Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası        BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bülent Şenver'in Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Darüşşafakalı Gençler Abileri Bülent Şenver'i anlatan bir klip hazırlamış
17.10.2021
Okunma Sayısı : 10842
Oy Sayısı : 23
Değerlendirme : 5
Popülarite : 6,81
Verdiğiniz Puan :
 

 

Darüşşafakalı Gençler Abileri Bülent Şenver'i anlatan bir klip hazırlamış

.
.

.
.
.

   Darüşşafakalı Gençler Abileri Bülent Şenver'i anlatan bir clip hazırlamış - Dış Sesli

.
.
.
.
.
.
.

   Darüşşafakalı Gençler Abileri Bülent Şenver'i anlatan bir clip hazırlamış - Yazılı

.
.
.
.

.
.
.
.

  Audio dinlemek için tıklayın

.
.

Darüşşafakalı Gençler Abileri Bülent Şenver'i anlatan bir clip hazırlamış

.
.
.

Bülent Şenver'in insanları resimleri net görmek için lütfen tıklayın 



Bülent Şenver'in insanları resimleri net görmek için lütfen tıklayın 

.
.
.



.
.


Ateş Altılısı Orkesrtası
.


Darüşşafaka Lisesi Basket Takımı
.



.

 
Bitlis Folklor Ekibi
.



.



.


Bülent Şenver ile Hülya Şenver "Bozuk Düzen" oyununda

.


Bülent Şenver ile Hülya Şenver "Bozuk Düzen" oyununda

.


Bülent Şenver ile Belma Gürdil "Bozuk Düzen" oyununda

.


Güner Sümer'in Bozuk Düzen tiyatro oyununda yer alan oyuncular.

.


Erzurum Folklor Ekibi
.


Erzurum Folklor Ekibi
.



.


Karadeniz Folklor Ekibi
.


Karadeniz Folklor Ekibi

.


Kars ekibi

.


Kars ekibi

.


Kars ekibi

.


Judo Ekibi
.


Kobra Obası İzci Kampında
.


Fare Kapanı Oyunu

.


Fare Kapanı Oyunu

.


Fare Kapanı Oyunu
.



.



.


Boğaziçi Üniversitesi 40. yıl mezuniyet kutlaması (sağdan Mehmet Çeşmebaşı, Canan Kadıoğlu, Bülent Şenver)
.


Bülent Şenver ile Boğaziçi Üniversitesi AD-477 Bank Management sınıfı öğrencileri
.


Bülent Şenver ile Bilgi Üniversitesi öğrencileri "Baklavalı Ders"

.

.



.



.


Bülent Şenver ile PELE
.


Bülent Şenver ile Pele dünyanın ilk futbol kulübü banka kartının çıkartılması için düzenlenen lansman toplantısında
.


Bülent Şenver ile Hillary Clinton
.


Bülent Şenver ile Sakıp Sabancı
.


Bülent Şenver ile Sakıp Sabancı

.


Bülent Şenver ile Sakıp Sabancı

.

.


Bülent Şenver ile Vehbi Koç
.


Bülent Şenver ile Rahmi Koç

.


Bülent Şenver ile Şarık Tara
.


Bülent Şenver ile Rauf Denktaş
.


Bülent Şenver ile Rauf Denktaş

.


Bülent Şenver ile Rauf Denktaş
.


Bülent Şenver ile Rauf Denktaş

.


Bülent Şenver ile Rauf Denktaş
.
.


Bülent Şenver ile Süleyman Demirel
.


Bülent Şenver ile Süleyman Demirel
.


Bülent Şenver ile Süleyman Demirel
.

.


Bülent Şenver ile Turgut Özal
.


Bülent Şenver ile Semra Özal

.

.


Bülent Şenver ile Abdullah Gül
.


Bülent Şenver ile Abdullah Gül
.

.


Bülent Şenver ile Deniz Baykal

.


Bülent Şenver ile Yıldırım Akbulut
.


Bülent Şenver ile Derviş Eroğlu

.


Bülent Şenver ile Serdad Denktaş

.

.
.

Bülent Şenver ile Hakan Ateş

.


Bülent Şenver'in kurduğu Pamukbank Genel Müdürler Kurulu
Bülent Şenver eski Pamukbank Genel Müdürleri ile (soldan sağa, DOĞAN ÇINAR, HÜSNÜ ÖZYEĞİN, BERAT AKERMAN, AZMİ DEMİRER, ZEKERİYA AKÇALI, BÜLENT ŞENVER, MİTHAT ÖZDEŞ, CAVİT ORAL, İBRAHİM BETİL,)
.



.


Bülent Şenver ile Halit Ergenç
.


Bülent Şenver ile Gül Sunal ve Ezo Sunal
.


Bülent Şenver ile Ali Sunal

.


Bülent Şenver ile Mustafa Şentop
.


Bülent Şenver ile İzzet Garih
.



.



.



.


Bülent Şenver Darüşşafakalı Çocuklar ile
.


Bülent Şenver Darüşşafakalı Çocuklar ile

.


.


Bülent Şenver ile Hakan Ateş
.



.



.



.



.


Kompozisyon ve Grafik Tasarım Can Kıraç tarafından yapılmıştır 
.
.


Bülent Şenver ile Nil Şenver
.


.



.


.


Bülent Şenver ile Öktem Kalaycıoğlu
.


Bülent Şenver ile Reha Muhtar

.



.


Bülent Şenver ile Nasuh Mahruki
.



.


.



.


.


Bülent Şenver ile Nil Şenver
.



.



.



.



.



.
.
.


Bülent Şenver ile Hülya Şenver

.
.
.


Bülent Şenver ile Kahraman Şenver
.



.


Bülent Şenver ile Kemal Şenver

.



.


Kompozisyon ve Grafik Tasarım Can Kıraç tarafından yapılmıştır 

.


Bülent Şenver ile Call Center Life Dergisi

.


Bülent Şenver ile Can Kıraç Robinson Crusoe (esri yapan Can Kıraç)
.


Bülent Şenver Hava Harp Okulu Öğrencileri ile

.

.

Bülent Şenver ile ali Ağaoğlu
.


Bülent Şenver ile Ali Poyrazoğlu
.


Bülent Şenver ile Prıf:Dr.Asaf Savaş Akat
.


Bülent Şenver ile Atilla Özdemiroğlu

.


Bülent Şenver ile Leyla Alaton
.


Bülent Şenver ile Ayşe Kulin
.


Bülent Şenver ile Ayten Gökçer
.


Bülent Şenver ile Bedrettin Dalan
.


Bülent Şenver ile Bedri Baykam
.


Bülent Şenver ile Beyazıt Özkök
.


Bülent Şenver ile Prof.Dr.Bingür Sönmez
.


Bülent Şenver ile Can Ataklı
.


Bülent Şenver ile Feyyaz Berker
.


Bülent Şenver ile Feyyaz Berker
.


Bülent Şenver ile Göksel Kortay
.


Bülent Şenver ile Hayrettin Karaca
.


Bülent Şenver ile Orgeneral Hilmi Özkök
.


Bülent Şenver ile Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu
.


Bülent Şenver ile Doğan Hızlan
.


Bülent Şenver ile İzzet Günay
.


Bülent Şenver ile Adnan Polat
.

.

Bülent Şenver ile Levent Kırca ve Oya Başar

.

.


Bülent Şenver ile Muhtar Kent
.


Bülent Şenver ile Nafi Güral
.


Bülent Şenver ile Neşe Erberk
.


Bülent Şenver ile Emin Çölaşan
.


Bülent Şenver ile Fatih Altaylı
.


Bülent Şenver ile Serdar Bilgili
.


Bülent Şenver ile Yelda Cumalıoğlu

.


Bülent Şenver ile Sezen Cumhur Önal
.


Bülent Şenver ile Süleyman Demirel
.


Bülent Şenver ile Tan Sağtürk
.


Bülent Şenver ile Tuncay Özilhan
.


Bülent Şenver ile Erol Bilecik

.


Bülent Şenver ile Prof.Dr.Türkan Saylan
.


Bülent Şenver ile Ali Saydam

.


Bülent Şenver ile Uğur Dündar
.


Bülent Şenver ile Üzeyir Garih
.



.Bülent Şenver ile Vehbi Koç


Bülent Şenver ile Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk

.


Bülent Şenver ile Faruk Eczacıbaşı

.


Bülent Şenver ile Yılmaz Ulusoy
.


Bülent Şenver ile Ali Aksöz ve Ozan Güven
.


Bülent Şenver ile Ali Güreli
.


Bülent Şenver ile Ali Poyrazoğlu
.


Bülent Şenver ile Ali Sabancı
.


Bülent Şenver ile Ali Üstay
.


Bülent Şenver ile Fuat Süren

.


Bülent Şenver ile Ali Koç
.


Bülent Şenver ile Aret Vartanyan
.


Bülent Şenver ile İbrahim Betil

.


Bülent Şenver ile Asım Kibar
.


Bülent Şenver ile Aydın Boysan
.


Bülent Şenver ile Ayşe Kulin
.


Bülent Şenver ile Ayşen Zamanpur
.


Bülent Şenver ile Yelda Cumalıoğlu, Azra Kohen, Ali Aksöz
.



Bülent Şenver ile Bekir Okan

.


Bülent Şenver ile Hüsnü Güreli
.


Bülent Şenver ile Simla Bayazıt, Yosun Güreli, Ali Aksoy

.


Bülent Şenver ile Burcu Hanif, Hanefi Avcı, Gülin Bozkurt

.


Bülent Şenver ile Monik İpeker, Enci Derin Arslan

.


Bülent Şenver ile Meri İstiroti
.


Bülent Şenver ile Pamukbank'ın eski Genel Müdürleri
.

Bülent Şenver ile Cemal Nur Sargut

.


Bülent Şenver ile Gülgün Feyman

.


Bülent Şenver ile Ahmet Güneştekin

.


Bülent Şenver ile Can Kıraç

.


Bülent Şenver ile Ege Cansen

.


Bülent Şenver ile Ümit Özdağ

.


Bülent Şenver ile Sadettin Saran
.


Bülent Şenver ile Enver Ören

.


Bülent Şenver ile Feyyaz Berker

.


Bülent Şenver ile Halit Kıvanç
.


Bülent Şenver ile Hüsnü Özyeğin
.


Bülent Şenver ile İbrahim Arıkan, Lıcien Arkas
.


Bülent Şenver ile Orgeneral İlker Başbuğ
.


Bülent Şenver ile Kaan Şenver

.


Bülent Şenver ile Mehmet Emin Karamehmet

.


Bülent Şenver ile Neslihan Karamehmet

.

.


Bülent Şenver ile Mustafa Denizli, Alp Yalman
.


Bülent Şenver ile Mustafa Sarıgül
.

.


Bülent Şenver ile Bülent Akarcalı, Nasuh Mahruki
.


Bülent Şenver ile Nebil Özgentürk
.


Bülent Şenver ile Nevzat Tarhan

.


Bülent Şenver ile Nihat Gökyiğit
.


