Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Figen Mete Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Tarihte ilkler
16.06.2013
Figen METE
Okunma Sayısı : 7914
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 4,67
Popülarite : 2,23
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

İstanbul'un ilk sabıkalıları

Hızla büyüyen İStanbul beraberinde suç oranlarında artışı da getirdi. Peki İstanbul'da hangi suçlar ne zaman işlenmeye başlandı? Geçmiş Gazete, bu sorunun cevabını eski gazete küpürleriyle cevap verdi.

Adı: Dilber Seymener
Suçu: Yankesicilik

Adı: Hasan Çalış - DONJUAN
Suçu: 50 kadar kadını evlenme vaadi ile dolandırma.

Adı: Şahabettin Fırat
Suçu: Kamyon Soyguncusu

Adı: Tito Sabri
Suçu: Tavcılık

Adı: Zehra
Suçu: Fuhşiyat

Adı: Yorgi İskaralopulos
Suçu: Sirkat, karmanyolacılık, dolandırıcılık

Adı: Topal Muhittin
Suçu: Nara Atmak

Adı: Şükrüye
Suçu: Geç vakit mechul şahıslarla yangın yerinde dolaşmak

Adı: Françesko
Suçu: İlk kasa hırsızı

Adı: Mustafa Nezihi İzmirlioğlu
Suçu: Gangsterlik

http://ref5.net/karalama-defteri-f21/istanbulun-ilk-sabikalilari-k97985/

ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı

İcatlarıyla Gündelik Hayatı Kolaylaştıran kadınlar

Josephine Cochrane: Bulaşık Makinesi
Zengin bir kadın olan Amerikalı Josephine Cochran, evinde verdiği yemeklerden sonra biriken bulaşıkların tek seferde yıkanması için bir alet olsa keşke diyenlerdendi.
Ancak etrafında böyle bir makinenin varlığından söz etmek mümkün olmadığından, Cochran 'kimse yapmıyorsa kendim yaparım' dedi ve bulaşık makinesini icat etti.

Mary Anderson: Araba Sileceği
1900?lü yıllarda sürücüler yağmur ve kar yağdığında her bir sokağın başında arabalarını durdurup camlarını silmek zorundaydı. Mary Anderson 1903 yılında araba sileceğini icat ettiğinde ise sürücülerin dikkatini dağıtacağı gerekçesiyle 10 yıl boyunca patent alamadı. Ancak sonunda herkes bu icadı kullanmaya başladı. Araba sileceğinin elektrikli olanı da 1917 yılında yine bir kadın tarafından üretildi.
Yağmurda araba kullanmaktan şikâyetçi olan Mary Anderson bir tasarımcı ile birlikte araba sileceği tasarladı.
1903'te ise patentini aldı.

Dr.Grace Murray: İlk Büyük Ölçekli Bilgisayar
Amiral Dr.Grace Murray, İkinci Dünya Savaşı?ndan sonra Harvard Üniversitesi?nde yürüttüğü çalışmalar sonucu ilk büyük ölçekli bilgisayar ?IBM-Harvard Mark 1?i icat ettiği için ?bilgisayarların annesi? olarak tarihe adını yazdırdı.

İlk Bilgisayar Programı
Bilgisayar tarihindeki, somut bir makineye uygulanabilecek olan ilk "bilgisayar programı" Ada Lovelace'a aittir.
1979 yılında, ABD Savunma Bakanlığı tarafından geliştirilen meşhur programlama dillerinden birine de onun onurununa "ADA" ismi verilmiştir.

Hedy Lamarr: Gizli Kodlama Sistemi
Avusturyalı Hedy Lamarr Nazi sempatizanı silah tüccarı kocasıyla evliliği sırasında katıldığı iş toplantılarında silahlarla ilgili çok şey öğrendi. Ancak Nazilere ve kocasına karşı büyük bir nefret duymaya başlayan Lamarr sonunda Londra?ya ve oradan da ABD?ye kaçtı. Nazilere karşı İkinci Dünya Savaşı?nda kullanılması için ürettiği mesaj şifreleme sistemi için 1941 yılında patent aldı sistem 20 yıl sonra kullanılmaya başlandı.

Sara Blakely: ?Spanx? İç Çamaşırı
Oprah Winfrey ve Meg Whiteman?ın yer aldığı dünyanın en zengin kadınları listesinde yer alan Blakely bu servetini icat ettiği iç çamaşıra borçlu. Ürettiği elastik iç çamaşırı sayesinde kadınların birkaç beden daha zayıf görünmesini sağlayan ?Spanx? isimli çamaşır Blakely?nin 500 milyon dolarlık bir şirketin sahibi olmasını sağlad

Stephanie Kwolek: Kurşungeçirmez Yelek
Kwolek?in 1963?te icat ettiği ?Kevlar? adı verilen sert ve dayanıklı materyal sayesinde günümüzde polislerin her gün rahatlıkla giyebildiği kurşungeçirmez yelekler üretildi. Kwolek?in geliştirdiği teknoloji aynı zamanda asma köprü halatı, kask, fren balatası, kamp ekipmanları ve kayak takımı yapımında da kullanılıyor.

Margaret Knight: Kese Kağıdı ?Kraliçesi?
Kese kağıtlarından önce üretilen kağıt torbalar zarf biçimindeydi ve düz bir tabanı yoktu. Bu haliyle bir hayli işlevsiz olan kağıt torbaları bugün bildiğimiz şekline sokan Knight, kağıdı kesen, katlayan ve dörtgen bir taban veren makineyi icat etti ve 1871 yılında patent aldı.

Marjorie Joyner: Mizampli
Joyner?in icat ettiği başlıklı makine sayesinde yapılan saçlar günlerce kalıcılığını koruyordu.

Ruth Wakefield: Amerikan Usulü Ev Yapımı Kurabiye
Misafirleri için çikolatalı kurabiye yaparken çikolatasının bittiğini fark eden Wakefield bunun yerine Nestle?nin kalıp çikolatasını kullanmaya karar verdi. Wakefield bu sayede ?kaza sonucu? ABD?nin en sevilen çikolatalı kurabiyesi ?Toll house?u icat etmiş oldu.

Bu İcatlar Kadınların Ellerinden Çıktı
Bebek bezi, bulaşık makinesi, araba sileceği, gözlük camı, perma makinası, kahve filtresi gibi gündelik hayatta sürekli kullandığımız, kolaylık sağlayan kimi icatlar, kadınların ellerinden çıktı.

Sütyen
Amerikalı Mary Phelps Jacob üzerine oturmayan korseye çözüm aradı ve iki tane mendili tel ve kurdelelerle birbirine tutturarak sütyeni icat etti.

Kullan-At Bebek Bezi
Marion Donovan'ın icat ettiği kullan-at bebek bezleri, New York'ta 1949'da satışa sunulmasıyla birlikte talep patlaması yarattı.

Perma Makinesi
Perma makinesini Marjorie Joyner bulmuştur.
Joyner aynı zamanda bir icat için patent alan ilk Afro-Amerikan kadın olmuştur.

Kahve Filtresi
İlk kahve filtresini Almanya'nın Leipzig kentinde yaşayan Melitta Bentz buldu.
Kahve içmeyi çok seven ancak fincanın dibindeki telveden hoşlanmayan Bentz, bu duruma bir son vermek istedi. 1908'de icat ettiği kahve filtresinin patentini aldı. Bentz bununla da yetinmeyerek kahve filtreleri üreten küçük bir imalathaneyle atıldığı ticaret hayatına büyük bir marka yaratarak devam etti.

Kevlar
Günümüzde halat, zırh ve yanmayan koruyucu giysi yapımında kullanılan kevları Stephanie Kwolek icat etti.
1923 doğumlu olan Kwolek polimer kimya alanında gerçekleştirdiği çalışmalar sebebiyle de birçok ödüle layık görülmüştür.

Gözlük Camı
Gözlük camı Almanya'nın Mainz kentinde 1915 -1998 yılları arasında yaşayan Marga Faulstich isimli bir kimyager tarafından bulunmuştur.

Ütü Masası
Sarah Boone ütü masasını, giyisilerin kollarını daha kolay ütüleyebilecek bir şekilde geliştirerek patentini aldı.

Bu İcatlar Kadınların Ellerinden Çıktı
Sarah Mather denizaltı lambası ve teleskopunu icat etti.

Medikal Şırınga
Medikal şırınga Letitia Geer tarafından bulunmuştur

ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı

TÜRK TARİHİNDE İLKLER
Siyaset-Yönetim

Tarihte Türk adıyla kurulan ilk devleti Göktürk'lerdir
Musevilik'i resmi din olarak kabul eden ilk Türk devleti Hazarlar'dır
İlk bütçe Tarhuncu Ahmet Paşa tarafından düzenlenmiştir
İlk nüfus sayımı II Mahmut zamanında yapılmıştır
İlk anayasa 1876'daki i Meşrutiyet Anayasası'dır
Türkiye Cumhuriyeti devletini ilk kabul eden devlet Ermenistan'dır
Atatürk?e muhalefet olan ve sürgüne gönderilen ilk kadınlarımızdan biri Halide Edip Adıvar?dır
Türkiye'de öldürülen ilk başbakan Nihat Erim'dir
Orta Asya ve Avrupa' da devlet kuran ilk Türk boyu Hunlardır

Askeriye

İlk Türk deniz savaşını ilk amiral olan Çaka Bey yapmıştır
Osmanlı Devleti, uçağı ilk kez i Dünya Savaşı'nda kullanmıştır
Türk Kara Kuvvetlerinin teşkilâtlı bir şekilde kuruluşu, Büyük Hun İmparatorluğunda, Mete zamanında MÖ209 senesinde olmuştur
Mete onluk düzene göre orduyu yapılandırmış ve bu düzen diğer devletlere de örnek olmuştur
İkta sistemini uygulayan ilk türk devleti büyük selçuklu devletidir
Osmanlı Devleti'nin yaptığı son savaş I Dünya Harbi'dir
İlkçağ Anadolu medeniyetleri savaşlarda atların sürüklediği savaş arabalarını kullanmışlardır
Topların kaleler üzerindeki etkisinin ıspatlandığı olay İstanbul'un Fethi olmuştur Bu olay bir nevi feodalite (derebeylik)'in sonunu hazırlamıştır
Bilinen ilk Türk komutan ve hakan Tuman (Teoman)'dır
Osmanlı Donanması büyük çapta ilk kez İnebahtı Savaşı'nda yakılmıştır Son olarak Navarin'de yakılmıştır Donanmanın Navarin'de yakılmasıyla ayrıca Meternik Sistemi'nin çöktüğü ortaya çıkmıştır

Ekonomi

İlk dokuma fabrikası Nazillli'de, şeker fabrikası Uşak'ta, demir-çelik fabrikası Karabük'de açılmıştır

Bilim

Hüseyin Tevfik Paşa ?Linear Algebra? kitabıyla Osmanlı tarihinde temel bilimler alanında orijinal çalışma yapan ve yayınlayan ilk bilim insanıdır
Osmanlı Devleti ilk borcu Kırım Savaşı sırasında İngiltere'den almıştır
Osmanlı döneminde ilk denizaltıyı İbrahim Efendi yapmıştır

Kültür-Sanat -Edebiyat

İlk sözlük kitabı Divân-ı Lügati't-Türk?tür
İlk Türkçe gazete 1831′de kurulan Takvim-i Vaka?dır
Noktalama işaretini, ilk kez Şinasi ?Şair Evlenmesi? nde kullanmıştır
İlk çeviri roman, Kamil Paşa?nın yaptığı Telemak?tır
İlk roman, Taaşşuk-u Talat-ı Fitnat?tır
İlk köy romanı, Nabizade Nazım ?Karabibik? adlı eseridir
İlk realist romancı Recaizade Mahmut Ekrem, realist roman ise yazara ait Araba Sevdası?dır
İlk edebi roman, Namık Kemal?in ?İntibah? adlı eseridir
İlk psikolojik roman, Mehmet Rauf'a ait Eylül?dür
İlk tarihi roman, Namık Kemal?in ?Cezmi? adlı eseridir
İlk Türk kadın romancı Fatma Aliye?dir
İlk makaleyi _ Şinasi Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi'dir
İlk tiyatro _ Şinasi Şair Evlenmesi?dir
İlk özel gazete Tercüman-ı Ahval'dır
İlk Türk destanı Alp Er Tunga Destanı'dır
İlk divan şairi Hoca Dehhani'dir
İlk çocuk şiiri _ Şermin Tevfik Fikret'dir

Müzik

Anadolu'ya konser turnesi yapan ilk pop sanatçı Erol Büyükburç'tur
Eurovision Şarkı Yarışması
Sinema

Türkiye'deki ilk sinema 1908'de açılmış olan Pathe Sineması'dır
İlk Türk sinema gösterimi Cevat Boyer ile Murat Bey'in Şehzadebaşı'nda 19 Mart 1908'de başlattığı gösterimdir
Türk sinema tarihinin ilk filmi Fuat Uzkınay'ın, 14 Kasım 1914'te çektiği Ayastefanos'taki Rus Anıtı'nın Yıkılışı adlı 150 metrelik belgeseldir
Türk sinemasının ilk konulu uzun metrajlı filmi 1916 tarihli Himmet Ağa'nın İzdivacı'dır
Sedat Simavi'ye ait "Alemdar Mustafa Paşa", ilk tarihi belgesel film denemesidir (1918)
İlk sesli Türk filmi İstanbul Sokaklarında'dır 1931 tarihinde Muhsin Ertuğrul tarafından çekilmiştir
İlk renkli film, Muhsin Ertuğrul'un (1953) "Halıcı Kız" isimli filmidir Atlas Sineması'nda gösterilmiştir
Uluslararası ödül alan ilk film Susuz Yaz'dır
Uluslararası Cannes Film Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü Türkiye'den ilk olarak Nuri Bilge Ceylan aldı

