Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Figen Mete Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Türk ve dünya tarihine damga vuran kadınlar
07.03.2013
Figen METE
Okunma Sayısı : 8845
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Edebiyat dünyasının sıradışı kadınları ve hayatları

Kuşkusuz ki birçok sanatçı sadece eserleriYle değil yaşadığı dönemde yarattığı sansasyonel olaylarla da tarihe damgasını vurmuştur.
İşte edebiyat dünyasının sıradışı kadınları ve sıradışı yaşamları...

Colette
28 Ocak 1873te Fransanın taşra kasabasında dünyaya gelen Sidonie-Gabrielle Colette, Fransa'nın, gelmiş geçmiş en cesur kadınlarından bir tanesi oldu. Colette 15 yaşındayken Willy ismi ile tanınan bir dolandırıcıyla ilk evliliğini yaptı.
Willy ile birlikte Paris'e taşınan Colette, ilk romanı olan ve hala ses getiren 'Claudine'yi kocasının ismi ile yayınladı. O dönemde sürekli olarak New Yorklu erkeksi kadın modeli ön plana çıkartılırken Colette kendi kişiliğine de uygun bir biçimde son derece kadınsı karakterler yaratır.
Colette'nin bu ilk eserlerini kocasının zoruyla bir odaya kapatılarak yazdığı söylenir. Colette büyük bir başarı yakalayınca kocasının dejenere yaşam tarzından sıkılır ve boşanmaya karar verir. Boşandıktan sonra çalışmaya başlayan Colette için yeni bir perde açılmıştır.
Müzikhollerde şarkıcılık yapmaya başlar ve altı yıl boyunca bu işe devam eder. İlk olayını ise bu dönemde patlatır. Ünlü Moulin Rouge'da oynadığı bir rolde göğsünü açarak olay yaratır.
Colette zaten o günden sonra skandalların kadını olarak anılacaktır. Eserlerinde kadın cinselliğini, fahişeleri anlatan yazar lezbiyen ilişkileride eserlerine yansıtır ve öykülerinin temelini bilinen ilk kadın şair olan Sappho'ya (Sappho da ayrıca lezbiyen olarak bilinmektedir.) kadar uzatır.
İtalyan kadın yazar Gabriele d'Annunzzio ve Amerikalı ünlü bir lezbiyen olan Natalie Clifford Barney ile de aşk yaşayan yazar, ileride yaşantısıyla pek çok feminist kadına örnek gösterilir.
Ayrıca 1912'de yine bir erkekle, Henri de Jouvenel des Ursins ile evlenir. Bu evlilik süresince yine skandallar bitmez ve üvey oğlu ile aşk yaşadığı dedikoduları yayılır. Colette ise aslında kendisini aldatan kocasından intikam almak için bu ilişkiyi yaşamıştır.
Hem kadın hem erkeklerle yaşadığı aşklarda onun bu kadar konuşulmasının sebeplerinden bir tanesi oldu. 1944'te umutsuzluktan intihar etmiş olan III. Napolyon'un yeğeni olan Marquise de Belboeuf (takma adıyla Madam Missy) de Colette'nin kadın sevgililerinden bir tanesiydi. Bir dönemde balerinlik yapan yazar kaval kemiğine saplanan bir broş yüzünden ömrünün son yirmi yılında büyük acılar çeker
Edebiyat dünyasında birbiriyle çelişen karakteriyle de tanınan Colette, İkinci Dünya Savaşı sırasında Vichy rejimiyle işbirliği yapar ve lezbiyen ilişkilerini saklamaz. Yazar hayatı boyunca sıradışı yaşamı, çok eleştirilen sansasyonel olayları ile dikkat çeker ve bunun yanı sıra bir çok saygın yerde de kabul görür.
Belçika Kraliyet Akademisi'ne kabul edilen Colette ardından da Goncourt Akademisi'ne kabul edilen ilk kadın olur. Tam olarak politik yaklaşımlarıyla akıllarda yer etmese de kendisini 'erotik bir militan' olarak tanımlar. Bir taşrada doğduktan sonra Paris'te yaşamını sürdüren, büyük başarılar elde eden Colette'nin son romanı Gigi filme çekilir ve Broadway'de müzikali yapılır. 1953'te Onur Madalyası'na layık görülen Colette 1954'te Paris'te ölür. Kilise dini tören yapmayı reddetse de devlet tarafından görkemli bir tören düzenlenir. Son kocası Goudeket 1957'de eşi ile ilgili olarak 'Colette'e Yakın Olmak: Kadın Bir Dahinin Mahrem Portresi' isimli bir kitap yazar.

Sappho

Dünyanın bilinen ilk kadın şairi olan Sappho hakkında elimizde Colette kadar çok bilgi bulunmuyor. Yine de yaşadığı döneme göre oldukça sıradışı sayılabilecek hayatıyla dikkati çekiyor hatta öyle ki Sappho ölümünden yüzyıllar sonra bile anılacak, portreleri çizilecekti.
Demokrasinin beşiği olan Antik Yunan'da, aristokrat bir ailenin kızı olarak M.Ö. 630 - M.Ö. 612 yıllarında dünyaya gelen Sappho Yunanistan'ın Lesbos Adası'nda doğdu. Lesbos'un ismi Sappho'dan geliyor.
Bizim bildiğimiz ismiyle 'Midilli' o dönemki adıyla Lesbos Adası da ismiyle aslında Sappho'nun en çok tartışılan yönüne atıfta bulunuyor yani lezbiyenliğine. Atinalı tiyatro yazarı Aristofanes yazdığı bir oyunda iki kadın arasındaki aşkı anlatmak için 'Lesbos'lu' tanımını kullanır. Böylece 'lezbiyen' kelimesinin temeli atılır. Önceleri zengin bir tacir ile evlenir fakat bu evlilikte mutlu olamaz ve ve ayrılır.
Ayrıca bu evlilikten bir de kızı olur. Gençlik dönemlerinde ise Sappho karıştığı siyasi olaylar sebebiyle Lesbos Adası'ndan Sicilya'ya sürgüne gönderilir döndüğünde de kızlar için bir okul açar. Küçük yaştan itibaren okuluna kabul ettiği kız öğrencileri evlilik çağlarına gelene kadar eğitir.
Sanat eğitimi verilen bu okulda Sappho'nun öğrencileriyle aşk yaşadığı dedikoduları da oldukça fazladır. Sappho'nun ölümün ardındaki sır perdesi ise hiçbir zaman kalkmadı. Kimileri kendisini küçük yaştaki bir denizcinin aşkı yüzünden intihar ettiğini söylese de yaygın kanı Sappho'nun bir öğrencisine olan aşkı yüzünden adadaki kayalıklardan atıp öldürdüğüdür. Bir diğer görüş ise bu aşkın Afrodit'e karşı olduğudur.
Her şey bir yana bu şiiri aşkın kanıtı niteliğindedir; 'Elbet seviyorum seni Ama sen beni seviyorsan genç bir kadınla evlen Nasıl katlanırım birlikte yaşamaya kendimden genç biriyle'

Virginia Woolf

1882'de Londra'da dünyaya gelen Virginia Woolf, Victoria devri'nin tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen'ın kızıyd. Fakat Virginia belki de ilk asiliğini ve farklılığını bu Victoria tarzı yaşama karşı duruşuyla göstermişti. 13 yaşındayken ansızın annesini kaybeden Virgina babasının kütüphanesinde onun da yardımıyla kendisini geliştirdi.
Virginia'nın çocukluğu ömrünün geri kalanında yaşayacağı tramvalara zemin hazırlayan olaylarla doluydu. Önce annesini kaybeden Virginia üvey ağabeyinin tacizine uğradı ve psikolojik sorunları böylece başladı.
1904'te de babasını kaybeden Virginia yemek yememeye başladı ve ilk intihar girişiminde bulundu. VII. Edward'ın pencerenin altında ona açık saçık laflar söylediğini zanneden Virginia pencereden atladı. Virginia babasının da ölümünün ardından Bloomsburry'e taşınarak belki de hayatını değiştirecek yegane kararı verdi.
Babasının da ölümünün ardından Bloomsburry'e taşınması Virgina'nın hayatının dönüm noktasını oluşturdu. Bloomsburry grubu önemli edebiyatçılardan oluşan entellektüel bir gruptu. Gruptaki birçok insan eşcinsel ya da biseksüel ilişkilerde bulunuyordu. Leonard Woolf da o edebiyat grubundakiler arasındaydı. Virginia Stephen, sevmediğini açıkça söylediği ve geleceği pekte parlak olmayan, beş parasız bir adam olan Leonard Woolf ile evlendi.
Virginia buna rağmen Leonard ile ömrünün sonuna kadar birlikte olacaktı. İlk kitabını da Leonard'ın sayesinde çıkarttı. Virgina Woolf'un travmaları üst düzeydeydi. Onu iyi eden tek şey belki de yazmaktı ama bunun da üzerinde farklı bir etkisi vardı. Virginia bitirdiği her romanının ardından histeri krizleri geçiriyordu.
Karakterindeki dikkat çekici bir diğer nokta ise feminist duruşuydu. Son derece uysal bir kadın olan ve hayatının amacını hizmet etmek olarak nitelendiren bir kadın olan annesinin aksine Virginia, kadınlara içlerindeki bu hizmetçiyi öldürmelerini tembihliyordu. Virginia'nın kadınları bu kadar düşünüyor olması sadece feminist kişiliği ile alakalı değildi. Ayrıca evli olduğu süre içerisinde lezbiyen ilişkilere girdiği de dedikodular arasındaydı. O da kadınlara karşı duyduğu heyecanı çokta fazla gizlemiyordu.
Edebiyat tarihine damgasını vurarak, izleri hiç silinmeyecek olan bu kadın intiharı toplamda 3 kez denemişti. Pekte ciddi sayılmayan ilk intiharının ardından bir kez de ilaç içmiş ve kocası tarafından midesi yıkanarak kurtarılmıştı.
Üçüncü intiharında ise cebine taşlar doldurduğu elbisesi ile evlerinin yakınındaki bir ırmağa girerek intihar etmişti. Bu kez başarılı olacaktı Virginia. Cesedi üç hafta sonra nehrin kenarında oynayan çocuklar tarafından bulunur.
Tüm hayatı boyunca onu koruyup kollayan, Virginia için psikiyatrlık yapan, hemşiresi olan Leonard, onun cesedini yaktırdıktan sonra küllerini evlerinin bahçesindeki ağacın altına gömdü. Virginia'nın son kitaplarından 'Dalgalar'ın son cümlesi de onun için bir şeyleri anlatır nitelikteydi; 'Kendimi sana savuracağım, yenilmeksizin ve boyun eğmeden ey ölüm! '

Slyvia Plath

27 Ekim 1932 yılında doğan Slyvia Plath ilk başta yazılarından çok intiharı ile olay yarattı. Sırça Fanus, Slyvia Plath'in Günceleri, Suyu Geçiş, Üç Kadın gibi kitaplarıyla tanınan Plath'in en çok dikkat çeken romanı ise yarı otobiyografik olan ve depresyonunu anlatan Sırça Fanus kitabıdır.
İlk şiirini 8 yaşında babasını kaybettiğinde yayınlayan Plath hayatı boyunca psikiyatrik rahatsızlıklarla boğuştu.
Manik-depresif bozukluğu olan Plath, ilk intihar girişimini 1950 yılında üniversitedeyken gerçekleştirdi.
1956 yılında kocası Ted Hughes ile üniversite sıralarında tanışan Plath, ilk çocuklarının doğumundan kısa süre sonra boşanmaya kalkıştı.
Plath 11 Şubat 1963 yılında kafasını fırının içine sokarak gaz ile intihar etti.
1981 yılında da Ted Hughes tarafından şiirleri bir kitapta derlenerek yayınlandı.



ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı

İşte Türk tarihine damga vuran kadın

DEVLET KURTARAN KADIN:

ALTUN CAN HATUN

Türk töresinde kadının yeri çok önemlidir. Saygındır. Söz sahibidir. Karar vericidir. Tarihimizin her döneminde önemli hizmetler yapmış Türk kadınları olmuştur.

Altun Can Hatun kimdir?

Altun Can Hatun önce Harzemşahla evlenmiş. Harzemşahtan Enusirevan adlı bir oğlu olmuştur. Harzemşahın vefat etmesiyle genç yaşında dul kalmıştır. Altun Can Hatunun güzel ahlaklı, akıllı ve kültürlü olması Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyin ilgisini çekmiş ve evlenmişlerdir Altun Can Hatun, ata binen kılıç kuşanan gerektiğinde askere komutanlık yapacak kadar cesur ve bilgili idi. Devlet işlerinde Tuğrul Beye yardımcı olmaktaydı

Tuğrul Beyin üvey kardeşi İbrahim Yınalın, Tuğrul beyin halifelik merkezi Bağdatta bulunmasını fırsat bilerek Hemedanda isyana kalkışması, Tuğrul Bey ailesini ve devlet erkanını Bağdatta bırakarak isyanı bastırmak için isyancıların üzerine gitmiştir Yapılan savaşta Tuğrul Bey başarılı olamamıştır. Bağdata gelen haberlerde Tuğrul Beyin esir düştüğü yönünde olması Abbasi halifesi ile Selçuklu sarayını telaşa düşürmüştür. Halife ve Selçuklu vezirleri Tuğrul Beyin yerine Altun Can Hatunun oğlunu tahta çıkartmaya çalışmışlardır. Bu duruma şiddetle itiraz eden Altun Can Hatun, kendi öz oğlunu Sultanlığa heveslendiği için zindana attırmış ve Türkmenlerden oluşturduğu bir orduyla kılıç kuşanıp orduya komuta ederek kocası Tuğrul Beyin yardımına koşmuştur. İsyancıları dağıtmış, Tuğrul Beyi muhasaradan kurtarmıştır. Böylelikle Büyük Selçuklu Devletinin parçalanması ve yıkılması önlenmiştir.

Altun Can Hatun, Türk Devletinin menfaati için kendi öz oğlunu bile gözünü kırpmadan zincire vurduracak kadar akıllı ve cesurdur. Bu değerli fedakar Türk Anası yakalanmış olduğu hastalıktan kurtulamamış 1060 yılında vefat etmiştir. Son nefesini vermeden önce Sultan Tuğrul Beye şu vasiyette bulunmuştur:

Halifenin kızı ile evlenmek için ne mümkünse yap. Böylece hem bu dünya hem de ahiret saadetine nail olursun.?Tüm servetini de Halifenin kızına düğün armağanı olarak bağışlamıştır.

Altun Can Hatun Büyük Selçuklu İmparatorluğu?nun başkenti Rey şehrinde defnedilmiştir.

Rahmet ve saygı ile anıyoruz.

Bilinçli Türk Kadını var oldukça Türklük yaşayacaktır

Malazgirt zaferini kazanan Sultan Alparslanı, Altun Can Hatun?un oğlu olarak gösterenler var. Bu bilgi yanlıştır. Sultan Tuğrul Beyin çocuğu olmamıştır. Sultan Alparslan, Tuğrul Beyin kardeşi Çağrı Beyin oğludur.

KAYNAK:
Prof. Dr. Sayın Zekeriya Kitapçı

-
-
-
-

Tarihe Geçmiş Türk Kadınları

NENE HATUN
1857-1955

Erzurumun Pasinler ilçesine bağlı Çeperler Köyü?nde dünyaya geldi.
Henüz 20 yaşında bir gelinken 1877-1878 yılları arasında yapılan Türk-Rus Savaşında (93 Harbi) Aziziye Tabyasını sopayla,taşla, kazma, kürekle savunanlara katılarak cesurca savaştı.
Daha sonra oğlunu Çanakkale Savaşında şehit verdi.
Kurtuluş Savaşı başladığında yaşı ilerlediği için cepheye gidip eskisi gibi savaşamadı.
Atatürkü çok sever ve takdir ederdi.
1954 yılında 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Nurettin Baransel Paşanın gayretleriyle kendisine ?3. Ordunun Nenesi ünvanı verildi.
Cüzi de bir maaş bağlandı.
1955 yılında anneler gününde Yılın Annesi seçildi.
Erzurum manevraları sırasında Amerikan Generali Ridgway bu yüce insanın elini öptü.
Nene Hatun bir kahramanlık ve analık sembolü olarak 98 yaşına kadar yaşadı.
22 Mayıs 1955te zatürre hastalığından vefat etti.
Kabri, uğruna savaştığı topraklarda, Aziziye Şehitliği?ndedir.
-
-
-
-
-
HALİDE ONBAŞI (EDİP ADIVAR)
(1884-1964)

İşgallerin ardından İstanbul'da yaptığı konuşmalarla halkı işgallere karşı uyandırmaya çalıştı.
1919'da Sultanahmet Meydanı'ndaki mitingde yaptığı etkin konuşma sonrası hakkında tevkif kararı çıkınca, eşi ile birlikte Anadolu'ya kaçarak Kurtuluş Savaşına katıldı.
İstanbul Hükümeti tarafından Mustafa Kemal ile birlikte hakkında ölüm kararı verilen altı kişiden biriydi.
Mustafa Kemal onu Garp Cephesine tayin etti.
Kendisine önce onbaşı , sonra da üstçavuş rütbesi verildi.
Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk ile siyasal görüş ayrılığına düştü.
1917'de evlenmiş olduğu ikinci kocası Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye'den ayrıldı.
1939'a kadar dış ülkelerde yaşadı.
1939'da İstanbul'a dönen Adıvar 1940'ta İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu, 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi.
1954'te istifa ederek evine çekilmiş ve 1964'te ölmüştür.
Değerli yazarımız Kurtuluş Savaşını ve Türk kadınlarının mücadelesini anlatan ve Türk klasikleri arasına giren pek çok esere imza atmıştır.
-
-
-
-
-
NEZAHAT ONBAŞI

Eşini yitiren 70. Alay Komutanı Hafız Halid Bey, 8 yaşındaki kızı Nezahat'ı kimseye emanet edemeyip, yanına almıştı.
Küçük Nezahat Çanakkale cephesinde muharebe havasına alışmış, Alay İzmit'e nakledildiğinde talimlere katılarak mükemmel at binmesini, silah kullanmasını öğrenmiş ve 12 yaşında "onbaşı" rütbesini almıştı.
Babasının yanında cepheden cepheye koşmuş, çarpışmalara girmiş ve 100'den fazla düşman askeri öldürmüştü.
Nezahat Onbaşı 30 Ocak 1921 yılında T.C.nin İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmesi önerilen ilk vatandaşıdır.
Bursa Milletvekili Operatör Emin (Erkul) Bey'in bununla ilgili önergesi şöyledir:
"Büyük Millet Meclisi Riyasetine,
Muhtelif cephelerde, bilhassa son Gördes ve İnönü muharebelerinde bilfiil çarpışmalara katılan ve her an askerleri teşca eden 70. Alay Kumandanı Hafız Halid Bey'in kerimesi 12 yaşlarındaki Nezahat Hanım'a ilk İstiklal Madalyası'nın verilmesini teklif ve bu teklifin hey'et-i umumiyenin tasdikine arz edilmesini rica ederim."
Bu öneri TBMM de hararetle kabul edilmiş, ancak Kurtuluş Savaşı?nın hengamesi içinde işleme konulamamış, daha sonra da kararın yerine getirilmesi unutulmuştu.
Kendisi de hiçbir zaman ne "Madalyamı verin!" talebinde bulundu, ne de TBMM Başkanlığınca alınmış kararın yerine getirilmesi için müracaat etti.
Nihayet karardan 65 yıl sonra 78 yaşında bir nine iken TBMMnin Şükran Belgesine kavuşmuştu ve bu duygulu anda gözyaşlarını tutamamıştı.
-
-
-
-
ŞERİFE BACI

1921 yılı Kasım ayında İnebolu'ya önemli miktarda savaş malzemesi gelmiştir.
Malzemenin bir an önce Kastamonu'ya iletilmesi gerekir.
Cepheye gidemeyip de köylerinde kalan yaşlılar sakatlar, kadınlar, Menzil komutanlığının malzeme taşınması haberi üzerine kağnılarla yola çıkarlar.
İnebolu'dan kağnılara yüklenen cephaneler Kastamonu'ya doğru yol alır.
Bu cephane kollarında hep kadınlar vardır.
Bunlardan biri de Şerife Bacıdır.
Şerife Bacı top mermileri ıslanmasın diye kazağını mermilerin üzerine örtmüş, yavrusu ölmesin diye üzerine abanmış ve soğuktan ölmüştür, ama ölene kadar vücut sıcaklığını yavrusuna vermiştir.
Bugün Kastamonu'da şanına layık güzel bir anıtı var. Kastamonulular şehit Şerife Bacının adını her yerde yaşatıyorlar.
-
-
-
-
-
FATMA SEHER ERDEN
(ERZURUMLU KARA FATMA)