Bülent Şenver ile Etik Lider Akademisi ELA ilk öğrencileri
.


Bülent Şenver ile Kitap Dostları

.


Bülent Şenver ile Nihat Sırdar
.


Bülent Şenver ile Kemal Şahin
.


Bülent Şenver ile Nurten Öztürk
.


Bülent Şenver ile Özdemir Erdoğan
.


Bülent Şenver ile Süleyman Orakçıoğlu
.


Bülent Şenver ile Leon Dhane

.


Bülent Şenver ile Amerika Büyükelçisi Marc Grossman

.

.


Bülent Şenver ile Sunay Akın

.


Bülent Şenver ile Berhan Şimşek

.

.

Bülent Şenver ile Cüneyt Asan

.

.


Bülent Şenver ile Tamer Levent
.


Bülent Şenver ile Ufuk Özkan
.


Bülent Şenver ile Yılmaz Özdil
.


Bülent Şenver ile Prof.Dr.Mustafa Aydın

.


Bülent Şenver ile İbrahim Cevahir
.


Bülent Şenver ile İbrahim Kefeli

.

.


Bülent Şenver ile İbrahim Mirmahmutogulları

.


Bülent Şenver ile Mehmet Reis

.

.


Bülent Şenver ile Mehmet Şuhubi

.

Bülent Şenver ile Melih Aşık

.


Bülent Şenver ile Metin Kalkavan

.


Bülent Şenver ile Murat Dedeman

.


Bülent Şenver ile Murat Özyeğin

.


Bülent Şenver ile Mustafa Koç

.


Bülent Şenver ile basketçi Ekbe Udoh
.


Bülent Şenver ile Mustafa Latif Topbaş

.


Bülent Şenver ile Necati Kurmel

.


Bülent Şenver ile Nezih Barut

.


Bülent Şenver ile Abdülkadir Konukoğlu

.


Bülent Şenver ile Acar Baltaş 

.


Bülent Şenver ile Aclan Acar

.


Bülent Şenver ile Ahmet Özal

.


Bülent Şenver ile Ahmet Yahya Kığılı

.

.


Bülent Şenver ile Nihat Böytüzün

.


Bülent Şenver ile Nur Ger
.


Bülent Şenver ile Oktay Duran
.


Bülent Şenver ile Prof.Dr. Üstün Ergüder

.


Bülent Şenver ile Raffi Portakal

.


Bülent Şenver ile Metin Kaşo

.


Bülent Şenver ile Pervin Kaşo

.


Bülent Şenver ile Nafi Güral

.

.


Bülent Şenver ile Recep Kutlu Işık

.


Bülent Şenver ile Recep Ali Topçu

.


Bülent Şenver ile Sedat Aloğlu

.


Bülent Şenver ile Sefa Sirmen

.


Bülent Şenver ile Şerif Kaynar

.


Bülent Şenver ile Şakir Eczacıbaşı

.


Bülent Şenver ile Sevan Bıçakçı

.


Bülent Şenver ile Şadan Kalkavan

.


Bülent Şenver ile Ümit Hergüner

.


Bülent Şenver ile Umur Talu

.


Bülent Şenver ile Ufuk Tarhan

.


Bülent Şenver ile Tezcan Yaramancı

.


Bülent Şenver ile Tevfik Altınok

.


Bülent Şenver ile Tansu Yeğen

.


Bülent Şenver ile Tavacı Recep Usta

.


Bülent Şenver ile Yusuf Köse

.


Bülent Şenver ile Yaman Törüner

.


Bülent Şenver ile Yahya Arıkan

.


Bülent Şenver ile Yaşar Aşçıoğlu

.


Bülent Şenver ile Suat Baysan

.


Bülent Şenver ile Vural Öger

.


Bülent Şenver ile Vural Gökçaylı

.


Bülent Şenver ile Yılmaz Morgül

.


Bülent Şenver ile Yosun Güreli

.


Bülent Şenver Kitapcan Gönüllüleri ile
.


Bülent Şenver ile Yıldırım Aktürk ve İbrahim Betil

.


Bülent Şenver ile Uğurcan Ataoğlu
.


Bülent Şenver ile Paul Mcmillen
.


Bülent Şenver ile Ali Abalıoğlu

.


Bülent Şenver ile Ali Ağaoğlu

.


Bülent Şenver ile Ali Altınbaş

.


Bülent Şenver ile Ali ihsan Karacan

.


Bülent Şenver ile Ali Ulusoy

.


Bülent Şenver ile Arman Manukyan

.


Bülent Şenver ile Arzuhan Doğan Yalçındağ

.


Bülent Şenver ile Atilla Kıyat

.


Bülent Şenver ile Avni Çelik

.


Bülent Şenver ile Aydın Ayaydın

.

.


Bülent Şenver ile Yaprak Özer

.


Bülent Şenver ile Ozan Güven
.


Bülent Şenver ile İshak Alaton ve Nejat Eczacıbaşı
.


Bülent Şenver ile Mert Fırat
.


Bülent Şenver ile Hasan Çolakoğlu

.


Bülent Şenver ile Emre Dorman

.


Bülent Şenver ile Cem Boyber
.

.

Bülent Şenver ile İsmet Acar
.

.


Bülent Şenver ile Aytül Akal, Pelin Yılmazer ve çocuk kitap yazarları

.


Bülent Şenver ile Soner Canko

.


Bülent Şenver ile Zekeriya Acar
.


Bülent Şenver Bankacı Öğrencileri ile Baklava İkramı
.


Bülent Şenver ile Fenerbahçe basketçişi Ekbe Udoh

.


Bülent Şenver ile Ahmet Güneştekin

.


Bülent Şenver ile Ali Üstay

.


Bülent Şenver ile Asuman Güreli

.
.


Bülent Şenver ile Halit Ergenç

.


Bülent Şenver ile Kemal Erimtan ve Ali Rıza Arslan

.


Bülent Şenver ile Kenan Kocatürk

.


Bülent Şenver ile Bekir Okan

.


Bülent Şenver ile Bülent Eczacıbaşı

.


Bülent Şenver ile Bülent Özaydınlı

.

Bülent Şenver ile Bülent Ünal

.


Bülent Şenver ile Hikmet Çetin

.


Bülent Şenver ile Hüsnü Güreli

.


Bülent Şenver ile Şerif Kaynar
.


Bülent Şenver ile Süleyman Orakçıoğlu

.


Bülent Şenver ile Sunay Akın

.


Bülent Şenver ile Tayfun Öktem
.

.


Bülent Şenver ile Jak Kamhi

.


Bülent Şenver ile Leon Dhaene

.


Bülent Şenver ile Leyla Alaton

.


Bülent Şenver ile Amerikan Büyükelçisi Marc Grossman

.

.


Bülent Şenver ile İhsan Keskinkılıç

.


Bülent Şenver ile Özdemir Erdoğan ve Nasuh Mahruki, Oğuz Haksever

.


Bülent Şenver ile Perihan İnci

.


Bülent Şenver ile Saffet Karpat

.


Bülent Şenver ile Samsa Karamehmet

.


Bülent Şenver ile Ahmet Musul

.


Bülent Şenver Darüşşafaka'lı Kız Öğrenciler ile

.


Bülent Şenver Ali Sunal ve Yosun Güreli ile

.

.


Bülent Şenver ile Prof.Dr. Melih Bulu (İstinye Üniversitesi Dekanı)

.


Bülent Şenver ile Yosun Güreli ve Mert Fırat

.


Bülent Şenver ile Darüşşafakalı Öğrenciler

.


Bülent Şenver ile Deniz Adanalı

.

.


Bülent Şenver ile Çağatay Özdoğru

.

.


Bülent Şenver ile Sani Şener

.


Bülent Şenver ile Tuğrul Paşaoğlu

.


Bülent Şenver ile Ümit Dandul ve Sevinç Bila, Can Baydarol

.


Bülent Şenver ile Ümit Hergüner

.


Bülent Şenver ile Üzeyir Garih

.


Bülent Şenver ile Üzeyir Garih

.

.


Bülent Şenver ile Ersin Arıoğlu

.

.



Bülent Şenver ve Alparslan Ertekin

.
Bülent Şenver ile Ersin Özince
.


Bülent Şenver ile İskender Ataakan

.


Bülent Şenver ile İsmet Alver

.


Bülent Şenver ile Jak Kamhi

,


Bülent Şenver ile Necati Kurmal

.


Bülent Şenver ile Nejat Müldür
.


Bülent Şenver ile Yılmaz Ulusoy

.


Bülent Şenver ile Zeynep Bodur
.

.


Bülent Şenver ile Ersin Pamuksüzer

.


Bülent Şenver Mütevelli Heyeti ile Coşkun Ural, Şerif Kaynar, Burcu Hanif, Asuman Güreli, Hüsnü Güreli, Yusuf Köse, Seda Yargıcı Arbatlı

.


Bülent Şenver ile Neşe Erberk

.


Bülent Şenver ile NYU Üniversitesi Öğrencileri ile

.


Bülent Şenver ile Ömer Madra

.

.


Bülent Şenver ile Eşref Cerrahoğlu

.


Bülent Şenver ile Halit Kıvanç

.


Bülent Şenver ile Hikmet Barutçugil

.


Bülent Şenver ile Önder Halisdemir

.


Bülent Şenver ile BBVA CEO Onur Genç

.


Bülent Şenver ile Ozan Güven, Coşkun Ural, Neşe Erberk

.


Bülent Şenver ile Özyeğin Üniversitesi Etik Lider Akademisi ELA Öğrencileri

.


Bülent Şenver ile Reha Muhtar

.


Bülent Şenver ile Karaköy Rotary Kulübü

.


Bülent Şenver ile İstanbul Rotary Kulübü

.


Bülent Şenver ile İstanbul Rotary Kulübü

.


Bülent Şenver ile "Smla Bayazıt, Burcu Hanif, Yosun Güreli

.


Bülent Şenver ile Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç
.

.


Bülent Şenver ile Yaşar Kemal ve Ahmet Gübeştekin
.

.


Bülent Şenver ile Talha Çamaş

.


Bülent Şenver ile Tuncay Özkan

.


Bülent Şenver ile Tuncay Sergen

.


Bülent Şenver ile  University of Texas Austin Mc Combs School of Business Öğrencileri

.


Bülent Şenver ile  University of Texas Austin Mc Combs School of Business Öğrencileri

.


Bülent Şenver ile Vural Gökçaylı

.

.


Bülent Şenver ile Kahraman Şenver

.


Bülent Şenver ile Kitapcan Melekleri, Sema Arbatlı, Burcu Hanif, Simla Bayazıt, Yosun Güreli, Melike Ertekin 

.


Bülent Şenver ile Migros Müdürleri

.


Bülent Şenver ile Murat Güloğlu

.

.


Bülent Şenver ile Cemal Nur Sargut

.


Bülent Şenver ile Aret Vartanyan

.


Bülent Şenver ile Bülent Akarcalı

.


