Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Can Kıraç Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Oh be özgürüm
14.11.2008
Okunma Sayısı : 12827
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

Oh be özgürüm
Can Kıraç
.
.

Yaşa Dergisi'nden Umut Bavlı Bey'in yapmış olduğu söyleşiıi sizlerle paylaşıyorum. 


.
.
 


"Oh be özgürüm"

Telefonda "Ben Can Kıraç'ım" diye uyarıyorsunuz. Kardeşiniz İnan Kıraç'la çok mu karıştırıyorlar?

CK: Evet çok karıştırılıyor. Geçen gün  önemli bir basın mensubu e-posta  attı. "Sizi çok takdir ediyoruz ve izliyoruz.

Pera Müzesi'yle ilgili sizinle bir ropörtaj istiyoruz" diyor. Pera Müzesi için her yerde Suna- İnan Kıraç diye yazdığı halde böyle bir şey olabiliyor.

Bu yaz Ilıca'daydım. Alaçatı'da  arkadaşlarla beraber yemek yedikten  sonra kalktık, gazeteciler tanımış beni, fotoğraf  eçktiler.

Fotoğrafımı  koyup İzmir gazetesinde Suna ve Can  Kıraç Alaçatı'da felekten  bir gece çalıyor yazdılar. Eşimin  adı İnci, Suna ise Vehbi Koç'un kızı ve hasta yatıyor.

O resmi çeken insan  bunu bilmiyorsa diyebilecek  söz yok. Hatta Milliyet  gazetesinde hala Can ve İnan  Kıraç arasında  karışıklık olur.

Bundan  yaklaşık  iki yıl önce Aydın Doğan  bir yer açıyordu. İnan'ın  resminin  altında "Can Kıraç  toplantıya katıldı" yazıyordu.

Milliyet'te  böyle bir hata yapıyorsa ne denebilir ki!

Bunun  redaksiyonunu yapan kimse yok mu?

Ben bundan  gocunmuyorum. Hoşuma da gidiyor. İnan  daha popüler.

Sonuç itibariyle karıştırılıyor ve bu yüzden  hep  uyarıyorum. "Doğru mu, hata yaparsan vaktini boşa çıkarma" diyorum.
.
.


.
.

Şimdi  dönüp baktığınızda zamanı iyi yönetemediğinizi ve istediğiniz kadar kitap okumaya vaktinizin kalmadığını söylüyorsunuz. Dönüp baktığınızda gördüğünüz diğer hatalar neler?

CK: İş hayatımla ilgili düşündüğümde bir ayrtıntı bulamıyorum. Bunun nedenide çok açık.

Benim çalıştığım dönemde Türkiye'de rekabet azlığı, işlerin günlük  alanlara yayılma kabiliyeti  ve enflasyon  yapılan  hataları örtmüştür.

İdare Komitesi Başkanı olduğum  1987-1991 arasında toplulukta uygulanacak ücret ve pirim  politikalarında sıkıştığım zamanlar olmuştur.

Önemli hatalar yaptığımızı görmeye başlamıştım.

Vehbi Koç patron olarak ücret ve pirim zamlarıyla ilgili geniş davrandığımızı söylüyordu ve haklıydı. Ama o yüksek enflasyon hataları bir yıl  sonra telafi etti.

Başarılı sonuçlar için ücretlere yüzde 50 zam yapmışsanız, bu inanılmaz bir artıştır.

Bir yıl  sonra yüksek enflasyon nedeniyle bu hata kapanıyordu.

Benim  bu anlamda ders çıkarttığım  olaylar yok.

Kendimi  suçlu  gördüğüm ya da "Ah  şunu yapsaydım" dediğim, pişmanlık  duyduğum  bir olay  hatırlamıyorum.

Yönetici, yazar ya da kolej resimler… Hangisi sizi daha çok ifade ediyor? En baştan  başlasanız hangisini yapardınız?

CK: Bilgisayar beni çok etkiliyor, gelişmelere çok açığım. Benim  yaşımdakiler bilgisayarla haşır neşir olmuyor.

