Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Can Kıraç Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

CAN KIRAÇ Bülent Şenver'in Odası TV Programı
18.05.2012
Okunma Sayısı : 11059
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

CAN KIRAÇ Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Cank Kıraç

.
.

 izlenmek için    Bölüm 1

                                                             Bölüm 2

                                                             Bölüm 3   

                                                              Bölüm 4

                                                             Tamamını izlemek
.
.
.

iPad ile izlemek için

.
.
.

dinlemek için 

.
.
.

CAN KIRAÇ Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Cank Kıraç


CAN KIRAÇ Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi
Can Kıraç (CK)
Bülent Şenver (BŞ)

BŞ: Bülent Şenver'in Odasına hoşgeldiniz.

Bülent Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Can Kıraç. Hoşgeldiniz Can Bey.

CK: Bülent Bey, çok teşekkür ederim.

BŞ:
Can Bey, ben sizi gördüğüm zaman hep heyecanlanıyorum.

Siz bana gülerek bakıyorsunuz.

Ama biliyorum ki sizle ben hangi konuyu paylaşsam o kadar önemli zenginliklerinizi aktarıyorsunuz ki, sizinle her görüşmem de, her konuşmam da sizden bir şeyler öğreniyorum ben.

CK:
Ben de sizin özellikle gençlere vermek istediğiniz vizyonu ve mesajları dinleyerek, okuyarak ben çok keyif alıyorum. Ama heyecanda noksan değil çünkü sizin sürpriz sorularınıza nasıl cevap vereceğim onu bilmiyorum.

BŞ:
Can Bey, siz uzun yıllar Koç Topluluğu'nun en tepe yöneticiydiniz.

Bir yerde Vehbi Koç'un sağ kolu gibi, kızlarının sağ kolu gibi, oğlunun sağ kolu gibi en önemli yöneticisiydiniz.

Dolayısıyla sizin hayatınızı herkes merak ederdi ve Koç Grubu içerisinde elde ettiğiniz tecrübelere herkes imrenirdi. Onu ben sizinle paylaşmış olayım.

Çok önemli tecrübeler elde ettiniz. Ama sizin hayatınızda bu tecrübelere böyle bakınca benim için Can Kıraç'ın hayatında dönüm noktaları dediğiniz birkaç olay bizimle paylaşır mısınız?

CK:
Beni bu sorunuz çok eski yıllara götürüyor. Ben bunun muhasebesini yapmış olacağım ki hemen cevap vermeye hazırım. İlk dönüm noktası benim Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden mezun olmadan önce Türkiye Milli Talebe Federasyonu Başkanlığı yapmış olmamdır.

O vakit talebe öğrenci derneklerinde çalışanların istikbal için ufuklarında daima politika, siyaset gözükürdü.

Ben bir dönem tereddüt geçirdim ve hayata atılırken politikaya da atılmayı düşündüm. Babam buna mani oldu.

Şu anlamda mani oldu, dedi ki: "Siyasete girmek için insanın evvela fikriyat birikimi olması lazım, hem de maddiyat birikimi olması lazım. Senin fikriyat birikimin daha çok genç. Maddiyat birikimin sıfır.

Ben devlet memuruyum sana hiçbir şey veremem. Onun için sen hayata atıl, ondan sonra bunu düşün" bu birinci kırılma noktasıydı.

Sonra ben Koç'ta çalışmaya başladım. Koç'ta çalışmamın bir tesadüf olmadığını söylemek isterim çünkü ben Ziraat Mühendisi olarak girdim Koç'a. O vakit Koç, Amerika'dan tarım makineleri, traktör ithal ediyordu.

Ziraat Mühendisine ihtiyacı vardı. O bana ikinci bir aşama getirdi. Ben o makineleri ve traktörlerin kullanımı için kasaba kasaba Türkiye'yi dolaştım. Hem Türkiye'yi tanıdım, hem Türk köylüsünü tanıdım. O benim ufkumu çok etkiledi.

Üçüncüsü, insanlar Koç Topluluğunda çalıştıklarında bir bakıma değer kazanıyorlar. Eğer başarınız dışarıdan duyulursa.