Bülent Şenver ile Coşkun Ural

.


Bülent Şenver ile Cüneyt Ülsever

.


Bülent Şenver ile Darüşşafakalı'çocuklar

.


Bülent Şenver ile  D&R Mağaza Müdürleri

.


Bülent Şenver Danışma Kurulu Üyeleri ile

.

.


Bülent Şenver ile Arif Develi

.


Bülent Şenver ile Asım Kibar

.


Bülent Şenver ile Coşkun Ural, Burcu Hanif, Yusuf Köse, Hüsnü Güreli, Şerif Kaynar, Asuman Güreli
.


Bülent Şenver ile Ayşe Semiha Baban ve Ahmet Güneştekin
.


Bülent Şenver ile Balçiçek Pamir

.


Bülent Şenver ile Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri

.

.


Bülent Şenver ile Cihan Kamer

.


Bülent Şenver ile Duygu Asena

.


Bülent Şenver ile Emre Berkin ve Nejat Müldür

.


Bülent Şenver ile Mustafa Aysan

.


Bülent Şenver ile Mustafa Latif Topbaş

.

.


Bülent Şenver ile Eray Kapıcıoğlu

.


Bülent Şenver ile Oğuz Şenol

.


Bülent Şenver ile Ömer Erduran

.

.


Bülent Şenver ile Metin Celal Zeynioğlu, Simla Bayazıt, Yosun Güreli
.


Bülent Şenver ile Metin Kaşo

.


Bülent Şenver ile Türkcell CEO Murat Erkan

.


Bülent Şenver ile Prf.Dr. Deniz Gökçe

.


Bülent Şenver ile Dr. Oktay Duran

.


Bülent Şenver ile Fehmi Erensoy

.


Bülent Şenver ile Gülsüm Gökgöz

.


Bülent Şenver ile Güven Borça

.

.


Bülent Şenver ile Nalan Demircioğlu

.


Bülent Şenver ile Çağatay Özdoğru

.


Bülent Şenver ile Dinç Bilgin

.

.


Bülent Şenver ile Neşe Erberk

.


Bülent Şenver ile Yılmaz Özdil
.


Bülent Şenver ile Simla Bayazıt, Neşe Erberk
.


Bülent Şenver ile Vedat Bayrak.
.


Bülent Şenver ile Abdullah Keskinkılıç

.



.


Bülent Şenver ile Alanur Özalp

.


Bülent Şenver ile Ali Aksöz

.


Bülent Şenver ile GAzi Erçel

.


Bülent Şenver ile Haluk Okutur

.


Bülent Şenver ile Haluk Ulusoy
.

.


Bülent Şenver ile Arzu Tülümen ve Namık Tülümen

.


Bülent Şenver ile Ayşen Zamanpur ve Prof.Dr. Esra Gençtürk

.


Bülent Şenver ile Ayşe Kulin

.


Bülent Şenver ile Aytül Akal

.


Bülent Şenver ile başpare ustası Bilal Kabat ve Ahmet Neyzen Kaya

.


Bülent Şenver ile Bilgi Üniversitesi öğretim üyeleri

.


Bülent Şenver ile Birol Özcanlı

.


Bülent Şenver ile Leyla Alaton

.


Bülent Şenver ile Murat Özyeğin

.

.


Bülent Şenver ile Burcu Hanif

.


Bülent Şenver ile Yosun Güreli ve Burcu Hanif

.


Bülent Şenver ile Celaleddin Vardarsuyu ve Osman Erkahveci

.


Bülent Şenver ile Demet Sabancı
.


Bülent Şenver ile Dr.Sema Bayraktar ve  Bülent Özmen

.


Bülent Şenver ile Ebru Yaşar

.


Bülent Şenver ile Emre Dorman

.


Bülent Şenver ile Gençlere Mektuplar

.


Bülent Şenver ile Gülin Bozkurt, Burcu Hanif ve Hanefi Avcı

.


Bülent Şenver ile Hanefi Avcı

.


Bülent Şenver ile İhsan Keskinkılıç ve Abdullah Keskinkılıç

.


Bülent Şenver ile Mustafa Güneş

.

.


Bülent Şenver ile Kadir Samsunlu

.


Bülent Şenver ile Güngör Kaymak
.
.


Bülent Şenver ile Doğan Hızlan

.

.


Bülent Şenver ile Dr.Mehmet Kabasakal ve Okan Üniversitesi öğretim üyeleri

.


Bülent Şenver ve Meri İstiroti

.


Bülent Şenver ve Metin Özdemir

.


Bülent Şenver ve Metin Özdemir

.


Bülent Şenver ve Metin Tokpınar

.


Bülent Şenver ile Milliyet gazetesi

.


Bülent Şenver ile Mine Çağlar ve Sevinç Trenova

.


Bülent Şenver ile Monil İpekel ve Gönüllü Melekleri

.


Bülent Şenver ile Murat Özgen

.


Bülent Şenver ile Mustafa Altındağ

.


Bülent Şenver ile Mustafa Altındağ

.


Bülent Şenver ile Zekeriya Acar ve Mustafa Altındağ

.


Bülent Şenver ile Nalan Demircioğlu ve Nil Şenver

.


Bülent Şenver ile Burcu Hanif ve Nalan Demircioğlu

.

 
Bülent Şenver ile Nazım Olcay Kurt ve Gökhan Demircioğlu

.


Bülent Şenver ile Avi Alkaş

.


Bülent Şenver ile Nevzat Tarhan

.


Bülent Şenver ile Neyzen Sadrettin Özçimi

.


Bülent Şenver ile Nihat Alptuğ Altınkaya
.


Bülent Şenver ile Okuduğum Kitaplar Defteri

.


Bülent Şenver ile Ömer Yenici ve Fırat Yenici

.


Bülent Şenver ile Özgür Tort

.


Bülent Şenver ile Özyeğin Üniversitesi öğrencileri

.


Bülent Şenver ile Özyeğin Üniversitesi öğrencileri

.


Bülent Şenver ile Prof.Dr. İrem Nuhoğlu

.


Bülent Şenver ile Saadet Suyolcuoğlu

.


Bülent Şenver ile TV stüdyosu

.


Bülent Şenver ile Umay İğci

.


.

Bülent Şenver ile Suadiye Rotary Kulüp Üyeleri

.

Bülent Şenver ile İstanbul Erenköy Rotary Kulüp üyeleri

.


Bülent Şenver ile Yonca Evcimik ve Monik İpekel

.


Bülent Şenver ile Zekeriya Acar
.


Bülent Şenver ile Sema Arkat Başol

.


Bülent Şenver ile Baybars Altuntaş

.


Bülent Şenver ile Siren Ertan

.


Bülent Şenver ile Metin Malaz

.


Bülent Şenver ile Ata Köseoğlu

.


Bülent Şenver ile İstanbuş Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Can Akın Çağlar

.
.


Bülent Şenver ile Mehmet Günyeli
.
.


Bülent Şenver ile Halil Erdoğmuş
.
.


Bülent Şenver Darüşşafakalı Çocuklar ile
.


Bülent Şenver

.


Bülent Şenver
.
.


Bülent Şenver
.
.


Bülent Şenver ile Kitapcan Gönüllüleri
.
.
.
.
.
.
.
Darüşşafakalı Gençler Abileri Bülent Şenver'i anlatmış

.
.
.



Video Metni Darüşşafaka Cemiyeti Bülent Şenver sosyal medya için tanıtımı:


Kare

Ekonomist, duayen Bankacı, Stratejik Yönetim Danışmanı Bülent Şenver

1970 Darüşşafaka Mezunu.

Şenver:

"Darüşşafaka her şeyden önce hayata düzgün insan yetiştiren bir okul"

diyor.

 

*
Kare

Bülent Şenver, Darüşşafaka'nın hayatına dokunduğu onlarca çocuktan biri…
Şenver, Darüşşafaka ile tanışma öyküsünü şöyle anlatıyor:

*
Kare

"Bizim dönemimizde Darüşşafaka sınavına beşinci sınıfı bitirdikten sonra giriliyordu.

Babam da vefat ettiği için beşinci sınıfı bitirirken halam,

"Darüşşafaka diye bir okul var, babası hayatta olmayan çocuklara hizmet veriyor.

Seni de Darüşşafaka'nın imtihanlarına sokalım mı?" diye sordu.

Kabul ettim.

Önce yazılı ardından da sözlü imtihana girdim.

Sınavı kazandığıma dair bir belge geldi.

*
 
Kare

O güne dair aklımdaki ilk görüntü Darüşşafaka'nın yeşil demir kapısı…

O zamanlar o kapı, bana çok büyük gelmişti.

Dev gibi demir bir kapıdan içeri girdiğimde korkmuştum.

Başka bir dünyaya adım attığımı hissetmiştim.

*
Kare

Bülent Şenver, Darüşşafaka Lisesini bitirdikten sonra Robert Kolej Yüksek Kısmına "Business Administration" bölümüne girmiştir.

Okulun adı Boğaziçi Üniversitesi olarak değiştirildikten sonra aynı okulun İdari Bilimler Fakültesi Muhasebe ve Finans Bölümünden mezun olmuştur.

Şenver iş hayatına Arthur Andersen and Company Londra ofisinde başlamıştır.

*

Kare

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası için "Bankalar Uzaktan Gözetim Sistemi" kurmak üzere

İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankalarında araştırmalar yapmıştır.

Yurda döndüğünde T.C. Merkez Bankasında çeşitli projelerde müdürlük yapmıştır.

*

Kare

Birçok Vakıf Üniversitesi'nde bankacılık, finans ve etik konularında çeşitli dersler vermiştir.

Türkiye Bankalar Birliği eğitim programları çerçevesinde 17 yıl boyunca konferans ve seminerler vermiştir.

Ayrıca "Banka Mali Tabloları Nasıl Analiz Edilir" isimli bir de kitap yazmıştır.

*

8.kare

Bülent Şenver birçok yeni bankacılık ürün ve hizmetini gerçekleştirerek, bankacılıkta birçok ilke imzasını atmıştır.

*

Kare

Türk Basın Birliği Bülent Şenver'i "1987 Yılının Bankacısı" seçmiş ve kendisine "Hakkı Tarık Uz Yılın Adamı" unvanını ve plaketini vermiştir.

Aylık ekonomi dergilerinden "Kapital" Bülent Şenver'e 1990 ve 1991 yılında "Yılın Bankacısı" ödülünü vermiştir.

*
10.Kare
 

Şenver, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) üyeliği sırasında çeşitli komisyonlarda görev almıştır.

Şenver TÜSİAD için ilk defa hazırlanan "İş Ahlakı İlkelerinin" hazırlanmasında da rol almıştır.

*

11. Kare

Etik anlayışı bilincinin oluşturulması ve geliştirilmesi için

Türkiye'nin ilk "Etik Değerler Merkezi"ni kuran Şenver,

bu derneğin Kurucu Onursal Genel Başkanlığını yapmaktadır.

