilirken sırt üstü yatılır. Sen yüz üstü yatıyorsun.
Kamyon tamir edilirken ceket çıkartılır. Sen pantolonunu çıkartmışsın.
Üçüncüsü de kamyonun gideli bir saat oldu.
..
.
.
.

Kıtlarsa Kıtlasın
Omuzları tilki kürklü bir hınımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken Dadaş yanına gelip şöyle diyor :
- Baci ,baci dalıza gudik dırmanir
Hanım kızgın kızgın
-Git işine kardeşim,ne dalı ne gudigi diye dadaşı tersliyor.
Dadaş cevap veriyor :
- E Benene kıtlarsa seni kıtlar !
.
.
.
.

Mezar
Erzurumlunun biri rahmetli olur ve yakınları onu toprağa verir. Sorgu zamanı gelince münker ve nekir çıkagelir. Bizim garip dadaşın günahı biraz çok olacakki hesapta çetin başlar .
Melekler sert bir şekilde
Rabbin kim?
Peygamberin kim?
diye sormaya başlarlar. Korkudan iyice telaşlanan dadaş son bir hamleyle
-Ama bele edirsiz o yüzden kimse gelmağ istemir da der...
..
.
.
.
.

Öli Ben Değilem !
Erzurumun ova köylerinden birinde köyün gençleri köydeki deli ile biraz eğlenmek isterler. Buna o gün vefat eden birinin yanında mezar kazarak bir gece kalırsa istediğini alacaklarını söylerler. O da kabul eder. Gider yeni vefat edenin yanında bir mezar kazarak beklemeye başlar. Gecenin bir vaktinde köyün gençleri beyaz çarşafa bürünüp mezarlığa gelir. Uyumakta olan köyün delisine
-"Rabbin kim? Nebin kim?" diye sorarlar.
Hazırlıklı olan deli gençlere hitaben
-"Ola münkir nekir öli ben değilem, öli yan tarafta" der.
Ama gençler bunu dinlemezler. Soruyu yenileyince deli hazırlamış olduğu kalın değneği eline alarak
-"Ola ben size demedimmi öli ben değilem öli yan tarafta siz beni niye anlamirsiz" diyerek sorgu meleklerini !!!!!!!! köye kadar kovalar. Gürültüye uyanan köylüler delinin elinde gençleri zor kurtarır.
.
.
.
.

Yer Altı Zenginliği.
Erzurum 'da bir ilkokulda öğretmeni , bir çocuğu derse kaldırarak yer altı zenginliklerini sormuş:
- Oğlum , toprak altındaki zenginlikleri anlat bakalım.
-Öğretmenim toprağı azacık eşende böcük möcük çıkar.
-Oğlum derinlere in , derinlere...
-Biraz daha eşende soğulcan (solucan) çıkar.
-Çok derinleri soruyorum.
-Öğretmenim birez daha inersek hezne (hazine) çıkar.

.
.
.
.
Subayın Karısı
Erzurumlunun birisinin evinin alt katına bir subay yerleşir. Subayın karısının bir gün elektrik süpürgesi bozulur çıkar üst kattaki komşusundan ister. Kadın süpürgeyi alırken "mersi canım" der.
Tabi Erzurumlu "mersi"nin ne olduğunu bilmez.
Kadının işi bitince süpürgeyi getirir. Bu sefer bizimkisi "mersi canim" der. Subayın hanımı "bir şey değil "deyince Erzurumlu kadın derki
"niye sen diyence bişe olirda ben diyence niye bişe olmir"
.
.
.
.

temel fadime'nin mezarı başında:
-fadime seni çok özledum keşke yine beraber olsak...... diye dua ederken hefif bir rüzgar mezarının üzerindeki otları oynatır.
temel:
-ule saçmalama şaka yaptım şaka
.
.
.
.

Bir tır şöförü yolunda ilerlerken bir üst geçide yaklaşıyor. Böyle yerlere yaklaşırken belli bir mesafe kala o yerin yerden yüksekliği yazar. Bizim ki de yaklaşmakta olduğu üst geçidin yüksekliğini okuyor ama kullandığı tırın yüksekliğini bilmediği için ve bunlarla uğraşamayacak kadar acelesi olduğu için herhalde geçerim diyerekten yoluna devam ediyor.
Daha sonra tabi beklenen oluyor ve tır üst geçidin tam altından geçerken sıkışıyor. Olayı görenler hemen polise haber veriyorlar.
Olay yerine gelen polis aracından bir polis inip tır şöförünün yanına gidiyor ve şu soruyu soruyor: "Ne oldu birader.Tırın üst geçide mi takıldı?"
Böyle soru mu olur lan diye düşünen tır şöförü bütün fırlamalığıyla cevap veriyor:
"Yok be abi ne takılması. Üst geçidi götürüyordum da benzinim bitti!" :))
.
.
..
.

'Denizli'de arastirma yapmak icin kamp kuran bir grup universite ogrencisi, kamp yakinina tuneyen bir Denizli horozunun sabahin erken saatlerinde yuksek sesle otmesinden cok rahatsiz olmuslar...
Sabahin korunde ortaya cikan horoz, once dikleniyor, sonra dakikalarca ötüyormus...
Tabii ekipte ne uyku ne de huzur birakmiyormus.. .
Sonunda sabirlar tukenmis...
Susturmak icin baslamislar horozu kovalamaya.. . Horoz onde.. Gencler pesinde...
Mahalle arasina dalmislar... Kovalamacayi goren, fakat bir anlam veremeyen yasli dede, seslenmis:
- Hey, evlatlar!.. Bu zavalli horozu niye urkutuyorsunuz? ..
- Dede, sabahin korunde otmeye basliyor, kampi ayaga kaldiriyor. O yuzden basini kesecegiz!..
- Yaziktir evladim yapmayin!.. demis ihtiyar, birakin, ben onun sesini keserim, bir daha da rahatsiz etmez sizi...
Gencler bunun uzerine kovalamayi birakmislar.
Ertesi sabah, hafif 'gak - guk' sesleri disinda horozdan kayda deger hicbir ses cikmadigini gorunce de sasirip dedeye kosmuslar:
- Yahu dede, ne yaptin da bu horozun sesini kestin?..
Ihtiyar gulmus:
- Mıçına zeytinyagi surdum. Horoz kabararak otmeye yeltendiginde, gerisi tutmuyor ki kuvvet alsin... Ancak 'gak - guk' edebiliyor.. .
Kissadan hisse:
Arkan saglamsa, istedigin kadar kabarir, diklenir, sozunu dinletirsin.
Arkan bir gevsemeye gorsun, ancak 'gak-guk' edersin...
.
.
.
.

2030 yılında
2030 yılında New York'ta adam çocuğunu gezdirirken
"Bak oğlum, eskiden burada çok görkemli ikiz kuleler vardı ama 2001 yılında vahşi bir saldırıda Araplar yok etmişti."
Çocuk sorar;
"Baba Arap ne demek?.."
.
.
.
.

Eş Değiştirelim mi ?
Bizim temel bi yerden duymus, es degistirme moda diye!
'Ula Dursun demis.. 'Es degistirmek pek bi modaymis, hadi bu gece biz de degistirelim...'
'Tamam demis Dursun...'
O gece Temel'lerin yatak odasi:
'Ula Dursun, bizim karilar su anda ne yapiyor acaba?'
.
.
.
.

Cephedeki İzlandalıya karısından gelen mektupta şunlar yazılıydı:
"Erkeklerin hepsi askere alındı, yardım edecek tek kişi kalmadı. Bu yıl bahçeyi benim bellemem gerekiyor."
İzlandalı hemen cevap yazdı:
"Sakın bahçeyi kazma. Silahların hepsi orada gömülü."
Mektup askeri makamlarca okundu. Bir manga er gelip bahçenin her yerini kazarak silah aradı. Eli boş döndüler...
Cephedeki İzlandalı, ikinci mektubunda şöyle dedi:
" Bahçenin iyice bellenmiş olduğunu sanıyorum. Artık sebzeleri ekebilirsin."

.
.
.
.

Ademden mi?.. Maymundan mı?..
Küçük kız annesine "İlk insan nasıl dünyaya geldi" diye sormuş, "Tanrı Adem ve Havva'yı yarattı, çocukları oldu ve insanoğlu yeryüzüne yayılmaya başladı yavrum" diye izah etmiş annesi..
Birkaç gün sonra küçük kız aynı soruyu babasına sormuş.. "Binlerce yıl önce maymunlar vardı" demiş babası, "Bizler de evrim geçirerek onlardan türedik.."
Farklı iki cevaptan aklı karışan kız annesine gidip "Nasıl olur anne" demiş "Sen bana insanın Tanrı tarafından yaratıldığını, babam da maymunlardan geldiğini söylüyor.. Karıştırıyorum.."
"Karıştırıcak bir şey yok" demiş annesi gülerek, "Ben sana kendi ailemin geçmişini anlattım. Baban da kendi ailesininkini anlatmış, bir tanem..!"

.
.
.
.

Sayılar Yalan Söylemez Mi?
Öğretmen matematik dersinde öğrencilerine sordu:
- Çocuklar sayılar asla yalan söylemez. Örneğin bir adam bir tarlayı on günde sürerse, on adam bir günde sürebilir.
Buna benzer bir örnekte siz verin bakalım!
Öğrencilerden birisi gülerek cevap verdi.
- Örneğin bir vapur Atlantik Okyanusunu altı günde geçerse, yüz kırk dört vapur bir saatte geçer...
.
.
.
.

Dilbilgisi dersinde ögretmen:
-"Sarı saçlı kız elleri pencerenin pervazına dayalı halde dışarı
baktı ve güldü." cümlesini kim bana kısaltıp söyler?" diye sorunca,
Temel;hemen ayaga kalkar ve söyle der:
- Orspi!!...
.
.
.
.

çobanın biri koyun sürüsünü otlatırken sürü kendinden uzaklaşarak yol kenarına doğru yaklaşır. o sırada yoldan epey uzakta kalan çoban ve yanındaki akrabası yolda aniden duran arabaya baka kalırlar.
arabadan inen maskeli bir adam hayvanın birini alel acale bagaja atar ve hızla uzaklaşır.
çobanın akrabası...
- abi herif kaçtı gitti elin kolun bağlı bekliyecekmisin?
- telaşa gerek yok, köye gider yakalarız, bizim temeldi o.
- temel mi? nerden anladın.
- okadar koyunun içinden, köpeği bagaja attı da!
.
.
.
.

Çay
Rahmetli Kunduracı Yunus Usta, bir yorgunluk çayı içmek için dükkanının bitişiğindeki İki Kapılı kahveye gitmişti Oturur oturmaz garson önüne yarım bardak çayı koyunca Yunus Usta sinirlenerek
garsonu çağırdı.
-Buyur Beybaba?
-Oğlum bu nasıl çay?
-Beybaba yeni demledim.
-Oni demirem. Bah burada tiryakinin ögüne bele yarım bardah çay goydun mi ona söymüş kimi olursan, annadın mi!
-Beybaba dudak payı istemez misin?
-Ben pay isdemirem, çay isdirem çay!
.
.
.
.

Erzurumlu Kadın Lafıyla İş Yapmaz
Palandöken gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Şener anlatıyor:
Erzurum havaalanında yolcular uçağa binmişler. Kapılar kapanmış ve hostes "Sayın yolcular" demiş:
? Lütfen kemerlerinizi bağlayınız.
Kimse bağlamamış. Hostes "durumu" pilota anlatmış. Pilot, mikrofonu eline almış:
? Hele dadaşlar, kemerlerinizi bağlayın da havalanah.
Herkes bir anda kemerlerini bağlamış. Hostesin şaşkınlığını gören pilot şöyle demiş:
? Erzurumlu, ganayahli (kadın) lafiyla iş yapmaz.
.
.
.
.

Her Taraf Tekne
Adamın biri Erzurum`dan köye giderken bir şişe rakı alır köye gider. Köyde yaşlı anası sorar ola oğul bu nedir?
-Ana bu romatizma ilacıdı, sakın elleme der.
Aradan bir zaman geçer anasının ayakları ağrımaya başlar aklına gelir oğlunun şehirden getirdiği ilaca bakar ve alır rakıyı bir yudum iki yudum derken bayağı içer.Tandır başına gider eleği alır başlar un elemeye o sırada oğlu gelir bakarki anası unu yerlere rastgele elemektedir.
-Ana neydirsen unu dışarıya elirsen önündeki tekneye elesene..
-Ola oğul anan için her nereye baksa taraf tekne .

.
.
.
.
Soygunu Görenlere Dannnn..!
Gangster banka soymuş, soygun sırasında aldığı rehineleri sıraya sokup birinci rehineye sormuş..
"Beni bankayı soyarken gördün mü?.." diye..
"E.. Evet.." demiş rehine titreyerek..
Dannn.. Bir el ateş ve rehine ölmüş.
"Sen.." demiş ikinci rehineye ,"Sen beni banka soyarken gördün mü?.." "Hayır.." demiş rehine yanındaki kısa boylu kadını işaret ederek,
"Ama karım gördü!"
.
.
.
.

Aynı Sütçü, Aynı Postacı.. İnsaf..
Genç karısı "Bana güvenmiyor musun?.." diye ağlamaya başlayınca,
"Güvenmek istiyorum ama bir türlü olmuyor" demiş adam sinir içinde, "Bak hayatım, şüphelerim yüzünden İzmir'den İstanbul'a taşındık, aa birde ne göreyim?.. Burda da aynı postacı, aynı sütçü.. Olacak iş mi?.. Bana da hak ver yahu!"
.
.
.
.

Al Sana ' Bizim '..
Kadın, kocasına "Dikkat ettim de.." demiş, "Her konuştuğunda 'Benim evim.. Benim arabam.. Benim sandalyem..' diyip duruyorsun.. Ağzından bir kere bile 'Bizim' çıkmadı.. Biz bu yuvayı birlikte kurduk..! 'Bizim' demen gerekmiyor mu?.."
Adam bir şey arar gibi etrafına bakınıp dururken karısı merak edip sormuş "Ne arıyorsun?.." diye..
"Şey hayatım.." demiş adam etrafına bakınarak "Bizim pantolonumuzu..!"
.
.
.
.

Horoz Döğüşü ve Ördek..
Emniyet Müdürlüğü, şehrin arka sokaklarında Horoz Dövüşü yaptırıldığı ihbarını alınca bir sivil polisi olayı araştırması için görevlendirmiş.. Ertesi sabah polis amirinin karşısına gelmiş, "Bu işle ilgilenen 3 ana gurup var.." demiş.
"Aferin sana" diye cevap vermiş"
Hangileri onlar?.."
"Bu işten büyük para kazanan üçkâğıtçılar gurubu, Karadenizliler ve Mafya.."
Çok şaşırmış amir, "Bir gecede bütün bunları nasıl saptadın?.."
"Horoz döğüşünü izlemeye gittim efendim.. Üçkağıtçıların varlığını sert ve iri bir Denizli horozun karşısına minik bir ördek çıkarttıkları zaman anladım.."
"Eee??.."
"Karadenizlileri bütün bahisleri ördeğe yatırdıkları zaman fark ettim.."
"Peki Mafya'yı?.."
"Dövüşü ördek kazandı!"

-
-
-
-

Kümese Müdür Tilki Olursa..
Kümese müdür aranıyormuş, Tilki de müracaat etmiş, Tilki'yi çok beğenmişler ve ne kadar ücret istediğini sormuşlar,
"B.. Ben gü.. Gülmekten söss.. Söyliyemiyeceğim.." demiş Tilki, "Artık siz.. Siz ne verirseniz..!"

.
.
.
.

Köpek En İyi Dosttur..
Köpek, bir adamın en iyi arkadaşıdır.. İnanmıyorsanız şu basit deneyi yapabilirsiniz.. Karınızı ve köpeğinizi arabanızın bagajına kapatın.. Bir saat sonra kapağı açtığınızda sizi görünce mutlu olan hangisi görün..!
.
.
.
.

Boşandın mı Yaşadın..
Genç kız avukatın ofisine giderek "Boşanmam halinde kocamın bütün mal varlığının yarısını alabileceğim doğru mu?.." diye sormuş..
"Çoğu zaman.." demiş avukat, "Evet, çoğu zaman bu böyle.. Boşanmak mı istiyorsunuz?.."
"Şimdilik değil.." demiş genç kız sevincini yüzüne yansıtarak, "Önce evlenmeliyim..!"
.
.
.
.
KAYSERİLİ VE TERZİ
Kayseri`li Ali`ye babası hayat dersi veriyormuş oğlum senden ne kadar isterlerse istesinler yarısından fazla verme.
Ali birgün terziye takım elbise diktirmiş.
Kayseri`li sormuş borcum nedir?
Terzi cevap vermiş 6 milyon
Kayseri`li mümkün değil 3 milyon demiş.
Terzi kurtarmaz 4 milyon demiş.
Kayseri`li mümkün değil 2 milyondan fazla vermem demiş.
Terzi lanet olsun tamam demiş.
Bu sefer Kayseri`li 1 milyondan fazla vermem demiş.
Terzi sinirlenmiş para falan istemiyorum al elbiseni defol demiş.
Kayseri`li bir takım elbise daha dikmezsen şurdan şuraya gitmem demiş.
.
.
.
.

FAZLALIK VAR
Üç deli hastaneden kaçmak için karar verirler. Fakat üçüncü katta olduklarından işleri biraz zordur. En yaşlılarının aklına bir fikir gelir. - "Hergün bir çarşaf çalacağız, birbirlerine bağlayıp pencereden ineceğiz, üç çarşaf, üç gün sonra özgürüz."
Anlaştıkları gibi her gün bir çarşaf çalarlar, üç çarşafı tamamladıktak sonra birbirlerine bağlarlar. En küçüklerinin denemesi için aşağıya sarkıtmaya karar verirler.
- "Şimdi deneme zamanı en küçüğümüz ilk olarak denesin."
En küçükleri bağlanan çarşaflardan aşağı iner bir süre sonra nefes nefese yukarı tekrar çıkar, gözleri çıkacakmışcasına:
- "Mahvolduk, bittik, işimiz zor, çarşaf otuz santim uzun geldi makas lazım...!"
.
.
.
.

Biraz Sabun Sür
Erzurumlunun biri İstanbul'da berbere gider. Berber bunun Erzurumlu olduğunu anlayınca tıraş ettiği adamla yüksek sesle muhabbete başlar.
"Geçenlerde bir Erzurumlu geldi. Traş edecektim. Tam sabun sürmeye başladım, bileğimden tutdu.
"Gardaş biz Erzurumlu yuh, sabunnan tıraş olmazıh, dedi. Sabunsuz tıraş ettim kalktı gitti."
Sıra Erzurumluya gelir. Berber tam sabun sürecekken bileğinden tutar:
"Biz Erzurumlu yuh, sabunnan tıraş olmazıh gardaş."der. Berber sabunsuz tıraş etmeye başlar. Erzurumlunun yüzü kan içinde kalır. Sonunda dayanamaz ve:
"Gardaş ben Erzurum'un kövündenem. Sen hele birez sabun sür." der

.
.
.
.

Vatandaşın biri ölüp Sırat Köprüsünü de geçince, bir suyun kenarında üzeri küçük çanlarla dolu büyük bir ağaç görür.
Bu çanların ne işe yaradığını merak ederek bir Meleğe sorar.
Melek:
-"Dünyada her defasında bir yalan söylendiğinde bu çanlardan biri çalar," yanıtını verir.
Tam o esnada ağaçta ki bütün çanlar birden çalmaya, şıngırdamaya başlar.
-Şimdi ne oldu?.. diye vatandaş tekrar sorar?
-"Hiç der Melek, sakince. Parlementolardan biri toplandı da...!"

-
-
-
-

Rakamlar ve Temel
Öğretmen küçük Temel'e
- "Rakamları öğrenebildin mi?" diye sormuş.
-"Evet öğretmenim, babam öğretti" demiş küçük Temel.
"Aferin ona. üçten sonra ne gelir?"
Temel
-"Dört" diye cevap vermiş.
"Altıdan sonra?"
Temel
- "Yedi."
Öğretmen
- "Çok güzel, baban iyi iş yapmış. Peki 10'dan sonra ne gelir?"
Cevabı yapıştırmış Temel:
- "Vale!"

-
-
-
-

temel hayatında hiç namaz kılmamış
bir gün arkadaşlarının ısrarıyla namaza gitmiş ve sadece ağzını oynatıp diğerlerinin yaptığını yapmış. namazın sonunda ise herkes başını önce sağa sonra da sola çevimiş...
temel çıkışta arkadaşlarına sormuş.
arkadaşı:orda selam verilir sağdaki melek namaz kıldığındaki sevapları sayan melek soldaki ise kılmadığındaki günahları sayan melek...
bu namaz işi temelin çok hoşuna gitmiş ve namaz kılmayı öğrenmiş
kendi evinde namaz ve selam vakti gelmiş temel başını sağa çevirip ''esselamün aleyküm ve rahmetullah'' demiş
ardından sola dönmüş:
-hadi lenn sana selam verilmez...

-
-
-
-

Su
5 Litrelik pet sisedeki suyu bir dikiste icecegine dair arkadaslariyla iddiaya giren Temel
- Bana 5 dakika musaade eder misiniz, diye izin istiyor...
Arkadaslari peki deyip bekliyorlar.
5 dakika sonra Temel geliyor.
Merak eden arkadaslari soruyor:
- Nereye gittin Temel ?
- Hiiççç denedum icepiliyrum.

-
-
-
-

Önemli bilgi
Orta yaşlı bir kadın müzeye girmek için bilet sırası gelince gişe görevlisi
- "Giriş 20 lira efendim" demiş, "Ama yaşınız şayet 50'yi geçtiyse 15 lira alıyoruz."
Kadın
-"Aa!" demiş şaşırarak, "Hangi kadın böyle önemli bir bilgiyi 5 lira karşılığında verir ki?"

-
-
-
-

- Abi dün gece dişimin ağrısı bir tuttu, bu sabah hemen koştum doktora..
- Geçmiş olsun.. Dişin hâlâ ağrıyor mu?..
- Bilemem abi.. O dişçide kaldı!..

-
-
-
-

Müdür:
- Yahu kardeşim, bir insan bir güne bu kadar hatayı nasıl sığdırabilir?..
Memur:
-Ben çok erken kalkıyorum efendim!

-
-
-
-

Kurtarmak
Şehrİn "Kırmızı Fenerli" sokağında yürüyen saf adamın yanına güzel genç bir kız yanaşmış,
- "Bayım bir miktar para verirseniz benim gibi genç bir kızı bu iğrenç sokaktan kurtarabilirsiniz" demiş.
"Ta..Tabii" demiş safça sevinen adam elini cüzdanına götürerek,
- "Ne kadar vermem gerekir?"
-Kız "Değişir" demiş gülümseyerek, "Kaç saatliğine kurtarmak istediğinize göre değişir!.."

-
-
-
-

Bir Türk ve bir yahudi boks maçı yapıyorlar...
Maçın hakemi de yahudi...
Türkün bir yumuruğuyla yahudi yere düşer..Hakem gayet torpilli bir şekilde saymaya başlar...
-1 Mişon,ananı düşün....2 Mişon ,babanı düşün....3 Mişon,vatanını düşün...... 4 Mişon sana güvenenleri düşün.....
diye öyle yavaş yavaş sayar ki,yahudi 4'te kalkar yerden.Ve maç devam eder...
Bu kez,yahudinin bir yumurğuyla Türk boksör sendeler,düşer gibi olur...
Hakem hemen atlaya atlaya ve hızlı hızlı saymaya başlar..
-Bir-üç-beş-on kazandı Mişon.....

-
-
-
-

Kadın:
- Doktor, bebeğim olduğundan beri geceleri ya yatağından yere düşer de duyamazsam diye uyuyamıyorum, ne yapabilirim?
Psikiyatr:
-Kolay. Yerdeki halıyı kaldırın.

-
-
-
-

KEKEME
kekemenin biri bigün lokantaya gitmiş
yemeği istemiş
getirmişler
bakmış tuz yok garsondan tuz istemiş garson getirmiş dökmeye başlamış
kekeme:
-koy koy koy koy koy koy koy koyma allah belanı versin

-
-
-
-

Ufak tefek yaşlı bir kadın iki plastik torba taşıyarak caddede yürüyormuş.
Torbalardan biri delinmiş ve 20 dolarlıklar uçuşmaya başlamış.
Polisin biri kadını durdurup;
-'Hanfendi torbadan paralarınız dökülüyor.' demiş.
-'Kahretsin! ' demiş kadın. 'Uyardığınız için sağolun. Ben şimdi dönüp toplarım onları.'
-'Bir durun bakalım! O kadar para nereden geliyor? Çaldınız mı yoksa? '
-'Yok canım! ' demiş kadın. 'Benim bahçe stadyum parkına bakıyor. Orada arada sırada araçlarda parti veriyorlar.
O partilerden çıkan adamlar çoğunlukla benim çiçek tarhlarımı tuvalet olarak kullanıyor.
Ben de elektrikli kesiciyle çalıların arkasında bekliyorum. Onlar işlerini görmeye hazırlandığı anda benim kesiciyi çalıştırıp;
'Ya 20 dolar verirsin ya da keserim! ' diyorum.'
-'Vay be! ' demiş polis gülerek. 'İyi fikirmiş. Peki öbür torbada ne var? '
Yaşlı hanım cevap vermiş;
-'Eee... hepsi ödemiyor tabii.'

-
-
-
-

___***
__**_**
_**___**
_**___**_________****
_**___**_______**___****
_**__**_______*___**___**
__**__*______*__**__***__**
___**__*____*__**_____**__*
____**_**__**_**________**
____**___**__**
___*___________*
__*_____________*
_*_____@____@___*
__*___/__@___\___*
__*___\__/*\__/___*
___*_____W_____*
______**_____**
_______*****

TARİHSEL FIKRALAR

KARINCA
Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan
karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi'den şu beyitle
fetva istemiş:
Dırahta ger ziyân etse karınca Zararı var mıdır ânı kırınca
(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var
mıdır?) Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
Yarın Hakkın divanına varınca
Süleyman'dan hakkın alır karınca

LA HAVLE VE LA KUVVETE
Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine
kızar ve her seferinde "La Havle" (ya sabır!) çekermiş. Bir gün arabasının
atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevabı yapıştırmış:
- Ne olacak efendim "La Havle" yiye yiye "Ve la kuvvete" (kuvvetsiz)
oldular.

MESELE GETİRME DE.
Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf
Kamil Paşa'ya:-'Efendimize Rusya'dan ne getireyim?' demesiyle Paşa:
-'Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem' dedi.

MÜJDE
Harun Reşid in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ ya latife yollu takılarak:
- "Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban tayin
etti" dediğinde, Behlül şu cevabı vermiş:
- Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan.

NAPOLYON
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon un bir muharebede tenkide kalkışıp
parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini
zaptetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:
- Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.

NE İSABET!
Harun Reşid, bir av sırasında hedefini ıskalayınca, yanında bulunana
Behlül Dana Hazretleri:
- İsabet oldu efendim, demiş. Büyük isabet oldu.
Ve Halifenin şaşkın bakışları arasında devam etmiş:
- Yani kuşun hayatı açısından isabet oldu

NE YEDİRELİM?
Lokman Hekim'e:
-Hastalarımıza ne yedirelim? diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
-Acı söz yedirmeyin de, ne yedirirseniz olur.

SİGORTA
İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan "Ya Hafiz"
(Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad
Paşaya bunların ne olduğunu sormuş. Fuad Paşa İngiliz'in tam anlayacağı
dille cevap vermiş. - O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin
levhalarıdır.

SIR
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri
gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin
yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.
Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- İyi, ben de bilirim.

YÜZÜK
Sultan III. Ahmed Han kendisine hediye edilen çok kıymetli zümrüt yüzüğü,
bir gün, divan
toplantısında vezirlere göstererek:
-'Acaba bundan daha kıymetlisi var mıdır?' diye sordu. Hazirûn:
-'Hayır Efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir şey
olamaz' cevabını verdikleri halde yalnız Nevşehirli İbrahim Paşa itiraz
etti:
-'Bundan daha kıymetli şey vardır padişahım!' dedi. Padişah beklemediği
cevap karşısında sordu:
-'Nedir?'
-'O yüzüğün takıldığı parmak Efendim' diye cevap verdi.

ALDIĞIMIZ FİYATA
Keçecizâde'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad
Paşa'ya takılır:
- Paşa şu Girit'i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata
Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını
bilen Çar sararır.

BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ

Sulltan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe
gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.

AÇLIK

Fatih, hocası Akşemseddin'e sorar:
- İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?
Akşemsettin cevap verir:
- Ölünceye kadar.

ADAMA GÖRE ADAM

İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde,
elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış.
Kral, bunları görünce dayanamayıp:
- Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? diye sorunca, İncili
Çavuş:
- Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş. Beni de sana
göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.

AHMET MÜSADE ETMEZ
Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa'ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında bir
gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler. Paşa hemen:
- Ahmet müsaade etmez, demiş. Sormuşlar
- Hangi Ahmet
- Karaca Ahmet.

AK SAKALLI
Varna Savaşı'nda muharebe meydanında gezen II. Murad, düşman askerlerinin
hep genç olduğunu görür. Komutanlarından birine sorar.
"Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi
genç, hepsi taze!" Komutan şu cevabı verir:
- Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu f elâket gelir
Miydi?

AKIL VERGİSİ
Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
- Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse
budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder.
Kral, alaylı alaylı gülerek:
- Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık,
sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.

BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle,
dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
- "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla
tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
Şöyle cevap vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!

BÖYLE KORUNUR
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların
bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder. Bir gün ansızın
kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde
bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
-Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de emniyetli bir adammışsın.
Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!

CAİZE
Şair Ebu Dellame ile Halife Mehdi arasında şöyle bir vakıa geçmiştir:
Ebu Dellame, Abbasi hükümdarlarına bir kaside takdim eder. Halife kasideyi
pek beğenir:
- Sana bu kasiden için ne caize vereyim?
- Efendimiz bendeniz bir av köpeği isterim.
- Bu kadar güzel bir kasidenin caizesi bir av köpeği olur mu?
- Efendim kulunuz böyle istiyor.
Halife Mehdi işe şaşar, ama şairi de kırmak istemez:
- Peki, istediğin gibi sana bir av köpeği versinler.
- Fakat Efendim bendeniz ava ne ile gideceğim?
- Hakkın var bir de at versinler.
- A ta nasıl bineceğim?
- Doğru, güzel bir eğer takımı da versinler.
- Efendimiz ata kim bakacak?
- Haklısın, bir de köle versinler.
- Ama Efendim ben atı nerede barındıracağım?
- Bir de ahır versinler.
- Köleyi nerede yatırayım?
- Bir ev versinler.
- Bu kadar halkı ne ile doyuracağım?
- Bin altın da haçlık versinler.
- Efendim.
Halife Mehdi şairin sözünü kesmiş:
Eğer masrafı idare etmeye bir kethüda, hesapları tutmaya bir katip istersen
köpeği geri alırım ha!..

ÇANAKKALE İÇİNDE
İngiliz garson, Türk müşteriye:
-Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince,
bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
-Orada ne işiniz vardı?

DERDİN DEVASIZI.
İbn-i Sinâ ya:
- Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında:
- Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.

İFTİHAR
Şeyh Şâ mil, çarlık idaresi tarafından yakalanıp esir edildiğinde, Çar II.
Aleksandır:
- Sizin gibi büyük bir insanı misafir etmekle iftihar ederim deyince,
Şeyh Şâmil in cevabı şu olmuş:
- Siz benim misafirim olsaydınız, ben daha çok iftihar ederdim.

İYİ BİR ÇOBAN
Eski Roma'da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius'a vergilerin
artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
- İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.

HERŞEYİNİ ALDIM AMA.
Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım
basit işlerle Anadolu'da dolaştırır. Ama onun bir gün kendisini görmek için
geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven
başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:
- Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar
iltifat edişinizin hikmeti nedir?
Halet Efendi cevap verir:
- Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir "efendilik" var
ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum

GENÇ FATİH
Bir genç, "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan
suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş:
- Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını
hayallerine sığdıramıyorlar

GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
-İstanbulu niçin fethettin?
Cevap verir:
-Önce o benim gönlümü fethettiği için!

GÜNLÜK
Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyorsunuz? diye
sorduğunda, ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.

DERS ALABİLMEK
Lokman Hekim'e:
- "Bilgeliğini kimlerden aldın?" diye sorduklarında:
- Körlerden, cevabını vermiş. Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar.

DOMUZ ETİ
Tarihimizde "Kafkas kartalı" diye geçmiş bulunan İmam Şamil yüz binlerce
Rus ordularını birkaç arkadaşıyla yıllarca uğraştıran kahramandır.

Ruslara esir düştüğünde; Yemek esnasında, İmam Şamil'in iştahlı iştahlı
yemek yediğini gören çar'ın:
"Kumandan, bu iştahla beni de yiyeceğinizden korkuyorum" demesi üzerine
etrafındakilerin kahkahaya boğuşları uzun sürmemiş Kafkas Kartalı:
"Çar hazretleri kaygılanmayınız. Ben elhamdülillah müslümanım ve domuz eti
yemem haramdır."

FATİH NİYE ÜSTÜN
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa siz mi
büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim
yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği
yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.

HANGİ BORÇ
III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında bir Ramazan günü oruç
üzerine sohbet yapılıyordu. Ragıp Paşa, orada bulunanlardan Şair Haşmet'e:
- Haşmet! Senin de borcun var mı? diye sorunca, Haşmet:
- Evet efendim! diye cevap verdi. Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş
yüz kuruş.
Ragıp Paşa gülerek:
- Onu sormuyorum yahu, dedi. Oruç borcun var mı, sen onu söyle.
Şair Haşmet şu cevabı verdi:
- Paşam, oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız, kul borcudur.

FATİH SULTAN
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir
altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir
mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Adem'in çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz
de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.

KADER
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2.
Murat Han:
-"Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz" diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin
Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.

KADERİN İCABI
Kenân Rıfâi ye sormuşlar:
- Madem ki neticede kaderin dediği oluyor. O halde niçin çalışıyoruz?
Şu cevabı vermiş:
- Çalışmak da kaderin icabı olduğu için!

? ? =========¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ==================?
? ? ========¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ================?
? ? ======¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ================?
? ? =====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ================?
? ? ====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ =======¦ ¦ ¦ =============?
? ? ====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ =========¦ ¦ ===¦ ¦ =======?
? ? ====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ==============¦ ¦ ¦ =====?
? ? ====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ==============¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ===?
? ? ====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ =============¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ====?
? ? ====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ============¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ======?
? ? ====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ==============¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ =======?
? ? ====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ===============¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ======?
? ? ====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ==============¦ ¦ ¦ ==¦ ¦ =====?
? ? =====¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ========¦ ====¦ ¦ =========?
? ? ======¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ====¦ ¦ ¦ ==============?
? ? ========¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ===============?
? ? =========¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ==================?
? ? ===========¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ¦ ======================?
? ?
? ?
? ?
? ?
? ?
? ?
? ?
? ?
? ?
? ?

DELİLER..
1960"lı yıllar, Elazığ Akıl hastanesinden deliler kaçar, Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
423 deli kaçmıştır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin başhekimidir.
Doktor bey ne yapalım derler.
Mutemet Bey bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında tren-tren oynayarak Elazığı dolaşır.
Bütün deliler bu kuyruğa girer vagon olur.
Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir.

Ya bugün memleketin herhangi bir yerinde olsa??

FİGENin Notu: kesin ben de katılırdım :)))

-
-
-
-

Köy Papazının Karısı
Fakir köy papazının karısı 250 dolara yeni bir elbise almış,
-"Nasıl yapabildin bunu?" diye sızlanmış papaz faturayı görünce.
-"Bilemiyorum" diye cevap vermiş karısı "Vitrinde elbiseye bakıyordum, birden içeride onu üzerimde denerken buldum kendimi. Sanki şeytan içimden beni dürtüp 'Ay şu elbiseye bak, onu mutlaka almalısın' diye bana fısıldıyordu."
Papaz
-"Öyleyse onunla nasıl savaşılacağını biliyordun." demiş "Ona 'Git uzağa şeytan' deseydin."
Karısı
-"Dedim" diye atılmış "O da 'Ay, kız elbise buradan da harika görünüyor' dedi!"

-
-
-
-

Adam, kilo almaktan yakınıyordu. Doktor :
- Sabahlari bir saat kültür-fizik yap, dedi.
Ertesi hafta görüştüklerinde sordu :
- Nasıl gidiyor kültür-fizik?
- Kültür iyi gidiyor, doktor. Her sabah bir saat okuyorum. Ama fizik bildigin gibi!..

-
-
-
-

Tel-Aviv'de oturan Jacob, New York'a göçmüş oğlu Samuel'i telefonla arar:
-''Gününü mahvedeceğim için üzgünüm ama annenle ben boşanıyoruz, 45 yıllık eziyet yeter'' der.
Oglu cok sasirir:
-''Baba nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin, hem de tam bayram öncesinde...''
-''Artık birbirimize tahammül edemiyoruz, yetti bu hikaye, bana yardımcı ol Şikago'daki kız kardeşini ara ona da bu haberi ver'' der ve telefonu hemen kapatır.
Ümitsiz çocuk kızkardeşini arar, kız da köpürür:
-''Nasıl bu yaşta boşanırlar, ben bu işi hallederim'' der.
Kız doğrudan babasını arar:
-''BOŞANMIYORSUNUZ!.. Kardeşim ve ben gelene kadar hiçbir şey yapmıyorsunuz, anladın mı HİÇ BİR ŞEY, bizi bekleyin'' der.
Jacob telefonu kapatır ve karısına döner:
-''Harika Rebeka, ikisi de bayramı bizimle geçirecekler... Hem de uçak biletlerini kendileri ödeyerek geliyorlar!''

-
-
-
-

Ayakabının teki..
Adam geç saatlere kadar birlikte çalıştığı sekreterini bir jest yaparak evine bırakmış.
Ama bundan aşırı kıskanç karısına asla bahsetmemiş.
Aynı gece karısını evden alıp birlikte yemek yemek üzere giderlerken,arabada, karısının oturduğu koltuğun altındaki ince uzun topuklu ayakkabıyı fark edince heyecandan eli ayağı titreyerek yeni bir kıskançlık krizine yol açmamak için karısı dışarıyı seyrederken ayakkabıyı usulca oradan alıp kendi penceresinden olanca gücüyle dışarı fırlatmış.
Restoranın park yerine gelmişler.
Biraz önce yaşadığı, atlattığı korkunç olayın hâlâ tesirinde arabadan inmiş, uzun süre karısının da inmesini beklerken
-"Hayatım" demiş karısı, "Ayakkabımın tekini bulamıyorum da!.."

-
-
-
-

Fidye
Evli adam sevgilisi ile romantik bir restoranda yemek yemiş. Daha sonra kızın evine gitmişler.
Gece içtiği şarabın da etkisiyle adam orada uyuya kalmış.
Sabahın üçünde kendine gelince karısının ortalığı ayağa kaldırıp onu parçalayacağının bilincinde yataktan zıplamış, fırlamış sokağa.
Dalmış bir telefon kulübesine
-"Karıcığım.. Tanrıya çok şükür, inanamayacaksın ama benim" demiş titreyerek, "Bir telefon kulübesinden arıyorum.. Fidye istedilerse kesinlikle ödemeyin tamam mı? Tamam mı? Şimdi ellerinden kaçtım, geliyorum birtanem!"

-
-
-
-

Pistte Beklemenin Nedeni..
Uçak kalkmak için pist başına geldikten sonra geri dönüş yapıp tekrar terminal binasına yanaşmış.
Bir saatlik uzun bir bekleyişten sonra tekrar hareket edip kalkış için pist başına gidince
-"Afedersiniz" demiş yolculardan biri merakla, "Sorun nedir?"
Kabin amiri
- "Önemli bir şey değil" demiş, "Pilotumuz uçağın motorlarından çok garip sesler geldiğini, bu durumda uçağı asla uçurmayacağını söyledi, merkezden yeni bir pilot bulup getirtmemiz biraz süremizi aldı o kadar!"

-
-
-
-

Şans Taşı
YAŞLI kadınları gezdiren turizm firmasının rehberi onların şikâyetlerinden bıkmış, usanmış.
Yok otobüsün koltukları rahatsız, vay yemekler kötü, yok oteller berbat derken delikanlı hayatından bezmiş.
Üstüne üstlük programda yazılı olan, kadınların merakla bekledikleri Açıkhava Müzesi'ndeki "Öpüldüğü zaman tutulan dileğin gerçekleştiğine" inanılan "Şans Taşı"nı ziyarete gittiklerinde müzenin o gün kapalı olması işin tuzu biberi olmuş.
Kadınlar resmen kazan kaldırmışlar.
-"Önemli değil bayanlar" demiş sinirden delirmek üzere olan rehber "O taşı daha evvel öpen birini de öpseniz dileğiniz yerine gelir."
Kadınlar
- "Yok ya" demişler homurdanarak, "Sanırız sen şimdi taşı daha önce öptüğünü söyleyeceksin."
Rehber
- "Hayır" demiş öfkesinden titreyerek, "Ama daha önce üzerine oturmuştum!"

-
-
-
-

Cahil Orkestra Şefi..
Orkestra üyeleri yeni atanan orkestra şefini "Müzikten zerre kadar anlamıyor" diye benimseyememişler.
Karşılıklı gerilen sinirler ilk konserde patlamış.
Şefin hareketlerine sinir olan davulcu çalınmakta olan eserin tam ortasında dayanamayıp elindeki tokmakla davula gelişi güzel vurmuş, vurmuş, vurmuş...
Müzik birden durmuş.
Orkestra şefi elindeki çubuğu yere fırlatmış,
-"Kim yaptı bunu?" demiş köpürerek, "Kim yaptı ha? Söyleyin.. Hanginiz?"

-
-
-
-

Sarhoş Koca
Eve geç ve sarhoş gelen yaşlı adam kendisini karısına affettirebilmek için cilvelere başlamış.
Bir müddet sonra da durup fısıldamış
- "Çok gerginsiniz ve tüyleriniz diken diken.. Bu gece isteksiziz herhalde" diye.
Odanın karşı köşesindeki yataktan karısının sert sesi duyulmuş
-"Sersem. On dakikadır halının üzerinde debelenip duruyorsun, zıbar da yat hemen."

-
-
-
-

Koltuk Değnekli Adam..
İki arkadaş uzun bir süre sonra karşılaşmışlar, biri koltuk değneği ile yürümekteymiş.
-"Hayrola?.." demiş biri, "Ne oldu sana böyle?"
-"Otobüs çarptı..."
-"Ne zaman?.."
-"6 ay oldu."
-"6 ay? Hâlâ mı koltuk değneğiyle geziyorsun?"
-"Valla..." demiş adam, "Doktorum 'Bırak artık şunları'diyor, avukatım 'Katiyen'diye her gün tepemde!"

-
-
-
-

Randevuevi Kokusu..
Birbirlerİyle ölesiye kavgalı iki adam aynı anda aynı berbere sakal tıraşı olmaya gitmişler.
İkisi de yan yana oturmuşlar, ikisinin de tıraşı aynı anda bitmiş.
Berberlerden biri adama losyon sürmek isteyince
-"Sakın bana sürme" demiş adam, "Yengen şimdi randevuevinden geldiğimi düşünür!"
Diğeri
- "Bana sür" demiş, "Benim karım randevuevinin kokusu nasıldır bilmez!.."

-
-
-
-

Dursun , Temel'e sormuş;
- İğnesu var, sokamaz;
Kanadu var, uçamaz;
Peteğu var, bal yapamaz.
Temel, hemen cevabı yapıştırmış:
- Mıçayum öyle arıya..!!!!

-
-
-
-

üç kişi gözaltına alınır. birinciye sorarlar
- "seni niye aldılar"
- taksim Meydanı'nda "yaşasın gonzales" diye bağırdım.
ikinciye sorarlar
-"seni niye aldılar"
- taksim Meydanı'nda "kahrolsun gonzales" diye bağırdım.
üçüncüye sorarlar
- "seni niye aldılar"
-"abi ben gonzales'im"

-
-
-
-

Plajda bir sarışın iki saattir gülümseyerek denize bakmaktadır.
Bunu gören görevli yaklaşarak ne olduğunu sorar.
- Ayy, kocam ilk defa dün yüzme öğrenmeğe başladı, maşallah bugün bir daldı..Tam iki saattir su altında duruyor.Gurur duyuyorum gururrr..

-
-
-
-

Şehrin birinde hatırı sayılan bir âlim yaşıyormuş. Bir gün bu âlim bir düğün davetine giderken bir adam yanına gelerek;
-- Hocam davete yanında tufeyli olarak beni de götürür müsün?
Demiş. Âlim kişi bu adamı hiç tanımıyormuş ve götürmek istememiş.
--Ben seni tanımıyorum ki nasıl götüreyim
Deyince tufeyli gayet pişkin bir şekilde;
--Hocam zaten onlar beni tanırlar.
Demiş. Âlim zat ile tufeyli davete varmışlar. Düğün sahibi gayet samimi bir şekilde izzet ve ikram göstererek kapıda âlimi karşılamış. Misafiri olan âlime;
--Hocam bu şerefsiz seninle mi geldi.?
Deyince tufeyli âlime dönerek oldukça pişkin bir şekilde;
--Hocam ben sana demedim mi beni tanırlar diye.?demiş..

-
-
-
-

Doğal Gazcılar..
Mahalledekİ doğal gaz saatlerini okuyan gaz şirketi görevlileri sokağın başında arabalarını park etmişler.
Üzerlerinde sarı tulumları ile sırayla evlerin tesisatlarını kontrol ede ede en son eve gelmişler.
Sayacı yazıp mesai bitmeden bir başka sokağın gaz şebekesinin kontrolü işini de aradan çıkartabilmek için arabalarını park ettikleri yere doğru koşmaya başlamışlar.
Tam arabalarına bineceklerken son kontrol ettikleri evde yaşayan yaşlı teyzenin de oflayarak puflayarak koşarak kendilerini takip ettiğini görmüşler.
Dönüp
-"Hayrola teyze?" diye sormuşlar.
-"Valla" demiş yaşlı kadın "Ne bileyim yavrum.. Doğal gazcıların benim tesisatıma baktıktan sonra kaçmaya başladıklarını görünce..."

-
-
-
-

Berberle Düello
Berber sakal tıraşı yaparken müşterisinin her tarafını kesince
-"Bir usturanız daha var mı?.." diye sormuş adam.
- "Var ama neden sordunuz?" diye cevap vermiş berber.
- "Ama böyle adil olmuyor" demiş adam sinir içinde, "Kardeşim bir ustura da bize ver de bari kendimizi savunalım!"
Berber
- "Özür dilerim efendim" demiş "Ben şimdi başınızı sıcak havluya sarıp kompres yaparım."
Adam dişlerini sıkarak
-"Gerekmez.." demiş "Siz başı gazete kâğıdına sarın ben koltuğumun altına alır götürürüm! Tövbe, tövbe..."
.
.
.
.

Temel askerdeyken yeni basçavus gelir ve tum boluge söyle der.
-'Sakin benim adimi unutmayin, benim adim Ahmet KIRÇ....Arada R var...Eger adimi unutursaniz caniniza okurum.' der ve gider
Aradan haftalar geçer ve basçavus gelir ,askerleri sıraya dizer...
sert bir ifadeyle Temel'i gözüne kestirir...
-Söyle bakalım neydi benim adım soyadım?
Temel düşünür düşünür,,,
Hay Allah! neydi neydi??? Arada R olacaktı ama neydiii?
hah!
cevap verir...
-AHMET GÖRT komutanım...

-
-
-
-

Yaşı 90 ları çoktan geçmiş bir kadıncağız hayattan bıkmış.
O kadar bıkmış ki kendisini öldürmeye karar vermiş.
Düşünmüş, taşınmış ölüm şeklinin kendini vurarak olmasına karar vermiş.
Fakat yaşlılık tan kendisini nereden vuracağına bir türlü karar verememiş.
Sonunda kendisini kalpten vurursa çabuk ölebileceğine karar vermiş fakat
yinede tam olarak kalbinin yerini hatırlamamış ve Aklına doktoruna sormak
gelmiş.
Ve hemen telfonla doktorunu aramış...
-Doktor bey ben bir şeyi merak ettim.
-Buyrun nedir o?
-Acaba kalbim tam olarak nerdedir.?
-Sol göğüsünüzün altında hanfendi...
-Teşekkür ederim doktor bey...
Ertesi gün Gazetede bir haber yayınlanmış: 90 Yaşında ki yaşlı kadın
kendisini sol diz kapağından vurdu....

-
-
-
-


Telefonda Temel çok endiseli ve telaslidir:
- Aman Doktor bey, çocuk bizim kültablasını yutti, yetis! ..
Doktor aceleyle hazirlanir, çikmak üzereyken telefon yine çalar. Yine Temel,
ama bu kez gayet neseli ve rahatlamis bir sesle:
- Doktor Bey, celmene hacet kalmadi, pi kü tablası taha bulduk! ..