Bir bilgisayarkolik değilim. Ama bilgisayarı hem bir arşiv gibi kullanıyorum  hem de bir sitem var ve sitemde görüşlerimi zaman zaman  dile getiriyorum.

Kim okuyor, kim  okumuyor ona önem  vermiyorum. Bunun yan ürünü olan kolaj işini yaparken  de büyük zevk alıyorum. Bunu kanıtlamak için de bir kitap yayınladım. Eskiden  her gün  birkaç tane yapardım.

Şimdi olaylar öyle keyifsiz hale geldi ki yapamıyorum. Çünkü kolajı esasında keyif için yapıyorum. Olaylara mizahi  gözle bakıyorum. Bazı  gelişmelere mizahi  gözle bakmak  mümkün değil. Derin bir üzüntü duyuyorum. O yüzden  tempom azaldı. Haftada bir iki tane yapıyor  ya da hiç yapmıyorum. Daha genç olsaydım muhakkak  politikaya atılırdım.
.
.


.
.

.
.

Bu ukde mi içinizde?

CK: Politikaya atılmayı  içimde hep  taşımışımdır. Eşim de hep "Sen hala adam olmamışsın. Bugünkü politik  ortamdan şikayet ediyor hem de politikaya atılmayı bu yaşına karşın düşünüyorsun. Sen  garip bir adamsın" der. O garipliğim devam ediyor. Fakat şurası bir gerçek ki insanlar yeteneklerini zamanında kullanmalılar. Zaman çok önemli.

Belli ki sizi en çok kolaj heyecanlandırıyor…

CK: Ama bugün  için böyle. Çalıştığım  dönemde disiplinli bir yapı içindeyim. İzmir'de 12 yıl kaldım. İstanbul'a gelirken, İzmir'de rotaryen  ve masondum. İstanbul'a gelince hem roteryenliği hem de masonluğu bıraktım. Amacım İstanbul gibi bir iş dünyası  içinde zamanımın tamamını işime ayırmaktı. Öyle başarılı olunabileceğini kabul etmiştim.

Nitekim öyle bir çalışma temposuna girdim ki ailemle ilgili  sorunları karımla beraber bir iş toplantısına, akşam yemeğine filan giderken asansörde ya da otomobilde konuşacak  vaktimiz vardı.

O kadar fedakarlıkla çalıştım. O zaman ki hobim ve her şeyim işti.

Ancak son yıllarda çalışırken  bir yandan  da boncuk merakım  başladı. Tasarım filan  yapıyorum.

Vehbi Koç bunu duymuş.

Kalktı , eve geldi. "Sen bunları ne zaman yapıyorsun? dedi.

"Merak etmeyin sizin  zamanınızdan  çalmıyorum. Bunları  hafta sonları tatilde yapıyorum" dedim.

Vehbi Koç bana gözlerini dikti, "Sen  ne diyorsun, senin  hafta sonların da bana ait" dedi.

Patron acımasızdı. "Siz beni hafta sonunda ne kadar meşgul  ediyorsanız, yine o kadar çalışıyorum. Bunları da aradan çıkarıyorum"dedim.

Vehbi Bey'in  eve gelip  bakması ilginç.

CK: Vehbi Bey'in  başarısı  biraz da yanında çalışanların ne yaptığını, hangi  imkanlarda yaşadığını takip etmekte saklı.

41 yılınızı  Koç grubu'nda geçirdiniz. Şimdiki  gençlerin  aynı şirkette 41 yıl  çalışmayı  hayal  bile edememelerini  nasıl  yorumluyorsunuz?

CK: Gençlerin  hayattan beklentileri hızlı iletişim  dünyasında her şeye sahip olmak gibi özetleniyor. O yüzden  daldan  dala atlamayı,  bu yolda gerekli  görüyorlar. Bunu Koç  Topluluğu'nda çalışırken  genç elemanların işe alımında çok yaşadım.

Genç elemanlar henüz başta, başka bir yere hazırlanmak için Koç'a girdiklerini itiraf ediyorlardı. Böyle bir anlayış son dönemdeki eğitim  sistemimizin bir sonucu mu,  dünyadaki trendlerden  mi kaynaklanıyor bilemiyorum.