*
 
12. Kare

Türkiye'de kitap okumayı sevdirmek, yaygınlaştırmak ve ihtiyaç sahiplerine kitap iletmek için çalışmalar yapan Herkese Kitap Vakfı'nın Kurucu Genel Başkanı olan Şenver,

"Başardin Başarı Hapı" kitabına ilave olarak

"Gençlere Mektuplar",

"Kulağınıza Küpe Olsun" ve

"Banka Bilanço Analizi" isimli kitapların da yazarıdır.

*

13. Kare

Darüşşafaka'da geçen sekiz yılını "Disiplin, kural ve hayata hazırlık yıllarıydı" diye tanımlayan Şenver,

güzel değerleri olan, hayat görüşü gelişmiş, vizyon sahibi, dünya insanı olmaya müsait gençler olarak yetiştik." şeklinde özetliyor.

.
.
.

Öktem Kalaycıoğlu kaleminden Bülent Şenver

Bülent Şenver : panter kalecilikten bankacılığa, oradan sosyal sorumluluğa

 


12 Temmuz 2015, Pazar günü arabanın bagajına üç koli kitap doldurup Fenerbahçe Kalamış Park'a gittik Baran'la.

Yaklaşık 40 gönüllü, bağışlanan kitapları hızla açıp paketliyor, ihtiyaç duyulan okullara gönderilmek üzere adresleri kolilerin üzerilerine yapıştırıyorlar.

Kadıköy Belediyesi'nin sağladığı bazı kolaylıklarla birlikte çok iyi örgütlenmiş bir çalışma…

Aşağıda ayrıntılarıyla okuyacağınız gibi Bülent Şenver, bir süredir çeşitli alanlarda sosyal sorumluluk çalışmalarına epey zaman ayırıyor.

Onu okulda "panter kaleci" olarak toprak futbol sahasında epey seyretmiştik – bazı atlayışları hala gözümün önünde…

Yazıdan göreceksiniz Darüşşafaka yıllarında bir çok spor alanında aynı anda faaliyet gösteren, başarılı ve çalışkan bir öğrenciydi. İş hayatının uzun yıllarını bankacı olarak geçirdi.

Çalıştığı her kurumda dakiklik, titizlik, işle akademik bilgiyi ve uzmanlığı birleştirme çabalarıyla tanındı.

Akrostişli veya uyaklı slogan, motto ve kısaltmaları hem şaşırttı, hem ilgi çekici oldu; son kitap kampanyasında da bu yaklaşımını gördük.

Şimdi hem torun sevip hem danışmanlık/YK üyelikleri hem sosyal sorumluluk projelerini yürütüyor; kalan zamanlarında ney üflüyor.

Dağ başını çamur almış


Ben 8 Kasım 1950 doğumlu, Darüşşafaka 1970 yılı mezunu Bülent Şenver.

Babamı kaybettiğim zaman yedi yaşındaydım.

Annem, birisi bebek üç çocuğu ile kalmıştı. İstanbul'da rahmetli büyük babamın evine sığınmışız.

Her katta sadece 15 metre kare iki odadan oluşan üç katlı dar bir evde dört aile sıkış tıkış oturmaya başlamışız.

İlkokul birinci sınıfa böyle bir ortamda Cerrahpaşa ilk okulunda başladım.

Annem işine gidebilmek için her gün bu eziyeti çekerdi.


Rahmetli dayım büyük babamın evinde rahat yaşayamadığımızı görünce bizi oradan başka bir yere taşımak istemiş.

O tarihte üsteğmen olarak İstanbul Avcılarda bir bölüğe tayin edilmiş.

Yıl 1959, Avcılar dağ başı. İnin cinin top oynadığı bomboş bir tepede sadece iki evin olduğu bir yerde taksitle küçük bir arsa satın almış.

Her ay aldığı üsteğmen maaşı ile yavaş yavaş tek katlı küçük bir ev yapmaya başlamış.

Annem de babamın vefatı ile Silahlı Kuvvetlerin ona verdiği toplu parayı dayıma vermiş.

Küçük ev bitmiş.

Dağ başındaki bu ufak eve taşındık.

Çok iyi hatırlıyorum.

Taşındığımızda eve cam taktıracak paramız olmadığı için salon pencereleri naylonla kaplanmıştı.

Annem bize bakabilmek için çalışmak zorunda kalmış.

Samatya Sosyal Sigortalar Hastanesinde santral memuresi olarak göreve başlamıştı.

Evimiz ile asfalt ana yol arasında yaklaşık yedi yüz metrelik bir mesafe vardı.

Asfalta ulaşmak için yağmurlu günlerde toprak üzerinde çamurlara bata çıka yürümek zorunda kalırdık.

Asfalta ulaştığımızda bazen bir saati aşan bir süre Silivri, Tekirdağ veya Çorlu otobüsü gelsin, önümüzde dursun da bizi alıp Topkapı'ya götürsün diye karda kışta, yağmurda,fırtınada yol kenarında beklemek zorunda kalırdık.

Annem işine gidebilmek için her gün bu eziyeti çekerdi.

Çoktan seçmeli şoku

O güne kadar Darüşşafaka adını bile duymamıştım


İlk okulu Avcılar'da bitirdim.

Ne yapacağımızı bilmiyorduk.

Rahmetli halam baş hemşireydi.

Anneme "Bülent'i Darüşşafaka sınavına sokalım" demiş.

Nasıl başvurulacağı, ne zaman ve nerede sınav yapılacağı bilgilerinin hepsini rahmetli halam öğrenip annemle paylaşmış.

Ben ise hiç bir şeyden habersiz bana ne denirse onu yapıyordum.

O güne kadar Darüşşafaka adını bile duymamıştım.

Meryem halam bir sınava girmemi istemişti.

Ben de onun isteğini yerine getirecektim.

Sınav için hiç bir özel hazırlık yapmadım.

Beni götürdükleri binada bir salona soktular.

Bir çok çocukla birlikte sıralardan birine oturttular.

Bir öğretmen soru kağıtlarını dağıttı. Süreyi söyledi.

"Başlayın" dedi.

Hayatımda ilk defa böyle ciddi bir sınava giriyordum.

Soru kağıdını açtım.

O da ne?

"Aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) … b)… c)… d)… e)…"

"Aşağıdakilerden yanlış olan hangisidir? a)… b)… c)… d)… e)…"

Metinler, paragraflar, sayılar, şekiller ?

Bizim ilk okulda bu tür sorular yoktu.

O dönemde ne dershane vardı ne de test soruları bugünkü kadar popüler değildi.

Belki de Avcılar ilk okulu bunlardan habersizdi.

Halamı ve annemi utandırmamam gerekiyordu.

Soruları birer birer okuyup aklıma uyan şıkları işaretlemeye başladım.

Sınav çıkışında annem "Oğlum nasıl geçti imtihan?" diye sorduğumda ona ne "iyi geçti" ne de "kötü geçti" diyebildim.

"Bilmiyorum. Bir şeyler yaptım." Diye cevap verdim.

Hastalık şoku

Bu yazıyla birlikte dört duyguyu aynı anda yaşamaya başladık. Benden ziyade halam ve annem…


Sınavdan bir hafta sonra ateşlendim.

Ateşim bir türlü normal seviyeye düşmedi.

Baş hemşire halam "seni bir doktora göstermemiz gerekiyor" diyerek beni hastaneye götürdüler.

Doktor bir sürü tahlil yaptırdı.

Sonunda doktorun bulgularını ben anlamamıştım.

Ancak doktorun dediklerini halam duyunca çok endişelenmişti.

Doktor, "çocuğumuzun üst solunum yollarında ve eklemlerde iltihaplanmaya neden olan bakterilerden kaynaklanan romatizma başlangıcı var.

Tedavi edilmezse bu romatizma kalp kapakçıklarına kadar ulaşır ve kalp kapaklarının da iltihaplanması sonucu kapakların daralması ve yetersiz kalması ile kalp romatizmasına neden olur" demişti.

Yaklaşık bir ay sonra Darüşşafaka'dan bir yazı geldi. İmtihanı üçüncü yedek olarak kazanmışım.

Beni sıhhi muayeneden geçmek üzere hastaneye davet ediyorlardı. Hastaneden sağlam raporu almam gerekiyormuş

Bu yazıyla birlikte dört duyguyu aynı anda yaşamaya başladık.

Benden ziyade halam ve annem. Ben hala durumun ciddiyetinin farkında değildim.

Sevinç, üzüntü, kuşku ve endişe.

İmtihanı kazandığım için sevinmiştik.

Doktorun söylediklerine üzülmüştük.

Süratli iyileşebilmem için üç şey yapılması gerekiyordu. İlaçlarımı düzenli almak, istirahat etmek ve çok iyi beslenmek.

Annem ve halam beni on günlük bir kampa soktular.

On gün boyunca yataktan hiç çıkmadım.

İlaçlarımı aldım.

Her gün bana pirzola, biftek yedirdiler.

Sağlam raporu almak için hastaneye gidinceye kadar hastalığım geçmezse kuşkumuz vardı.

Hastaneye rapor almak için gitme zamanı geldi.

Hastanede kanımı aldılar.

Röntgen çektiler.

Doktorlar ciğerlerimi ve kalbimi dinledi.

"Biz raporu sonra göndeririz" diyerek bizi uğurladılar.

Birkaç gün merakla bekledik.

Rapor geldi.

Zarfı annem açtı.

Meyem halama verdi.

Halam "çok şükür kötü bir şey yazmıyor, raporun iyi" dediğinde hep birlikte havalara uçtuk.

Darüşşafaka'yı kazanmıştım.

Sağlık raporum da temiz çıkmıştı.

Son bir yazı daha bekliyorduk okuldan.

O da bir kaç gün sonra geldi.

"Üçüncü yedekten sıra size gelmiştir. Okula gelip kesin kaydınızı yaptırabilirsiniz."

Allah'ın izni, annemin ve halamın desteği ile Darüşşafaka'lı olmuştum…

Battaniye içinde dua


Annem Fatih'teki okula beni bırakıp okulun yeşil demir kapısında çıkarken arkasından uzun uzun bakmıştım.

Gözlerim dolmuştu. Ailemden ilk defa bu şekilde ayrılıyordum.

Demir kapı ve yüksek duvarların arkasında bilmediğim bir yerde bırakılmış hissettim kendimi.

Yatakhanede ranzama yattığımda her gece önce kafamı battaniyemin içine sokup karanlık bir çadırın içindeymiş gibi ayaklarımı büzüp iki avucumu açıp dua ederdim.

"Allahım, sen beni kötülüklerden koru.

Sen her zaman benim yanımda ol.

Her zaman bana yardım et.

Beni her şeyde başarılı kıl. Hep en iyisi olmam için yardım et." Diyerek duamı tamamlardım.

Ertesi gün bir sınavımız varsa da duamın sonunda muhakkak

"Allahım yarınki sınavda hep bildiğim sorular gelsin.

En yüksek notu ben alayım" diye duamı bitirirdim.

Sınavlarım hep iyi geçerdi.

Derslerim çok iyiydi.