Tiyatro

Anadolu'daki ilk Türk tiyatrosu dönemin valisi Ahmet Vefik Paşa tarafından 15 Eylül 1880'de açılan Bursa Osmanlı Tiyatrosu'dur
Aruzla ilk manzum tiyatro eseri yazan :AHamit /Eşber veya Sardanapal
Sahnelenen ilk tiyatro: Namık Kemal / Vatan yahut Silistre
İlk yerli tiyatro eseri:Şinasi / Şair Evlenmesi /1859

Spor

İlk kurulan Spor Kulubü Beşiktaş'tır (1903)
Everest'e tırmanan ilk Türk dağcı Nasuh Mahruki'dir
İlk kurulan futbol kulübü 6alatasaray Spor Kulübü'dür (1905)
Avrupa'da kupa kazanan ilk Türk futbol kulübü UEFA Kupası ve Süper Kupa'yı kazanan Galatasaray Spor Kulübü'dür
Futbol Federasyonu'nun "Altın Şeref Madalyası"nı alan ve ilk kez bir Avrupa Kupa'sında final (Fiorentina'da) oynayan Türk futbolcu: Lefter (Eleftherios) Küçükandonyadis
Anadolu'dan çıkan tek şampiyon Trabzonspor'dur
Trabzonspor'un ilk gol kralı Necmi Perekli'dir
2007-2008 sezonunun en erken golünü Umut Bulut(Trabzonspor), Gaziantepspor ağlarına göndermiştir
Dünya Kupası'nda en erken gol Hakan Şükür'ün ayağından gelmiştir Daha sonra bu rekor gençler Dünya Kupası'nda kırılmıştır Ancak halen daha Dünya Kupası'nın büyük ayağındaki rekor Şükür'ündür (GKore Maçı, 2-3 kazandık ve Dünya 3sü olduk)
Trabzonspor Liverpoll'un yaklaşık 2 yıllık yenilmezliğine Dozer Cemil'in attığı penaltı ile son vermiştir

Din

İlk Osmanlı Şeyhülislam'ı Bursa'da yaşayan Molla Fenari'dir (1424)
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
TÜRK EDEBİYATINDAKİ İLKLER
Edebiyatımızda noktalama işaretini, ilk kez Şinasi 'Şair Evlenmesi'nde kullanmıştır.
Edebiyatımızda ilk çeviri roman, Kamil Paşa'nın yaptığı Telemak'tır.
Edebiyatımızda ilk roman,Taaşşuk-u Talat-ı Fitnat'tır.
Edebiyatımızda ilk köy romanı, Nabizade Nazım'ın "Karabibik" adlı eseridir.
Edebiyatımızdaki ilk realist romancı Recaizade Mahmut Ekrem'dir.
Edebiyatımızdaki ilk realist roman Araba Sevdası'dır yazarı Recaizade Mahmut Ekrem'dir.
Edebiyatımızda ilk edebi roman,Namık Kemal'in "İntibah" adlı eseridir.
Edebiyatımızda ilk psikolojik roman,Eylül'dür(Mehmet Rauf)
Edebiyatımızda ilk tarihi roman,Namık Kemal'in "Cezmi" adlı eseridir.
Edebiyatımızda ilk kadın romancı Fatma Aliye'dir.
Edebiyatımızda ilk makaleyi Şinasi yazmıştır.(Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi)
İlk tiyatro Şinasi'nin Şair Evlenmesi'dir.
Edebiyatımızdaki ilk pastoral şiir A.Hamit Tarhan'ın Sahra adlı şiiridir.
Edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman denemesi Nabizade Nazım'ın Zehra adlı eseridir.
Edebiyatımızda çocuklar üzerine yazılmış ilk eserler Nabi'nin Hayriye'si ve Sümbülzade Vehbi'nin Lütfiye'sidir.
Edebiyatımızdaki ilk eleştirmen Namık Kemal'dir.
İlk çocuk yayınımız ise Eftal ve Mümeyyizdir.(1869)
Türk Edebiyatı'nda bilinen ilk çocuk gazetesi Çocuklar İçin Mümeyyiz'dir.
Aşık Veysel ilk olarak A.Kutsi Tecer tarafından Türk halkına tanıtılmıştır.
Hazine-i Evrak ilk edebiyat dergimizdir.
Türk Edebiyatı'nda iç monolog tarzı yazılmış ilk roman Bir Düğün Gecesi'dir. ( A.Ağaoğlu)
Türk Edebiyatı'nda yayınlanmış ilk öykü kitabı Emin Nihat Tarlan'ın Müsameratname'dir.(1872)
Türk Edebiyatı'nda mensur şiir yazımı ilk defa Halit Ziya ile başlar.
Türk Edebiyatı'nda post-modern tarzda eser veren ilk yazarımız Oğuz Atay'dır. (Tutunamayanlar)
Türk Edebiyatı'nda batıdan yapılan ilk fabl çevirisi Şinasi tarafından yapılmıştır.
Türk Edebiyatı'nda yazıya geçirilen ilk masallar Billur Köşk Masalları'dır.
Türk masalları ilk defa yurt dışında 16.Lui döneminde Fransa'da yayınlanmıştır.
Türk masallarını ilk defa derleyen İ.Kunoş adlı Macar bilim adamıdır.
Divan Edebiyatı'nın ilk şairi Hoca Dehhani, son şairi ise Şeyh Galip'dir.
İlk yerli çizgi roman, Türk Kahramanı Köroğlu'dur.(1953)
Ülkemizde ilk çocuk çizgi roman türü Kara Maske'dir.(1943)
Beyanname ile yayın hayatına giren ilk edebiyat topluluğu Fecr-i Ati'dir.
Cumhuriyet sonrası ilk beyanname yayınlayan edebi topluluk Yedi Meşaleciler'dir.
Yahya Kemal bütün şiirlerini aruzla yazmıştır ,yalnız Ok şiiri hece vezni ile yazmıştır.
Kutatgu Bilik ilk Türk dünyası ansiklopedisidir.
İlk yerli çizgi roman Türk Kahramanı Köroğlu'dur.
Ülkemizdeki ilk çocuk çizgi roman türü Kara Maske'dir.
Batılı tekniğe uygun ilk ilk roman Aşk-ı Memnu'dur.
Aruzla yazılan ilk manzum tiyatro eseri Eşber'dir. (A.Hamit Tarhan )
Heceyle yazılan ilk manzum tiyatro eseri Binnaz'dır. (Y.Ziya Ortaç)
İlk bibliyoğrafya Keşfiz-Zünun'dur.(K.Çelebi)
İlk hatıra kitabı Babürname'dir.(Babürşah)
İlk hamse yazarı Ali Şir Nevai'dir.
Edebiyatımızdaki ilk antoloji Harabat'tır.(Z.Paşa)
Edebiyatımızdaki ilk atasözleri kitabı Durub-ı Emsal-i Osmaniye'dir.(Şinasi)
İlk mizah dergisi Diyojen'dir.(Teodor Kasap)
Edebiyatımızdaki ilk hikaye kitabı Letafet-i Rivayet'tir.(A.Mithat)
Basılan ilk küçük hikaye kitabı Küçük Şeyler'dir.(S.Sezai,ilk gerçekçi hikaye)
Edebiyatımızdaki ilk fıkra yazarı Ahmet Rasim'dir.
Bilinen ilk Türk yazarı Yollug Tigin'dir.
İlk siyasetname eseri Kutadgu Bilig'tir.
İlk mensur şiir yazarı R.Mahmut Ekrem'dir.
İlk sözlük kitabımız Divan-i Lügatit Türk'tür.(K.Mahmut)
İlk sosyolog Ziya Gökalp'tır.
İlk edebi tartışma Ziya Paşa ile Namık Kemal arasında olmuştur.
Ülkemizdeki ilk Müslüman kadın tiyatrocu Afife Jale'dir.
Edebiyatımızdaki ilk çağdaş roman Mai ve Siyah'tır.(Halit Ziya)
Türk Edebiyatı'ndaki ilk deneme yazarı Nurullah Ataç'tır.
İlk tezkiremiz Mecalis'ün Nefais'tir. ( A.Şir Nevai'dir)
İlk mizah gazetemiz Diyojen'dir. (N.Kemal)
İlk matbaada basılan ilk kitabımız Vankulu Lügati'dir.
Türklerin kullandığı ilk alfabe Göktürk Alfabesi'dir.
İlk edebi topluluk Servet-i Fünun'dur.
İlk divan sahibi sanatçımız Yunus Emre'dir.
Türk şiirinin en eski lirik şiir örneği Aprın Çar Tigin'dir.
Türkçenin ilk gramer kitabını Baskakov yazmıştır.
Aydınlar arasında heceyi ilk kez deneyen sanatçı M.Emin Yurdakul'dur.
Şiirde ilk defa Türk kelimesini kullanan sanatçımız M.Emin Yurdakul'dur.
Serbest müstezadı aruzla deneyen ilk şairimiz Tevfik Fikret'tir.
Şiirde noktalama işaretini ilk kez kullanan Servet-i Fünun sanatçısı Tevfik Fikret'tir.
Divan Edebiyatı'nın Sebk-i Hindi tarzını ilk temsilcisi Naili'dir.
Edebiyatımızda serbest vezni ilk kez Nazım Hikmet kullanmıştır.(1929)
Edebiyatımızda anjabmanı ilk kez Tevfik Fikret kullanmıştır.
İlk Türkçe gazete 1831'de kurulan Takvim-i Vaka'dır.
İlk Türkçe özel gazete 1860'da kurulan Tercüman-ı Ahval'dır.
İlk Nobel Edebiyat Ödülü alan ilk Müslüman yazar Necip Mahfuz'dur. (Kayra)
Dünyada bilinen en uzun destan Kırgızlar'ın Manas Destanı'dır.
En uzun ömürlü edebiyat dergimiz 1933 yılında çıkmaya başlayan Varlık Dergisi'dir.
Türkiye'de lügat sözlük hakkında yazılan ilk lügat Bir Lügt Bulamadım'dır. ( M.Doğan)
Amerikan Kız Koleji'nde okuyan ilk Türk Halide Edip Adıvar'dır.
Hayat hikayesini İngilizce yazan ilk yazarımız Halide Edip Adıvar'dır.
Milli Mücadele'de bulunan ilk kadınlarımızdan biri Halide Edip Adıvar'dır.
Türkiye'de kurulan ilk kadın derneği kurucularından biri Halide Edip Adıvar'dır.
Atatürk'e muhalefet olan ilk kadınlarımızdan biri Halide Edip Adıvar'dır.
Sürgüne gönderilen ilk kadınlarımızdan biri Halide Edip Adıvar'dır.

ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
DÜNYADA İLKLER TARİHİ

İlk Yazı

M.Ö. 45.bin yılında yaşayan insanlar, düşüncelerini kayaların ve mağara duvarlarının üzerine resimlerle yansıtmayı öğrendiler. Son Buzul Çağı'nda yaşayan atların, bizonların ve boğaların resimlerini içeren mağaralar, İspanya'nın Altamira ve Fransa'nın Lascaux yörelerinde ortaya çıkarıldı.
Bu resimlerin yazıya dönüşebilmeleri için aradan yüzyıllarca yıl geçmesi gerekti. M.Ö.
20 bin ve 6500 yılları arasında insanlar, yumuşak taşlan ve kemikleri kullanmaya başladılar. Fransa?nın İspanya sınırına yakın bölgesindeki Ariege yöresinde bir mağarada, çizildikten sonra kırmızı ve siyaha boyanmış geometrik şekiller bulundu. Afrika'nın çeşit li kesimlerinde bulunan üzerleri çizilmiş kemikler, kuşkusuz bir dönemin belgeleriydi.
Sümerce, yazıya dökülebilen ilk dil oldu. Ama belirli bir alfabesi de yoktu. Basit resimler halinde yazılan Sümerce metinlere Irak'ta, Basra Körfezi'nin yakınlarında rastlandı. Bu metinler, M.Ö. 3500 yılından kalmaydı.
Sümerler, çivi şeklinde ve üçgen iz bırakan bir aygıtla, balçık ve kil tabakalarından yaptıkları plakalar üzerine yazılarını yazdılar. Sonra bu küçük tabletler, güneşin altında pişirilerek kurutuldu. Binlercesi, en küçük bir hasar görmeden günümüze kadar ulaşabildi. Bunlardan bazılarında, Sümer din adamlarının ekonomik işlevlerini gösteren altın, kumaş ve inek listeleri vardı. Sümerlerin ekonomik etkinlikleri, çevrelerindeki Persleri. Babillileri ve Asurluları da çivi yazısını öğrenmeye itti.
Mısır'da belirli sembollerin belirli sözcükleri ve sesleri simgelediği hiyeroglif yazıları, M.Ö. 3000 yılından itibaren kullanılmaya başlandı. Düşünceler ya da öyküler, resimlerle yazılan bir tür steno tekniğiyle anlatılıyordu. Örneğin gövdesi olmayan bir çift bacak, "gitmek" sözcüğünü simgeliyordu. Başsız iki göz, "görmek", kapalı bir çift göz de "ağlamak" anlamındaydı.
Mısırlılar, papirüsü bulduktan sonra, hiyeroglif alfabesindeki şekilleri de kalemle ya da fırçayla yazılabilecek şekilde değiştirdiler. M.Ö. 700 yılında hiyeroglif yazısı üçüncü evrimini gerçekleştirdi ve ortaya çıkan son biçim; modern Arap alfabesinin de temelini oluşturdu.