Koç topluluğu'nda çalışırken belirli bir süre sonra tabii ki aranan kişi oluyorsunuz.

Aranan kiş olunca "Benimle çalış!" teklifleri gelmeye başlıyor.

Tam burada insan karekteri  ortaya çıkıyor. O karakteri  aile görgüsü, eğitim ve bilgiye bağlıyorum. Şimdiki gençleri de bu tutumları nedeniyle eleştirmiyorum. Demek ki  şu an dünya görüşü böyle. Tabii bizde işe bağlılık, işe sadakatle yönelmek  sektördeki iniş çıkışlar nedeniyle de zor oluyor.

Her ekonomik krizin sonunda eğitimini tamamlamış  elamanlar işsiz kalabiliyor. Bu riski aşmak için gençler 3-4 değişik alanda kendilerini garanti altına almak istiyorlar, sanırım.

Gençlerin yerinde olsanız bugün 41 yılınızı bir gruba adar mıydınız?

CK: Yaptığınız işten zevk alıyorsanız, kazancınız sizi mutlu ediyorsa neden olmasın? Şimdi  Türkiye'deki gençlerin hayattaki esas dramları  eğitim  branşlarını seçerken  başlıyor. İstediği branşta  kendisini yetiştirecek  alana yönelemiyor.

Testler, sınavlarla düşündüğü alandan bambaşka bir yerde buluyor kendini. İş  hayatında başlangıçta sabırlı ve özverili olmak lazım. İş hayatında bir kadro içinde atıldığınız zaman , sizi  daima frenleyecek , hatta küçümseyecek kişiler olacaktır. Bunları aşmak  için özveriyle çalışmak lazım.

Aziz Nesin'in  katıldığım  bir görüşü var. "Hayata bir daha gelsem yine gazeteci olurdum" derler.

"Hayattan deneyimler kazanmışsam, o deneyimleri dikkate alarak  yeniden  hayata gelişimde o mesleği yaparım  ya da yapmam."

Kendi kazandığım  deneyimler beni mutlu etti. Başlangıçta azla kanaat ettim, ama sorumluluk  aldıkça yükseldim. Kendi işimi idare ediyormuşum  gibi bir duyguyla çalıştım.

Bana "Neden kendi işini  kurmadın?" diye sorarlar.

Bunlar güzel  ffikirler ama onun oluşması içiz sizi  topluluğun  dışına itecek  olaylar yaşamanız lazım. Öyle bir olay yaşamadım. Sürekli teşvik gördüm. O teşviğin maddi menfaatlerini elde ettim.

Ziraat mühendisi olarak girdiğim topluluktan  ayrılırken,  yeni tabirle topluluğun CEO'suydum. Bütün kadameleri  zaman içinde aşarak  belli bir mertebeye geldim. Dolayısıyla bir daha gelsem  Koç Grubu devam  ediyorsa yine oraya girerim.

Bugünkü CEO'ları nasıl  buluyorsunuz,  neler tavsiye ediyorsunuz?

CK: İyi bir yönetici olmanın,  yönetim  politikalarında başarılı  sonuçlara ulaşmanın  bulunduğunuz ortamdaki şartları  değişik oluyor. Üst düzey  yöneticilik  yaptığım  1975-1991 yılları arasında Türk iş  dünyasının  içinde bulunduğu şartlar bugünkü gibi değildi. Hatta bugünkü yöneticilerin  daha zor koşullarda çalıştıklarını görüyorum.

Rekabet daha gelişmiş durumda. Yalnızca iş piyasada değil dış dünyayla da rekabet etmek gerekiyor. Bugünkü ortamın  istediği  yönetici  tipiyle bundan  30-40 yıl önceki yöneticilerin  tipi farklı. Vehbi Koç'un  bir çeşit sloganıydı; "Çok  çalışmak lazım" derdi.

Tamam,  çok  çalışmak  lazım ama,  gecesini gündüzünü yalnızca çalışmaya ayıran insanlar tanıdım; başarıları  limitli kalmıştır. Başarıyı iyi tarif etmek gerekir.