O dönemde bana dışarıdan çok iş teklifleri yapıldı. "Gel beraber ortak olalım, sen orada memur gibi çalışıyorsun" gibi insanı teşvik edecek teklifler geldi.

Ben buna da direndim ve o sonra o direncimde haklı olduğumu görerek mutlu oldum. Dedim ki "İlk ekmek paramı Koç'ta kazandım.

Eğer bundan sonra ilerleme bana nasip olacaksa ben bunu Koç Topluluğu içerisinde yapayım." Bu benim hayatımda diğer bir dönüm noktasıdır. 1987 yılında Vehbi Koç, Koç Ailesi bana Koç Holding CEO'luğunu teklif ettiler.

Koç Topluluğu'nda o zaman yüz şirket var, onların gelecek yıllar planlarını yapmak, 130 bin kişilik kadroyu etkileyici politikaları oluşturmak beni çok heyecanlandırdı. İlk defa kendimi tarttım "Ben bu yükün altına girebilir miyim?" Diye ama gördüm ki etrafımda çok iyi bir kadro var. Dolayısıyla ben o kadroya güvenerek "Tamam, ben bu görevi kabul ediyorum" dedim.

Onbeş senelik bir süre oldu. Onbeş sene sonra son aşama geldi, ben dedim ki "Ben kendi hayatımı yaşamak istiyorum. İş hayatımı noktalıyorum" dedim. O da önemli bir konuydu ve 1991 yılı 31 Aralık'ta iş hayatıma veda ettim.

BŞ: Can Bey, gençlerimize hep diyoruz ki "Değerlerimize sahip çıkalım" Değerlerimize sahip çıkalım dediğimizde, gençlerimize değerlerinize sahip çıkın diyeceğimiz değerlerden bazılarını, önemli olanları sizinle konuşabilir miyiz? Gençler hangi değerlerimize sahip çıksın?


CK:
Bu sahiplik gençlerimizin görevi değil. Ben bu sahipliği yetişmiş kuşağın görevi olarak görüyorum. Türkiye'de hızlı büyüme, her anlamda, getirdiği bazı sorunlar var. Getirdiği o sorunlar içerisinde Türkiye'nin iyi yetişmiş elemanlara ihtiyacı var.

Türkiye'de Cumhuriyet döneminde hiçbir insan gücümüz yokken çok eğitimli insan gücümüzü bugünlere getirdik. Onlar sayesinde bugünlere geldik. Fakat beni üzen bazı şeyler var. Çok iyi yetişmiş, kendi alanında başarıya ulaşmış kişileri hemen kenara itiyoruz. Kenara itme gençlerin sorumluluğu değil bence.

O topluluğun, hatta bunu siyasete de bulaştırmak mümkün. Eskiyi unutuyoruz ve onları tasfiye ediyoruz. Bu Türkiye için kabul edemeyeceğimiz bir lüks. Çünkü bizim deneyimli ve çalışmaya gücü yetenleri sonuna kadar kullanma mecburiyetimiz var diye düşünüyorum.

Bunu başarır mıyız bilmiyorum. Çünkü insan kafasında herhalde bir kıskançlık duygusu var. "Ben o adamdan daha iyi yaparım" bu iyi bir şey de ama o adamında bilgi ve birikimlerini ifade edebilirsen daha iyi yaparsın. Tek başına hiçbir şey olmuyor.

BŞ: Bülent  Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Can Kıraç ile birlikteyiz. Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi keşke.

Bu bölümümüzde sizden üç tane keşke isteyeceğim.

Birinci keşke dünya ile ilgili. Dünya ile ilgili keşke ne dersiniz?

CK: İlk yıllarda iş hayatının telaşı içerisinde dünyadaki politikaların gelişmesini ayrıntılı bir şekilde izlemem mümkün olmadı.

Ama geçen yıllarda gördüm ki dünya insanların refahı için çalışması gerekirsen, o artan nüfusu besleme sorunları ile karşı karşıya kalıyoruz.