İlk Yel Değirmeni

Buharlı makinenin bulunmasından önce, rüzgâr, su ve hayvan gücü insanlığın hizmetindeydi. Suyla çalışan değirmenler çok daha güçlüydü, ama onları döndürmeye yetecek büyüklükte akarsulardan yoksun olan yerlerde, yel değirmenleri etkin oldu. 1840 yılında, İngiltere ve Galler'de 10 bin, Hollanda'da ise 7 bin yel değirmeni vardı. Bu aygıtlardan, un üretiminde olduğu kadar, maden çıkarımında, su iletiminde ve ağır cisimlerin kaldırılmasında da yararlanılıyordu. Ayrıca, ağaç kesmeye yarayan hızar makinelerini de yel değirmenleri aracılığıyla çalıştırmak mümkündü.

Rüzgârın yarattığı enerjiyi üretken hale getiren buluşlar, her zaman memnunlukla karşılanmadı. 1581'de bu enerjiden yararlanmayı akıl eden Hollandalılar, işsizliğe yol açmakla suçlandılar. 1768'de de bir grup işçi, rüzgâr gücüyle çalışan bir hızar makinesini parçaladı.

Yel değirmenlerini çalıştıran insanlar, yeni birtakım ölçeklerin de doğmasına yol açtılar. Çünkü tahılını öğütmek üzere değirmene götüren herkes, elde edilen unun belirli bir bölümünü değirmen sahibinin "hak" olarak alıkoyacağını biliyordu. Bu hakkın miktarını saptamak üzere de, değirmenciler belirli hacimlerde ölçekler geliştirdiler. Örneğin, 1558'de Liverpool yöresindeki bütün değirmencilere, ölçeklerini Belediye Başkanı'na götürüp doğruluk derecelerini kontrol ettirmek zorunluluğu getirildi. Bunu yapmayanlara belirli para cezaları uygulandı. Bu uygulama bir anlamda dünyada, ağırlık ve hacim ölçen aygıtların ilk denetimi ve ayarlanması olarak kabul edilir.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, yel değirmenlerinin önemlerinde bir azalma başladı. Ama rüzgâr gücü, yine de birçok alanda insana yararlı olmaya devam etti. Amerika'nın batı kesimlerinde, demiryolu şirketleri, yel değirmenlerinden lokomotifler için su çıkarılmasında yararlandılar. Yerliler ise, sulama işlerinde bu aygıtlardan büyük faydalar sağladılar. Suyu olmayan pek çok kırsal bölgeye, yeldeğirmenleri aracılığıyla su gönderildi. Bugün, Güney Afrika'nın Karoo bölgesinde olduğu gibi, birçok bölgede su sağlayabilmek için bu yöntem işlevini hâlâ sürdürüyor.

İlk Teleskop

Bir Hollanda kenti olan Middelburg'da, 17. yüzyılın başlarında bazı gözlük yapımcıları, teleskoba benzer aygıtlar elde ettiklerini iddia ettiler. Bu iddiaların en güçlüsüyle ortaya çıkan Hans Lippershey, 1608 yılında, teleskop patenti almak için başvurdu. Yetkililerin huzurunda, aygıtını tanıttı. Gerçi buluşu patent verilecek nitelikte bulunmadı ama kendisi bir miktar para ile ödüllendirildi.
İtalyan bilim adamı Galilei Galileo da, teleskoba ilişkin söylentileri duymuştu. Kendisine bir teleskop yapmaya karar verdi. 1609 yılında, teleskobuyla gökyüzünü inceledi. Ay yüzeyinin tıpkı yeryüzü gibi engebeli olduğunu gördü. Venüsün güneş çevresinde döndüğünü keşfetti. O zaman dünya evrenin merkezi olduğu yolundaki inanışla ilgili olarak kuşkuya kapıldı. Bu kuşkusunun iyice güçlenmesi sonunda, öğretileri 2 bin yıldır dünya üniversitelerinde okutulan Yunan filozofları Aritotales ve Ptolemius'un düşüncelerine karşı savaş açtı. Evrenin merkezi olduğu söylenen dünyanın, aslında güneşin etrafında döndüğünü söyledi ve kilisenin hışmına uğradı.

İlk Tank

Savaşta ilk tank 15 Eylül 1916 günü, İngiliz birlikleri tarafından, Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransa'nın Somme yöresinde kullanıldı. Başkomutan Sir Douglas Haig, 1 Eylül günü 100 tankı Somme cephesine göndermeyi umuyordu. Ne var ki, imalat sırasında ortaya çıkan bazı aksaklıklar nedeniyle, Eylül başına kadar ancak 49 tank cepheye ulaştırılabildi. Çarpışmalara ise yalnız 32'si katılabildi. Haig, tanklardan yararlanarak savaşı 1916 yılında bitirmeyi amaçlayan müttefik kuvvetlerine katkıda bulunmayı umuyordu. Tankların toplu halde tutulmasını ve düzenli hareket edilmesini istedi. Ama komutanları, onları cephe boyunca dağıttılar. Bazı yerel başarılara karşın, tankların savaşın sona erdirilmesinde önemli bir katkıları olmadı. Haig, yine de 1917 yılına kadar bin tankın üretilmesini emretti. Fransız ordusunda tank, ilk kez 16 Nisan 1917 günü kullanıldı. Fakat sonuç, tam bir hezimet oldu. 132 tanktan 57'si daha ilk gün Alman topçusunun yoğun ve başarılı ateşiyle savaş dışı bırakıldı. Tarihin ilk büyük tank saldırısı, 20 Kasım 1917 günü gerçekleştirildi. 378 İngiliz tankı, Hindenburg cephesini yararak 4 mil ilerlemeyi başardı. Fakat Alman topçusu ve hesapta olmayan arızalar, tankların 146'sını durdurdu. 43tanesi de barikatları aşamadan kaldı. Daha sonra Almanların püskürtme harekâtı sonunda, İngilizler geri çekilmek zorunda kaldılar.
18 Temmuz 1918 günü Fransız savunması, 567 tankla Batı cephesinde büyük bir başarı elde etti ve bu başarı tankın savaşta ne denli önemli bir silah olduğunu vurguladı. Aynı yılın 8 Temmuz günü, 534 İngiliz tankının İkinci Somme Muharebesi'nde elde ettiği başarı, Alman Genelkurmayı tarafından, "Alman ordusunun bu savaşta yaşadığı en kara gün" olarak değerlendirildi. İkinci Dünya Savaşı'na kadar bütün Avrupalı uluslar tank silahlarını geliştirmek için olağanüstü çaba gösterdiler. Bu alanda en büyük başarıyı Almanlar elde etti. İkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında, Alman panzer birlikleri, üstün manevra yetenekleri ve vurucu güçleriyle, savaşın kaderi üzerinde etkili oldular.
Tarihin en büyük tank savaşı ise, 1943 yılı Temmuz'unda, Rusya'nın Kurs bölgesinde verildi. Almanlar, 2 bin tanktan oluşan 17 panzer birliğiyle saldırıya geçtikleri Rus askerleri karşısında, çok ağır bir yenilgi aldılar. Böylece tankların üstünlüğü sona erdi.
Bugün Avrupa'da NATO'ya ait kuvvetlerin 7 bin tankına karşın Varşova Paktı üyelerinin 20 bin civarında tankı vardır.
Bunların en bilinenleri arasında, Valium, Librium ve Mogadon sayılabilir. Barbitürat esaslı ilaçlara göre daha az yan etkileri görülen bu ilaçlar, 1950'li yıllarda İsveçli ilaç firması Hofmann La Roche tarafından üretildi.

İlk Termometre

Hastalıkların tanımlanmasında büyük ölçüde yardımcı olan vücut ısılarının ölçülmesine ilişkin çalışmalar, ilk kez 1616 ve 1636 yılları arasında, İtalya'nın Padua kentinde yaşayan tıp profesörü Santorio Santorio tarafından gerçekleştirildi. Santorio, bu çalışmaları sırasında Galileo'nun 1592 yılında İtalya'da yaptığı termometreden yararlandı. O yıl, Londralı tıp adamlarından Thomas Allbutt, küçük ve kullanışlı klinik termometreyi yaptı.
Son yüzyıl içinde çok az değişikliğe uğrayan klinik termometre, cam bir tüp içindeki cıvadan oluşur.

İlk Çeşme

Miladi takvimin başlangıç yıllarında, Romalılar su borularıyla kente su getirmeyi başarmışlardı. Bu suların düzenli bir biçimde boşalmasını sağlamak için çeşmeler yaptılar. Çeşmeler, borunun içine yerleştirilen daire şeklinde bir parçanın hareketiyle denetleniyordu. Dairesel parça boruyu diklemesine kesecek şekilde durduğunda, borudan su akması engelleniyor, tersine açıldığında çeşmeden su alınabiliyordu. Bu sistem, bütün Ortaçağ boyunca kullanıldı.
19. yüzyıla gelindiğinde, evlerin pek çoğuna su tesisatı konmuş, ayrıca suyun akış hızı da artırılmıştı. Bu nedenle daha gelişmiş musluk türlerine gereksinim duyuldu. İngiltere'de, 1800 yılında Thomas Gryll, vidalı musluk sistemini buldu. Bu sistemde, vidanın her hareketinde akan suyun miktarı azalıyor, en sıkıştırıldığı anda da, su tamamen kesiliyordu.

İlk Kılıç

M.Ö. 3500 yıllarında Tunç Devri'nin başlamasıyla, insanlar erittikleri metallerden kılıç yapmaya başladılar. Asurlular ve Eski Yunanlılar tarafından dökülen tunç kılıçlar, önceleri küttü. Sonra bunların uçları ve yanları keskinleştirildi. M.Ö. 1100 yılında başlayan Demir Çağı'nda, insanlar kızgın demiri döverek daha keskin ve ince kılıçlar yapmayı başardılar.
Eski Yunanlılar, kıvrık ve keskin kenarlı kılıçlar kullanıyorlardı. Romalılar ise "gladius" adım verdikleri yakın döğüş amaçlı kısa kılıçları tercih ettiler. M.S. 600 yılından itibaren, Avrupa'da, 120 santim uzunluğunda, her iki kenarı da keskin kılıçlar yaygınlaştı. Bunların kabzalarının uç kısmında, denge unsuru olarak bir topuz bulunuyordu. 17. ve 18. yüzyıllarda, Avrupalı soylular çok ince ve sivri uçlu kılıçlar kullandılar. Düello için en ideal silah olan bu kılıçlar, günümüzde de eskrim sporunda kullanılmaktadır.
Araplar, İranlılar, Türkler, Hintliler ve Japonlar gibi Doğulu uluslar ise, daha derinden keseceğine inandıkları için kıvrık kılıçlara itibar ettiler. Sanayi devriminin başlamasından sonra dayanıklı çelikten çok zarif ve keskin kılıçlar üretildi. Özellikle İspanya'nın Toledo (Tuleytule) kenti ile Suriye'nin Şam kenti, ürettikleri kılıçlarla dünya çapında ün kazandılar. Kılıç, Ortaçağ'dan Birinci Dünya Savaşı'na kadar en önemli süvari silahı sayıldı ve 1914'ten sonra yerini ateşli silahlara bıraktı.

İlk Yay

Bilinen ilk yay sistemi, M.Ö. 1350 yılında, Mısır Firavunu Tutankamon'un arabasında kullanıldı. Kalın deriden şeritler halinde kesilen parçaların üst üste sarılmasıyla oluşan bu sistem, arabanın altına çakıldı ve sarsıntıyı belirli bir ölçüye kadar kesti.
Metal yayların atlı arabalarda kullanılmasına ise 16. yüzyılın sonlarından itibaren başlandı. Ancak bu yayların geniş çaplı kullanımı ise 18. yüzyıldan itibaren yaygınlaştı. Bu yayların yapımında, eşit genişlikte fakat farklı uzunlukta hafifçe bükülmüş metal tabakaların kesildikten sonra, en küçük parçaların en üste konması yönteminden yararlanılıyordu. En uzun parçaların kıvrık uçları arabanın gövdesine çakılırken orta kısmı ?aynı zamanda en kalın yeri? de tekerleklerin dingiline iliştiriliyordu. Böylece oluşturulan yay sistemiyle, sarsıntı büyük ölçüde azaltılmış oluyordu.
Yay yapımı, kauçuğun ilk kullanıldığı alanlardan biri oldu. 1826 yılında, İngiltere'nin Manchester kentinden H.C.Lacy, arabalardaki metal yaylan kauçuk tabakalarından üretmek için ilk patenti aldı. 1845'te demiryollarında kullanılan arabalarda da kauçuk yaylar görülmeye başlandı.
Helezon şeklindeki yaylar ise ilk kez 18. yüzyılın ortalarında ortaya çıktı. Bu tür yaylar başta yatak yapımcılığı olmak üzere, pek çok iş kolunda bugün de kullanılmaktadır.
1950'li yıllarda, Fransız otomobilcilik kuruluşu, Citroen otomobillerde yay sisteminin yerine sıvı ve nitrojen gazının sarsıntı emici olarak kullanıldığı hidrolik süspansiyon sistemini geliştirdi.

İlk Kaşık

İlk insanlar, deniz hayvanlarının kabuklarını kaşık yerine kullanmayı öğrendiler. Eski Yunanlılar da yumurta yemek için tahtadan kaşık yaptılar. 17. yüzyıla gelinceye değin, yemek pişirirken tencere ve kazanları karıştırmak için kullanılan kaşık, o dönemden sonra bıçak ve çatal ile birleşerek, yemek masalarındaki yerini aldı.