İş dünyasında başarının yanı sıra kişisel başarı da olursa mutlu  sonuç  ortaya çıkıyor. Yalnızca çalışarak  işi başarıya götürüyorsanız, mutlu  olmanız mümkün değil. Türkiye'de özel sektörün  önemli hamleler yaptığını  gördüğümüze göre o alandaki yöneticilerin  başarılı  olduğunu  kabul etmeliyiz.

Belirli  bir hedefe ulaşmış  durumdalar ve sonuçlarını alıyorlar. O yüzden  "Şöyle ya da böyle yapmak lazım" gibi bir fetva vermek istemiyorum.

Koç'ta şu an  yönetimde olan üçüncü  kuşakla ilişkileriniz sürüyor mu?

CK: İş anlamında bir ilişkim yok. 1991'de ayrılırken kendime toplulukla herhangi  bir iş ilişkisi devam  ettirmeme şartını koydum. Çünkü Koç Topluluğu'nda çalıştığım  yıllarda, topluluktan  daha önce ayrılmış  ya da emekli  olmuş kişilerin  toplantılara gelmelerini yadırgıyordum. İş dünyasında etkili görüş verebilmek  için günlük  olayları  yaşamamız gerekir. Dışarıda kalıp,  kararı etkileyecek görüşleri belirtmenin  yanlış  olduğu kanısındayım.

Patron  fiili  olayları izlemiyorsa, onun için  de geçerli. Vehbi  Koç'un  başarılı olmasının  önemli nedenlerinden  biri ölünceye kadar işleri  ayrıntısına kadar takip etmesiydi.

Emekliliğimin ardından Koç Ailesi, Koç Holding Yönetim Kurulu'nda başkan  vekilliği görevimi devam ettirdi. İdare meclisi toplantılarına girdiğimde ayrıntıları takip etmediğim için herhangi bir katkıda bulunamadığımı  gördüm. "Eskiden  biz böyle yapardık" demek, fiilen işin içinde olanları rahatsız eden bir şey.  10 yıl önceki deneyimin sonucu  söylemek  katkı sağlamaz.

Bu anlayış  sonucunda topluluktan ilgimi kestim. Bu nedenle bir yerde karşılaşırsak  merhabalaşmaktan  başka üçüncü  kuşakla bir temasım  yok. Rahmi Bey'le de yine bir yerde karşılaşırsak merhabalaşırız o kadar. Bu benim  tercihim.

İş hayatında başarının formülü nedir? Yüzde olarak  yetenek  şans, çalışma, azim , bilgi oranı nedir?

CK: Şansa kesinlikle inanıyorum. Ama şans tek  başına bir şey  ifade etmiyor. İnsanın kendini iyi donatması lazım. Bu sonucu kendimden çıkarıyorum. Koç Topluluğu'na Ziraat Yüksek Mühendisi olarak girdim. O tarihte ABD'den  Marshall planıyla tarım  traktörleri  getiriliyordu. Görevim onların çiftçiye tanıtılmasıydı. 41 yıllık  çalışma sürecinde o noktadan şirket yöneticiliğine geldim.

Ziraat eğitimiyle şirket yöneticiliği arasında bir ilişki yok. Fakat kendinizi donatabiliyorsanız. Okuyarak,  başkalarının  tecrübelerinden yararlanarak ve kendi  özel  davranışlarınızı o işin gereklerine göre şekillendirerek başarıya ulaşıyorsunuz.

Başarı için birinci şart insanın kendini donatması olarak görüyorum.

Yöneticilik bir meslekmidir tatışılabilir. Ancak  her yöneticinin bir mesleği olması lazım. Ayrıca işe karşı dürüst olacaksınız.

İşe karşı dürüst olmak, hem insanın kendine karşı hem de işine karşı dürüst olmasıdır.

O işten şahsi menfaat elde edecek gizli politikalar üretmemeli. Tabii bu arada şansta önemli.

Ben o şansı yaşamış biriyim.

Koç Topluluğu'nda ilk atılımım bir sabah Bernar Nahum'un Vehbi  Koç'la yaptıkları  bir toplantının ardından  bana "İzmir'e gider misin?" diye sormasıyla gerçekleşti.