-
-
-
-

Kayseri`li ve Terzi
Kayseri`li Ali`ye babası hayat dersi veriyormuş
-oğlum senden ne kadar isterlerse istesinler yarısından fazla verme.
Ali birgün terziye takım elbise diktirmiş.
Kayseri`li sormuş
-borcum nedir?
Terzi cevap vermiş
-6 milyon
Kayseri`li
-mümkün değil 3 milyon demiş.
Terzi
- kurtarmaz 4 milyon demiş.
Kayseri`li
- mümkün değil 2 milyondan fazla vermem demiş.
Terzi
-lanet olsun tamam demiş.
Bu sefer Kayseri`li
-1 milyondan fazla vermem demiş.
Terzi sinirlenmiş
-para falan istemiyorum al elbiseni defol demiş.
Kayseri`li
- bir takım elbise daha dikmezsen şurdan şuraya gitmem demiş.

-
-
-
-

MÜZAYEDE
Komsusu Ahmet Bey'i bahcesinde yalniz otururken goren Temel sordu:
-Yalniz misin, hanim yok mu?
-Antika muzayedesinde..
-Yaa, kac para verdiler?

-
-
-
-

RESSAM

Temel ve Cemal Louvre Müzesinde gezerken, Hazreti İsa ve akrabalarının fakirliğini gösteren bir resmin önünde durmuşlar,
-Uyy hazreti İsa pu kadar façirmiy du?
-Çok façirmiş.
-Peçi bu kadar ünlü bir ressama nasul resmini yapturmuş?

-
-
-
-

ŞÜPHE

Temel onuncu çocuğunun doğumunda doktora söz verir,
-Bir daha çocuğum olursa çendumi asacağum.
Bir yıl sonra bir çocuğu daha olunca, doktor sözünü hatırlatır.Temel,
-Sozumi tutaydum, ipi boynuma geçirdum, pirden sözumi tuttuğumi sağa çim söyleyecek tiye içime bi şüphe düşti doktor..

-
-
-
-

MEYHANE
Cemal Temel'e not göndermiş,
-Tün gece meyhanede senden borç istemişdum. O kafayla evet mi dedun, hayur mu haturlamayrum.
Temel cevap yazmış,
-Pen ta tün gece birine hayur dedim ama çime işte onu hatırlamayrum..

-
-
-
-

MISIRLILAR VE TEMEL

Misirlilar kendi aralarinda konusuyorlarmis.
-"Bu lazlari bütün dünya konusuyor. Biz de bir seyler yapsak da tum dünya bizi konussa" demisler.
Kimi "Çöle agaç ekelim", kimi "çöle havuz yapalim" biri de "çöle bogaz köprüsü yapalim" demis.
-"Hadi be, oyle sey mi olur, sacmalik" demisler.
-"Tamam, bizde sacmalik aramiyor muyuz " diyerek baslamislar bogaz koprusu yapmaya. 7 ayda bitirmisler. Acilisa bütün dünya gazetecilerini cagirmislar.
Acilisi yapmak icin kurdeleyi kesmisler, tam bezi indirecekler, bir bakmislar ki bizim Temel köprüde balik yakalamaya ugrasiyor.
Herkes saskin bakislarla:
-"Sen ne yapiyorsun, burada balik mi olur?"
Temel de : -"Ula kardesum, hapu çolde pogaz çöprüsü oli da balik olmayi mi?.."

-
-
-
-

MORLUK
Temelin gözü morarmış. Soranlara ineğin kuyruğu çarptı diyormuş.
Cemal:
-Ataysun inek kuyruğu böyle yapmaz.
-Pen ucuna taş bağlamişdum..

-
-
-
-

MÜCADELE
Polis müdürü basın toplantısında bilgi veriyordu...
- Fuhuşla mücdeleye öncelik veriyoruz. Çok yer tespit ettik. Soru sormak isteyen var mı?
- Gazeteci Temel hemel atıldı,
- Şu anlattığun yerlerin pağa adresini verepilir misunuz?

-
-
-
-

Kayseri de bir lokantanin caminda soyle bir yazi vardir
"Kayseri's Famous Logi"
Ne mi denmek istenmis?
Kayseri: Kayseri
Famous: Unlu/ Meshur
Logi ne demek mi?
MANTIK ingilizce'de LOGIC degil mi?
K'yi cikartin MANTIktan, ne olur?
"MANTI"
Yaniii
Kayseri's Famous Logi: Kayseri'nin Meshur Mantisi
demektiiir...

-
-
-
-

Afacana sordular:
-Tatilini nerede geçirdin?
-İlk haftasını Uludağ'da geçirdim.
-Çok güzel! Sonra ne yaptın?
-Sonrasını da Bursa devlet hastanesinde geçirdim.

-
-
-
-

neresini düzelteyim?
çocuk din dersinde öğrendiklerini dedesine anlatmaya başlar:
-öğrendiklerimi anlatıyorum sana yanlışım varsa düzelt. İsa peygamber Fırat nehrini yüzerek geçerken...
dedesi çocuğun sözünü keser:
-dur çocuğum! İsa değil Musa idi, Fırat değil Nil idi, yüzerek değil yürüyerek idi.
abe çocuğum daha neresini düzelteyimm???

-
-
-
-

Matematik dersinde temelin öğretmeni ;
- kalk bakalım temel söyle bakim bana sekizi ikiye bölersek ne olur? ...der
temel ayağa kalkar düşünür...
- enina mi boyinami boleyim oğretmenum der.
öğretmen şaşırır..
-temel nasıl olur öyle şey?. der...
-şoyle olur oğretmenum ; enina bölersak sifur, boyuna bölersak uç olur...

-
-
-
-

Bir şekilde ıssız bir adaya düşmüş olan Temelin karşısına meşhur cin çıkmış...
Günlerdir çaya hasret kalan Temele 3 isteğini sormuş...
Temel;
"-Şu denizin hepsi çay olsun..."
İkinci hakkında adacıkların yemek olmasını istemiş...
Üçüncü ve son istek için Temel sıkıntılı bir halde oradan oraya dolanıp düşünüyormuş...
Uzun bir süre geçince, "Eee, hadi son isteğini de söyle" demiş cin...
Temel yüzünü buruşturup sıkıntılı bir halde;
"-Ne olur, ne olmaz... Sen gitmeden bir demlik bırak da öyle git..."

-
-
-
-

yabancı gelmiyor
Temel ile Dursun ayı avı için bir uçak kiralarlar
ve uçsuz bucaksız ormana doğru yola çıkarlar. Av çok
iyi gider ve altı tane ayı avlarlar. Kamp
yaptıkları yere avların taşınmasından sonra pilotla
aralarında pazarlık başlar:
-Bu altı ayıyı da uçağa alamam. Olanaksız birşey.
Uçağın kapasitesi belli.
-Bunları burada bırakamayız pilotcuğum, avlayana
kadar neler çektik.
-Temel Bey size söyledim. En fazla dört tanesini
alabilirim.ikisini bırakmanız lazım.
-Biz önceki sene de geldik. Yine altı ayı vurmustuk
ve pilot o zaman hiç itiraz etmedi. Uçak da aynı
modeldi üstelik.
Sonuçta pilot baskıya boyun eğer ve uçak havalanır.
Ama tam vadi üzerinden geçerken uçakta çatırtılar
duyulur ve uçak ormanın üzerine düşer. Tesadüfen
ağacın üzerine düşerek asılı kalan Temel bir
başka ağaca takılan Dursun'a seslenir.
-Ula Dursun, burası yabancı gelmiyor, önceki sene de
mi uçak bu bölgede düşmüştü??

-
-
-
-

Sigara
İki bebek süpermarketin sebze bölümünde pusetlerinde sohbet ediyorlarmış..
-"Ayy!" demiş biraz büyük olan, "Annem kereviz aldı.. Pişince kokusu berbat!.. Sen ne güzel hâlâ meme emiyorsun.. Keşke ben de meme emseydim!.."
Öteki
-"Geç kardeşim!" demiş, "Günde iki paket sigara içen bir adamla aynı memeyi paylaşmak ne demek biliyor musun?"

-
-
-
-

Titanik
Londra'da tuvalette bir prezervatif makinesi gördüm. Makinenin altında "İlgili İngiliz resmi kurumlarınca gerekli emniyet ve güvenlik testleri yapılmıştır.." yazıyor..
Birisi de altına el yazısıyla eklemiş: "Titanik de öyleydi!.."

-
-
-
-

Baş Parmağı Kontrol
Yediğimiz bir besinin ağzımızdan midemize gitmesi 7 saniye sürer..
Bir insan saçı 3 kilo ağırlığında bir cismi taşıyabilir..
Bir erkeğin ortalama pipi uzunluğu baş parmağının 3 katıdır..
Kadınların kalbi erkeğinkine nazaran daha hızlı atar..
Her ayağımızda 1 trilyon bakteri mevcuttur..
Ayakta dengede durabilmek için 300 kasımız görev yapar..
Bu yazıyı okuyan kadınlar için yazı bitmiştir, ama erkekler hala baş parmaklarını kontrolle meşguller..

-
-
-
-

Vurup durma
Jokey at yarışında atını kırbaçlamaya başlayınca
- "Popoma vurup durma öyle.." demiş at, "Görmüyor musun arkamızda başka kimse yok."

-
-
-
-

Hakem
Adamın biri ölüp cennetin kapısına dayandığında, cennetin baş meleği durdurur onu. İçeri almadan önce sorularıma cevap vermelisin? Hayatın boyunca tam anlamıyla iyi bir iş yaptın mı, bakalım? Adamcağız uzun uzun düşünür, hafızasını zorlar, ama ne yazık ki yaptığı iyi bir şeyi hatırlayamaz. Melek tekrar sorar.
-Peki, bari söyle, hiç cesaret gerektiren bir şey yaptın mı, hayatında? Adam hemen atılır gururla.
-Yaptım, tabii!
-Anlat bakalım, neymiş bu cesur iş? Adam anlatmaya baslar.
-Ben futbol hakemiydim. Kadıköy'de bir Fenerbahçe
-Galatasaray maçını yönetiyordum. Maçın son dakikasında Fenerbahçe aleyhine penaltı çaldım.
-Vay canına, gerçekten cesurmuşsun sen,hadi geç bakalım! Cennetin kapıları açılır. Bizim hakem tam geçecekken, melek merak eder:
-Ne zaman olmuştu bu maç?
-Aşağı yukarı üç dakika oluyor biteli................

-
-
-
-

ÇİN
Bir gün uluslar arası en uzağa kaka yapma yarışması düzenlenir.
türklerin temsilcesi olarak temel seçilir.
finale 3 kişi kalır .ingiliz fransız ve bizim temel.
ingiliz piste cıkar ve 20cm öteye yapar kakasını.
fransız piste cıkar ve 24cm öteye yapar.
sıra temele gelir.
temel piste cıkar ve cok büyük gürültü büyük ışık cıkar
herkes oraya bakar ve hiçbir mok parçası bulamazlar.
fransız birinci olur.
temel ertesi gün gazete alır ve fransızın birincilik sevincini görür.
morali bozulan temel hemen ikinci sayfayı çevirir ve bir de ne görsün?
''inanılmaz olay, çine mok yağdı''

-
-
-
-

COME HERE!
Temel ve arkadaslari cay bahcesinde oturuyorlar.
Tesadufen orda iki amerikali Turist cay iciyolarmis.
Arkadaslari Temel'e
-'Lan Temel hani sen iyi ingilizce bilurdun, ispat et bakayim. Cagir onlari gelusnler bureya, saa bi meyva suyu ismarlayacaguk'
Temel bildigi bir kac kelimeyle,
- 'Hey, come here' der. Ve Turistler gelir.
Arkadaslari
-'Tamam temel inandik senin ingilizce bildigine, soylede yerlerine gidip otursunlar'
Temel kafayi kasir, bisii soyleyecek gibi olur, icinden cikamaz,
kalkar Turistlerin kalktığı boş masaya gider ve yeniden adamlara seslenir
-'Hey, come here!'

-
-
-
-

DAVET
Mimar Temel ve Mimar Cemal birbiriyle kavgalı. Mimar Cemal'in mimari ödül töreni var...
Mimar Temel,
- Törene davet ederse çesunlukle citmem. Etmezse hiç citmem, üstelik küserum.

-
-
-
-

Bir uçakta Alman İngiliz bide bizim Türk Temel varmış.
Uçak Almanya dan geçiyormuş
Alman demiş ki;
-Bizim çiçeğimiz gül.
İngiliz:
Biz gülle popomuzu silerdik.
Uçak İngilterenin üstünden geçerken.
İngiliz demiş ki:
-Bizim çiçeğimiz karanfil.
Alman:
-Biz karanfille popomuzu silerdik.
Ve uçak Türkiye'nin üzerinden geçerken
Temel demiş ki:
-Bizim çiçeğimiz kaktüs.Erkek adam isterim poposunu silecek...

-
-
-
-

Temel ile dursun İngiltere'ye gitmişler.Yanlarında çok az paraları varmış.Bir kaç gün sonra paraları yok denecek kadar azalmış.Çok acıkmışlar ve yemek yemek için paralarına uygun bir yer aramaya başlamışlar.Heryere bakmışlar fakat keselerine uygun bir yer yokmuş.En sonunda Hot dog yazan bir yer görmüşler,bir sürü insan varmış.(hot dog İngilizce sosis).Fiyatıda paralarına uygunmuş.Temel sözlüğü çıkarmış ve hot ile dog un anlamına bakmış.
-Ula dursun burda scak köpek satıyolar ben burdan yemem,demiş.
Gene bir yerler aramaya başlamışlar.Dönüp dolaşmışlar ama keselerine uygun bir yer bulamamışlar.
Dursun:
-Ula Temel en iyisi ordan yiyelim açlıktan ölmekten iyidir,demiş.
-Tamam ne yapak madem.
Gitmişler bir hot dog istemişler.Temel elindekini açmasıyla kapaması bir olmuş.
-Ula Dursun sana köpeğin neresi geldi?

-
-
-
-

Temel ve Dursun, kumsalda gezerken, bir de bakmışlar önlerinde Alaeddin'in Sihirli Lambası duruyor... Almışlar ellerine lambayı söyle bir dokunup okşamışlar. Fiiiiiiisssssssss? Cin dışarıda. Cin, bir Temel'e bakmış, bir Dursun'a. İki laz... Sonra dile gelmis:
- Kusura bakmayın ben sizinle uğraşamam.. Alin size üçer yumurta, her kirdiginiz yumurta icin bir dilek tutun. İstekleriniz yerine gelsin?Cin uçup gitmiş lambasına, Temel ile Dursun ellerinde yumurtalarla ayrilmislar kumsaldan. Aradan yillar gecmis. Bu olaydan cok zaman sonra iki eski dost karsılaşmışlar. Temel, Dursun'a sormuş:
- Ula Tursin, ne ettun yimirtalari?
- Valla, demis Temel, ilkini kirdim, cok para istedum, hic bitmeyen bir param var...
- Eeee! Ikincisu?
- Onu da kirdim, cok guzel bir hatun istedum. Simdi dunyalar guzeli bir karim var...
- Ya ucuncusunu neettun?
- Onu da kirdum, saglik istedum.. Hic hastalanmadan yasayip cideyrum.. Peki sen ne ettun yimirtalari?
Temel huzunle basini sallamis,
- Sorma sorma demis, senden ayrildim eve celdum, tam esikten gireyiken ayagum takildi, yumurtanin biri yere dusti kirildi? Ben de, 'hassittir be' dedum... Demez olaydum,evin ici 'çük' doldi...
- Eeee! Sonra? demis Dursun,
- Bir ev dolusu çükle ne yapayim, dedim, kirdim ikincuyu, butun çük'leri geri goturmesini istedum.
- Yaaa! Peki sonunciyi ne ettun?
- Ne edecegum? Kirdim sonuncuyu da, hacan benimkini geri getir, dedum da?

-
-
-
-

Komedyen Eddie Cortar'a,
-Hastalanınca ne yapmak gerekir?diye sorulduğunda:
-Mutlaka doktora gidin demiş. Zira doktorun yaşaması gerek.Verdiği ilacıda alın, çünkü eczanecinin de yaşaması gerek. Fakat ilaçları sakın içmeye kalkmayın, zira sizinde yaşamanız gerek..

-
-
-
-

Öğrenci;
-Hocam,diye sormuş.İnsan,maymunun gelişmiş şeklidir''diyorlar.Ne dersiniz? Seyid Ahmet Arvasi cevap vermiş.
-O mantığa göre çınar ağacı da maydanozun gelişmiş şeklidir.

-
-
-
-

CEPÇİ
Temel'in arka cebinden cüzdanı çalınmıştı.
-Hırsızın elini cebine soktuğunu farketmedin mi?
-Pi elin cebume cirdiğini farkettum ama kendi elum miydi, değil miydi onu farkedemedum.

-
-
-
-

Delinin birisi hastaneden taburcu olacakmış ve son muayene için baş hekim gelir. Deliye sorar :
-Elin nerede?
Deli gösterir.
-Bacağın nerede?
Deli yine gösterir.
-Burnun nerde?
Deli yine gösterir.
Baş hekim doktorlara :
-Bırakın emrini verir ve çıkar. Hekim çıktıktan sonra deli poposunu gösterir ve :
-Bende bu kafa varken tabi salıvereceksinizzzzz, der.

-
-
-
-

Tanrı'ya dua
Çocukken Tanrı'ya yeni bir bisiklet vermesi için her gece dua ederdim..
Daha sonra işin bu şekilde yürümediğini fark ettim, gidip bir bisiklet çaldım ve her gece Tanrı'ya beni affetmesi için dua etmeye başladım!..

-
-
-
-

Satamadım ki
Zabıta sokakta oyuncak satan seyyar satıcıyı uyarıp
-"Belediyeden izin belgeniz yoksa bunları burada satamazsınız!.." demiş.
-"Hay Allah razı olsun..." diye cevap vermiş satıcı, "Tevekkeli o yüzden sabahtan beri bir tane bile satamadım!.."

-
-
-
-

Vitamin
Annenin biri eczaneye girip
- "Oğlum için vitamin istiyorum..." demiş.
-"Ne vitamini efendim?.." diye sormuş eczacı, "A, B, veya C?.."
Kadın
-"Fark etmez..." demiş, "Henüz okuyamıyor!.."

-
-
-
-

Sesi kesildi
Kompozisyon öğretmeni öğrencilerinden geçtikleri hafta başlarına gelen olağan dışı bir olayı yazmalarını istemiş...
Küçük Timmy
- "Geçen hafta babam kuyuya düştü..." diye başlamış kompozisyonuna,
sıraların arasında gezinirken bu başlığa gözü takılan öğretmen
-"Aman Tanrım!.." diye çığlık atmış, "Nasıl?.. Şimdi iyi mi kendisi?.." diye sormuş heyecanla.
-"Sanırım iyi efendim..." demiş Timmy, "Dün geceden beri 'İmdaaatt, imdaaatt !'diye yardım isteyen inlemeleri kesildi!.."

-
-
-
-

MANTAR ZİYAFETİ
Temel idama mahkum olmuş. Son arzusu doya doya mantar yemekmiş.
-Ne biçim son arzudur bu?
-Zehirlidur tiye tiye pağa yedurmetiler. Şimti ağuz taduyla rahat rahat bir mantar ziyafeti çekeceğum.

-
-
-
-

Resim satışı
Galerİ sahibi ressamı arayıp
- "Sana bir iyi bir de kötü haberim var.." demiş, "İyi haber şu ki bu sabah bir müşteri geldi, ressamın ölümü halinde eserlerinin fiyatının birden artıp artmadığını sordu, ben 'Evet' deyince sizin 15 tablonuzun tamamını satın alıp gitti!.."
Ressam
-"Harika.." demiş, "Peki, kötü haber nedir?.."
Galeri sahibi
-"Şeyy.." demiş, "O müşteri sizin son tahlillerinizi yapan doktorunuz!.."

-
-
-
-

Temel kendi kendine
-yarabbim her şeyin doğrusunu bilirsin, ama 3 şeye aklim ermiy.
1- Neden bu kadar çeşitli içki yarattın bizi kararsız birakaysun
2- Neden kadını ay gibi yaratmadun ?gece gelecek ,gündüz kaybolacaktu
3- En önemlisi bütün vucudumuzda 200 küsur kemik koydunda neden en lüzümlü yere bir tane bile koymadin.

-
-
-
-

Papaz :
- Kızım gecenin bu vakti ne istiyorusun ?
- Seni istiyorum seniiiiii. Al beni al !!!
- Kızım neler saçmalıyorsun burası kilise !
- Umurumda değil, Hemen şimdi. Senin olacam
senin !!
- Kızım saçmalama ben bir papazım ! Yapamam !
Kız soyunmaya başlar. Muhteşem güzeldir de.
Bizim papaz terlemeye başlar. Ne yapacağını
bilemez halde, çarmıhtaki isaya döner.
- Yüce isa ne yapmam lazım?
Bana söyle ne olur !!
isa seslenir :
- Çöz beni salak. Çöz beni !!!!!!!!!!

-
-
-
-

Seyahatten dönen ev sahibi havaalanından bahçıvanına telefon açmış, konuşuyorlar:
- Nasıl, her şey yolunda mı?
- Yolunda... Küreğin sapı kırıldı, şu anda onu tamir ediyordum.
- Neden kırıldı?
- Köpeğinize mezar kazarken zorlamışım, ondan kırıldı.
- Nee! Köpeğim mi öldü?
- Maalesef havuza düştü?
- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; havuzda nasıl ölür?
- Havuzun suyu boşalmıştı, atlayınca betona çakıldı.
- Havuzu yeni doldurtmuştuk, neden boşalttınız?
- İtfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.
- Neee evde yangın mı çıktı?
- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerden biri yanık sigara bırakmış.
- Annem mi öldü? Yahu kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı?
- Haklısınız da... Yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş.
- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu adam sende?
- Var efendim... Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya... Sonucu geldi, pozitif...

-
-
-
-

temel oğlunun evine gitmiş. ((10 katlı bina tabi))
çıkmış en üste oğlunun yanına nefes nefes içinde kalmış
oğlu:
-la baba la niye asansöre binmedin?
temel:
- la asansör yedi kişilikti 6 kişi bekledim bekledim gelmedi bende merdivenlerden geldimm...

-
-
-
-

Mecbur Kalan Dede..
60 yaşında adam check - up için doktora gitmiş, tahlil sonuçlarını inceleyen doktor
- "Mükemmelsiniz.." demiş, "İnanın 35 yaşındaki bir insanın fonksiyonlarına sahipsiniz.. Sanırım çok uzun yaşayacaksınız.. Bu arada babanız kaç yaşında ölmüştü?.."
Bu soruyu
-"Babam ölmedi ki?.." diye şaşırarak cevaplamış adam,
-"Öyle mi?.. Özür dilerim.." demiş doktor, "Kaç yaşında ?.."
-"82 yaşında ve her kış kayağa gider, her yaz da su kayağını ihmal etmez.."
-"Dedeniz.." demiş doktor, "Dedeniz kaç yaşında öldü?.."
Yine,
- "Aa?..O da ölmedi ki?.." diye cevaplamış adam..
-"Yani siz 60 yaşındasınız, babanız 82 yaşında, dedeniz hâlâ yaşıyor?.. Sağlıklı mı kendileri bari?.."
-"O da her kış kayak, her yaz jet skinin tepesinde, kendisi 106 yaşında ve haftaya evlenecek.."
-"İnanılmaz.." demiş doktor, "106 yaşında ve hâlâ evlenmek istiyor?.."
-"Yok.." diye cevap vermiş adam, "Asla evlenmek istemiyordu ama bizim tedbirsiz çapkın mecbur kaldı..!"

-
-
-
-

Evli ve Aşık..
İki arkadaş barda içiyorlar.. Birincisi "Biliyor musun?.." demiş, "23 yıldır evliyim ve hâlâ ilk kez birlikte olduğum kadına âşığım..!"
"Harika bir şey bu.." diye cevap vermiş arkadaşı,
"Evet.." demiş adam ve birden ciddileşerek "Aman ne olur karıma söyleme.. Duyarsa öldürür beni..!"

-
-
-
-

Sakinleştirici
Doktor, psikolojik problemleri olan çocuğun annesine
-"Siz de çok yıpranıyorsunuz" diye düzenli olarak almasını sıkı sıkı tavsiye ederek bir sakinleştirici vermiş.
Sonraki ziyaretinde de sormuş
- "Sakinleştiricilerin faydasını görüyor musunuz?.." diye.
-"Evet" diye cevap vermiş kadın uykulu bir ifadeyle gülümseyerek.
Doktor yeniden sormuş:
- "Pekiii, oğlunuz şimdi nasıl?.."
Kadın
- "Bana ne?.." demiş, "Kimin umurunda ki?.."

-
-
-
-

Temel bir kuyunun başına oturmuş 33 otuzüç diye parmağını şaklatıyor.
Biri gelmiş merakla kuyuya bakmış.
temel bir temeyle adamı kuyuya atmış ve;
parmağını
34 otuzdört,otuzdört,otuzdört..... diye şaklatmaya devam etmiş

-
-
-
-

Temel ölüm döşeğinde; Fadimeyi yanına çağırarak ona
- git süslen gel demiş.
Fadime de; Temelin iyleşmekte olduğunu düşünerek sevinçle süslenmiş gelmiş.
-E...süslendüm ne olacak şimdü diye sorunca,
Temel;
- belki azrail belki seni beğenür

-
-
-
-

Tilki'nin Orucu

Tilki ormanda gezmektedir.Bir ağacın dalında bir geyik budunun asılı olduğunu görür.Açtır ama şüphelenir, kontrol edince tuzağı anlar. Çünkü geyik budu iple bir bombaya bağlıdır. Epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatar, biraz sonra kurt gelir, budu ve yatan tilkiyi görür.Tilkiye sorar:"Napıyorsun dostum?"
Tilki cevap verir:"Hiiçç...Yatıyorum."
-Burda bir but var.
-Evet var.
-Neden yemedin?
Tilki sakince cevap verir;"Bugün oruçluyum."
Kurt kendinden emin:"Ben yiyeyim o zaman."
Tilki; "Buyur afiyet olsun."der.
Kurt, buta uzanır uzanmaz bir patlama ile ortalık toz duman olur. Kurt yaralı, perişan halde yatarken, tilki sakince budu yemeye başlar.
Bunu gören kurt;"Hani sen oruçluydun?" deyince tilki pişkin pişkin; "Biraz önce top patladı duymadın mı?"

-
-
-
-

Nasreddin Hoca (Ramazan Fıkraları)
Çömlek Hesabı
Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine her gün bir taş atar, Hoca. Bir avuç taş doldurur çömleğin içine Hoca'nın yaramaz oğlu, muziplik olsun diye.
Bir zaman sonra arkadaşları: "Bugün Ramazan'ın kaçı acaba? diye sorarlar Hoca'ya. Hoca'da: "Şimdi eve gider öğrenirim. Biraz sabredin." der ve evinin yolunu tutar.
Çömleği boşaltır; bir sayar, iki sayar... Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir halde döner arkadaşlarının yanına Hoca. "Arkadaşlar, bugün, Ramazan'ın kırk beşi" der.
Hoca'nın bu cevabına gülüşürler arkadaşları. Aralarından biri:
"Aman Hocam, bir ay otuz gündür. Hiç Ramazan'ın kırk beşi olur mu?" diye itiraz eder.
Hoca, biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir ifadeyle: "Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan'ın yüz yirmi beşi!"der.

-
-
-
-

Günah

Bir Ramazan günü Nasreddin Hoca'nın gözleri susuzluktan afallamış. Dayanamayıp bir çeşmeye çaktırmadan yanaşmış. Tam suyunu içerken, bir köylü görmüş hocayı: - "Aman hoca, günah değil midir bu yaptığın!" - "Yıkıl karşımdan, Ramazan gider bir daha gelir, ama ben gidersem bir daha gelmem; ne günahı!"

-
-
-
-

Bektaşi Fıkraları(Ramazan)
Sen Ne İşe Yaradın?

Bektaşi ile Hacı Osmanlı, zamanında ramazanda içki içerken yakalanırlar. Kadı yaptıklarının cezasının ne olduğunu bilip bilmediklerini sorar bunlara. Hacı af diler "şeytana uyduk kadı efendi", der ve Haci'ya idam cezası verir. Bektaşiye sıra gelir ve der ki "Kadı efendi ben gayri-müslümüm, bana oruç farz değildir." Kadı Bektaşiyi serbest bırakır. Bektaşi kadıya sorar "kadı efendi ben de şehadet getirsem, müslüman olsam, arkadaşımı da bağışlar mısın?" Kadı efendi düşünür "gavuru müslüman yapmanın ona sağlayacağı sevabı hesap eder ve Hacı'yı da affeder. Kadının huzurundan ayrıldıktan sonra hacı şaşırararak Bektaşiye sorar: - "Sen ne biçim adamsin be, bir dinli oluyon bir dinsiz, sende iman yok mu bire münafık?" deyip azarlar. Bektaşi de - "Gavur oldum kendimi, müslüman oldum seni kurtardım be. Peki sen ne işe yaradın?"

-
-
-
-

Bir Gün Eksik

İki müslüman sohbet ediyorlarmış. Biri diğerine tüm Ramazan boyunca hasta olduğundan yakınmış ve bu nedenle sadece bir gün niyetlenebildiğini, diğer günler ne yazık ki hastalığından ötürü oruç tutamadığını söylemiş. Bektaşi de aralarında... Bir ara dinleyici konumundaki bektaşiye de sormuş, "Erenler, sen kaç gün oruç tuttun?" - "Ben de rahatsızdım, arkadaştan bir gün eksik tutabildim ancak.."

-
-
-
-

Bir Eşek Bir Öküz

İki softa, ramazanda bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider. Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar: ? "Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?" O da kendini üstün göstermek için "Bırak şunu, eşeğin tekidir", cevabını verir. Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar: ? "Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?" Bu softa da öteki gibi "Bırak şunu, öküzden farkı yoktur", cevabını verir. Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar: ? "Bunlar ne erenler?" Bektaşi gülerek cevap verir: ? "Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?"

-
-
-
-

Su Katıyorlar

Bektaşinin birini ramazanda içki içtiği için yaka paça kadıya götürürler. Çakırkeyif Bektaşi'yi görür görmez kadı: - "Behey kafir! Bu yaşta hala içiyorsun bu zıkkımı. Utanmıyor musun? Bilmiyor musun haram olduğunu?" der. - "Sırtınızdaki ipek kaftan da haramdır..." diye karşılık verir Bektaşi. Kadı: - "Bunun içine pamuk katarlar." Bektaşi: - "Dünyada doğru adam mı kaldı, şaraba da yarı yarıya su katıyorlar..."

-
-
-
-

adamın biri hergün hanımını zorlayarak sahura kaldırıyor yemek hazırlatıp sahur yiyormuş sonrada orucu.birgün beşgün bu böyle sürerken
-kadın artık dayanamamış ve ;
ula herif sende hiç vicdan yokmu orucu tutmuyorsun bana zorla sahur hazırlatıyorsun demiş
-adam ;oruç farz.sahur yemek sünnet değilmi diye sormuş
-kadın;evet demiş
-adam;e hanım farzı yapmıyorsak sünneti demi yapmayalım demiş

-
-
-
-

eski zamanlarda bektaşinin biri ramazan gelip yiyip içemeyim yolsuz kaldığı birgünde;
"ne çabuk geçti mubarek on bir ay gene geldi şu ramazan demiş"

-
-
-
-

Oymakbeyi, izci adaylarını karşısına toplamış, onlara izciliğin ilkelerini anlatmaya çalışıyordu:
- Bakın çocuklar, dedi. Bir izci, her gün, hiç olmazsa bir kez birine yardımcı olmalıdır.
Hastalara...Yaşlılara...Muhtaç lara...Her sabah okula geldiğiniz zaman size bir gün önce nasıl bir iyilik yaptığınızı soracağım.Tamam mı ?
Ertesi sabah Oymakbeyi çocukları toplayıp sordu:
- Söyleyin bakalım...Dün ne gibi bir iyilik yaptınız ?
Bütün çocuklar, hep bir ağızdan:
- Yaşlı bir kadının karşıdan karşıya geçmesine yardım ettik efendim.
Adamcağız şaşırdı:
- Hepiniz mi?
- Evet efendim, hepimiz birden.
- Neden?
Çocuklardan biri cevap verdi:
- Kadın karşıdan karşıya geçmek istemiyordu, ondan efendim!

-
-
-
-

Bir mesaj ancak bu kadar güzel çarpıtılabilir..

*** genel müdürden, genel müdür yardımcısına,
Yarın saat 9'da güneş tutulması olacak. Bu çok seyrek yaşanan bir olay olduğu için bütün işçiler bahçede toplansın. Kendilerine güneş tutulması ile ilgili bilgiler vereceğim. Yağmur yağdığı takdirde, güneş tutulması gözle takip edilemeyeceği için, topluca Yemekhaneye gitsinler.

*** genel müdür yardımcısından, işletme müdürüne
Genel müdürün emridir: Yarın saat 9'da bahçede güneş tutulacak. Hava yağmurlu olduğu takdirde Güneş tutulması yemekhaneden takip edilecek. İççiler yağmurda bahçeden Yemekhaneye gidecekler.

*** işletme müdüründen kısım amirlerine,
Yarın saat 9'da genel müdür bahçede güneş tutulması yapacak.
Hava bozarsa, güneş tutulması yemekhaneye alınacak.

*** kısım amirlerinden usta başlarına,
Yarın saat 9'da Genel müdürü güneş bahçede tutacak. Yemekhaneye yağmur yağarsa
Herkes bahçeye çıkacak.

*** usta başlarından, işçilere
Yarın saat 9'da bahçede yağmur yağarsa güneş müdürü tutacak. Müdür ıslanınca herkes yemekhaneye gidecek.

-
-
-
-

Kadının biri, kendisine "Domuz" diyen adama dava açmış.
Yargıç adamı suçlu bulmuş ve para cezasına çarptırmış.
Mahkeme bittikten sonra adam hâkime sormuş:
- "Bundan sonra Bn. Johnson'a domuz diyemeyeceğim anlamına mı geliyor bu?"
Yargıç
-"Evet, doğru" diye cevap vermiş.
- "Peki bir domuza Bn. Johnson şeklinde hitap edebilir miyim?" demiş adam.
Yargıç, bunda sakınca olmadığını söylemiş.
Adam dönüp doğrudan kadının suratına bakmış ve
-"İyi günler Bn. Johnson" demiş. (hoşlanmadığınız kişiler üzerinde deneyin )

-
-
-
-

Uçağın kalkmasından 15 dakika sonra 50 kişilik uçağın hoparlörlerinden Kaptan Pilotun sesi duyulur:
- Sayın Yolcularımız uçağımıza hoşgeldiniz..Şu anda Atlantik Okyanusunun üzerinde 15 bin feet yükseklikte bulunmaktasınız..Sağ tarafınıza bakarsanız uçağımızın bir motorunun yanmakta
olduğunu çıplak gözle görebilirsiniz..Sol tarafa bakarsanız uçağın kanatının kopmuş olduğunu göreceksiniz..Aşağıya bakarsanız bir kırmızı bot içinde 3 kişinin size el salladığını göreceksiniz..Bu kişi ben, yardımcı pilotum ve ucağımızın hostesi..Dinlemekte olduğunuz ses bir bant kaydıdır..Mucks

-
-
-
-

Nasreddin Hocanın canı güzel bir tarhana çorbası çekmiş..Başlamış tatlı tatlı hayal kurmaya..Tam o esnada kapısı çalmış ve gelen karşı komşusunun oğlu şöyle demiş:
- Nasrettin Hocam..Annem çok hasta bir tas çorba istiyor..
Hoca kendi kendine söylenmeye başlamış :
- Allahım bizim komşular kurduğum hayalin bile kokusunu alıyor..

-
-
-
-

Büyük bir evin kapısında şu notlar yazıyordu:
-----Bugün bir iş toplantım var gecikeceğim. Babanız.
----- Konken partisindeyim, geç geleceğim. Anneniz.
-----Arkadaşımda kalacağım. Kızınız.
-----Sinemaya gideceğim, geç gelebilirim, hatta gelmeyebilirim. Oğlunuz.
-----İşimi kolaylaştırdığınız için teşekkür ederim. Hırsız

-
-
-
-

Aspirin...

Adam eczaneye girip
-"Sizde asetilsalisilikasit var mı?.." diye sormuş...
- "Asprin mi demek istediniz?.." demiş eczacı.
- "Hah!.. Evet!.." demiş adam, "Yahu o tuhaf ismi bir türlü aklımda tutamıyorum..!"

-
-
-
-

Sigara yasağının ilk fıkrası

Okyanus üzerinde gece uçan bir uçak.. İki fısıltı.. Biri kadın, diğeri erkek:
- Herkes uyudu hadi gidelim!.. (Ayak sesleri..)
- Bu tuvalet boş.. Buna girelim.. Kimse bakmıyor..
- Sen önce gir!..
- Biraz heyecanlıyım.. Ben oturabilir miyim?
- Prezervatifin var değil mi? Haydi tak! (Derin nefes sesleri..)
- Ah parfüm de var.. Her şeyi de düşünürsün!..
- Ooh! Ne çok özlemişim.. (Uzun sessizlik..)
Birden uçağın hoparlörlerinden sert ve dinamik bir ses gelir:
- Dikkat dikkat! Kaptanınız konuşuyor!.. Arka tuvaletteki iki kişi size sesleniyorum! Ne yaptığınızı biliyoruz.Orada sigara içiyorsunuz... Bu yaptığınız uçuş kurallarına aykırıdır.. Şimdi lütfen sigaralarınızı söndürün ve duman alarm sensörüne taktığınız prezervatifi çıkarın!

-
-
-
-

bir adam,arabasıyla sakin sakin bir köy yolunda ilerlerken,bir inek sürüsü ve çoban görmüş...
çoban tembel tembel bir ağacın altında yatıyormuş...
adam laf olsun diye çobana seslenmiş..
-hey ! çoban ! saat kaç?
çoban yanında otlayan ineğin memesine elini uzatmış,hayvanın memesini kaldırıp bakmış ve şöföre cevap vermiş
-saat 12 abi....
adam kendi kolundaki saate bakmış ve hayretler içinde kalmış...çünkü saat gerçekten 12 imiş...
-tesadüfen bildi herhalde...diye geçirmiş içinden...
ve yoluna devam edip gitmiş...
birkaç saat sonra aynı adam,yine arabasıyla aynı yoldan dönerken,yine çobanın tembel tembel aynı ağacın altında yattığını görmüş...
arabasının penceresinden başını uzatıp seslenmiş...
-hey ! çoban! saat kaç biliyor musun??
çoban yattığı yerden hafifçe doğrulmuş..en yakınındaki ineğin memesine eliyle şöyle bi dokunmuş ve şöföre cevap vermiş...
-15.30 abi....
şöför yine hayretler içinda kalmış..çünkü saat gerçekten 13.30 imiş...
arabayı durdurmuş...otlayan hauvanların arasına girmiş...eğilip eğilip ineklerin memesine bakmaya başalamış...
-yahu bu adam buraya bakıp nasıl saati söyleyebiliyor?..diye kendi kendine düşünüp duruyormuş...
sonunda dayanamamış sormuş
-çoban kardeş,ölecem meraktan..sen bu ineklerin memesine bakıp bakıp nasıl saati doğru bilebiliyorsun?...
çoban yattığı yerden gülümsemiş..
-yok be abi...bizim karşı köyün meydanında kocaman bir saat kulesi var..ineğin memesini kenara çekince oradan saat kulesi görünüyor,ordan bakıp söylüyorum :)))

-
-
-
-

Araba sürme keyfi
İki araba kullanmasını seven arkadaş sohbet ederlerken
- "Ben en çok sevgilimle dağların arasındaki virajlı yollarda araba kullanırken zevk alıyorum..." demiş, "Ya sen?.."
Öteki
-"Ben.." diye cevap vermiş, "En çok kayınvalideyi şehirlerarası otobüs terminaline bırakırken mest oluyorum!.."

-
-
-
-

Kendi öder
Pencere satıcısı müşterisini telefonla arayarak
- "Selam efendim..." demiş, "Geçen sene evinizin bütün doğramalarını hava geçirmeyen 3 tırnaklı özel plastik doğramalarla değiştirmiştik, ancak aylardır bize tek kuruş ödeme yapmadınız?.."
Adam
- "Aa?.." diye şaşırmış, "Ama siz bana göreceksiniz bu doğramalar 1 yıl içerisinde tutarı kendi kendine ödeyecek dememiş miydiniz?.."

-
-
-
-

Rektum..
Çiftçinin atı kabız olunca veterineri ona hayli büyük bir fitil vermiş ve
- "Bunu hayvanın rektumuna yerleştireceksiniz.." demiş..
Çiftçi evine dönmüş, ahıra girmiş, atın rektumunu keşfetmek için etrafında bir süre dönüp durduktan sonra başaramayınca
- "Dinle bak at.." demiş, "Eğer rektumunu hala bulamazsam şu gördüğün fitili vallahi Mıçına sokacağım..!"

-
-
-
-

Ormanlar kralı aslan bakmış tavşan telaş içinde ardına bakmadan kaçıyor.
Aslan,
- "Ne var tavşan kardeş , nedir bu telaşın?" demiş.
Tavşan,
-"Duymadın mı Filleri yakalayıp hadım ediyorlarmış, o yüzden kaçıyorum" demiş.
Aslan
-"Sen fil değilsin ki!"
Tavşan
-"Ben de biliyorum amma peşimdekilere anlatana kadar iş işten geçer" demiş...

-
-
-
-

Zengin ama cimri bir yahudi, her yılbaşı çekilişinde Tanrı'ya yalvarırmış.
Ama bir türlü büyük ikramiye çıkmazmış. Artık öleceğini hissettiğinde daha fazla yalvarmış.
-"Tanrım, yalvarıyorum büyük ikramiye bana çıksın?"
Yine çıkmamış. Öldükten sonra Tanrı'nın huzurunda sormuş
-"O kadar yalvardım, büyük ikramiye çıkmadı"
demiş,
Tanrı ağlamaklı gözlerle
- "Ben de çok istedim sana çıkmasını ama paraya kıyıp bir bilet almadın ki!"

-
-
-
-

Öğretmen birinci sınıftaki öğrencisine sordu.
-İki kere ikinin bana dört ettiğini ispat et bakalım.
Çocuk masum masum etrafına baktı.
-Ama öğretmenim,ben böyle bir şey iddia etmedim ki!...

-
-
-
-

Sesler
Yaşlı kadın sinir bozukluğu şikâyetiyle psikiyatriste gitmiş. Doktor teşhis koyabilmek için hastasına "Sesler duyuyor musunuz?" diye sormuş. "Evet" demiş kadın üzüntüyle başını sallayarak:
- Şu anda duyuyor musunuz?..
- Evet?..
- Sizce ne sesi bu?..
- Aa?.. Delinin sorduğu soruya bak.. Tabii ki sizin sesiniz?..

-
-
-
-

Kaynanaya iyi geceler

Karı-koca cumartesi gecesini dışarıda geçirmek üzere hazırlanmışlar, ışıkları söndürmüşler, telesekreteri açmışlar, kuşun kafesinin üzeri kapatılmış, kedi arka bahçeye bırakılmış, yan duraktan taksi gelmiş, tam kapıyı kilitleyip çıkacaklarken kedileri kapı aralığından tekrar içeri girmiş..
Evde kimse yokken kedi kuşu yemeye çalıştığı için evde kalmasını istememişler, kadın taksiye, adam da kediyi tekrar dışarı çıkartmaya gitmiş..
Titiz kadın takside beklerken
-"Ne olur ne olmaz" diye düşünüp şoför evin bütün gece boş olduğunu bilmesin diye "Kocam da şimdi geliyor.." demiş, "Anneme iyi geceler demeyi unutmuş, o da çok kırılır bu tip şeylere, onun için gitti.."
Birkaç dakika sonra kocası da taksiye binmiş.
-"Beklettim özür dilerim.." demiş nefes nefese, "Aptal fahişe geleceğimi bildiği için yatağın altına saklanmış, elbise askısı ile dürte dürte zar zor dışarı çıkardım, kaçmaya çalışınca ensesinden yakaladım, beni tırmalayıp zarar vermesin diye battaniyeye sardım, vurdum Mıçına tekmeyi biz gelene kadar arka bahçede beklesin şıllık."
Şoför, park ettiği yerden çıkarken öndeki arabaya bindirmiş..

-
-
-
-

Temel'le Dursun Trabzon'a gideceklermiş...
Ama ceplerinde hiç para kalmamış...
Neyse Trabzon'a doğru yürümeye başlamışlar...
Yolun kenarında giderken otobüs garajı görmüşler...
Etrafa bakmışlar kimseler yok...Temel, Dursun'a demiş ki;
"-Ula Dursun, Trabzon'a kadar yürümektense gel şurdan bir otobüs çalalım onunla gidelim..."
Dursun
-"Tamam" demiş...
Temel içeri girmiş, Dursun ise dışarda etrafı kontrol ediyormuş...
Aradan 10 dakika geçmiş Temel yok...
Tam o sırada içerden motor sesi gelmiş ve Temel otobüsle dışarı çıkmış...
Dursun hemen atlamış otobüse ve Temel'e sormuş;
-Neden bu kadar geç kaldın..."
-Ula Trabzon'a giden otobüsü en arkaya koymuşlar..."

-
-
-
-

Eşiyle yine kavga ettiğini söyleyen yeni evli genç kadın, telefonda annesinden yardım istedi:
-"Anneciğim, bu kez ona iyi bir ders vermek istiyorum .Bir süre eve dönüp senin yanında kalabilir miyim?"
Annesi bir süre duraksadıktan sonra kızına daha etkin bir çözüm yolu önerdi:
-"Eşine gerçekten iyi bir ders vermek istiyorsan...Ben size geliyorum kızım..."

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

OSMANLI FIKRALARI

Ben bir kasabayı alana kadar dünyanın zorluğunu çekiyorum
Kanunı Sultan Süleyman Han, bir gün bir şehirde gezerken tanınmış bir şairi son derece pejmürde bir kılık ile görmüş. Her şair gibi bu şairin de sevgilisine şiirlerinde bol keseden beldeler ve şehirler bağışlamış oldu­ğunu hatırlayan Padişah şaire şöyle der:
"Eeee, Şair efendi, sevgilinin bir benine Semerkand ile Buhara'yı verecek kadar hovardalık edenin sonu işte budur. Ben bir kasabayı alıncaya kadar dünyanın zorluğunu çekiyorum. Sen her mısranda beşini-onunu birden harcıyorsun- "

-
-
-
-

CİMRİ
Meşhur Cimri Paşa, atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde "Lâ havle" çekermiş.
Bir gün atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevabı yapıştırmış:
- Ne olacak efendim, "Lâ havle" yiye yiye "Ve lâ kuvvete" oldular.

-
-
-
-

NE OLUYOR!
Mehmet Kırkıncı: "Hocam, ben namaz kılmakla Allah'a ne faydam oluyor?" diye soran birine şu cevabı vermiş:
- Senin namaz kılmamakla kendine ne faydan oluyor?

-
-
-
-

NASIL GEÇİRİR?
Necip Fazıl'a, "Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?" diye sormuşlar. "Evet geçirir" demiş. Bunun üzerine "deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?" demişler. Necip Fazıl, İlahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş:
- Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir.

-
-
-
-

KÖŞE
Hazret-i Şems'i, konuşup nasihat etmesi için bir meclise davet etmişler. Hazret, meclise girer girmez, kapı eşiğine oturmuş. Kendisini baş köşeye davet edenlere de şu cevabı vermiş:
- Adam adamsa oturduğu her yer köşe olur ona! Adam adam değilse, köşe bile eşik olur ona!

-
-
-
-

YEMEĞE YENİLMEK
Sasani hükümdarlarından Ardşir Babegân, doktoruna, "Bir günde ne kadar yemek yemeli?" diye sordu. Doktoru:
- Üçyüz gram kadar yeter, dedi.
Babegân
- Bu kadarcık şey insana ne kuvvet verir ki? diye bunu az bulunca, doktor şu karşılığı verdi:
- Bu kadarı seni taşır. Bundan fazla olursa sen onu taşırsın.

-
-
-
-

Doğrusu bu ateş bin altına değer
Kanuni Sultan Süleyman, Halkalı yakınlarında avlanırken çıkan bir fırtınada yağmurdan ıslanmışlar. Bir eve sığınmışlar. Sultan, ateşin karşısına geçip şöyle demiş:
"Doğrusu bu ateş bin altına değer."
Bir müddet sonra konakladıkları evden ayrılırken padişah ev sahibine borcunun ne kadar olduğunu sorar.
Köylü şöyle cevap verir:
"Bin bir altın efendim."
Bu cevaba çok şaşıran padişah, bu kadar fazla ücreti istemesinin sebebini sorar. Köylü bunada şöyle cevap verir.
"Efendimiz, ateş için bin altınlık değeri siz söylemiştiniz. Bir altın da konak ücretidir."