Hocalarım beni severdi.

Her yıl ya iftihara geçerdim ya da teşekkür belgesi alırdım.

Başarımda battaniye altında ettiğim dualarında etkisi olduğuna inanırdım.

Etütde Şenver marka gözlük imalatı


Hiç unutmuyorum.

Orta birdeydik.

Yakın gözlüğü takıyordum.

Gözümün derecesi artmış mı diye muayene için göz doktoruna götürmüştü okul beni.

O dönemde göz muayenesi yapmadan önce göz bebeğimize birkaç damla özel ilaç damlatılırdı.

Bu ilaç göz bebeğini büyütür kitapta yazılanları okuyamaz duruma getirirdi sizi.

Gözünüz böyleyken doktor sizi bir sandalyeye oturtur, duvarda duran harf tablosundaki harfleri elindeki çubuk ile tek tek gösterip hangi harf olduğunu sorardı.

En üstte büyük yazılı harfleri görebilirseniz bir alt satırdaki daha küçük yazılı satıra geçerdi.

Onu da görebilirseniz bir altına inerdi.

Göremiyorum dediğiniz satırda gözünüze bir mercek yerleştirirdi.

"Şimdi görüyor musunuz?" diye sorardı.

Yine göremiyorsanız başka bir mercek koyardı gözünüzün önüne.

Siz "evet şimdi çok güzel görüyorum" dediğinizde gözünüze uyan merceği bulmuş olurdu.

"Sol gözün hipermetrop 2.5, sağ ise 1.5" derdi.

Doktor bana da aynısı yapmıştı.

Gözüme damlatılan o acayip ilaç nedeniyle göz bebeğim büyümüş yakını doğru dürüst göremez olmuştum.

Okula dönüp ders çalışmak için etüt salonuna girdiğimde ertesi gün yapılacak tarih sınavını hatırladım.

Ders çalışmam gerekiyordu.

Sınavdan iyi bir not almalıydım.

Sekiz kişilik etüt masama oturup etrafımdaki öğrencilere bakmadan hemen tarih kitabımı açtım.

O da ne? Hay Allah !

İlacın tesiri geçmemiş. Satırları okuyamıyorum.

Ne yapacağım şimdi ben? diye heyecanlandım.

Kitabı gözüme yaklaştırıyorum harfleri seçemiyorum.

Kolum yettiği kadar uzağa götürüyordum kitabı yine kelimeleri seçemiyorum, her şey bulanık görünüyordu.

Ders çalışamıyordum.

Doktorun bana anlattıkları aklıma geldi.

"Bu ilaç göz bebeklerini büyütecek. O nedenle yakını bulanık göreceksin. Sakın korkma. İlacın tesiri geçince yine eskisi gibi normal görmeye başlarsın" demişti.

O zaman etüt bitmeden çalışabilmek için bir çare bulmalıydım. Ama nasıl ?

Aklıma bir fikir geldi. Salonda dolaşan belletmen abiyi ( etüt sırasında gözetmenlik yapan görevli kişi) yanıma çağırdım.

"Abi bana acele bir toplu iğne lazım" dedim.

Belletmen : "Sen ders çalış. İğneyle falan oynama" dedi.

"Ölüm kalım meselesi. Benim toplu iğneye ihtiyacım var.

Oyun oynamayacağım.

Ders çalışabilmek için bana bir adet iğne verin hemen lütfen" diye yalvardım.

Bir kaç dakika sonra belletmen abi bana istediğim toplu iğneyi getirdi verdi.

Defterimden bir kağıt kestim.

Gözlük camı büyüklüğünde iki adet küçük daire kestim.

Elime toplu iğneyi alıp kağıt dairenin en ortasına bir delik deldim.

Sonra ortasında iğne deliği olan bu iki kağıdın birini gözlüğümün sol diğerini de sağ camının içine yerleştirdim.

Gözlüğü gözüme taktım.

Karşıdan bana bakan iki gözü de yuvarlak kağıtla kaplı bir gözlük takan "Şenver" görmeye başladılar.

Arkadaşlarım oyun yaptığımı zannettiler.

Hiç umurumda değildi.

Ben bunu görebilmek için yapıyordum.

İğne deliğinden kitaba baktığım için hazırladığım bu özel aparat ile göz bebeğimi küçültememiştim ancak göz bebeğimden içeri giren ışığı ve görüntüyü küçültebilmiştim.

Bulanıklığın biraz daha azaldığını gördüm.

Ama yine de tam düzelmemişti.

Delikleri kalın deldiğimi anladım.

Hemen yeni iki kağıt daha kestim.

Bu sefer iğnenin tümü ile değil sadece ucundaki incecik minik bir milimlik kısmını kağıda soktum.

Çok ufacık bir delik oldu.

Yeni kağıtları gözlüğüme yerleştirip taktım.

Başarmıştım.

"Yaşasın !! görüyorum, görüyorum" diye bağırmışım.

Salonun sessizliğini bozan bağırmama belletmen koşup geldi.

"Ne bağırıyorsun? Görmemek için gözlüğüne bu kağıtları takmışsın.

Bari kendi kendine oyna. Arkadaşlarını rahatsız etme" dedi.

"Abi görmemek için değil, görmek için taktım ben bu kağıtları gözlüğüme.

Şimdi tarih kitabımı okuyabiliyorum.

Ses çıkartmadan dersimi çalışacağım" dedim.

Sınavım çok iyi geçti. En yüksek notu ben aldım…

İnek değil panter

Futbol takımı, basketbol takımı, judo takımı, jimnastik takımı, folklor kulübü, fotoğrafçılık kulübü, tiyatro kulübü, izcilik kobra obası gibi aktivitelerde yer aldım.


Okulda sadece derslerde başarılı bir öğrenci değil aynı zamanda spor ve sosyal faaliyetlerde de başarılı olmaya çalışan bir öğrenciydim. Bazı öğrenciler sadece derslerde başarılıydılar.

Sosyal aktivitelerde yer almazlardı.

Onlara çoğunlukla "inek" denirdi. Benim derslerim iyi olmasına rağmen bana "inek" demezlerdi.

Çünkü ben önemli sosyal aktivitelerde hep yer alırdım.

Futbol takımı, basketbol takımı, judo takımı, jimnastik takımı, folklor kulübü, fotoğrafçılık kulübü, tiyatro kulübü, izcilik kobra obası gibi aktivitelerde yer aldım.

Sınıf futbol takımımızın kalesini korurken gol atmak isteyen rakip oyuncunun ayaklarına atlayarak toplu ayaklarından alırdım.

Kornerden gelen toplara havada uçarak müdahale edip yakalardım.

Gözü kara kaleciydim.

1.78 Boyla Basket


Basketbol takımında rahmetli İzzet Durukan topları getirir rakip pota önünde önce uzun boylu Hasan Semerci'ye verirdi.

O pozisyon müsait ise uzaktan basketi atardı.

Uygun pozisyon yakalayamazsa topu el çabukluğu ile bana atardı.

Ben de aradan sıyrılıp turnike yapardım, sayıyı kapardık.

Bazen ben kaçırınca rahmetli İzzet topu kapıp kısacık boyu ile pota altına girer ve ters bir hamle ile topa yalpa verip tersten basketi sağlardı.

Birkaç kez okul takımında bizden bir yıl kıdemli abilerimizden Mustafa Asporuk ve Nihat Avcıer ile birlikte oynadığımı hatırlıyorum.

1989 Okul basketbol takımı açık basketbol sahasında.

Ayaktakiler soldan: Turgut, Kansu Asyalı, İzzet Durukan, Hasan Basri Semerci, Nihat Avcıer, Beden hocamız Murat Ersin, Bülent Şenver, Yavuz Boray, Mustafa Asparuk, Nedim, Mahir Süer, Oturanlar : Refik Şener, Savaş Büker, Akif Uslu, Reşat Düren, Bülent Tuşiray, Namık Yener, Mustafa İzmen, Nihat Ersan

Beyaz kuşak judocu


Müdür muavini, coğrafya hocamız Avni Baturer spora meraklı bir öğretmendi.

Bir judo ekibi kurmuştu.

Ben de ekipteki onun güvendiği judoculardan biriydim.

Öğretmenimin beyaz judo elbisesinin sağ yakasını sağ elimle sıkıca kavrayıp, doksan derece dönerek kalçamı onun göbeğine dayayıp yere doğru eğilirken onu tepemden aşağı mindere sırtı yere vuracak şekilde bir kaç kez attığımı hatırlıyorum.

Beyaz kuşakla başlamıştık judo yapmaya.

Beyaz kuşakla da bitirdik. Kuşağımızın rengini değiştirip bir üst kuşağa geçmek kısmet olmamıştı.

Ters perende süksesi


Okulun jimnastik takımında ters perende atabilen tek öğrenciydim.

Spor hocamız bunu bildiğinden spor şölenlerine, yarışmalarına ve gösterilerine benim de katılmamı isterdi.

Minder üzerinde düz takla, ters takla, kasa üzerinden atlamalar gibi gösteriler tamamlandıktan sonra en son gösteri olarak beni mindere çıkartırdı.

Önce bir kaç düz perende attıktan sonra, mindere hızla gelip iki elimin üzerinde bir çember yaptıktan sonra önce tek ters perende atardım.

Ters perende yaparken havaya sıçrayıp havada vücudumun gerisine doğru bir dönüş yapıp yere ayaklarım üzerinde mindere düşerdim.

Daha sonra havada iki ters perende.

Bu hareketi gören seyircilerden önce "uuuuuu" diye sesler yükselir sonra da alkışlar patlardı.

En sonda da minder başından minderin sonuna kadar hiç durmadan Allah ne verdiyse 7-8 ters perende yaparak minderin sonuna gelip seyircileri selamlardım.

En yüksek alkış o zaman kopardı.

Yaşasın folklor !


Okulda kurulmuş folklor ekiplerinden oynamadığım ekip neredeyse yok gibiydi.

Oynadığım folklor ekiplerinden hatırladıklarım; Bitlis, Antep, Kars, Karadeniz, Artvin ve Erzurum ekipleri. Antep ve Kars ekiplerinde kızlarla birlikte oynardık.

Bizim dönemimizde okulda kız olmadığı için ekipteki kızlar İstanbul Kız Lisesinden gelirdi.

Bazen de biz kızların okuluna prova yapmak için giderdik.

Ekipteki kızlar bizim okula geldiğinde kızlar görücüye çıkmış gibi bir sürü oğlan onları seyretmeye gelirdi.

Biz kızların okuluna gittiğimizde de bizi seyretmeye bir sürü kız toplanırdı.

Çocukluk heyecanı ile prova günlerini dört gözle beklerdik.