1888de Erzurumda doğdu.
Subay Suat Derviş Bey ile evlenip Balkan Savaşına katıldı.
I. Dünya Savaşında Kafkas Cephesine gitti.
1919'daki Kongre günlerinde, Mustafa Kemal'le bizzat görüşebilmek için Sivas'a gitti.Bu görüşmenin ardından, Milis Müfreze Komutanı olarak Batı Cephesinde görevlendirildi.
300 kişiyi aşkın birliği ile Başkomutanlık Meydan Muharebesinde Mehmetçikle birlikte destanlar yazdı.
Büyük Taarruzun ilk günlerinde General Trikupisin birliğine esir düşmüşse de, kaçarak yeniden Müfrezesinin başına geçmişti.
Kahraman kadın Kurtuluş Savaşından sonra üstteğmen rütbesi ile emekli oldu.
Emekli maaşını Kızılaya bağışladı. 1954 yılında TBMM kendisine yeni aylık tespit etti.
-
-
-
-
-
HALİME ÇAVUŞ (KOCABIYIK)

Kastamonuda doğan, anne-babasının kızım gitme şeklinde yalvarışlarını dinlemeden mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi.
Kurtuluş Savaşına giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı.
Mühimmat taşımada birçok görev yaptı.
Bir Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı.
Bir keresinde İneboludan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal Paşaya rastladı.
Ancak rastladığı kişinin O olduğunu bilmiyordu (daha önce resmini bile görmemişti ki).
Mustafa Kemal Paşa
- Sen üşüyor musun böyle?? diye sordu.
-Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?? dedi.
Paşa kafa kağıdını istedi. Verdi.
- Sen kız mısın??
- Evet.
Gün geldi savaş bitti, ancak o ne asker üniformasını çıkardı ne de her sabah traş olmaktan vazgeçti.
Savaş sonrası Mustafa Kemal tarafından Ankaraya çağrıldı.
Ailesi önce korktu, Paşa Halimeyi neden çağırıyordu ki?
-Gitme? dediler,o yine dinlemedi ...
Kapıda yavere
-Paşa hangisi bilmiyorum? dedi.
Yaverin
-soldaki demesiyle koşup elini öptü.
Onun
- Seni yollamıyorum, bizim kızımız ol?önerisine
-Annem babam beni bekler şeklinde cevap veren Halime Çavuş,
- Ben ana-babaya itiatli evlada saygı duyarım diyen Mustafa Kemal Paşa tarafından çeşitli hediyeler verilerek tekrar evine yollandı ve kendisine maaş da bağlandı.
75 yaşında hayata gözlerini yumdu.
-
-
-
-
-
HAFIZ SELMAN İZBELİ

Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Kolu kurucularından ve Kastamonuda ilk kadın meclisi üyesi, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle bir Cumhuriyet kadını idi
Kurtuluş Savaşı sırasında Kastamonu daki kadınları toplamış, asker için çorap, kazak, fanila ördürüp cepheye göndermişti.
Varlıklı bir aileden geliyordu.
Asker Kastamonu?ya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştu. Hep
Ben Cumhuriyetçiyim dermiş.
Savaştan sonra yeni baştan herkes gibi Türkçe harflerle okuma yazmayı öğrenmişti.
Hafız Selman Hanıma milletvekilliği de önerilmişti.
-Hafız olduğum için başımı açamam. Başımı açamayacağım için de milletvekili olamam diyerek kabul etmemişti.
Mustafa Kemalin Kastamonuya geldiği sırada İzbeli Konağını ziyaret ettiği ve karşılıklı kahve içtikleri söylenmektedir.
-
-
-
-
-
GÖRDESLİ MAKBULE HANIM

1921de eşi Ustrumcalı Ali Efe ile birlikte Milli Mücadelede çete savaşlarına katılmıştır.
17 Mart 1922?de Akhisar Sungurlu hududu üzerinde bulunan Koca Yaylada elinde silah düşmanla en ön safta savaşırken başından vurularak şehit edilmiştir.
-
-
-
-
-
ÇETE EMİR AYŞE

Yunan askeri Aydına doğru geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes?in diğer tarafına geçmeye çalışan Emir Ayşe, arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması sonucunda geri dönmüş ve Çanakkalede ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek almış, dağa çıkmış, Yörük Ali Efeye katılmıştı.
Aydının kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar Yunanlılarla savaşmıştı.
Çete savaşları yapmıştı.
Aydın kurtulduktan sonra silahını Ali Efeye teslim edip memleketi İmamköy?e dönmüştü.
Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanında Çete Emir Ayşenin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal Madalyası takmıştı.
Savaştım Yunana karşı, elimde kalan en değerli şey Atatürkün göğsüme taktığı İstiklal Madalyasıdır demişti.
-
-
-
-
-
TAYYAR RAHMİYE

Osmaniyenin Kaziyeler Köyünden olan Rahmiye Hanım 9.Tümenin 1920 yılında Fransızlar ile yaptığı muharebeye müfrezesiyle katılmıştı.
Başlıca görevi, keşif ve cephe gerisinde kundakçılık yapmaktı.
Osmaniye yakınındaki demiryolu tünelini o patlatmıştı ve bölgedeki düşmanın cephane ikmalini büyük sekteye uğratmıştı.
1920de Fransızlara karşı harekete geçildiği sırada askerlerde bir duraksama olunca
-Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz??
demiş ve aynı muharebede ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için ileriye atıldığında şehit olmuştu.
-
-
-
-
-
TARSUSLU KARA FATMA (ADİLE ONBAŞI)

Asıl adı Adile olan, Adile hala, Adile Onbaşı diye bilinen kahraman silah arkadaşları arasında Kara Fatma olarak anılırdı.
8-10 kişilik milis kuvvetiyle Afyon Savaşına katılmış,
Tarsusun kurtarılmasında da büyük yararlılıklar göstermiştir.
-
-
-
-
-
KILAVUZ HATİCE

Adanada Fransızlara karşı verilen mücadelede yer alan ve milis kuvvetlerine katılan Kılavuz Hatice, 8 Mayıs 1920de milli kuvvetler Pozantıda taarruza başladığında, kritik bir duruma düşen Fransızları kandırarak kılavuzluk eder.
Hatice, kılavuzluk yaptığı Fransızlara yanlış yol göstererek Karboğazına sokar.
Boğazda sıkışan Fransızlar, Türk askerine esir düşer.
-
-
-
-
-
SAİME HANIM

Milli Mücadele döneminde 15 Mayıs 1919da Kadıköyde düzenlenen mitinge katılmış mitingden sonra tutuklandıysa da kaçarak mücadeleye katılmış, yaralanmış ve İstiklal Madalyası almıştı.
Savaştan sonra İstanbul Lisesinde edebiyat öğretmenliği yapmıştır.
-
-
-
-
-
YİRİK FATMA

Gaziantepte Fransızlara karşı verilen savaşta (1 Nisan 1920-8 Şubat 1921) çete teşkilatına katılmak isteyen Yirik Fatma gelmesini istemeyenlere karşı
&Benim kanım, sizinkinden daha mı şirindir? cevabını vermiş ve çetecilerle birlikte yola çıkmıştı.
-
-
-
-
-
NACİYE HANIM

20 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul Üsküdarda düzenlenen mitinge katılan ve söz alan kahramanımız bu mücadelede kadınların da erkeklere yardım edeceği konusunda teminat vermişti.
-
-
-
-
-
FAİKA HAKKI

Erzurumda toplanan Şark Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin (Temmuz- Ağustos, 1919) de etkisiyle kadınlar da protesto hareketine giriştiler.
1919un Kasım ayında Erzurum Kız Lisesi Müdiresi Faika Hakkı, Muradiye Camiinde toplanan kadınlara hitaben yaptığı konuşmada, onları etkin protestolarda bulunmaya çağırmıştı.
Onun teklifi ile İstanbulu işgal etmiş olan İtilaf kuvvetleri temsilcilerine ve ABD Senatörlerine tepki telgrafları çekilmişti.
-
-
-
-
-
SULTAN HANIM

Adana bölgesinde çarpışan partizan müfrezesi geçici olarak Toros Dağlarından geri çekilirken, Sultan Hanım da inekleriyle beraber onlara katılmış, çete dağda kaldıkça ineklerinin sütüyle onları beslemişti.
Müfrezedekiler onu sevgiyle anne diye çağırmıştı.
-
-
-
-
-
SÜREYYA SÜLÜN HANIM

Van doğumlu Süreyya Hanım, Erek kasabasında 500 kişilik bir çeteye katılmış, 1,5 aylık bir çatışmadan sonra yaralanınca Erzuruma dönmüştü.
-
-
-
-
-
NAZİFE KADIN

9 Mart 1922de Çanakkale Bigadiç civarını kuşatan Yunan ordusu Komutanı Nazife Kadından bilgi istemiş, ancak o bilmediğini, bilse bile asla söylemeyeceğini ifade etmiş, bunun üzerine Yunanlılarca fırına atılarak şehit edilmiştir.
-
-
-
-
-
DOMANİÇLİ HABİBE

Kurtuluş Savaşı sırasında cahil evladının düşmana yol gösterdiğini duyunca İnegöle inmiş, bir kurşunla oğlunu yere serip ardına bakmadan geldiği dağlara geri dönmüştür.
-
-
-
-
-
SATI ÇIRPAN

Millet mekteplerinde okuma yazmayı öğrenen Satı Hanım, Kurtuluş Savaşında cepheye sırtında mermi taşımıştı.
1934 yılında Atatürkün kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermesiyle meclise giren ilk 18 kadın milletvekilinden biri olmuştu.
-
-
-
-
-
BİTLİS DEFTERDARININ HANIMI

Kahramanmaraşta düşmana karşı verilen mücadelede en fazla yararlılık gösterenlerin arasında bulunmaktaydı.
Kayabaşı Mahallesinde 8 düşmanı öldürmüş daha sonra erkek elbisesi giyerek milis kuvvetlerine katılmıştı.
-
-
-
-
-
SORBONNE ÜNİVERSİTESİNDEN MEZUN İLK TÜRK KADINI TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN İLK KADIN KİMYACISI
PROF. DR. REMZİYE HİSAR