-
-
-
-

Ellisinide Ona Vurun
Sultan Üçüncü Murad Han'ın müsahiplerinden biri huzurdan ayrılırken bahşiş verileceği sırada padişaha şöyle der:
"Padişahım, bu gün altın istemem. Onun yerine bana yüz değnek vurulsun."
Padişah yüz değnek vurulmasını emretmiş. Dayağın elli sopası vurulunca müsahip şöyle demiş: . "Durun, bir ortağım var, ellisini de ona vurun."
Padişah ortağın kim olduğunu sorar:
"Her gün beni davet eden Bostancı, seni ben çağırdım diyerek verilen bahşişin yarısını elimden alıyor. Bugün bana vurulan sopaların yarısı onun olsun.
Padişah bu sözden çok hoşlanmış ve geri kalan elli sopayı da Bostancı'ya vurdurmuş.

-
-
-
-

O su içerken bile besmele çekmez
Şeyhülislam İbn Kemal hazretIerine birisi gelip, Şair İşretı'yi çekiştirmeye başlamış ve:
"Efendimiz, Şair İşretı şarap içerken besmele çekiyormuş. Bu küfür değil mi?" diye sormuş.
İbn Kemal hazretleri de demiş ki:
"Ben Şair İşretı'yi çok iyi tanırım. O su içerken bile besmele çekmez."

-
-
-
-

Hep Bir Ağızdan Konuşmayın
Sultan Dördüncü Murad Han'ın, Bağdat seferi sırasında kurduğu divanda müzakereler devam ediyordu.
Herkes düşüncesini söylemekte iken bu sırada dışarıda ahırların birindeki eşekler de anırmaya başlamış. Bunun üzerine padişah şöyle demiş:
"Hep bir ağızdan konuşmayın, zira dışarıda zırlayanla içeride dırlayanı fark edemiyoruz."

-
-
-
-

Benimle Padişahımın Arasına Kimse Giremez
Sultan Dördüncü Murat Han'ın sadrazamlarından Kemankeş Kara Mustafa Paşa, yazılarını padişaha doğrudan yazarmış ve hiç kimseye itimat etmezmiş.
Padişahın musahibi Silahtar Mustafa Paşa, sadrazamın kendisini adam yerine koymayarak yazılarını kendisine göndermediğinden şikayet etmiş ve bunun üzerine padişah sadrazama, yazılarını musahibe de yazmasını emretmiş.
Sadrazam bu emre şu cevabı vermiş:
"Padişahım, önce bu kuluna bildir; Silahtar kulunun senin saltanatında ortaklığı var mıdır, yok mudur? Eğer varsa emir padişahımın, her emri ona da yazmak lazım gelir. Yok ise padişahım yalnız sizi padişah bilirim, ancak size yazarım. Böyle olunca benimle padişahımın arasına kimse giremez."
Bunun üzerine padişah emrini geri almış.

-
-
-
-

Üçünüzü de Öldürsün de Bizi Kurtarsın
Sultan Ahmed Hanım imamı ve hocası Mustafa Efendi'nin "Hocazade" namıyla maruf oğlu Mesut Efendi ilmiye sınıfına girdiği sıralarda rütbesinin yükseltilmesi için kardeşiyle beraber Şeyhülislamı rahatsız eder ve saray adamlarına da devamlı surette şefaat ettirirdi.
Bunların baskılarına tahammülü tükenen Şeyhülislam Yahya Efendi bızar olduğundan:
"ALLAH hoca efendiye rahmet eylesin ki bu çelebileri okutmamış. Bu halleriyle bizi aciz bıraktılar. Ya tahsil etselerdi bunlara kim cevap verirdi?" dedi.
Hocazade Mesut Efendi bir aralık kendisinden büyük bir rütbeye nail olunca haset eden kardeşi Ali Efendi, biraderini öldüreceğini annesine söyler. Kadın bu sözden ürkerek Şeyhülislam Yahya Efendiye müracaatla:
"Aman efendim, Ali'ye de biraderine verilen rütbeden ihsan buyurun, Mesut'u öldürecek!" der. Yahya Efendi birkaç kere:
"Korkma, öldürmez." derse de hanımı kandıramaz.
Söz uzayınca:
"Ah, kadın, nasıl öldürebilir? Öldürürse onu da öldürürler. Onlar ölünce sen de kederinden ölürsün. Fakat hanginiz o kadar şanslı, üçünüz de ölün de, biz elinizden kurtulalım!

-
-
-
-

Kapı gıcırtısı!..
Fuat Paşa, bu yüksek görevlerinden dolayı Avrupalı devlet adamları, politikacı ve diplomatlarla devamlı münasebet halinde olmuş, bu itibarla aralarında geçen birçok nükteli olay günümüze kadar gelmiştir. Fuat Paşa'nın nükteleri çok duyulmuş olsa da her konuşulduğunda zevk verecek kadar zariftir...
Fuat Paşa, Batılı diplomatlarla görüşme yaptığı bir sırada, bulundukları yerde açılıp kapanan kapı gıcırtı yapar.
Batılı bir diplomat bu gıcırtıdan hareketle Osmanlı Devletinin yönetim yeri olan Bâb-ı Ali'yi (Yüce Kapı) kastederek:- Kapı gıcırdıyor (imparatorluk sallanıyor), der."Grese ihtiyaç var!"
Fuat Paşa bu, durur mu? Anında cevabı yapıştırır:
- Gres'e (Greece) (hem makine yağı hem de Yunanistan'ın Batı dillerindeki adı, bir anlamda yağlanmaya, bir anlamda Yunanistan'ın yeniden bize bağlanmasına) ihtiyacı var!..

-
-
-
-

Git Şu Paşa'ya sor!
Ahmet Vefik Paşa Paris Büyükelçisi iken İmparator III. Napolyon'un yeni yaptırdığı bir opera binasının açılış törenine davet edilir. Tören sırasında Ahmet Vefik Paşa, Napolyon'a en yakın locaya kurulmuş, tavır ve davranışlarıyla imparatora hiç aldırmayan bir izlenim verir. Bu umursamazlığa içerleyen Napolyon, Ahmet Vefik Paşa'ya bir adamını göndererek:
- Git şu Osmanlı Paşasına sor, kendini hâlâ Kanuni devrinde mi sanıyor, der.
Adam gelir ve Napolyon'un dediklerini aynen aktarır.
Ahmet Vefik Paşa bu soruya aynı umursamazlıkla şu cevabı verir:
- İmparator hazretlerine hatırlatırım ki Osmanlı tahtında Kanuni olsaydı, kendileri orada olmaz, yerlerinde ben olurdum.
Devlet adamı ikiyüzlü olmaz!

-
-
-
-

Yusuf Kamil Paşa ve davetliler önceden bildirilen mükellef yemekleri iştahla yedikten sonra, meyve faslına geçilir. Masaya buzlu çilekler gelir. İlk olarak uzanan Yusuf Kamil Paşa, çatalını sapladığı iri bir çileği ağzına götürürken kazara masadaki tuzluğun içine düşürür. Ama ziyan olmasın diye tuza bulaşmış çileği alıp yer. Berbat bir tat verdiği halde bozuntuya vermez ve masada bulunanlara:
- Arkadaşlar, tuzlu çilek hiç de fena olmuyormuş, isteyen deneyebilir, diye tavsiyede bulunur. Bunun üzerine birkaç kişi dener. Bunlar:
- Paşam gerçekten nefis oluyor...
- Bundan sonra çileği hep tuzlu yemek isterim.
- Tuzlu çileğin lezzetini keşfetmekte geç bile kalmışız, gibi asılsız, Paşa'ya yaranma hedefi güden şeyler söylerler.
Kamil Paşa, o esnada masada bulunan, yardımcılarından, yeri geldiğinde sözünü esirgememekle tanınan, Minas Efendiye de:
- Arkadaşların görüşleri için sen ne dersin Minas Efendi, diye fikrini sorar.
Minas Efendi kendisinden beklendiği şekilde cevap verir:
- Paşam, bu adamlar özel hayatlarında bu düşüncelerini söyleseler üzerinde durulmaya değmezdi. Fakat devlet hayatında da böyle ikiyüzlü davrandıkları için, memlekette işler bu yüzden kötüye gidiyor!..

-
-
-
-

Uğursuzluk
Avcı Sultan Mehmet bir gün adamlarıyla beraber akşama kadar bir keklik bile vuramaz. Bunun sebebini de, sabahleyin gördüğü bir dervişin uğursuzluğuna bağlar. Solaklara seslenir. Saraydan çıkarken, şu şu tipte, sivri külahlı, sırtı kambur birinin önünden geçtiğini söyler ve hemen bu adamı bulmaları emrini verir. Tarife göre Bektaşi babalarından ayyaş Hamza Babayı yaka paça huzura getirirler.
Sultan:
- Bre uğursuz, nabekar! Bugün sabahleyin karşıma çıktın. Bu yüzden akşama kadar bir ava rastlayamadım. Bu ne uğursuzluktur. Vurun kellesini...
Bektaşi bakar ki kelle elden gidiyor. Son bir dileğini açıklamak için söz alır:
- A devletlim siz beni gördünüz bir keklik vuramadınız. Ama insaf ediniz, benim de bugün ilk gördüğüm sizdiniz ve kellemi kaybediyorum. Söyleyin, uğursuzluk hangimizde!"

-
-
-
-

Aklıma Gelmedi
Vaktiyle reayadan haraç alındığı malum; haraç tahsildarları şurayı burayı teftiş ederlerken bir meyhanede başı açık ve hangi milletten olduğu belli olmayacak bir kılıkta oturan Bekri Mustafa'yı görünce haraç kağıdı sormuşlar. Bekri keyif haliyle onları terslemiş, onlar da yanlarındaki zabıta kuvveti ile alelacele ve yaka paça kaldırıp yola düzülmüşler. Yolda giderken bir tanıdık rastlamış, sormuş ve işi anladıktan sonra Bekri'ye:
- Müslüman olduğunu niçin söylemedin? deyince:
- Sus be kardeş aklıma gelmedi, demiş.

-
-
-
-

Yemin Edeceğim
Koca Ragıp Paşa sadrazam iken bir gün ahbaplarına hitaben "Rüşvet almadığınıza yemin edebilir misiniz?" dedikten sonra, oradakiler yemini billah ederek rüşvet almadıklarını söylerler. Mecliste meşhur Haşmet de vardı ve bir köşeye çekilmiş sessizce duruyordu.
Ragıp Paşa,
- Haşmet, Rumeli de hayli mansıplarda bulundun. Sessizce durup yemin edemediğine bakılırsa bir hayli rüşvet almışa benzersin" deyince,
Haşmet
- Sultanım, Müslümanlarda, yalan yere yemin edenler çatlar diye bir itikat vardır. Şimdi ben efendilere bakıyorum. Eğer çatlamazlarsa ben de yemin edeceğim" demiş.

-
-
-
-

Osmanlı Donanması
Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş:
-Osmanlı yaklaşıyoor.
Andrea Doria sormuş:
-Kaç gemi var?
Gözcü:
-10-20 kadar.
Komutan hemen emir erini çağırmış:
Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir.
Emir eri şaşırmış:
-Niçin komutanım?
Andrea Doria:
-Savasırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye...Bu arada gözcüden yine ses gelmiş:
Efendim 50 kadar oldular.
Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş:
-Gömleği boşver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir...

-
-
-
-

Atla Ne Konuştu?
Asıl adı Mustafa olan İncili Çavuş, Nasrettin Hoca'dan sonra en büyük Türk fıkra kahramanlarından biridir.
İncili Çavuş unvanını, Padişah IV. Murat'ın başlığına takdırdığı inciden almıştır. Şakacılığı ve hazır cevaplığıyla tanınmış olan İncili Çavuş, İran'a elçi olarak gönderilmişti
Hediyelerle ve bir heyetle birlikte İran Şahı'nı ziyaret edip gerekli görüşmelerde bulunarak İran'daki programı tamamlamıştı.
Artık İstanbul'a dönülecekti.
İran Şahı, Türk elçilik heyetine görkemli bir uğurlama töreni hazırlatmış, ileri gelenleri ve halkı toplatmıştı.
İncili Çavuş'a bir at hediye etmiş ve:
"Bu küheylan benim sana hediyemdir. Yolculuk esnasında binersin." demişti.
Ama bu hu öyle bir attı ki; uyuz mu uyuz, cılız mı cılız, zayıf mı zayıf. Üf desen yıkılacak. Ayakta zor duracak kadar yaşlı.
İncili Çavuş adeta kendisiyle alay edilircesine böyle bir at hediye edilmesi karşısında bozulmuş, ama bozuntuya vermeden ağzını atın kulaklarına götürerek bir şeyler söylemiş. Sonra da kulaklarını atın ağzına götürerek bir süre dinlemiş ve basmış kahkahayı.
Başta Şah olmak üzere vezirler ve halk, şaşkın şaşkın bu manzarayı izledikten sonra Şah sormuş:
"Atla ne konuştun? Sen ata ne dedin? At sana nesöyledi ki, böyle kahkahayla gülersin?"
İncili Çavuş şöyle demiş:
"Ben ata sordum: Ey ruhumun ruhu! Tanır mısın Hz. Nuh'u?"
Şah: "Eee! At ne dedi?" deyince,
İncili Çavuş: "Valla, at bana şöyle dedi:
Nuh da ne ki be gardaş Sırrımı kimseye etme faş
Ben Hz. Adem'e taş taşımışam, taş."

-
-
-
-

Bana Burada iş Yok
Osmanlıların yirmi ikinci padişahı olan Sultan II. Mustafa 1695-1703 yılları arasında hüküm sürmüştür.
Bu devirde İran Şahı bir nezaket eseri olarak Osmanlı sarayına, iyi yetişmiş ve mesleğinde uzman olan bir doktor göndermişti.
Osmanlı sarayına gelen hekim, sarayın sosyal yaşamını soruyor. Deniyor ki:
"Burada acıkmadan sofraya otuurlmaz ve tam doymadan sofradan kalkılır."
Bunu öğrenen hekim:
"Öyle ise bana burada iş yok, boşuna gelmişim." diyerek memleketine dönüyor.

-
-
-
-

Abdülaziz Paris'te iken, III. Napolyon bir gün Fuat Paşa'ya, Abdülaziz ile ilgili bazı latifeler yapar ve Paşa'ya da sıkı sıkı tembihte bulunarak:
- Sakın bunları padişah hazretlerine söyleme! Der. Paşa da şu latife ile teminat verir:
- Bu pek tabiidir haşmetmeap. Padişahımızın sizin hakkınızda söylediklerini de size naklediyor muyum?

-
-
-
-

Timurlenk'in Nasrettin Hoca ile ahbaplık ettiği devirlerde, Timurlenk'e bir ayna hediye etmiştir. Timurlenk aynayı alıp yüzüne bakmış ve ağlamaya başlamış. Hoca hayretle sormuş:
- Hayrola kumandanım, ne oldu size, neden ağlıyorsunuz? Timur:
- Ben yüzümün bu kadar berbat bir şey olduğunu bilmezdim, nasıl ağlamam? Deyince, Hoca da iki gözü iki çeşme ağlamaya başlamış.
Bu sefer Timur sormuş:
- Peki Hoca, sana ne oldu, sen neden ağlıyorsun?
- Ah efendim, ben nasıl ağlamayayım? Siz şu mübarek (!) yüzünüzü bir saniye görür görmez fenalıklar geçirip, ağlamaya başladınız. Ya kulunuz, bu yüzü her gün görüyor ya!

-
-
-
-

Bir ecnebi mahfilde Osmanlı İmparatorluğu'nun hala sağlam olduğundan bahsediliyordu. Fuat Paşa şöyle teyit etti:
- Evet, muhakkak ki sağlamdır. Çünkü siz dışarıdan, biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz da gene dayanıyor.

-
-
-
-

Meşhur Hattat Yesarizade Mustafa İzzet Efendi'nin şöhretine güzel yazıdaki büyük mahareti kadar basit ilmi ve yalan derecesindeki mübalağaları da yardım etmişti. Kendisi Keçecizade İzzet Molla ile pek sıkı fıkı ahbap idi. Bir gün II. Mahmut, İzzet Molla'ya bu sıkı fıkılığın sebebini sordu ve şu cevabı aldı:
- Ben biraz okurum, fakat yazım fenadır. Onun da okuması kıt, fakat yazısı güzeldir. İkimiz bir araya gelince bir adam oluyoruz.

-
-
-
-

Kırım Savaşı'nda o kadar çok kayıplar verilmiş ki doktor, fazla incelemeye vakit bulamazmış; sıhhiyeler arkasında, savaş alanını gezer, yerlerde yatanlara ayağıyla dokunurmuş. Kımıldayan olursa:
-Sedye! Diye bağırır; hareket hissedilmezse de:
-Denize! Dermiş. Böylece "sedye" dedikleri tedaviye, "denize" dedikleri mavi sulara gömülmeye gidermiş. Bir seferinde, yine dokunmuş:
-Denize! Emrini vermiş.
O geçip gidince sıhhiyeler işaret edileni yakalamışlar. Denize doğru götürürlerken adamcağız gözlerini açmış:
- Ne oluyoruz? Nereye götürüyorsunuz?
- Denize atmaya
- Niçin?
- Sen ölüsün.
- Suphanallah? Ben nasıl ölü olurum?
Sıhhiyeler kızıp, sert söylenmişler:
- Ölüsün dedik ya? Çok konuşma? Sen tohturdan eyi mi bilicen!..

-
-
-
-

Çengeloğlu Tahir Paşa, cesur vatan evlatlarındandı. Gençliğinde korsanlık etmiş, sonra donanmaya katılmıştı. Mesleğinde süratle ilerleyen Tahir Paşa, bir süre sonra Kaptan Paşa oldu. Akdeniz'deki adalardan bir kısmının idaresi ona verildi. Paşa, adaların birindeki bir konsolostan memnun değildi. Onu uzaklaştırmak için nazikane telkinlerde bulundu. Adam oralı olmayınca, hiddetlendi, bir gün konsolosa:
- Beni, 505 kuruştan çıkaracaksın, dedi. 500 kuruşa bir köle alıp seni öldürtecek, 5 kuruşluk iple de herifi astıracağım.
Ertesi gün konsolos adayı terk etti.

-
-
-
-

Nasreddin Hoca çocukken Akşehir'e yapılan ilk büyük caminin (Ulucami M.1213) minaresine tamamlanır ve hizmete girer.
Küçük Nasreddin birgün oradan geçerken ilk kez gördüyü camiyi ve özellikle minareyi şaşkın bakışlarla inceler.
Tam bu sırada vakit namaz vaktidir, müezzin şerefeye çıkıp ezan okumaya başlar.
Nasreddin bir an korkar, kendisini biraz toplayınca minarenin çevresinde telaşla bir tur atar, bakarki çare yok, minaredeki müezzine bağırır ;
- Boş yere bağırma amca! öyle dalsız budaksIz bir yere çıkmışsın ki ... ben seni nasıl kurtarayım?

----------------------------------------------------------------------------------------

----------------------------------------------------------------------------------------

Temel ile Dursun İstanbula gelmişler... İndiklerinde çarşıda tramvaya binmişler...
Tramvaydaki anonsta "Fatih" denmiş birkaç kişi inmiş...
"Sultan Ahmet" denmiş birkaç kişi daha inmiş...
Dursun, Temel'e;
-"Biz ne zaman ineceğiz" demiş..
Temel;
"-Muhakkak bizim adımız da okunacaktır... O zaman ineriz..."demiş

-
-
-
-

Temel'in Rüyası
Temel, birgün rüyasında kendini balonda görmüş.
Giderken balon delinmiş.
Temel de parmağını deliğe sokmuş...
Sabah uyandığında Temel'in parmağı Dursun'un burnundaymış...

-
-
-
-

TEMEL telefon açar:
"Cemal sen misin?"
"Yanlış çevirdiniz!"
Temel kızar:
"Madem ben yanlış çevirdim, niye sen cevap veriyusun? Yanlış açan sensin!"

-
-
-
-
TONYALI Cemal, Temel'e övünüyormuş:
"Benum buyukbubam Sarıkamuş'ta savaşmiş, dedem Kurtuluş Savaşı'nda savaşmiş, bubam Kore'de savaşmiş..."
Temel dayanamamış:
"Ula sizin aile de amma gecumsuz imiş."

-
-
-
-
TEMEL, eczaneden çıkan Dursun'a bağırmış:
"Ne ula Tursun, hasta misun?"
"Ne hastasi? Ben seni mezarlıktan çıkarken görsem, Temel sen oli misin demem mi lazım?"

-
-
-
-

ADAMIN karısı kaybolmuş. Sormuş, aramış, bulamamış, karakola gitmiş...
Komiser Temel'miş. Derdini anlatmış. Komiser kadının resmini istemiş,
cüzdandan çıkarıp vermiş...
Komiser Temel, uzun uzun fotoğrafa bakmış:
"Hemşerum, eyi tuşundun mu? Ha pu kariyi, haggaten bulmamızı isteyi misun?"

-
-
-
-

Adamın biri bir gün bara gider.Barmenden pahalı bir içki ister.
Tam içkisini içerken tuvaleti gelir.
Tuvalete giderse içkisini başkası çalabileceği için ne yapsam diye düşünür.En sonunda aklına bir fikir gelir.
Bir kağıt bulup üzerine
"İçine tükürdüm."
yazar.Sonra bunu içki şişesine yapıştırır ve tuvalete gider.
Geldiğinde kağıtta başka birşey yazdığını görür ve kağıtta şöyle yazmaktadır:
-Ben de.....

-
-
-
-

I am Sorry
Temel bara gitmis. Geçmis bir kenara oturmus, biraz sonra bara bir adam girmis
ve siska uzun boylu bir adamin kafasinin üzerine sise koymus, çekmis silahi
ates etmis sise paramparça... Ates eden adam elini kaldirmis;
- I am Pekosbill...
demis ve çikip gitmis. Daha sonra bara bir baska adam girmis ve yine o siska
adamin kafasinin üzerine konserve kutusu koymus, çekmis silahi ates etmis
kutu paramparça... Ates eden adam elini kaldirmis;
- I am Redkit...
demis ve bardan çikip gitmis...
Temel bunlari seyrettikten sonra dayanamamis, eline bir elma almis ve o siska
adamin kafasinin üzerine elmayi yerlestirmis, çekmis silahi ates etmis ve adami
tam anlinin ortasindan vurmus... Elini kaldirip;
- I am sorry...
demis ve çikip gitmis...

-
-
-
-

-Sarışınlar neden 911 i arayamaz???
-Telefonda 11 i bulamadıkları için..

-
-
-
-

Temel, Cemal e soruyor ;
- Satuslar nasul?
- Çok iyi cedeyu, deyince Temel ;
- Yani, politiça, futpol, avciluk ve seks çipi mi?
- Ne ilcisi var?
- Pu konularda herkes atayi da...

-
-
-
-

Goril
Temel in küçük oglu hayvanat bahçesinde kosarak babasinin yanina gelmis;
- Kos buba, anami kocaman bir goril kapti!..
Temel gayet sakin yanitlamis;
- Eyi, eyi. Bundan sonrasi gorilin problemi. Kurtulsun bakalim kurtulabiliyorsa.

-
-
-
-

Sayi
Temel bir konferansta konusma yapiyormus :
- Insanlar üçe ayrilir. Sayi saymayi bilenler ve bilmeyenler. ..

-
-
-
-

Önemli Adam
Dursun Temel e o sirada üstlerinden geçmekte olan uçagi göstererek :
- Ula Temel ha bu uçakta önemli bir adam vardur.
Temel, basini kaldirir uçagi bir süre inceledikten sonra :
- Tursun bende seni akilli bir adam sanirdim. O uçakta önemli bi adam olsa
önünde eskort olurdu...

-
-
-
-

Sadaka
Temel birgün gurbette aç kalmis ve dilenmeye karar vermis :
- Allah rizasi için su dilsize bir sadaka...

-
-
-
-

Anaokulunun son günü küçük öğrenciler öğretmenlerine hediye verdikleri bir parti duzenler. Çiçekcinin oğlu öğretmene bir hediye paketi uzatır. Öğretmen paketi yavaşça sallar eliyle tartar ve
- Sanırım bu bir buket çiçek..?
- Doğru.. Nerden bildiniz öğretmenim ??
- Şey, tahmin ettim..
Sıradaki öğrenci şekercinin kızıdır. O da öğretmene bir hediye verir. Öğretmen gülümseyerek paketi alır, eliyle tartar ve hafifçe sallar:
- Sanırım bu bir kutu çikolata..
- Aaa, nerden bildiniz öğretmenim ??
- Şey, bir tahmin sadece. Nasılsa tuttu işte..
Bir sonraki hediye TEKEL bayisinin oğlundan gelir. Öğretmen paketi alır ama alttan küçük bir sızıntı vardır. Paketi tutarken parmağı ıslanan öğretmen yavaşça parmağını diline sürer:
- Bu şarap olabilir mi ?
- Hayır öğretmenim !! ?diye bağırır çocuk heyecanla.
Öğretmen tekrar sızan yerden bir damlayı parmağıyla alıp tadına bakar:
- Şampanya öyleyse...?
Daha da heyecanlanan çocuk ..
- HAYIR öğretmenim !!
Öğretmen sızıntının bir daha tadına bakar:
- Tamam.. Pes ediyorum, bilemeyeceğim. Nedir bu ??
Çocuk neşeyle haykırır:
- Bir köpek yavrusu !..?

-
-
-
-

Adam işten eve gelmiş. Karısı yatak odasında sevgilisi olduğundan heyecanlı:
"Hayırdır erken geldin?" demiş. Adam:
"İşim erken bitti biraz uyuyacağım." derken yatakodasına girmiş. Bir bakmış balkonda bir adam var. Tutmuş adamın yakasından:
"Ne yapıyorsun kardeşim burada?" demiş. Balkondaki adam:
"Abi ben paraşütçüyüm, rüzgarda sürüklendim balkona inmek zorunda kaldım." demiş.
Adam, balkondaki adamın yakasını bırakmış.
"Doğru söylüyorsundur birader. Küvetinde dalgıç çıkan evin balkonuna paraşütçü inmez mi?"

-
-
-
-

Manili Kahve
Kahveci fiyatlar pahalılaşınce pişirdiği kahveye de zam yaptı ama bunu müşterilere söylemeye çekindi. Kahvenin duvarına şöyle yazdı:
"Kahve Yemenden gelir
yolları çok ırak
on lira yetmiyor
yirimi lira bırak!"
Bir süre sonra duvarda şu sözün yazılı olduğunu gördü:
Kahve Yemenden gelir
yolları çok sapa
on lira yetmiyorsa
kahveni kapa!"

-
-
-
-

Delirme
Fadime ile Temel oturmus sohpet ediyorlarmis. Fadime sormus;
- Pen ölürsem napacaysun?
- Telirirum...
- Teçrar evlenir misun?
- Teliriruz dediysek o katar ta teyul...

-
-
-
-

Karbüratör
Fadime Temel in yanina gelip sinirli sinirli konusmaya baslamis;
- Araba çalismayi, karpüratörde su var!
- Karpüratörde hiç su olur mu?
- Var, al bak inanmiyorsan.
- Araba nerde ki?
- Havuzun içinde iste.

-
-
-
-

Havale
Trabzon da yasayanTemel, birgün bankaya gider ve hesabindan baska
hesaba havale yatirmak ister. Subeye girer ve der ki :
- Havale yatirmak için celmistum.
Subedeki görevli memur kendisine " Sistem off da" der.
Bizim Temel atlar ve ilgili bankanin Trabzon Of Subesi ne gider...

-
-
-
-

Çizme
Temel Italya ya gitmis ve geri döndügünde Dursun sormus :
- Ha usagum, sen yakindan gördün, gerçekten çizmeye benzeyi mi?..

-
-
-
-

Kaç kaç?
Bütün bir pazar günü TV'de maç seyreden adam sızıp salondaki koltukta uyuya kalmış.
Pazartesi sabahı karısı onu uyandırıp
- "Kalk" demiş, "Yedi - on beş oldu"
-"Hadi ya?.." demiş heyecanla koltuktan fırlayan adam, "Hangisi galip?.."

-
-
-
-

Üniforma
Zararsız bir akıl hastası ile bir polis bir handa, aynı odada misafir olurlar.
Akıl hastası hancıya sabah erken yola çıkması gerektiğini söyler ve sabah ezanında uyandırılmasını rica eder.
Hancı akıl hastasını istediği vakitte uyandırır.
Karanlıkta giyinmeye çalışan akıl hastası yanlışlıkla polisin üniformasını giyer ve yola koylulur.
Epey yol katettikten sonra ortalık aydınlanınca üzerindekileri fark eder ve çok sinirlenir:
-"Vay aptal hancı! Benim yerime polisi uyandırmış!"

-
-
-
-

Tahsilli bir genç zengin bir adamın kızını istemeye gitmişti. Adam delikanlıyı görür görmez pek beğendi ve onu kendine damat yapmak için şöyle dedi:
- Benim üç kızım var. Hiçbiri de evlenmedi. Rahat bir evlilik yapmalarını istiyorum. Bu yüzden her birine düğün zamanı yaşına göre para vermek istiyorum ki koca evine eli boş gitmesinler. Mesela onsekiz yaşında olana onsekiz milyon tümen, yirmibeş yaşında olana yirmibeş milyon tümen, otuziki yaşında olana da otuz iki milyon tümen vermek niyetindeyim. Hangisini isterseniz, benim için farketmez.
Delikanlı biraz düşündükten sonra sordu:
- Afedersiniz, ben en büyük kızınız biraz daha büyüdükten sonra geleyim.

-
-
-
-

At satıcıları padişaha bir kaç at gösterdiler. Padişah atları beğenip satın aldı ve yine at getirsinler diye bin tümen de peşinen verdi.
Bir gün padişah vezirine dedi ki:
- Memleketteki bütün salakların adını yaz getir bana.
- Önceden yazmıştım efendim. Listenin başında da zâtı-devletlilerinin adı var.
- Neden o?
- At satanlara tanımadan etmeden para verdiniz. Salaklık değil de nedir bu?
- Peki, ya at satıcıları atları getirirlerse ne olacak?
- O zaman isminizi silip, onun yerine at satıcılarının adını yazarım!

-
-
-
-

Büyük İskender'in çok hızlı koşan bir atı vardı. Bir gün atına binmiş, ordusunu teftiş ediyordu. Gözü cılız bir ata binmiş olan bir askere ilişti.
- Üstüne bindiğin şu ölümcül at da neyin nesi böyle? dedi.
Asker güldü ve
- Ben savaş meydanında kalmak için bu ata bindim. Oysa sen savaş meydanından kaçabilmek için bu hızlı ata binmişsin! dedi.

-
-
-
-

Arapların nüktedan şahsiyetlerinden biri olan Cuha çocukluğunda bir terzinin yanında çıraklık yapıyormuş.
Bir gün ustası dükkana bir kase bal getirmiş. Bir iş için dükkandan ayrılırken de Cuha'ya
- "Bu kâsede zehir var. Aman yerim deme; ölürsün yoksa!" diye sıkı sıkı tembihlemiş.
Cuha da
-"Benim neyime?" demiş ama usta gider gitmez elindeki yamanacak elbiseyi sarrafa okutup bir somun ekmek almış ve afiyetle balı yemiş.
Ustası dönüp de yamanacak elbiseyi sorunca Cuha
-"Dövmezsen doğruyu söylerim. Dalgınlığıma geldi, elbiseyi çaldırdım. Beni dövmenden korktuğum için şu zehiri yiyip öleyim dedim. Kâsedeki zehrin hepsini yedim. Ama hala yaşıyorum. Gerisini sen bilirsin artık!" demiş.

-
-
-
-

Bir gün ünlü şair Enverî, Belh çarşısından geçerken bir kalabalık gördü. Kalabalığı yarınca bir de ne görsün? Adamın biri onun kasidelerini kendi adına okuyor ve halk da alkış tutuyor. Yaklaşıp adama sordu:
- Kimin şiirlerini okuyorsun sen?
- Enverî'nin.
- Enverî'yi tanır mısın ?
- Ne diyorsun? Enverî benim.
Enverî güldü ve :
- Çalınmış şiir duymuştum ama çalınmış şair duymamıştım hiç! dedi.

-
-
-
-

Teselli
Sosyetede son derece çapkin olarak taninmisti. Birgün yine çapkinlik yaptigi
sirada ölüverdi. Bütün tanidiklari karisini teselliye geldiler. Içlerinden biri;
- Üzüntünün derecesini anliyorum. Ama senin için iyi bir teselli tarafi var.
En azindan geceyi nerede geçirdigini biliyorsun artik...

-
-
-
-

Alican'in muziplikleri ve densizlikleri siniftaki butun kizlarin canina TAK etmistir.
Kizlar birgun kendi aralarinda sozlesir, Eger Alican birdaha olur olmaz
densizlik yaparsa sinifi terk etmeye karar verir. Ayni gun derste ogretmen
sorar:
-Soyleyin bakalim, Belediyeler sehirde nasil seyler insaa eder?.
-Yol
-Kopru
-Okul
-Hastahane
Alican heyecanla kalkar:
-Genel Evi Ogretmenim!.
Bunun uzerine kizlarin hepsi kalkip sinifi terketmeye baslar. Alican
bagirir:
-Heey Kizlar, Nereye bukadar acele ediyorsunuz,Daha temelini gecen hafta
attilar!.

-
-
-
-

Kaplan Avcisi
Temel bir gün Trabzon da is ve isçi bulma kurumuna gider.
Memur : Daha önce ne tip islerle ugrastiniz?
Temel : Kaplan avcisiyim...
Memur : Trabzon da kaplan ne gezer be adam?
Temel: Ula bende onun için issizum ya...

-
-
-
-

Kovboy hışımla bardan içeri girer ve:
- Benim atımı kim boyadıysa ayağa kalksın
der. En arkadan zebellah gibi bir kovboy kalkar:
- Ben boyadım ne olacak?
der. Bizimki adamın kalıbından ve tipinden ürkerek:
- Hiç, ikinci katı ne zaman atacaksın diye soracaktım
der.

-
-
-
-

Amerika'da siyah-beyaz ayrımının en şiddetli olduğu yıllarda, Temel bir fabrikanın servis şoförlüğünü yapıyordu.
Bir gün paydos zamanı siyahlarla beyazlar, otobüste yok beyazlar öne oturacak, yok siyahlar öne oturacak diye tartışıyorlardı.
Bu duruma daha fazla dayanamayan Temel otobüsün kapısına gelerek bağırdı :
- Arkadaşlar bırakın bu siyah-beyaz çatışmasını, bundan sonra siyah-beyaz yok, hepiniz yeşilsiniz anladınızmı hepiniz yeşil. Şimdi tartışmayı bırakında otobüse binin bakayım, ama açık yeşiller öne otursun, koyu yeşiller arkaya.

-
-
-
-

Bir otomobil firmasin servis ve satis
"showroom"una bir bayan gelerek "710'lu kapak"
aradigini soyler... Saticilar hemen oto yedek parca
bolumunden birini oraya cagirirlar ve kadinin
talebini iletirler.
Herkes kadina ve birbirine saskinlikla bakar. Hic
kimsenin parcayi tanimadigi yuz ifadelerinden belli
olur. Kadin ise israrla bunun, arabasinin motorunun
bir parcasi oldugunu, bir sekilde kayboldugunu ve
yenisinin gerektigini soyler.
Bu esnada uyanik bir satici kadina yedek parcanin
resmini cizip cizemeyecegini sorar. Sorunun
cozulecegi umuduna kapilan kadin hemen kagit kalem
isteyerek takriben 8 cm capinda bir daire cizer ve
icine de "710" yazar...
ve işin aslı anlaşılır...
kadın,üzerinde OIL yazan bir kapağı ters tutup 710 gibi okumuştur :)))

-
-
-
-

Nadir Şah bir gün zayıf bir şiir söyledi ve şair Mirza Mehdi Han'a sordu:
-Nasıl buldun bu şiiri?
- Zayıf bir şiir.
Sen misin bu lafı söyleyen; hiddetlendi Nadir Şah:
- Atın şunu ahıra; gübre çeksin!
Bir süre sonra Nadir Şah yine bir şiir söyleyip Mirza Mehdi Han'a tasdik ettirmek istedi.Mirza Mehdi Han'ı ahırdan çağırttı...
ona yeni yazdığı şiiri okumaya başladı....
Şair dinledi,dinledi,dinledi ve hiçbir şey söylemeden kapıya yönelmişti ki Nadir Şah sordu:
-Nereye gidiyorsun?
- Ahıra, gübre çekmeye!

-
-
-
-

Bir yolcu gemisi batmış ve kazadan kurtulan 1 kadın ile 6 erkek ıssız bir adaya çıkmışlar.
Kendilerine gelip kazanın şokunu üzerlerinden attıktan sonra konuşmaya başlamışlar.
Uzun süre bu adada kalabileceklerini göz önüne alarak bir anlaşma yapmışlar.
Kadın ile her gün bir erkek birlikte olacak, pazar günleri ise kadına dinlenme fırsatı vereceklerdi.
Bu anlaşma hiç bozulmadan uzun süre devam etti.
Bir gün kadın ağaçtan düştü ve öldü.
Adamlar ilk haftayı geçirdiler,
ikinci hafta biraz canları sıkıldı,
üçüncü hafta hepsinin midesi bulanmaya başladı,
dördüncü hafta sonunda adamlardan biri isyan ederek diğerlerine şöyle dedi:
- Arkadaşlar yeter artık gömelim şu kadını.

-
-
-
-

Genç delikanlı babası ile sohbet ederken,
Baba :
-"Bak evladım.Kadınlar 4 hayvanı çok sever;
Kapıdaki Jaguar
Gardropdaki vizon
Yataktaki boğa
ve bütün bunları hiç düşünmeden ona sağlayan eşşek.

-
-
-
-

ŞİKE
Futbol maçı başlamadan önce iki takımdan birinin kaptanı hakemi bir köşeye çekip :
-Hocam der.Sen bizim takımın durumunu bilmezsin...
-Bu maçı bize kaybettirecek olursan bizimkiler seni ne yapar bilirmisin?
-Ne yaparlar?
-Seni parça parça ederler...
Hakem cevap verdi :
-Anlaşıldı siz bu oyunda berabere kalacaksınız...
-Neden?
-Öteki takımın kaptanı da bana aynı sözleri söyledi de ondan!...

-
-
-
-

Obez köpekler..
Amerikalı doktorlar köpeklerde obeziteyi önleyen bir hap geliştirmişler.. Ben veteriner falan değilim ama köpeğiniz çok yiyorsa kabına daha az yiyecek koyarsınız olur, biter.. Ona gerçekten hap vermenin alemi var mı?.. Köpeğiniz arabanızın anahtarını alıp her gece Kebap 49'a mı gidiyor canım?..

-
-
-
-

Cin..............Tonik
Adam bara girmiş,
- "Barmen.." demiş,"Bana bir cin.." Susmuş bir süre ve devam etmiş.. "..ve tonik.."
-"Neden uzun bir ara verdiniz ki?.." diye sormuş barmen,
-"Doktorum.." demiş adam " Biraz ara ver dedi de..!"

-
-
-
-

Sen seç
MüthİŞ üzüntülü görünen adam bara girmiş, barmene sokulmuş, "Bak" demiş, "Karım beni terk etti, işimden kovuldum, biraz önce bütün paramı çaldılar ve beş kuruşum kalmadı, deli gibi de içkiye ihtiyacım var bana bir çıkış yolu gösterebilir misiniz?"
"Tabii" demiş barmen, "Seni buradan enseni tokatlayarak servis kapısından da çıkarttırabilirim, kollarından ve bacaklarından tutup karşı kaldırımın üzerindeki yalağa da fırlattırabilirim... Sen artık birini seç!.."

-
-
-
-

Geldik mi?
Aİlece tatile çıkmadan önce çocukların
- "Geldik mi?..
-Geldik mi?" diye sıkboğaz etmelerini önlemek için
-"Bakın, ha bire sorup durmayın çocuklar, yolumuz uzun ve ancak hava kararınca orada olacağız" diye baştan uyardım.
15 dakikalık sessiz bir yolculuktan sonra oğlum
- "Babaa" dedi, "Hava karardı mı?"

-
-
-
-

Yap-boz
Sarışın bir kadın, umutsuz bir şekilde kocasının işyerine telefon eder:
-"Bir yap-boz yapmaya başladım ama olmuyor. Moralim çok bozuk kocacım?"
-"Sakin ol sevgilim, bir örnek var mı önünde?"
-"Evet kutunun üzerinde bir horoz resmi var ama yapamıyorum, bütün parçalar birbirine benziyor!!!"
-"Önemli değil hayatım, az sonra eve gelirim beraber deneriz?"
Adam eve döner ve karısını yap-bozun önünde hıçkırıklar içinde bulur:
-"Ah sevgilim, ah tatlım benim? Gel mısır gevreklerini kutusuna geri dolduralım ve bundan kimseye bahsetmeyelim?"

-
-
-
-

Anneden Kızına Öğüt..
Güzel kızın annesi kızını kenara çekip
- "Sakın ama sakın horlayan biriyle evlenme" demiş, "Ama bunu kendine zarar vermeden nasıl öğreneceksin, işte onu gerçekten bilemiyorum.."

-
-
-
-

Koca Bulamazsan 3 Hayvan Al..
-"Koca bulamıyorsan evine 3 hayvan alacaksın kardeşim.." demiş tecrübeli kadın, "Köpeğin her sabah hırlayarak uyanacak, papağanın tüm gün dırdır edecek ve kedin her gece çekip gidip sabaha karşı gelecek, o zaman hayatında bir erkeğin eksikliğini asla hissetmezsin!"

-
-
-
-

Dört evli erkek buluşup balığa çıkmışlar...
Aralarında konuşurken,o gün karılarından nasıl izin kopardıklarını itiraf etmeye başlamışlar..
1. adam:
-bugün balığa çıkmama izin vermesi halinde,gelecek hafta sonu karımla sinemaya gidip aşk filmi izleyeceğime söz verdim...
2.adam:
-o da birşey mi?ben bugün balığa çımam karşılığında karıma evdeki bütün elektronik eşyaları sırayla yenileme sözü verdim...
3.adam:
-sizinkiler de birşey mi?ben bugün balığa çıkabilmek için karıma yeni bir araba almaya söz verdim...
4. adamdan hiç ses çıkmıyormuş...
ona dönüp sormuşlar...
-ya sen?bugün bizlerle balığa gelmek için karına herhangi bir söz vermedin mi?
4. adam gülerek cevap vermiş...
-bu sabah saat 05.30 a saati kurdum.ve saat çalmaya başladığında karımın kulağına fısıldadım...(bütün gün yatakta başbaşa olalım..ya da ben balığa gideyim)
karımın cevabı kısa ve netti..(sıkı giyin...üşütürsün..)

-
-
-
-

Adam isten evine gelmis ve karisina;
'Hayatim, isyerinden en sevdigim arkadasimi bu aksam yemege çagirdim...'
Karisi sinirlenmis:
-Neeee! Sen delirdin miii.....!!!
-Ortaligi görmüyor musuuuun..???
-Ev darmadaginnn...!!! Nermin?ler bendeydi bugüüünnn...!!!
-Üstelik yemek de yapmadimmm...
-Zaten alisverise de çikmamistim...!!!
-Geçen aksamdan kalan bulasiklari bile yikamadim henüz...
-Heeemm bugün muayyen günüm; sinirli ve yorgunumum.!!
-En sevdiğim pembe dizi 'sebekler de aglar' var bugün televizyonda; onu izlemek istiyordum mm...!!!
-Hem bu aksam Nalân'la telefonla konuşma günüm; biliyorsun Çarsamba aksamlari 23.00'dan sonra %70 indirim var...'
- 'Biliyorum canim, biliyorum...'
- 'Biliyorsan arkadasini neden çagirdin Ozamaann...!!!???'
- 'O salak, bu aralar 'evlenmek istiyorum' diye tutturdu da hayatim...!'

-
-
-
-

AY'I KUYUDAN ÇIKARMIŞ
Havanın güzel olduğu bir gece, Nasreddin Hoca, kuyudan su çekmeye karar vermiş.Elindeki kovası, bahçedeki kuynun başına gelmiş. Tam kovayı sarkıtacağı sırada, kuyunun içinde Ay'ı görmüş:
..__Eyvah!? Ay kuyuya düşmüş, diye üzülmüş. Sonra da Ay'ı kuyudan nasıl çıkaracağını düşünmüş. Aklına kovası gelmiş. Ay' kova ile çıkarmaya karar vermiş.
Kovayı, ipiyle kuyuya sarktıtmış. Kova, suya değince de ,çekmaya başlamış. Su ile ağırlaşan kova bir süre sonra, kuyu duvarına takılmış. Nasrettin Hoca, kovayı ne kadar çekmek istemişse de bir türlü becerememiş.
Kan ter içinde kalmış. Kovanın yukarı gelmemesinin nedenini , Ay'ın ağır olmasına vermiş. Kovayı, yukarı çekmeyi sürdürmüş??
Fakat ipi o kadar şiddetli asılmışki, ip kopmuş. Nasreddin Hoca da, sırt üstü yere yuvarlanmış.
Nasrettin hoca, gözünü açınca, gökte parıldamakta olan Ay'ı görmüş,
__Oh, çok şükür!.. Epeyce uğraştım, epeyce yoruldum, ama, sonunda Ay2ı kuyudan çıkarmayı başardım?Bu iş bütün yorgunluğuma değdi? demiş.

-
-
-
-

ON AKÇE OLSUN
Nasreddin Hoca, bir gece, derin uykuda iken. görmüş. Tanımadığı kişiler, Hocaya dokuz akçe vermişler.
Hoca,dokuz akçeyle yetinmek istememiş:
__Hiç değilse, bunu on akçe yapın demiş.Fakat, parayı verenler, dokuz akçeden fazlasını, bir türlü vermek istememişler.
Tam bu sırada, Hoca uykusundan uyanmış. Birde bakmışki, avucunda, değil dokuz akçe, bir akçe bile yokyok. Şaşırmış, üzülmüş.Gözlerini sıkı sıkı kapayarak, elini uzatmış:
__Vazgeçtim on akçeden, dokuz akçe olsun ?demiş.

-
-
-
-

O ZAMAN İŞ DEĞİŞİR
Nasreddin Hoca, kadılık yaparken, iyi giyimli, efendiden birisi, karşısına çıkar:
__Kadı Efendi, der. Senin inek, benim ineğin karnına boynuz vurup öldürdü. İneğimin parasını ödemen gerek! Nasreddin Hoca, ne diyeceğini bilemez:
__ İki hayvan kavga etmiş? Bu durum sahibini ilgilendirmaz. Sahibinin bir suçu yok ki!..der
Bunun üzerine adam:
__Yanlış söyledim, kadı efendi!? der. Ölen inek benim değil, senin ineğindi?
Hoca, adamın kurnazlığını anlar, bilmezlikten gelir:
__Bak ozaman iş değişir, der. Ver ineğimin parasını!?

-

HOCA'NIN TAVUKLARI
Nasreddin Hoca, tavukları satmak için, komşu kasabaya doğru yola çıkar. Tavuklarını kafesa koyarak eşeğine yükler. Bir süre sonra da, kafes içinde sıkışıp kalan tavuklara acır:
__Şunları kafesten çıkarıyım da rahat rahat gitsinler, diye söylenir.
Kafesi açınca, horaz önde, tavuklar arkada, hepsi yola dökülürler.Şaşkınlıkları geçince etrafa dağılırlar. Hoca, onları nasıl toplıyacağını bilemez. Hemen eline bir sopa alır. Horozu döğerken:
__Gece yarısı sabah olduğunu bilirsinde, öğle zamanı kasabanın yolunu neden bilmezsin!..diye söylenir.

-
-
-
-

HOCA İLE BALIKLAR
Hoca, akşam eve dönerken, komşusundan gelen yemek kokularına imrenir. Komşusu o akşam, balık kızartması yapmaktadır.
Hoca, kapıya yanaşır. İçeriden gelen konuşmaları dinler. Ev hanımı kocasına:
__Aman efendi, der. Hoca, her zamanki gibi kokuyu alıp gelebilir. Kızaran balıkların irilerini, oğlan için dolaba saklayalım.
Hoca, bu konuşmalardan sonra, kapıyı çalar:
__Komşum, bereketli olsun. Balığın güzel kokusu, bütün mahalleyi sardı? der.
Komşusu Hoca'yı içeriye alır. Yemeğe otururlar. Hoca, önüne konan küçük balıklara bakar, bir şeyler mırıldanır. Sonra, balığı kulağına götürür, onu dinler gibi yapar. Bu durumu görenev sahibi sorar:
__Hayrola Hocam, ne yapıyorsun öyle?
__Balıkla konuşuyorum. Bunları pek küçük gördümde, ''siz hangi deryanın kuzularısınız?" diye sordum.
Komşu, hayretle:
__Peki, o sana nededi? diye sorar.
Hoca hemen cevap verir:
__Biz çok küçüğüz, nereden geldiğimizi bilemeyiz. Dolapta büyüklerimiz var. Siz, onlara sorun, dedi.
Ev sahibi, dolaptaki balıkları sofraya getirir.