1968 Bitlis ekibi. Soldan : Yusuf Kutlu ?, ?, Bülent Şenver, Selahattin Tozan, Reşat Düren

Erzurum ekibi. Soldan : Reşat Düren, Bülent Şenver, ?, ?, Yusuf Kutlu

1968 Erzurum ekibi. Soldan : Reşat Düren, Bülent Şenver, ?, ?, Yusuf Kutlu

1968 Karadeniz ekibi soldan üçüncü Bülent Şenver, Süha, ?, Yusuf Kutlu
 
Oksijenin fazlası zarar


Bizim zamanımızda Darüşşafaka'da izcilik öğrenciler için çok prestijli bir uğraştı. İzci olmak kolay değildi.

Hayrettin Cete hocamız izci olmak isteyen öğrencileri tek tek incelerdi.

Her isteyeni kabul etmezdi.

Zorluklara göğüs gerebilecek, sabırlı, çalışkan, çabuk pes etmeyecek ve derslerini aksatmayacak öğrencileri tercih ederdi.

Bizim sınıfın izci obasının adı "Kobra Obasıydı".

Her sınıfın obasının adı farklıydı. "Kırlangıç Obası", "Kartal Obası", "Kaplan Obası" gibi ayrı isimleri vardı obaların.

Dimdik ayaktayken bir anda yanımda duran Ertuğrul Kalafat'ın bir kalas gibi öne doğru dümdüz upuzun düştüğünü gördüm


Yaz tatilinde Hayrettin Cete hocamız izcileri Selimpaşa'da kampa götürürdü.

Kendi çadırlarımızı kurar, yemeklerimizi kendimiz pişirir, bulaşıkları kendimiz yıkardık.

Her sabah jimnastik, daha sonra izcilik dersleri alırdık.

Her çeşit izci düğümü yapmasını bu kampta öğrenmiştim.

İzci kampında bir çeşit "survivor" hayatı yaşardık.

Tabi aç kalmadan. Hayrettin Cete hocamız bizi aç bıraktırmazdı.

Akşamları izci ateşi yakar etrafında toplanır şarkılar söylerdik.

Ben akordeon çalardım. Kahraman Uluocak bateri, Ertuğrul Kalafat da marakas çalardı.
Yusuf Kutlu arkadaşımız da gitarı ile hepimize eşlik ederdi.

Bazı geceler bize yakın öğretmenler kampından davet edilirdik. Onlara gidip çalar, onları eğlendirirdik.

İzci kampının ikinci günü sabahını hiç unutmuyorum.

Cete hocamız bizi sabah sporuna çıkarttı.

Hepimizi tek sıra dizdi. İngilizce olarak "çocuklar şimdi ciğerlerinize çekebildiğiniz kadar temiz hava çekmenizi ve nefesinizi içinizde tutabildiğiniz kadar uzun tutarak kollarınızı uzatıp bir sola bir de sağa doğru elleriniz ayaklarınıza değecek şekilde eğilip kalkmanızı istiyorum" dedi.

Hep birlikte hocamızın dediğini yaptık.

Nefesimizi içimizde tutup parmak uçlarımızı bir sol bir de sağ ayak parmağımıza değdirmeye başladık.

Nefesimizi içimizde kim daha uzun tutacak diye birbirimizle yarışıyorduk.

Dimdik ayaktayken bir anda yanımda duran Ertuğrul Kalafat'ın bir kalas gibi öne doğru dümdüz upuzun düştüğünü gördüm.

Hiçbirimiz onu tutamadık.

Çok ani oldu.

Yüz üstü suratı toprağa çakıldı.

Bayılmıştı.

Çok korktuk.

Burnu kırılmış olabilirdi.

Hocamız bizi sakinleştirdi.

Hemen Ertuğrul'a suni teneffüs yaptı.

Kolonya getirdik koklattık.

Bir süre sonra yavaş yavaş gözlerini açmaya başladı.

Kendine geldi.

Hepimiz rahatladık.

Ertuğrul'a oksijen çok gelmişti.

Her şeyin fazlasının zarar olduğunu izci kampında bu olaydan sonra iyice öğrenmiştim.

Selimpaşa izci kampında çadır kurduktan sonra, soldan : Ümit Kıvman, Hayrettin Cete, Kahraman Uluocak, Bülent Şenver. 1986.

Da dit, da dit, dat dada dit


İzcilikte boru ve trampet takımları önemlidir.

Milli bayramlarda, törenlerde izci boru ve trampet takımları özel giysileri ile arkalarındaki izcileri yürütüp coştururlar.

Darüşşafaka'da da o yıllarda bu iki takım çok önemliydi.

Bu iki takımdan birine girmek çok prestijli, havalı bir olaydı.

Ben Darüşşafaka izcileri Boru Takımına seçilmiştim.

Boru çalardım.

Talha Çamaş, beyaz eldivenlerini eline geçirip, sol ve sağ eline bagetlerini alıp takımın önüne geçti mi sanki Darüşşafaka'nın başındaki kişi oymuş gibi bir görünüme bürünürdü


Boru takımımızın başında "Cengiz Kızıltan" vardı.

Çatık kaşları ile bize bir baktığında ne istiyorsa hemen yapardık.

Trampet takımının başında ise Talha Çamaş vardı.

Beyaz eldivenlerini eline geçirip, sol ve sağ eline bagetlerini alıp takımın önüne geçti mi sanki Darüşşafaka'nın başındaki kişi oymuş gibi bir görünüme bürünürdü.

Talha Çamaş şimdi Darüşşafaka Cemiyet Başkanı oldu.

Törenlere giderken boru ve trampet takımı izcilerin önüne düşer yorulmak nedir bilmeden yol boyunca sık sık çalarak çevredeki vatandaşlardan bol bol alkış alırdı.

Boru takımı başkanı ne zaman törende bir kız okulunun yanından geçmeye başlasak hemen sol elini havaya kaldırır, parmakları ile 2 işareti yapar ve bir süre bu şeklide yürürdük.

Onun parmaklarında 2 işaretini görünce biz 2 numaralı boru müziğini biraz sonra çalmamız gerektiğini anladık.

Çalmaya başlamak için onun sol elinin hızlı ve sert bir şekilde aşağıya inmesini beklerdik.

Sonra borazancılar hep birlikte başlardık çalmaya.

"Da dit, da dit, dad dara dit. Da dit, da dit, dad dara dit. Da dit da dit dit"

Bazen kızlara hava atacağız diye, bazen de İstanbul Erkek Lisesi borazan takımının sesini bastıracağız diye o kadar çok ve kuvvetli çalmak zorunda kalırdık ki okula dönerken Fatih Çarşamba yokuşunu tırmanıp okul kapısından içeri girmeden

"biz döndük" mesajını vermek için Cengiz abi sol elini kaldırıp 3 parmak işareti yapıp elini aşağıya indirdiğinde

"Allahım yardım et. Ha gayret" deyip borumuzu üflemeye başlardık.

Dudaklarımız üflemekten o kadar çok şişmiş olurdu ki borunun solundan, sağından dudaklarımızdan hava kaçırmaya başlardık.

Dudaklarımız hava kaçırdıkça da borudan ses çıkmazdı.

Son gayretle ses çıksın diye sağ elimle boruyu tutup üflerken sol elimin baş parmağı ile de borunun ucundaki şişmiş dudağımı sıkıp hava kaçırmasın diye bastırdığımı hatırlarım.

Bu gün imkan olsa da Talha Çamaş trampetini çalarken Cengiz Kızıltan abi de işaretini verse ve ben de var gücümle izci boruma tekrar üfleyebilsem.

"Da dit, da dit, dad dara dit. Da dit, da dit, dad dara dit. Da dit da dit dit"

İzci kampında tuvalet çukuru kazarken.

Solda elinde kazma Ertuğrul Kalafat, onun arkasında çok az görünen Recep Altay, ortada elinde kürek Bülent Şenver, arkasında kürekli Kahraman Uluocak. 1986

Türkiye'nin ilk renkli fotoğrafını bastım


Fotoğrafçılık kulübü bizim sınıfın medarı iftiharıydı.

Fotoğrafa meraklı arkadaşlardan oluşmuş çok zevkli çalışmalar yapan bir kulüptü.

O yıllarda bu günkü gibi dijital fotoğraf yoktu.

Renkli fotoğraf yoktu. Fotoğraflar sadece siyah beyazdı.

35 milimetre filmle çekim yapan fotoğraf makinaları modaydı.

Bir film ile 36 poz fotoğraf çekmek mümkündü.

Filmeler de ucuz değildi.

Bu nedenle fotoğraf makinesinin deklanşörüne basmadan önce çok düşünür, ışık ayarları yapar, doğru sonuç alacağımızdan emin olmadan hiç bir pozu çekmezdik.

Fotoğraflar çekildikten sonra karanlık odaya girip makinenin içinden karanlıkta negatif filmi çıkartırdık.

Kaza ile o sırada odaya ufak bir ışık girse film yanardı.

Çektiklerimiz boşa giderdi.

Negatif filmi karanlık banyo odasında makineden çıkardıktan sonra onu bir film yıkama tankı kutusu içine koyardık.

Siyah silindir şeklindeki bu tankın üstündeki delikten içine özel bir kimyasal sıvı dökerdik.

Buna birinci banyo denirdi.

Bir süre bu tankın içinde negatif film kaldıktan sonra tank içindeki kimyasalı tankı ters çevirip boşaltırdık.

Daha sonra da ikinci banyo dediğimiz (fikser) başka bir kimyasal sıvıyı tankın içine dökerdik.

Bu sıvı birinci sıvının başlattığı siyah beyaz filmin oluşumunu durdurup filmi sabitleştirmeye yarardı.

Film bu sabitleştirici sıvıda yaklaşık 45 dakika bekledikten sonra filmi tankın içinden çıkartabilirdik.

Işıkları açtığımızda artık film yanmazdı.

Filmi agrandizör denilen makinaya takıp makinenin ışığını yakardık.

Agrandizörün ucundaki mercekten negatif filmin görüntüsü alttaki masaya koyduğumuz özel kimyasal ile kaplı kartpostal ebadındaki özel fotoğraf kağıdına yansırdı.

Bu gölgenin 5-10 saniye ışıklı olarak fotoğraf kağıdına yansımasını sağladıktan sonra agrandizörün ışığını söndürürdük.

Sonra fotoğraf kağıdını alıp birinci banyo dediğimiz özel kimyasal ile dolu teknenin içine atardık.

Bu işleri kırmızı ışık altında yapardık.

Normal ışık olursa fotoğraflar yanardı kapkara olurdu.

Fotoğraf kağıdının üzerinde yavaş yavaş çektiğimiz fotoğraf belirmeye başlardı.

Tam belirdiğine kanaat getirdiğimizde kartpostal kağıdını tekneden alıp üzerindeki ilacı çeşme suyu ile yıkatıp temizler ve sonra da ikinci banyo (fikser) teknesine atardık. 45 dakika kimyasal reaksiyonun sonlanmasını ve fotoğrafın sabitleşmesini beklerdik.

Arkasından on on beş arkadaş daha gelip aynı talepte bulunmaz mı?


Bir akşam yemeğinden sonra fotoğraf tab etmek üzere eski binada bulunan karanlık odaya girdim.