Prof. Dr. Remziye Hisar, birçok ilke imzasını atmış bir Türk kadını.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın kimyacısı olmasının yanısıra, Fransa'nın Sorbonne Üniversitesi'nden mezun olan ilk Türk kadını..
1992 yılında yitirdiğimiz Remziye Hisar, tipik bir Cumhuriyet kadınıydı.
Dünyaca ünlü fizikçi Feza Gürsey ve Milletlerarası Pisikoloji Cemiyeti'nin tek Türk azası psikiyatrist Deha Hanım'ın annesi Remziye Hisar, 1902 yılında Üsküp'te dünyaya gelmişti..
Davutpaşa'daki üç yıllık Mekteb-i İptidayiyi bir yılda başarıyla tamamlayıp mezun olmuş ve dokuz yaşında ilk şahadetnamesini almıştı.
Daha sonra, İttihat ve Terakki Mektebi ve Emirgan, İnas Rüştiyesi'ne devam eder. Çok sevdiği Türkçe öğretmeninin İstanbul Darülmuallimatı'na transfer olmasıyla, öğrenimini bu okulda sürdürür.
15 Temmuz 1919 tarihinde bu okulun Darülfünun'a hazırlamak üzere oluşturduğu iki sınıflık bölümünden birincilikle mezun olur. Sınıfın iyi öğrencileri arasında yeralan Remziye Hisar, küçük sınıflardaki öğrencilere geometri ve matematik dersleri vermeye başlar.
Mezun olmasının ardından Darülfünun'un kimya bölümüne kaydını yaptıran Remziye Hisar, kimya bölümünü yeğlerken Türkiye'yi temsil eden bir ismin bulunmamasının kendisini üzmüş olmasından ötürü seçtiğini yakınlarına anlatır.
Kız öğrencilerin erkek öğrencilerden ayrı saatlerde ders aldığı bu dönemde, öğretmeni ve okul arkadaşlarıyla birlikte Bakü'ye gider. Ve birden bire bir savaşın tam ortasında bulur kendisini.
Kafkasya'daki savaşlar ve Bakü'de kendilerine gereksinim olmadığını öğrenmek bile onu yıldırmaz ve bir erkek öğretmen okulunda öğrencilere ders verir. Ancak, terslikler ve şanssızlıklar birbirini izler Sovyet Rusya'nın Azerbaycan'ın bağımsızlığına son vermesi ile orada tanışıp evlendiği eşi Doktor Reşit Süreyya Gürsey ile birlikte İstanbul'a döner.
İlk çocuğunu dünyaya getirmesinin ardından, Adana'da Darülmuallima'ya müdür olarak tayin olan Remziye Hisar, çocuğunu annesine bırakarak Adana'ya gider.
Güç koşullarda çalışmasını sürdürmek zorunda kalan Hisar, eşinin tedavi için Paris'e gitmesinin ardından, bilgisini geliştirmek için Paris'e gider.
Adını bilim dinyasında duyurmak amacı ile Sorbonne'da kimya bölümünde öğrenim görmeye başlar.
Biyokimya sertifıkası alan Hisar, Paris'te Maarif Vekaleti'nin verdiği bursla öğrenim görür.
Doktorasına başlayacağı dönemde bursu kesilen Hisar, Erenköy Lisesi'ne kimya öğretmeni olarak atanır.
Öğrenimini yarım bırakmak zorunda kalarak yurda dönen Remziye Hisar, zorlu bir çaba sonucunda doktorasını yapmak üzere 1930 yılında yeniden Paris'e gider.
Eşinden boşanan ve Paris'e kızı ve kardeşiyle giden Remziye Hisar, günlerini çalışmaya verir.
Doktora tezini tamamlamasının ardından, Türkiye'ye döner.
1933 - 1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesi'nde kimya ve fıziko kimya doçenti olarak görev yapar.
Daha sonra, Ankara Hıfsısıhha Müessesesi'ne farmakodinami şubesi hayati kimya mütehassısı olarak atanır.
1947 yılında İTÜ Makine ve Kimya doçentliği görevine başlayan Hisar, 1959 yılında profesör olduktan sonra 1973 yılında da, emekliye ayrılır.

İnönü Savaşlarına Katılan ve Madalya Alan 12 Kadından İsimleri Tespit Edilenler: Ali kızı Alime, Hacı Osman kızı Fatma, Besim kızı Şükriye, Musa kızı Fatma, Veli Onbaşı kızı Ayşe, Molla İbrahim kızı Fatma, Ali kızı Ayşe, Molla Hasan kızı Fatma
VE...
belgelerde adına rastlanmayan daha binlerce eli öpülesi, kahraman Türk kadını
-
-
-
-
-
KUMARI YASAKLAYAN İLK KADIN MUHTAR
ATATÜRK'ÜN ÖDÜLLENDİRDİĞİ KADIN
GÜL ESİN AYDIN

1933 yılında Türkiye'nin ilk kadın muhtarı seçilen Gül Esin Aydın, Çine İlçesi, Karpuzlu Bucağı'nın muhtarlığını yaptığı dönemde Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir.
Muhtar olmasının ardından kahvehanelerde kumar oynamayı yasaklayan Gül Esin, kız kaçırma olaylarını önlemiş ve nikah işlerini düzene sokarak da büyük başarı elde etmişti.
-
-
-
-
-
KORE SAVAŞINI GÖRÜNTÜLEYEN KADIN
İLK TÜRK KADIN FOTOĞRAFÇISI
SEMİHA ES

1956 yılında Tifdruk tekniği ile basılan Hayat Dergisi fotoğraf dünyamıza yeni değerler kazandıran bir dergi oldu. Derginin birinci sayısında Hikmet Ferudun Es'in Malatya'dan yolladığı bir yazı dizisi yayınlanmaya başlamıştı. Bu röportajı fotoğraflarıyla zenginleştiren ise; Semiha Es idi..
Bu ikili daha sonra, Kongo, Hollywood yıldızları, kadın gözü ile Tahran isimli çalışmalara Hayat Dergisi bünyesinde imza attılar.
25 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'nda Kore Savaşı'na katılmak üzere 4 bin 500 kişilik silahlı birliğin Birleşmiş Milletler emrine verilmesi kararlaştırıldı. Hürriyet Gazetesi, savaşın görüntülenmesi için, Semiha Es'i görevlendirdi. 11 Kasım 1950 tarihinde gazetede verilen Kore eki ile Türkler savaşı Semiha Es'in objektifınden izleme olanağına kavuştu.
-
-
-
-
-
İLK KADIN DOKTOR
KURTULUŞ, BALKAN VE 2. DÜNYA SAVAŞLARININ DOKTORU
SAFİYE ALİ
Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmış bir ailenin kızı olan Safiye Ali, 1891 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiş, özel eğitiminin yanısıra Amerikan Kız Koleji'nden mezun oldu. Balkan savaşı günlerinde cepheden getirilen pekçok yaralıyı görüp doktor olmaya karar verir. Ancak; onun bu isteğini gerçekleştirmek zor olacaktı. Çünkü; o yıllarda bir kadının tıp öğrenimi görmesi olanaksızdı. Oldukça yetenekli ve başarılı bir kişi olarak dikkatleri çeken Safiye Ali, dönemin Maarif Vekili Şükrü Bey'in desteği ile Almanya'ya tıp eğitimine gönderilir. Bu ülkede kadın ve çocuk hastalıkları üzerine ihtisas yapan Safiye Ali, Kurtuluş Savaşı'nın sona erdiği günlerde yurda döner ve hemen işe başlar. Kısa sürede Cağaloğlu'nda açtığı klinikte tedaviye başlayan Safıye Ali, o dönemin ünlü doktorlarından Besim Ömer Paşa, Akil Muhtar ve Operatör Emin Bey'den büyük destek görerek süt ve bakımevlerinde çalışır. Ayrıca Türkiye'yi yurtdışındaki tıp kongrelerinde temsil eden Safiye Ali, bir zaman sonra sağlık nedeniyle eşiyle birlikte Almanya'ya gider ve mesleğini burada sürdürür.
İkinci Dünya Savaşı günlerinde Almanya'da yara alanların ve hastaların bakımını üstlenen Ali, savaşın ardından Türkiye'ye döner. Yakalandığı kanserden kurtulamayan Safıye Ali, 1952 yılında yaşamını yitirir.
-
-
-
-
-
İLK KADIN HEYKELTRAŞ
SABİHA BENGÜTAŞ

Heykellere şekil veren ilk kadın parmakları Sabiha Bengütaş'a ait. O Türkiye'nin ilk kadın heykeltraşı olarak tanınıyor. Atatürk, İsmet İnönü, Abdülhak Hamid, Ahmet Haşim, Bedia Muvahhit gibi tarihte iz bırakan pekçok kişi onun parmaklarında yoğurduğu çamurla abideleşti.
1940 yılında dünyaya gelen Sabiha Bengütaş, babasının Şam'da görevlendirilmesiyle eğitimini Şam'da Fransız Katolik Okulu'nda yapmış. İstanbul'a dönmelerinin ardından Köprülü Fuat Paşa Okulu'na devam edip mezun oldu. Küçük yaşlarda güzel sanatlara ilgi duyduğundan henüz liseyi bitirmeden 16 yaşındayken Sanayi-i Nefise Mektebi in resim bölümüne kaydolmuş. Kendi kendisine antik bir büstü kopya eden Sabiha Bengütaş'ın bu yaptığını gören heykel öğretmeni, kendisinin yaptığına başta inanmadıysa da, daha sonra ikna olunca onu destekleyip okulun heykel bölümüne ilk kız öğrenci olarak alınmasına yardımcı oldu. Yeteneği kısa sürede farkedilen Bengütaş, okulunu birincilikle bitirdi. Roma Güzel Sanatlar Akademisi'nde ihtisas yaptı. İtalya'da büyük deneyimler kazanan Sabiha Bengütaş, Taksim Meydanı'ndaki Atatürk abidesini yapan ünlü İtalyan heykeltraş Canoci'nin asistanlığını yaptı. Abdülhak Hamid'in torunu Emin Bey ile evlenen Sabiha Bengütaş, kocasının diplomat olması nedeniyle birçok yabancı ülkede bulundu, mesleğini bu ülkelerde sürdürdü.
Geleneksel Galatasaray sergisine 1925 yılında katılan ilk kadın sanatçılardan biri olan Bengütaş, 1938 yılında Atatürk ve İnönü için açılan heykel yarışmasında birincilik aldı. Atatürk heykeli Çankaya Köşkü'nün bahçesinde, İnönü heykeli ise; Mudanya'da bulunmaktadır. Uzun yıllar çalışmasını sürdüren Bengütaş, 1992 yılında yaşamını yitirdi.
-
-
-
-
-
İLK KADIN MUHASEBECİ
İLK KADIN BANKA MÜDÜRÜ
İLK KADIN EKONOMİ DOKTORU
ATATÜRK'ÜN YURTDIŞI EĞİTİMİNE GÖNDERDİĞİ KADIN
İCLAL ERSİN