-
-
-
-

YAZISI OKUNAKLI OLSUN
Bir tanıdığı, Nasreddin Hoca'ya gitmiş; Bağdat taki bir dostuna Arapça mektup yazmasını istemiş.
Nasreddin Hoca, Arapça bilmediği belli olmasın diye:
_İstediğin mektubu yazarım. Fakat, şu sıralar Bağdat'a gidemem, demiş.Tanıdığı şaşırmış:
__Aman Hoca, demiş. Galiba yanlış anladın. Senin Bağdat'a gitmeni istemedim. Mektup yaz dedim.
Nasreddin Hoca, yazarım ama, yazım okunaklı değildir. Mektubu okumak için benim Bağdat!a gitmem gerekir. İyisi mi sen mektubu, yazısı okunaklı birine yazdır!..

-
-
-
-

İki iskelet
RUS FIKRASI
İki iskelet Kiev sokaklarında karşılaşır.
-"Merhaba" der bir tanesi,
-"Sen ne zaman öldün?" Diğeri cevap verir:
-"1932'deki Büyük Kıtlık'ta. Peki ya sen?"
İskelet
-"Tanrı'ya şükür, henüz ölmedim" diye yanıtlar.
Diğeri onu uyarır:
-"Şşşt, bugünlerde Tanrı'ya değil, Stalin'e şükretmelisin. Ancak Stalin öldüğünde tekrar Tanrı'ya şükredebilirsin!"

-
-
-
-

Afrikalı çıplaklar
RUS FIKRASI
Stalin bir gün limuzininde şoförüyle sohbete dalar.
-"Söyle bakalım, devrimden sonra daha mı mutlu oldun, daha mı mutsuz oldun?"
Şoför cevap verir:
-"Daha mutsuz oldum çünkü devrimden önce iki tane takım elbisem vardı, şimdi bir tane var."
Stalin karşılık verir:
-"Ohoo, sen haline şükret. Afrika'da halk çırılçıplak koşturuyor!"
Şoför sorar:
-"Öyle mi? Onların devrimi ne zaman olmuştu?"

-
-
-
-

Hangi kuyruk
RUS FIKRASI
Moskova'da bir votka dükkânının önünde beş kilometrelik uzun bir sıra vardır.
Adamın biri içinde bulunduğu duruma çok sinirlenir ve
- Gorbaçov'u öldüreceğim diye sıradan çıkar.
Bir saat sonra döndüğünde sıradakiler sorar:
-"Gorbaçov'u öldürdün mü?"
Adam,
- "Hayır" der, "Onun sırası daha da uzundu."

-
-
-
-

Masanın altı
Şehrin lüks restoranlarından birisinde garson bir masada oturan çiftte, erkeğin birden yavaş yavaş sandalyesinden masanın altına doğru kaymaya çalıştığını görmüş.
Kadın son derece ilgisizmiş. Birazdan adam tamamen oturduğu yerden kayıp masanın altında kaybolmuş. Kadın hiçbir şey olmamış gibi etrafına bakmaya devam ediyormuş.
Garson, kadının yanına gelip, ''Afedersiniz..'' demiş, ''Sanırım biraz önce kocanız masanın altına kaydı''.
Kadın gayet soğuk kanlılıkla camdan dışarı bakıp sessizce mırıldanarak ''Hayır kaymadı''
diye cevap vermiş,
''Ama biraz önce ön kapıdan içeri girdi!''

-
-
-
-

Yararlı alet
İlkokul öğretmeni öğrencilerine ''Göster ve Anlat'' konulu dersleri için evlerinden yararlı bir elektrikli alet getirmelerini söylemiş..
Ders günü sınıfta
-''Ayşe..'' demiş öğretmen, ''Ne getirdin bakalım?''
-''Bir Walkman..'' diye cevap vermiş Ayşe..
-''Ne işe yarıyor?''
-''Bununla müzik dinleyebilirsiniz efendim..''
-''Aferin Ayşe.. Sen ne getirdin Dursun?''
-''Ben elektrikli konserve açacağı getirdim öğretmenim.. Bu alet konserve kutularını kolayca açabiliyor''
-''Teşekkür ederim. Temel..? Senin bir şey getirmediğini görüyorum?..''
-''Getirdim efendim.. Koridorda duruyor'' demiş, Temel.
Bunun üzerine bütün sınıf koridora çıkmış.
-''Aa?..'' demiş öğretmen, ''Bu ne Temel?''
-''Bu kalp-akciğer solunum makinesi efendim.. Doktorlar bunu hastanın kalbinin çalıştırılmasında kullanıyorlar..''
-''Aman Tanrım..! Bunu evinden getirirken baban bir şey demedi mi?''
-''Dedi efendim..'' demiş Temel başını hafifçe öne eğerek, ''Üzerinden sökerken AAAARRRRRGGGGHHH..! diye bağırdı!''

-
-
-
-

Bilet parası
Adamın biri yıllar sonra kasabadan şehre gelerek film seyretmek için sinemaya girmek istemis, bilet için kendisinden 10 lira istenince
-''Nee?'' demis şaşırarak, ''En son seyrettiğimde 150 - 200 kuruş civarında bir şeydi.. Ne bu böyle?''
Gişedeki genç nazikçe
-''Şeyy efendim..'' demiş ''O zamandan beri inanın çok şey değişti.. Artık filmler renkli ve sesli..!''

-
-
-
-

Elma, Elma Şekerine;
-"-Kıyafetin ne kadar güzel, hoş!" diye iltifat etmiş
ve hemen
arkasından sormuş ;
-"Nereden aldın?"
Elma sekeri;
-" Versace' dan."
Elma; hemen cevap vermiş...
"-Hımm..., popondaki kazıktan belli !.."

-
-
-
-

Yaşlı bir kadın kedi maması almak için markete gider. Üç kutu alıp
kasaya götürür.
Kasadaki kız ; Üzgünüm bayan ama bunları alabilmeniz için kediniz
olduğunu kanıtlamanız gerekir. Bir çok yaşlı insan bunları kendileri
yemek için aldıklarından kediniz olduğuna inanmadan size bunları satma
yetkimiz yok." der.
Bunun üzerine yaşlı bayan eve gidip kedisini alır ve markete getirir.
Market bunun üzerine kadına kedi mamasını satar.

Ertesi gün yine yaşlı kadın üç kutu köpek maması almaya kalkar.
Kasiyer yine kadından köpeği olduğuna dair bir kanıt ister. Çünkü
yaşlı insanlar bazen de köpek maması yemektedirler. Bunun üzerine
kadın yine evine döner köpeğini alır markete gelir ve mamaları alır.

Ertesi gün yine yaşlı bayan markete gelir bu sefer elinde bir kutu
vardır. Kasiyere gider ve elini içine sokmasını söyler. Kasiyer
korkarak;
" Hayır, içinde beni ısıracak bir yılan olabilir.
"Yaşlı kadın;" İnanın, kutunun içinde size zarar verebilecek hiç bişey
yok. Lütfen elinizi kutunun içine sokun.
"Bunun üzerine kasiyer elini kutuya sokar ve sonra elini koklayarak ;
"Bu şey sanki b.k gibi kokuyo." der Yaşlı kadın devam eder;
"Evet ööle. Şimdi lütfen üç rulo tuvalet kağıdı alabilir miyim?"

-
-
-
-

Organik sebze
Karım sebze ve meyve almam için beni manava gönderdi ve "organik" olmalarını özellikle sıkı sıkı tembih etti...
Arayıp bulamayınca yorgun bakışlı yaşlı satıcıya yanaşıp
-"Karım için sebze ve meyve alacağım..." dedim elma ve taze fasulyeyi göstererek, "Bunların üzerinde zehirli tarım ilaçları falan var mıdır?.."
Satıcı etrafını göz ucuyla kontrol etti ve kısık bir ses tonuyla
- "Yok" dedi, "O işi siz evde kendiniz ayarlayacaksınız!.."

-
-
-
-

Küvete çiş yaparsa...
Adam arkadaşını nefes nefese koşarken görünce "Hayrola ne oldu?.." diye sormuş. "Güvenlik görevlilerinden kaçıyorum..." diye cevap vermiş arkadaşı.
"Neden?.. Ne yaptın ki?.."
"Duş küvetinin içine çişimi yaptım ondan..."
"Aa?.. Ama bu kanuna aykırı bir şey değil ki..."
"Tamam da" demiş arkadaşı, "Sen gel bunu yapı malzeme fuarındaki yetkililere anlat!.."

-
-
-
-

Napoleon farkı
Kız: Napoleon Bonaparte'a benziyorsun...
Erkek: Di mi?..
Kız: Ama ondan önemli bir farkın var...
Erkek: Ne.. Nedir o?..
Kız: Elini kendi bluzunun içine sokmalısın!..

-
-
-
-

Kız annesi
Kız çocukları evlenecekleri erkeği babalarına benzer özellikler taşıdıkları için seçerlermiş.. Düğünlerde annelerinin ağlamaları bu yüzden!..

-
-
-
-

Bir kadının diğer bir kadına söylerken asla duyamayacağınız sözler..
- Hayatım bu mayo vücudunun o nefis hatlarını çok güzel ortaya çıkartıyor.. Çok da gençsin harika yakışıyor..
- Ben denizdeyken kocamla ilgilenir misin?..
- Ah bak..! Şu kadın, üzerimdeki elbisenin aynısını giymiş.. Gidip onunla hemen tanışmalıyım..
- Eski kocamın yeni çıktığı kız o kadar zarif ve güzel ki sana anlatamam.. Birbirlerine ne kadar yakıştıklarını inan tarif etmek mümkün değil, mutlaka görmelisin..
- Kocam benden çok kazanıyordu, onun için boşanmak zorundaydım..
- Beni ne avukatlar, ne doktorlar istemedi, Tanrım önüme altın kalpli daha az kazanan bir kamyon şöförü çıkardı, zaten ondan başkasıyla asla mutlu olamazdım..
- Oturma odamızı badana ettireceğiz, kocam renk seçiminde asla bana yardımcı olmuyor.. Koltuk yüzlerini seçerken de öyle yaptı, sinir oluyorum..!
- Ölünceye kadar birlikte olacakmışız.. Kocamın bu sözleri beni deli ediyor..!
- Yahu sabaha kadar benimle çılgınca sevişecek ve ondan sonra da kendi yoluna gidip beni asla aramayacak bir erkek bulamayacak mıyım?..
- Şimdi fark ettim.. Bu elbise kalçalarımı büyük gösteriyor.. Benim kalçalarım zaten büyük..!

-
-
-
-

Garanti leasing'de calisanlar, bir pastaneye telefonla pasta siparisi vermis.
Pastanin üzerine 'Garanti Leasing'den Sevgilerle' yazilmasi istenmis.
O pastanede çalışan Temel, 'leasing' kelimesini anlamamis.
Onlar da harf harf kodlamislar.
Az sonra bankaya gelen pastanın üzerinde ayynen şöyle yazıyormuş:
Garanti Lüleburgaz Edirne Ankara Samsun İstanbul Niğde Gaziantepten sevgilerle :))))

-
-
-
-

Kudüs sokaklarında umutsuzca park yeri aramaktadır Moşe. Tur atmakta ama yer bulamamaktadır. Çok önemli bir iş buluşmasına geç kalmak üzeredir. Ama heyhat yer bulamamaktadır. Ümidini kesmiş bir şekilde gökyüzüne bakar ve:
-"Tanrım önümüzdeki beş dakika içinde bana bir park yeri bulursan yemin ediyorum bundan sonra hep Kaşer(okunmuş gıda) yiyeceğim Shabat'a (kutsal cumartesiler) uyacağım ve Yom
-Kippur ve tüm kutsal günlere özel saygı duyacağım...." O an bir mucize gibi hemen önünde bir araç hareket eder ve yeri boşalır. Moşe gökyüzüne bakar ve:
-"Zahmet etme tanrım ben buldum" !!!

-
-
-
-

Hayvan sever bir kekeme bir gun Topagacinda yururken yolun ortasinda bir at ölüsü gorur ve hemen karakola telefon eder. Polise
- bbuuuuuurrrrddaaa biiiiirrrr aaattt ölllüüssüüü vaaaaarrrr der polis nerede diye sorar.
Kekeme anlatmaya calisir.
-Tooooooppp
polis "Topkapida mi?" der
-Haaaayyyiiiiiirrr
polis sinirlenerek telefonu kapatir. 5 dakika sonra kekeme tekrar arar ve:
-bbuuuuuurrrrddaaa biiiiirrrr aaattt ölllüüüüüsüüüüüü vaaaaarrrr der
polis tekrar nerede diye sorar. kekeme:
-Toooooooopp diye baslar. Polis yine sinirlenerek telefonu kapatir. Kekeme bir saat boyunca her bes dakikada bir arar ayni seyleri soyler ve sonunda polis telefonu kapatir. Aradan 2 saat
gecer ve bu sure icinde kekeme hic aramaz Polis tam kurtuldum diye dusunurken kekeme tekrar arar ve
- bbuuuuuurrrrddaaa biiiiirrrr aaattt ölllüüssüüüü vaaaaarrrr der.
polis tekrar sorar nerede Topkapida mi?
Kekeme soyle der;
-Ooorrrraaaaayyyyyyaa ggöööööööötttüüüüüüürrrdddüüüüüüüüümmm!

-
-
-
-

Matematik Profesörleri..
İki adam, barın iki ayrı kapısından aynı anda içeri girip barın birbirlerine tam zıt iki köşesine oturmuşlar.. Barmen birinci adama ne istediğini sormuş, "Ben Frizzli istiyorum" demiş, adam, "Bira üzerine bir ölçek tonik, portakal suyu, 2 damla limon, nane konmayacak.."
Barın diğer ucundaki adam da "Ben Frizzli istiyorum" demiş, "Bira üzerine bir ölçek tonik, portakal suyu, 2 damla limon, nane konmayacak.."
Barmen içkileri hazırlamış, her iki adama servis yaparken ne iş yaptıklarını sormuş, ikisinin de Matematik profesörü olduklarını, farklı üniversitelerde 'Teorik Matematik' dersi verdiklerini öğrenince "Çok tuhaf" demiş, "İkiniz de hiç duymadığım aynı kokteyli istediniz, aynı anda barıma girdiniz, içkiyi aynı kelimelerle tarif ettiniz, aynı konuda uzmansınız, böyle bir tesadüf olabilir mi?.." "Olabilir" demiş ikisi de soruya sözleşmiş gibi.. "On iki milyar dokuz yüz bin seksen beşte bir ihtimalle pekala olabilir..!"

-
-
-
-

Domuz Yiyen Haham..
Yahudiler domuz yemez ya.. İşte ondan dolayı bir kasabanın "Gurme Haham'ı domuz etinin lezzetini merak etmekten adeta çıldırmak üzere, bulunduğu kasabada kimse görmeden, duymadan yiyebilmesi de imkânsız, hayli uzaklarda başka bir kasabaya gidip restorana oturmuş ve "Fırında Kızarmış Domuz" ısmarlamış..
Aksilik bu ya, Haham siparişini beklerken ayni kasabaya bir gezi düzenleyen kendi kasaba halkından bir sürü tanıdığı aynı restorana girmişler.. Tek başına oturan Haham'ı da davet etmişler, bizimki mecburen onların masasına oturmak zorunda kalmış ve beklenen o korkunç an gelmiş..
Garson masaya Haham'ın siparişini getirmiş.. Koca bir kayık tabağın üzerinde ağzına sıkıştırılmış bir elma konmuş nar gibi kızarmış bir domuz.
Bütün kasabalılar manzarayı görünce şoke olmuşlar..
"Yahu en enteresan bir servis şekli bu.." demiş Haham, "Sipariş ettiğim pişmiş elmayı sunuş şekillerine bakın!"

-
-
-
-

düşman cesedi
Askerde bir gün komutan emir veriyor.
-Düşman cesedi getirene 10 dolar veriliyor.
Motivasyon yapmak için.
Herkez cepheden birer düşman cesedi getiriyor. Temel bir hafta yok.
Temel 1 hafta sonra bir vagon dolusu düşman cesediyle geliyor. Komutan şaşırıyor:
-Seni alnından öpüyorum Temel.Aslanım çok güzel savaştın düşman cesedi getirdin ama Türkiyenin ekonomiside bellidir. Gel bu cesetleri bize 8 dolardan ver.
Temel:
- Komutanım hayatta olmaz.
-Niye?
-Zaten 8 e ben aldım

-
-
-
-

Kulak Deldirme
Küçük Johnny modaya uyup kulağını deldirtmiş, meraklı arkadaşı da sordukça soruyor:
- Tamamen mi deliyorlar?
- Evet...
- Acıdı mı?
- Biraz...
- İğneyle mi deldiler?
- Yok, bu iş için küçük bir tabancaları var...
- Aa?.. Seni kaç metre uzağa diktiler?

-
-
-
-

Sinemada 5 Kere Yer Değiştiren Sarışın
Sarışın
-" Korkunçtu" diye şikâyet etmiş arkadaşına, "Dün gece gittiğim sinemada tam beş kere yer değiştirmek zorunda kaldım..!"
-"Aa?.. Neden" diye sormuş arkadaşı, "Ellediler mi?.."
-"Evet" diye cevap vermiş sarışın,
"Sonuncusunda nihayet.."

-
-
-
-

EVLENME TEKLİFİ
Osmanlı zamanında bir adam bir bayanın karşısına geçer der ki;
'-Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce
size lahza-i kalpten sarsıldım... Niyetim acizane-i taciz etmek
değildir.. Bilakis efkar-i umumiyede ufak bir aile bacası
tüttürmektir.. Sözlerim sizi temin ve tatmin edecekse şayet, zevc-i
izdivacınıza talibim! ..'
Bayan da cevaben der ki;
'-O mahrem suratınıza bir sille-i osmaniye nakşedersem sekte-i kalpten
terk-i hayat edersiniz...'

-
-
-
-

Temel hışımla girmiş içeri.
"Haçan bana Kara Lahana ver!"
Adam şaşırmış:
"Sen laz mısın?"
Temel kızmış:
"Sen şimdi kurbağa bacağı istesem sen Fransız mısın diye mi soracaksın?"
"Ya da pizza istesem İtalyan mıyım diye soracak mısın?"
Adam sakin:
"Yooooo..."
Temel demin dediklerini zekice bulmuş, devam etmiş:
"Sosisli istesem Alman mısın diyeceksin?"
"Taco istesem Meksikalı mısın diye soracak mısın?"
Adam gülmüş:
"Hayır!"
Temel devam etmiş:
"Danimarka salamı istesem Danimarkalı mı diyeceksin?"
"Suşi var mı diye sorsam Japon musun diye soracak mısın?"
Adam artık sıkılmış:
"Yok yahu niye sorayım ki?"
Temel bağırmış:
"Peki hayvan herif, niye kara lahana istediğim için Laz mısın
diye soruyorsun o zaman?"
Adam sakince yanıtlamış:
"Beyefendi, burası banka!"

-
-
-
-

ADAMI GÖZÜMÜN ÖNÜNE GETİRİRİM
Arkadaşı Karadenizliye sormuş:
-Yalnızken kendi kendine konuşma huyun var mıdır?
-Ben kendi kendime konuşmam demiş karadenizli.Adamı gözümün önüne getiririm öyle konuşurum.

-
-
-
-

ALERJİ
Temel Cemal'e :
-Fadime'nin kürke alerjisi var.
-Nerden pileysun?
-Ne zaman kürk giymiş pi avrat cörse hastalanayı.

-
-
-
-

Biz N'apalım?..
Öğretmen okulun koridorunda ağlayan minik öğrencisini görünce
-"Ne var yavrum" diye yanına koşmuş...
- "Sormayın öğretmenim" demiş öğrenci ağlamaktan akan burnunu çekerek, "18 yaşıma kadar bu okulda olacağımı öğrendim..."
-"Sen buna üzülürsen ben napayım" diye sertleşmiş öğretmeni, "Biz üç kuruş maaşla 65 yaşımıza kadar buradayız..!"

-
-
-
-

İtebilir misiniz?
Sabaha karşı 03.00'te evin kapısı acele acele çalınmış. Adam yatağından fırlamış, bakmış ki kapıda bir yabancı
-"Afedersiniz acaba biraz itebilir misiniz?.." diyor.
-"Yahu kardeşim, saat kaç?.." diye sinirlenerek kovalamış adam, yatağına dönmüş ve olanları karısına anlatmış...
Çok üzülmüş karısı,
- "Doğru hareket etmemişsin canım..." demiş, "Hatırlasana gençken arabamız bozulmuştu, gece yarısı bir kapıyı çalmıştık, bize yardım etmişlerdi, o iyiliği senelerce ikimizde unutmamıştık değil mi?.. Hadi bir tanem..."
Adam mahcup bir şekilde kalkmış yatağından, üzerine bir palto alıp açmış kapıyı,
- "Heyy..." demiş karanlığa doğru "Hâlâ orada mısın?.."
Cevap
-"Evet..." diye gelmiş, "Yan bahçenizdeyim, salıncakta oturmuş sizi bekliyorum, on dakika itseniz yeter!.."

-
-
-
-

Bir düzine gül
Delikanlı çiçekçiye girmiş, onun tereddüt dolu bakışlarını yakalayan yaşlı tezgâhtar
- "Nasıl yardım edebilirim?.." diye nazikçe sokulmuş yanına.
- "Sevgilim yarın 19 yaşına giriyor" diye cevap vermiş delikanlı, "Karar veremiyorum, bir düzine gül mü alsam yoksa geçirdiği her yaşı için bir gül diye 19 gül mü hediye etsem, bilemedim..."
Yaşlı tezgâhtar
- "O bugün senin 19 yaşındaki kız arkadaşın olabilir..." demiş, "Ama bir gün belki 50 yaşındaki karın da olabilir...Unutma,şu anda yapacağın jeste alışıp her sene bekleyecektir"
Delikanlı sonuçta bir düzine gül yaptırmış...

-
-
-
-

Ağır işiten 3 güzel
Hayli ağır işiten üç yaşlı güzel bir mayıs günü golf oynarlarken
-"Ne kadar rüzgâr var değil mi?.." demiş biri,
-"Hayır..." demiş diğeri, "Bugün perşembe..."
Üçüncüsü
- "Ben de..." demiş, "Hadi o zaman birer soğuk bira içelim!.."

-
-
-
-

Kirk Yil
Brayn Brown çocukluk arkadasiyla konusuyordu :
- Askerligin bana göre olmadigini kirk yil sonra anladim.
Çocukluk arkadasi sordu :
- Anlayinca ne yaptin?
- Çok geçti... Anladigim zaman general olmustum...

-
-
-
-

Girtlagin Uzakligi
Cüce Raif Bey, Sair Esref e durumundan yakiniyordu :
- Ne sen sor, ne ben söyleyim... Girtlagima kadar borç içindeyim.
Esref :
- Haline sükret, dedi. Ya ben ne yapayim? Ben senden üç misli uzunum...

-
-
-
-

Nobel
Iktidar partisinden milletvekili adayiydi. Siraselviler deki bir klüpte ünlü
romancimizla tanistirdilar :
- Ince Memed in yazari Yasar Kemal...
- Tanimiyorum... dedi.
- Türkiye nin en ünlü romancisidir. Kitaplari çesitli dillere çevrildi, satis
rekorlari kirdi...
- Ben bilmiyorum.
- Nobel adayidir...
Aday hemen ilgilendi :
- Yaa... Nobel hangi sehrin kazasi acaba?

-
-
-
-

Isinmak Için
Sonradan görme yeni zengin, kösküne bütün tanidiklarini davet etti. Karisi epey açik bir tuvalet
giymis, takip takistirmisti.
Aksamüzeri, yemekten önce bahçede oturuyorlardi. Hava serinleyince ev
sahibesi hizmetçiyi çagirdi ve yüksek sesle :
- Kiz, dedi, gögsüm üsüdü. Git bana bir gerdanlik daha getir!..

-
-
-
-

Nereden Buluyorlar?
Müslüm Gürses in cep telefonunun ekraninda "Sebeke Ariyor" çikinca,
- Beni bir sebeke ariyormus. Sebekeyle, mebekeyle isim olmaz. Al sen konus,
benim için de yok de" diyerek telefonunu basin danismanina verdigi söylentisini
gazetede okuyanMustafa Topaloglu, yanindakine seslenir :
- Bu sebeke beni de ariyor. Numaralarimizi nereden buluyorlar?

-
-
-
-

Ahmet Hiyar
Adamin biri ismini degistirmek için mahkemeye basvurmus... Hakim Sormus :
- Adin ne ?
Adam Cevap vermis :
- Ahmet Hiyar, efendim...
Hakim :
- Isim degisikligi istemekte haklisin evladim... Peki yerine ne istiyorsun ?
Adam :
- Mehmet Hiyar...

-
-
-
-

Kadınlar ve Elbise
Ayşe'nin düğün günü yaklaşmakta, Annesinin ve babasının boşanmış olmalarına üzgün olmasına rağmen annesinin düğün için giyeceği harika bir elbise bulmasından ve bu nedenle çok mutlu olmasından dolayı o kadar da sevinçli..
Aradan bir hafta geçmiş, Ayşe, babasının yeni evlendiği genç karısının da ayni elbiseden satın aldığını görünce, bu sevinci bir kâbusa dönüşmüş, durumu mecburen annesine açmış,
"Önemli değil bir tanem.." demiş annesi, "O güzel gecen için başka bir elbise alırım olur, biter.."
Birkaç gün sonra alışverişe çıkmışlar, başka çok güzel bir elbise bulup satın almışlar..
"İlk aldığını geri vermeyecek misin anne" diye sormuş Ayse, "Onu giyebileceğin başka yer yok ki.."
"Olmaz olur mu bir tanem.. Var.." diye cevap vermiş annesi dişlerini zevkle sıkarak, "Düğününden bir gün önceki kına gecende giyeceğim"

-
-
-
-

Kaynana Gözüyle
İki yaşlı kadın yolda karşılaşır. Hal-hatır sorarlar:
- Kızınız nasıl, iyi mi?
- Ay sorma. Kızım o kadar rahat ki. Kocası sıcak sudan soğuk suya elini sokturmuyor. Hatta kahvaltıyı bile kocası yatağına götürüyor. Avrupa gezileri, altınlar, mücevherler. Para bol, durumları çok iyi.
- Çok iyi, maşallah! Peki oğlunuz nasıl?
- Ah, ah! Hiç sorma! Öyle pasaklı bir kadına düştü ki, kahvaltıyı oğlum hazırlıyor. Üstelik gelinin yatağına götürüyor. Daha neler canım, Avrupa gezileri, altınlar, mücevherler. Para yetiştiremiyor. Yazık oldu oğluma!

-
-
-
-

Sıkıcı kitap
Temel, şikayette bulunmak için kitapevine gelir.
-"Geçen hafta sizden bir kitap aldım." der. "Ama kitap öylesine uzun ve sıkıcıydı ki o kadar olsun. Hem kitap da o kadar çok karakter vardı ki, konuyu bile anlamadım."
Satıcı şöyle bir bakar ve:
-"Demek geçen hafta yanlışlıkla Telefon Rehberimizi götüren sizdiniz."

-
-
-
-

Kravat
Iki seyyah çölde seyahat yaparken sulari tükenmis. Kavurucu sicagin altinda
ilerlemeye çalisirken bir kervana rastlamislar. Kervandakilerin de hiç suyu
yokmus ama develerinde yüklü olan kravatlardan hediye etmek istemisler.
Bizimkiler almamis, harap ve bitap bir halde yollarina devam etmeye
çalisirlarken bir vahaya gelmisler.
Vahada bir kösk görmüsler. Sakir sakir sulari
akan çesmeleri varmis, kapida ise kocaman bir yazi
"Kravati Omayan Giremez".

-
-
-
-

DU BU FU
DU, BU ve de FU adlarinda üç Çinli sporcu, Atlanta da yapilan olimpiyatlar
sirasinda ülkelerinden Amerika Birlesik Devletleri ne iltica etmek istemisler.
ABD Hükümeti kabul etmis ancak sart olarak isimlerini degistirmek istediklerini
bildirmis. Bunun üzerine DU, ismini degistirerek DUCK adini, BU ise ismini
degistirerek BUCK adini almis. Ancak FU nun yeni adi kabul edilmeyerek
ülkesine iade edilmis...

-
-
-
-

Hirsiz Kim?
Salomon ve Mison maça gitmisler. Mison birden kasayi kilitlemediklerini
hatirlamis. Salomon,
- Ne fark eder, ikimiz de buradayiz, diye cevap vermis..

-
-
-
-

Beceri
Papaz, günah çikartmaya gelen cambaza meslegini sordu. Cambaz :
- Sanatçiyim, dedi.
- Ne yapiyorsunuz yani sahnede? Bana gösterir misiniz.
Cambaz ilginç numaralar gösterdi, perendeler atti.
Onun isi bitti, sirada bekleyen kadin papaza yaklasti :
- Muhterem peder, benden önceki dindasimiza verdiginiz cezayi verecekseniz
hiç anlatmayayim, Ben hayatta beceremem..

-
-
-
-

Akşam geç saatte eve gelen Hoca pencerede bir karaltı görür.Hanımına sus işareti yaparak tüfeğini doğrulttuğu gibi ateşler.Eve girerler, bir de bakarlar ki ateş ettikleri Hocanın cüppesi.Hoca şöyle der:
-Hanım ucuz kurtulduk.Ya içinde ben olsaydım!


-
-
-
-

Köfte
Durmuş rahatsızlanır ve doktora gider,kontrolden sonra doktor kendisine perhiz verir.Üzgün bir biçimde eve dönen durmuş durumu anlatır.
-"toktor perhiz verdu daa,pir yemekte en fazla iki köfte yiyepilirsun dedu,hiç 2 köfteyle doyulir mu?" der.
karısı hemen teselli eder;
-" ne üzüleysun durmuşum,pen saa o iki köfteyi püyük püyük yaparum doyarsun daa" diye cevap verir!!!

-
-
-
-

Temel ve Hakim
Temel dava açmış ve ilk duruşmada hâkim sormuş:
- Nedir şikayetin?
- Hakim bey bu Temel fıkraları var ya, benle Fadime'yi ağızlarına dolamışlar, bizi rezil ediyorlar. Hepsinden davacıyım. Kim fıkra diye bizi anlatıyorsa onlardan da tazminat talebim olacak.
- Senin adın Temel mi?
- Evet, Temel.
- İyi de, binlerce Temel var. O fıkralar neden senin için anlatılmış olsun?
- Hakim bey, ben çok iyi biliyorum beni kastediyorlar.
Hakim, Temel'i iyice süzdükten sonra "Bak ama" der:
- O Temel fıkralarının çoğu belden aşağı. Oysa sana bakıyorum çelimsiz ve yaşını almış bir Temelsin. O fıkralar senden çok daha genç, güçlü kuvvetli ve çapkın bir Temel için anlatılıyor. Seninle hiç ilgisi yok; bu dava düşer.
- Hakim bey, madem siz böyle takdir ediyorsunuz mesele yok. Demek tevatürmüş, ben değilmişim.
- Evet sen olamazsın, başka Temel'dir onlar. Sana sıra gelene kadaaar.
- İyi hoş da Hakim bey, bu dava için köyden kalktım buralara kadar geldim, boş dönmeyeyim. Hiç değilse o güçlü kuvvetli Temel'den sana bir fıkra anlatayım hakim bey.
- Anlat bakalım.
- Bizim bu iri kıyım pazulu Temel, hakimlerin karılarına çok düşkünmüş.
- Hop, hop, hop... Dur, dur be, ne diyorsun sen?
- N'oldu hakim bey?
- Daha ne olacak? Benim Hâkim olduğumu bile bile "Temel hakim karılarına meraklıymış" diyorsun. Ağzından çıkanı kulağın işitmiyor galiba!
Temel "Rica ederim Hakim bey" der:
- Temel fıkrası için karısı güzel binlerce hakim var. Asliyecisi var, sulhcusu, ağır cezasıcısı var. Seninkine sıra gelene kadar; daha çoook var.:)))

-
-
-
-

Havayolu Batacak Galiba..
- Abi bu havayolu 'batacak' gibi...
- Nerden çıkardın?..
- Bir önceki seferlerinde uçağın motorlarına kaz sürüsü girip uçak nehre düşmedi mi?..
- Evet?.. - Görmüyor musun, yemekte 'Tütsülenmiş Kaz' vermişler...

-
-
-
-

Diş Doktoru ve Linda..
Linda yakışıklı diş doktoruna âşık olmuş, hem de ne aşk..
Muayenehanesine gelip saatlerce kalıyormuş içerde.. Ama bir gün
- "Linda hayatım.." diye başlamış, "Kocan şüphelenecek.."
- "Hayıt askım hayır.." demiş Linda, "O talagin teki.. Anlamas diyorum sana.. 6 aydir tevisiyorut anlamadi iste!"
- "Tamam da bir tanem.." demiş doktor, "Bak ağzında çekebileceğimiz bir diş kaldı.. Sürdüremeyiz yani.."

-
-
-
-

NE DOKTORMUŞ ?
Bir doktor anlatmaktadır aşağıdaki anısını.
Yıllar önce bir Karadeniz kasabasında görev yaparken kansızlık nedeni ile başvuran bir hastamı muayene ediyordum.
Konjoktiva dediğimiz alt göz kapağının içine bakarken, bir yandan da '' Amca sende
basur var mı '' dedim.
Kansızlığın baş sebeplerinden biridir ve Karadenizde bu duruma sık sık rastlanır.
- '' Evet''
deyince bir ilaç yazdım.
Amcanın dışarı çıkarken yanındaki arkadaşına söylediğini hala hatırlarım.
-''Ne doktormuş be helal olsun ! Gözüme baktu, basuru gördü?''

-
-
-
-

TEMEL'İN İÇİNE KURT DÜŞMÜŞ...
DİNİ BÜTÜN VE BUNUNLA HER DEM ÖVÜNEN TEMEL, TESETTÜRLÜ VE GÜZEL BİR HANIMLA EVLENİR VE ARADAN İKİ AY GECTİKTEN SONRA BİR GECE KARİSİNA SORAR:
-ULA FADİME, BENDEN ONCE BİRKAC SEVGİLUN OLDUGU DOGRU MİDUR ?
KARİSİ: 'DİNLE BENUM ASLAN YÜREKLİ UŞAĞUM ; EVİNDE SİCAK İYİ YEMEGİN VAR MİDUR ?
TEMEL 'EVET VAR'
KARİSİ: TEMİZ VE ÜTÜLÜ ELBİSELERİN VAR Mİ ?
TEMEL: EVET VAR.
KARİSİ: EVİN DÜZGÜN VE TEMİZ Mİ ?
TEMEL: HEM DE NASUL, ÇOOOK MEMNUNUM DA !...
KARİSİ: HA PEKU... GECE YATAKTA BENİMLE SEVİSMEKTEN MEMNUN MUSUN ?
TEMEL: HEMDE ÇOKKK, SEN NE DEYİSUN, HAÇEN AKLIMU BAŞİMDEN ALAYİSUN...
KARİSİ: ÖYLEYSE SOYLE HA UŞAĞUM...
BÜTÜN BUNLARİ BEN NEREDE ÖĞRENDUM SANAYİSUN... "CAMİ DE MU, KURAN KURSİNDAMU ?..."

-
-
-
-

Nasrettin hoca namaz kılarken camiye hırsız girmiş.
Nasıl olsa namazdayken birşey yapamaz diye düşünmüş.
Cüzdanını almış Nasrettin Hoca bunu hissedince başlamış söze:
- Kul euzu bi rabbi felak arkamdaki salak cüzdanımı bırak yoksa yiyecen dayak.................

-
-
-
-

İmam Efendi, camide namaz kıldırırken, kazayla, kaçırıvermiş. Öyle bir
utanmış ki, namazı falan bırakıp, hemen eve gelmiş.
-Hanım, demiş. Camide böyle, böyle oldu. Ben artık bu köyde kimsenin
yüzüne bakamam. Kalk gidiyoruz bu köyden, başka yere taşınıyoruz.
Demiş ve taşınmışlar uzaklara. Aradan 20 yıl geçmiş, hoca köyünü çok
özlemiş. Bu özlem dayanılmaz bir hal almış ve eşine;
- Hanım, kalk gidelim köyümüze 20 yıl geçti aradan unutulmuştur
nasılsa. Demiş ve düşmüşler yollara. Köye yaklaştıklarında genç bir
çoban görmüşler. Hoca;
-Hanım sen burada bekle de ben gidip şu çobana bir sorayım. Bakalım
köylüler olayı unutmuşlarmı. Eğer unutmamışlarsa geri döneriz. Demiş
ve çobanın yanına yaklaşmış.
- Selamuanleykum çoban oğlum. Sen kaç yaşındasın?
-Valla yaşımı bilmem amma İmamın camide yellendiği yıl doğmuşum.
Hoca öfkeyle hanımının yanına dönmüş;
-Kalk hanım, kalk gidelim buralardan. Bizim k.çımız tarih olmuş.

-
-
-
-

AŞKIN BÖYLESİ
En büyük kızılderili aşiretinin Reisi senelerden sonra bir oğlan çocuk sahibi olmuş.
Çocuğun doğduğu günde köyün yanındaki demir yolu inşaatı bitmiş ve tarihte ilk defa Doğu'dan Batı'ya tren işlemeye başlamış.
Bu hadisenin şerefine Büyük Reis oğlunun ismini Gökyüzündeki altın topun gözüktüğü yerden gökyüzündeki altın topun kaybolduğu yer istikametine büyük gürültüler yaparak giden demir yılan koymuş.
Gel zaman git zaman çocuk büyümüş ve tren istasyonunun şefinin kızı Betty Lou'ya aşık olmuş.
Betty de oğlanı beğeniyormuş ve evlenmeye karar vermişler.
Ancak Betty oğlana
- "Seninle evlenmem demek senin adını almam demektir ve ben böyle uzun bir ismi alamam lütfen bunu biraz kısaltalım" diye yalvarmış.
Kızılderili çocuk da
- "Ben düşünecek" demiş ve evine gitmiş.
Ertesi sabah erkenden Betty karşısında sevgilisini görmüş.
Oğlan sevinçle
-"Ben isim değiştirdi" demiş.
Betty merakla
- "Yeni ismin nedir?" diye sorunca oğlan gayet memnun bir ifade ile
- "Çuh Çuh" demiş.

-
-
-
-

Kanca
Sahil kasabasindaki meyhaneye giren tek bacagi tek kolu ve tek gözü olmayan kara korsan müsterilerin derhal dikkatini çekmis.
Tahta bacagini ileri dogru uzatip kanca kolunu yanindaki iskemleye dayadiktan sonra içkisini yudumlayan korsana meyhanedekiler biraz hosbesten sonra merakla sormuslar:
- Bacagini nerede kaybettin?
- Preveze deniz savasinda...
- Ya kolunu?
- Düelloda...
- Peki ya gözüne ne oldu?
- Güvercin pisledi...
- Güvercin pislemesi gözü kör eder mi?
- Güvercin pisledigi gün koluma kancayi yeni taktirmistim

-
-
-
-

Yahudi pazarda topal bir eşek satıyormuş. Akyazılı eşeği incelemiş; sağına,soluna,ayağına, dişine, bakmış ve basmış parayı eşeği satın almış. Komşuları: "
-Yahu Akyazılı topal bir eşeğe bu kadar para verilip de alınır mı? Amma dolandırıldın be.." diyerek Akyazılının üzerine varınca Akyazılı: "
-Bakmayın eşeğin topal olduğuna hayvanın ayağına çivi batmış çiviyi çıkardım mı haftasına varmaz eşek düzelecek." demiş. Komşular durur mu? doğru Yahudi'ye gidip: "
-Ya ne yaptın sen eşek topal diye ucuza kaptırdın meğer eşeğin ayağında çivi varmış eşek onun için topalmış" diye konuşunca "
- Ne diyorsunuz be..hayvan zaten topaldır.. ben çakmışım o çiviyi.....!" der. Yahudi komşular bu sefer tekrar Akyazılıya gelip: "
-Kazığı sen yemişsin Akyazılı, eşek zaten topalmış satılırken anlaşılmasın diye ayağına çiviyi Yahudi çakmış" diye söyleyince bir an düşünen Akyazılı "
-VAY YAHUDİ VAY..! VERDİĞİMİZ PARA DA SAHTE OLMASAYDI HERİF BİZİ GERÇEKTEN DOLANDIRMIŞTI....."der

-
-
-
-

Kaplan Avcisi
Temel bir gün Trabzon da is ve isçi bulma kurumuna gider.
Memur : Daha önce ne tip islerle ugrastiniz?
Temel : Kaplan avcisiyim...
Memur : Trabzon da kaplan ne gezer be adam?
Temel: Ula bende onun için issizum ya...

-
-
-
-

Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi:
-Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.
Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:
-Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.

-
-
-
-

Kum..
Adam doktorun muayenehanesine girer girmez doktorun sekreteri karsilamis onu ve ne icin geldigini sormus, " Kum..." demis adam hafif utangac, bunun uzerine sekreter adini, adresini, sosyal guvenlik numarasini alip karsisindaki bir koltuga oturtmus, 15 dakika sonra bir hemsire gelmis o da ' Ne icin geldigini' sormus, " Sadece Kum icin abla..." diye cevap vermis adam, hemsire adamin boyunu, agirligini, daha once bir rahatsizligi olup olmadigini sorup onu bekleme salonuna almis...
Yarim saat sonra bu sefer bir hastabakici ' Ne icin geldigini ' sormus, yine " Kum agbi kum..." diye cevap vermis adam hafif sinirlenerek, Hastabakici ondan tahlil icin kan almis, tansiyonunu olcmus, EKG sini cekmis cirilciplak soyup doktorun odasina goturmus...
1 saat sonra doktor gelmis, bakmis ki adam cirilciplak odasinda bekliyor, "Sen..." demis, " Niye geldin?.."
" Kum..." demis adam,
" Nerde?.."
" Kapida kamyonun uzerinde..." demis adam aglamakli, " Nereye indircez agbi?.."

-
-
-
-

Kurabiyeleri Götürrr..!
Bayan Greenburg davet ettiği soylu arkadaşlarına çay ve kendi yaptığı taze pişmiş sıcacık kurabiyelerden ikram ediyormuş.. "Evet Bayan Rubenstein.." demiş hafif dizlerini kırıp gülümseyerek, "Kurabiye?.."
"Çok teşekkür ederim efendim" demiş bayan Rubenstein şapka tüllerinin arkasından.. "Gerçekten doyumsuz nefasetler, ancak ben iki tane almıştım efendim.."
"Yok, yok tam sekiz tane yediniz, ama neden sayıp duruyorsunuz kuzum?.. Hiç sayılır mı öyle şeyler?.. Lütfen buyurun ama..!"

-
-
-
-

Ne çaldın?
Hâkim sanık kadına ne çaldığını sormuş.
"Ayva efendim" demiş kadın hayli üzgün bir şekilde.
Hâkim "Pakette kaç tane vardı?" deyince "Sadece 6 tane efendim" demiş kadın.
"Tamam o zaman" diyerek kararı açıklamış hâkim: "6 ay hapis!"
Tam o sırada "Bir dakika hâkim bey" diye atılmış kadının kocası, "Çantasında bir tane de bezelye konservesi vardı efendim. Adalet açısından yani. Atlamayalım da..."
.

-
-
-
-

erzurum fıraları:

Birgün Erzurum'lu Hoca'ya sormuşlar;
-`denize girersek orucumuz bozulur mu?´ diye.
Hoca şöyle cevap vermiş;
- Ula uşahlar, Remazanda siz denize girersez orucuz bozulmaz. Amma deniz size girerse orucuz bozilir. Ona göre...

-
-
-
-

Erzurumlu hocvadan vaaz
-Tamam işte o bankamatik var ya, ona gidir bir kart sohirsan. sonra birgaç numara yazirsan. Eğer daha önce para yatırmışsan maçina hemen istediğin parayı verir. Yoh daha önce para yatirmamişsan maç ina sana deyir ki:
-Ula gavat, sen ne parasi yatırdın ki şimdi benden isdirsen?
İşte sevap da buna benzer. Eğer bu dünyada sevap yaparsan, öbür dünyada garşan gelir. Yapmazsan, heç bir şey bekleme...

-
-
-
-

Tortum köylerinden birinde yatsı namazını on rekat kılıyorlarmış. Bağ bahçe işlerinde yorulduklarından bu bile fazla geldiğinden on rekatı daha aşağı indirmek için Müftüye bir heyet gönderirler. Köylüler derdini anlatır ama Müftünün cevabı açıktır:
-On re kattan başka üç rekat da vitr-i vacip kılacaksınız. Aşağısı hiç olmaz.
Heyet köye dönerken köylüler de hayırlı bir haber almak için mezalığın yanına kadar gelmişlerdir.
İçlerinden biri heyet uzaktan bağırı:
-Endürdüüüüüz?!
-Poh endürdüh, üçde fıtrifıcır kılacayuh!

-
-
-
-

Erzurum Beden terbiyesi il müdürlüğünün eski kayıtlarında spor dalları şöyle sıralanıyor;
1. Çimme dalı (yüzme)
2. Gumbuz dalı (boks)
3. Seyirtme dalı (atletizm)
4. Cilit dalı (cirit)

-
-
-
-

Temel, oğlu Temelcik ile mezarlığa gitmiş...
Temelcik, mezar taşlarını okumaya çalışıyormuş.
- Paba, pu çimun mezarı?
- Pu Sefer'in. Pi furdi, furuldi.
- Ha pu çimun?
- Tursun'un, içi furdi, furuldi.
- Ha pu?
- Pu Cemal'in. Pisi pisine yatayi. Eceliyle oldi.

-
-
-
-

Cetvel
Atölye şefi Dursun, görevi teknik ressamlık olan Temel'i elli santimlik cetvel almaya gönderir...Bir saat, dört saat, Temel yok...
Akşama doğru çıkagelir...Elli santimlik cetvel bulamadığını söyler...
Elinde bir otuz, bir de yirmi santimlik iki cetvel vardır...

-
-
-
-

Temel'in Sesi Kısılınca...
Temel birgün maça gider ve maçta aşırı bir tezahüratta bulunur takımı kazanır fakat Temelin sesi kısılmıştır.
Maçtan sonra eve gelir ve evde karısına kısık bir sesle
- 'Fadime, benim sesim kısıldı ne yapacağız' der.
Fadime de Temelin sesini duyunca ona hemen Doktor Dursuna gitmesini söyler.
Daha sonra Temel Dursunun evine gitmek üzere yola çıkar
Dursunun evine geldiğinde kapıyı çalar ve dışarı Dursunun karısı çıkar.
Temel yine kısık bir sesle
- 'Dursun evdemi, Dursun?' diye sorar
ve bunun üzerine Dursunun karısıda
fısıldayarak cevap verir
-'Yok! yok! gel' der.