Akşam etüdüne girme zili çalmadan önce işimi bitirmem gerekiyordu.

Kırmızı ışık altında kartpostal fotoğraf kağıtlarını birinci banyodan geçirdim.

İkinci banyo teknesine attığımda etüt zilinin çalmasına üç dakika kaldığını gördüm. Telaşlandım.

Kartpostalları tekneden çıkartıp kuruması için masa üzerine çabuk çabuk serip odadan koşar adımlarla çıktım.

Etüt salonuna bir dakika geç girdim.

Koşarak yerime oturup ders çalışmaya başladım.

Ertesi gün kurumuş kartpostal fotoğrafları alıp sınıfa getirdim.

Arkadaşlar üzerime çullandı.

Her biri kendi fotoğrafını bulup bana bir lira verip satın aldı.

Fotoğrafların hepsini sattım.

Aradan iki gün geçti.

Benden fotoğraf alan bir arkadaşım elinde başkasının fotoğrafı ile bana geldi.

"Ben de bunun gibi fotoğraf istiyorum" benimkini de böyle yapabilir misin?" diye sordu.

Elindeki fotoğrafı aldım baktım.

Siyah beyaz fotoğrafın bazı yerleri sararmış, morarmış, kızıllaşmış, rengarenk olmuş.

Arkasından on on beş arkadaş daha gelip aynı talepte bulunmaz mı?

"Biz de böyle renkli fotoğraf istiyoruz" diye.

Onlara "Ben yapamam. Bu nasıl oldu anlamadık ki" diyemedim.

Saatlerce düşündüm. Siyah beyaz fotoğraf nasıl oldu da renkli gibi oldu diye.

Karanlık odaya girip bir çok deneme yaptım.

Renkli fotoğraf gibi sonuç elde edebilmek nasıl oluyor anlamaya çalıştım. Sonunda nasıl olduğunu keşfettim.

Fotoğrafları sabitlensin diye ikinci fikser teknesine attıktan sonra 45 dakika değil sadece 15 dakika tutup ilaçtan çıkartılırsa kağıt üzerinde fotoğrafın kimyasal reaksiyonu tam anlamıyla sonlanmıyordu.

Fotoğraf gün ışığına çıktığında sabitlenme tamamlanmadığı için fotoğraf üzerinde bazı yerler sararıyor bazı yerler morarıyor, pembeleşiyor, kızılımsı olan kısımlar dahi oluşuyordu.

Böyle olunca fotoğraf sanki renkliymiş gibi görünüyordu.

Arkadaşlarım çok mutluydu.

İstedikleri gibi fotoğraflar olmuştu.

Benim yaptığım renkli (sözüm ona renkli !) fotoğraflar o kadar çok moda olmuştu ki bu buluşumdan sonra siyah beyaz fotoğrafların tanesini bir liradan renkli olanları ise iki liradan satmaya başladım…

Ateş Altılısı

Kayseri'de gün boyu sokak hoperlörlerinden bizim duyurumuz yapıldı.


Okulda müzik konusunda da başarılıydım.

Annem bana tuşlu bir ağız mızıkası almıştı.

Hohner marka. İnce uzun yeşil bir dikdörtgen metal kutu üzerine dizilmiş minik piyano tuşlarına benzer tuşları vardı.

Ucundan üfleyip bir tuşa basıldığında o tuşun notasında ses çıkmaya başlardı.

Onunla başlamıştım komparsita tango, samanyolu vals ve halay çalmaya.

Daha sonra annem müziği seviyorum diye siyah bir akordiyon almıştı.

Ayaktakiler soldan sağa: Bülent Şenver (org), Faruk Karadağlar (solo gitar), Kemal Çile (bas gitar) Oturanlar : Yusuf Kutlu (ritim gitar), Kansu Asyalı (solist), İlhan Dönertaş (davul)

Sınıf arkadaşım Faruk Karadağlar ve Yusuf Kutlu çok güzel gitar çalardı. Sınıf orkestrası kuralım dediler.

Sınıfta müzik aleti çalanları bir araya getirdiler.

Ben akordiyon çaldığım için beni de orkestraya aldılar.

Faruk Karadağlar orkestrada benim akordiyon yerine org çalmamı istedi.

Benim orgum yoktu.

Ne yapsam diye düşünürken imdadıma yine annem yetişti.

Benim org almayı çok istediğimi görünce acil durumlar için biriktirdiği bir köşede parası varmış.

Onu bana verdi. "Oğlum git kendine istediğin orgu al" dedi.

Hemen Karaköy'deki yüksek kaldırıma gittim.

Yokuşu tırmanarak Galata Kulesini geçip tünele doğru tırmandım.

Yolun sonuna doğru müzik mağazalarında elektronik orgları gördüm.

Dükkandan içeri girip elektronik orgların fiyatını sormaya başladım.

Sordukça moralim bozuluyordu.

Çünkü fiyatlar annemim bana verdiği paranın yaklaşık üç katı kadardı.

Bu para ile org alamayacağıma kanaat getirmiş, yüzüm asılmış ağlamaklı yokuşun tepesine ulaştım.

Yokuşun en tepesinde gözüne son bir dükkan ilişti.

Ekranda kenarı kırmızı ufak bir org gördüm.

Son kez şansımı denemek için içeri girdim.

Fiyatını sordum.

Satıcının söylediği fiyat benim cebimdeki parayla aynıydı.

Önce inanamadım.

Fiyatı bir kez daha sorum.

Satıcı yeniden söyledi. Fiyat uygundu.

Bu orgu alabilecektim.

Sordum: "Diğer dükkanlarda bu fiyatın üç katını söylediler. Siz niçin ucuz satıyorsunuz?"

Satıcının cevabı şöyleydi:

"Bu gördüğünüz elektronik org değil. Bunun içinde bir elektrik motoru var.

Motor çalışınca hava üfler.

İçinde ağız mızıkası sistemi gibi küçük diller vardır.

Siz Bir tuşa basınca oradan hava çıkar.

Çıkan hava da aynı mızıkada olduğu gibi bir ses çıkartır.

Dış görünümü elektronik orga benzer.

Ama çıkarttığı ses benzemez. Sesi mızıka sesi gibidir "

Param başkasına yetmediği için çaresiz bu orgu aldım.

Okula götürdüm. Orgu kurdum.

Faruk Karadağlar ve Yusuf Kutlu merakla benim çalmamı bekliyorlardı.

Orgun "on" düğmesine bastım.

Önce bir motor sesi duyuldu. Sonra tuşlara basıp çalmaya başladım.

Faruk  ve Yusuf'un suratını görmeliydiniz.

Ne olduğunu anlamamış gibi bir bana bir de orga acayip acayip bakmaya başladılar. Sonunda Faruk dayanamadı:

"Bu tam org sesi vermiyor Şenver?" dedi.

"Sesi mesi boş verin. Org orgtur.

Ateş Altılısı orkestramız tamamlandı.

Haydi siz de gitarlarınızı alın çalmaya başlayalım" dedim.

Birlikte çalmaya başladık.

O yaz Faruk bize Kayseri Uluslararası Fuarında bir iş buldu. "Ateş Altılısı" orkestrası olarak Kayseri'ye çalmaya gidecektik.

Orkestra elemanları olarak üzerimize giyecek doğru dürüst elbisemiz yoktu.

Faruk, Yusuf ve ben Sultanhamam'dan parlak müzisyen kumaşı bulduk ve aldık.

Kumaşı Yusuf Kutlu'un annesine götürdük.

Yusuf'un annesi bize, altı kişiye bu parlak yaldızlı pırıl pırıl parlayan altın sarısı kumaştan birer ceket dikti.

Elbiselerimiz de hazırdı.

Repertuarımızı da hazırlayıp Kayseri'ye gittik.

Kayseri'de gün boyu sokak hoperlörlerinden bizim duyurumuz yapıldı.

"Dikkat dikkat. İstanbul'dan büyük fedakarlıklar ile getirttiğimiz Ateş Altılısı orkestrası bu akşam Fuarda konser verecek.

Tüm Kayserili vatandaşlarımız davetlidir"

İlk gece çok heyecanlıydık.

Slow parçalarla başladık. Daha sonra zamanın popüler Türkçe sözlü hafif batı müziği şarkılarını solistimiz Kansu Asyalı söylemeye başladı.

Bas gitarda Kemal Çile, davulda İlhan Dönertaş gecenin sonunda oyun havaları ile Kayseri'lileri coşturduk.

Sonraki günler sanki profesyonel müzisyenmişiz gibi görevimizi başarıyla yaptık.

Hem eğlendik, hem para kazandık.

Baterist İlhan Dönertaş o yaz Kilyos'da bir deniz kazasında hayatını kaybetti.

Gitarist Faruk Karadağlar'ı beş yıl önce kalp krizinden kaybettik…

Bozuk Düzen


Darüşşafaka'da her yıl son sınıflar bir tiyatro eserini sahneye koyarlar.

Biz 1970 mezunları da öyle yaptık.

Güner Sümer'inBozuk Düzen eserini hocamız seçti.

Seçilen eserlerde kız sayısının az olmasına dikkat edilirdi.

Zira okulda kız yoktu. Rol alacak kızları İstanbul Kız Lisesi'nden isterdik gönderirlerdi. Bu oyundaki üç kız da oradan seçildi.

'Bozuk Düzen'de yakalayamadığımız mutluluğu şimdi doya doya yaşıyoruz…


Bozuk Düzen oyuncuları. Ayaktakilerden sağdan ikinci Bülent Şenver sağdan beşinci Hülya Şenver.

Oturanlar ikinci sıra soldan ikinci AKP Milletvelkili olan Ayşenur Bahçekapılı (sol yanında İzzet Durukan sağ yanında Yavuz Boray)

Bozuk Düzen'de hocamız bana baş rolü vermişti.

Bozuk Düzen, Erzincan depreminden sonra büyük kente göçmüş küçük insanları bu yeni ortamın yaşam koşulları karşısındaki kaçınılmaz yenilgilerini anlatıyordu.

Karşılaşılan zorluklar, aile bireyleri arasındaki güçlü aile bağı, sevgi, anlayış, dayanışma, hoşgörü gibi değerlerle göğüslenmeye çalışılsa da, onlar için mutluluk hep ulaşılmaz oluyordu.

Babanın ölümü, annenin de bir daha iyileşememek üzere hastaneye yatmış olmasıyla yaşam düzenini yitirmiş orta halli bir ailenin bunalımlarını ve çelişkilerini irdeleyen Bozuk Düzen'de ben aileye babalık yapmaya çalışan büyük ağabey rolünü oynuyordum.

Oyunda bir türlü kavuşamayıp mutlu bir yuva kuramadığım sevgilim vardı. İstanbul Kız Lisesinden Hülya Topaloğlu isimli uzun saçlı, güldüğünde yanağında gamzesi beliren güzel bir kız bu rolü oynuyordu.

O kızın adı şimdi Hülya Şenver.

Kaan ve Nil adında iki çocuğumuz var.