Türkiye'de kadın olarak pekçok ilke imzasını atan İclal Ersin, ilk kadın muhasebeci, ilk kadın banka müdürü ve ekonomi doktorudur.
1928 yılında Türkiye İş Bankası'nda muhasebeci olarak göreve başlayan İclal Ersin, İş Bankası'nın kurucusu Celal Bayar tarafından Atatürk'e ilk kadın muhasebeci olarak tanıtılınca, Atatürk'ün ilgisini çekmiş, en büyük arzusunun yurtdışında eğitim almak olduğunu söylemesi üzerine, Türk kadınının gelişmesine ve iş yaşamında yer almasına çok önem veren Atatürk tarafından 1939 yılında Cenevre'ye eğitime gönderilir. Türkiye'de meslek gelirlerinin vergilendirilmesi başlıklı tezini Fransızca olarak hazırlayıp doktorasını tamamlar ve 1941 yılında Türkiye'ye dönüp Türkiye'nin ilk iktisat doktoru ünvanını elde eder. İş Bankası'nın Ankara Merkez Şubesi'nin Teftiş Servis Şefliği, İstanbul-Beyoğlu ve Galata şubelerinde kontrolörlük görevlerinin ardından, 1953 yılında açılan İş Bankası Nişantaşı Şubesi müdürlüğü görevine atanır ve on yıl süreyle bu görevde kalır. Böylece Türkiye'nin ilk kadın banka müdürü ünvanını da elde etmiş olur.
-
-
-
-
-
İLK KADIN SAVAŞ PİLOTU
ŞENAY GÜNAY

Türkiye'de uçağa binen ilk kadın Belkıs Şevket Hanım'dır. (1912) Türkiye'nin ilk uçağını kullanan kadın ise; Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçe'dir. Türkiye'nin ilk kadın askeri pilotu yine Sabiha Gökçe'dir. Atatürk'ün Türk kadınının her alanda başarılı olabileceğine inandığını, buna örnek olarak da kendisini yetiştirmek istediğini söylemesi üzerine 1935 yılında havacılığa başlayan Sabiha Gökçen, Sovyetler Birliği'nde Yüksek Planör Okulu'nu bitirdikten sonra, planör öğretmenliği yaptı. Türk havacılık tarihi ilerleyen yıllarda başka kadın pilotları da yetiştirdi. Bunlardan birisi var ki, bir ilke imza attı. Şenay Günay, ilk kadın savaş pilotumuz olarak tarihe geçti.Demokrat Merkez Parti'nin kurucu üyelerinden de olan Şenay Günay, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin ikinci sınıfında okurken, Hava Harp Okulu'na kız öğrenci alınmasına dair çıkan yasadan yararlanarak 1956 yılında bir kız arkadaşı ile birlikte Hava Harp Okulu'na girer. İki yıl eğitim alan Günay,Asteğmen olarak mezun olduktan sonra; İzmir-Gaziemir'deki Uçuş Okulu'na gider. Bu okuldan sonra; Eskişehir Jet Filo Komutanlığı'nda eğitimine devam eden Günay, jet brövesi alarak jet pilotu oldu ve 22 yıl süreyle Türk Hava Kuvvetleri'nde hizmet gördü.
-
-
-
-
-
İLK KADIN SENDİKACI
ZEHRA KOSOVA DURMAZ
13 GÜN İŞKENCEDE KALAN, 45 GÜN FALAKAYA YATARILDIĞINDAN 6 AY TEDAVİ GÖREN, TÜTÜNCÜLER KRALİÇESİ

Zehra Kosova Durmaz, Türkiye'nin ilk kadın sendikacısıdır. 1928 yılında illegal bir tütün işçisi olarak ilk sendikal faaliyete başlayan Durmaz, çalışmalarını 1946 yılında Ferit Kalmak başkanlığında tütüncüler kendi sendikalarını kurana değin yoğun ve illegal biçimde sürdürdü. Sendikacılık yaptığı dönemde 13 gün işkencede kalan Durmaz, 45 gün falakaya yatırılmış ve bu nedenle 6 ay tedavi görmüştür. 1950 yılında sendikanın kapanmasıyla birlikte tutuklanan ve 1951 yılında 16 ay Harbiye Askeri Cezaevi'nde tutuklu kalan Durmaz, hapisten çıkınca sendikal yaşama yeniden dönmüştür.
-
-
-
-
-
İLK KADIN MUHABİR
İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİNİN TEK KADIN ÜYESİ
SELMA RIZA

Selma Rıza, ilk kadın gazetecidir. Avusturya?lı bir anne ve Türk bir babanın kızı olan Selma Rıza, Osmanlı döneminin kültür ağırlıklı bir ailenin kızıydı. 1877 yılında ilk Osmanlı Parlamentosu'nda görev almış olan babası Ali Rıza Bey, diplomat olarak görev yaptığı Avusturya'da tanıştığı ve daha sonra müslüman olan Naile Hanım ile evlenir. Yedi çocuğu olan çiftin, en küçük kızları olan Selma Rıza, özel öğretmenlerin denetiminde dersler alır ve 19. yüzyıl sonlarına doğru ailesinden gizli olarak İstanbul'dan kaçar ve Paris'te bulunan Jöntürk liderlerinden ağabeyi Ahmet Rıza'nın yanına gider. Sorbonne Üniversitesi'ne giden Selma Rıza Paris'te yaşadığı 10 yıl boyunca Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye olur. Bu cemiyetin tek kadın üyesi olan Selma Rıza, Fransızca olarak Paris'te yayınlanan Meşveret Gazetesi de ve Türkçe olarak yayınlanan Şura-yı İmmet gazetesinde çalışır. 1908 yılında Meşrutiyet'in ilanının ardından İstanbul'a dönen Selma Rıza, dönüşünden sonra gazetecilik yapmadı ancak, Kızılay'ın kurulması için çalışmalara katıldı. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti olarak bilinen bu kuruluşun yönetimindeki fikirler ile hemfikir olmayınca 5 yıl boyunca genel sekreterliğini yaptığı bu kuruluştan ayrıldı. 1931 yılında 59 yaşında ölen Selma Rıza'ın kaleme aldığı iki romanı var.
-
-
-
-
-
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN İLK KADIN BAKANI
Prof.Dr. TÜRKAN AKYOL

Cumhuriyet döneminin ilk kadın bakanı, 1971 yılında kurulan partilerüstü Nihat Erim Hükümeti'nde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olarak görev alan Prof. Dr. Türkan
Akyol, Başbakan Nihat Erim tarafından parlamento dışından atanmıştı. Bakanlığının sekizinci ayında hükümet içinde çıkan anlaşmazlıklardan ötürü 11 Bakan ile birlikte görevinden istifa eden Akyol, istifasının ardından Ankara Üniversitesi Rektörlüğü'ne seçildi ve
1983 yılında SODEP'in kurucusu olarak siyasete atıldı. Halen serbest doktorluk yaparak yaşam sürdürmektedir.
-
-
-
-
-
İLK KADIN BÜYÜKELÇİ
FİLİZ DİNÇMEN

Filiz Dinçmen, 1939 Zonguldak doğumlu. Ankara Kız Lisesi'ni bitirdikten sonra;
Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun olan Dinçmen 1961 yılında Dışişleri Bakanlığı, BM Dairesi 3. katibi oldu. 1982 yılında Hollanda Lahey Büyükelçisi olan Dinçmen,
1984 yılında Strasbourg'da Avrupa Konseyi Türkiye Daimi Temsilcisi oldu. 1988 yılında ise; bakanlığın ilk kadın müsteşar yardımcısı ve 1991 yılında bakanlık sözcüsü oldu. Filiz Dinçmen'e göre kadın katkısı olmazsa ülke kalkınamaz. Kadınların Türkiye'de tüm haklara ulaşması ve toplumun gelişmesine, kalkınmasına yardımcı olmaları, bu yolda sorumluluk yüklenmeleri bir zorunluluktur.
-
-
-
-
-
İLK KADIN MÜZECİ
SENİHA SAMİ

Türkiye'nin ilk kadın müzecisi Seniha Sami'dir. Türkiye'de Batılılardan sonra;başlayan müzecilikte Cumhuriyet tarihinin ilk uzmanlık görevini alan kadın müzeci Seniha Sami'nin ailesinden gelen bir birikimi vardı. 1886 yılında dünyaya gelen Seniha Sami, küçük yaşlarda Türkçe'nin yanı sıra İngilizce, Fransızca ve Farsça'yı öğrendi. Atatürk'ün Cumhuriyet'in ilk yıllarında eğitime yön vermek üzere Amerika'dan getirttiği profesörlerin eserlerini tercüme eden Seniha Sami, Topkapı Sarayı Müzesi'nin yönetimine atanarak ilk kadın müzecimiz olmuştur.
-
-
-
-
-
İLK KADIN MİLLETVEKİLİ
BENAL ARIMAN

Seçilme hakkını kullanan ilk kadın olan Benal Arıman, 1935 yılında Atatürk'ün meclisinde bileğinin hakkıyla kazanan ilk kadın milletvekilidir. İzmirli gazeteci Tevfik Nevzat Bey'in kızıdır. Sorbonne Üniversitesi'nde edebiyat eğitimi alan Arıman, daha sonra İzmir'de Halk Partisi'nde görev almış, kadınların partilere girmediği o yıllarda, latin alfabesinin öğrenilmesi ve yaygınlaşabilmesi için çaba harcıyordu. Daha sonra, milletvekili seçilen Arıman, belediye ve parti üyeliğinden sonra, bir kadın olarak konumundan ötürü hiçbir rahatsızlık yaşamamış olduğunu dile getirmektedir. 16 yıl süreyle kadın milletvekili olarak görev yapan Benal Arıman, hamileliği döneminde yıllık izinlerini kullanıp gizlice doğum yapmış ve hamileliği esnasında TBMM'de bulunmamayı uygun görmüştür.
-
-
-
-
-
İLK KADIN HEMŞİRE
ESMA DENİZ