-
-
-
-

Ölü Eşek
Genç Kenny gördüğü yaşlı ama sevimli eşeği köy yerinde sahibinden
100 dolara satın almak istedi. Köylü amca eşeği sattı ve 100 doları alırken
-"Yarın eşeği kasabaya getirip sana teslim ederim" dedi.
Ertesi gün Kenny, amcayi kasaba meydanında buldu ve eşeği sordu.
Amca
- "Çok üzgünüm ama esek sizlere ömür" dedi.
Kenny de:
- "Peki, o zaman paramı iade edin" dedi.
Ama, parayi alir almaz harcadigini ve iade edemeyecegini soyledi.
Caresiz Kenny de:
-"eşeğin ölüsünu istiyorum" dedi.
Amca ne yapacagini sorunca da
- "Piyangoda odul olarak kullanacagim dedi."
ve eşeğin ölüsünu teslim alip ayrildi.
Bizim amca Kenny'i bir ay sonra sehirde gordu ve
- "Nasıl eşeğin ölüsü isine yaradi mi bari" diye sordu...
Kenny buyuk bir gulumseme ile
-"Evet, büyük ödülün eşek olduğu piyangoda biletleri ikişer dolardan sattım ve 500 bilet sattım. Toplam 898 dolar kar ettim.
Amca
-"Peki olu esege kimse itiraz etmedi mi"
diye sorunca Keny'nin yanıtı şu oldu:
-"Evet, bir tek piyangoyu kazanan itiraz etti; ona da iki dolarını iade ettim"

-
-
-
-

Bir Avrupa kentinin banliyösündeki bir otelde, Uluslararası Din Adamları toplantısı yapılmakta imiş. Bu toplantıda bir Katolik papaz, bir Müslüman imam ve bir Yahudi haham dost olmuşlar.
Öğle yemeği molasında sandviçlerini alıp, otelin yakınındaki bir parkta bulunan göle giderek buldukları bir kayıkla gölde dolaşmaya ve sandviçlerini yemeye başlamışlar.
Gölün ortalarında bir yerde haham özür dileyerek;
- "Çok affedersiniz, Tel Aviv'e acele bir telefon etmem gerek, hemen dönerim" demiş. Eteklerini toplamış ve gölün üzerinde zıplaya zıplaya yürüyerek kıyıya çıkıp otele gitmiş. Gerçekten de kısa bir süre sonra dönmüş, gölün üstünde zıplaya zıplaya yürüyerek kayığa binmiş ve göl turlarına devam etmişler.
Bizim imam bu ise çok şaşırmış. Allah Allah, adamdaki iman gücüne bak yahu diye derin derin düşünmüş.
Bir süre sonra papaz izin istemiş;
- "Çok affedersiniz, ilacımı almam gerek, hemen dönerim." demiş, eteklerini toplamış ve gölün üzerinde zıplaya zıplaya yürüyerek kıyıya çıkıp otele gitmiş. Olan bitene bizim imam çok duygulanmış.
Mutlaka benim de yapmam gerek, yoksa Müslümanlığa gölge düşürürüm diye papazın dönüşünü beklemiş.
Papaz kısa bir süre sonra dönmüş, yine gölün üstünde zıplaya zıplaya yürüyerek kayığa binmiş ve göl turlarına devam etmişler.
Gölün ortasına gelince bizim imam aşırı heyecanla hazırladığı bahaneyi unutup
- "çok affedersiniz, gidip tespihimin imamesini yağlamam gerek" deyip uzun bir besmele çekmiş, atmış kendini göle. Tabii doğru suyun dibine gitmiş.
Papazla haham imamı sudan çıkarıp, kayığa bindirmişler.
İmam bu ise çok şaşırmış.
-Yüce Allahım, bu kefereleri suyun üstünde yürüttün, beni dibe batırdın, olmaz böyle şey. Yüzümü ak çıkar yarabbim, diyerek uzuuun bir besmele çekmiş ve tekrar atmış kendini göle. Ve yine gluk gluk deyip dibi boylamış.
Papazla haham bunu tekrar gölden çıkarırken haham, papaza demiş ki:
-"Peder Bey, lütfen imam efendiye taşların yerini gösterin, yoksa adamcağız kendini helak edecek".

-
-
-
-

SES DENEMESİ
Temel köyde imamlık yapmaktadır.Ramazan'da herkes iftar sofrasında beklediği sırada Temel yeni yapılan minareye çıkar.Biraz sonra hoparlörden Temel'in sesi duyulur:
-Aallahüekber,Allahüekber...Tabi hemen oruçlar açılır.
Az sonra hoparlörden yine Temel'in sesi yükselir:
-Ses kontrol deneme bir iki...

-
-
-
-

Temel Dursun'a:
- "17.yüzyıl ressamları için ne söylersin?" demiş.
Dursun cevaplamış:
- "Hepsi ölmüştür"

-
-
-
-

Hakim sanığa sordu:
- Karakolda suçunu itiraf etmişsin sen, peki şimdi niye inkar ediyorsun?
- O zaman henüz avukat tutmamıştım. Şimdi suçsuz olduğuma ben bile inandım!

-
-
-
-

Öğretmeni Ayşe?ye sordu.
- Bebek banyosunda suyun sıcaklığını nasıl ölçersin?
Ayşe:
- Önce bebeği suya koyarım.
- Bebek kırmızı renk aldıysa su sıcak.
- Eğer mor renk aldıysa su soğuk.
- Beyaz bir renk alırsa bebeğin bir daha banyo yapmasına gerek yoktur.

-
-
-
-

Almanya'da içlerinde bizim Temel'in de bulunduğu Türkler, bir tatil günü toplandıkları yerde sohbet ederlerken konu dönüp-dolaşıp en çok hangi ilin muhacir (göçmen) olduğu hususuna gelir.
Bir çok kişi kendi hemşerilerinin dünyada daha göçmen olduğunu vurgular.
İş ciddiye binince herkes iddiasını ispat etmek üzere söz alır.
Birinci olarak konuşan Artvinli, hemşerilerinin Amerikanın Alaska Eyaletinde birçok safari avına katıldığını söyler.
İkinci olarak söz alan Kayserili hemşerilerinin Japonya'da ilk pastırma satışını gerçekleştirdiklerini söyler.
Ardından söz alan Erzurumlu Kanada'nın ve Sibirya'nın kayak merkezlerinde hemşerilerini kayak yaptığını,
ardından konuşan Diyarbakırlı dünyanın büyük metropollerinde üç tekerlekli araba ile satışı yapanların ya kendi şehirlisi ya da komşu Mardin'den olduklarını söyler.
Velhasil diğer iddia sahipleri de dünyanın herhangi bir değişik ucunda kendi hemşerilerine rastlandığını söyleyince en son olarak Temel söz alır.
Herkes Temel'e söyleyebilecek bir yer kalmadığı imasıyla müstehzi bir tavırla bakarken Temel:
- "Apollo'nun şoförlerinden Amerikalı Nail'i tanir misunuz?" diye sorar.
- "Amerikali Nail'i mi? Kimdir o?"
Temel :
- "Hani diger iki arkadasi ile Ay'a giden Nail?"
- "Haaa.. suna Neil Amrstrong desene..." derler.
Temel :
- "Evet, Nail Amrsitorink."
- "Eeee...Ne olmuş Amrstrong'a?"
Temel :
- "İşte o Ay'a ilk adumini atar atmaz pir te pakmis ki, pizum Rizelu emice camiye yardim toplayi!..."

-
-
-
-

BU NASIL NAMAZ
Nasreddin Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş.
Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış.
Bunu gören cami cemaati :
- Hocam bu nasıl namaz? diye sormuş.
Nasreddin Hoca :
- Bir ayağı abdestsiz namaz, diye cevap vermiş.

-
-
-
-

Zoolojik bilgi.
Bilindiği gibi, doğa'da çok çeşitli hayvanlar balık avlayarak karınlarını doyururlar. Ayılar, tilkiler, kediler, kuşlar vs vs.
Balık yenilip mideye inince etrafına bakarmış ve eğer mide'de rakı yok ise 30 saniye kadar beklermiş.
30 saniye sonunda hala rakı gelmemiş ise kendi kendine sorarmış;
Beni hangi hayvan yedi acaba?

-
-
-
-

Buyukce bir kopek agzinda bir torbayla kasap dukkanina girer. Agzindaki torbayi yere birakir, kasabin karsisina oturup bekler. -"Bu da nesi" der kasap diger musterilerine bakarak. "Herhalde et alacak" der birisi. Kopek de tasdik eder :-"Hav"
-"Nasil et istiyorsun bakalim, kiyma, kusbasi, biftek?"
-"Hav" diye keser kopek kasabin sozunu.
-"Peki ne kadar?, bir kilo, iki kilo?" Tekrar
-"Hav" sesi duyulur.
Sasiran kasap siparisi sarar ve torbaya yerlestirirken, etin parasinin da torbada oldugunu gorur. Kopek dukkani terk ederken kasap meraktan catlayacagina kopegi takibe karar verir, dukkani da yardimcisina emanet eder.Kopek bir kac sokak otede bir apartmana girer, ucuncu kata cikar ve bir kapinin onunde durarak pencesiyle kapiya vurmaya baslar. Kapiyi kizgin bir adam acar ve baslar kopege bagirmaya. Izlemede olan kasap ortaya cikar ve adama ;
-"Dur bir dakika " der "Ne yapiyorsun? Gordugum en akilli kopek, ona niye bagiriyorsun ?"
Adam ;-"Akilli mi ?" der," bu hafta uc oldu, anahtarini yanina almayi unutuyor."

-
-
-
-

Üç yaşlı adam doktorda hafıza testindedirler. Doktor ilk yaşlı adama sorar:
-Üç kere üç kaç eder?
-274..?
yanıtını alınca doktor üzgün bir şekilde
ikinci yaşlı adama döner:
-Şimdi sizin sıranız. Üç kere üç kaç eder?
-Salı..?
Doktor artık iyice ümitsiz şekilde üçüncü yaşlı adama döner:
-Evet, şimdi de sizin sıranız üç kere üç kaç eder?
-Dokuz..?
cevabını sevinçle karşılayan doktor
-Bu harika, nasıl buldunuz? der.
Üçüncü yaşlı adam sakince:
-Oh, çok kolaydı. Sadece 274 ten salıyı çıkardım.?

-
-
-
-

Akıl hastanesine, kendisini ziyarete gelen arkadaşına dert yandı:
Sorma dostum... Motora
meraklı olduğum için getirip
buraya tıktılar beni. Allahaşkı-
na, sen araba sevmez misin?
Severim.
? Zeytinyağlısından mı hoşlanırsın, tereyağlısından
mı?

-
-
-
-

köyün delisi minarenin tepesine çıkmış bütün köylüler bir araya gelsede bunu aşağı indirememişler
-loo sana iyi yemek yaparız
-ı ıh diye başını sallamış deli
-seni gezmeye götürürüz in aşağı
-ı ıh olmaz
bakmışlar olacak gibi değil içlerinden biri
-delinin halinden deli anlar demiş şu yan köyünde bir delisi var gidip onu getirelim
dedikleri gibi olmuş diğer köyün delisi getirmişler ve minaredekini göstermişler ne yap et onu aşağı indir demişler
komşu deli şöyle bir yukarı bakmış ve
-ömer
diye bağırmış tepedeki kendine bakınca
-ula tanıdınmı beni onun
-hıhı
dediğini duyunca cebinden ufak bir çakı çıkarıp bunu ona göstermiş
-ula görümisen bunu
-hı hı
-nedir len bu elimdeki
-bıçak
-ula ineceksen in aşağı yoksa valla minareyi keserim
-tamam tamam kesme sakın hemen iniyom

-
-
-
-

entel uzun saçlı ve küpeli bi erkek birgün dolmuşa biner ve şoforun arkasındaki koltuğa oturur tam dolmuş hareket edecekken 70 80 yaşlarında bi teyze gelir ve entel tipli çocuğun arkasındaki koltuğa oturur.Gözleri zor seçtiğinden parayı çıkarmakta zorlanır en nihayetinde parayı çantadan çıkarmayı başardıktan sonra önündeki çocuğun omzuna dokunarak;
-Kızım şurdan bi kişi parası verir misin?? der.
Çocukta kafasını hafif çevirip ;
-Teyze ben kız değilim diye sert bi şekilde söylenir
Teyze altta kalırmı yapıştırır cevabı:
-Kız veya dul neysen ne işte uzat bi kişi ....

-
-
-
-

Temel takasıyla üç bilim adamını gezdiriyormuş.Bilim adamları kendi aralarında derin konulara girmişler.Temel bön bön bakıyor,anlamıyo hiçbirşey.
Neyse konuşmaları bitmiş.Temel'le dalga geçmek istemişler.
-Temel efendi,Temel efendi sen fizik biliyor musun?
-Temel:Yoo bilmeyrum.
-Profesörler:Temel senin o zaman hayatının %25 i gitti.
-Temel efendi,Temel efendi sen matematik bilir misin?
-Temel:Yoo bilmeyrum.
-Profesörler:O zaman senin hayatının %25 i daha gitti.Temel de ses yok.
-Temel efendi sen,sen kimya bilir misin?
-Temel:Yoo bilmeyrum.
-Profesörler:O zaman senin hayatının %15 i daha gitti.
Karadeniz bu yaa o arada büyük bir dalga gelir taka alabora olur,hepsi denize düşerler.Temel Profesörlere sorar:
-Siz,sizler yüzme bileymusunuz?
-Profesörler 3 ü birden:Hayır bilmiyoruz.diye yanıtlayınca..
-Temel:İşte siz o zaman pohu yedinuz.Hayatınızın %100 ü gitti.der...

-
-
-
-

Küçük bir kız öğretmeni ile balinalar hakkında konuşuyordu.
Öğretmen bir balinanın insanı yutmasının fiziksel olarak imkânsız olduğunu söyledi, çünkü balinaların boğazı çok küçüktü.
Küçük kız Jonah'ı (Yunus peygamber) bir balinanın yuttuğunu söyledi, sinirlenen öğretmen balinanın insanı yutamayacağını tekrarladı, bu imkânsızdı.
Küçük kız şöyle dedi:
- "Cennete gittiğim zaman Jonah'a soracağım."
Öğretmen:
-"Ya Jonah cehenneme gittiyse?" diye yanıtladı.
Küçük kız:
- " O zaman sen sorarsın."

-
-
-
-

Çocuklar hep birlikte fotoğraf çektirmişlerdi, öğretmen her birini bir fotoğraf almaya ikna etmeye çalışıyordu:
-"Düşünün, büyüdüğünüz zaman bu fotoğrafa bakıp 'Bu Jennifer, o avukat,' veya 'bu Michael, o doktor' demek ne kadar güzel olur."
Sınıfın arkasından zayıf bir ses çınlar
- "Ve bu öğretmen, o öldü."

-
-
-
-

Gelin evlenmeden önce eski kafalı annesi
-"Kocanın yanında sakın çırılçıplak olma" demiş, "Üzerinde mutlaka bir şey olsun. Kolay ve basit biri olarak görmesin seni."
Kızı
- "Tamam anne" demiş.
Evlendikten 2 hafta sonra yatağa girerlerken
- "Bana bakar mısın" demiş kocası, "Sizin sülalede hiç manyak var mı?"
Karısı
-"Yooo. Neden sordun?"
diye sorunca adam cevaplamış:
-"Hayatım evlendiğimiz geceden beri şu aptal şapkayla koynuma girmiyor musun, deli oluyorum."

-
-
-
-

Temel bir gün hakimin karşısına çıkartılır. Hakim Temel'e sorar :
- Evladım senin adın ne bakim ?
Temel :
- Adım "Temel", fakat "Z" si yok.
Hakim biran düşünür ve Temel'e dönerek der :
- Evladım, "Temel"de "Z" yok ki !
Temel hemen cevabı yapıştırır :
- Eeeee, biz ne dedik hakim bey ?

-
-
-
-

Ali ailesi ile konsere gitmişti. Konser bitince Ali annesine:
- Anne bu adam gitarından nefret mi ediyor sence?.
Annesi:
- Neden oğlum?
Çocuk:
- Çünkü konser boyunca gitarını tartaklayıp tellerini koparmaya çalıştı...

-
-
-
-

UNUTKANLIK
Adam karisini yabanci bir adamla yakaladi.
Sitemli bir sesle :
- Beni asla aldatmayacagina söz vermistin!
Kadin elini alnina koydu :
- Bir seyler unuttugumu biliyordum...

-
-
-
-

Uyanık Köylü..
Adamın arabası bir köy girişinde çamura saplanınca hemen oralarda gördüğü bir köylüden yardım istemiş, hayli yüksek bir ücret ödeyip traktörle çamurun ortasından arabası çekilirken
-"Ohh, işleriniz tıkırında.." demiş, "Bu fiyatla gece gündüz araba çekseniz bir ayda köşeyi dönersiniz.."
-"Yok bey.." demiş köylü traktörün koltuğunda hafif ona doğru dönerek, "Geceleri kurtarma işi yapamıyoruz, yol kurumasın diye vallahi hepimiz sabaha kadar su pompalarının başındayız..!"

-
-
-
-

mok ye..!
Telefonda "Doktor, doktor, sindirim sistemim çöktü" diye telaşla aramış adam, "Örneğin muz yesem, o muz aynen çıkıyor, elma yesem elma aynen düşüyor tuvalete.. Normale dönmem için ne yapmam gerek?.."
" Basit.." demiş doktor, "O zaman sen de mok ye..!"

-
-
-
-
Hesap ödeme
Bir İskoç ile bir Yahudi akşam yemeği için şehrin en pahalı restoranına gitmişler...
Yemek sonunda garson hesabı nasıl ödeyeceklerini sormuş...
İskoç,
- "Bana ver, hepsini ben ödemek istiyorum" demiş.
- "Hay hay" demiş garson, "Sizin hesabınıza yazılmıştır!"
Ertesi günkü gazeteler iri puntolarla, şu haberle çıkmış:
"Yahudi vantrolog lokantada öldürüldü."

-
-
-
-

Hava güneşli ama
Güneşli, harika bir pazar günü öğleden sonra Morris şehir kulübünde keyifle golf oynarken sahaya üzerinde gelinlik, elinde çiçekler, uzun topuklu beyaz ayakkabıları ile genç bir kadın zar zor koşarak girmiş.
Morris'in karşısında durup
- "Seni adi, seni aşağılık, utanmaz serseri" diyebilmiş nefes nefese.
- "Aa... Ne bu şiddet Sherry?" diye sakince sormuş adam, "Sana 'Eğer yağmur yağarsa' dediğimi çok net bir şekilde hatırlıyorum!"

-
-
-
-

Yemin
- Anne.. Milletvekili seçildim anne!
- Hiii, inanmıyorum. Yemin et?..
- Edeceğim. Meclisin ilk toplantısında. Pazartesi günü!

-
-
-
-

Benimki olmaz
Şişman adam,arkadaşına anlatıyordu..
-Üye olduğum kulüpte başkan "Dünyada açlıktan ölenler için elbiselerinizi bağışlayacaksınız" dedi. "Ben hayatta vermem" dedim, "Benim giydiğim elbiseye uyabilen bir kişi asla açlıktan ölüyor olamaz!"

-
-
-
-

her başarılı erkeğin arkasında başarılı kadın vardır
Massachusetts Yasam Sigortasi Sirketinin genel müdürü olan Thomas Wheeler ve karisi, otobanda arabalari ile yol alirken, Wheeler benzinlerinin bitmek üzere oldugunu farkeder.
Otobandan çikar ve servis alanina girer.
Servis alaninda sadece bir benzin pompalayici vardir.
Pompaci benzin koyarken o da ayaklari açilsin diye yürümeye baslar.
Arabaya geri döndügünde karisi ile pompacinin koyu bir sohbete daldiklarini görür.
O gelince konusmayi birakirlar.
Arabaya binince pompaci onlara el sallar ve karisina.
- " Seni görmek güzeldi " , der.
Servis alanindan ayrilirlarken Wheeler adami taniyip tanimadigini sorar.
Karisi tanidigini söyler. Ayni lisede okumuslar hatta bir yil da çikmislardir.
Wheeler,
- " Sansliymissin ki karsina ben çikmisim " der . " Onunla evlenseydin, genel müdür degil de pompaci karisi olacaktin."
-" Sevgilim " diye yanitlar karisi, " Onunla evlenseydim, o genel müdür, sen pompaci olurdun."

-
-
-
-

Kekeme Bayramlaşması

Bir bayram günü sağır ve dilsiz okuluna müfettiş gelecekmiş.
Müfettiş de sağır ve dilsizlere bayramlaşmayı öğretecekmiş.
Bayramlaşma da koluna bir kere dokunmakmış.
Müfettiş gelmiş.
Tüm öğrenciler müfettişin koluna birer kere dokunmuşlar.
Bir çocuk müfettişin koluna sekiz kere dokunmuş.
Müfettiş hocaya sormuş:
-Bu niye sekiz kere dokundu?
Hoca:
- Haaaa o kekeme de.

-
-
-
-

İki adam, barın iki ayrı kapısından aynı anda içeri girip barın birbirlerine tam zıt iki köşesine oturmuşlar..
Barmen birinci adama ne istediğini sormuş,
-"Ben Frizzli istiyorum" demiş, adam, "Bira üzerine bir ölçek tonik, portakal suyu, 2 damla limon, nane konmayacak.."
Barın diğer ucundaki adam da
- "Ben Frizzli istiyorum" demiş, "Bira üzerine bir ölçek tonik, portakal suyu, 2 damla limon, nane konmayacak.."
Barmen içkileri hazırlamış, her iki adama servis yaparken ne iş yaptıklarını sormuş, ikisinin de Matematik profesörü olduklarını, farklı üniversitelerde 'Teorik Matematik' dersi verdiklerini öğrenince
- "Çok tuhaf" demiş, "İkiniz de hiç duymadığım aynı kokteyli istediniz, aynı anda barıma girdiniz, içkiyi aynı kelimelerle tarif ettiniz, aynı konuda uzmansınız, böyle bir tesadüf olabilir mi?.."
- "Olabilir" demiş ikisi de soruya sözleşmiş gibi.. "On iki milyar dokuz yüz bin seksen beşte bir ihtimalle pekala olabilir..!"

-
-
-
-

UYANIK
Hafta sonları ata binmeye giden bir öğrenci at mağazasına girer ve 1 tane mahmuz ister.
Mağaza sahibi şaşırır ve
- "herhalde 2 tane demek istediniz" der.
Öğrenci
- "hayır" der. "sadece 1 tane yeterli. Eğer atın bir tarafını yürütmeyi başarırsam diğer tarafı da mecburen gelir."

-
-
-
-

KOVBOY
Kovboy kasabaya gelir ve bir barda bir şeyler içmek için durmuş.
Ancak bar müdavimleri yabancıları pek sevmezmiş.
Kovboy içkisini bitirip dışarı çıktığında atının çalınmış olduğunu fark etmiş.
Bara geri dönmüş, silahını çıkartıp havaya ateş etmiş.
Yüksek ve kendinden emin bir sesle şöyle demiş:
-" Pekala, atımı hanginiz çaldı?"
Cevap veren olmamış.
- " peki, kendime 1 bira daha söyleyeceğim ve biram bitene kadar atım burada olmazsa Texas'da yaptığımı yapmak zorunda kalacağım ve Texas'da yaptığımı yapmak zorunda kalmayı istemiyorum."
Bardakilerin bazıları kıpırdanmaya başlamış.
Kovboy, dediği gibi bir bira almış. Birası bitince dışarı çıkmış ve atının geri getirildiğini görmüş.
Atını eyerlemiş ve kasabayı terk etmeye hazırlanmış.
Barmen ise kovboyu takip etmiş ve sinirli bir şekilde sormuş:
-" hey dostum gitmeden önce bana Texas'da ne olduğunu anlatır mısın?"
kovboy arkasını dönmüş ve cevaplamış
-:" Eve yürümek zorunda kalmıştım."

-
-
-
-

Şehrin birinde dünyalar güzeli bir kız yaşarmış.
Onu istemeye gelenleri begenmeyip
- Ben beyaz Atlı Prensimi beklicem diyormuş.
Beyaz atlı prensi hep beklemiş.Beklemiş.Beklemiş.
Bir gün camdan dışarıyı İzlerken Bekledigi Prensini görmüş ve ona heyacanla el sallamış.
Genç yukarıya bakıp
- NOLDU TEYZE ??demiş.

-
-
-
-

Adam yolda giderken 20 milyon TL. bulur ve hemen koşarak önünde giden adamın omuzuna dokunarak;
-Bu para sizden mi düştü acaba? der. Adam ise ,
-Hayır! der.. parayı evirir çevirir ve cebine atar. Bu duruma bir anlam veremeyen kişi ise
-Arkadaş; hem para bana ait değil diyorsun. hem de cebine atıyorsun.. bu nasıl iş!. deyince adam;
- Ben avukatım.Danışma ücretim 20 milyon.......... der...

-
-
-
-

NASA Mars'a adam gönderecekmiş. Sadece bir kişi gidebilecek, giden de geri dönemeyecekmiş.
İlk aday olan mühendise bu iş için ne kadar isteyeceğini sormuşlar:
- 1 Milyon Dolar? demiş ve eklemiş MIT'ye bağışlayacağım.
İkinci aday olan doktora da aynı soruyu sormuşlar. Doktor:
- 2 Milyon Dolar demiş. Bir milyonunu aileme bir milyonunu da tıbbi araştırmalara bağışlayacağım.
Üçüncü aday olan avukat aynı soruya 3 Milyon Dolar diye cevap verince yetkililer diğerleri bu kadar az isterken kendisinin neden 3 milyon istediğini sormuşlar. Avukat yetkililere doğru eğilmiş, kısık bir sesle:
- 1 milyonunu ben alırım, 1 milyonunu size veririm, mühendisi de Mars'a göndeririz.

-
-
-
-

Cingöz avukatımız dosyasını almadan hakim karşısındadır.. davalı taraf ile bir çok davası olduğundan yargılamanın konusuna vakıf değildir.. avukatımız başka bir dosyanın konusunu anlatmakta iken, Hakim kendisine hitaben:
-Davanın konusu bahsettiğiniz şekilde değil!. deyince uyanık avukatımız durumu kurtarmak için aynen;
- Hakim bey; davalı taraf neyi idddia ediyorsa işte o öyle değil!..
Bunun üzerine hakim;
- Anladım avukat bey...

-
-
-
-

İki deli bir gün oyun oynamaya karar vermiş.
Biri diğerine:
- "Hadi ben kasap olayım, sen de müşteri ol", demiş.
Diğeri de kabul etmiş.
Müşteri olan deli kasaba gelmiş ve:
- "Bir kilo odun verir misin usta?" demiş.
Diğeri de:
- "Olur, peki şişeleri getirdin mi?", demiş...

-
-
-
-

Afrodizyak Haplar..
Karısı adama olan ilgisini tamamen kaybedince adam
-"Ne yapabilirim?..Piyasada bununla ilgili herhangi bir hap falan var mı?.."
diye soluğu doğru doktor arkadaşında almış..
-"Var ama yazamam.." demiş doktoru,
-"Yıllardır arkadaşız, beni hiç böyle perişan gördün mü?.." diye inlemeye başlamış adam, "Lütfen ama lütfen yaz o ilacı.."
Doktor, çekmecesini açıp içi hap dolu küçük bir şişe çıkarmış;
- "Esasında yapmamam lazım.." demiş, "Bu haplar daha deneme aşamasında.. Yapılan testlere göre de çok etkililer.. Karına 1 taneden fazla verme tamam mı?.."
Adam hapları alıp sevinç içinde evine koşmuş, akşam yemeğinden sonra kadın tatlı servisi yaparken kahvesinin içine 1 tane atmış..
Kahveler içilirken belli bir müddet geçmesine rağmen bir reaksiyon alamayınca çaktırmadan ikinci hapı da koymuş karısının fincanının içine,
ama daha sonra doktorun sıkı tembihi aklına gelince endişelenip eşinin olası reaksiyonlarını hissetmek için 2 tane birden atıvermiş kendi ağzına..
Kadın kahvesini bitirince birden bire ayağa kalkmış, dumanlı dumanlı adama bakmış, elleriyle saçlarını dağıtmış, yaklaşıp omuzlarından yakalamış, kulağına eğilerek daha önce hiç duymadığı bir ses tonuyla
-"Bir Errkekkk istiyorum" demiş ..
-"Hadi yaa" demiş adam hafif kırıtıp, "Ay kız inan vallahi şimdi ağzımdan aldın!"

-
-
-
-

iki deli,birbirlerine küsmüşler....
Ama arada birbirlerine laf atıyorlarmış...
birinci deli;
- ben gidiyorum susadım demiş
ikinci deli;
-hazır gitmişken benim içinde içiver demiş.
birinci deli;
- tamam
deyip gitmiş on dakika sonra gülerek gelmiş.
ikinci deli;
- ne oldu diye sormuş
birinci deli;
- ha hay kendi yerime temiz su, senin yerinede moklu su içtim demiş.

-
-
-
-

Nasrettin Hocaya sormuşlar;
-Hocam, ramazan bizden memnun gitti mi?
Hoca cevap vermiş;
- memnun gitmese her sene on gün önceden gelir miydi?

-
-
-
-

Üsti Başi Kirlensun da
Çok zengin olan İdris ,hakkın rahmetine kavuşmuştur. Tek mirasçısı olarak oğlu küçük Temel kalmıştır. Dalkavuklar, Temel'in etrafını sarmışlar. Bunlardan biri ondan para sızdırmak için,
"ALLAH hayırlara yorsun, dün gece rahmetli babanızı rüyamda gördüm, temiz elbiseler giyinmiş başına beyaz bir sarık sarmişti." deyince oğul Temel dayanamamış,
"Babami mezara koyali daha 3 gün oldi. Ahirette ,demirciluk, kömürciluk edecek değil ki üsti başi kirlensun da" der.

-
-
-
-

Teşhis
Saldırıya uğrayan kadın karakolda sanığı görür görmez
- "Evet. Bu o." demiş komisere, "Oydu.. Bu yüzü nerde görsem tanırım!"
Sanık
- "Yalan söylüyor memur bey.." demiş "Yüzümü kesinlikle görmüş olamaz çünkü o gece kar maskesi takmıştım..!"

-
-
-
-

Süpürge nerede?

Yaşlı karı - koca yaptıkları hayli sert ve kırıcı bir münakaşadan sonra kavganın dumanı hâlâ tüterken
-"Süpürgemi gördün mü?.." diye sormuş kadın.
- "Hayır.. Neden?.." diye cevap vermiş adam, "Bir yere mi gideceksin yoksa?.."

-
-
-
-

62 model araba
1962 model bir Maserati aldım..
Yürütmek için kimi arasam parçalarından eser yoktu..
Son bir umut bizim Recai ustayı aradım,
- "Ustam" dedim, "Sende 1962 model Maserati'ye uyacak herhangi bir şey var mı?"
Telefonda uzun bir sessizlikten sonra
- "Var" dedi.
-"Ne var?" diye sordum.
Cevap verdi:
-"Motor yağı."

-
-
-
-

Kız
- bıktım artık ilişkimiz ne zaman düzene gircek
Erkek
- Yapma ama bu akşam fenerin maçı war
Kız
- öyLemi tamam ozaman seçimini yap benmi fenerbahçemi
Erkek
- Kendine hiç şans tanımıyosun

-
-
-
-

imamın biri bir gün bir mezarlığa gider...
mezarlıkta dolaşırken dua okuyan bi kadın görür...
yanlız bir bakar ki: kadın duasını bitirdikten sonra mezara poposunu dönüp,sallamaya başlıyor...
imam hemen kadının yanına gider ve sorar kadına:
-bu mezarda kim var..
kadın da;
-kocam yatıyor bu mezarda der...
imam hemen sorar;
-ya dua okuduktan sonra neden mezara poponuzu salladınız?
kadın da;
-rahmetli hayattayken," sendeki bu popo ölüyü bile diriltir" derdi.. bendeki de bir umut deniyom işte...

-
-
-
-

Gübre
Yaşlı kadın evinin girişinde otururken ona sebze meyve getiren manavı at arabasıyla tozu dumana katarak geldiğini görünce durdurmuş "Selam" demiş.
- Nerden geliyorsun?
- Kasabadan bayan.
- Arabanın arkasında ne var?
- Gübre.
- Ne yapacaksın onu?
- Çileklerimin üzerine serpeceğim.
- Oggrrkk..! Hiç öyle şey olur mu?.. Gel buzdolabımda taze kremam var sana ondan vereyim..!

-
-
-
-

Kompozisyon
Öğretmen:
-Benim Köpeğim adlı kompozisyonun ağabeyinki ile tıpa tıp aynı.. Kopya mı çektin?
Öğrenci:
- Hayır efendim.. Aynı köpeği yazdık ondandır..

-
-
-
-

Ters sarma

34 yıllık evliyim, düğün videomuzu tersten oynattıkça inanın mest oluyorum..
En sevdiğim yer neresi mi?
Karım nikah yüzüğünü parmağından çıkarıyor,
nikah salonunda geri geri gidip kapıda bir arabaya binip caddelerde kaybolmuyor mu keyiften çıldırıyorum..!

-
-
-
-

İş adamı bütün işleri çabuk çabuk tarafından sonuca bağlamaya alışıktı. Büyük oğlu günün birinde telaşla yanına koştu:
- Baba, sevgilimi hamile bıraktım.
- O kada mühim değil. Al şu 1000 lirayı hallet işi.
Biraz sonra babaya baş vurma sırası küçük oğlundaydı.
- Baba metresim hamile!
- Hay Allah kahretsin. Al şu 1000 lirayı sen de işini hallet.
Aynı günün akşamı kızı iş adamına itiraf etti:
- Baba hamileyim.
Baba çok derin bir oh çekt:
- Çok şükür, bu kez para bizden çıkmayacak.

-
-
-
-

At çalmak için bir ahira giren hirsiz yakalanir.Evsahibi merak ederek sorar:
-Nasil at çalindigini bana ögretirsen bir daha atlarimin çalinmasina çare arayacagim ve seni de serbet birakacagim.
Hirsiz kabul eder.Adamin gözü önünde atin yularini çözergemini vururüstüne atlayip dört nala uzaklasirken bagirir:
-Salak! Ögrendin mi? iste at böyle çalinir.

-
-
-
-

40 yıllık büyü
Adam bunalımının çözümü için son çare olarak büyücüye gitmiş.
- "40 yıl önce bana yapılan, her geçen yıl daha da ağırlaşarak yaşantımı kısıtlayan şu büyüye bir son verin yalvarırım efendim" demiş.
-"Hallederiz" demiş büyücü "Size 40 yıl önce o büyü yapılırken kullandıkları son sözcükleri hatırlıyor musunuz? Bu işimizi hayli kolaylaştırır da..."
Adam
- "Dün gibi hatırlıyorum" demiş, "Sizi, belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak karı - koca ilan ediyorum falan gibi bir şeyler demişlerdi..."

-
-
-
-

Goril ve Kadın
Bir bahar günü adam ve karısı hayvanat bahçesine giderler. Kadın hoş bir
kolsuz pembe elbise giymiştir. Hayvanat bahçesinde fazla kimse yoktur.
Gezerlerken gorillerin olduğu bölümde oldukça kılli ve iri bir goril
görürler. Goril kadını görünce heyecanlanır ve çite tırmanıp tek eliyle
göğsünü dövmeye baslar. (Gorillerin kur yapma biçimi) Herhalde kadının açık
giysisinden etkilenmiştir. Adam bunun komik olduğunu düşünür ve karısına
gorili daha fazla tahrik etmesini önerir. Kadın elbisesinin omuzlarını
indirir ve goril çığlıklar atmaya başlar. Adam karısını biraz daha
teşhirciliğe ikna eder kadın elbisesinin eteğini biraz yukarı kaldırır ve
goril çıldırır, zıplamakta ve bağırmaktadır. O anda adam karısını yakalar,
gorilin kafesini açar ve karısını içeri atarak kapıyı kapatır.
- şimdi ona başının ağrıdığını söyle..

-
-
-
-

Hakim, suçlu Temel'e çıkıştı.
-Yaptığın işin utanç verici olduğunu bilmiyormusun?Bu işi yaparken hiç utanmadınmı?
Temel sessiz bir şekilde;
-Utanmaz olurmiyum hakim emice.Pu işi yaparken çok utanduğum için maske takmişudumdur.

-
-
-

-

Tayyip Erdoğan, İsviçre'ye gidEr.
İsviçre Başbakanı kendisine bakanlarını tanıtır.
- 'Başbakanım ..işte bu bizim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız, bu Sağlık Bakanı, bu Denizcilik Bakanı'.
Tayyip der ki,
-'Nasıl olur burada deniz yok ki, nasıl Denizcilik Bakanı olur?'
Bunun üzerine İsviçre Başbakanı DA :
- 'Sayın Başbakanım sizde de Adalet yok ama Adalet Bakanı var' der.

-
-
-
-

Anne, oğlunun karnesine bakarak hiddetle köpürdü:
-Bu ne hal? Geçen yıl sınıfın birincisiydin sevinmiştik, bu yıl bu notlarla herhalde sonuncusu olmuşsundur.
Çocuk önüne bakarak mırıldandı:
-Ama anne, geçen yıl sen sevindin, bırak bu yıl da başkaları sevinsin.

-
-
-
-

Çok alımlı bir sarışın kucağında bir bebek ile eczaneye girmiş ve:
-"Bebeği tartmak istiyorum." deyince eczacı:
-"Efendim bebek tartımız bozuk. Onun için anneler bebeklerini kucaklarına alıp büyük tartısına çıkıyorlar. Sonra ben bebeği kucağıma alıp anneyi bir daha tartıyorum. Aradaki farktan da bebeğin ağırlığını buluyoruz." demiş.
Kadının canı sıkılmış bu cevaba ve:
-"Hay aksi şeytan!" deyip kapıya doğru yönelince eczacı:
-"Ne oldu efendim?" diye sormuş.
Sarışın:
-"Ben bu bebeğin annesi değilim ki, teyzesiyim. Gidip bebeğin annesini getireyim bari..."

-
-
-
-

3 ÖLÜM:::...
Üç adam bir anda cennet cehennem ayrımında baş zebaninin karşısına çıkar. Baş zebani durumdan kıllanır ve sorar.
-Anlat bakalım ne olduda buraya geldin?
1. adam başlar
-"Eve yorgun argın ve sinirli bir biçimde geldim. Baktım karım yemek hazırlamamış olduğunca yatmış. bu durum daha fazla sinirimi bozdu. bu arada dışarıdan gelen sesler üzerine balkondan bakınca adamın birinin arabamla uğraştığını gördüm o sinirle gardolabı tutup atmaya çalışırken kalbim dayanmadı burda buldum kendimi.
2. adam başlar
-"Kayınvalidemin evine gitmek için arabamın kapısını açmaya çalışırken arabanın bana ait olmadığını fark ettim bu sırada üzerime bir gardolap düştü ve kendimi burda buldum.
3. adam başlar
- "Sayın zebani bildiğim tek şey bir gardolabın içinde olduğum gerisini bilmiyorum.

-
-
-
-

Ali okula yeni başlamıştı,Öğretmen gelenlerin ve babalarının isimlerini soruyordu.
Sıra Aliye gelmişti.
-İsmin ne?
-Ali...
-babanın ismi ne?
-baba
-evladım babanın başka ismi yokmu?
-öğretmenim üç kardeşim var. Hepimiz baba diyoruz:Ama başkaları Ahmet diyor
-Ahmet desene
-Ahmet deyince babam kızıyor öğretmenim

-
-
-
-

40. yaş Günü..
Adam karısının 40'ıncı yaş gününü kutlamak için yemeğe götürmüş,
-"Audi V6 mi?.. Mink kürk mü?.. Elmas gerdanlık mı?.."
-"Ben.." demiş kadın "Boşanmak istiyorum..!"
-"Yooo.." diye cevap vermiş adam, "O kadar çok para harcayamam..!"

-
-
-
-

Mahkeme salonunda hakim,fadime'den boşanmak isteyen Temel'e şöyle der:
-Sizi boşuyorum.Fadimeye de ayda 500 TL. lik nafaka bağlıyorum....demiş
Temel yanıtlamış.
-Hay Allah razı olsun hakim bey..üç beş de ben veririm,geçinir gider Fadime daa...

-
-
-
-

Biz N'apalım?..
Öğretmen okulun koridorunda ağlayan minik öğrencisini görünce
- "Ne var yavrum" diye yanına koşmuş...
- "Sormayın öğretmenim" demiş öğrenci ağlamaktan akan burnunu çekerek, "18 yaşıma kadar bu okulda olacağımı öğrendim..."
-"Sen buna üzülürsen ben napayım" diye sertleşmiş öğretmeni, "Biz üç kuruş maaşla 65 yaşımıza kadar buradayız..!"

-
-
-
-

İki arkadaş uzun bir süre sonra karşılaşmışlar, biri koltuk değneği ile yürümekteymiş.
"Hayrola?.." demiş biri, "Ne oldu sana böyle?"
"Otobüs çarptı..."
"Ne zaman?.."
"6 ay oldu."
"6 ay? Hâlâ mı koltuk değneğiyle geziyorsun?"
"Valla..." demiş adam, "Doktorum 'Bırak artık şunları'diyor, avukatım 'Katiyen'diye her gün tepemde!"

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

nükteler

ALDIĞIMIZ FİYATA
Keçecizâde'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad Paşa'ya takılır:
- Paşa şu Girit'i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata
Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır.

-
-

AÇLIK
Fatih, hocası Akşemseddin'e sorar:
- İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?
Akşemsettin cevap verir:
- Ölünceye kadar

-
-

AHMET MÜSADE ETMEZ
Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa'ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında
bir gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler. Paşa hemen:
- Ahmet müsaade etmez, demiş. Sormuşlar
- Hangi Ahmet
- Karaca Ahmet.

-
-

AK SAKALLI
Varna Savaşı'nda muharebe meydanında gezen II. Murad, düşman askerlerinin hep genç olduğunu görür. Komutanlarından birine sorar.
- "Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi genç, hepsi taze!"
Komutan şu cevabı verir:
- Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu felâket gelir miydi?

-
-

BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
- "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
Şöyle cevap vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!

-
-

BÖYLE KORUNUR
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklar ından birini memur tayin eder.
Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
-Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!

-
-

GENÇ FATİH
Bir genç,
- "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş:
- Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını hayallerine sığdıramıyorlar

-
-

GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
-İstanbulu niçin fethettin?
Cevap verir:
-Önce o benim gönlümü fethettiği için!

-
-

GÜNLÜK
Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yak mıyor sunuz?
diye sorduğunda,ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.

-
-

LA HAVLE VE LA KUVVETE
Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde
"La Havle" (ya sabır!) çekermiş.
Bir gün arabasının atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevabı yapıştırmış:
- Ne olacak efendim "La Havle" yiye yiye "Ve la kuvvete" (kuvvetsiz) oldular.

-
-

MESELE GETİRME DE.
Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf Kamil Paşa'ya:
-'Efendimize Rusya'dan ne getireyim?' demesiyle Paşa:
-'Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem' dedi.

-
-

MÜJDE
Harun Reşid in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ ya latife yollu takılarak:
- "Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban tayin etti"
dediğinde, Behlül şu cevabı vermiş:
- Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan.

-
-

NE İSABET!
Harun Reşid, bir av sırasında hedefini ıskalayınca, yanında bulunana Behlül Dana Hazretleri:
- İsabet oldu efendim, demiş. Büyük isabet oldu.
Ve Halifenin şaşkın bakışları arasında devam etmiş:
- Yani kuşun hayatı açısından isabet oldu

-
-

SİGORTA
İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan
"Ya Hafiz" (Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve
Keçecizade Fuad Paşaya bunların ne olduğunu sormuş.
Fuad Paşa İngiliz'in tam anlayacağı dille cevap vermiş.
- O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Bir toplantı yapılıyor ve herkes görüşlerini söylüyor.
Politikacıya,
- 'sen de bir konuşma yapar mısın' diyorlar.
-'Yok yok ben yapmayayım' diyor ve ısrar ediyorlar,
-'sen de konuş, herkes konuştu' diyorlar ve
- 'peki' diyor politikacı.
Çıkıyor kürsüye ve başlıyor konuşmaya.
Bir saat, iki saat, üç saat, dört saat, yatanlar, kalkanlar, dışarı çıkanlar, geri gelenler falan oluyor ve bir türlü bitmiyor konuşması.
En sonunda politikacı demiş ki,
-'Yahu arkadaşlar ben sanki biraz uzattım. Sabah erken evden çıkarken saatimi yanıma almayı unutmuşum' diyor.
Arka taraftan genç birisi bağırmış ve
- 'Beyim sen bırak saati yanındaki takvime bak' demiş."

-
-
-
-

Cemaatten abinin birini gaza getirmeye çalışırlar sen bir kıza laf atamazsın diye.
Biraz uğraşırlar bizim abi yer gazı gider otobüs durağına.
kızın birine seslenir:
-GIIIIZ SEN SÜPHANEKEYİ BİLİYON MU?

-
-
-
-

Yarış
Temel, 120 turluk otomobil pist yarışına girmişti.
75 kez durdu...
Dördü lastik değiştirmek,
üçü yakıt almak için.
68 kezde yolu sormak için...........

-
-
-
-

Gazeteci cocuk elindeki gazetelerle bagirmaya baslamisti:
- En son haber 2 Rize'lİ gazeteci cocuk tarafindan kandirildi.
O sira orada gecmekte olan Temel merak eder ve bir gazete almaya karar verir. Gazeteyi alir ama boyle bir haber yoktur. Tam gazeteci cocuga dogru giderken,
-gazeteci cocuk:
- En son haber 3 Rize'li gazeteci cocuk tarafindan kandirildi

-
-
-
-

Bir sarışının para sıkıntısı varmış. Çaresiz, bir çocuk kaçırıp fidye istemeye karar vermiş.
Parkta bir çocuğu yakalayıp;
- ''seni kaçırıyorum'' demiş ve bir fidye notu yazmış;
- ''Çocuğunuzu kaçırdım, onu tekrar görmek istiyorsanız, bir kesekağıdına 10 bin dolar koyup oyun
parkının kuzey tarafındaki kayın ağacının kovuğuna bırakın''.
İmza: Bir sarışın.
Sonra da, yazdığı notu bir iğne ile çocuğun sırtına iliştirdikten sonra;
- ''git bu notu anne babana göster'' diyerek çocuğu evine yollamış.
Ertesi gün sarışın parka gidip, ağacın kovuğuna bakmış, gerçekten'de bir kese kağıdı ve içinde de 10
bin dolar var.
Bir de not;
- ''Teessüf ederim. Bir sarışın, böyle bir şeyi başka bir sarışının oğluna nasıl yapar?'

-
-
-
-

Ali hat bekçisiydi. Herkes gibi onun da hayatta bir ideali vardı: Makasçı olmak. Sonunda sınava girdi. Müfettiş sordu:
-İki ekspres aksi yönlerden aynı hat üstünde birbirlerine yaklaşmaktalar. Bu durumda ne yaparsın?
-Bir tanesini başka hatta alırım.
-İmkansız. Raylar donmuş vaziyette. Makas çalışmıyor.
-O zaman kırmızı bir bayrak sallarım.
-Vakit gece. Kimse seni göremez.
-Kırmızı bir fener sallarım.
-Memlekette gaz kıtlığı var.
-O zaman elime geçen her türlü tahta ve odunu hattın üstüne yığar ve tutuştururum.
-Ya kibritin de yoksa?
Zavallı hat bekçisinin alnından ter damlıyordu. Sonunda içini çekti:
-O zaman karımı çağırırım.
Müfettiş şaşırdı:
-Karını mı çağırırsın? Bu işle ne ilgisi var karının?
-Az sonra çıkacak şamatayı o da görsün bari...

-
-
-
-

Titaniğin salonlarından birinde her akşam bir sihirbaz gösteri yapıyormuş. Adam gerçekten çok ustaymış ama bir sorunu varmış. Salonun bir köşesinde bulunan papağan, tam ne sihirdir nekeramet noktasına gelindiğinde sihirbazın hilelerini açıklıyormuş.
-'Kartı gömleğinin yeninden içeri attı!' diyormuş örneğin. Ya da:
- 'O şapkanın içinde tavşan var.' diye haykırıyormuş çirkin sesiyle.
Sihirbaz fena halde kızıyormuş bu papağana. Ama papağan kaptanın papağanı olduğundan bir şey yapamıyormuş.
Derken Titanik buzdağına çarpıp batmış, sihirbaz gemiden kopan bir kapının üzerine çıkarak kurtulmuş.
Ertesi sabah bir de ne görsün: Papağan da aynı kapının üzerinde sessizce durmuyor mu!
Üç gün üç gece o kapının üzerinde öylece bakışmışlar.
Ne sihirbaz bir şey söylemiş ne de papağan.
Ama en sonunda papağan olmuş konuşan:
-'Tamam, pes, gemiye ne yaptığını anlayamadım!

-
-
-
-

temelin dursuna 2 senelik 500 lira borcu vardır ve 2 senedirde dursundan kacar temel.Dursun sonunda temeli yakalar ve;
Dursun:
-Ula Temel Bocunu Çabuk Öde
Temel ne yapsın çaresizce;
Temel:
-Ula Tursun Bizim evi pileysun kapidan cirince soldaki odaya cir orda pi tolap vardur tolabi aç içinde bir havlu vardur havluyu aç içerisinde bi Kuran-ı Kerim vardur...
Dursun:
-Eeeeeee
Temel:
-Hah işte o kitap beni çarpsınki 10 param yoktur.

-
-
-
-

Uzun yıllardır arkadaşlık eden seksenli yaşları geçmiş iki çift, yine bir araya gelmişler ve bir akşam yemeği yemişler birlikte.
Yemekten sonra kadınlar kalkmış mutfağa gitmişler.
Adamlar da salonda sohbete koyulmuşlar.
Adamlardan biri:
-'Dün gece yeni bir restorana gittik, harikaydı vallahi! ' demiş.
Diğeri sormuş:
-'Neydi adı restoranın? Söyle de biz de karımla gidelim.'
Adam duraksamış:
-'Yahu neydi şu çiçeğin adı? Hani kırmızı olur, pembe olur, beyaz olur, sarı olur, dikenleri olur. Sevgililere filan verilir.'
Diğeri biraz düşündükten sonra:
-'Tabii ki gül...' demiş.
Adam gülümsemiş ve mutfağa seslenmiş:
-'Gül, karıcığım, neydi dün akşam gittiğimiz restoranın adı? '

-
-
-
-

bir telefoncuya giren çocuk nakia 3310'ları incelemektedir.
gülen bir yüzle onu izleyen kasiyere döner ve sorar:
-abi bunun şarjı bi hafta gider mi?
-sırtında bi aküyle dolaşırsan gider

-
-
-
-

Nasreddin Hoca camide vaazını bitirip evine dönmek üzere eşeğine binmiş.
Bir ara bakmış ki cemaatin bir bölümü arkasından geliyor, hemen eşekten inip ters binmiş.
Cemaatten kimileri nedenini merak edip sorunca Nasreddin Hoca şu yanıtı vermiş;
-Siz önden gitseniz bana arkanızı dönmüş olursunuz ki hiç yakışık almaz. Yok, ben önden gitsem, bu kez de ben size arkamı dönmüş olacağım ki bu da ayıp olur. Oysa gördüğünüz gibi eşeğe ters binince ben önden siz arkadan gitmiş oluyorsunuz. Böylece yüz yüze oluyoruz. Ben, bana saygısızlık yapılmasını da, saygısızlık yapmayı da hiç sevmem...!