O zaman diyorum ki keşke dünya gelişmiş ülkeleri, harp sanayilerine yetişen ve aç kalan çocukları gıdasını ve eğitimini sağlayacağı istikametlere yöneltsinler.


BŞ:
Türkiye için keşke.

CK: Türkiye de, ben başlangıçta söylediğim gibi politikaya çok ilgi duyduğum için bir dönem, keşke Türkiye'de ki politikacılar kısır çekişmeler yerine ülkenin kalkınmasını birinci plana getirip, o politikaları ilerletme yönünde çalışsalardı.

BŞ: Son keşkemiz de sizinle ilgili.

CK: Ben o bakımdan sizin beklediğiniz cevabı vermeyeceğim. Çünkü ben bana düşen görevi hem çalışma hayatımda, hem özel hayatımda yerine getirdiğim inancındayım. Fakat şöyle bir duygum var, bu çok özel ama bunu sizinle paylaşıyorum.

Benim eşim alzheimer oldu, keşke olmasaydı da hayatın bugünkü mutluluğunu onunla paylaşabilseydim.

BŞ: Geçmiş olsun diyorum. Bülent Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Can Kıraç ile birlikteyiz.

Şimdi bir göster bin işit.

Bana öyle bir bakıyorsunuz ki bu da nereden çıktı diye.

Ben bu kutumuzun içine sizin için bir obje koydum ve bu objeye bakarak gençlere bir mesaj vermenizi istiyorum. Size getirdiğim obje, bir tarafında bir ayna.

Bir özelliği de uzatabiliyorsunuz, bir başka özelliği döndürebiliyorsunuz ve uzanamadığın yerlere sokup, orada ne var diye görebiliyorsunuz.

CK: Bana hediye edecek misiniz?

Siz herkesin hayatından ilginç tarafları bulma hünerine sahipsiniz.

Ayna benim için çok önemli. Benim küçük bir giyinme odam var, orada aynam var, onun karşısına geçerim ve başımdan aşağıya kadar kendimi irdelerim.

Her defasında kendimi eleştiren bir taraf bulurum ve o odadan çıktıktan sonra o gördüğüm hataları düzeltmeye çalışırım.

Keşke ayna şunu da yapsa diye düşünmüşümdür; insanın dış görünüşü önemli değil, önemli olan iç görünüşü.

Ayna bunu aksettirmiyor fakat bey yıllar boyu irdelediğim için ayna görüntümü, yüz ifademden beynimde o gün neler şekilleniyor onu hissediyorum.

Onun için ben özel toplantılarımda dostlarıma "Siz hiç aynaya bakıyor musunuz" derim.
Ben bu bakımdan çok anlamlı buldum kutudan çıkardığınız aynayı.

Bunun özellikle bütün istikametlere yönelmesi çok önemli.

Çünkü ben aynada arkamı görmüyorum. Şimdi uzun saç merakı başladığı için, uzun saçlarımı görmek için başka bir ayna alıyorum onu ona tutarak arkamı görüyorum. Onun için keşke bu aynayı bana hediye etseniz.

BŞ: Ediyorum. Kabul ederseniz bu benden size hatıra olarak.

Gençlere bu ayna ile ilgili çok güzel bir mesaj vermiş oldunuz. Ağzınıza sağlık.

Bülent Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Can Kıraç ile birlikteyiz.

Şimdi anı bölümümüz.

Can Bey'de anı o kadar çok ki, anlatmakla bitmez, yazsa kaç kitap olur. Ama onlardan bir tanesini bizimle paylaşır mısınız?

CK: Şöyle bir özelliğim var, gençlik yıllarımdan başlayarak olgunluk çağıma kadar 1991 yılı sonudur o çağ, o vakit 64 yaşıma kadar yalnız Koç Topluluğunda çalıştım.

Benim başka bir kültürüm yok.

Koç kültürü ile yetiştim. Dolayısıyla anılarım büyük nispetle Koç Topluluğu, Koç Ailesi ile alakalı. Onun için o gayretle de iki kitap yazdım. Bir de benim kendi çevremi anlattığım kitabım, bir de  kolaj merakım olduğu için Kolajla taşlamalar diye kitabım var.