Esma Deniz, 1924 yılında Amerikan Hastanesi Hemşirelik okulunu bitirmesinin ardından, Amerika'da New York Columbia Üniversitesi, Teachres Colege'e giden Deniz, 1929 yılında mezun olduktan sonra, bir yıl Amerika'da kalarak çalışmasının ardından yurda dönerek hemşireliğini sürdürdü. Esma Deniz, 73 yılını hemşireliğe adadı. 95 yaşında hayata gözlerini yuman Deniz, 1943 yılında açılan Türk Hemşire Derneği'nin kurucularından olup bu derneğin 18 yıl süreyle başkanlık görevini üstlendi. Türk hemşirelerini Uluslararası Hemşireler Birliği'nde temsil eden Esma
Deniz, Türkiye'nin Toplum Sağlığı Hemşiresi ünvanına sahipti. Kızılay Özel Hemşirelik Lisesi'nin organizasyonunda görev aldı. Florence Nightingale Hemşirelik Okulu'nun kurulmasına da katkılarda bulunmuştu.
-
-
-
-
-
Gül Esin | Türkiyenin ilk kadın muhtarı,
GÜL ESİN

1933 yılında Türkiye'nin ilk kadın muhtarı seçilen Gül Esin, Aydın'ın Çine İlçesi, Karpuzlu Bucağı'nın muhtarlığını yaptığı dönemde Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir.
Muhtar olmasının ardından kahvehanelerde kumar oynamayı yasaklayan Gül Esin, kız kaçırma olaylarını önlemiş ve nikah işlerini düzene sokarak da büyük başarı elde etmişti.
Araştırmacı yazar Ercüment Köybaşı, 1930 yılında, 1580 sayılı yasa ile Türk kadınına ilk kez belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındığını, 26 Ekim 1933?te 2349 sayılı kanunla kadınların köy ihtiyar heyetlerine ve muhtarlığa seçme ve seçilme hakkını kazandığını belirtti.
Yaptığı araştırmada, 1935 yılında yapılan ilk genel seçimde 18 kadın milletvekilinin TBMM?ye girdiğini belirten Köybaşı, bugünkü Meclis?te bile ulaşılamayan bu rakamı, 70 yıl öncesinin tablosunda görmenin Türk kadınının gücünden korkuyu hissetmek mi; yoksa haksızlığın bir ürünü mü olduğunu, tam kestiremediğini ifade etti.
Köybaşı, şöyle konuştu: ?1935 yılında TBMM?ye Aydın?dan kadın milletvekili gönderememişiz. Aynı dönemde Karpuzlu köyünden Cumhuriyet?in ilk kadın muhtarını çıkarmışız. Kadınımıza gurur veren o günlerde, 11 Aralık 1933?te Halkevi Gazetesi?nde çıkan haber ?Büyük inkılabın il kadın muhtarı, vazifen kutlu ve mutlu olsun? manşetiyle verilmiş. 32 yaşında muhtar seçilen Gül Esin, yaklaşık 500 oy alarak bu görevi üstlenmiş.
-
-
-
-
-
Dr. Safiye Ali(1891-1952)
İLK KADIN DOKTOR

Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmış bir ailenin kızı olan Safiye Ali, 1891 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiş, özel eğitiminin yanısıra Amerikan Kız Koleji'nden mezun oldu. Balkan savaşı günlerinde cepheden getirilen pekçok yaralıyı görüp doktor olmaya karar verir. Ancak; onun bu isteğini gerçekleştirmek zor olacaktı. Çünkü; o yıllarda bir kadının tıp öğrenimi görmesi olanaksızdı. Oldukça yetenekli ve başarılı bir kişi olarak dikkatleri çeken Safiye Ali, dönemin Maarif Vekili Şükrü Bey'in desteği ile Almanya'ya tıp eğitimine gönderilir. Bu ülkede kadın ve çocuk hastalıkları üzerine ihtisas yapan Safiye Ali, Kurtuluş Savaşı'nın sona erdiği günlerde yurda döner ve hemen işe başlar. Kısa sürede Cağaloğlu'nda açtığı klinikte tedaviye başlayan Safıye Ali, o dönemin ünlü doktorlarından Besim Ömer Paşa, Akil Muhtar ve Operatör Emin Bey'den büyük destek görerek süt ve bakımevlerinde çalışır. Ayrıca Türkiye'yi yurtdışındaki tıp kongrelerinde temsil eden Safiye Ali, bir zaman sonra sağlık nedeniyle eşiyle birlikte Almanya'ya gider ve mesleğini burada sürdürür.
İkinci Dünya Savaşı günlerinde Almanya'da yara alanların ve hastaların bakımını üstlenen Ali, savaşın ardından Türkiye'ye döner. Yakalandığı kanserden kurtulamayan Safıye Ali, 1952 yılında yaşamını yitirir.
-
-
-
-
-
Süreyya Ağaoğlu(1903 - 1989)

Türkiye?nin ilk kadın avukatı
1903?te Azerbaycan?da doğan Süreyya Ağaoğlu, hukuk Profesörü Ahmet Ağaoğlu'nun kızıydı. Lise yıllarında sınıfta cumhuriyet rejiminden söz ettiğinde, arkadaşlarının: gavur olarak çağırdığı Süreyya Ağaoğlu, avukat olmayı kafasına koyar. Hukuk fakültesine kaydını yaptırmak istediğinde ise; engellerle karşılaşır. O yıllarda kız öğrenci olmadığından, üniversitenin rektörü olan Haldun Taner'in babası Selahattin Bey'e başvurur.
Dönemin kadınlarının henüz çarşafla dolaştığı bir zamanda başını bile kapatmadan görüşmeye giden Ağaoğlu, Selahattin Bey'e fakülteye girmek istediğini söylediğinde, odanın içinde kahkahalar yankılanır. Ancak; Süreyya Ağaoğlu, bu direnişin ardından kendisi gibi avukat olmak isteyen 3 arkadaşını daha götürünce, Size hemen fakülteyi açalım cevabını alır. O yıllarda öğleden önce erkeklere, öğleden sonra ise; kadınlar ders izleyebiliyor ve oldukça da yorucu olduğundan, fakültenin çabası yalnızca bir dönem sürmüş. İstanbul Hukuk Fakültesi?nden mezun olan Süreyya Ağaoğlu, avukatlığının yanısıra sıkı bir kadın hakları savunucusu olur.
1948 yılında Berlin, Milletlerarası Hukukçular Komisyonu Üyesi olan Ağaoğlu, Hür Fikirleri Yayma Derneği, Türk-Amerikan Üniversiteler Derneği ve Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği'nin de kurucusu.
1949 yılında Milletlerarası Barolar Birliği Yönetim Kurulu İdari Heyeti'ne seçilen Ağaoğlu, 1960 ihtilalinin ardından Yassıada Davaları'nda babasının avukatlığını üstlenerek hukuk savaşı verir.
Süreyya Ağaoğlu'nun çocuğu yoktu
1949 yılında Amerika seyahatine gidiyor. Amerika'da sokak çocuklarının özel muhtaçlar yurdunda barındırıldığını görüyor. İstanbul'a geri gelince "Ben de böyle bir barınma yurdu yaptırmalıyım" kararı alıyor. Kendi ifadesiyle "Taksim parkındaki kimsesiz çocuklar" için bu kararı alıyor. Çevresindekilere göre ise kimsesiz çocuklara olan düşkünlüğünün nedeni kendisinin hiç çocuğu olmaması.
Daha sonra halen faaliyetlerine devam eden Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği kuruldu.
Süreyya Ağaoğlu?nun Londra?da Gördüklerim ve Bir Hayat Şöyle geçti adlı kitaplarıyla çeşitli hukuki makaleleri bulunuyor.
29 Aralık 1989'da İstanbul?da öldü. İstanbul?da katıldığı ?Kadın Hakları ve Çağdaşlaşma? konulu panelden ayrılırken düşen Ağaoğlu, beyin kanaması geçirdi ve tüm çabalara rağmen kurtarılamadı.
-
-
-
-
-
Sabiha Gökçen-Dünyanın ilk kadın savaş pilotu
Sabiha Gökçen

( 1913 - 2001)

Çocukluğu ve Atatürk ile tanışması
Bursa Vilayet Başkatibi Hafız Mustafa İzzet Bey ile Hayriye Hanımın kızları Sabiha, 22 Mart 1913te Bursada dünyaya geldi. Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden ve ağabeyi tarafından büyütülen Sabiha, 1925te henüz 12 yaşındayken Bursa ziyareti sırasında evlerinin yakınındaki Hünkar Köşkünde konaklayan dönemin cumhurbaşkanı Atatürke ulaşmayı ve okumak istediğini iletmeyi başarmıştı.

Atatürk tarafından evlat edinilmesi
Atatürk, ağabeyinden izin alarak kendisini evlat edindi ve Ankaraya götürdü. Sabiha, Çankaya İlkokulu ve Üsküdar Kız Kolejinde eğitim gördü. Rahatsızlığı nedeniyle öğrenimini yarıda kesip Heybeliada ve Viyanada tedavi gördü. Bir süre Fransızcasını ilerletmek amacıyla Pariste bulundu. 1934te Soyadı Kanunun çıkmasından sonra Atatürk kendisine Gökçen soyadını verdi.

Havacılık ile tanışması
Sabiha Gökçen, 1935'de Türkkuşu?nun açılış töreninde yapılan planör gösterilerinden etkilenerek havacılığa ilgi duydu. Atatürkün de destek vermesi ile 1935'te Türk Hava Kurumu'nun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu'na girdi, Ankara'da yüksek planörcülük brövelerini aldı.
Gökçen, 7 erkek öğrenciyle birlikte Kırım, Rusya'ya gönderilerek 6 aylık yüksek planörcülük eğitimini Koktebel Yüksek Planör Okulu'nda tamamladı. Moskova'ya motorlu uçak okuluna gitmeyi planlıyordu. Ancak manevi kız kardeşi Zehra'nın ölüm haberini alınca bu düşünceden vazgeçerek ülkesine döndü.
Bir süre dünyaya küsen Sabiha, Atatürk'ün ısrarları ile yeniden çalışmalara başladı. Eskişehir Havacılık Okulunda Sami Uçan ve Muhittin Beyden özel uçuş eğitimi aldı. 25 Şubat 1936da ilk defa motorlu uçak ile uçmaya başladı.