-
-
-
-

DiYARBAKIRLININ BiRi BiR GÜN BİR TEPEYE ÇIKIP DUA ETMEYE BASLAMIS.
- ALLAHIM BANA PARA VER. EV ALiYEM, ARABA ALiYEM.
TAM O SIRADA DEPREM OLMUS. ADAM PALDIR KÜLDÜR YERE YUVARLANMIS.
ADAM KALKIP YiNE ELLERiNi AÇMIS.
- TAMAM ALLAHIM VERMiSEN VERME, NiYE KIZİİSEN. HELE KIZİİSEN, NiYE iTiSEN.

-
-
-
-

köy odasinda cemaat toplanmis ordan burdan konusuyorlar birisi sonradan gelmis aralarina
-nerde kaldin ?diye sormuslar
- avdaydim
diye cevap vermis...
birisi sormus
- ne avina ciktin diye,
adam hararetli bir sekilde
- ördek avina ciktim der...ördegin birisi geliyordu attim onu düsürdüm baktim öteki geliyor onuda vurdum baktim biri daha geliyor onuda vurdum.
ordakilarden biri sorar
- tüfegi ne zaman doldurdun diye,
adam
-doldurmaya firsatim olmadi ki ..........der

-
-
-
-

Hareketçi maymun

Adam bara girmiş, ilk içkisini yudumlarken barmenin arkasından aniden peydahlanan bir maymun adama eliyle çok çirkin bir işaret yapmış ve kaybolmuş. Bardağı elinde donakalan adam
- "Aa?" demiş, "Nedir bu?"
Sonra barmene dönüp
-"Pis işaret yapıp kaçan maymunu görmediniz mi?" diye sormuş sinirlenerek.
- "Efendim inanın görmedim" diye cevap vermiş telaşlanan barmen, "Ben bu barda yeniyim, siz en iyisi bunu piyanist arkadaşa sorun, o epeydir burada çalışıyor."
Adam sinir içinde piyaniste gitmiş ve
- "Siz bu barda eliyle çirkin işaret yapıp kaçan maymunu biliyor musunuz?" diye sormuş.
-"Valla ilk defa sizden duydum" diye cevap vermiş piyanist, "Ama eğer mırıldanabilirseniz belki çıkartabilirim!"

-
-
-
-

4 içki birden
Adamın biri hızla bara dalıp 30 yıllık pahalı viskiden 4 duble istemiş. Barmen 4 kadehi barın üzerine özenle dizerek büyük bir hassasiyetle doldurmuş, adam art arda dördünü de fondiplemiş..
"Fiyuuvvv!.." demiş barmen "Aceleniz var anlaşılan.."
Adam "Bendeki durum sizde olsaydı aynısını yapardınız!.." demiş bileğinin tersi ile dudaklarını silerken..
"Öyle mi?.." demiş merakla barmen, "Neyiniz var?.."
Adam "Şeyy.." demiş, "Cebimde sadece 50 kuruşum var!.."

-
-
-
-

AHİRETTE YAŞADIK

Bektaşi, vaaz dinlemeye gitmiş. Hoca vaazında içki içmenin bütün kötülüklerini, zararlarını sayıp dökmüş, hatta içki içenlerin Sırat köprüsünden boyunlarında dünyada içtikleri bütün içki şişeleri asılı olduğu halde geçeceklerini anlatmış.
Bektaşi sormuş:
- Hocam, boyna asılan şişeler boş mu olacak dolu mu?
Hoca, incecik köprüden dolu şişelerle geçilirken dengenin kolay sağlanamıyacağını düşünerek; 'Elbette ki dolu olacak! ', diye yanıt vermiş.
Bektaşi:
- Hay ağzını öpeyim Hocam! Desene ahirette de yaşadık! ..

-
-
-
-

Ahmet Bey beş yaşındaki oğluyla sinemaya gitmişti. Filmin ortasında çocuk tuvalete gitmek istediğini söyledi. Ahmet Bey çocuğu alıp tuvalete götürdü.Dönüşte Ahmet Bey sırasını bulamadı. Karanlıkta ilk sıranın başında oturan beye 'Afedersiniz, demin çıkarken ayağınıza basmış mıydım? ' diye sordu.
Özür dilenmesini bekleyen adam cevap verdi:
- Evet.
Ahmet Bey memnuniyetle çocuğuna döndü:
- Gel Mesut, gel, yerimizi bulduk!

-
-
-
-

Bir cemaat namaza durmuştu. İçlerinden biri konuşunca, öteki
- 'Namazda konuştun ve namazın bozuldu! ' diye çıkıştı.
Bir başkası gülerek
-'İkinizin namazı da bozuldu' diye güldü.
Dördüncüsü
-' Üçünüzün namazı da bozuldu. Çünkü üçünüz de konuştunuz' dedi.
Aynı safta duran bir başkası
- 'Allah'a şükür ben hiç konuşmadım! ' deyiverdi.

-
-
-
-

Adam namaza durmuştu. Arkadaşları onun hakkında konuşmaya başladılar:
- Dindar, takva sahibidir doğrusu.
Bunu duyan adam namazını kesip arkadaşlarına döndü:
- Dahası var; oruçluyum da!

-
-
-
-

NİYET

Bektaşi'ye, sahurda sorarlar:
? oruca nasıl niyet etmeli?
Bektaşi, tıka basa yedikten sonra cevap verir:
? Dayanırsam tutarım, dayanamazsam yutarım diye niyet edip ağzını çalkalamalı.

-
-
-
-

Fadime yine temelden 9. cocuguna hamileymiş. temellerin aile doktoru:
-"temel 8 cocuk neyine yetmiyo da 9.yu yapıyosun. bakamazsın bu kadar cocuga yazık gunah" demiş.temel de su cevabı vermıs:
-"ula doktor napayim fadimenin yanina yatunca bütün trabzon benim sanayrum"...

-
-
-
-

AÇIK ARTIRMA

Parasıyla övünen adamın biri açık artırma sonunda beş yüz liraya bir papağan almış. Parayı ödeyip papağanı alırken sormuş:
?Bu papağan bari konuşabiliyor mu; malum bu kadar para saydık.
?Elbette konuşuyor, karşı tarafta durmadan fiyatı artıran kimdi zannediyorsunuz?

-
-
-
-

Yaşamın Anlamı Bu işte..
Küçük Johnny bir elinde bir somun ekmek, diğer eli cebinde, bakkaldan gelirken köyün rahibi ona dini bir takım dersler verebilmek için yolunu kesmiş, "Biliyorsun değil mi Johnny.." demiş "Hepimiz elinde tuttuğun şey için yaşıyoruz, onun için gece gündüz didiniyoruz evladım.. Peki, öbür elinde ne var bakalım?.."
"Şeyy.." demiş küçük Johnny biraz şaşırarak, "Bir somun ekmek efendim..!"

-
-
-
-

Temel hışımla girmiş içeri.
"Ula uşağum haçan bana KaraLahana ver bakalum!"
Adam şaşırmış:
"Sen laz mısın?"
Temel kızmış:
"Sen şimdi kurbağa bacağu istesem; "sen Fransiz misun" diye mi soracaksun?"
"Ya da pizza isterisem İtalyan miyum diye soracak misun?"
Adam sakin:
"Yooooo..."
Temel demin dediklerini zekice bulmuş, devam etmiş:
"Sosisli isterisem Alaman misun diyeceksun?"
"Taco isterisem Meksikali misun diye soracak misun?"
Adam gülmüş:
"Hayır!"
Temel devam etmiş:
"Tanimarka salamı istesem Tanimarkali mi diyeceksun?"
"Suşi var mi diye sorsam Capon misun diye soracak misun?"
Adam artık sıkılmış:
"Yok yahu niye sorayım ki?"
Temel bağırmış:
"Ula peki hayvan heruf, ne diye kara lahana isteduğum için Laz misun
diye sorayisun o zaman?"
Adam sinirlerine hakim sakince yanıtlamış:
"Beyefendi, burası banka!"

-
-
-
-

Ömründe hiç teravih namazı kılmamış olan bir yörük, bir gün, caminin önünden geçerken, adamın birisi :
-Namaz vakti nereye gidiyorsun? demiş. Sen müslüman değil misin?
Yörük ne desin?
"Bari şu namazı kılıvereyim de öyle gideyim" diyerek camiye girmiş. Gelgelelim, aklı dışarıda, hayvanlarında.
Üç beş rekat namaz kılmış, bakmış, biteceği yok.
Dışarı çıkıp oğluna seslenmiş :
-Oğlum, hayvanlara mukayyet ol. İmamla iş inada bindi.

-
-
-
-

Çayımı içip gelirem

Bir gün Erzurum kahvelerinden birinde insanlar iftar vaktinin gelmesini beklerken o anda içeriye biri hızla ve şiddetle girmiş
-abi çabuk goşu gelin bi tenesi orucuni tutmii basir cigara içirdi gözümün ögünde
kahveden biri cevap verir
-ola tamam bi dur neye fenikisen habu çayımi içim gelirem

-
-
-
-

Temel, Ramazan günü Sultan Ahmet meydanında sabırsızlıkla biran önce iftar vaktinin gelmesini beklemektedir. Güneş tepede,Temelin dilini damağını kurutmaktadır.
Derken bir turist kafilesi gelir içlerinden birkaçı oradaki satıcılardan irice bir karpuz alır ve temelin gözü önünde sapır şupur yemeye başlarlar. Bir süre sonra bizimki yerinden kalkar usulca yanlarina yaklasir ve kulaklarina egilerek:
-Uy,dininizun kiymetini pilesinuz ha!

-
-
-
-

Bir akıl hastası taburcu olmak üzeredir. Onunla ilgilenen doktor son bir soru sormak ister:
-"Bana yarım kilo merhaba al desem, ne dersin?"
-"Size deli derim doktor bey, olacak şey mi o dediğiniz?"
Bunun üzerine memnuniyetle taburcu kağıtlarını imzalayan doktor, tam çıkarken hastasına sorar:
-"Niçin deli derdin peki bana?"
-"Merhaba kiloyla değil de, metreyle satılır da ondan!"

-
-
-
-

İki deli sohbet ederler, biri söyler:
-"Ben aslında Almanya'da doğdum."
Diğeri cevap verir:
-"Ben de hastanede doğmuşum."
-"Aa, hastalığın neymiş ki?"

-
-
-
-

ADAMIN karısı kaybolmuş. Sormuş, aramış, bulamamış, karakola gitmiş...
Komiser Temel'miş. Derdini anlatmış. Komiser kadının resmini istemiş,
cüzdandan çıkarıp vermiş...
Komiser Temel, uzun uzun fotoğrafa bakmış:
-"Hemşerum, eyi tuşundun mu? Ha pu kariyi, haggaten bulmamızı isteyi misun?"

-
-
-
-

Adam ölüm döşeğinde... Üç oğlu başucunda nemli gözlerle beklemektedir..
Büyük olan doktor oğluna döner
-"bak yavrum bunca yıl okudun doktor oldun, hastalarına iyi bak, onların vebalini alma,paragöz olma"
Ortanca avukat oğluna döner
-"bak oğlum girdiğin davalarda adil ol..müvekkillerinin haklarını iyi savun"
Bir baltaya sap olamamış küçük oğluna döner
-"SENDE İKİ ELDEN FAZLA OKEYE DÖNME yoksa açacam diye çok beklersin."

-
-
-
-

Temel bir gün berber salonunda dursunu traş ediyordu. Etrafında dolaşan bir kedi hakkında dursun,
-Ula Temel habu kedi berberliğe çok merak ediy hemi da? demiş.
Bunu üzerine temel,
- la yook arasıra kulak burun uçuruyorumda oni beklii

-
-
-
-

-Cocuklar;Allaha günahlarimizi affettirmek icin ne yapmaliyiz ?
uzun bir susmadan sonra cocuklardan biri :
-Ne mi yapmaliyiz efendim ? ilk önce günah islemeliyiz

-
-
-
-

Adamın biri kendisinden para isteyen dilenciye:
"Ben sokakta dilenen kimseye para vermem." diyenice dilenci;
"Ne yani, sizden üç kuruş para koparabilmek için büro mu açacaktım..."

-
-
-
-

Sahura da Öne Alsalar
Bektaşi babasına sormuşlar:
- Baba erenler, ramazan hakkında ne düşünüyorsun?
Bektaşi babası:
- Vallahi, demiş; iftara bir şey dediğim yok ama, şu sahuru da öğleye
alsalar daha iyi olurdu.

-
-
-

Yaslica bir adam ve yaninda çook guzel bir kadinla bir mucevher dukanina girerler.
Yasli adam saticiya guzel bir yuzuk satin almak istedigini soyler. Satici vitrinden guzel bir yuzuk cikarip gosterir...
Satici bu yuzugun 4000 $ ettigini soyler. Yasli adam ve genc kadin yuzuge bakarlar ve yasli adam saticiya;
-'Lutfen bana en iyi yuzugunuzu gosterin' der.
Satici icerden kasasindan bol pirlantali sahane bir yuzuk getirir ve der ki;
-'Bu dukanimdaki en iyi yuzugum.. ve fiyati 50 000 $ dir' der
Genc kadin heyecanla parmagina takar. Yasli adam cebinden cek defterini cikarir ve 50 000 $ yazar, ve izah eder
-'Bugun; cumartesi ve ogleden sonra. Bankalarin kapali oldugunu biliyorum. Emin olmak istediginden eminim. Ceki sana birakiyorum, Pazartesi sabahi bankama telefon edip cekin karsiligini aldiktan sonra, cekin ustunde yazili olan telefonumdan beni ara, biz de gelip yuzugu aliriz.
Pazartesi sabahi mucevherci yasli adami arar.
-'Sen benimle alay mi ediyorsun? Hesabinda hic paran yokmus!!'
Yasli adam
-'Sen yuzugu dukkaninda sakla ve ceki yirtabilirsin. Sayende sahane bir hafta sonu gecirdim...

-
-
-
-
SEÇİM KAMPANYASI !...

Tayyip Erdoğan kaza geçirir ve vefat eder...

Cennet'te Cebrail tarafından karşılanır ve Cebrail o'na der ki;
-''Hoş geldiniz, ufak bir sorunu halletmemiz gerek. Burada nadir olarak
Başbakan görüyoruz. Ve sizlere ne yapacağımız kesin değil.''
-''Büyük patron, sizin konumunuzda ki kişilerin, bir gün cennette bir gün
cehennemde geçirmenizi istiyor. Daha sonra kalacağın yeri sen seçeceksin.''

-Ama ben kararımı verdim, cennette kalmak istiyorum!
Üzgünüm, kurallarımız kesindir...
Cebrail Tayyip'i önce Cehennem'e götürür....

Cehennemin kapısı açıldığında, İçeride yemyeşil mükemmel bir golf sahası
görür. Bulutsuz bir havada güneş parlamaktadır ve sıcaklık 25 derecedir.
Uzakta golf sahasının muhteşem binası görünmektedir. Binanın önünde de
Fethullah Hoca, Adnan Menderes ve Turgut Özal durmaktadır.Sağın büyük
isimlerinin çoğu buradadır. Bütün iyi insanlar mutlu, sevinçli yüzleri ve
iyi giyimleri ile(Versace, Armani) eğlenmektedir. Erdoğan'ı karşılamaya
koşarlar, o'nu öperler ve geçmişteki anılarını anlatırlar.
Dostane bir golf partisi yaparlar. Şeytan onlara buzlu içecekler ikram
eder:
-''Tayyip, al iç, seni rahatlatır bu buzlu margarita''der.
-''Ya.. ben içmemek için yemin ettim.''
-''Çocuğum burası cehennem, iç rahatla. Burada sakınmadan istediğin her
şeyi yiyip içebilirsin. Şimdiden sonra her şey daha iyiye gidecek!''...

Tayyip Erdoğan içkisini içer ve daha sonra şeytanı daha sempatik(!) bulmaya
başlar. Şeytan çok naziktir, fıkralar anlatmakta ve iyi şakalar
yapmaktadır. Vaktin nasıl geçtiğini hiç anlamaz.

Nihayet Cehennem'den ayrılma zamanı gelir. Bütün arkadaşları elini sıkar ve
asansöre binip göğe yükselir. Cebrail o'nu çıkışta beklemektedir. -''Şimdi
göğün güzelliğini görme zamanı, 24 saatliğine Cennet'e gidiyorsun''der. 24
saat boyunca Erdoğan, Aziz Nesin, Nazım Hikmet, Atatürk ve diğer ülkelerin
ünlü şair ve yazarlarıyla karşılaşır. Bu insanlar da arkadaş canlısıdır ve
Tayyip'e tevazu göstermektedirler. Tek bir kötü laf (ananı da al git... vs.),
eşek şakası yapmazlar. Yemek kulüp binasında değil, sıradan bir restoranda
yenir.

Bunlardan hiç biri zengin insanlar olmadıklarından, dünyada gördüklerinden
hiçbirine rastlamaz burada. Gün biter ve Cebrail gelir:

-''Evet, Tayyip, şimdi karar vermek zorundasın!''der.

Tayyip Erdoğan bir dakika düşünür ve cevap verir;
-''Hımm... Güzel, ben hiç böyle bir karar vereceğimi sanmıyordum. Cennet
enteresan, ama ben yine de Cehennem'de kendimi arkadaşlarımla daha rahat
hissedeceğim''der...

Cebrail o'nu Cehennem'e giden asansöre bindirir. Cehennemin kapıları
açıldığında kendisini, yanmış kıraç bir ovanın ortasında, vidanjörlerin
boşaltıldığı ve endüstriyel atıkların bulunduğu bir alanda bulur.
Arkadaşlarını gördüğünde ise iyice kahrolur. Hepsi zincirli, prangalı, kara
torbalara koymak üzere çöpleri toplamaktadır. Acıdan inlemektedirler ve
başlarına gelenden şikâyet etmektedirler. Elleri ve yüzleri kirden
simsiyahtır...

Şeytan gelir ve elini Tayyip Erdoğan'ın omzuna koyar. Gördükleri karşısında
şoke olan Tayyip mırıldanmaktadır:
Anlamıyorum!... Dün geldiğimde burada bir golf sahası ve bir kulüp evi vardı.
Istakoz ve havyar yedik, içkiler içtik. Tavşanlar gibi sıçrayıp eğlendik.
Şimdi ise pislikle dolu bir çöl görüyorum ve her şey sefil halde görünüyor!...

Şeytan o'na bakar ve gülümser, kulağına der ki;
-''Dün seçim kampanyası vardı, bugünse sen bize oy verdin!"...

-
-
-
-

Temel'in karısı domuz gribine yakalanmış hastaneye kaldırılmış.
Aradan geçen zaman içinde karısı hastalıktan kurtulmuş.
Geçmiş olsun ziyaretine gelen Dursun Temel'e sormuş
-Karin nasil oldi Temel, tamamen iyileştu mi?
Temel kafasını iki yana sallayarak
-Grip geçtu da, domuzluk devam ediiy...

-
-
-
-

Muntazar El Zeydi ile ilgili Fıkra

Bağdat'ın yeni açılan büyük alışveriş yerlerinden birisinde bir kadın hızla tuvalete yönelmiş. Ancak yanlışlıkla erkekler tuvaletine girince bir görevli kapıda kadını tutmuş, uyarmış:
- Yanlış girdiniz, burası erkekler tuvaleti...
Kadın sormuş:
- İçerde El Zeydi mi var?
- Yooo, bunu nereden çıkardınız?
- Ortadoğuda başka erkek var mı?

(El Zeydi :ABEDE Presidenti corç dubilyu buş'a ayakkabı fırlatan Gazeteci)

-
-
-
-

Buruk Bayram Fıkrası
Kurban bayramından bir gün önce yaşlı adam "işleri çok yoğun olduğu" gerekçesiyle kendilerini görmeye pek gelmeyen oğlunu telefonla aramış,
-"Gününü rezil etmek istemezdim oğlum.." demiş, "Ama annenle boşanıyoruz.. 45 yıllık ıstırap yetti artık..!"
Oğlu
-"Ne? Baba? Neden bahsediyorsunuz siz?" diye telefonda bağırmaya başlamış.
-"Birbirimizi görmeye tahammül edemiyoruz.. Her dakika didişmekten bıktık.. Lütfen kız kardeşini de ara ve durumu sen bildir. Bir de onu aramak istemiyorum" diyerek kapatmış telefonu yaşlı adam.
Oğlan hemen kız kardeşini
-"Kahretsin. Annemle babam boşanıyorlar" diye aramış.
-"Merak etme ağabey. Ben ilgilenirim" demiş kız kardeş telaşla ve hemen babasını aramış.
-"Boşanmıyorsunuz" demiş, "Ben oraya gelene kadar da hiç bir şey yapmıyorsunuz. Şimdi ağabeyimi arıyorum, ikimiz de yarın sizdeyiz" ve telefonu kapatmış.
Yaşlı adam da telefonu kapatmış, dönmüş karısına
-"Tamam" demiş, "Çocukların ikisi de kurban bayramında yanımızda olacaklar. Yılbaşı için seninle ne numara buluruz artık bilemiyorum!"

-
-
-
-

Mazoşist Sadist'i Seviyor..
- Yahu o sadistle niye evlendin_.
- Yoo, öyle deme.. İnsanı o kadar güzel dövüyor ki..

-
-
-
-

Doktorculuk Oynayalım
İKİ çocuk oyun oynarlarken biri
- "Haydi doktorculuk oynayalım." demiş.
-"Tamam" diye cevap vermiş diğeri, "Sen beni ameliyat et, daha sonra ben seni mahkemeye vereyim!"

-
-
-
-

temel seçimlere girer ve sandıktan sadece 3 oy çıkar.
bunun üzerine Fadime:
- ha pen onun hayatında bi kadın daha olduğunu biliydum daa... der

-
-
-
-

Erdoğan ile Gül uçak yolculuğu yapıyormuş..
Erdogan, Gul'e
- "ucaktan asagi 100 lira atip, bir vatandasi sevindirebilirim" demis.
Bunun uzerine, Gul,
-"ben ise 10 tane 10 lira atip, 10 vatandasi sevindirebilirim" diye atlamis ortaya.
Konusmalari dinleyen pilot ic gecirmis ve yanindaki yardimci pilot'a donerek konusmus:
-" Şunlari duyuyor musun? Ben bu ikisini aşagı atıp milyonlarca vatandaşi mutlu edebilirim, hala farkinda bile degiller"!!

-
-
-
-

Temelin bir köpeği varmış bu köpeği öyle bir eğitmişki yapacağı herbirşeyi yapıyor.
Temel Dursun'la sohbet ederken Temel köpeğine 2 milyon verir derki
-git bana sigara al ...
Köpeği kısa süre sonra elinde 1 tane sigarayla gelir.
Bu olay dursunun ilgisini çeker.
Birgün Dursun kahve de otururken Temel'in köpeğini görmüş ona 2 sigara alsın diye 4 milyon verip bakkala yollamış.
Beklemiş beklemiş köpekten haber yok
sonunda Temel'i bulup demişki.
- Ula Temel senun o köpeğun hirsuzdur 4 melyon verdum 2 cigara alsun diye köpek bana hiç bi mok getirmedi.
Temel'de kahkaha atarak:
- Ula Tursun ona 4 melyon verince haçan sinemaya cidiy.

-
-
-
-

Sigorta firması toplantı halinde, pazar paylarını artırmak için yeni slogan arayışı içindeler..
-"Rakiplerimiz, 'Emeklemekten-Emekliliğe' sloganı ile bizi bitirdiler.."diye söze başlamış genel müdür, "Bir başkası 'Beşikten-Mezara' reklamı ile pazar payını artırdı, bizim bu sloganlarda verilen süreyi daha da geçen bir slogan bulmamız lazım.."
-"Buldum.." diye ayağa fırlamış müdürlerden biri..
-"N..Nedir?.."
-"Doğumhaneden-Gasilhaneye.."

-
-
-
-

Köpekbalığı Jel'i..
Uçak okyanusun üzerinde uçarken kaptan birden anonsa başlamış,
- "Bayanlar baylar, lütfen kemerlerinizi bağlayıp 'çarpışma pozisyonu' alın.. Maalesef motorlarımızı kaybettik ve bu bebeği mümkün olan en nazik şekilde denize indireceğiz.."
Anonsu duyan yaşlı kadın yanından geçmekte olan hostesin elini tutup
- "Kızım.. Okyanusta köpekbalıkları var mı?.." diye sormuş korkudan titreyerek..
-"Olmaz olur mu?.. Var efendim.." diye cevap vermiş hostes," Bu tip durumlar için koltuğunuzun kenarında bir 'jel' bulacaksınız.. Bu jel'i kollarınıza ve bacaklarınıza sürün.."
-"O zaman bizi yemezler mi?.."
- "Yok, yerler yemesine de, ama o etten asla zevk alamazlar..!"

-
-
-
-

Sevgiliye Hava
Sevgilisine hava atmak için onu götürdüğü son derece şık İtalyan restoranında delikanlı menüyü okuduktan sonra dudaklarını kibarca yalayıp
-"Biz şu en alttaki Giuseppe Spomdalucci şarabını istiyoruz" demiş.
-"Özür dileriz efendim" diye cevap vermiş garson, "O buranın sahibi "

-
-
-
-

Çankaya yokuşundan inmekte olan kamyon kırmızı ışıkta durunca, yanındaki arabadaki sarışın camını indirir ve bağırır:
-"Hey ! Yükünüz dökülüyor, haberiniz olsun..."
Kamyoncu aldırmaz, yeşil yanınca sürer... Öbür kırmızıda sarışın gene yakalar kamyonu:
-"Hey, duymadınız! Yükünüz yola dökülüyor diyorum."
Kamyoncu gene sürer. Üçüncü kırmızıda sarışın arabasından fırlar kamyonun camını yumruklar, indirtir.
-"Yahu ! Yükünüz dökülüyor!"
Kamyoncu kafa sallar ve sürer...
Dördüncü kırmızıda bu defa kamyoncu aşağı iner, sarışının arabasına yürür, camı tıklatır, indirtir.
-"Hey!" der, " Ankara'da kış var ve ben tuz kamyonu sürüyorum!"

-
-
-
-

Kızını 28 yaşını geçtiği halde evlenemediğini görüp telaşlanan kadıncağız en son çareye başvurarak gazetelere şöyle bir ilan verdi:
"Sarışın, cazip ve gelecekte büyük bir servetin varisi olan genç kız kalbinin aradığı erkekle tanışmak istiyor."
İlan çıktıktan bir hafta sonra anne kızına sordu:
- Nasıl, cevaplar gelmeye başladı mı?
- Sadece bir tanecik anneciğim !
- Yaa.. Kimden ?
- Söyleyemem...
- Nasıl olur ? Hem bu fikri annen olarak sana ben verdim! Bana söylemeyip kime söyleyeceksin ? Cevap kimden geldi bakayım ?
- Babamdan !

-
-
-
-

Adam otomobil almayı düşünüyor
Gazetedeki ilanlara bakıyor..
Derken, o da ne,
"250 DOLAR A MERCEDES"
Yanlış basılmış deyip sayfaları çeviriyor
Ertesi gün yine aynı sayfa, yine aynı ilan
"250 DOLAR A MERCEDES"
Hata devam ediyor diye düşünmüş....
Ertesi gün yine aynı sayfa, aynı ilan....
"250 DOLAR A MERCEDES"
Bi dakika yaa bi arayıp ikaz edeyim, yanlış yapmasınlar deyip numarayı çevirmiş....
Çok kibar ve güzel sesli bir bayan cevap vermiş,
-Buyrun beyefendi
-Hanımefendi, gazetede bir mercedes ilanı var, siz mi verdiniz?
-250 dolar a yeni bir süper lüks mercedes, bunu soruyorsunuz sanırım Evet, zaten sadece siz aradınız
-Yani, ilan doğru mu?
-Evet beyefendi, arabayı almak mı istiyorsunuz?
-Yani 250 dolar a mercedes öyle mi..?
-Evet..
-A ar arab araba ara arabayı gö gö göreb görebilrimiyim?
-Tabii adresi vereyim yazın...
Adam hızla yola düşer, şehir dışındaki adresi bulur, görkemli bir malikanedir.
Bahçeden girer, zili çalar, Bir uşak kapıyı açıp adamı salona alır.
Güzel, genç ve alımlı bir bayan gelir, kibarca karşılayıp buyur eder adamı...
-Hanımefendi, ara ara aa aarabayııı g ggö görebilirmiyim?
-Tabii ki, buyrun garaja gidelim
Garajın kapısı açılır,... pırıl pırıl, özel yapım, son model mercedes tüm ihitişamıyla orada.......
-Ha ha han hanımefendi, a a ara araba ça çal çalışıyormu?
-Alın anahtarları deneyin
Adam elleri titreyerek arabaya ourur, anahtarları takıp marşa basar, araba saat gibi çalışmaktadır.
-P pepekii, y yü yürüyormu? Diye sorar
-Bahçede bir tur atın isterseniz
Adam bahçede bir tur atar, evet... Mercedes şahane... Geri döner ve sorar
-şimdi ben, size 250 dolar verirsem bu arabayı alabilirmiyim yani?
-Evet Beyefendi, aynen öyle
Adam yine elleri titreyerek cebinden çıkardığı paraları kadına uzatır.

Kadın aracın belgelerini imzalayıp adama uzatır,
-Hayırlısı olsun beyefendi, deposu da dolu, arabanızı güle güle kullanın
Adam arabaya biner, tam gidecekken döner ve dökülür:
-Hanımefendi, allahaşkına ne olursunuz şu işin aslını bana anlatın, yoksa delireceğim!
Kadın buruk bir kahkaha atarak "pekiyi", der. Ve çantasını açıp bir kağıt çıkartır
-Bu benim geçen hafta sekreteri ile yurtdışına kaçan utanmaz eşimin bıraktığı mektup:
Bakın ne diyor:
"sevgili karıcığım bana çok emeğin geçti, beni affet...

Sana evi, çocukları, eşyaları, şirketlerden birini, sahildeki yazlığı bırakıyorum.

Senden bir küçük ricam olacak: Lütfen garajdaki mercedesi sat ve parasını bana yolla"

-
-
-
-

Saldırıya Uğrayacak Kale..
Vahşi Batı'da bir kalenin saldırıya uğramasını beklerlerken kale komutanı en güvendiği yerli iz sürücüyü kalenin avlusuna getirtmiş,
- "Senden şimdi 30 yıllık tecrübeni kullanıp ne tür bir kuvvetle karşı karşıya olabileceğimizi tahmin etmeni istiyorum" demiş, "Aman sakın gafil avlanmayalım, biteriz."
Yerli dizlerini, ellerinin içini daha sonra da kulağını yere yapıştırmış,
- "Offf, büyük bir savaşçı grubu" demiş, "En az 300 savaşçı var, 4 kabile reisi, 2'si beyaz, 2'si de siyah ata binmiş, büyücüleri de aralarında."
Komutan
- "Sallıyorsun" diye karşılık vermiş, "Bütün bunları kulağını yere dayayıp da mı anladın?"
Yerli
- "Yok" demiş, "Eğilirseniz ana kapının altından çok rahat görünüyor!.."

-
-
-
-

Bir Arap Emir inin oglu Almanya'ya egitime gider.
Bir ayin sonunda ailesine soyle bir mektup gonderir:
"Berlin super bir yer, insanlar da cok sempatik ve burayi cok seviyorum, ama profesorlerim okula tramwayla gelirken ben Mercedes'imle gelmekten biraz utaniyorum."
Birkac gunun sonunda cocuk bir mektup alir, mektupta 2 milyon dolarlik bir cek ve su kelimeler vardir:
"Utanmana gerek yok, git sen de kendine bir tramway al"

-
-
-
-

Adam otomobil kullanırken ilerideki trafik kontrolünü görünce alelacele emniyet kemerini takmış.
Durdurulduktan sonra
- "Merhaba" demiş polis memuru nazikçe, "Her zaman emniyet kemerinizi takar mısınız?"
Adam
-"Evet, her zaman" diye yanıtlayınca polis gülümsemiş:
- "Güzeell, peki takmadan önce ucunu her zaman böyle direksiyon simidinin içinden mi geçirirsiniz?"

-
-
-
-

İşe Geç Gelen Memur..
BİR kış sabahı memur neden 1 saat geciktiğini patronuna izah etmeye çalışıyormuş.
- "Efendim yerler o kadar kaygandı ki inanın 1 adım öne atınca insan 2 adım geriye gidiyordu" demiş.
Patron
-"Yaa" diye çıkışmış. İnanmamış ve alay eder bir ses tonuyla, "İşe nasıl gelebildin o zaman?"
Adamın cevabı hazırmış:
- "Artık vazgeçip evime dönmek istedim ve kendimi burada buldum efendim!.."

-
-
-
-

ZOR VE KOLAY OLAN
Bektaşi'ye sormuşlar:
- Dünyanın en zor ve en kolay şeyleri nedir?
Bektaşi söyle demiş:
-En kolayı, nasihat vermek, en zoru kendini bilmektir.
-
-
-
-

OLMAZ OLUR MU?
Biri Bektaşi'ye sormuş.
- Allah var mi? Baba Erenler:
- Olmaz olur mu, demiş. Yetmiş senedir birbirimizle uğraşıyoruz hep onun dediği oluyor.

-
-
-
-

SANA DÜSEN.
Bektaşi'yi toplum içinde küçük düşürmek isteyen biri.
-Bektaşi efendi, borcunuz var mı? Diye sormuş.
-Evet bakkala biraz borcum var.
-Canim onu sormuyorum. Namaz borcun var mı? .
Bektaşi kızmış:
-Onu ancak tanrı sorar, Sana düsen bakkal borcunu sormak.

-
-
-
-

Temel bir gün evin bahcesinde otururken..
Bi islik caliyormus, bir durup besmele cekiyormus.
Karisi yanina gelmis ve sormuş:
-Ula Temel bi isluk calaysun bir de besmele cekeysun.
Temel:
- Ula karicum niye olacak islik calayrum seytan yanima geliy.
Besmele cekeyrum, seytan benden uzaklasay.Yani karicum şeytanla dalga geçeyrum.

-
-
-
-

Temel don almaya gitmis.
Satici kiz sormus:
-Slip mi giyersiniz?
Temel cevap vermis:
-Haçan pazen silip giyerim, pazen de silmeden giyerim ........

-
-
-
-

İyi senaryo!
ADAM barda dublelerle içki içip sonunda gömleğinin önüne kusunca
- "Eyvah" demiş, "Karım bunu görünce canıma okuyacak."
Barmen
-"Merak etme bir fikrim var" demiş, "Koy gömleğinin cebine 20 dolar, karına bara gittiğini, yanında oturan adamın kazara üzerine kustuğunu, özür dileyerek temizleme parası olarak da 20 dolar verdiğini söyle."
Adam bu fikre bayılmış ve dönmüş evine.
Gömleğinin önünü gören karısı delirmiş tabii,
adam da barmenin senaryosunu anlatarak yanında oturan adamın kendisine "temizleme" parası olarak 20 dolar verdiğini söylemiş ve uzatmış on cebindeki parayı.
- "Dur" demiş karısı "Ama burada 40 dolar var?"
Adam
-"Şey" demiş başını öne eğerek, "O herif bir de altıma kaçırdı!"
-
-
-
-

ADAM üzerinde pijamaları ile deli gibi kuyumcuya dalmış, gözüne ilk çarpan elmas küpeleri işaret edip
- "Çabuk" demiş, "Çabuk şunu hediye paketi yapıp verin."
Kuyumcu
-"Tamam" demiş, "Çok kolay seçebilen birisiniz."
Adam
-"Lafı uzatma da hemen ver" demiş nefes nefese, "Bugün evlenme yıl dönümümüzmüş, ben de unutmuşum, karım şu anda mutfak kapısından çöp döktüğümü sanıyor!"

-
-
-
-

Erzurum'a radyonun yeni, yeni geldiği ve dinlenildiği dönemlerdi.
Sabah erken kalkılmış, ortalık silinip süpürülmüş, yenilmiş, içilmiş ve keyif çayları içiliyordu. Bir taraftan da yeni alınan radyo açılmış sabah programı dinleniliyor.
O zaman sadece kısa dalga'dan, Erzurum TRT Radyosu yayını dinlenilebiliyordu.
Ayrıca pek teferruatlı yayında yoktu. Paket yayın yapılıyordu.
Erzurum TRT Halk Müziği korusu yayını başlamıştı.
Ve Solist Mükerrem Kemertaş. Söylediği parça
- "Huma Kuşu, yükseklerden seslenir".
Askerde bulunan evin oğlunun çok sevdiği türkü çalınıyordu.
Evin hanımı, Mugime ezenin sesi yankılanır birden. Nefesler tutulur, Mugime eze gelini Sefiye'ye:
?"Sefiye, kapat, kapat da Memmed Zeki geldiğinde o dinlesin."

*****************************************************************************************
erzurum fıkraları :)))))

bir gün erzurumlunun biri hastalanmış doktor çagırmış
doktor
- ateşiniz normal 36.5 derece ..hiçbir şeyiniz yok
demiş bunu duyan erzurunlu
- ula bilisen ben çok üşirem ...kurrbban olim sen o ateşimi 40-50 ye çıkar parası ben neyse vererem...

*
*
*
Erzurumlunun biri İstanbula gurbete gider.
birgün parkta iki sosyete çift görür.
kadın gazete okuyor erkek ise hayran hayran kadına bakıyormuş.
canı iyice sıkılan erkek karısının elindeki gazeteyi çekerek
- hayatııım ben bu gazeteyi alır kaçarıım
demiş.
kadın
- bende seni hammm yaparım demiş.
bunu gören erzurumlu
- vollaaa medeniyet dedıhlari bu herhal........ demiş.ve erzuruma gitmiş
köye girdiğinde karsını çamaşır yıkamış çarşafları ipe asarken görmüş.
sessizce yaklaşmış ve çarşafların arasından aniden çıkarak
- Gari Gari ahan bu çarşaflari alır gaçaram demiş.karısı
- bende senin babaan ağzına ederem... demiş

*
*
*
bir gün bi tane erzurum'lu bi bakkala gider.
adama
- "bana bir cola ver." der.
sonra adam
- "cola ne la?
-cola abi kola kola.ingilizcede cola diye yazilir türkçede kola diye okinir."
erzurumlu bakkal,şaşkınlıkla sorar
- "ee benim babamın adı cavat o zaman benim babamın adıda gavat mi olir?"

*
*
*
iki Erzurumlu Mezarlığın yanından geçerken biri diğerine
- "Ula eğilerek geç.şimdi kim bunlara bir sürü fatiha okuyacak??" demiş

*
*
*
Tebrizkapı'da kaldırıma yaslanarak zorla durabilen kamyonu görünce Trafik Polisi hemen yanaştı:
-Hoop hemşerim, burada durmak yasak!
-Aman terpetme gurban olim, frennerim dutmir.
-Senin farların da kırık?
-Mehellenin pijleri...
-Silecekler de yok?!
-Vış, ahan ben de yeni gördüm.
-Ehliyet ruhsat lütfen.
-Vallah rühset yok, ne yalan diyim. Ehliyet de emmimde.
-Peki, sana elli lira ceza yazıyorum.
-Gurban olim polis bey, ahan vermesine verah da, suçumuz ne?

*
*
*

eski dönemlerde, iki arkadaş Erzurumun tekman ilçesinden Erzrumun
merkezine doğru yola çıkarlar, Arkadaşlardan birisi bizim dadaş diyeride
tekmanlı. Ve bu iki arkadaş bi anlaşmaya varırlar.
Anlaşmaya göre; yanlarında bulunan eşeğe sırayla binecek, bir türkü söyleme süresi kadar da eşek üzerinde kalacak sırası gelen.
Kura sonucu bizim dadaş ilk biner ve başlar türküyü söylemeye,
-Anabana anabana nar yolla, nar bulamazsan kız yolla . . . derken türkü biter
sıra gelir diğer arkadaşa ve eşşeğe bindiği gibi.
-Le lele le lelele Le leyle leyley leyoely.
Bizim dadaş bu işe akıl erdiremez,
şarkının sözlerindende bişey anlamamakta ustelik, ve dadaş dayanamaz itiraz
eder arkadaşına.
-Gardaş sen neyedirsen bele iki saattir bu şarkıyı söylirsen üstelik bende bişey
anlamıram.
Arkadaşı da hemen cevap verir.
-Dadaş ben daha neyettimci bu lelesi, bide bunun lolosu var.

************************************************************************************
-
-
-
-

Yaşlı Adam Neden Sakin?..
85 yaşındaki adam uçakla seyahat ederken motorlardan biri tutuşmuş.
Korkulu saatlerden sonra uçak acilen o bölgeye yakın bir piste köpük sıkılarak salimen indirilmiş.
Hostesler kriz sırasında adamı hayli sakin tavrından dolayı kutlamışlar ve o sükûneti nasıl başarabildiğini sormuşlar..
- "Hayatımın uzatmalarını yaşıyorum" diye cevap vermiş adam, "Tanrı bana bu günleri borç olarak veriyor.. Uçak biletimi de bankaya borçlanarak aldım, kaybedecek neyim var ki?.."
-
-
-
-

Rizenin kurtuluşu

Bir gün Rizeliler demiş ki
- "Ya her yerin bir kurtuluşu var tek Rize'nin yok bari bir gazi bulalımda rize nasıl kurtulmuş anlatsın bize. O gün bayramlar seyranlar olsun, okullar tatil olsun"
demişler
sonra bir gazi bulmuşlar
Rizeliler demiş ki
-" eee amca anlat bakalım rize nasıl kurtulmuş"
gazi demiş ki
-"Çok zor günlerdi çok. Düşman karşıdan geliyor elinde top tüfek, bir pir kaçtuk pir kaçtuk"

-
-
-
-

iki adam yoldayürüyomus biri kekemeymis kekeme adam:
-- gö gö gördün mü?
--neyi??
--şa şa şa hane bi bi bir mi mi mini e e etekli li ka ka kadın
--hani nerede?
--se se se sen ba ba ba bakana ka kadar ma ma mağzaya gi gi gir di!
sonra biraz daha yürürler kekeme:
-- gö gö gördün mü mü?
--neyi??
--şa şa şa hane bi bir a a a ara ba ge ge gecti
--nerede??
--se se sen ba ba bakana ka ka kadar ge ge gecti gi gi gitti
biraz daha yürürler ve kekeme yine sorar:
--gö gö gördün mü?
artkadaşı sinirlenerek cevap verir:
--gördüüm
kekeme:
--gö gö gördüysen mo mo moka ni ni niye ba ba bastın.??

-
-
-
-

Olay Kıbrıs'ta, Türk-Rum sınırındaki bi karargahta olmuş.
Bi gece sınırda nöbet tutan erlerden biri, nöbet sırasında uyuyakalmış.
Teftiş için dolaşan nöbetçi üstteğmen bunu farkedince, eri uyandırmamış, sadece silahını almış ve
-"20 dakika sonra nöbet devretmek için geldiğinde bakalım tüfeği için ne hikaye uyduracak? Biraz eğleniriz işte"
diye düşünmüş.
20 dakika sonra nöbet değişiminde silahlar sayılmış, ama eksik yok.
Üsteğmen şaşırmış.
- "Nasıl olur yaa" diye söylenmeye başlamış.
Silahları tekrar tekrar saydırmış. Ama sonuç değişmemiş; hepsi tamammış.
Silahını aldığı ere,
-"Seni nöbet yerinde uyurken yakalayıp silahını aldım. Ama şimdi silahlar tam. Açıklama istiyorum" demiş.
Er boynunu büküp cevap vermiş,
- "Komutanım, uyandığımda baktım ki silahım yerinde yok. Sınırın karşı tarafına baktım, Rum askeri de benim gibi uyuyor. Gittim ben de onun silahını aldım."
Bu olay üzerine, o askerin teskereye daha epey bi günü olmasına rağmen, ertesi gün terhis edilmiş.

-
-
-
-

Çarmıh
Yılbaşı günü alışveriş merkezindeki asansörde elleri kolları hediye paketleriyle dolu bir kadın dizleriyle iki çocuğunu kontrol ederken artık dayanamamış.
- "Allah kahretsin!.." demiş, "Şu yılbaşı rezilliğini kim icat ettiyse vallahi gebertmek lazım!.."
"Merak etmeyin efendim" demiş asansördeki bir başka adam, elindeki hediye paketlerini düşmesinler diye çenesiyle sıkıştırmaya çalışarak, "Onu icat edeni daha o zamanlar anında çarmıha gerdiler!.."

-
-
-
-

George ve Ejderha
Fakir bir adam kasabanın birinde trenden inmiş.
Geceyi geçirecek yer ararken karşısına tabelasında "GEORGE ve EJDERHA" yazan bir han çıkmış.
Hanınn önünde durup zili çalmış, kapıyı açan kadına
-"Afedersiniz" demiş, "Uzun bir yoldan geliyorum, inanın 3 gündür yemek yemedim... Acaba bana..."
cümlesini bitiremeden
- "Seni sefil gereksiz yaratık. Kaybol!" diye bağırmış suratsız kadın ve evin kapısını adamın yüzüne adeta çarparak kapatmış.
Adam tekrar çalmış kapıyı, kadın daha bir şey söyleyemeden
-"Tekrar afedersiniz.." demiş, "Mümkünse bi de 'George' ile görüşsem!.."

-
-
-
-

Karısının Geyik!!! Avı
Cumartesi sabahı Joe senenin ilk 'Geyik avı'na gitmek için erkenden kalkıp heyecanla hazırlanmış..
"Bir kahve içip çıkayım"
diye mutfağa girmiş ki karısı kamuflaj elbiseleri ile içeride oturuyor..
Anlamış ki o da gelmek istiyor.. Kızmış ama kıramamış ilk defa onunla ava gitmek isteyen karısını..
-"Bir şekilde onu orada bir şeylerle meşgul eder ben işime bakarım" demiş, içinden.
Birlikte evden çıkmışlar ve av sahasına gelmişler..
Joe karısını bir ağacın altına yerleştirmiş, eline bir tüfek vermiş,
- ''Gözünü dört aç!'' demiş ''Bir geyik görürsen gözünü ondan ayırma.. Haber ver, ben gelir işini bitiririm..''
Karısının bir fil ile bir geyiği ayıramayacağının bilinci ve yüzünde bir gülümseme ile ayrılmış oradan..
Aradan on dakika geçmemiş ki karısını bıraktığı yerden silah sesleri gelmeye başlamış.. Alelacele koşmuş geriye..
Karısı çığlık çığlığa
- "Geyiğimi bırak!'' diye haykırıyormuş..
Deli gibi o yöne koşmuş.Tekrar bir silah sesi ve karısının
-''Geyiğimi bırak!'' çığlığı..
Bir bakmışki iki elini havaya kaldırmış bir kovboy..
-''Tamam Bayan.. Tamam..!'' demiş kovboy "Sakin olun.. Geyiğinizi alabilirsiniz.. Ama lütfen üzerinden inmeme izin verin!''

-
-
-
-

Tavuk Olduğumu Hissediyorum..
- Doktor, bir tavuk olduğumu hissediyorum..
- Anlıyorum.. Peki bu his sizde ne zamandan beri var?..
- Valla annem beni 1952 yılında yumurtlamış..

-
-
-
-

Korkmayın
Amerika'da Florida sahillerinde tatile giden turist, botla çıktıkları turun ortasında artık yüzülebileceği söylendiğinde duraklamış. Rehber'e dönerek;
- Dergilerde okuduğuma göre buralarda timsah varmış. Hala var mı?
- Hayır. Uzun bir süredir timsah yok bu sularda.
Kendisini emniyette hissedden adam, mayosunu giyerek suya atlamış ve kıyıya doğru yüzmeye başlamış. Kıyıya yaklaştığında bota doğru dönerek, seslenmiş;
- Bu timsahlardan kurtulmak için ne yaptınız?
- Biz bir şey yapmadık. Köpekbalıkları hepsini yedi.