İlk Fermuar

Chicago'dan Whitcomb L.Judson tarafından geliştirildi. Çizmeler ve ayakkabılar için düzenlenen bu yeni aygıt, 1893 yılında, Chicago Panayırında sergilendiğinde, Albay Lewis Walker'in dikkatini çekti. Walker, aynı yıl Autonlatic Hook and Eye Co. adlı bir şirket kurarak, üretime geçti. Judson'un buluşunda bazı tasarım hataları vardı. Bunların en önemlisi, kolayca açılabilir bir yapıya sahip olmasıydı. Daha gelişmiş bir modeli, 1902 yılında "Walker's Universal Fastener Co. " adlı şirket tarafından C-Curity markası altında üretilerek piyasaya sunuldu. Ancak halkın ilgisizliği yine de sürüyordu. En sonunda İsveç asıllı mühendis Gideon Sundback, New Jersey'de, bugün bildiğimiz modern fermuar tipini geliştirdi ve patentini 29 Nisan 1913 günü aldı. 1917'de ABD'nin savaşa girmesiyle, adeta bir gecede fermuar endüstrisi oluştu.

Kadınlarına Oy Hakkı Tanıyan İlk Ulus

Kendi kendini yönetme hakkına sahip Yeni Zelanda Kolonisi'nde, 19 Eylül 1893 günü kabul edilen ve Genel Vali'nin de onaylamasıyla yürürlüğe giren kararnameyle, kadınlara oy hakkı tanındı. Belirli bir yaş sınırlamasından başka hiçbir sınıflama getirilmedi. Bu konuyla ilgili ilk öneri, 1843 yılında Alfred Saunders (Önerisinin kabulünü 50 yıl sonra görebilecek kadar yaşama mutluluğuna erişti) tarafından getirilmişti, ama 1866 yılında Bayan K.Sheppard başkanlığındaki Kadın Hareketi'nin başlattığı kampanyaya gelinceye değin, başka destekçi çıkmadı Bunu izleyen yedi yıl içinde Bayan Sheppard ve yandaşları, parlamento üyelerinin çoğunluğunu kendilerinden yana çekebilmeyi başardılar. Azınlıkta kalan üyeler ise, Genel Vali'yi etkilemek üzere harekete geçtiler. Böyle bir kararın alınmasıyla, "Majesteleri, İngiltere Kraliçesi'nin" çıkarlarının tehlikeye düşebileceğini öne sürüyorlardı. Bütün çabalara rağmen, parlamento, hem muhalefetteki Muhafazakâr Parti'nin, hem de iktidardaki Liberal Parti'nin desteğiyle yasayı kabul etti ve kadınlara oy hakkı tanıdı. 28 Kasım 1893 günü yapılan ilk genel seçimlerde, sayıları 90 bini bulan kadın seçmenler de, yöneticilerini belirlemek için oy kullandılar.

İlk Alafranga Tuvalet

İngiltere'de, Elizabeth çağı ozanlarından Sir John Harington, ilk alafranga tuvaletin modelini çizdi. Bu tuvalet, yaptığı takımların üzerine adının baş harflerini "T.C. " olarak hakeden bir usta tarafından, 1589 yılında Sir Harington'un Kelston'daki evine monte edildi. 1596'da Sir Harington, "The Metamorphosis of Ajax"-"Tuvaletin Evrimi" adlı bir kitap yazdı. Bu kitapta, alafranga tuvaletin malzemesi ve yapılışı, fiyatlarıyla birlikte anlatıldıktan sonra, nasıl kullanılacağı da ayrıntılı çizimlerle tanıtıldı. Temizlik için gerekli olan su, tuvaletin hemen arkasındaki balıklı bir tanktan geliyordu. Tuvalet kullanıldıktan sonra, oturma yerinin yanındaki bir kol çekiliyor, su, bu kolun kaldırdığı kapaktan geçerek pisliği götürüyordu.
Nasıl kullanılacağını gösteren bir de kitap yazmasına karşın, Harington'un tuvaletinden yalnız iki tane yapıldı. Bunlardan birini zaten kendi evine kurdurmuştu. İkincisini, Harington'un vaftiz annesi olan Kraliçe Elizabeth, Richmond Sarayı'na yaptırdı. Harington, temizliğe çok düşkün bir insandı. Her gün mutlaka banyo yapması, yakın dostları tarafından "akıl almaz bir delilik" diye nitelendirildi. Ama Kraliçe Elizabeth için aynı şeyleri söylemek biraz zordu. İngiltere tahtının hâkimi, ayda bir kez, o da "Acaba gerek yar mı?" diye uzun uzun düşündükten sonra yıkanırdı.

İlk Cep Saati

1462 yılında, İtalyan saatçi Bartholomew Manfredi, Manta Markisi'ne bir mektup yazarak, ona Modena Dükü'nünkinden çok daha güzel bir cep saati yapmayı önerdi. Bu belge, cep saatine ilişkin en eski belgedir.
Günümüze kadar kalabilen en eski saat ise, 16. yüzyılın başlarında Bavyera'nın Nuremberg kentinde Peter Hanlein tarafından yapıldı. Bu saat, halen Philadelphia Memorial Hall'da muhafaza edilmektedir. Müzede, saatin yapım yılı olarak 1504 yılı gösterilmekteyse de, bu bilginin doğruluğu biraz kuşkuludur. Çünkü bazı belgeler, Henlein'in 1509 yılında saatçi işliğini açtığını gösterirken, onun saat üretmeyi başardığını gösteren ilk belge de, İ511'den kalmadır. O yıl, Nuremberg sakinlerinden Johannes Cocclaeus, bukonuya ilişkin olarak şunları yazdı:
"Günden güne deha eseri buluşlar birbirini izliyor. Petrus Hele (Peter Henlein) adlı genç adam da, geçenlerde yaptığı böyle bir buluşla, en büyük matematik bilginlerini bile hayretler içinde bıraktı. Çok az bir demir parçasından ve hiçbir ağırlığa bağlı olmadan çalışan bir saat yaptı. Bir tür yuvarlak tekerleği andıran bu saat, cebe konabildiği gibi, boyna da asılabiliyor ve ne durumda olursa olsun, vakti gösteriyor."

Akrepli Ve Yelkovanlı İlk Saat

1665 yılında, İngiltere'nin Bermondsey kentinde John Fitter tarafından yapıldı. O güne gelinceye değin, cep saatlerinde yalnız saati gösteren bir kol vardı. Fitter'ın geliştirdiği teknik sayesinde hem saati, hem de dakikayı gösteren saat yapılmış, oldu.

Mücevherli İlk Saat

Londra'da yaşayan İsveç asıllı geometri ve optik bilgini Facio de Duillier ile Fransız asıllı saat yapımcısı Peter Debaufre adına patent tescili, 1 Mayıs 1704 günü yapıldı. Bu ikili tarafından hazırlanan ilk mücevherli saatin, Sir Isaac Newton tarafından kullanıldığı söylenir. Saatlere mücevher takılması, 1825 yılına gelene değin, oldukça ender görülen bir işlemdi. O yıl İsviçre'nin La Chaux-de-Fonds kentinde, saat mücevherciliği, başlı başına bir işkolu haline geldi ve bu dönemin ardından, mücevherli saat imali hızlandı.

İlk Kol Saati

İlk kol saatine ilişkin en eski belge, 1790 yılına aittir. Bu belgeye göre, Cenevre'de saat yapımıyla uğraşan Jaquet-Droz und Leschot firması, "bileğe takılabilecek" bir saat yapmayı başardı. Günümüze kadar ulaşabilen en eski kol saati örneği ise, 1806 yılından kalmadır. Parisli kuyumcu Nitot tarafından yapılan bu altın saatin kemeri de, inci ve yakutlarla süslenmişti ve İmparatoriçe Josephine'e aitti. 19. yüzyılda yapılan bu tür saatler, saatçilerden çok kuyumcuların eseridir. İlk erkek kol saatleri, Alman Donanması tarafından 1880 yılında La Chaux-de-Fonds kentindeki C. Girard-Perregaux'ya siparişedildi. Bunlar, süsten çok, zaman ölçme aygıtı görevini üstlenen saatlerdi ve Alman denizcileri için görevleri sırasında gerçekten yararlı oldu. Mekanik aksamların oturtulduğu kasa, altından yapılmıştı ve kemer olarak da deri kullanılıyordu. Girard-Perregaux firması Alman Donanması için hazırladığı saatleri, genel olarak da pazarlayabilmek için yeni parti imalata geçti. Ancak, o dönemde bu kol saatlerine tek ilgi, Peru'dan geldi. Amerikalıların ve öteki ülke insanlarının ilgisizliği, İsviçre'de erken doğum yapan kol saati endüstrisini engelledi.
1908 yılında Parisli hanımların kol saatleri takmaya başlamasıyla, Avrupa kıtasında bu saatlere olan ilgi, büyük ölçüde arttı.
Birinci Dünya Savaşı'na gelinceye değin, erkeklerin kol saati takması, kadınsı bir davranış olarak değerlendiriliyordu. Ancak, savaş sırasında cep saatlerinden çok daha pratik oldukları anlaşılınca, bu değer yargısı da ömrünü doldurdu.

İlk Trafik İşaretleri

İngiltere'de, bölgesel bisiklet kulüpleri tarafından 1879 yılının Aralık ayında karayollarının kimi bölümlerine takıldı. Tahta direkler üzerine metal plakalar çakılarak elde edilen bu ilk trafik işaretlerinin üzerinde şu uyarı vardı: "BİSİKLETÇİLER, DİKKAT. BU TEPE TEHLİKELİDİR" İlk yıl yaptırılan 25 uyarının nerelere çakıldığı tam olarak bilinemiyor.
Arabalar için "ilk trafik işareti" ise, 1901 yılının Ekim ayında il yönetiminden gerekli izin alınarak İngiltere'nin Gloucester kentinde Birdlip Tepesi'ne takıldı. Bu uyarı işaretini Kraliyet Otomobil Kulübü hazırlatmıştı. Yerel yetkililer tarafından hazırlatılan trafik işaretlerinin karayollarına konulması ise
1903 yılında çıkarılan Motorlu Araçlar Yasası'ndan sonra başlatıldı. 10 Mart 1904 günü, trafik işaretlerinin biçimlerine ilişkin öneriler yayınlandı. Ancak, yerel yetkililer bu önerilere uyup uymamak konusunda serbesttiler. Söz konusu önerilerde, 45 cm çapındaki yuvarlak metal tabakalar üzerinde etrafı beyaz bir çember içinde hız sınırları, kırmızı zemin üzerinde çeşitli yasaklar, kırmızı üçgen zemin üzerinde çeşitli uyarılar bulunuyordu. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, yerel yetkililer, bu önerileri dikkate alıp almamakta kesinlikle serbesttiler. Pek çoğu da dikkate almadı.
Belirli bir standardizasyona gidilinceye değin, değişik ülkelerin değişik kentlerinde bilefarklı trafik işaretleri kullanılıyordu. Fotoğrafta görülen "uyan işareti", çok eğimli bir tepeye yaklaşan sürücüleri uyarmak üzere 1910 yılında İngiltere'de kullanıldı.

Bunun doğal bir sonucu 'olarak, çok değişik biçim ve renkte trafik sinyalleri türedi. Bunlar yöreden yöreye öylesine farklılıklar gösteriyorlardı ki, bir yerden bir başka yere ilk kez giden bir sürücünün yoldaki işaretleri arabasıyla giderken çabucak görüp kavrayabilmesi olanaksızdı. 1930 yılında çıkarılan bir yasa ile ülkenin her tarafında tek tip trafik işaretleri kullanılmasına başlandı.
Belirli sayıda da olsa, ilk ulusal nitelikteki trafik işareti uygulamasını başlatan ülke Fransa'dır. 1903 yılında Otomobilciler Derneği tarafından hazırlanıp, Fransa'nın her yerinde geçerli olan tek tip trafik işaretlerinden bazıları, günümüzde de kullanılmaktadır. Bunlar, "Sola dön", "Sağa dön", "Köprü", "Eğimli yol"dur.
İlk uluslararası karayolu levhaları ise, 1909 yılında Paris'te toplanan Uluslararası Motorlu Araçlar Konvansiyonu?nda saptandı. Avrupa'nın pek çok ülkesi bu toplantıya katıldı ve alınan kararlan uyguladı. İngiltere ise toplantıya katılmamıştı. Paris'te alınan kararlardan yalnızca beş tanesini 1929 yılında uygulamaya koydu.
Halen tüm dünyada kullanılan karayolu trafik işaretleri de boyut, biçim ve anlatım olarak 1949 yılında Cenevre'de yapılan Birleşmiş Milletler Karayolu Ulaşımı Konferansı'nda saptandı.

İlk Daktilo

Pratikte başarılı sonuç veren ilk daktilo, 1808 yılında İtalya'nın Reggio Emilia yöresinden Pellegrine Turri tarafından geliştirildi. Turri, gözleri görmeyen arkadaşı Kontes Carolina Fantoni'nin rahatlıkla yazabilmesi için yapmıştı. Turri ve Fantoni, bu aygıtın da yardımıyla uzun süre mektuplaştılar. Kontesin, 1808?1810 yılları arasında daktiloyla yazdığı mektupların 16 tanesi, halen Reggio eyalet arşivlerinde saklanmaktadır. Daktilonun teknik yapısına ilişkin olarak elimizde hiçbir bilgi yok. Ancak eldeki mektupların incelenmesiyle, bu daktilonun 27 tuşu bulunduğu anlaşılıyor. Bu tuşlardan 23 tanesi, İtalyan alfabesindeki harfleri, dört tanesi de noktalama işaretlerini taşıyordu.