O sırada Ankara'da çalışıyordum. "Giderim " dedim.

"Seyahat önermiyorum, orada yaşayacaksın. Eşinle konuşmayacak mısın?" dedi.

"Hayır, bu benim  için önemli bir fırsat, değerlendirmeliyim" dedim.

Kariyerimi İzmir'deki  şirketin müdürü olarak  geliştirdim.

Ondan sonra Koç ve Nahum  1968'de "Artık  İstanbul'a gelip burada çalışmalısın" dediler.

Bu görevi daha önce Vehbi Bey'in asistanı Faruk Bey'e önermişler. Faruk Bey  çocuklarının  eğitim  sorunları  nedeniyle "Ankara'dan ayrılamam" demiş. Bunu bana teklif etmeleri bir şans. Bu anlamda şansa inanıyorum.

Profesyonel  çalışma hayatınız ve bu yeni hayatınızı  kıyasladığınızda hangisini tercih ediyorsunuz?

CK: İkisi de gözümde eşdeğer. Çünkü 41 yılı büyük  bir heyecan  duyarak yaşadım. Çalışma hayatımda her kademede heyecan  duydum. Her sabah  uyandığımda işime o heyecanla gittim. 

41 yılın ardından  uyandığım  ilk gün,  "Oh be özgürüm" dedim. Nedir o özgürlük? O günün programını kendim yapacağım, patron yapmayacak. O özgürlüğü de bugüne kadar  yaşıyorum. Tabii mutlak  özgürlük  diye bir şey yok.

Profesyonel  hayatı özlediğiniz anlar oldu mu?

CK: Hayır,  hiçbir zaman. Çünkü gemileri yaktım.  Ayrılırken bu şartla ayrıldığım  için hiç arkama dönüp bakmadım. Bazı arkadaşlarım  ve başta Vehbi Koç olmak üzere Koç Ailesi inanmadılar. "Sen nasıl olsa bizim ocağımıza düşeceksin" dediler. Ancak Koç hissedarı olduğum halde ayrıldıktan sonra hiçbir şekilde Koç Genel  Kurulu Raporu'nu okumadım. Beni ilgilendirmiyor artık.

Türkiye ve AB ilişkileri hakkında görüşleriniz nelerdir?

CK: AB'nin bugünkü noktaya gelmesinden  büyük  üzüntü  duyuyorum. Tabii ki Türkiye AB'ye üye olmalıdır. Ama böyle rezillikle olmamalı. Bugünkü durumu  rezillik  olarak görüyorum.

Ne açıdan?

Her iki taraf açısından. AB'nin davranışlarınıda öyle görüyorum. 3 Ekim'de müzakere başlayacaktır. Çünkü bu müzakere süreci Avrupa Topluluğu'nun  Türkiye'yi  kıskaca aldığı bir dönemin yeni  başlangıcı  olacak. O dönemde bizi eze eze kenara bırakacak  ve aralarına almayacaklar.

AB hedefindeki beklentim: "Biz gerekeni yapacağız, ondan  sonra bizi alırsınız, almazsınız" şeklindeydi. Öyle ikide bir kapıyı "Alacaksınız" diye çalmayı son derece yanlış buldum. Eğitimini tamamlamamış bir ülkenin  AB'ye ne katkısı olabilir ki! Ben hiçbir şey  görmüyorum .

Diyorlar ki "Türk toplumu çok genç, önemli bir dinanizm" Genç ama  toplumunun mesleği, işi yok.

Mesleği olmayan  bir toplum nasıl  yararlı olabilir?

Baştan sona karamsarım. Bizi almayacaklarına kendim kadar inanıyorum. Adam ne diyor; "Demir atmış  olarak  Türkiye'yle beraberliğimizi sürdürmeliyiz" Ne demek bu?

Adam beni  sömürge gibi görüyor.

Beni sömürecek, benim pazarımdan  yararlanacak.

Kopmamı istemiyor, ama beni ezmeye devam edecek. Benim görüşüm bu.

.
.


.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org