"Dünyanın ilk kadın savaş pilotu" unvanını alması
Gökçen, uçuş eğitiminde gösterdiği başarılar üzerine Atatürk?ün isteği üzerine dünyanın ilk kadın savaş pilotu olmak için çalışmaktaydı. O yıllarda kızlar askeri okullara alınmadığı için özel bir üniforma giydirilerek Eskişehir Uçuş Okulunda 1936-1937 döneminde 11 ay boyunca özel eğitim aldı. Bu eğitim sorasında kendisine ilkokul öğretmeni Nüveyre Uyguç eşlik etti. Gökçen, brövesini aldıktan sonra Eskişehirdeki 1. Hava Alayında 6 ay görev yaptı, bu sırada Trakya ve Ege manevralarına katıldı.
1937 yılında Tunceli Harekatı'na katılan Gökçen, bu harekattaki rolü ile dünyanın ilk kadın savaş pilotu oldu. Tunceli dönüşü, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanının da katıldığı bir törenle kendisine Türk Hava Kurumu Murassa (İftihar) Madalyası verildi. 30 Ağustos 1937'de askeri uçuş brövesi aldı.

Balkan Turu
1938'de uçağıyla 5 gün süren Balkan Turu yapan Gökçenin ünü bu turla dünyaya yayıldı. Ankara'da bulunan Balkan Paktı heyeti üyelerinin Sabiha Gökçen ile tanıştıktan sonra kendisine uçakla başkentlerine gelmeyi önermeleri üzerine bu tur fikri doğmuştu. Gökçen, Atatürk'ün arzusu üzerine bu turu yanına bir makinist dahi almadan, tek başına gerçekleştirdi.
Vultee tipi bir uçakla İstandul'dan havalandıktan sonra Atina'ya ardından Sofya ve Belgrad'a gitti. Kendisine Yugaslav Genel Kurmay Başkanı tarafından "Beyaz Kartal" nişanı verildi. İstek üzerine Bükreş'te bir gösteri uçuşu yapktıktan sonra 6. gün olan 22 Haziran'da İstanbul'a döndü. Bu Balkan turu, basının büyük ilgisini uyandırmış, her yerde göklerin kızı olarak anılmasına neden olmuştur.

Atatürk'ün ölümünden sonraki dönem
Manevi babası Atatürk öldükten sonra hayatını yeniden düzene sokan Gökçen, kadınların orduda görev yapmasına ilişkin yasa çıkmadığı için ordudan ayrıldı ve Türkkuşu Uçuş Okulu'na başöğretmen tayin edildi. 1955'e kadar bu görevini başarıyla sürdürdü. Türk Hava Kurumu yönetim kurulu üyesi oldu. Hayatı boyunca toplam 22 değişik hafif bombardıman ve akrobatik uçakla uçmuştu.
Gökçen, 1940 yılında Hava Okulu?nda askeri coğrafya ve topoğrafya öğretmeni Üsteğmen Kemal Esiner ile evlenmiş ve eşine kendi soyadını vermiş; ancak üç yıl sonra, 12 Ocak 1943?de eşini kaybetmiştir.

Son uçuşu
1953 ve 1959'da davet edildiği ABD'ye Türk toplumu ve Türk kadınını tanıtmak amacıyla giden Gökçen için büyük bir Amerika turu düzenlenmiştir. Son uçuşunu 1996'da 83 yaşında iken Fransız pilot Daniel Acton eşliğinde Falcon 2000 uçağıyla yapmıştır.
"Dünya tarihine adını yazdıran 20 havacı" arasına katılışı
1996'da havacılık kariyerinin en büyük ödülünü almıştır. Amerikan Hava Kurmay Koleji'nin mezuniyet töreni için düzenlenen Kartallar Toplantısının onur konuğu olarak katıldığı Maxwell Hava Üssü'ndeki törende "dünya tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri" seçildi. Bu ödüle layık görülen ilk ve tek kadın havacı oldu.

Ölümü
Sabiha Gökçen, 22 Mart 2001 tarihinde doğum gününden bir gün sonra 88 yaşında Gülhane Askeri Tıp Akademisi?nde hayata gözlerini yumdu.

-
-
-
-
-
-
-

Cumhuriyet tarihindeki ilk kadınlar şunlar:

İlk alfabenin yazarı: Melahat Uğurkan
İlk avukat: Süreyya Ağaoğlu
İlk bakan: Prof. Dr. Türkan Akyol
İlk başbakan: Prof. Dr. Tansu Çiller
İlk belediye başkanı: Müfide İlhan
İlk büyükelçi: Filiz Dinçmen
İlk Danıştay Başkanı: Füruzan İkincioğulları
İlk Danıştay üyesi: Şükran Esmerer
İlk diş hekimi: Ferdane Bozdoğan Erberk
ilk doktor: Safiye Ali
İlk dünya güzeli: Keriman Halis
İlk eczacı: Rukiye Kanat Arran
İlk emniyet müdürü: Feriha Sanerk
İlk hakim: Suat Berk
İlk hazine genel müdürü: Aysel Gönül Öymen
İlk hemşire: Esma Deniz
İlk hesap uzmanı: Müşerref Çallılar ve Güzide Amark
İlk heykeltıraş: Sabiha Bengütaş
İlk hukukçu: Beraat Zeki Üngör
İlk jet pilotu: Leman Altınçekiç
İlk karakol amiri: Nevlan Kulak
İlk kaymakam: Özlem Bozkurt
İlk kimyacı: Remziye Hisar
ilk makinist: Seher Aytaç
İlk milli eğitim müdürü: Güler Karakülah
İlk milli maç hakemi: Lale Orta
İlk muhtar: Gül Esin
İlk müzeci: Seniha Sami
İlk opera sanatçısı: Semiha Berksoy
İlk orman mühendisi: Binnaz Zehra Sert
İlk otomobil yarışçısı: Samiye Morkaya
İlk petrol mühendisi: Halide Ural Türktan
İlk pilot: Sabiha Gökçen
ilk polis memuru: Betül Diker
İlk profesör: Dr. Fazıla Şevket Giz
İlk radyo spikeri: Emel Gazimihal
İlk savcı: Tüzünkan Koçhisaroğlu
İlk sayıştay üyesi: Fehrunisa Etmen
İlk senatör ve elçi: Adile Ayda
İlk sendika başkanı: Dervişe Koç
ilk subay: Ülkü Sema Toksöz
İlk TBMM başvekili: Neriman Neftçi
İlk Türkiye güzeli: Feriha Tevfik
İlk TV spikeri: Nuran Devres
İlk vali: Lale Aytaman
İlk veteriner: Sabire Aydemir
İlk yargıtay üyesi: Melahat Ruacan
İlk yüksek mahkemesi başkanı: Firdevs Menteşe
ilk yüksek mimar: Münevver Gözeler
İlk yüksek mühendis: Sabiha Ecebilge
Cumhuriyet tarihinin ilk güzellik kraliçesi 1929 yılında yapıldı ve Feriha Tevfik kraliçe seçildi. İlk kadın vali Lale Aytaman.
İlk kadın bakan Türkan Akyol. Cumhuriyet tarihinde ilk kez sahneye çıkan kadın sanatçı Bedia Muvahhit Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen, aynı zamanda cumhuriyetin ilk kadın pilotu unvanını taşıyor.

-
-
-
-

DÜNYA TARİHİNE DAMGA VURAN KADINLAR

*
*
*
*

Tarihe damga vuran kadınlar

Onlar cesaretleri ve bilgelikleri ile tarihte önemli olaylara imza attılar. İşte tarihre büyük gelişmelere sebep olan kadınlar...