-
-
-
-

Rüstemi kim çalar ki?
Bir grup arkadaş geyik avına çıkmışlar.
Av esnasında da ikişer kişilik gruplara ayrılıp, avdan sonra kalacakları otelde buluşmaya karar vermişler.
Karanlık basmış, avcılar otele gelmişler ama bir de bakmışlar ki arkadaşlarından, Hamdi ile Rüstem yok.
Tam onları aramaya çıkacakları zaman Hamdi'nin sırtında bir geyik olduğu halde oflaya puflaya otele doğru yaklaştığını görmüşler.
Biri
- "Rüstem nerede? " diye sormuş.
Hamdi
-"Rüstem, geyiği taşırken kalp krizi mi ne geçirdi, birden fenalaştı, iki kilometre kadar geride yatıyor." cevabını vermiş.
Arkadaşları
-"Ne diyorsun sen? " diye bağırmışlar "Hasta adamı orada, öyle bırakıp da geyiği taşıdın ha? "
Hamdi cevap vermiş;
- "Ne telaşlanıyorsunuz be? Rüstemi kim çalar ki? .."

-
-
-
-

Katkı
Genç kadın iş bulmak için hiçbir çaba harcamayan kocasına çok kızıyordu.
Ama kocasının umurunda bile değildi. Kadın bir gün nihayet
- "Daha fazla dayanamayacağım... Utanç içindeyim! .." diyerek patladı, "... kiramızı babam, mutfak masraflarımızı annem karşılıyor. Bizi kızkardeşim giydiriyor, arabamızın masraflarını da halam karşılıyor."
Adam yattığı yerden karısına
-"Bence de utanmakta haklısın hayatım" dedi, "İki erkek kardeşinden yıllardır hiçbir şey göremedik! .."

-
-
-
-

Buna da şükür
Adamın karısı normalde telefonu eline aldı mı 2-3 saatten önce bırakmazmış. Bir akşam yine telefon çalmış, kadın gidip açmış ama bu kez sadece yarım saat konuşmuş. Adam şaşırmış: "Hayrola hanım? Sen 2 saatten az konuşmazdın, bugün anlatacakların yarım saatte nasıl bitti? " Karısı cevap vermiş: "Yanlış numaraydı! .."

-
-
-
-

Robot resim
Picasso gecenin geç bir saatinde evine dönerken kapıda bir hırsızla karşılaşır.
Yakalamaya fırsat kalmadan hırsız kaçar.
Üstad hemen içeri girerek hırsızın robot resmini yapar ve polise verir.
Üç gün sonra polis Picasso'yu arar;
-"Sayın üstad, yaptığınız resim üzerine hırsız olarak 20 kişi, 2 at, 1 kedi ve 1 konserve kutusu yakalanmıştır! .."

-
-
-
-

Hava-su
Bir gezgin kuş uçmaz, kervan geçmez bir dağ köyüne ulaşmış. Muhtarla konuşurken;
- Nasıl... Köyün havası, suyu iyi mi?
Muhtar dert yanmış;
- Ne demezsin beyim... Mezarlığın açılışını yapmak için köyün en yaşlısını öldürmek zorunda kaldık! ..

-
-
-
-

Yapmış mı
Adamcağız her gece yatağını ıslatır hale gelmiş. Yatmadan evvel çişini yapıyor, ama gece yine yatağı ıslatıyor. Canına tak edince soluğu psikologta alıyor. Doktor hastasını önce telkin ediyor, uzanıp rahat etmesini sağlıyor ve terapisine başlıyor;
- Eveettt... Şimdi anlatın bakalım. Her gece yatağınıza nasıl işiyorsunuz?
- Valla doktorcum, önce çişimi yapıyorum ve yatağa yatıp uyuyorum.
- Ee? Gayet güzel, devam edin.
- Uyuduktan bir süre sonra rüya görmeye başlıyorum.
- Peki nasıl bir rüya görüyorsunuz?
- Rüyamda yeşil, küçücük bir adam geliyor ve bana "Çişini yaptın mı? " diye soruyor. Ben de "Hayır, yapmadım" deyince; "Ha'di bakalım öyleyse şimdi yap! " diyor, ben de yapıyorum.
- Hımm... Tamam, anlaşıldı. Şimdi eve gidince bu gece yine çişinizi yapıp yatın. O yeşil küçük adam gelip de size "Çişini yaptın mı? " diye sorarsa siz de "Evet! Yaptım! " diye yanıtlayın.
Bu reçeteyi alan hastamız eve gider. Yatma vakti gelince çişini yapar ve yatağa yatar. Aradan az bir süre geçer. Rüya görmeye başlar ve yeşil küçük adam gelir, bizimkine sorar;
- Çişini yaptın mı?
- Evet! Yaptım!
- Ya kakanı?
- I-ıh, yapmadım.
- Ha'di bakalım, öyleyse şimdi yap! ..

-
-
-
-

Su ve sabun
Erkek,Uzun flört günlerinin ardından adam sevdiği kızı bekar evine, yemeğe davet eder.
Kız eve gelip sofraya oturduğunda tabakların inanılmaz derecede kirli ve yağlı göründüklerini fark eder ve adama sorar:
- "Bu tabaklar hiç temizlenmedi mi? "
adam yanıtlar:
- "İnan bana su ve sabunun temizleyebildiği kadar temizdirler."
Kız, biraz tedirgin olmakla birlikte yemeğini bir güzel yer.
Üstelik yemek lezzetli olduğu için de sevgilisine sık sık iltifatlar eder.
Derken yemek biter. Adam, masadaki artıkları doldurduğu tabakları alır ve kapının önüne çıkar:
-"Suuuu, gel kızım babana. Sabuunn, gel oğlum sen de hadi kuçu kuçu, yemeğiniz geldi! "

-
-
-
-

Ademin cezası
Din dersi öğretmeni sınıfı sözlüye çekmektedir. Sıra Temel'e gelince sorar:
- Adem'in işlediği günah neydi?
- Yasak elmayı yemek öğretmenim...
- Peki, tanrı onu neyle cezalandırdı?
- Havva ile evlendirdu ya! ..

--
-
-
-

Coğrafya
Coğrafya dersinde öğretmen enlem, boylam ve dakikaları anlattıktan sonra konuyu pekiştirmek için sormuş.
- "Örneğin size öğle yemeğinde 23 derece 4 dakika kuzey, 45 derece 15 dakika güneyde buluşalım desem..."
Bir süre sessizlikten sonra arka sıralardan bir ses,
- "Muhtemelen yalnız yerdiniz! .."

-
-
-
-

Hiçbir şey bilmiyorsun
Öğretmen sınıfın yaramaz oğlanlarından birini sözlüye kaldırmış:
- Söyle bakalım, senin 5 milyonun var, gidip babandan da 15 milyon istedin, toplam kaç paran olur?
- 3 milyon öğretmenim.
- Anlaşıldı sen matematik hakkında hiçbir şey bilmiyorsun...
- Öğretmenim, asıl siz benim babam hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz! ..

-
-
-
-

Babam soruyor da...
On yaşında, pek sakin ve uslu bir öğrencidir Yunus. Okuldan çıkış sırasırda gider öğretmeni bulur ve nezaketle sorar:
' öğretmenim, bugün derste ne öğrendiğimizi bana lütfen söyler misiniz? Babam her akşam soruyorda.'

-
-
-
-

nereden bilsin
Tarih öğretmeni sordu:
'Söyle evladım, Napolyon ne zaman öldü?
'Valla öğretmenim, ben hastalandığını bile duymadım.'
Bu yanıta pek öfkelenen öğretmen, çocuğun velisini çağırtı:
- Oğlunuza Napalyon'un ne zaman öldüğünü sordum. Hastalandığını bile duymadığını söyledi.
'haklıdır yavrucak, hocam. Biz fakir insanlarız. Radyomuz, televizyonumuz yok. Evimize gazete de girmez. Nereden duysun biçare çocukcağız o dediğin beyin öldüğünü?

-
-
-
-

Yer Çekimi
Küçük Rıza okuldan dönmüştü.Babası Temel'e anlattı:
-Baba bilirmisin,
yer çekimi kanunu olmasa şimdi hepimiz havada uçacaktık?
-Vay anasını, dedi Temel....
Peki ne zaman kabul edilmiş bu kanun?

-
-
-
-

Kar
Dört saat süreyle durmaksızın yağan kar nedeniyle üniversitede bir duyuru yapıldı:
"Otoparktaki karları temizleyebilmemiz için, araba sahiplerinin araçlarını çekmelerini rica ediyoruz."
Yirmi dakika sonra hoparlörlerden yeni bir duyuru duyuldu:
-"Otoparktaki 26 arabanın sahibi 1200 kişi, on dakika içinde lütfen sınıflarındaki yerlerine dönsünler."

-
-
-
-

Su
Babası küçük oğlunu uyuması için yatağına gönderir.
Beş dakika sonra çocuk babasına seslenir.
Babası ne olduğunu sorar.
Çocuk susadığını ve ona su getirmesinin ister.
Babası ise ışıkların kapandığını ve uyuması gerektiğini söyler.
Beş dakika sonra çocuk tekrar su ister.
Babası sinirlenir ve bir daha su isterse gelip onu döveceğini söyler.
Beş dakika sonra ufaklığın yatak odasından tekrar ses gelir;
-'Baba beni dövmeye gelirken bir bardak da su getirir misin? '

-
-
-
-

Kanallar
Venedik'te bir adam, papaza başvuruyor, karısının öldüğünü bildiriyor. Papaz soruyor:
- Cenaze nasıl kalksın? Birinci sınıf mı? Yoksa ikinci ya da üçüncü sınıf mı?
- Çok fakirim, hiç param yok!
- O zaman, dördüncü sınıftan başka çare yok!
- O nasıl oluyor?
- Tabutla papaz gondolla gider. Cemaat arkasından yüzerek gelir! .."

-
-
-
-

Piknik
Bir grup komşu pikniğe gitmek üzere bir organizasyon yaptılar, ancak aynı yerde oturan yaşlı bir kadını unuttular.
Pikniğe gittikten sonra yaşlı kadını hatırlayıp, bir çocuk gönderdiler.
Çocuk kadını buldu, pikniğe davet etti.
Kadın somurtuk:
- "Çok geç! .. dedi, "... ben yağmur duasını yaptım bile! .."

-
-
-
-

Nazar boncuğu
Uzun zamandır görüşmeyen iki arkadaş yolda karşılaşınca Ali, Veli'ye
- "Nasılsın? Bunca sene neler yaptın? " diye sormuş.
Veli
-"Pek iyi değilim..." cevabını verdikten sonra anlatmaya başlamış, "... ilk karım kanserden, ikincisi ise ülserden öldü. Üçüncü karım da ne olduğu anlaşılamıyan bir hastalıktan dolayı 2 senedir hastahanede yatıyor. Oğlum adam öldürmekten hapiste, kızımı ise maalesef bir trafik kazasında kaybettik. Geçen gece evim yandı ve dün de arabamın üstüne bir direk devrildi! "
Ali sormuş
-"Vah, vah. Peki ne iş yapıyorsun veliciğim? "
Veli cevap vermiş
- "Nazar boncuğu satıyorum! .."

-
-
-
-

Yardım
Bir dolar milyarderi, çıktığı sabah yürüyüşü sırasında, bir simitçiye rastlamış ve bir simit almış.
O sırada aklına esip sormuş simitçiye:
- "Durumlar nasıl, memnun musun hayatından? "
Simitçi:
- "Yok! .." demiş, "... bütün gün ayakta dikilmekten usandım. Ayaklarım varis oldu. Üstelik pek bir şey kazandığım da yok. Karımı yeni kaybettim. Kanserden öldü zavallı. Çok acılar çekti çook... Beş çocuk bana kaldı... Son fırtınada, eve de yıldırım düştü.. Ne yapacağımı bilemiyorum..."
Dolar milyarderi, bir hayli şaşkın:
- "Hay allah! .." demiş, "... yardım etmek gerek sana... Haydi bakalım, ver bir simit daha..."

-
-
-
-

İşgüzarlar
Adam arabasıyla nehrin üstündeki köprüye yaklaşmış. Tam köprü başlangıcında bir tabela duruyormuş:
"Kaçınılmaz sona çok yaklaştınız. Geç olmadan hemen geri dönün! "
Adam
-"Amaan be... Ne demek istiyor şimdi bu? Her tarafa saçmasapan yazılar koymaya bayılıyorlar."
demiş ve tabelanın yanından hızla geçmiş gitmiş. Birkaç saniye sonra nehrin diğer tarafında 2 adam önce büyük bir çatırdama sesi duymuşlar, sonra da suya düşen arabayı görmüşler.
Biri diğerine sormuş:
-"Yahu acaba şu tabelaya sadece 'köprüde tamirat var' diye mi yazsaydık? .."

-
-
-
-

Dilenci
Dilencinin biri farkında olmadan çok cimri bir Palulu'nun kapısını çalmış:
- Kim o?
- Allah rızası için bir parça ekmek verin.
- Ekmek kalmadı.
- Eee, biraz un verin.
- Un dün bitti.
- Elese bir bardak su ver...
- Sular kesik...
- Elese hadi gel beraber dilenek! ..

-
-
-
-

Sözlü sınav ve torpil
Sözlü sınava giren 3 arkadaş ve sözlü sınavın hocasının uyguladığı torpil düzeneği:
İlk öğrenci çok torpilli ve soru:
- 1945'te hiroşima'ya amerikalılar tarafindan atom bombası...?
- Atıldı...
- Bildin..
2. ve daha az torpilli öğrenci içeri girer öğretmen sorar:
- 1945'te dünyada önemli bir olay?
- Hiroşima'ya atom bombası atıldı...
- Bildin...
3. ve torpilsiz öğrenci girer içeriye:
Herhangi bir yılda herhangi bir önemli olay?
- 1945'te Hiroşima'ya atom bombası atıldı...
- Kaç kişi öldü?
- 22449 kişi...
- İsimleri nedir?

-
-
-
-

Doktorlar delilerin iyileşip iyileşmediklerine görüp dışarı salmaya karar vermişler.
Bunu nasıl yapacaklarını düşünmeye başlamışlar. Sonunda karar vermişler ve yere havuz çizip delilere havuza atlamalarını ve yüzmelerini söylemişler.
Birinci deli atlamış ve yere çarpıp kafasını yaralamış.
İkinci üçüncü derken sıra deli cemal'e gelmiş, doktor:
-Atla demiş.
Cemal:
-Atlamam demiş.
Doktor tekrar:
-Atla oğlum demiş.
Cemal:
-Saçmalama doktor demiş.
Doktor cemal'in iyileştiğini düşünmüş ve
-afferin oğlum demiş. Peki neden atlamıyorsun söylermisin demiş.Cemal de:
- ya doktor yüzme bilmeyen birinin havuza atlaması kadar saçma birşey varmı ya?? demiş.

-
-
-
-

Çinli ve Spielberg
Bir Çinli bir bara girer ve orada Steven Spielberg'i görür onun bir hayranı olduğu için yanına koşar ve imzalı bir fotograf ister Spielberg beklenmedik bir sekilde Çinli'yi tokatlar şaşkın Çin'li sorar:
- 'Neden böyle yaptınız?'
Spielberg
- 'Siz II. Dünya Savaşında bizim Pearl Harbour limanını bombaladınız'
Çin'li daha da şaşkın:
- 'Ama onlar Japonlardı, ben ise Çin'liyim.!..'
Spielberg:
- ' Çin'li, Japon, Koreli, Vietnamlı, hepsi aynı mok'
Bunun üzerine Çin'li de Spielberg'e bir tokat atar. Bu defa şaşkın
Spielberg sorar:
- 'Peki sen beni niye tokatladın?'
Çin'li:
-'Siz de Titanic'i batırdınız, Titanik'deki yolcular arasında benim atalarım vardı'
Spielberg:
- 'Manyak mısın, Titanik'i batıran bir 'Aysberg'di'
Çin'li:
-'Aysberg, Spielberg, Carlsberg, hepsi aynı mok'

-
-
-
-

TEMEL için kız istemeye giderler.
Temel'in babası kızı istedikten sonra kız babası sorar:
- Oglunizun sigara içki kumari var midur?
Temel'in babası cevap verir;
- Hepsi var bir tek kari eksik!

-
-
-
-

Çanakkale'den 30-32 yaşlarında bir kadın,kucağındaki süt
bebeğiyle otobüse biner.Yanınada iri kıyım bir adam oturur.
Otobüs Ezine'ye ulaştığında kadın çocuğunu emzirmek

amacıyla memesini açar ve çocuğun ağzına verir.Ancak çocuk
inatla memeyi emmek istemez.Kadın çocuğa kızar ve sert bir
sesle ;
- Al yoksa amcaya veririm !....
Adam göz ucuyla bakar ve önüne döner...
Ayvacık'a geldiklerinde kadın yine memesini çıkarır
ve çocuğu yine emzirmek ister,çocuk yine emmez ve yine
aynı sözler kadının ağzından dökülür ;
-Al yoksa amcaya veririm.
Bu olay her durakta tekrarlanır ve hepsinde de aynı
şeyler yaşanır.
Küçük kuyu,Altınoluk,Güre,Akçay derken Edremit'e
kadar gelinir.
Edremit'te de kadın ;
-Al yoksa amcaya veririm diyince adam patlar ;
-Hanım hanım yeter artık !...Vereceksen ver.Ben
taa Ayvacık'ta inecektim,buralara kadar geldim....

-
-
-
-

ALLAHIN RAHMETİ
Yağmurlu bir günde Nasrettin Hoca pencereden dışarı bakarken komşusunun koşa koşa yağmurdan kaçtığını görür pencereyi açar :
-Hey Ahmet Efendi, birde hacı olacaksın rahmetten kaçılır mı?, der.
Zavallı adam eli mahkum sırılsıklam olur. Ertesi gün hocanın komşusu hocayı yağmurdan kaçarken görür ve hocaya bir ders vermek ister :
-Hoca Hoca dün bana diyordun bugün sen neden rahmetten kaçıyorsun, der.
Hoca hiç durmadan yoluna devam eder ve komşusuna şöyle der :
-Ben rahmetten kaçmıyorum sadece allahın rahmetine basmamak için çabalıyorum.

-
-
-
-

Günah Çıkarma Odası
Adamın biri kilisede günah çıkarma odasına girmiş, bir bakmış ki bir duvar birbirinden çeşitli içkilerle dolu, diğer duvardaki rafta sıra sıra en kaliteli Küba puroları, tam o sırada içeriye kilisenin rahibi girmiş.
- "Özür dilerim peder" demiş adam, "Ben günah çıkarmayalı çok uzun bir zaman oldu. Ama görüyorum ki bugünkü günah çıkarma odaları eskisine nazaran çok daha cazip ve davetkâr bir hüviyete bürünmüş."
Rahip öfkelenmiş:
-"Çık lan burdan burası benim tarafım!.."

-
-
-
-

Cesur Sarışın
Barda deri ceketli kel bir azman, sarışın delikanlıya omuz atınca ani bir gerginlik olmuş.
-"Bana bak manyak herif" demiş sarışın delikanlı "Senden hiç korkmuyorum, çünkü ben cesur bir aileden geliyorum. Dedem paraşütsüz olarak bir zeplinden atlamış, büyükbabam paraşütsüz 2000 metredeyken balondan atlamış, annem ve babam da yine paraşütsüz olarak pervaneli bir uçaktan aşağı atlamışlardır. Yarın ben de paraşütsüz olarak jetten atlayacağım!" demiş.
-"Deli misin?" demiş azman şaşkınlıkla, "Ölürsün yahu?" Delikanlı
-"Ölürsem öleyim" demiş, "Zaten kimsem de kalmadı ki!"

-
-
-
-

Nasrettin Hoca eşeğini pazara götürüp satılığa çıkartmış.
Eşek pek huysuzlanmış.Kuyruğunu elleyeni tepmiş, dişine bakanı ısırmış...
Tellal:
-Haca demiş bu huysuz eşeği kimse almaz.Geri götür...
Hoca altta kalmamış:
-Zaten satmak için değil bu eşekten neler çektiğimi herkes anlasın diye getirmiştim pazara!...

-
-
-
-

Tutayrum Oni
Temel kirsal alanda kucuk cisini yaparken, gecmekte olan birkac kadin onu gormus
ve
-avv
-mavv
-abooovvvv... diye kacismaya baslamislar.
Temel arkalarindan bagirmis:
-Korkmayun korkmayun tutayrum oni.!

-
-
-
-

Gurbetten gelen İdris kahveye gider ve Temel ile sohbete başlar
-"Ula Temel ne oldu ben yokken bu köyde?"
-"Sizin çilli horozu çakal kaptı!"
-"Çakal mı kaptı?Bizim Çomar yok muydu?"
-"Çomar'ı eşek tepti öldü"
-"Eşek sonra ne yaptı?"
-"Babanın tabutunu getirdi!"
-"Vah babam vah öldü demek!"
-"Evet!Ananın ölümüne dayanamadı kalpten gitti!"
-"Ah anam ah o da mı öldü!Desene ocağım söndü evim boş kaldı."
-"Hayır evin de yangında yandı kül oldu..."

-
-
-
-

Mevlevi, Bektaşi ve Softa yemekten sonra ikram edilen bir tepsi baklava için rüyaya yatarlar.En hayırlı düşü gören baklavayı alacak. Öneri kabul edilir. Yatar, uyurlar. Sabah olunca Sofu :
-Ne düş gördünüz anlatın bakalım?, der.
Mevlevi sikkesini başına geçirerek :
-Hayırdır inşallah göklere çıktım, der.
Hoca da :
-Ben ise düşümde cennete gittim, der.
Bektaşi :
-Erenler, ben de gece birinizin göklere uçtuğunu, diğerinizin de cennette gezdiğini görünce, artık bunlar fani dünyaya dönmezler diyerek kalkıp baklavayı temizledim!, der.

-
-
-
-

değişik iklim

Anadoluda bir yaz gecesi aile üyeleri,yüksek sıcaklık sebebiyle,bir damda uyumaktadırlar..
Anne,oğlu ile hiç sevmediği gelininin birbirine sarılarak uyuduklarını üzüntü içinde farkeder.
Bu duruma dayanamayarak onları uyandırır ve bağırır:
-''Bu sıcakta nasıl bu kadar yakın uyuyabiliyorsunuz? Yaptığınız çok sağlıksız ve tehlikeli.''
Damın öteki köşesinde de çok sevdiği kızı ve damadı uyumaktadır.Anne onları yavaşça uyandırıp der ki
-''Canlarım bu serin havada nasıl böyle ayrı yatabiliyorsunuz?Neden birbirinizi ısıtmıyorsunuz?
Gelin bu sözleri işitir .Ayağa kalkar ve dua edercesine yüksek sesle bağırır:
-Allahım sen ne büyüksün! Bir damda bile bu kadar değişik iklim yaratabiliyorsun!...

-
-
-
-

Bektaşi'nin bir uyuz eşeği ile besili bir ineği varmış...İnekten süt sağıp satıyor, kazandığı paranın yarısıyla uyuz eşeğe arpa alıyormuş.Eşek bir işe yaramıyormuş.Bir gün dayanamayıp dua etmiş :
-Ey yüce Allahım, beni şu eşekten kurtar!
Ertesi sabah ahırın kapısını açmış ki ne görsün?İnek ölmüş eşek kalmış...
Bektaşi o hırsla sokağa fırlayıp milleti başına toplamış :
-Ey ahali şu yerde yatan nedir?
-İnektir!
-Ya şu ayakta duran uyuz?
-Eşektir!
Bektaşi açmış ellerini yukarıya :
-Ey ulu Allahım, sana kırk yılda bir ricada bulunduk, onda da eşekle, ineği birbirine karıştırdın!

-
-
-
-

Şeker bayramında herkes yeni ve temiz elbiselerini giyip, birbirleriyle bayramlaştıkları gün, bir fakir Bektaşi dedesi, üstü başı pis halde Beyazid Cami'nin önünden geçerken, bembeyaz sarığı, tertemiz cübbe ve latası ile bir hoca karşısına çıkıp :
-Be adam, mübarek bayram günü bu pis gömlekle dolaşılır mı?Gömleğini yıka! deyince Bektaşi aldırmayarak :
-Be hocam, yıkayayım ama kirlenir, demiş.
Hoca :
-Yine yıka, demiş.
Bektaşi :
-Yine de kirlenir, diye diretmiş.
Hoca inatla :
-Yine yıka, deyince Bektaşi'nin tepesi atmış ve şu cevabı vermiş :
-Behey imanım.Biz bu dünyaya gömlek yıkamaya mı geldik? demiş.

-
-
-
-

Temel bir şirkette iş bulmuştur..Şirketin patronuyla konuşmaktadır..Temel:
- Efendim aylığım ne kadar? Ne kadar kazanacağım?
Patron:
- Şimdilik 200 milyon 3 veya 4 ay sonra 350 milyon..
Temel:
- O zaman ben 3 ay sonra tekrar gelirim..

-
-
-
-

Trompet ve Komsu
Adam, apartman yöneticisine gidip üst kattaki komşularını şikâyet etmiş...
-"Her gece bütün aile birleşip topuklarının üzerinde gece yarısına kadar güm güm zıplıyorlar" demiş.
-"Her gece mi?" diye hayretle sormuş yönetici,
-"Evet.. Her gece" diye cevaplamış adam, "Ne zaman trompetimle çalışma yapsam hemen arkasından aynen anlattığım gibi tuhaf bir şekilde saçmalamaya başlıyorlar!"

-
-
-
-

Anne Koşş, Leylek..
Mesaim bitince patron elime bir bohça tutuşturdu,
- "Kızım hamile" dedi, "Artık doğumunu bugün yarın bekliyoruz, çamaşırlarını bizim evde yıkattırdım, evi de yolunuzun üzerinde. Bunu geçerken ona bırakabilir misiniz?"
Verilen adresteki zili çaldım, kapıyı minik bir kız çocuğu açtı,
-"Annen evde mi?" diye sordum, "Ona vereceğim bir şey var da."
Minik kız bir bana, bir de elimdeki özenle katlanmış şişkin beyaz bohçaya baktı ve sevinçle içeri koştu,
-"Anneee" dedi bağırarak, "Çabuk geeelll, leylek!"

-
-
-
-

Adam, barda arkadaşına
- "Evliliğimiz o kadar monotonlaştı ki.." diye dert yanmış..
-"Biraz kaçamak yap" demiş arkadaşı..
-"Ya karım duyarsa?.."
-"Saçmalama.." diye cevap vermiş arkadaşı, "Tabii ki bilecek.. 2009'da yaşıyoruz.. Karına baştan anlat bunu, seni anlayacaktır.."
Adam heyecan içinde koşarak evine gitmiş, karısını karşısına oturtmuş,
- "Hayatım.." demiş, " Evliliğimiz neredeyse bitmek üzere.. Çok emek verdik, kurtarmalıyız.. Ben sırf bu nedenle bir kere kaçamak yapıp o utanç duygusuyla sana tekrar dönüp bağlanmak arzusundayım.."
-"Faydasız" diye cevap vermiş karısı, "Ben en az 15 kere denedim.. Bütün mahalle delikanlıları elimden geçti, inan işe yaramıyor!."

-
-
-
-

Doktor, günah çıkarmak için gittiği papaza:
-Muhterem peder,cehenneme gitmeme engel olunuz.
Papaz, doktora:
-Siz de benim Cennete gitmemi önleyiniz!

-
-
-
-

TANRI NIN VERDİĞİ ERDEMLER...

Tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini yanına çağırmış her birine ikişer erdem vermiş.

İsviçrelilere: Düzenlilik ve Yasalara saygı.
İngilizlere: Soğukkanlılık ve asalet.
Japonlara: Çalışkanlık ve Sabır.
İtalyanlara: Neşe ve Romantizm.
Fransızlara: Şarap ve güzel yemekler.
Türklere: Zeka ve Dürüstlük ve Tayyip sevgisi.
Meleklerden biri bu dağıtımdan sonra Tanrı'ya sormuş:

"Gayet hoş olmuş bu uyarlama. Fakat bütün uluslara ikişer erdem verdiniz ama neden Türklere üç tane?"

"Evet ama" demiş Tanrı," Onlar da sadece ikisini kullanabilecekler."

Böylece:

"Bir Türk zeki ve Tayyipci olduğu zaman dürüst olmayacaktır."

"Bir Türk dürüst ve Tayyipci olduğu zaman zeki olmayacaktır."

"Bir Türk hem zeki hem de dürüst olduğu zaman Tayyip'çi olmayacaktır."

-
-
-
-

Senli Benli
Tarık okulda öğretmeniyle tüm uyarılara rağmen senli benli konusuyordu.
Hiçbir uyarı, azar kar etmedi. Sonunda öğretmen Tarık'a 50 Kez:
-"Bir daha öğretmenime sen demiyeceğim" cümlesini yazma cezasını verdi.
Ertesi sabah Tarık gururla defterini gösterdi.
Öğretmen şaşırmıs bir halde,
-Ama Tarık yüz kere yazmışsın, dedi
Tarık acıkladı:
-Senin gözüne daha cok girebilmek için

-
-
-
-

İlyas gazeteye göz gezdirdikten sonra Temel`e seslenir:
-Biliyor musun Temel, her nefes alışımda dünyada 1 kişi ölüyormuş...
Temel üzülerek:
-Sen de ağzını kapat be uşağum...demiş.

-
-
-
-

Adamın biri bara gitmiş ve barmene:
- Sekiz votka, hemen, şimdi, hepsi birden! demiş.
Barmen:
-"Tabii" demiş ve eklemiş.
"Zor bir gün geçirdiniz galiba!"
Adam:
- Sormayın, bugün erkek kardeşimin eşcinsel olduğunu öğrendim...........
ve içkilerini ağlaya ağlaya içmiş.kalakmış gitmiş..
Aynı adam, ertesi gün tekrar o bara gitmiş ve yine:
- Sekiz votka! demiş.
-Bu sefer n'oldu beyefendi?" diye sormuş barmen.
- İnanılır gibi değil ama benim büyük abim de eşcinselmiş. Öğrenince yıkıldım tabii, demiş.
yine içkilerini ağlaya ağlaya içmiş..sosnra kalkmış gitmiş...
Ama üçüncü gün, aynı adam, yine sekiz votka isteyince, barmen dayanamamış ve...
"Sizin ailede kadın seven kimse yok galiba."
Adam cevap vermiş:
- Var: Karım!

-
-
-
-

Dinleme cihazı

Genel Başkan miting için gittiği şehirdeki otel odasında yatmadan evvel gizli dinleme aleti konulabilecek her yeri araştırmış.
Resim çerçevelerinin arkasını, abajurların altını...
Sonunda yerdeki halıyı sökmüş ve birden
-'Ahaa..! ' demiş sevinçle, odanın tam ortasına rastlayan yere 4 vida ile tutturulmuş çelik bir disk'i izci bıçağı ile yavaşça sökmüş, özenle yerinden alıp pencereyi açıp dışarı fırlatmış.
Ertesi sabah kahvaltıya indiğinde korumaları heyecanla
-'İyi misiniz? Bir şeyiniz yok ya? ' diye etrafını sarınca
- 'Ne var? ' demiş başkan, 'Niye soruyorsunuz? '
Koruma müdürü
-'Yok bir şey' diye cevap vermiş 'Sadece dün gece sizin odanın tam altında bulunan düğün salonunun dev avizesi misafirlerin tam tepesine düştü de, bir sürü yaralı var siz iyi misiniz diye merak ettik! '

-
-
-
-

Siz uyun
Şehirlerarası yolun tam kenarında kurulu küçük kasabada hız limiti 140'tan 60'a indirilmiş.
Bölge Trafik Müdürü kasabanın belediye başkanına gidip
- 'Efendim lütfen bize yardımcı olun' demiş.
Başkan
- 'Tamam' diye cevap vermiş 'Konuyu belediye meclisine mi taşımamı istiyorsunuz? '
Müdür
-'Hayır' demiş, 'Her gün deli gibi otomobil kullanıyorsunuz. Yasaya önce siz uyun başka bir şey istemiyoruz.'

-
-
-
-

George Washington ve Kiraz Ağacı
Öğretmen
- George Washington çocukken babasının en sevdiği kiraz ağacını kesmiş çocuklar, ama babası onu cezalandırmamış.. Neden sizce?..
Ögrencilerden biri
- Sanırım balta hâlâ George'un elindeydi..!

-
-
-
-

Nükleer Sağlık..
ABD'de yapılan bir araştırmada Nükleer Denizaltıların insan sağlığına olumsuz etki yapmadıkları saptanmış..
4 yıl boyunca gemiyi bir gün bile terk etmeyen personelin şehirde ikamet eden eşleri her yıl düzenli olarak sağlıklı bebekler dünyaya getirmişler..

-
-
-
-

Plitikacı ve Kadın
Bir kadınla otelde bir gece geçiren politikacı odadan çıkmadan önce komodinin üzerine 300 dolar bırakırken
-"Sağolun.." demiş kız, "Bana 20 dolar verseniz yeter.."
-"Bütün gece için mi?.." demiş politikacı, "Ama bu kadar az parayla çalışırsan geçinemezsin tatlım?.."
-"Merak etmeyin .." demiş kız, "Şu karşıki aynanın arkasındaki kamerayla çektikleri kasetin saati için bana 500 dolar ödüyorlar..!"

-
-
-
-

Sokakta dolaşırken yanıma pasaklı, pejmürde görünüşlü, muhtemelen evsiz bir bayan yaklaştı ve akşam yemeği için bir kaç dolar vermemi istedi.
Cüzdanımdan 10 dolar çıkardım ve sordum:
- "Eğer bu parayı sana verirsem, bununla akşam yemeği yerine şarap almaz mısın?
- "Hayır, yıllar önce içkiyi bıraktım" diye cevap verdi evsiz bayan.
- "Bu parayla yiyecek almak yerine alış verişe gitmez misin?" diye sordum.
- "Hayır, alış veriş için boş zamanım yok" diye cevap verdi evsiz bayan. "Bütün zamanımı hayatta kalmak için harcamalıyım."
- "Bu parayı yiyecek almak yerine güzellik salonunda da mı harcamazsın"
diye sordum.
- "Deli misin" dedi bayan; "20 yıldır saçlarımı yaptırmıyorum. "
- "Pekala" dedim. "Sana bu parayı vermeyeceğim. Onun yerine seni, kocam ve benimle beraber akşam yemeğine restorana götüreceğim."
Evsiz bayan çok şaşırdı.
- "Bunu yaptığın için kocan sana kızmayacak mı? Çok kirliyim ve muhtemelen iğrenç kokuyorum."
Dedim ki:
-"Sorun değil. Önemli olan kocamın alışverişten, kuaförden ve şaraptan vazgeçen kadınların neye benzeyeceğini görmesi."

-
-
-
-

Joe, kötü bir golfçü, evinde mini golfünü kurmuş, topa vurmasıyla top penceresinden fırlayıp dışarı uçmuş, biraz sonra da kapı çalmış, karşısında bir polis...
- Siz vurup golf topunu camdan dışarı mı attınız?
- Evet?
- Kardeşim, o top aydınlatma direğinin ampulünü kırmış, onun altında yatan köpek korkudan caddeye fırlamış, oradan geçen yolcu otobüsü onu ezmemek için kaldırıma çıkmış ve aniden duvara bindirmesiyle 5 yolcu ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı..
- Aman Tanrım. Şimdi ne yapmalıyım?..
- Kolay... Bak kardeşim bundan sonra hafif başını öne eğ, bacaklarını işte böyle aralayıp vur.. Bak böyle.. Tamam mı?..

-
-
-

Muhi ile Maho İstanbul'a dilencilik yapmak için gelmiş iki arkadaş, şehrin farklı yerlerinde dileniyorlar, Muhi günde 8 - 9 lirayı zor toplarken Maho her gün 10 liralık kağıt paralarla dolu bir bavul ile dönüyor evine..
-"Nasıl yapıyorsun?.." diye merak ediyor Muhi, "Biz üç kuruşu zor toplarken?.."
-"Dileniş sloganın yanlış.." diye cevap veriyor Maho.."İşsizim, karım ve 6 çocuğum var.. Bi sadaka lütfen..' diyorsun.. Olur mu?.. Yanlış burda "
-"P..Peki sen nasıl dileniyorsun?.."
-"Ağabey..' diyorum, "Vallah memlekete dönecem 10 liram eksik..!"

-
-
-
-

İKİ çocuk oyun oynarlarken biri
-"Haydi doktorculuk oynayalım." demiş.
-"Tamam" diye cevap vermiş diğeri, "Sen beni ameliyat et, daha sonra ben seni mahkemeye vereyim!"

-
-
-
-

Doktor oto tamircisine
-"Yahu biliyor musun, senin bir saatlik ücretin benim aldığımdan fazla" demiş.
-"Tabii ki öyle olmalı.." diye cevap vermiş tamirci, "Siz Adem ve Havva'dan beri değişmeyen bir modelle çalışıyorsunuz. Oysa bizler her ay değişen model ve sistemleri öğrenmek durumundayız!.."

-
-
-
-

Alaska'da -40 derecede bir kış gecesi, Joe barda içki içmekteymiş.
-"Epeydir borcun birikti Joe" demiş barmen.
"Özür dilerim" diye cevap vermiş Joe, "Bu aralar biraz sıkışığım da."
Barmen
-"Önemli değil" demiş, "Ancak bir kâğıda adını, altına da borç miktarını yazıp şu duvara asacağım."
Joe
-"Fakat arkadaşlarımın onu görmelerini istemem" diye telaşlanmış.
-"Görmeyecekler" demiş barmen, "Borcunu ödeyene kadar kürk palton da tam onun üzerinde asılı olacak!"

-
-
-
-

Temel trene biner, kompartımanına girer.İçeride bir Alman bir Fransız ve bir İngiliz oturmaktadır.
Temel ;
-Yine mi siz? Bıktım ula.... der ve iner.

-
-
-
-

Dün akşam otururken karıma dedim ki:
-Ot gibi yaşamayı katiyen istemem.Şayet bir gün makinelere ve bir şişeden sızacak olan bilmem ne sıvısına bağımlı olacak olursam, lütfen hiç tereddüt etme, hemen fişi çek, olur mu?
Karım yerinden kalktı.Bilgisayarımı fişten çekti,şarabımı çiçeklerden birinin saksısına döktü ve çıkıp gitti.Pis karı !!!

-
-
-
-

Temel bir gün sahilde gezinirken,
Gözü bir bayana takılır ve yanına giderek,
Onun yemeğe davet eder.
Temel'in cahil ve niyetinin ne olduğunu anlayan kadın:
- Teklifiniz için teşekkür ederim ama,
benim bir prensipim var. Cahillerle yemeğede çıksam, ziyaretimede gelse, başka yerlerede gitsek, onunla asla tek bir odaya gitmem.- diye karşılık verince, bizim Temel'cik:
- Problem değul. Pizte paşka odaya cideruz.- der.

-
-
-
-

cennet için çabalayanlara duyurulur :)
bektaşi ile komşusu iyi anlaşırmış.
yıllar geçmiş ikisi öbür dünyayı boylamışlar.
sonuç belli.
bektaşi cehennemde.
komşu cennette.
aradan 100 cehennem yılı geçmiş, karşılaşmışlar.
komşu, bektaşi'ye acıyarak cehennemde neler çektiğini sormuş.
bektaşi
- 'kalabalık olduğu için fazla iş düşmüyor, bütün gün dalga geçiyoruz.' demiş.
komşusu hayretler içinde
- 'yapma yahu! ben her sabah 5'te kalkıyorum.önce yıldızları parlatıyorum. sonra güneşi uyandırıyorum. sonra bütün gün yağmur bulutlarını gezdirmem gerekiyo.'
bektaşi niçin bu kadar çok iş olduğunu sorunca komşusu açıklıyor:
-'adam yok,adaaaam! '

-
-
-
-

Temel, Dursunu da almış yanına, atlamış Renault 12sine, para kazanmaya İstanbula gelmişler.
İstanbulda avare avare dolaşırken bir dükkan görmüşler:
Pantolon - 5 TL
Gömlek - 2,5 TL
Palto - 10 TL
Temelde şimşek çakmış !
-Ula Tursun, bu fiyatlar harika, biz şimdi burdan 100 tane pantol, 100 tane gömlek, 10 tane palto alsak, Trabizona dönsek, bunları en az 3 katı fiyatına satar zengin oluruz daaa....
Dalmışlar dükkana...
Temel hemen atılmış:
-Bana 100 tane pantol, 500 lira eder, 100 tane gömlek, 250 lira eder, 10 tane de palto, 100 lira eder..., Alın şu 850 lirayı yükleyin arabaya ! demiş.
Dükkan sahibi sormuş:
-Siz Laz mısınız yoksa ?
Temel bozulmuş:
-Nerden anladın daaa ?
Dükkan sahibi gülümseyerek yanıtlamış:
-Kardeşim bakmadınız mı ? Burası Kuru temizleme Dükkanı !

-
-
-
-

Horasan gerekköyli rıza emmiyle köylülerden biri havadan sudan konuşurlarken konu döner dolanır,dünyanın nasıl döndüğüne gelir.
ve köylü sorar.
-yav rıza emmi bu dünya dönir diyiller ecep nasi dönir.?
rıza emmi cevaplar.
-yoh ola yoh yalan söyliyiller dünya dönirse Adana heş niye bizim buraya gelmir. ?

-
-
-
-

Kayseri ilköğretimine yeni tayin olan çiçeği burnunda öğretmen sınıftaki çocuklara basit sorular sorup çocuklara ısınmaya ve onları derse adepte etmeye çalışıyormuş.
Birkaç öğrenciye sorduktan sonra babası büyük tüccar olan küçük Kayserili'ye sıra gelmiş,
-"Söyle bakalım Ragıp, 'iki kere iki kaç eder?' sonuç ne?"
Ragıp, düşünmüş, düşünmüş, ve sonra bomba cevabını vermiş;
-"Tamamda öğretmenim bunu; alaceez mi? yoksa satacaz mı? Onu dimediniz!"

-
-
-
-

İki Baskilli Malatyalı olmak ister. Akıllı biri bunlara:
-"Şu Beydağ'ına çıkın. Yüksek bir kaya üzerinde 3 kere zıplayarak ve her zıplayışta yüksek bir sesle 'Ben artık Malatyalıyım' diye bağırın" diye yol gösterir.
İki Baskilli Beydağ'ına doğru yola çıkarlar. Bir süre sonra dik bir kayayla karşılaşırlar. Üzerine çıkıp zıplamak ve bağırmak isterler ama çıkamazlar. Biri,
-"Omzuna çıkayım ve ben kayaya çıktıktan sonra seni çekerim." der. Diğeri kabul eder ve birinci Baskilli kayaya çıkar çıkmaz 3 kez zıplar ve her seferinde "Ben Malatyalı oldum" diye bağırır.
İkinci Baskilli,
-"Hadi beni çek ki bende geleyim" dese de artık kaya üzerindeki Baskilli değil Malayalı olduğu için duymazlıktan gelir. İkinci Baskilli kendi çabaları ile tam çıkma üzere iken Çakma Malatyalının kıskançlığı kabarırı ve çıkmaya çalışan Baskillinin ellerine ayağıyla vurarak,
- "Haydi oradan pis Baskilli..!" der ve kayaya çıkartmaz.

-
-
-
-

Hergün içki içen bir Kırşehirli'ye yakınları, arkadaşları içkiyi bırakması için sürekli baskı yapar. Sonunda bu baskı ve gönül koymalardan bunalan Kırşehirli,
-"Bir daha Kırşehir topraklarında içki içmeyeceğim. And olsun!" diye yemin eder.
Kırşehirli yeminine sadık kalmak için zaman zaman Kırşehir il sınırları dışına çıkıp içki içer. Ancak bu gidiş - gelişler zor olmaktadır. Hem yemininden dönmemek hem de içki içebilmek için sonunda kesin bir çözüm bulur. Bulduğu çözümle artık evinin bahcesinde zıkkımlanabilyordur. Kırşehirli'yi bahçede içki içerken gören ve yeminin bilen bir dostu;
-"Oldu mu yaren? Bide and verdin. Kırşehir toprağında içki içmeyecektin hani!"
-"Yaren, Nevşehir'den bir kamyon toprak getirdim. Bu içtiğim yer Nevşehir toprağıdır. Sözümden dönmedim ben...!"

-
-
-
-

Ülkenin Birinde Padişah, vezirini yanına çağırır ve:
- Şunlara-şunlara zam yapın. Sonrada bana halkın durumu hakkında bilgi verin der.
Vezir zamları aksatmadan uygular ve Padişahın huzuruna gelir:
- Padişahım zamları yaptım. Halk zamların ağırlığından yakınıyor, birbirlerine şikayette bulunuyor, konuşuyorlar der.
Padişah tekrar şunlara-şunlara zam yapın. Sonrada bana halkın durumu hakkında bilgi verin der.
Vezir zamları aksatmadan uygular ve Padişahın huzuruna gelir: Yine halk zamların ağırlığından yakınıyor, mızıldanıyor, sızlanıyor der.
Padişah tekrar şunlara-şunlara zam yapın. Sonrada bana halkın durumu hakkında bilgi verin der.
Vezir zamları yine aksatmadan uygular ve Padişahın huzuruna gelir:
- Padişahım zamları yaptım. Halk artık zamlardan yakınmıyor, birbirlerine şikayette bulunmuyor, konuşmuyorlar, sızlanmıyorlar Yalnız, Oynamaya başladılar der.
Padişah
- tamam vezirim artık zam yapmayın...... der.

-
-
-
-

İri yarı bir adam kahveye girmiş.
-Hasan çimdur?
-Penum demiş Temel.
Adam Temel'i bir güzel pataklamış.sonra da çekmiş gitmiş. Temel sakin,
-Ula ne salak adammış.Ben aslinda Temel'im ama Kandırdım oni :)

-
-
-
-

Paris'te son derece güzel bir restoran varmış.
Buranın özelliği, öğle servislerinde
"günün mönüsü" adı altında sürpriz yemekler sunmasıymış.
Birgün adamın biri gelip oturmuş, masanın üzerindeki çatalı alıp
koklamış:
- "Vaayyy" demiş, "demek günün mönüsü enginarlı rosto
haaa...
Getirin, severim rostoyu."
Restorandaki herkes bu olayı görmüş ve sözleri duymuş.
Biraz sonra servis başlamış,
hakikaten günün mönüsü enginarlı rosto!..
Garsonlar şaşırmışlar ama, tesadüf olduğuna karar vermişler.
Ertesi gün öğle vakti adam yine gelip oturmuş, çatalı koklamış, yine
bilmiş:
- "Bugünün mönüsü mantarlı börek haaa.. Getirin bakalım."
Garsonlar bakmışlar, bu iş tesadüf falan değil.
Adam resmen çatalı koklayarak mönüyü biliyor!..
Restoranın imajı sarsılmaya başlamış.
Telâşla durumu patrona anlatmışlar.
Patron, "sâkin olun" demiş ve eline bir çatal alıp bulaşıkçı
kızlardan
birine uzatmış:
- "Anita, al kızım şu çatalı, orana-burana sürüver!.."
Anita söyleneni yapmış. Patron çatalı garsonlara vermiş:
- "Bunu koyun o adamın masasına, bilsin bu defa da görelim
bakalım..."
Çatalı masaya koymuşlar, adam yine gelip aynı masaya oturmuş,
garsonların meraklı bakışları arasında çatalı alıp uzun uzun
koklamış,
sonra şaşkın bir ifadeyle sormuş:
- "Aaaaa, Anita burada mı çalışıyor?.."

-
-
-
-

Loto'dan Para Çıkarsa..
Adam karısına
- "Loto oynasam, ordan bana bir miktar para gelse, ne yapardın?.." diye sormuş,
-"Yarısını alıp seni hemen terk ederdim.." diye cevap vermiş karısı..
-"Harika.." demiş adam, "Bu gün 12 dolar kazandım, al 6'sını ve hemen yaylan bakalım..!"

-
-
-
-

Memur, müdüre giderek der ki:
- Istifa ediyorum efendim. Arkadaşlar benimle hep 'Şempanze maymun' diye alay ediyorlar.
- Olmaz, çalışkan ve dürüst bir memursunuz. Sizin ünitenizi değiştireyim.
Birlikte şirketin diğer ünitelerini gösteren büyük şemânın önüne geçerler. Müdür memura sorar:
- Evet, hangi dalı seçiyorsunuz?
- Aşkolsun müdür bey, siz de mi?

-
-
-
-

Ev telefonu hayli yüksek gelince, ev halkı toplanmış:
Baba:
-"Yahu bu korkunç bir fatura. Ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum. Nasıl oluyor?"
Anne:
-"Aynen ben de... Akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon. Ne yapayım bunu."
Oğlan:
-"Vallahi ben de Şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum."
Kız:
-"E benim de şirket hattım var. Ev telefonunu hiç kullanmam ki."
Herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve cevap arar gözle bakarlar.
Hizmetçi:
-"Eee... Problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz"

-
-
-
-

Temel savaşta paraşütle uçaktan atlamış, yere doğru süzülüyor. Bir de ne görsün, Temel aşağı doğru giderken, Dursun da aşağıdan ona doğru geliyor.
-Ula Temel nereden celiysun?
-Uçaktan uşağum, paraşütle atladım. Sen nereden celiysun?
-Pen da aşağıki cephanelikten da!