'Bozuk Düzen'de yakalayamadığımız mutluluğu şimdi doya doya yaşıyoruz…

İş hayatım


Darüşşafa'yı bitirdikten sonra iyi bir üniversiteye girebilmek önemliydi.

O dönemde Robert Kolej Yüksek Okuluna girebilmek büyük bir başarı sayılıyordu. İngilizce öğrenim yapan o dönemde İstanbul'daki tek üniversiteydi.

Herkesi almıyorlardı.

Çok seçici davranıyorlardı.

Özel bir imtihan yapıp iyi ailelerin çocuklarını kabul ediyorlardı.

Okul paralıydı.

Robert Kolejde okumak pahalı bir eğitimdi.

Okul Darüşşafaka'dan imtihanı kazanabilen her sene yaklaşık üç dört öğrenciye tam burs vermeyi kabul etmişti.

Robert Kolej imtihanlarına ben de girdim.

Kazandım ve İşletme Bölümünde okumaya başladım.

Son sene İngiltere'den Arthur Andersen denetim şirketi bizim okuldan beş kişiyi işe alıp Londra'ya götürmek için söyleşi yapmak üzere üniversiteye geldi.

Rahmetli hocamız Arman Manukyan'ın tavsiye ettiği yaklaşık yirmi öğrenci ile İngiltere'den gelen partner (ortak) Jeremy Roberts ve yardımcısı iş görüşmesi yaptılar.

İşe kabul ettikleri beş kişiden birisi ben oldum.

Tam 11 sene Arthur Andersen şirketinde bağımsız dış denetçi olarak çalıştım.

"Bağımsız Denetim", "Yönetim Teknikleri" ve "Bankacılık" konularında Londra, Birmingham, Chicago, Houston, Washington D.C., Paris, Brüksel ve Cenevre'de çeşitli eğitimler aldım.

Türkiye'ye döndüğümde "Serbest Muhasebeci Mali Müşavir" sertifikası aldım.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası için "Bankalar Uzaktan Gözetim Sistemi" kurmak üzere İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankalarında araştırmalar yaptım.

Yurda döndüğünde T.C. Merkez Bankası için "Bankalar Uzaktan Gözetim Sistemi", "Bankalar Erken Uyarı Sistemi", "Bankalar Tek Düzen Raporlama Paketi" ve "Bankalar Tek Düzen Hesap Planı" hazırlanmasından sorumlu kıdemli proje müdürü olarak görev yaptım.

Türkiye Bankalar Birliği eğitim programları çerçevesinde 17 yıl boyunca "Bankalarda Karlılığın Arttırılması", "Bankalarda Aktif ve Pasif Yönetimi", "Bankalarda İç Denetim" ve "Banka Bilanço Analizi" konularında İstanbul, Ankara ve İzmir' de çeşitli konferans ve seminerler verdim.

Ayrıca "Banka Mali Tabloları Nasıl Analiz Edilir" isimli bir de kitap yazdım.

Türkiye'de yaklaşık 25 bankanın bağımsız dış denetimini yaptıktan sonra bir özel banka olan Interbank genel müdür yardımcısı olmak için Arthur Andersen'den ayrıldım. Üç yıl sonra da Pamukbank'ın genel müdürü oldum.

Bireysel bankacılığın yeni başladığı yıllarda banka genel müdürü olarak bankacılıkta bir çok ilki yapma şansını bulmuştum.

Türkiye'nin ilk resimli kredi kartı uygulaması, ilk varlığa dayalı menkul kıymet ihracı, ilk telefon bankacılığı uygulaması, ilk kredili mevduat, sigortalı mevduat hesaplarının başlatılması, ilk Avrupara mevduat hesabı,

Dünyapara mevduat hesabı, ilk günü birlik kredi uygulaması, Türkiye'nin ilk özel banka konut kredisi uygulaması, gibi bir çok yeni bankacılık ürün ve hizmetini gerçekleştirerek, bankacılıkta bir çok ilke imza atma şansına kavuştum.

Alman Kreiss Bank A.G., Türkiye Genel Sigorta A.Ş., Pamukbank, Baytur İnşaat ve Taahhüt A.Ş., Türk Henkel A.Ş., Aksan A.Ş., Pamuk Factoring A.Ş. ve Pamukbank Emekli Sandığı şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptım.

Beş yıl boyunca Türk Amerikan İşadamları Derneği (TABA-AmCham) Genel Başkanı, Amerikan Ticaret Odaları Avrupa Konseyi (ECACC) Yönetim Kurulu Üyesi, İcra Komitesi Üyesi ve aynı dönemde ECACC Hazine Başkanı olarak görev yaptım.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) üyeliğim sırasında TÜSİAD Bankacılık Komisyonu, TÜSİAD Ekonomik ve Mali İşler Komisyonu, Parlamento İşleri Komisyonu, Dış İşler Komisyonu ve Bankacılık Komisyonu üyesi olarak da görev yaptım ve TÜSİAD İş Ahlakı İlkelerin hazırlanmasında görev aldım.

Türk Basın Birliği tarafından "1987 Yılının Bankacısı" seçilerek "Hakkı Tarık Uz Yılın Adamı" ünvanını ve plaketini almaya hak kazandım.

Aylık ekonomi dergilerinden "Kapital" 1990 yılında "Yılın Bankacısı" ödülünü bana verdi.

Aynı yıl "Cosmopolitan" isimli bir diğer dergi de bankacılık konusunda gösterdiğim başarılı çalışmalardan, yaratıcı kişiliğimden ve bankacılık sisteminde öncülük yaparak getirdiğim yeni ürün ve hizmetlerden dolayı beni "1990 Yılın Adamı" olarak seçti ve ödüllendirdi.

Ayrıca "Kapital" dergisinin geleneksel yıllık araştırmaları sonucu 47 seçkin işadamı, bankacı ve yönetici' den oluşan jüri heyeti ikinci kez beni 1991 yılında "Yılın Bankacısı" olarak seçti ve ödüllendirdi.

Bugünlerde

Türkiye kitap okumuyor. Türkiye'de kitap okumayı sevdirmek, yaygınlaştırmak ve kitaba kavuşmak isteyen herkesin eşit şartlarda kitaba ulaşmasına yardımcı olmak maksadıyla bir sivil toplum hareketi başlattım.


Kalamış Park'ında yapılan Kitapcan kampanyasında. 12 Temmuz 2015.

Şimdilerde çalışma zamanımın %40'ını gençlere ve sivil toplum kuruluşlarına ayırıyorum.

Geriye kalan %60'ında ise bankalara, şirketlere ve şirket sahiplerine stratejik danışmanlık hizmetleri veriyorum.

Bir kaç şirketin de yönetim kurulu üyeliği ve danışma kurulu üyeliği görevlerim var. Tecrübelerimi, birikimlerimi ve zenginliklerimi paylaşıyorum.

Yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak Boğaziçi Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi ve Kültür Üniversitesinde "Banka Yönetimi", "Yatırım Bankacılığı", "Bankacılık ve Finansal Piyasalar", Bankalarda Risk Yönetim", "Girişimcilik", "Finansal Kurumlarda Operasyon Yönetimi" ve "İşletme Etiği" derslerini veriyorum.

Türkiye'de etik anlayışı bilincinin oluşturulması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için "Etik Değerler Merkezini" kurdum. Kurucu Genel Başkanı olarak gençlere "etik aşısı" yapmaya çalışıyorum. Göle yoğurt mayası çaldığımı biliyorum.

Bir gün "etik gölü"nde mayanın tutacağına inanıyorum.

Türkiye kitap okumuyor. Türkiye'de kitap okumayı sevdirmek, yaygınlaştırmak ve kitaba kavuşmak isteyen herkesin eşit şartlarda kitaba ulaşmasına yardımcı olmak maksadıyla bir sivil toplum hareketi başlattım. "Herkese Her Yerde Kitap Vakfı" adıyla bir vakıf kurdum.

Kurucu Genel Başkan olarak daha iyi bir Türkiye yaratmak için herkesin her yerde kitap okumasını özendirmek, teşvik etmek için projeler yapıyoruz.

"Okuyan Türkiye için Herkese Her Yerde Kitap" sloganı ile yola çıkan vakfımızın maskotunun adı "Kitapcan".

Darüşşafaka'da okuyan tüm öğrencilerimize "Kitapcan Kart" hediye edip onların kendi kitaplarını kitapçıdan gidip kendilerinin seçip, beğenip, alıp okumalarını sağlamak, onlara kitapçıya gitme alışkanlığı kazandırmak ve kendi kütüphanelerini oluşturma zevkini aşılamak istiyoruz.

Bugüne kadar yaklaşık 300 öğrencimize "Kitapcan Kart" verebildik.

Bu sayıyı arttırmak için çocuklarımıza "Kitap Velisi" olacak ağabeylerine buradan çağrı yapıyorum.

Darüşşafaka Cemiyetini arayıp, mail gönderip veya web sitesine girip "Kitapcan Veli Bağışınızı" yapın. Daha iyi bir Türkiye için ufak bir katkı sağlayın.

 

Boş zaman…

Bana göre insanın boş zamanı olmamalı. Hayat çok kısa. Zamanı iyi kullanmalıyız.


İtiraf etmeliyim.

Boş zaman bulmakta zorluk çekiyorum.

Bunun nedenin ben olduğunu biliyorum. Bana göre insanın boş zamanı olmamalı.

Hayat çok kısa.

Zamanı iyi kullanmalıyız.

"Boş zaman" kavramını herhalde işimizin dışında kendimize ayırdığımız zaman diye anlıyoruz.

Aslında zamanın boşu olmaz.

Kendimize ayırdığımız zaman da doludur.

"Boş" dediğimiz o zamanı da dolu dolu, doğru dürüst, severek ve zevk alarak harcamalıyız.

Tepemde Kahraman Şenver. 2014.

Torunum Kahraman iki buçuk yaşında. İşe harcadığım zamandan arta kalanları eskiden eşim Hülya ,oğlum Kaan ve kızım Nil ile paylaşmaya çalışıyordum. Şimdi torunumla oyun oynayarak eğleniyorum.

Ben onu ziyarete gittiğimde elimden tutup beni odasına götürüp halının üzerine oturtuyor. "Kammooon" diyerek elime büyük bir oyuncak tır kamyonu tutuşturuyor. Kamyonlar, arabalar, tenler, birlikte oynuyoruz.

"Kulağınıza Küpe Olsun", "Gençlere Mektup" ve başarı hapı "BAŞARDİN" kitaplarımdan sonra şimdi yenilerini yazmak istiyorum. Elimde yazılmayı bekleyen en az üç kitap başlığı var.

Dijital ortamda oluşturduğum tecrübe paylaşımı web sitemde (www.turklider.org) kendi zenginliklerim ile birlikte   başarılı insanlarımızın da tecrübelerini paylaşmalarını sağlamak için zaman harcıyorum.

Son altı aydır da ney üfleme başladım. Ses çıkartabiliyorum.

Ney üflüyorum. "Boş zamanlarımda"…

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org