Sappho
M.Ö 570 Tarihin ilk kadın edebiyatçısı, Afrodit'in rahibelerinden biriydi. Yazdığı coşkulu ve cesur lirik şiirler nesiller boyunca yaşadı ve günümüze kadar geldi.
-
-
-
Cleopatra
M.Ö 69 -30 Mısır'ın son hükümranı, dönemin en güçlü iki ismi Sezar ve Marc Antony ile beraberiliği sayesinde ülkesinin varlığını korumasını sağladı, güzelliği bugün bile dillerden düşmüyor.
-
-
-
Boudicca
M.S 1. y.y Kocası Britanya adasının en önemli klanlarının birinin başındaydı. Kocasının ölmesi üzerine Romalılar ülkesini yıkıma doğru sürükledi. Bu yıkıma karşı duran ve tüm klanları birleştiren Boudica direnişin sembolü oldu.
-
-
-
Hildegard von Bingen
1098-1179 Hayatını bir manastırda inzivada geçiren rahibe şiddetli migren ağrıları yüzünden gördüğü sanrıları kağıda dökmeye başladı. Daha sonra kendini şiire verdi ve kadınlık hislerini yazıya döken ilk kişi oldu
-
-
-
Aquitaine'li Eleanor
1122-1204 Fransa'nın ilk Kraliçesi güzellği ve çekiciliğiyle dikkat çekmesini yanı sıra politika üzerinde oldukça etkiliydi. Oğulları Aslan Yürekli Richard ve John İngiltere'nin güçlü krallarıydı. Aile bağları sayesinde tüm Avrupa'yı kontrol etti.
-
-
-
Jeanne d'Arc
1412-1431 Fransa'nın en vatansever kadını üstüne zırhları geçirip ülkesini İngiltere'ye karşı korumak için Tanrı'dan vahiy geldiğini söyledi. Tüm ülkede Yüzyıl Savaşlarının sembolü oldu. Sonunda din adamları tarafından yakıldı ama ölümünden 400 yıl sonra Vatikan onu Azize ilan eldi.
-
-
-
Mirabai
1498-1565 Soylu bir Hindu ailede doğan Mirabai geleneklere göre kendisine seçilen eşi reddederek kendini Krishna dinine verdi. Yazdığı şiiler ve söyledği şarkılar Hint kültürünü etkisi altına aldı ve Hinduizme yepyeni bir soluk getirdi.
-
-
-
Avila'lı St Teresa
1515-1582 Mistik şiirler yazan İspanyol rahibe yaşadığı zamanda Katolik kilisesindeki fanatiklere ve engizisyona karşı büyük mücadeleler verdi
-
-
-
Catherine de Medici
1519-1589 14 yaşındaki Fransa kralıyla evlenip Avrupa'nın en büyük gücünün başına geçti. Eşinin vefatı üzerine 3 oğlu ve kendisi Fransa'yı yönetmeye başladı. Siyasi gücünü arttırmak için oldukça acımasızdı. Bartholomew's Günü Katliamı'nda 50 bin kişinin ölümünden sorumlu olan kişi oydu.
-
-
-
Elizabeth I
1533-1603 İngiltere'nin ?Altın Saçlı Kraliçesi' ülkeyi yokolmanın eşiğinden kurtardı ve bir dünya impratorluğu haline getiren ilk adımların atılmasında büyük rol oynadı.
-
-
-
Büyük Katerina
1729-1796 Rusya'yı 18'inci yüzyılının en büyük gücü haline getiren büyük çariçe zamanında yüzbinlerce kilometrekarelik alan fethedildi. Rus İmparatorluğunun sağlam temelleri onun zamanında atıldı.
-
-
-
Mary Wollstonecraft
1759-1797 Feminizm kavramından ilk bahsedenler biri olan yazar, ?Kadın Hakları'nın yasalaşması fikrini ortaya attı.
-
-
-
Jane Austen
1775-1817 Kadınlarin çok nadir roman yazdığı bir donemde "Kül ve Ateş" ile "Gurur ve Önyargı" gibi başyapıtlar çıkaran yazar. Takma isimle yazarak birçok kadına ilham verdi.
-
-
-
Harriet Beecher Stowe
1811-1896 Uncle Tom's Cabin adlı kitabıyla köleliğe karşı başkaldırıyı topluma yayan yazar.
-
-
-
Kraliçe Victoria
1819-1901 İngiltere'yi güneş batmayan imparatorluk yapan kraliçe.
-
-
-
Florence Nightingale
1820-1910 Savaş zamanı yaralı askerleri tedavi etmek için gece gündüz çalıştı ve modern hemşireliği kurdu.
-
-
-
Susan B.Anthony
1820-1906 Köleleğin ortadan kalkması ve kadınlara oy hakkı verilmesi için yoğun uğraşlar verdi
-
-
-
Emily Dickinson
1830 ? 1886 Ömrünün çoğunu inzivada geçirdi ve hayatini şiir yazmaya adadı. Şiirleri 20. yüzyıl Amerikan Edebiyatını çok etkiledi.
-
-
-
Emmeline Pankhurst
1858-1928 Kadinlara oy hakki sağlanmasına hayatını adıyan İngiliz politik aktvist.
-
-
-
Marie Curie
1867-1934 Radyasyon üstünde yaptığı çalışmalarla Nobel Ödülünü kazanan ilk kadın bilimci.
-
-
-
Emily Murphy
1868-1933 Kanada'nın ilk kadın yargıcı ülkede kadınların insan olarak sayılmadığı hükmünü içeren kanunun değiştirilmesini sağladi.
-
-
-
Rosa Luxemburg
1870-1919 Sosyalist bir Almanya için çalışırken Alman askerleri tarafından öldürülen Markist politikacı.
-
-
-
Helena Rubinstein
1870-1965 Kozmetik kavramını bulan ve bir servet sahibi olan Polonyalı girişimci.
-
-
-
Helen Keller
1880-1968 Bebeklik yıllarında görme konuşma ve duyma yeteneğini kaybetmesine rağmen aldığı eğitim ile özürlülere yardım edecek bir çok yayın çıkaran pedagog.
-
-
-
Coco Chanel
1883-1971 Modern tasarımlarıyla moda kavramını yaratan tasarımcı.
-
-
-
Eleanor Roosevelt
1884-1962 Uluslarasi İnsan Hakları Bildirgesi'ni Birlesmis Milletler Genel Kuruluna sunan ve kabul edilmesini sağlayan dünyanin ilk First Lady'si.
-
-
-
Amelia Earhart
1897-1937 Atlantiği uçarak geçen ilk kadın.
-
-
-
Katharine Hepburn
1907-2003 Yaşamına 4 Oscar ve 12 Oscar adaylığı sığdıran ve oynadığı rollerle tabulari yıkan oyuncu.
-
-
-
Simone de Beauvoir
1908-1986 İkinci nesil feminizm dalgasini başlatan varoluşçu Fransız yazar.
-
-
-
Rahibe Teresa
1910-1997 Hayatını güçsüz ve bakıma muhtaçlara adayan ve Kalküta'da sadece kendi elleriyle 1000 kişi kurtaran din insanı.
-
-
-
Dorothy Hodgkin
1910-1994 Penisilin ve insulin üretiminin geliştirilmesini sağlayan bilim insanı. Hodgkin, daha sonra kendini nükleeer silahsızlanmaya adadı.
-
-
-
Rosa Parks
1913-2005 1930larda beyaz ve siyahlar otobüslerde farklı koltuklarda oturuyordu. Alabama'da beyaz bir adam Parks'tan kendisine yer vermesini istedi. Kendine ayrılan bölümde oturan Parks yer vermeye diredi ve bunun sonucu tutuklandı. Bu olay Amerika'da siyahi direnişin milatlarından biri olarak kabul ediliyor.
-
-
-
Jiang Qing
1914-1991 Çin kültür devrimi sırasında ülkedeki entellektuellerin ve sanatçıların başlıca düşmanıydı. Mao'nun 3üncü eşiydi ancak Mao'nun ölümünden sonra idam edildi.
-
-
-
Billie Holiday
1915-1959 Gelmiş geçmiş en büyük kadın caz şarkıcısı.
-
-
-
Indira Gandhi
1917-1984 Hindistan'ın ilk kadın başbakanı, ülkesini en zor zamanlarında dağılmaktan kurtardı. Buna rağmen 1984'te Sih koruması tarafından suikasta kurban gitti.
-
-
-
Eva Peron
1919-1952 Arjantinli lider Juan Peron'un eşi yoksulların ve kadınların haklarını savunarak halkın sevgilisi oldu.
-
-
-
Betty Frieden
1921-2006 60'larin en önemli feminist yazarı.
-
-
-
Margaret Thatcher
1925 - Demir Leydi lakaplı İngiltere'nin ilk kadın başbakanıdır. Thatcher, soğuk savaş boyunca ülkesinin gelişmesinde çok önemli rol oynadi.
-
-
-
Anne Frank
1929-1945 13 yaşında yazdığı günlüklerle Nazi zulmünü tüm dünyaya duyurdu.
-
-
-
Dian Fossey
1932-1988 Hayatının çoğunu Afrika'da vahşi gorillerle yaşayarak geçiren zoolog ve çevrebilimci Fossey soyu tükenmekte olan birçok hayvanın korunması çalışmalarına öncülük etti.
-
-
-
Germaine Greer
-1939 1960`lardan itibaren feminist akımın en önemli öncülerinden biri oldu. Kitapları o zamandan beri kadınlarca bir manifesto olarak okunuyor.
-
-
-
Betty Williams
-1943 Kuzey İrlanda'da barışı sağlamak için Mairead Corrigan ile kurdukları Bariş Topluluğu ve yaptığı çalişmalar nedeniyle 1977`de Nobel Barış Ödülüne layik görüldü.
-
-
-
Benazir Bhutto
1953-2007 Müslüman bir ülkenin ilk kadın başbakanı olan Bhutto, Pakistan'ın diktatörlükten demokrasiye geçişini sağladı. Yoksulların ve kadınların haklarının gözetilmesinde ülkesine ve dünyaya örnek oldu.
-
-
-
Oprah Winfrey
- 1954 Kendi televizyon programına sahip olan ilk kadın oldu.
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*

FATMA SEHER ERDEN (KARA FATMA, FOTOĞRAFIN ORTASINDA)

Kara Fatma (Fatma Seher Erden), Kurtuluş Savaşı kahramanımız ve İstiklal Madalyası sahibidir.
1888de Erzurum?da doğdu. Subay Derviş bey ile evlendiğinde Balkan Savaşına katıldı, askerlik hayatını eşi ile birlikte paylaştı. I. Dünya Savaşında Kafkas Cephesi'nde kendi ailesinden dokuz-on kadınla birlikte savaştı. Eşi Derviş Bey'in Sarıkamış'ta şehit olduğu haberini aldıktan sonra memleketi Erzurum'a döndü.
1919'daki kongre günlerinde, Mustafa Kemal'le bizzat görüşebilmek için Sivas'a gitti. Milis Müfreze Komutanı olarak batı cephesinde görevlendirildi. Aldığı talimatla İstanbul'a gitti, silah ve adam kaçırma faaliyetlerinde bulundu. İzmir'in Yunan işgaline uğraması üzerine İzmir'e geçerek kurtuluşu için savaştı.
300 kişiyi aşkın birliği ile I., II. İnönü Muharebesi, Sakarya Meydan Muharebesi ile Dumlupınar Meydan Muharebesi?nde çarpıştı. Büyük Taarruz?un ilk günlerinde General Trikopis?in birliğine esir düşmüşse de, kaçarak yeniden müfrezesinin başına geçti; Bursa'nın Yunan işgalinden kurtuluşunda rol oynadı. Bir keresinde, onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenledi ve aralarında bir Yunan subayı toplam 25 esir askerle geri döndü.

Savaştan sonra
Fatma Seher Hanım, çavuşluk rütbesiyle başladığı askerlikten üsteğmen rütbesi ile emekli oldu. Emekli maaşını Kızılaya bağışladı.
Savaştan sonra, kendisi ile birlikte savaşa katılan ve bir çatışmada elini ve akli dengesini yitiren kızı Fatma'nın çocuğunu sahiplendi. Torunuyla beraber İstanbul'da bir Rus manastırında yaşamakta iken tanınmış gazeteci Mekki Sait Esen kendisini buldu. Sait Esen'in kendisiyle yaptığı röportaj 1933 yılında Yedigün Dergisi'nde yayımlandı.
Kars mebusu Tezer Taşkıran ve Rize mebusu Yusuf İzzet Akçal tarafından verilen önerge üzerine 1954 yılında TBMM kendisine yeni aylık tahsil etti. Fatma Seher Hanım, 2 Temmuz 1955 günü İstanbul'da hayatını kaybetti, Kasımpaşa'daki Kulaksız mezarlığına defnedildi.

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=378452348955346&set=a.180559425411307.45174.171286783005238&type=1&theater

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org