Seri Üretimi Yapılan İlk Daktilo

Danimarka'da "Skrivekugle-Yazan Top" adıyla 1870 yılının Ekim ayında piyasaya çıktı. Aygıtın mucidi Pastor Malling Hansen idi. Üretimini ise Kopenhag'daki Jurgens Mekaniske Establissement tesisleri gerçekleştirdi. Pirinç ve çelikten yapılan bu daktilonun ağırlığı 80 kilo civarındaydı. Üzerinde 52 tuş vardı. 1872 yılında İngiltere'de satışına başlandığında fiyatı 100 sterlindi. Hansen'in buluşu olan daktilolar, Avrupa'da ve Amerika'da satıldı ve pek çok modeli Birinci Dünya Savaşı'nda kullanıldı.

Hem büyük, hem de küçük harf yazabilen ilk daktiloyu, 1878 yılında New York'taki Remington firması üretti. 1883 yılında, Kanada'nın Toronto kentinde faaliyet gösteren Hortor firması, kullanan kişinin yazdıklarını görebildiği ilk daktiloyu yaptı. Portatif ilk daktilo ise 1897 yılında, ABD'nin Stamford kentinde Blickensderfer firmasınca, Blick No7 modeliyle piyasaya çıkarıldı. Bu ilk portatif daktilonun ağırlığı 3.5 kiloydu. 1901 yılında, Washington'daki Cahili Writing Machine Co. Şirketi, Dr. Thaddeus Cahill'in buluşu olan ilk elektrikli daktilonun üretimini başlattı. İlk 40 aygıtın maliyeti 157 bin doları bulunca, projeden vazgeçildi. 1902 yılında Blickensderfer şirketi, ilk başarılı elektrikli daktilo üretimini gerçekleştirdi.

İlk Şemsiye

Fransa Kralı VIII. Louis'nin mal varlığının listesi 1637 yılında çıkarılırken bir bölümünde de şu satırlar yazıldı: "Taftadan yapılmış, değişik renklerde 11 güneş siperliği. Yağlı kumaştan üç şemsiye. Hepsinin de sapları altın ve gümüşten."
Bu listeden çağdaş uygarlığın ilk günlerinde yağmurlu ve güneşli havalar için ayrı ayrı şemsiye türleri kullanıldığını anlıyoruz. Kuşkusuz, Kral VIII. Louisve kendisinden sonragelen öteki erkekler hiç şemsiye taşımadılar. Ancak VIII. Louis ' nin güzel eşi Avusturyalı Anne, bir gün zarif bir şemsiyeyle, halk arasında görüldü ve bu Parisli hanımlar arasında şemsiye modasının büyük bir hızla yayılmasına neden oldu.
Erkeklerin şemsiyeye karşı olan önyargılı tutumları da ilk kez Fransa'da değişti. Parisli üretici Marius, 1715 yılında ilk açılıp kapatılabilir erkek şemsiyesini yaptı. Bu ürününü tanıtabilmek için hazırladığı reklam kampanyasında el çizimi resimlerle süslenmiş posterler kullandı. Bu posterlerde çok güzel bir genç kadın, modanın son örneklerinden bir bayan şemsiyesiyle yürüyordu. Yanında da güçlü ve yakışıklı bir erkek vardı. Erkeğin elindeki şemsiye ise süs ve aksesuardan yoksundu.
18. yüzyılda şemsiye fiyatları çok yüksekti. Örneğin Ambrose Barnes, 1718 yılında bir şemsiyeyi 25 şiline aldığından söz ediyor. Bu nedenle, insanlar şemsiye almak yerine gerektiğinde kiralamayı yeğliyorlardı. Hemen her kilise, kahvehane ya da kulüpte kiralık şemsiye bulmak mümkündü.
İngiltere'de erkeklerin şemsiye taşımaları ise ancak 18. yüzyılın sonlarına doğru olağan bir durum haline gelebildi. 1750 yılında Rusya ve İran'a yaptığı yedi yıllık geziden dönen Jonas Hanway, oradan kazandığı alışkanlıkla, Londra'da şemsiye ile sokağa çıkan ilk erkek oldu. Önceleri onu kınayanların sayısı çok fazla idi. Ama 30 yıl sonra şemsiyesizlik kınanmaya başlandı.

İlk Metro

Metro fikri ilk kez 1846 yılında Metropolitan Demiryolları'nı incelemekle görevli komisyonun üyelerinden Charles Pearson'ın kafasında oluştu. 1853 yılında bu amacı gerçekleştirmek üzere North Metropolitan Railway Co. Adlı şirket kuruldu. Mali güçlükler nedeniyle çok zaman yitirildi, ilk kez hattın yapımına 1860 yılının Ocak ayında, Londra'da, Euston Square'de başlanabildi. 4 mil uzunluğundaki ilk hat, 10 Ocak 1863 günü saat 06.00'da hizmete girdi. Farrington Street ile Paddington ana terminalleri arasında yedi istasyon bulunuyordu ve tüm ulaşım süresi 33 dakika idi. Yolcu vagonları gaz lambalarıyla aydınlatılıyordu ve Daily Telegraph gazetesinin yazdığına göre, "Birinci mevki vagonlarda ışık o denli güçlüydü ki, insanlar gazetelerini çıkarıp rahatlıkla okuyabiliyorlardı." İlk gün, 15'erdakika aralıklarla kalkan dörder vagonluk altı katar, karşılıklı 120 sefer yaptı ve 30 bin yolcu taşıdı.

İlk Süpürge Makinesi

1901 yılında, köprü mühendisi Hubert Cecil Booth tarafından gerçekleştirildi. O yıl, Bay Booth bir gün Londra'daki St. Pancras istasyonunun lokantasında otururken, vagonların nasıl temizlendiğini gördü. Sıkıştırılmış hava ile çalışan makineler aracılığıyla görevliler vagonları temizliyorlardı. Ancak makine ne denli güçle üflerse üflesin, havaya kalkan tozlar, bir süre sonra yeniden koltukların üzerine iniyorlardı. Bu durumu gören Bay Booth, üfleme sisteminin yanlış olduğunu, makinelerin tam tersine, tozlan emmeleri gerektiğini söyledi. Çevresindekiler, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını öne sürdüler. Bunun üzerine cebinden bir mendil çıkardı ve oturduğu deri koltuğun üzerine torba şeklinde koydu. Ağzını beze dayadı ve hızla içini çekti. Mendili eline aldığında koltuğa değen kısmının tozlarla kaplanmış olduğu görüldü. Daha sonra bu sistemi geliştirdi ve "emici süpürge makinesi"nin ilk prototipini o yıl içinde yapmayı başardı. Vacuum Cleaner Co. Ltd adlı bir şirket kurdu ve 25 Şubat 1902 günü, Booth, şirketini tanıtan ilk broşürleri bastırdı.
O dönemde, pek az evde elektrik bağlıydı ve emici süpürgenin fiyatı da herkesin alamayacağı kadar pahalıydı. Bu nedenle Booth, ürettiği makineleri satmak yerine bir temizlik servisi kurmayı akıl etti. Dört tekerlekli bir atlı arabanın üzerine akaryakıt ya da elektrikle çalışabilen çok güçlü bir emici pompa yerleştirdi. Bu pompa, isteyen müşterinin evinin önüne kadar arabayla taşınıyordu. 230 metre uzunluğundaki hortum, birinci kat pencerelerinden birinden binanın içine sokulduktan sonra tüm halı, perde ve döşemeler üzerindeki tozlar emiliyordu. BBC'de kendisiyle yapılan bir programda, Booth, aygıtının tek olumsuz yönünün, çıkardığı aşırı gürültü olduğunu söyledi. Zira pompa çalıştığı anlarda, çevreden geçen atlar ürküyor, arabacılar çok zor durumlarda kalıyorlardı.

Booth'un süpürgesi, en önemli işlevlerinden birini,1902 yılında İngiltere Kralı VII. Edward?ın "taç giyme törenleri"nde yerine getirdi. Kral'ın taç giyeceği kilisede tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Birden, yerdeki açık mavi halı döşemenin son derece tozlu olduğu görüldü. Kral, taç giymek için bu zemine diz çökemezdi. Üstelik alışılagelmiş yöntemlerle kiliseyi süpürerek temizlemek için de vakit çok geçti. Booth, bu durumu haber alınca, töreni düzenlemekle görevli saray yetkilisine giderek, yardım önerisinde bulundu. Bir saat sonra, Booth'un arabası, kilisenin önüne getirildi ve dev hortum sıraların arasında dolaşmaya başladı. Olayı öğrenen Kral çok memnun oldu ve Buckingham Sarayı'nda kendisi ve Kraliçe Alexandra için de bir "gösteri" düzenlemesini istedi. Bu gösteriden sonra Booth, makine satmama politikasında bir değişiklik yapmak zorunda kaldı. Çünkü bu kez sipariş, bizzat Kral'dan geliyordu ve çok geçmeden biri, Buckingham Sarayı'na, diğeri de Windsor Şatosu'na, iki adet emici süpürge satıldı.
Kraliyet ailesinin gösterdiği bu ilgi, Londra sosyetesine de yansımakta gecikmedi. İngiliz soyluları, bu yeni aygıtı yalnızca yararlı bir temizlik aracı olarak değil, aynı zamanda bir gösteri unsuru olarak da kabul ediyorlardı. Pek çok soylu ailenin düzenlediği suarelerde, Booth'un şirketinden gelen görevlilerin yaptığı temizlik, ilgiyle izlenen bir gösteri niteliğini taşıyordu. Halıların ve perdelerin temizlenişini soyluların büyük bir zevkle izlediğini öğrenen Booth, şeffaf bir hortum takarak, sosyete mensubu kişilerin kendi pisliklerini daha iyi görebilmelerini, böylece daha çok zevk alabilmelerini sağladı (!)
Elektrikli "ev tipi" ilk portatif süpürge, 1905 yılında San Francisco'da Chapman and Skinner tarafından piyasaya sürüldü. Ağırlığı 46 kilo olan bu makinenin bir benzeri de, ertesi yıl Booth'un Londra'daki tesislerinde üretildi.
Toz torbası, sapına bağlı olan portatif elektrik süpürgelerinin ilki de 1907 yılında ABD'nin Ohio eyaleti, Canton kentinde, J. Murray Spangler tarafından yapıldı. Spangler, bu ilk makinesinde, toz emici torba olarak karısından büyük ricalar karşılığında alabildiği bir yastık kılıfını kullanmıştı.
Bir gün, bir rastlantı sonucu Spangler'in buluşunu gören hemşerisi J.H. Hoover, bu harika makineye büyük ilgi duydu. Asıl mesleği, koşum yapımcılığıydı. Ancak, otomobillerin sayısının hızla artması, onun işine olan ilgisini azaltmış, Hoover de yeni bir iş arayışına girmişti. Ne yapıp etti ve Spangler'den elektrik süpürgesinin yapım haklarını satın aldı. 1908 yılında, tanesi 70 dolardan ilk modellerini piyasaya çıkardı. Bu yeni aygıta olan ilgi öylesine büyük boyutlara ulaştı ki, üç yıl sonra Hoover, Kanada'da ayrı bir fabrika açmak zorunda kaldı. Oradan da tüm dünyaya yayıldı. Aygıtın bulucusu olan Spangler'in adı silinip giderken, Hoover adı yalnızca elektrik süpürgesinin simgesi olmakla kalmadı, birçok dilde elektrik süpürgesiyle temizlik yapmaya "Hooverlemek" dendi.

Çayın İlk Ortaya Çıkışı

Avrupalılar, çayı 1609 yılında, Dutch India Co. adlı şirketin Çin'den "çay " getirtmesiyle tanıdılar. 1615 yılında Doğu Hindistan'da çalışan Wickham adında bir İngiliz, evine yazdığı 27 Haziran tarihli mektupta, gönderdiği çayları alıp almadıklarını soruyordu. Yaklaşık yarım yüzyıl sonra, İngiltere'nin Change Hill yöresinden Thomas Garraway (ya da Garway) adlı biri, çay konusunda şunları yazıyordu:
"İngiltere'de çay, önceleri dört, bazen de beş kiloluk paketlerde yaprak halinde satılırdı. Gerek çok az bulunabilir olması, gerekse fiyatının aşırı yüksekliği nedeniyle 1651 yılına gelinceye kadar, ancak çok zenginler ve soylular tarafından tedavi ya da keyif amacıyla kullanıldı. Hatta bu dönemde çay, prens ve prenseslere verilecek en değerli armağanlardan biri olabilecek kadar kıymetliydi. 1651 yılında ben Doğu'ya gidip gelen gezgin ve tacirlerden biraz çay aldım ve nasıl yapıldığını da onlardan öğrendim. Sonra, elimdeki çayı yarım kilosu 50 şilinden sattım."

1839 yılına gelinceye kadar, İngiltere'ye gelen tüm çaylar, Çin kökenliydi. O yılın 10 Ocak günü, Hindistan'dan gelen sekiz kasa Hint çayı, Mincing Lane'deki çay müzayede salonunda açık artırmaya çıkarıldı. Yarım kilosu 16 şilinden başlayan açık artırma sonucunda, çayların hepsini Yüzbaşı Pidding adında biri, yarım kilosunu 34 şilinden satın aldı.
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
iLK BULUŞLAR

Yazı (M.Ö. 3500): Tarih kitaplarımızda yazının Sümerler tarafından bulunduğu yazar. Daha yenilikçi yaklaşımlar ise yazının aynı dönemde Mısır uygarlığı tarafından bulunduğunu, yani yazının dünyadaki iki farklı uygarlığın aynı zamanda bulduğu bir şey olduğunu söylüyor. Yazının bulunması, insanlık tarihinde bilgi adına atılmış ilk adımdır.