-
-
-
-

Melih Cevdet'e sormuşlar
- "Evlilik Nedir?" diye
-Eskiden demiş; kız tarafının ve oğlan tarafının aileleri bir araya gelir,
yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev dizilirdi.
Tabi o zmaanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi.
O yüzden buna "evlenmek" denirdi.
Şimdi ise;
yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar,
bu yüzden evlilik artık "katlanmaktır" demiş.

-
-
-
-

Annem Falcı
Öğretmen falcıların geleceği okudukları yalanını öğrencilerine anlatmak için
- "Hiçbir insan kâğıda bakarak geleceği okuyabilir mi çocuklar?.." diye sormuş..
-"Benim annem yapabilir.." diye cevap vermiş çocuklardan biri..
-"Gerçekten mi?.."
-"Evet öğretmenim. Okuldan postayla gönderilen notlarımın yazılı olduğu kâğıda bakıp babam akşam eve gelince neler olacağını aynen söyler..!"

-
-
-
-

George Washington ve Kiraz Ağacı
Öğretmen
- George Washington çocukken babasının en sevdiği kiraz ağacını kesmiş çocuklar, ama babası onu cezalandırmamış.. Neden sizce?..
Ögrencilerden biri
- Sanırım balta hâlâ George'un elindeydi..!

-
-
-
-

Temel'e sormuşlar,
- Evli kadın ile dul kadın arasında ne fark vardur?
- Tul kadın kocasının nerede olduğuni piliy, evli kadın pilmiy.

-
-
-
-

Köpeğini kaybeden milyarder Carnegie, vilâyetin tek gazetesi olan Morning Herald'a gider ve şu ilânı verir: "Bili isminde bir foks köpeği kaybolmuştur. Bulana bin dolar ödül verilecektir."
Eve döndüğü zaman ilânın noksan olduğunu düşünen milyarder, ilâna "arka ayaklarında siyah lekeleri vardır"ı ilâve ettirmek için gazeteye döner. Fakat büroda kimseyi bulamaz. Kapıcıya:
-Biraz evvel içerisi adamla dolu idi, der. Nereye gitti bunlar?
Kapıcı:
-Pek bilemiyorum efendim, der. Ama müdür dahil, Bili adındaki bir köpeği arıyorlardı.

-
-
-
-

Orta yaşlı çiftin dünyalar güzeli iki kızı vardı ama
gönülleri bir erkek çocuk arzuluyordu hala. Son bir
deneme yapmaya karar verdiler.
Kadın hamile kaldı. Doğum günü sağlıklı bir erkek
dünyaya geldiğini duyan baba neşeyle hastaneye
koştu ama o güne dek gördüğü en çirkin bebekle
karşılaştı.
Karısına:
- "İmkanı yok, bu bebeğin babası ben olamam.
İki melek gibi kızdan sonra... Kızmayacağım, itiraf et,
arkamdan bir işler çevirdin değil mi?" diye sordu.
Kadın tatlı bir gülümseme ile cevap verdi:
-" Bu sefer değil hayatım "

-
-
-
-

Smith çalıştığı iş yerinde patronunun yanına çıkmış ve
- "Efendim yarın karım evimizde büyük bir temizlik başlatacak eğer izin verirseniz garajı tamamen benim temizlememi istiyor, bütün malzemeleri dışarı çıkartıp badanasını yapıp tekrar içeri taşıyacakmışım.." demiş.
-"İmkansız..." diye cevap vermiş patronu, "Çok yoğunuz.. Size izin vermem mümkün değil.."
Smith,
-"Oh! sağolun.." diye patronunun boynuna sarılmış, "Size güvenebileceğimi biliyordum!.."

-
-
-
-

Aile yeni eve taşınınca ziyaretlerine gelen bir akrabaları küçük Timmy'e yeni evi sevip sevmediklerini sormuş.
- "Harika" diye cevap vermiş Timmy, "Benim ayrı odam var, kardeşimin ayrı odası, ağabeyimin de ayrı odası var. Ama zavallı annem hâlâ babamla yatıyor."

-
-
-
-
Genç adam eczaneye girmiş.
-Abi çok feci kabız oldum..bana bir ilaç verir misin?... demiş.
Eczacı vermiş ilacı....
Genç adam 100 tl uzatmış .
Eczacı:
- bozuk yok mu?...
Genç adam :
-yok.
Eczacı:
-karşıdaki cerezciden bozdur gel.
Genç adam:
-abi çerezci beni tanımaz ki.
Eczacı:
-ben burdan işaret ederim bozar paranı demiş.
Genç adam karşıdaki cerezciye gitmiş.
-Abi, beni karşı eczacı gönderdi ,100 tl yı bozacakmışsın, birde 500 tl para vercekmişsin....... demiş.
Cerezci başını kaldırıp eczacıya bakmış, karşıdan eczacı başını salıyarak onay vermiş
Genç adam gelmiş ezcacıya 10 tl yi vermiş, ilacı alıp gitmiş
Akşam üzeri cerezci gelmiş eczacıya
- 500 tl yi alayım ......demiş
Eczacı şaşırmış
-Ne 500 tl si ??????
-Çocuğu gönderdin hem 100 tl bozdurdun, hemde 500 tl istedin ya?????? Hatta sana baktım onayladın karşıdan.
İşte o an anlamış eczacı başına geleni,vermiş cerezciye 500 tl yı tabii.
Ertesi gün yaşlı bir amca girmiş ezcaneye.
Eczacıya:
-"oğlum ben çok feci kabızlık çekiyorum..ilaç alacam ama etkileri nasıldır bilgi veriri misin?" demiş.
Eczacı
- "Valla amca, şu kadarını söyliyeyim, dün birisine aynı ilacı verdim, daha adam kutusunu açmadan hem cerezcinin hem de benim ağzımıza m.çtı... ... "

-
-
-
-

Batıdaki Düşmanlar..
Şövalye bütün gün savaştıktan sonra kan ter içinde şatoya dönmüş.
-"Hayrola?" diye şaşırarak karşılamış onu Kral.
-"Kralım" diye nefes nefese selamlamış onu şövalye, "Bütün gün Batı'daki düşmanlarımızın topraklarını, mallarını yağmaladım, şehirlerini, köylerini talan edip yaktım efendim!"
Kral
-"N..Ne?" demiş şaşkınlıkla, "Benim Batı'da hiç düşmanım yok ki?"
Şövalye
-"Şeyy efendim" demiş hafif başını önüne eğerek, "Sanırım artık var!.."

-
-
-
-

Dede ile Torun ve Yamyamlar
Dede torununa yamyamlarla yaşadığı macerasını anlatıyormuş,
-"Ormanın tam ortasında kaybolmuştuk, birden etrafımızı 20 yamyam sardı.."
Torunu
-"Ama dede, en son anlattığında bana 10 yamyam demiştin" diye mızıldanmış.
-"Oh! Evet" demiş dede bir an düşünmüş ve devam etmiş: "O zamanlar o korkunç olayı tüm gerçeğiyle sana anlatamayacağım kadar küçüktün yavrum!.."

-
-
-
-

"Öbür Tarafa" Sigara..
Adam ölmüş, taze dul karısı çok sevdiği kocası ile irtibata geçebilmek için hemen bir medyuma gitmiş, trans haline geçen medyum kocasının iyi olduğunu söylemiş. Ondan haber aldığı için sevinç gözyaşlarına boğulan kadın
-"Sorun bakalım" demiş "Bir ihtiyacı falan var mıymış?"
Tekrar trans haline geçen medyum birazdan
- "Kocanız sizden sigara istiyor" deyince
-"Hemen" diye atılmış kadın, "Hemen bir karton göndereyim. Ama nereye göndereceğim ki?"
Medyum
-"Tam olarak bilemiyorum" diye cevap vermiş "Ama kibrit, çakmak falan istemediğine göre..."

-
-
-
-

Meridian, Mississippi'de oturan 82 yaşındaki George Phillips, yatmaya giderken, karısı George'a yatak odası penceresinden bakarak bahçedeki kulübenin ışığını açık bıraktığını söyler.
George arka kapıyı açıp ışığı kapatır fakat kulübenin içinde hırsızların saklandığını fark eder.
Hemen polisi arar ve durumu bildirir.
Polis ona hırsızların evin içinde olup olmadığını sorar.
Geroge
- 'Hayır.' der.
Bunun üzerine polis
-'Şu anda tüm birimler meşgul. Kapınızı kilitleyin. Memurlardan biri müsait olduğunda yanınıza gelecektir.' der.
George
-'Tamam.' der. Telefonu kapatır ve 30'a kadar sayar. Ardından tekrar polisi arar ve der ki
-'Merhaba, Birkaç saniye önce bahçe kulübemde hırsızlar olduğunu bildirmek için aramıştım. Bu konu hakkında daha fazla endişelenmenize gerek kalmadı çünkü az önce hepsini vurdum.' ve telefonu kapar.
Beş dakika içerisinde, altı polis arabası, bir SWAT Ekibi, bir Helikopter, iki itfaiye aracı, bir paramedik, ve bir Ambulans Phillips'lerin evindeydi ve hırsızlar suçüstü yakalanmışlardır.
Polislerden biri George'a,
-'Yanılmıyorsam onları vurduğunu söylemiştin!' der.
George ise şöyle yanıtlar;
-'Yanılmıyorsam tüm birimlerin meşgul olduğunu söylemiştiniz!'

(Gerçek bir hikayedir)

-
-
-
-

Stalin fabrika işçilerine bir konuşma yapar:
- 'Sovyetler Birliği'nde bizim için en değerli şey insan hayatıdır.'
Bu sırada salondan birinin öksürük sesi gelir.
-'Kim öksürdü' diye sorar Stalin. Ses yok.
-'Pekala o zaman NKVD'yi çağırın.' Stalin'in polis teşkilatı NKVD ellerinde yarı otomatik silahlarla girer ve fabrikadaki işçileri taramaya başlar.
En sonunda fabrikada 7 kişi kalır.
- 'Kim öksürdü?' diye bir kez daha sorar Stalin.
Bir adam elini kaldırır.
Stalin:
-'Feci öksürüyorsunuz.Kıyamam. Hemen arabamı alın ve bir hastaneye gidin' ......der.

-
-
-
-

(argo kelimeler sebebiyle özür dilerim. Orijinalliği bozmak istemedim.)
İltifat...
Yıl, 1887? Gazetecinin biri, Victor Hugo'ya soruyor:
- "Eserleriniz ve siz bugüne de çok olumlu eleştiriler aldınız, çok övüldünüz. Bunlar arasında sizi en çok hangisi hoşnut etti?"
Hugo anlatıyor:
- "Karlı bir kış gecesiydi. Eş dostla yiyip içmiştik. Mesafe kısa diye, evime yaya olarak dönüyordum. Fena halde sıkışmıştım. Hızlı adımlarla, malikanemin bahçe kapısına vardım. Kapı kilitliydi. Var gücümle uşağıma seslendim: 'İgooooooor!' Defalarca haykırmama karşın İgor'un beni duyduğu yoktu. Sidik torbam Atlas Okyanusu büyüklüğüne ulaşmıştı. Altıma kaçırmak üzereydim. Yaşlılık işte. Çaresiz, bahçe duvarına yanaştım, etrafa bakındım, görünürde kimse yoktu, fermuarımı indirdim ve su dökmeye başladım. Tam o sırada arkamda bir at arabası durdu. Hiç kıpırdamadan, sessizce işiyordum. Arabacı nefret dolu bir sesle:
"Seni haddini bilmez, buruşuk o? çocuğu! O işediğin, Sefiller'in yazarı Victor Hugo'nun duvarıdır!" dedi.
- "İşte, hayatımda duyduğum en iltifat dolu söz buydu."

-
-
-
-

Amazonda Felaket..!
Kaşif, kiraladığı bir yerli kılavuz ile bindiği kanoyla amazonun ayak değmemiş bölgesinde büyük bir sessizlikte ilerlerken birden çok yakında bir yerden davul sesleri gelmeye başlamış.. O bölgede insan yiyen kabilelerin varlığını kitaplarda okumuş olan kaşif " Bu davul sesleri de ne?.." diye irkilmiş büyük bir korku ile..
" Eyvah.." demiş kılavuz, " Davullar çalsın, ama durduğu an felaket.."
" Ne, ne??.." demiş kaşif " Nasıl bir felaketle karşı karşıya olacağımızı bilmeliyim.."
" Kabile reisinin oğlu kampanyadan 1500 wattlık amfi ile bir elektrogitar aldı, şerefsiz çalmasını da bilmiyor, davullar susunca cayır cayır o her zamanki iğrenç soloya başlayacak, ormanda durabilmek imkansız, felaket yani..!"

-
-
-
-

Yarı Fiyatına..
KarI-koca alışverişe gitmişler. Adam bir kutuda ikili paketlenmiş rakı şişelerini raftan alıp sepete koyunca
- "Ne yaptığını zannediyorsun?" diye atılmış karısı.
Adam
-"Bunlarda bugün kampanya var karıcığım.. İkisi 26 liraya inmiş" diye yanıtlamış.
Kadın
-"Yerine bırak" demiş, "Şu anda onları alamayız!.."
Birkaç raf sonra bu sefer kadın raftan yüz kremi alıp sepete koyunca
-"Hey, ağır ol bakalım" demiş adam, "Ne aldın öyle?"
Kadın
-"Yüz kremi" demiş "55 liraya inmiş kaçıramam, beni güzelleştiriyor."
Adam
- "Pöh!" demiş, "Benim rakılar da öyle.. İçince seni aynen bir fıstık gibi görüyorum, hem de yarı fiyatına!"

-
-
-
-

Küçük Bahşiş
Yaşlı adam kafeden çıkarken hesabı ödedikten sonra komik sayılacak 3 penny bahşiş bırakmış, kapıya doğru giderken tabaktaki 3 penny'i gören garson homurdanarak
- "Biliyor musunuz?" demiş, "İnsanların bıraktıkları bahşiş onlar hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar."
Adam
-"Öyle mi?" demiş duraksayarak, "Benim bahşişim ne anlatıyor bakalım size?"
Garson
-"Evet, bu ilk penny tutumlu biri olduğunuzu söylüyor" demiş.
-"Doğru" diye cevap vermiş yaşlı adam gururla.
-"İkinci penny bekar olduğunuzu gösteriyor."
Yaşlı adam
- "Aa, bu da doğru" demiş.
-"3. penny de babanızın hiç evlenmemiş olduğunu apaçık ortaya koyuyor!"

-
-
-
-

Ambulans Şoförü
Temel'e, ambulans şoförü olarak ise başladığı ilk gün, bir hastayı evden
alıp hastaneye getirmesini söylerler...iki saat sonra dört hasta ile geri
dönen Temel, görevlilere durumu açıklar:
-Ha bu ilk sıradaki esas hastadur da.. Diğer üçüne ben çarptum..

-
-
-
-

*Sırasını Unuttum*
Temel kasasının şifresini unutmuş ve şifre çözücü çağırtmış.
Adam
-hatırladığın kadarını söyle .....deyince Temel:
- "Hepsi 5'ti ama sırasını unuttum" demiş.

-
-
-
-

Köpeğini kaybeden milyarder Carnegie, vilâyetin tek gazetesi olan Morning Herald'a gider ve şu ilânı verir: "Bili isminde bir foks köpeği kaybolmuştur. Bulana bin dolar ödül verilecektir."
Eve döndüğü zaman ilânın noksan olduğunu düşünen milyarder, ilâna "arka ayaklarında siyah lekeleri vardır"ı ilâve ettirmek için gazeteye döner. Fakat büroda kimseyi bulamaz. Kapıcıya:
-Biraz evvel içerisi adamla dolu idi, der. Nereye gitti bunlar?
Kapıcı:
-Pek bilemiyorum efendim, der. Ama müdür dahil, Bili adındaki bir köpeği arıyorlardı.

-
-
-
-

Temel ve Dursun apartamanda,üçüncü kata çıkıyorlarmış ,
birden elektrik kesilmiş, ve merdivenlerde 2,5 saat mahsur kalmışlar

-
-
-
-

Temel ve Dursun ava gitmişler...
Dursun
-hiç kuş vuramadık.... diye yakınırken
Temel düşünmüş düşünmüş ve şöyle demiş :
- Bence köpeği daha da yukarı atmalıyız......

-
-
-
-

Adam yolda arkadaşına rastlar ve merakla;
-Ben seni hastanede biliyordum?
-Kaçtım ..
-Niye kaçtın ?
-Hemşire basit bir ameliyattır niye heyecanlanıyorsun ki?? dedi.
-Sakin olasın diye söylemiştir sana
-Bana değil doktora söyledi...

-
-
-
-

telefon sesi....
-alo buyrun?
-emel hanım?
-evet efem buyrun.?
-emel karakaş di mi?
-evet efem.
-hanfendi, burası ... laboratuvarı. eşinizin test sonucu geldi ancak aynı isimde bir beyin daha sonucu var elimde ve açık konuşmak gerekirse hangisi bilemiyoruz !!!
-ne demek istiyorsunuz?
-valla biri alzaymer diğeri aids!
-bi daha yaptırsak testi?
-hanfendi biliyorsunuz bunlar pahallı testler, sigorta ödemez ikinci testi!
-n'apcaz o zaman?
-bakın biz burada düşündük şöyle bi fikir geldi aklımıza:kocanızı bindirin arabaya, şehrin ortasında biyerde bırakın...evi bulursa sakın bi daha onla yatmayın!!

-
-
-
-

Eski Eserlerin Bedeli
Bir Amerikalı, Fransa da çok eski bir şatoyu ziyaret ediyordu.Bir demir kapı önünde hayran hayran duran milyoner seyyah:
-"Bu kapıyı mutlaka Amerika'ya götürmeliyim,dedi. Nedir bunun bedeli?"
Bu sonradan görmüşün karşısında öfkelenen Fransız müze memuru şöyle cevap verdi:
-"İki bin sene."

-
-
-
-
Fotoğrafçı ve " iyi surat "
Adam fotoğrafçının dükkânına hışımla girmiş.
Elindeki bir deste fotoğrafı tezgâhın üzerine fırlatıp
- "Ne be bu?" demiş, "Daha iyi bir fotoğraf istiyorum!"
Fotoğrafçı
- "Olur" demiş dişlerini sıkarak, "O zaman git, bana daha iyi bir surat getir!.."

-
-
-
-

Yaşlılık bu işte..
Torunum
-"Babaanne yaşlılık nasıl bir şey?" diye sordu.
-"Kızım anlaman için kulaklarına pamuk tıka" dedim, "Ayakkabılarının içine birer avuç çakıl koy, ellerine lastik eldiven tak, gözlük camlarını vazelinle sıva, o zaman bir yaşlının neler hissettiklerini anlarsın!"

-
-
-
-

Trafik Cezası
Adam arabasıyla trafik kamerasının tam yanından geçerken kameranın flaşının çaktığını görmüş.
Sürat limitini aşmadığının bilincinde, ilerideki göbekten dönüp daha da yavaş kullanarak denemek için aynı noktaya gelmiş ama flaş yine patlamış.
Bu durumu çok saçma bulan adam aynı noktadan biraz daha yavaş bir süratle geçmiş, ama flaş 3'üncü kez patlamış.
4'üncü kerede aynı sonuçla karşılaşınca kameranın bozuk olduğundan son derece emin bir şekilde 5'inci kez bu sefer el sallayıp, dil çıkartıp, gülerek geçmiş flaşı tekrar patlayan kameranın önünden.
Aradan 2 hafta geçmiş, karısı onu işyerinden arayıp
-"Sen deli misin?" demiş, "Postacı şimdi sana tam 5 tane trafik ceza makbuzu getirdi, emniyet kemersiz araba kullanmışsın.. Aptal!.."

-
-
-
-

İtfaiye ve Sarışın
SARIŞIN evinin tutuştuğunu görünce
-"Çabuk gelin evim yanıyor" diyerek itfaiyeyi aramış.
-"Tamam" demiş telefondaki görevli ve adresi öğrenmek için sormuş "Oraya nasıl geleceğiz?" diye.
-"Kardeşim" demiş sarışın sinirlenerek, "O kırmızı büyük içi su dolu kamyonlarınız var ya.. Ona binip gelin işte!.."

-
-
-
-

Amerikalı Çinli Ve Diyarbakırlı uçağa binerler
amerikalı elini camdan çıkarır ve
- amerikadayız... der..
Çinli ve D.bakırlı şaşarlar
- nereden anladın bun?? derler
amerikalı :
- elimi camdan çıkardım ve özgürlük heykeline çarptı.... der...
Çinli elini camdan çıkarır bu sefer ve der ki
- hayır Çin deyiz..
amerikalı ve d.bakırlı
- nereden anladın? der
Çinli:
-elimi çıkardım çin seddine çarptı ...
bizim diyarbakırlı kolunu çıkartır camdan ve sinirle döner 2 sine
der ki;
-ikinizde yalan söylüyorsunuz diyarbakırdayız ..
amerikalı ve çinli şaşırarak sorarlar
- sen nereden anladın?..
-kolumu camdan çıkardım saatimi çalmışlar ..........der ...

-
-
-
-

iki deli tımarhanede aynı odada kalıyorlarmış.
odanın kapısına bir anahtar uydurmuşlar her gecekaçıp geziyorlarmış.
bir gün görevli kapıyı açık unutmuş.
Bu iki deli kapının açı olduğunu görünce delilirden biri:
-Eyvah bu gece kapı açık nasıl kaçacağız?
öbürü de:
-Akıllıya bak bu gece de pencereden atlarız , demiş

-
-
-
-

Cep telefonuyla ıssız adada...
Bir Amerikalı, bir İngiliz, bir Fransız, bir Alman ve bir Türk sadece cep telefonlarıyla ıssız bir adaya düşmüşler...
Amerikalı hemen cep telefonundan FBI'yı aramış ve
-"bir operasyon yapıp beni hemen bu ısısz adadan aldırın!" demiş...
İngiliz dururmu o da hemen cep telefonundan Dışişleri Bakanlığı'nı aramış hemen ve onlara düştüğü adanın yerini tarif edip
- "bir kurtarma timiyle gelip beni hemen burdan kurtarın!" demiş...
Fransız cep telefonundan sevgilisini aramış ve ona
- "benim burada yeni bir sevgili bulma şansım yok Nicole, sen orada ne kadar da şanslısın, nasıl olsa yakında görüşürüz, seni çok öpüyorum!" demiş...
Alman cep telefonundan patronunu aramış ve ona
- "efendim ben ıssız bir adaya düştüm ama çalışmam gereken tüm dosyalar yanımda, çalışmaya burda devam edeceğim, işleri sakın merak etmeyin!" demiş...
Sıra Türk'e gelmiş...
Türk de cep telefonunu eline almış ve çevirdiği numarayı bir kez çaldırdıktan sonra kapatıp şöyle demiş
-"enayi miyim ben yaaa, onlar beni arasın arkadaş!"....

-
-
-
-

Patlak Lastik
Delİkanlı motosikletiyle giderken yolun sağında lastiği patlamış bir araba görmüş.
Lastiği onarmaya çalışan yaşlı adamın çamura bulanmış ayakkabılarını, kravatını, gömleğini ve kıpkırmızı olmuş yüzünü görünce
-"Yardım etmemi ister misiniz efendim?" demiş nazikçe.
-"Çok sevinirim" diye cevap vermiş yaşlı adam yerden zorlukla doğrulmaya çalışırken "Karım bu konuda da müthiş bir uzman.. Eğer bu lastiğin nasıl değiştirilmesi konusunda kendisiyle şu açık camdan bir mücadele verebilirseniz ben de başladığım şu kirli işe konsantre olur, işi iki dakikada bitirebilirim!.."

-
-
-
-

Elleri Ameliyatlı Adam..
Doktor her iki elini ameliyat ettiği hastasını odasında ziyaret etmiş,
- " Doktor.." demiş adam hayli kalın bandajlanmış ellerini dramatik bir şekilde yukarı kaldırarak, " Bandajlar açılınca piyano çalabilecek miyim?.."
" Tabii ki.." diye cevap vermiş doktor şefkatle hastasının saçlarını okşayarak,
" Çok komik ve saçma sapan bir şey bu.." demiş hastası, " Oysa daha önce çalmasını hiç bilmezdim ki..!"

-
-
-
-

Doktor, Bacağım Koptu
- Doktor.. Doktor.. Yetişin bacağım koptu..
- Merak etmeyin, yerine yenisi çıkar..
- Deli misiniz doktor??.. Ben kertenkele miyim de kopan kuyruğum yerine gelsin?..
- Peki siz manyak mısınız da elinde paspas koridoru silen adama "doktor" diye bunu soruyorsunuz?..

-
-
-
-

"Olumlu " Sekreter
Sekreter patronuna
- " Size kötü bir haberim var.." demiş,
" Off..!" diye cevap vermiş patronu, " Hep kötü, hep kötü haber.. Yahu bir de olumlu tarafından bak olaylara, bu ne olumsuz bir yapı ?.."
" Tamam.." demiş sekreter dişlerini sıkarak, " Laboratuardan raporum geldi, kesinlikle kısır değilmişsiniz..!"

-
-
-
-

Kadının biri eczaneden içeri hışımla dalar ve eczacıdan bir şişe arsenik ister.
Eczacı, kadına arsenikle ne yapacağını sorar ve kadın
- "Kocamı öldüreceğim" diye cevap verir.
Eczacı;
- "Kusura bakmayın ama size bu sebeple arsenik satmam olanaksız" der.
Bunun üzerine kadın çantasına uzanır ve içinden kocasıyla eczacının karısının ysarmaş dolaş bir fotoğrafını çıkarır.
Eczacı fotoğrafa bakar ve şaşkın,üzüntülü,arseniği çıkarır uzatır:
- "reçeteniz olduğunu neden daha önce söylemediniz!!?"...

-
-
-
-

Temel birgün hapishaneye düşmüş. Kaldığı koğuştaki adamların ilginç bir özelliği varmış. Koğuştaki mahkumlar hergünbirbirlerine fıkra anlatıyorlarmış.
Bir süre sonra anlatılan fıkralar hep aynı olunca içlerinden biri demiş ki:
-"Biz madem hep aynı fıkraları anlatıp duruyoruz, boşu boşuna fıkraları uzun uzadıya anlatmayalım. Hepsine birer numara verelim,birisi anlatıcağı zaman onun numarasını söylesin."
demiş ve bu öneri herkes tarafından kabul edilmiş.
Birgün yine fıkra anlatacaklarmış. İçlerinden biri çıkmış "5" demiş herkes kahkahalarla gülmeye başlamış, millet gülmektenyerlere yatmış.
Daha sonra bir başkası çıkmış "35" demiş herkes yine kahkahalarla gülmeye başlamış.
Daha sonra Temel''e "Bi tane de sen anlat" demişler.
Temel de
-"154" demiş ve demesiyle millet kahkahalara boğulmuş.
Koğuştakiler beş dakika boyunca gümüşler artık bir süre sonra gülmekten çatlayacak hale gelmişler. Temel merakla sormuş
-"Ne oldu niye bu kadar çok güldünüz ya? Bundan öncekilere bu kadar gülmemiştiniz."
Koğuştakiler:
-"Bu fıkrayı hiç duymamıştık!"

-
-
-
-

Öğretmen Acar'a sordu:
- Kamburu olan hayvanın adı nedir?
- Deve öğretmenim.
- Güzel. Şimdi de bana iki kamburu olan hayvanın adını söyle.
- Hecin devesi öğretmenim.
- Mükemmel. Son olarak üç kamburu olan hayvan var mıdır?
- Kamburu olan Hecin devesi, öğretmenim.

-
-
-
-

Trabozunun adı nerden gelmiş ?

Zamanında Temel ile Fadime varmış
Bunlar birbirini çok severmiş
Ama Temel çok fakir.Fadime ise çok zengin ve kralın kızıymış
Temel kraldan kızı istemiş
Kral vermemiş.
Temelle Fadime Kaçmış
Kral bunları yakalamış
İbret olsun diye şehrin meydanında asmış.
Halk bu duruma çok üzülmüş
Ve şehre fadimenin ismini vermişler.
Günümüze gelene kadarda Trabzon Olmuş

-
-
-
-

Omuza Vuruş..
Karım bademcik ameliyatı olunca bir süre konuşamadı..
Benimle anlaşabilmesi için bir çesit "Vurarak haberleşme" tekniği geliştirdi..
Şöyle ki;
Omuza 1 vuruş: "Bir öpücük ver."
Omuza 2 vuruş: "Evet!."
Omuza 3 vuruş: "Hayır!."
Omuzlara rastgele 95 vuruş, popoya 1 adet sert tekme: "Ulenn inek gibi yatıp duracağına kalk git şu çöpü boşalt!."

-
-
-
-

Adamın biri bir gün mağazadan bir televizyon çalmış ve tam kapıdan çıkarken yakalanmış.Ertesi gün adamı mahkemeye çıkarmışlar.Hakim karar vermiş
-"Bir yıl hapis."
Hırsız:
-"Ben biliyordum zaten bir yıl olacağını."
Hakim:
-"Nereden biliyordun."demiş
Hırsız:
-"Televizyonun üstünde bir yıl garanti yazıyordu demiş."

-
-
-
-

Hayatı " Iskalamak "
Edebiyat dersinde öğretmen 'Argo' yu vurgulamak için tahtaya
'Yıllardır keyifli bir gün bile geçiremedim, hayatı ıskaladık..'
yazmış ve sormuş sınıfa
-"Burada yapılan hata ne?.." diye..
-"Öğretmenim.." diye el kaldırmış küçük Timmy,"Gidip de hâlâ yakışıklı bir erkek bulamamanız..!"

-
-
-
-

Temel palavra atiyordu:
-Bizim sülale Yusuf peygambere kadar dayanir.
Dursun itraz etti:
-Amma da attun.nerde ise sülalenin Nuh'un cemisine bindigunu söyleyeceksun !
-Yok canim,bizim kendi takamuz varmis.

-
-
-
-

Kanaatkarlık
Patron karşısında zam isteyen memuruna yüksekten şöyle bir bakıp sordu:
- Neden zam istiyorsun bakayım?
- Valla beyefendi ben zam istemeyecektim ama bizim çocuklar diğer ailelerin günde üç öğün yemek yediklerini farketmişler.

-
-
-
-

İçini Yakacak Şey

Lokantada yediği yemeklerin tümü soğuktu. Duruma sinirlenen adam garsonu çağırıp çıkıştı:
-Bu nasıl lokanta anlamadım. Bütün yemekler soğuk. İnsanın şöyle içini yakacak bir şey yok mu?
-Birazdan faturanızı getireceğim efendim.

-
-
-
-

Peki Affettim
İşçi utana sıkıla patronun odasına girdi.
-Afedersin patron rahatsız etmek istemezdim,özür dilerim. fakat üç aydır maaşımı alamıyorum.
Patron:
-Peki peki rahatsız ettiğin için affettim gidebilirsin.

-
-
-
-

Teyo'nun şöhreti Amerika'ya ulaşıp, gazeteler, televizyonlar hep ondan bahsetmeye başlayınca Clay ona meydan okur. Lafın kısası Teyo ile birlikte ringe çıkarlar.
- Kılay, gara bir cırbağa. Dutiram dutiram yere çaliram. Ele oldu ki, dermansız dizlerime gapandi.
- Pehlüvan ben ettim sen etme, canimi bağışla.
Dedim ki "ya kelmeyi şahadet getirisen ya canın alıram!" O sahat müslüman oldi.

-
-
-
-

Bizim Erzurumlu ve Karslı Kurban Bayramında koyunlarını satmak için İstanbula giderler
o sırada ezan okunmaya başlar.
Karslı hayretle Erzurumluya;
- Dadaş bu neki!?
- Oglum Ezan ohunir da
- Ecep davara zarar verir ?
- Yoğ yoğ
- Ey... ozaman ohunsun

-
-
-
-

İstanbullu bir hanım, Erzurum'a bir dostuna ziyarete gitmiş.
Otobüs terminalinde bindiği taksiye gideceği adresi vermiş. Gideceği yere vardıklarında, İstanbul şivesiyle nazikçe ricada
Bulunmuş:
-"Lütfen şoför bey,acaba müsait bir yerde inebilir miyim?"
Erzurumlu taksi şoförü, bu nazik üslubu çok yadırgamış.
-"Ne yalvarisen baci. Dur de durah."

-
-
-
-

1980 li yıllar...
Erzurum spor ile Rizespor arasında müthiş rekabetin yaşandığı yıllar...
Bu iki takım zirvede olmasalarda yaptıkları maçlar derbi havasında geçiyordu... İşte bu yıllarda Erzurumsporun fanatik tarafralarından Mehmet usta vardı.
Artık yaşlanmıştı bu hayattan göç etmek üzereydi. Ölüm döşeğindeyken ailesini yanına çağırdı:
-Beni iyi dinleyin ölmeden önce şunu söylemek istiyorum. Bu dakikadan itibaren Rizesporluyum dedi...
Çocukları birbirlerinin yüzüne şaşkın şaşkın baktıktan sonra babalarına sordular.
- "Babacım sen ki bu takımın en ateşli taraftarıydın. Ne oldu da bir çırpıda ezeli rakibimizin taraftarlığına geçtin." Babaları hiç tereddüt etmeden:
-"Yavv bir beni dinleyin da! Dünyadan Erzurumsporlu eksik olacağına Rizesporlu eksik olsun"

-
-
-
-

Güney Amerikalı bir subayla bir er konuşuyorlar:
- Savaşta bir düşmana rastlarsan ne yaparsın?
- Vururum.
- Doğru, peki bir düşman bölüğüne rastlarsan ne yaparsın?
- Vururum
- Olmadı. Koşup karargaha haber verirsin. Peki savaş meydanında bir inek görürsen ne yaparsın?
- Vururum.
- Olmadı.
- Koşup karargaha haber veririm.
- Yine olmadı.Boynuzlarından tutup karargaha sürüklersin. Şimdi beni görürsen ne yapacağını söyle..
- Vururum.
- Olur mu canım. Ben senin komutanınım.
- Döner karargaha haber veririm.
- Yahu ben düşman bölüğü değilim ki.
- Hah tamam. Boynuzlarından tutup karargaha sürüklerim...

-
-
-
-

Adam zilzurna sarhos halde otelin kapisina gelir, kapida gordugu apoletli, sirmali uniformali adama seslenir:
- Heeey!, bana bir taxi cagir!
adam hiddetle: !
-ben kapici degil, amiralim!
- oyleyse bana bir gemi cagir!

-
-
-
-

Konuşan Piliç
Anaokulu öğretmeni sınıfına "Küçük Piliç" masalını okuyormuş.
"Küçük Piliç çiftçiye koşup 'Kümesimize tilki geliyor, tilki geliyor'demiş."
Öğretmen sonra sınıfa dönüp
-"Şimdi söyleyin bakalım çocuklar" diye devam etmiş, "Onun bu sözü üzerine çiftçi ne demiş olabilir?"
Alihan el kaldırıp
- "Öğretmenim" demiş, "Muhtemelen 'Hiii! Şuna bak. Konuşan bir piliç'demiştir!"

-
-
-
-

Erkek misin Fare mi?..
Adam bara girmiş bir kadeh içip
"Hanım kızar"
deyip eve dönmek isteyince
-"Heyyy" demiş arkadaşları, "Sen erkek misin fare mi yahu? Ne bu ödleklik?"
Adam
-"Tabii ki erkeğim" demiş.
-"Ee, neden bir fare gibi davranıyorsun?" diye sormuş arkadaşları.
-"Kardeşim" demiş adam, "Bizim hatun hayatta bir tek fareden korkar da ondan!"

-
-
-
-

Deli Dana..
Adam karısı ile lüks bir restorana gitmiş. Garson siparişi almaya geldiğinde adam
- "Şehrin en kalın bifteğini istiyorum" demiş, "Az pişmiş ve yanında bir kadeh şarap..."
Garson
-"Hayhay efendim" demiş, "Ama deli danayı unutmuyorsunuz değil mi?"
Adam
-"Ah, evet" demiş, "En iyisi siz buyurun sorun, kendi siparişini kendisi versin!"

-
-
-
-

- Ula Temel, senden polis olmaz. Nasıl kaçırdın elindeki azılı hırsızı!
-Sormayın komiser bey. Bir anluk dalgınluğum sebep oldu. Üstünde "girmek yasaktır" tabelası bulunan bi yere girdi, arkasından gidemedum!

-
-
-
-

Doktor, akıl hastasının iyileştiğine karar verip akıl hastasını taburcu etmiş.
Buna çok sevinen hasta gelip doktoruna şöyle demiş;
-"Doktor Bey, size hediye ayakkabı yapacağım ama sorayım dedim, topuğu önde mi olsun arkada mı?

-
-
-
-

Muhammed sınıfa girdiğinde öğretmen sordu
- "Adın ne"
- "Muhammed" diye cevapladı çocuk.
- "Fransa'da Muhammed ismini kullanmayız bundan sonra senin adın Jean-François" dedi öğretmen.
Akşam eve döndüğünde annesi Muhammed'e sordu
- " Günün nasıl geçti Muhammed"
- "Benim adım Muhammed değil, artık Fransa'da yaşıyorum ve artık adım Jean-François" dedi.
- "Sen isminden, ailenden, kültüründen ve dininden utanıyor ve yadsıyorsun öyle mi?" diyen annesi Muhammedi dövdü.
Sonra olanları Muhammed'in babasına anlattı. Babası Muhammed'i daha kötü dövdü.
Ertesi gün okula gittiğinde öğretmen Muhammed'in yüzündeki çürükleri gördü ve sordu
- "Benim küçük Jean-François'ma ne oldu?"
- "Hiç sormayın Madam, iki tane Arap'ın saldırısına uğradım"

-
-
-
-

Kaç Askerimiz Var?..
Savaş sırasında parlamentoda basına kapalı oturum yapılmış. Son durumla ilgili açıklamalar yapan Milli Savunma Bakanı'na vekiller
- "Düşmanın kaç askeri var?" diye sormuşlar.
"1.5 milyon askeri var" diye cevap vermiş Bakan.
-"Yahu bu çok fazla.." demişler, "Nereden biliyorsunuz?"
Bakan
- "Bence de fazla ama" demiş, "Ne zaman generallerimiz savaş kaybetse yenilginin nedenini sorduğumda 'Düşman bizden 3 kat fazlaydı efendim' diyorlar.. Ee bizim de 500 bin askerimiz olduğuna göre, kabaca bir hesap yapacak olursak.."

-
-
-
-

Hamster
5 yaşındaki kızıma pet shop'tan bir hamster aldım. Hayvan bir gün kafesinden kaçtı, bütün aile evi didik didik ettik ve sonunda bulduk.
Birkaç hafta sonra kızım okuldayken hamster tekrar ortadan kayboldu, her tarafı aradık, bulamayınca kızım üzülmesin diye kafesini kızımın odasından kaldırdım.
Kızım okuldan gelince dizime oturdu,
"Ciddi bir problemimiz var baba" dedi, "Sanırım hamsterımın dönmesi artık mümkün değil.. Çünkü bu sefer giderken kafesini de götürmüş!.."

-
-
-
-

Amerika`dan döner dönmez, elindeki kocaman bavulla Meclis kürsüsüne
çıkan Bakan :
- Bu bavulun içinde tam 14.3 milyar dolar var, demiş.
Arkasından da sormuş:
- Bu parayı nüfusumuza bölersek, kişi başına kaç dolar düşer?
Milletvekilinin biri, derhal ayağa kalkarak cevap vermiş
- 26 milyon dolar...
- Ama 14.3 milyarı,70 milyona böldüğümüzde 26 milyon çıkmaz ki...
- Ben, 70 milyona bölmedim ki...
- Kaça böldün?
- 550`ye!..

-
-
-
-

Fotoğrafçı ve Model Kız..
FOTOĞRAFÇI model kızı düşünceli görünce
-"Neyin var?" diye sormuş.
"Sevgilim" demiş kız, "Borsada bütün parasını kaybetmiş, beş kuruşu kalmamış."
Fotoğrafçı
- "Onun için üzgün olmalısın" demiş.
-"Evet" diye cevap vermiş kız, "Beni çok özleyecek!.."

-
-
-
-

Kışın Kirpi Yetiştiren Veteriner
Kadının köpeği tatil kasabasında yazlığın bahçesinde bulduğu bir kirpi ile boğuşmuş.
Köpeğin burnuna, yüzüne batan kirpinin dikenlerini temizletmek için oradaki veterinere gitmişler.
Veteriner titiz bir çalışma ile kâh cımbızla çekerek, kâh keserek dikenleri temizlemiş ve kadından muayene ücreti olarak 50 lira istemiş.
-"Nee?" demiş kadın sinirlenerek, "Çok fahiş bir fiyat bu. Yazlıkçıları kazıklayın bakalım. Kışın boş yatıyorsunuz tabii, yazın acısını çıkartıyorsunuz!"
Veteriner
- "Olur mu hanımefendi" demiş veteriner, "Biz asıl kışın çalışırız."
Kadın
- "Kimseler yok.. Ne yapıyorsunuz ki?" diye sorunca cevap gelmiş:
-"Hepimiz kirpi besleriz!.."

-
-
-
-

Dilek Kuyusu
ORTA yaşlı karı koca tarihi yerlerde dolaşırlarken bir dilek kuyusunun yanına gelmişler.
Kadın çantasından bozuk para çıkarmış, kuyuya eğilip parayı atmış ve bir dilekte bulunmuş.
Arkasından kocası da çıkarmış bozuk parasını, iyice eğilmiş kuyuya tam parayı bırakacakken dengesi bozulmuş, kuyuya düşmüş ve boğulmuş..
Birkaç dakikalık şaşkınlıktan sonra
- "Aman Tanrım!" demiş kadın, "İnanamıyorum, işe yaradı."

-
-
-
-

Temel ve Fadime'nin evinde Elmas adında bir kedi varmış.
Temel Elmas'tan sıkılmış ve kediyi alıp sokağa bırakmış , eve geldiğinde Elmas'ı evde bulmuş ,
sonra tekrar Elmas'ı alıp dışarı çıkmış bu sefer başka bir mahalleye bırakmış , tekrar eve geldiğinde Elmas'ı yine evde bulmuş ,
bu sefer Temel , Elmas'ı alıp taa uzaklara tepelerin , dağların ardında uzak bir yere bırakmış
sonra,iaradan saatler geçtikten sonra Fadime'ye telefon açmış ;
Temel :
- Fadime Elmas evdemidur ?
Fadime :
- Evet evdedur.
Temel :
- Ver bakayum telefona bi yolu tarif etsun bana

-
-
-
-

nasrettin hoca söz ve hareketleriyle herkes tarafından çok sevilir
hele adamın biri vardır ki hocayı ne zaman görse:
-hocam ne olur bize birgün buyrun der çorba içeriz....... diye ısrar eder
hoca bir gün cimrililiğle tanınmış bu adamın evine gider...
adam o sırada pencere kenarına oturmuş dışarıya bakmaktadır
hoca adamı görür kapıyı çalar içeriden bir kadın
-kim o? diye seslenir hoca kendini tanıtır evin efendisini ziyarete geldiğin isöyler .
kadın:
-kocam evde yok sizin geldiğinizi çok üzülecek...... der
hocanın bu işe canı sıkılır :
-ya öylemi ?kocan gelince ona söylede evden çıkarken bir daha kafasını pencerede unutmasın... der

-
-
-
-

Muhteşem Haber
Polis müfettişi, karısı denizde kaybolan adamın kapısını çalmış.
- "Size bir kötü, bir iyi, bir de mükemmel haberim var efendim" demiş, "Hangisini önce söylememi istersiniz?"
Adam
-"Kötü haberi önce verin" demiş.
-"Karınızı körfezin dibinde bulduk efendim."
Adam
- "Aman Tanrım" diye olduğu yere çökmüş, daha sonra müfettişin söylediklerini hatırlayıp "İyi haber nedir?" diye sormuş.
-"Şeyy, mayosunun içinde bir sürü istiridye bulduk, hepsinin de içinde maddi değeri son derece yüksek inciler var."
Adam
- "Peki muhteşem dediğiniz haber nedir?" diye sorunca müfettiş cevaplamış
-"Hanımefendiyi yine aynı yere salladık, yarın sabah erkenden çekeceğiz."

-
-
-
-

Malum..
Kadının biri petshop'un önünden geçerken dükkânın kapısının önündeki papağan
- "Hey bayan" demiş, "Ne kadar çirkinsiniz."
Şaşkınlığını attıktan sonra son derece sinirlenen kadın kaçarcasına uzaklaşmış oradan.
Ertesi gün yine işine giderken aynı noktada
- "Hey bayan" uyarısı gelmiş yine o papağandan ve arkasından "Ne kadar çirkinsiniz."
Bu sefer kadın içeri girip papağanı dükkân sahibine şikâyet etmiş. Binbir özür dileyen adam kadına bir daha asla böyle bir şeyin olmayacağı teminatını vermiş, ama aynı günün akşamı kadın evine dönerken papağan tekrar
- "Hey bayan" demiş.
- "Ne var?" diye kaşlarını çatarak sormuş kadın.
Papağanın cevabı geç kalmamış:
-"Malum. Biliyorsunuz işte!"

-
-
-
-

Tercih..
İki arkadaş barda sohbet ediyormuş.
- "Offf" demiş biri, "23 yaşında, mankenlik yapan, beş kuruşsuz bir sevgilim var, diğer yanda 63 yaşında inanılmaz serveti olan ve benimle yaşamak isteyen yaşlı bir dul, geleceğimi hangisiyle kuracağıma karar veremiyorum."
Diğeri
-"Saçmalama" demiş, "Bu şartlarda bir saniye bile tereddüt etmezdim doğrusu. Ömründe bir daha 23 yaşında bir kızın ilgisini çekebilir misin sanki? Gençlik ve güzelliğin yerini ne tutabilir ki? Hemen o yaşlı yarasaya boşver ve koş o güzel kızın kollarına."
Arkadaşı
- "Haklısın" demiş, "İşte arkadaşlık bu. Akıl dolu desteğine ne kadar teşekkür etsem az."
Diğeri
-"Önemli değil" demiş "Bana şu yaşlı dul kadının telefonunu verir misin?"

-
-
-
-

Yakaladım
Hâkİm trafiği altüst eden kadının bir ilkokul öğretmeni olduğunu öğrenince
- "Mahkemede yıllardır bu günü bekliyordum!" diye ayağa fırlamış: "Şimdi şu karşıki masaya oturup 500 kere 'Bir daha kırmızı ışıkta asla geçmeyeceğim' diye yazın bakayım!.."

-
-
-
-

bektaşiyi yine ramazanda öğle vakti yemek yerken yakalayıp sıkıştırmışlar:
- neden oruç yiyorsun?..
bektaşi:
- ulan, demiş, aç gezerken kimse bir şey sormuyor; bugün yiyecek bir şey buldum, hepiniz üstüme geliyorsunuz!..

-
-
-
-

Nerde Oturuyorsunuz?
Temel'in mahkemede kimlik tespiti yapılmaktadır?
- Nerede oturuyorsunuz?
- Kardeşimle birlikte?
- Kardeşin nerede oturuyor?
- Babamla birlikte?
Yargıç öfkelenir?
- Be adam, peki baban nerede oturuyor?
Temel çaresizlikten ellerini açar:
- Sayın yargıç, lafımı anlatamadım galiba: Biz hep birlikte oturuyoruz!

-
-
-
-

BORÇ
Yargıç Temele sormuş :
- Davacıya borcunu bir türlü ödemiyorsun neden ?
Temel boynunu büker..
-Vereceğum vermesine de "Bana üç ay mühlet ver." diyorum vermiyor üç yıldır beni oyalıyor yargıç bey

-
-
-
-

Kanguru Çekirge
Teksaslı çiftçi Avustralya'daki çiftçi arkadaşına ziyarete gitmiş.
Arkadaşının buğday tarlasını gezerken sırf hava atabilmek için
- "Aa.. Bu ne?" demiş, "Bizdeki başaklar bunun iki mislidir!"
Daha sonra bir koyun görüp
- "Bu ne be?.." demiş adamı aşağılayarak "Bana bunun bir koyun olduğunu söyleme sakın... Bizdeki koyunlar sizdeki inekler kadardı."
Bir müddet sonra hayatında ilk defa gördüğü iri kangurunun tarlanın ortasında zıp zıp zıplayarak koştuğunu görüp ne olduğunu merakla sorunca
- "Yok artık" demiş Avustralyalı sinirini belli etmemeye çalışarak, "Sakın bana 'Bizim Teksas'ta çekirge yok'deme!"

-
-
-
-

Ölüm Döşeğindeki Koca'nın temennisi
Yaşlı çiftçi ölüm döşeğinde, bütün ailesi yatağının etrafında toplanmış,
-"Mary" demiş ağır ağır karısına dönüp "Ben ölünce çiftçi John ile evlenmeni istiyorum."
Karısı
- "Hayır, senden sonra evlenmem" demiş.
Kocası zorlayınca
-"Ama neden?" diye sormuş karısı.
-"Çünkü o şerefsiz geçen sene bana tohum satarken müthiş bir kazık atmıştı!"


Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org