Takvim (M.Ö. 45): Takvimler astronomik olaylara göre ayarlanır. Evrende bizim için en önemli iki astronomik hadise de güneş ve ay olduğuna göre takvimlerimizi bunlara göre ayarlamamız son derece doğal. Bugün kullandığımız Gregoryen takvimin babasını, M.Ö. 45 yılında Sezar hazırlamış. Bu takvimin başlangıcı da Cleopatra ile ilk buluşmasıymış. Ancak bu takvim 128 yılda bir 1 gün atarmış. Bunu engelleyecek ince ayar 15 Kasım 1582'de yapılmış.

Pusula (206): Pusula, eski Çin hanedanlıklarından Qin'in bilim adamları tarafından keşfedilmiş. Çinli büyücüler, mıknatıs taşlarını fal bakarken kullanıyormuş. Sonunda birileri mıknatıs taşlarının belirli bir yönü gösterebildiğini fark etmiş ve ilk pusula böylece ortaya çıkmış. Ancak bu pusuladan çok, bir platformun üzerine bırakılmış bir kaşıkmış. Manyetize edilmiş bir iğnenin yuvarlak bir kutuya konması ise 850 ile 1050 arasında bir zamanda, yine Çin'de gerçekleşmiş. Pusula olmasaydı neler olurdu bir düşünsenize!

Matbaa (1439): Yazılı bilgiyi ucuz olarak kitlelere ulaştırmak mümkün olmasaydı Rönesans da olmazdı, Pazar sabahı tam sayfa çengel bulmaca çözme keyfi de. Matbaa için gerekli çabaları Johann Gutenberg göstermiş ama safça bir insan olduğundan sürekli kandırılmış. İlk basılan İncil de Bay Gutenberg tarafından değil, makinesine el koyan ortağının oğlu tarafından matbaaya gitmiş. Neyse ki kitaplarda hep Gutenberg'in ismi var da adamcağızın kemikleri sızlamıyor.

Mekanik saat (16. yy): Saati öğrenmenin tarihi kısmıyla ilgilenmeyelim, o kısım epey uzun. 1577'de dakikayı gösteren ilk saat yapılmış. Jost Burgi'nin amacı, astronomların kullanacağı bir yardımcı üretmekmiş.1656'da sarkaç icat edilmiş, bu da saatleri daha güvenilir hale getirmiş. Koluna saat takan ilk kişi ise Fransız matematikçi ve filozof Blaise Pascal. Yıllardan 1660. Saat kavramını standartlarına oturtan ise 1878'de Sir Sanford Fleming olmuş.

Mikroskop (16. yy): Lensler ve büyüteçler, Antik Yunan uygarlığında bile biliniyormuş. Ancak onlar bu lensleri yapmayı değil, sadece ortası kenarlarından daha geniş kristallerin etkilerini biliyormuş. 1590'da iki gözlük imalatçısı Zaccharis Janssen ve oğlu Hans, bir tüpün içine dizdikleri lenslerin yakındaki bir cismi 10 kat yakına getirdiklerini fark etmiş. 1700'lü yılların başında Anton van Leeuwenhoek, 270 kat büyüten bir mikroskop yapmış ve olaylar gelişmiş!

Teleskop (1608): Cam, M.Ö. 3500 gibi bulunmuş ama lens haline gelmesi için 5000 sene geçmesi gerekmiş. Hans Lippershey, ilk lensi 1600'lü yılların başında yapmış. Aslında doğruyu söyleyelim, mikroskopta da okuduğunuz gibi çok önceleri de lensler yapılıyormuş ama nedense tarihe adını o yazdırmış. Teleskop ise 1609'da, ünlü İtalyan bilim adamı Galileo Galilei tarafından icat edilmiş. Bu teleskop cisimleri 30 kat büyütebiliyormuş. Aynalarla ışığı toplayarak daha performanslı bir teleskobu bulan kişi ise 1704'de Isaac Newton olmuş.

Buhar motoru (1698): Buhar motoru, endüstri devriminin başlamasına, dünya için iyi, o dönemde yaşayan zavallılar için pek fena bir sürü olayın yaşanmasına sebep oldu. İlk kez hayvan gücü aşılıyordu ve insanlar çılgınca sürekli bu gücü kullanacakları yeni alanlar buldular. Bunun için 1968'de buhar motorunun patentini alan Thomas Newcomen'e teşekkür etme nezaketini gösterdiler mi bilemeyiz tabii.

Elektrik (1832): Elektrik, elektron akışıyla enerjinin transfer edilmesi sonucu oluşur. Elektriğin M.Ö. 600'lü yıllarda bilindiği, Antik Yunanistan'da kürklere amber sürülerek statik elektrik elde edildiği yazılır. Amberleri kürklere o kadar çok sürerlermiş ki gözle görülen elektrik akımları bile oluşurmuş. Elektrik denince akla Edison'un gelmesi ise kendisinin başarılı bir halkla ilişkilerci olmasından kaynaklanıyormuş sadece. Yoksa buluşta katkısı olan daha pek çok bilim adamı var. Elektrikli sandalyeyi de maalesef Edison bulmuş. Laboratuvar ortamında elektriği ilk kez elde edebilenler ise aynı yıl ayrı ayrı çalışmalarla Michael Faraday ve Joseph Henry.

Plastik (1862): İnsan yapımı ilk plastik, 1862'de Alexander Parkes tarafından İngiltere'de yapılmış. Selülozdan yapılan bu madde, ısıtılıp yumuşatılarak kalıba dökülüp soğuyunca, kalıbın şeklini alarak çıkıyormuş. Bundan önce buna benzer bilinen tek madde Charles Goodyear'ın bulduğu yollarla işlenen doğal kauçukmuş.

Radyo (1895): Radyo, gelişimini iki buluşa borçlu: telefon ve telgraf. Bu ikisi olmasaymış radyo da olmazmış. 1860'ta İskoç fizikçi James Clerk Maxwell, radyo dalgalarının varlığını keşfetmiş. İtalyan mucit Guglielmo Marconi, 1895'te ilk kez bilinçli olarak radyo dalgaları gönderip almayı başarmış. Ancak bugün modern radyonun mucidi, bir takım yasal düzenlemeler sonucu Nikola Tesla sayılıyor.

Penisilin (1928): Penisilin'in tüm ekmeğini Alexander Fleming yese de küfün antibiyotik etkisini ilk olarak 1896'da Ernest Duchesne keşfetmişti.
Tabii bilimsel olarak; yoksa taa Mezopotamya'ya, Maya uygarlıklarına dönmemiz gerek. Yani besin zehirlenmelerinin en önemli sebebi olan stafilokok bakterilerinin, penicillium cinsi küfle öldürülebildiğini kayda geçiren kişi Alexander Fleming'dir. Penisilinin tıptaki hayati önemi, ilk kez II. Dünya savaşı sırasında kanıtlanmış.

PC (1936): Kişisel bilgisayarı kim buldu diye sorarsak tek bir yanıt almamız biraz zor. Bilgisayar tek bir parçadan oluşmayan komplike bir makine ve haliyle üretimine sınırsız sayıda kişi katkıda bulunmuş. Bütün bu parçalar da ayrı birer icat olarak nitelenmeli belki de. Ancak ilk programlanabilir bilgisayar, Konrad Zuse tarafından üretilen Z1'dir. Yıllardan taa 1936. Ancak bu makinenin tarihini PC'ler için kullanmamız ne derece doğru bilemiyoruz. Aslında aramızda kalsın, hiç değil ama ne yapalım ki ilk örnek bu.

Transistör (1947): Transistör, bir devreyi açıp kapayan, bir sinyali güçlendiren, farklı dirençteki devre parçalarını birbiriyle uyumlu hale getiren, hmm, şeydir. Biz bilmiyoruz, öyle diyorlar.
Transistör için ayrıca elektrik elektronik camiasının en mühim keşfi de diyorlar. Ne yaptığını tam bilmesek de 1947'de transistörü buldukları için John Bardeen, Walter Brattain ve William Shockley'ye teşekkür borçluyuz sanırız.

Kalp pili (1950): Kalp pili, kalbin atış hızını ayarlayan bir cihaz. Kanadalı John Hopps, vücut sıcaklığının aniden düşmesi anlamına gelen hipotermiya'ya çare bulmak için radyo dalgalarıyla vücut sıcaklığını artırmaya çalışırken, tesadüfen kalbin durduğunda mekanik olarak tekrar çalıştırılabildiğini keşfetmiş. İlk ürettiği kalp pili o kadar büyükmüş ki vücudun dışında taşınması gerekiyormuş.

Lazer (1960): LASER, "Light Amplification by the Stimulated Emission of Radiation" kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. İlk kez 1917 yılında Albert Einstein tarafından "hayal edilmiş". 1954'te "maser" denilen teknoloji bulunmuş, "light" kelimesi yerine "microwave" kelimesini koyun. Lazerden tek farkı görünmez olmasıymış. 1958'de "maser"in mucitleri Charles Townes ve Arthur Schawlow, görünür bir lazer üzerinde çalışmışlar ancak ilk optik lazer ışınını yaratan kişi Theodore Maiman olmuş.

Cep telefonu (1973): Cep telefonu düşüncesi 1947'de ortaya çıkmış. Arabalara nasıl telefon yerleştireceklerini düşünen bilimadamları, yüksek güçlü vericileri aralıklı olarak yerleştirmektense düşük güçlü ucuz vericileri sık aralıklarla yerleştirmenin daha başarılı bir sistem olduğunu düşünmüşler. Tabii o sırada bunu yapabilecek teknoloji ortalarda yokmuş. Martin Cooper, modern cep telefonu cihazının mucidi sayılıyor. İlk cep telefonu görüşmesini 1973 yılının Nisan ayında o yapmış. 1977'de ilk cihaz imal edilmiş ve 2000 tane sınırlı sayıda üretilerek piyasaya çıkmış.

İnternet (1991): İnternetin büyükbabası ARPAnet'in ilk çalışmaları, soğuk savaş döneminde yapılmış. Amaç, yeni bulunan NCP (Network Control Protocol) protokolü sayesinde birbirine bağlanabilen bilgisayarlarla birbirine uzak iki askeri üs arasında bilgi akışını devamlı tutmakmış. 1968'de artık ağır kalan ARPAnet yerine NSFnet kurulmuş ve bu sefer ağa üniversiteler de bağlanmış. Bu ağ, bugün internet dediğimiz devasa şeyin omurgasını oluşturmuş.

Tekerlek: Maalesef ilk tekerleği kimler buldu bilemiyoruz. Yani düşünürseniz aslında özel bir seçim olmasını sağlayacak bir hikayesi yok. Tabii şu an elimizin altındaki farede bile olması, özel bir seçim olması için kafi bir neden denebilir. Tekerleğin icadından önce ağır cisimler kaydırılıyormuş. Bir gün zeki bir mağara adamı, kaydırılan şeyin altına tomruklar konursa daha rahat hareket ettiğini görmüş ve tekerlek için ilk adım atılmış. Sürtünmenin fark edilmesi ve tomruğun yontularak aks haline getirilmesi gibi çılgınca şeyler nasıl düşünüldü, aklımız almıyor. Biz olsak hala ittiriyor olurduk.
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
YÜZYILIN BULUŞLARI

1900 yılından günümüze dek yaşantımızı değiştiren 100 önemli buluş arasında sonuncusu ve belki de en büyüğü İnternet oldu. İşte yüzyılın en önemli buluşları:

1. Taşınabilir fotoğraf makinesi (1900),
2. Ataç (1901),
3. Köpek bisküvisi (1902),
4. Oyuncak ayı (1902),
5. Jiletli tıraş makinesi (1903),
6. Gofretli dondurma (1904),
7. Kabartma tozu (1907),
8. Fort-T-Modeli, ilk seri üretilen araba (1908),
9. Elektrikli ocak (1910),
10. Çamaşır makinesi (1910),
11. Işıklı reklam (1910),
12. Vitaminler (1912),
13. Fermuar (1913),
14. Sutyen (1914),
15. Spor ayakkabı (1916),
16. Ekmek kızartma makinesi (1919),
17. Kâğıt mendil (1920),
18. Tost ekmeği (1920),
19. Yara bandı (1921),
20. Ensülin (1921),
21. Fıstık ezmesi (1921),
22. Buzdolabı (1927),
23. Penisilin (1928),
24. Hazır bebek maması (1928),
25. Portatif tahta sandalye (1928),
26. Evler için klima (1928),
27. Sırtı ayarlanabilir koltuk (1928),
28. Televizyon (1929),
29. Seloteyp (1930),
30. Flaş (1930),
31. Alka Seltzer-Karbonatlı aspirin (1931),
32. Evde kullanılabilen saç boyası (1931),
33. Elektrikli tıraş makinesi (1931),
34. Stereo hoparlör (1931),
35. Kadın tamponu (1931),
36. Makaralı teyp (1931),
37. Çamaşır deterjanı (1933),
38. Renkli fotoğraf filmi (1935),
39. Çöp öğütücü (1935),
40. Konserve et (1937),
41. Mikser (1937),
42. Kayak ayakkabısı emniyet bağı (1937),
43. Neon lambası (1938),
44. Tükenmez kalem (1938),
45. Teflon kaplama (1938),
46. Jet motor (1939),
47. Naylon çorap (1939),
48. Elektrikli su ısıtıcısı (1940),
49. Ütü gerektirmeyen kumaşlar (1941),
50. Lastikli kumaş (1941),
51. Hazır pasta karışımları (1942),
52. Plastik saklama kapları (1946),
53. Elektrikli çamaşır makinesi (1946),
54. Uzunçalar plak (1948),Kaynakwh webhatti.com:
55. Polaroid kamera (1948),
56. Elektro gitar (1948),
57. Scrabble (1948),
58. Fotoğraf makinesi (1949),
59. İlk PC (1951),
60. Renkli televizyon (1953),
61. Naylon streç folyo (1953),
62. Hazır krem şanti (1954),
63. Bulaşık makinesi (1954),
64. Derin dondurulmuş gıda maddeleri (1954).
65. Çocuk felci aşısı (1955),
66. Transistörlü radyo (1955),
67. Uzaktan kumanda cihazı (1956),
68. Firizbi (1957),
69. Lego (1958),
70. Hula Hoop (1958),
71. Barbie bebek (1959),
72. Kar motoru (1959),
73. Külotlu çorap (1960),
74. Tylenol-Yaygın bir ağrı kesici (1960),
75. Doğum kontrol hapı (1960),
76. Hazır bebek bezi (1961),
77. Yumuşak kontakt lens (1961),
78. Kaset teyp (1963),
79. Cola kutusu (1963),
80. Tuşlu telefon (1963),
81. Metal tenis raketi (1963),
82. Mikrodalga fırın (1967),
83. Quarz kol saati (1969),
84. Kay kay (1970),
85. Hesap makinesi (1972),
86. Mutfak robotu (1973),
87. Cep telefonu (1973),
88. Snowboard (1978),
89. Walkman (1979),
90. Daksil-Daktilo silgi solüsyonu (1979),
91. Pacman, ilk video oyunu (1980),
92. Post- it, yapışkanlı not kâğıdı (1980),
93. Rollerblade (1980),
94. CD (1981),
95. Su geçirmez, hava geçirir, 'Goretex' kumaş (1981),
96. Mini van (1983),
97. Macintosh (1984),
98. Prozac, depresyon ilacı (1988),
99. İnternet Navigator (1993).

ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
TÜRK MUCİTLER VE İCATLARI

Ahmed Bin Musa : ( 10. yüzyıl ) Sistem mühendisliğinin Öncüsü. Astronom ve Mekanikçi.

Ali Bin Abbas : ( ? - 994 ) 1000 sene önce ilk kanser ameliyatını yapan bilim adamı. Kılcal damar sitemini ilk defa ortaya atan bilim adamıdır. Eski çağın en büyük hekimlerinden olan hipokratesin (Hipokrat) Doğum olayı görüşünü kökünden yıktı.

Ali Bin İsa : ( 11. yüzyıl ) İlk defa göz hastalıkları hakkında eser veren Müslüman bilim adamı.

Ali Bin Rıdvan : ( ? - 1067 ) Batıya tedavi metotlarını öğreten İslam alimi.

Ali Kuşçu : ( ? - 1474 ) Ünlü Bir Türk astronomi ve matematik bilginidir.

Ammar : ( 11 yüzyıl ) İlk katarak ameliyatını kendine has biçimde yapan Müslüman bilim adamı.

Battani : ( 858 - 929 ) Dünyanın en meşhur 20 astronomumdan biri trigonometrinin mucidi, sinüs ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilgin.

Beyruni : ( 973 - 1051 ) Dünyanın döndüğünü ilk bulan bilim adamı ümit burnu, Amerika ve Japonya'nın varlığından bahseden ilk bilim adamı. Beyruni Amerika kıtasının varlığını Kristof Colomb?un Keşfinden 500 sene önce bildirmiştir. Matematik, Jeoloji, Coğrafya, Tıp, Felsefe, Fizik, Astronomi gibi dallarda eserler yazmıştır. Çağın En Büyük Alimidir.

Cabir Bin Eflah : ( 12. yüzyıl ) Ortaçağın büyük matematik ve astronom bilginidir . Çubuklu güneş saatini bulan ilk bilim adamıdır.

Cabir Bin Hayyan : ( 721 - 805 ) Atom bombası fikrinin ilk mucidi ve kimyanın babası sayılır. Maddenin en Küçük parçası atomun parçalanabileceğini bundan 1200 sene önce söylemiştir.

Cahiz : ( 776 - 869 ) Zooloji İlminin öncülerindendir. Hayvan gübresinden amonyak elde etmiştir.

Cezeri : ( 1136 - 1206 ) İlk sistem mühendisi ve ilk sibernetikçi ve elektronikçi Bilgisayarın babası; oysa bilgisayarın babası yanlış olarak İngiliz matematikçisi Charles Babbage olarak bilinir..

Ebu Kamil Şuca : ( ? - 951 ) Avrupa'ya matematiği öğreten İslam bilgini.

Ebu?l Vefa : ( 940 - 998 ) Matematik ve Astronomi bilginidir trigonometriye tanjant, kotanjant, sekant ve kosekantı kazandıran matematik bilginidir.

Ebu Maşer : ( 785 - 886 ) Med-cezir olayını (gel-git) ilk keşfeden bilgindir.

Evliya Çelebi : ( 1611 - 1682 ) Büyük Türk seyyahı ve meşhur seyahatnamenin yazarıdır.

Farabi : ( 870 - 950 ) Ses olayını ilk defa fiziki yönden ele alıp açıklayıp izah getiren ilk bilgindir.

Fatih Sultan Mehmet : ( 1432 - 1481 ) İstanbul'u feth eden ve Havan topunu icat eden yivli topları döktüren padişahtır fatihin kendi icadı olan ve adı ?şahi? olan topların ağırlığı 17 ton ve bakırdan dökülmüş olup 1.5 ton ağırlığındaki mermileri 1 km ileriye atabiliyordu bu topları 100 öküz ve 700 asker ancak çekebiliyordu.

Hazerfen Ahmed Çelebi : ( 17. yüzyıl ) Havada uçan ilk Türk. Planörcülüğün öncüsü.

Huneyn Bin İshak : ( 809 - 873 ) Göz doktorlarına öncülük yapan bilgin.

İbni Baytar : ( 1190 - 1248 ) Ortaçağın en büyük botanikçisi ve eczacısıdır.

İbni Cessar : ( ? - 1009 ) Cüzzam hastalığının sebeb ve tedavilerini 900 sene önce açıklayan Müslüman doktor.

İbni Fazıl : ( 739 - 805 ) 12 asır önce ilk kağıt fabrikasını kuran vezir.

İbni Firnas : ( ? - 888 ) Wright kardeşlerden önce 1000 sene önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştiren alim.

İbni Haldun : ( 1332 - 1406 ) Tarihi ilim haline getiren sosyolojiyi kuran mütefekkir. Psikolojiyi tarihe uygulamış, ilk defa tarih felsefesi yapan büyük bir islam tarihçisidir. Sosyolog ve şehircilik uzmanı.

İbni Hatip : ( 1313 - 1374 ) Vebanın bulaşıcı hastalık olduğunu ilmi yoldan açıklayan doktor.

İbni Heysem : ( 965 - 1051 ) Optik ilminin kurucusu büyük fizikçi. İslam dünyasının en büyük fizikçisi, batılı bilginlerin öncüsü, göz ve görme sistemlerine açıklık kazandıran alim. Galile teleskopunun arkasındaki isim.

İbni Macit : ( 15. yüzyıl ) Ünlü bir denizci ve coğrafyacı. Vasco da Gama onun bilgilerinden ve rehberliğinden istifade ederek Hindistan'a ulaştı.

İbni Sina : ( 980 - 1037 ) Doktorların sultanı. Eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulan dahi doktor. Hastalık yayan küçük organizmalar, civa ile tedavi, pastör? e ışık tutması, ilaç bilim ustası, dış belirtilere dayanarak teşhis koyma, botanik ve zooloji ile ilgilendi, Fizikle ilgilendi, jeoloji ilminin babası.

İbni Yunus : ( ? - 1009 ) Galile?den önce sarkacı bulan astronom.

İbnünnefis : ( 1210 - 1288 ) Küçük kan dolaşımını bulan ünlü islam alimi.

Kadızade Rumi : ( 1337 - 1430 ) Çağını aşan büyük bir matematikçi ve astronomi bilgini. Osmanlının ve Türklerin ilk astronomudur.

Kambur Vesim : ( ? - 1761 ) Verem mikrobunu Robert Koch?dan 150 sene önce keşfeden ünlü doktor.

Kemaleddin Farisi : ( ? - 1320 ) İbni Heysem ayarında büyük islam matematikçisi, fizikçi ve astronom.

Kindi : ( 803 - 872 ) İbni Heysem?e kadar optikle ilgili eserleri kaynak olan bilgin. Fizik, felsefe ve matematik alanında yaptığı hizmetleri ile tanınmıştır.

Kurşunoğlu Behram : ( 1922 - ? ) Genelleştirilmiş izafiyet teorisini ortaya atan beyin güçlerimizden. Halen Prof. Behram Kurşunoğlu Amerika da florida üniversitesinde teorik fizik merkezinde başkanlık yapmaktadır.

Mes?ûdi : ( ? - 956 ) Kıymeti ancak 18. 19. Yüzyıllarda anlaşılan büyük tarihçi ve coğrafyacı. Mesudi günümüzden 1000 sene önce depremlerin oluş sebebini açıklamıştır. Mesûdinin eserlerinden yel değirmenlerinin de müslümanların icadı olduğu anlaşılmıştır.

Mimar Sinan : ( 1489 - 1588 ) Seviyesine bugün dahi ulaşılamayan dahi mimar. Mimar Sinan tam manası ile bir sanat dahisidir.

Ömer Hayyam : ( ? - 1123 ) Cebirdeki binom formülünü bulan bilgin. Newton veya binom formülünün keşfi Ömer Hayyama aittir.

Piri Reis : ( 1465 - 1554 ) 400 sene önce bu günküne çok yakın dünya haritasını çizen büyük coğrafyacı. Amerika kıtasının varlığını Kristof Kolomb ?dan önce bilen ünlü denizci.

Razi : ( 864 - 925 ) Keşifleri ile ün salan asırlar boyunca Avrupa?ya ders veren kimyager doktor ünlü klinikçi. Devrinin En büyük bilgini İbni Sina ile aynı ayarda bir bilgin.

Sabit Bin Kurra : ( ? - 901 ) Newton? dan çok önce diferansiyel hesabını keşfeden bilgin. Dünyanın çapını doğru olarak hesaplayan ilk islam bilgini. Matemetik ve astronomi alimi.

Uluğ Bey : ( 1394 -1449 ) Çağının en büyük astronomu ve trigonometride yeni çığır açan ünlü bir alim ve hükümdar.

Zehravi : ( 936 -1013 ) 1000 sene önce ilk çağdaş ameliyatı yapan böbrek taşlarının nasıl çıkarılacağını ve ilk böbrek ameliyatını gerçekleştiren bilim adamı.

Abdüsselam : ( 1926 - ?) Pakistanlı Fizik Bilgini İlk Nobel ödülü alan Müslüman bilim adamı.

Akşemseddin : ( 1389 - 1459 ) Pasteur önce Mikrobu bulan ilk bilim adamı. İstanbul'un fethinin manevi babasıdır. Fatih sultan Mehmet? in Hocasıdır.

ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
Müslümanların en büyük 20 icadı
İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden The Independent Müslüman mucitlerin Avrupa'yı ve dünyayı nasıl değiştirdiğini anlatan bir haber yayınladı. 1001 Buluş sitesinden yararlanılarak hazırlanan haberde, Müslümanların dünyayı değiştiren 20 icadına yer verildi. Haberde İslam dünyasında yaşanan kahvenin bulunması, ilk uçma deneyi, cerrahi aletlerin dizaynı, dolmalakemin icadı gibi gelişmelerin insanlığın yaşamını nasıl değiştirdiği anlatıldı. İşte Independent'a göre Müslümanların en büyük 20 icadı:

KAHVE
Rivayete göre Güney Etiyopya'nın Kaffa bölgesinde Arap bir çoban olan Halid koyunlarının bir bitkiyi yedikten sonra canlandığını gördü. Halid bu bitkiden topladı ve götürüp kaynarak içti.
İlk olarak geceleri uyanık kalıp çalışmak ya da dua etmek isteyen Sufi alimler tarafından kullanıldığı tahmin edilen kahve ancak 1645 yılında Venedik'e ulaştı. İngiltere'nin başkenti Londra'daki ilk kahvehaneyi ise bir Türk açtı.

GÖZ
Antik Yunan'da insanlar gözümüzden ışınların çıktığını ve bu sayede görebildiğimizi düşünürdü.
Dünyada ilk kez ışığın göz içine girerek kırılması sonucunda dünyayı gördüğünü keşfeden 10. yüzyılda yaşamış bir Müslüman alim olan İbni Haytam'dı. Karanlık odayı ve ışık oyunlarıyla görüntü elde etmeyi ilk olarak İbni Haytam keşfetmişti.

SANTRANÇ
Satrançın bugün oynanan formu ilk kez İran'da geliştirildi ve buradan Batıya yayıldı.
10. yüzyılda İspanyollar Emeviler aracılığıyla satrançla tanıştı.

UÇMAK
Wright Kardeşlerin ilk uçma denemesinden 1000 yıl kadar önce 852 yılında Abbas İbn Firnas adlı bir Arap Cordoba'daki Ulucaminin minaresinden tahtadan kanatlarla atladı.
Uçmayı umuyordu, tabii uçamadı. Ama tahta kanatların yarattığı paraşüt etkisi sayesinde hafif bir şekilde yere düştü. 875 yılında 70 yaşındayken bu kez ipek ve kartal tüylerinden yaptığı kanatlarla bir uçurumdan atladı. 10 dakika kadar havada kalmayı başardı.

SABUN
Haçlı Seferlerindeki Hıristiyan askerleri gören Müslümanları dehşete düşüren şey onların saldırganlığı değil Avrupalıların çok nadir banyo yapmaları ve vücutlarının çok kötü kokmasıydı.
Eski Mısır'da da sabun vardı ancak Araplar bitki yağlarını karıştırarak modern anlamdaki sabunu oluşturdu. Şampuan da bir Arap icadıdır. Şampuan ilk kez İngiltere'ye 1759'da gelmiştir.

SIVILAR
Sıvıları dağişik kaynama noktalarına göre birbirinden ayırma da ilk kez Müslüman bilim insanı Jabir ibni Hayyan tarafından bulundu.
Yaptığı deneylerle de modern kimyanın kurucusu sayıldı.

MİL SİSTEMİ
Düz hareketi döner harekete çeviren mil sistemi de ilk kez bir İslam bilgili olan El Ciziri tarafından geliştirilmiş ve içten ateşli motorun icadına kadar tüm dünyadaki mekanik cihazların temel presibini oluşturmuştu.

ELBİSE
Elbiselerin kumaşı ve astarının arasına dolgu malzemesi kullanılması da yine Ortadoğu'da ortaya çıkan bir icattır.

KUBBE VE KEMER
Kubbe ve kemer şeklindeki yapılar İslam mimarisinin ürünüdür. Özellikle kubbe mimarisi konusundaki teknikler Avrupa'ya İslam bilginleri aracılığıyla taşınmıştır.
İngiltere Kralı V Henry'nin sarayının mimarı da bir Müslümandı.

CERRAHİ ALETLER
Dünyada bugün kullanılan cerrahi aletlerin tümünün nihai dizaynları Endülüs Emevilerinden El Zehravi'ye aittir. Neşter, kemik testereleri, göz ameliyatı makaslarının da aralarında bulunduğu 200 cerrahi alet modern tıpta da kullanılır.
Hayvan bağırsaklarından yaptığı iplikle attığı dikişlerin kendi kendine kaybolduğunu da Zehravi keşfetmiş ve yine hayvan bağırsaklarından ilk kapsülü yapmıştır. 13. yüzyılda İbn Nafis de dolaşım sistemini tanımlamıştır.

RÜZGAR DEĞİRMENİ
Rüzgar değirmeni ilk olarak İran'da keşfedilmiş ve Arap ülkelerinde de geliştirilmiştir.
Avrupa'da ilk rüzgar değirmeni bundan tam 500 yıl sonra kullanılmaya başlamıştır.

AŞI
İlk aşı da İslam dünyasında geliştirildi.
Çiçek aşısının Avrupa'da kullanılmasından 50 yıl önce Osmanlı'daki çocuklar Çiçek hastalığına karşı aşılanıyordu.

DOLMAKALEM
İlk dolmakalem de 953 yılında ellerini mürekkeple kirletmekten bıkan Mısır Sultanı'nın isteği üzerine icat edildi.

ALOGRATMA
Alogratma ve Trigonometri de İslam dünyasından Avrupa'ya gitti.

ÜÇ ÇEŞİT YEMEK
Ali İbni Nafi, Irak'tan İspanya'nın Cordoba şehrine geldiğinde Avrupa ilk kez bir öğünde üç çeşit yemek kültürüyle tanıştı.
bni Nafi'nin menüsü çorba, ardından balık ya da et, onun da ardından meyve ve çerezden oluşuyordu. Avrupa'ya ilk cam bardaklar da bu dönemde geldi.

HALI
Halı da Müslümanlar tarafından Avrupa'ya taşındı.
Halı dokumasındaki tekniklerin hemen hemen tümü de Avrupalılar tarafından Müslümanlardan alındı.

ÇEK
Modern banka çekinin kökeni de Araplarda kullanılan ve ?sak? olarak adlandırılan bir kağıttı.
Araplarda eskiden kervan soygunları çok olunca uzak yerlerdeki mallarını insanlar küçük yazılı kağıtlarla satmaya başladı. Dokuzuncu yüzyılda Müslüman bir tüccar Çin'de elindeki ?sak?ları bozdurabiliyordu.

DÜNYA VE GÜNEŞ
Dokuzuncu yüzyılda çok sayıda İslam alimi dünyanın güneş etrafında döndüğünü söylüyordu.
Yani Galileo'dan tam 500 sene önce. O zaman yapılan ölçümlere göre dünyanın çapı 40 bin 253 kilometreydi. (gerçek ölçüden 200 kilometre daha az)

BARUT
Araplar barutu ilk kez askeri amaçla kullanmıştır.
Özellikle Haçlı Seferlerinde kullanılan roket benzeri patlayıcılar Hıristiyan askerler arasında büyük dehşet uyandırmıştır.

BAHÇE KÜLTÜRÜ
Ortaçağ Avrupasında birçok evin bahçesinde tüketim için bitkiler yetiştirilirdi ancak bir bahçe kültürü yoktu.
Bahçe dekorasyonu ve düzenlemesi de Avrupa'ya İslam dünyasından taşındı.
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı

İZMİRİN KURTULUŞU

Birinci Dünya Savaşı sonunda, İtilâf Devletleri, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzaladılar ve bu anlaşmaya dayanarak Anadolu'yu işgale başladılar. Türk milleti işgal hareketleri karşısında vatanını kurtarmak için 1919 yılında yer yer direniş hareketlerini başlattı. Bu hareketler, 19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa?nın Samsun?a ayak basmasıyla kısa sürede merkezi bir nitelik kazandı.

Bu süreçte arka arkaya kazanılan Birinci İnönü, İkinci İnönü, Aslıhanlar-Dumlupınar ve Sakarya Meydan Muharebeleri ile yurdun kurtarılması yolunda önemli adımlar atıldı. 26 Ağustos 1922 sabahı dikkat ve titizlikle hazırlanan taarruz planı uygulamaya konuldu. 26-30 Ağustos 1922?de yapılan Büyük Taarruz, Türk İstiklâl Harbi?nin son safhasıdır. 30 Ağustos ?Başkomutan Meydan Muharebesi? nde bir gün içinde Yunan ordusunun en önemli bölümü etkisiz hale getirildi. Böylece kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam bir başarıyla uygulanmış oldu.

31 Ağustos günü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi (ÇAKMAK), Batı Cephesi Komutanı İsmet (İNÖNÜ) ordu komutanları Yakup Şevki (SUBAŞI) ve Nurettin Paşa?ları karargahını kurduğu Çalköy?ünde toplayarak, kaçabilen Yunan kuvvetlerinin hızla takip edilmesini ve İzmir ile dolaylarındaki kuvvetleriyle birleşmemesi için üç koldan Ege?ye doğru ilerlenmesini doğru bulduğunu belirtti.

1 Eylül?de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ordulara bir bildiri yayımlayarak şu tarihi emrini verdi: ?Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve yurtseverlik kaynaklarını yarışırcasına esirgemeden vermeye devam eylemesini isterim. Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!?. Böylece düşmanın akıbeti de belirlenmiş oldu. Çalköy?de verilen bu tarihi emir üzerine İzmir?de ?Akdeniz?i, Mudanya?da ?Marmara? yı görmek için 8-9 günlük bir zaman kâfi gelecekti.

31 Ağustos?ta başlayan amansız takip sonunda Türk kuvvetleri 2 Eylül?de yıkıntılar haline gelmiş Uşak?a girdi. Burada Yunan Ordusu Başkomutanı General Trikopis tutsak edildi.

Takip Harekâtı insan üstü bir hızla ilerledi. Türk askeri dinlenmek ve uyumak istemiyordu. Çünkü kurtardığı her kasabanın, köyün, şehrin Yunanlılar tarafından yakıldığını, bölgedeki Türklerin de acımasızca katledildiğini görmekteydi.

9 Eylül günü 1 nci Kolordu Kemalpaşa?ya, 2 nci Kolordu Manisa?ya, 4 ncü Kolordu Turgutlu?ya ulaştı. Kuzeyde Kazancıbayırı?nda Yunan mevzilerine taarruz eden 3 ncü Kolordumuz düşmanı atarak Bursa?ya ilerledi. Türk süvarileri üç yılı aşkın süredir yas çeken İzmir halkının sevinç göz yaşları arasında İzmir?e girdi.

Türk Süvari Birliklerinin İzmir?e Girişi

Süvarilerimiz, İzmir?e girerken birkaç yerde hafif ateşle karşılaşmaktan başka bir olay olmadı, Kordonboyu?ndan geçerken bir İngiliz müfrezesi tarafından selamlandı. Türk bayrağı Hükümet Konağına ve Kadifekale?ye çekildi.


9 Eylül 1922 Günü İzmir Vilayet Konağı Balkonundaki Direğe Türk Bayrağı?nın Çekilişi

Birinci Süvari Tümeni Komutanı Mürsel Paşa bir Fransız harp gemisi telsizi vasıtasıyla, İzmir?e girildiğini Ankara?ya bildirdi. İzmir?de Türk halkının sevinci o denli büyüktü ki askerlerimiz çiçek yağmuru altında kaldı.

Başkomutan İzmir?in alınışı dolayısıyla ordulara şu tarihi mesajını yayınladı:

?İlk verdiğim Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayret ve fedakarlığı hürmet ve takdirle anarım. Elde edilen büyük muzafferiyetin yapıcısı olan kıymetli arkadaşlarıma en içten teşekkür ve tebriklerimi bildiririm. Orduların bundan sonra verilecek hedeflerin alınmasında da aynı fedakârlık yarışmasını göstereceklerine inancım tamdır?.

9 Eylül günü 3 ncü Kolordumuz Bursa?yı savunan Yunan birliklerini geri atarak şehri kurtardı. Türk Ordusu?nun İzmir ve Bursa?yı alması üzerine Mustafa Kemal Paşa, millete bir beyanname yayınladı. Torbalı ve Menderes Vadisi?nden çekilen Yunan birlikleri, Seydiköy civarında kısa bir çarpışmadan sonra süvarilerimiz tarafından esir alındı. 9 Eylül günü; Menemen yakılmadan kurtarıldı, Seydiköy Türk kuvvetlerinin eline geçti. Akıl almaz bir hızla ilerleyen piyade birlikleri de bir gün sonra Başkomutan ile birlikte İzmir?e gelmişti.

18 Eylül 1922 tarihine kadar yapılan Takip Harekâtı ile bütün Batı Anadolu?daki Yunan askerleri sınırlarımız dışına çıkarıldı.

15 Mayıs 1919?da İzmir?e çıkıp, Anadolu?nun hemen yarısını istila ederek, burada Yunan Asya İmparatorluğu?nu kurmak rüyasıyla üç seneyi aşkın bir süre içinde anayurdumuza saldıran düşman orduları, nihayet 18 Eylül 1922 gününde tek bir er kalmamak suretiyle vatanımızın bu bölgesinden tamamen temizlenmiş oldu.

Takip harekâtının başarı ile sonuçlanması yalnız Batı Anadolu?yu Yunanlılardan temizlemekten ibaret değildir. Türk ordusunun yaptığı bu harekât ile, İzmit bölgesinden İstanbul Boğazı?na, Balıkesir bölgesinden Çanakkale Boğazı?na kadar hayati önem taşıyan diğer stratejik hedefler de büyük bir ustalıkla İtilaf Devletleri?nin işgalinden, olaysız olarak ve barış yoluyla kurtarıldı.

Takip Harekâtı; Türk ordusunun kahramanlığı yanında askeri ve siyasi alanda gösterdiği yüksek sevk ve idare ile birlikte kudret ve kabiliyetini de ispat eden büyük bir eserdir.

Türk Ordusunun kazandığı bu zafer, Mudanya Ateşkes Antlaşması?na giden süreci başlattı. Türkiye, Mudanya Ateşkes Antlaşması?ndan sonra 24 Temmuz 1923?te Lozan Barış Antlaşması?nı imzaladı. Böylece Türk milleti, varlığını bütün dünyaya kabul ettirmiş, Türk devleti de tam bağımsızlığını kazanmış oldu.

I
I
I
I
I
I
I
I
I
I
İlkleri Başaran İlk Türk Kadınları

Türk kadınları, hayatın her alanında söz sahibi olmaya başladığı günden itibaren bir çok ilke imza atmayı başarmıştır. İşte birçok meslek dalında ilk kadın çalışan olmayı başaran Türk kadınları.

İlk kadın bakan: Prof. Dr. Türkan Akyol.

İlk kadın matematik profesörü: Prof. Dr. Selma Soysal.

İlk kadın televizyon spikeri: Nuran Devres.

İlk kadın fotoğrafçı: Semiha Es.

İlk kadın opera sanatçısı: Semiha Berksoy.

İlk kadın vali: Lale Aytaman.

İlk kadın siyasal parti genel başkanı: Doç. Dr. Behice Sadık Boran.

İlk Türkiye güzeli: Feriha Tevfik.

İlk kadın muhtar: Gül Esin. (Gülkız Übbül). Kumarı yasakladığı için Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir.

İlk kadın otomobil yarışçısı: Samiye Morkaya.

İlk kadın milli maç hakemi: Lale Orta.

İlk kadın makinist: Seher Aytaç.

İlk kadın kimyacı: Remziye Hisar.

İlk kadın jet pilotu: Leman Altınçekiç.

İlk kadın emniyet müdürü: Feriha Sanerk.

İlk kadın başbakan: Prof. Dr. Tansu Çiller.

İlk kadın avukat: Süreyya Ağaoğlu

İlk kadın belediye başkanı: Müfide İlhan.

İlk kadın büyükelçi: Filiz Dinçmen.

İlk kadın doktor: Safiye Ali.

İlk kadın dünya güzeli: Keriman Halis.

İlk kadın heykeltıraş: Sabiha Bengütaş.

İlk kadın pilot: Sabiha Gökçen.

İlk kadın veteriner: Sabire Aydemir.

İlk kadın tiyatro oyuncusu: Afife Jale.

İlk kadın hemşire: Esma Deniz.

ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı
ı

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org