Vehbi Bey, ben ayrıldıktan sonra ne yapacağımı merak ediyordu. Haklıydı, oradan ayrıldıktan sonra sudan çıkmış balık gibi olurum diye çok endişe etmişimdir.

O yıllarda ayrılacağım yıl 1991 yılında çok ilginç bir gelişme oldu.

Ben Galatasaray Lisesinde okuduğum için, Galatasaray Lisesi'ndeki arkadaşlarım bana "Gel, Galatasaray Kulübüne başkan ol.

Kulübün kurumsallaşmaya ihtiyacı var, sende bu konuda birikim sahibisin.

Bize ağabeylik yap" dediler.

Ben bunu tereddütle karşıladım, çünkü benim spor kulübü yönetme deneyimim yoktu.

Kardeşim İnan Kıraç o da Galatasaray Lisesi mezunu olduğu için bana "Abi, sen çok naz yapıyorsun. Galatasaray Kulübü başkanı olsan tarihe geçersin" dedi. "Tarihe geçmek nasıl oluyor?"dedim. "Galatasaray Kulüp Başkanlarının fotoğrafları var.

O fotoğrafları biz Galatasaray Müzesi'ne kaldırırız, ilelebet orada kalır. 41 sene Koç şirketinde çalıştın, senin bir resmini oraya koymayacaklar."dedi.

Vehbi Bey bana hep ne yapacaksın? Ne yapacaksın dediğinde ben, "Kendi özgür hayatımı yaşamak istiyorum" dedim. Vehbi Bey, "Biz senin hangi özgürlüğüne mani olduk" dedi. Ve inanla konuşmam aklıma geldi "Ben Koç'da çalıştığım için Galatasaray Kulübünün başkanlık teklifini kabul etmedim, oysa tarihe geçecektim" dedim ve fotoğraf hikayesini  anlattım.

Vehbi Bey "Sen çalışmaya devam et, ben Nakkaştepe'ye senin heykelini dikeceğim" dedi.

Ben çalışmaya devam etmediğim ve Galatasaray Kulübüne başkan olmadığım  için ne orada, ne orada tarihe geçemedim. Ne heykelim, ne fotoğrafım var.

BŞ: Benim sizden dinlediğim öğlen uykusu anısı var.

CK: Ben CEO olunca, Nakkaştepe'ye geçmiştim.

Orası konakların meydana getirdiği bir yer gibi. Benim odamda dinlenme odası vardı,  banyoları çok lüks. Daha önce böyle bir çalışma ortamı yoktu.

Ben bunu evde eşime anlatında dedi ki "Tam vakti zamanı gelmiş, Vehbi Bey'in öğlen uykusuna yat öğüdünü bu sefer yerine getir." Dedi.

Ertesi gün eşim bana bir yastık ve pike verdi. Şezlong var dinleme odasında.

Ben sekreterime dedim ki "Aylin, ben 40 sene sonra ilk defa uyumaya karar verdim. Kim gelirse gelsin kaldırma, ben bir saat uyuyacağım" dedim.

Koç Topluluğunda iki kişi yatıyordu. Vehbi Koç ve Rahmi Koç. Rahmi Bey, çarşafın altına çıplak girin o vakit vücudunuz daha çok dinlenecektir" derdi.

Bende soyundum, pikenin altına girdim. 10 dakika sonra kapı çalınıyor, sekreterim geldi "Suna Kıraç Hanım geldi" dedi.

"Peki, söylemedin mi?" dedim.

Sekreterim "Söyledim, hatta Vehbi Bey'in öğüdüne uyuyor, dedim."

Suna Hanım da "Benim bir öğüdüm var onun için toplantıya gelsin" dedi.

Öylelikle benim uyku işim bitti. 40 sene uyumamışsanız, 41. Sene uyuyamıyorsunuz. 

BŞ: Bülent Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Can Kıraç ile birlikteyiz.

Şimdi soru yağmuru bölümü.

Can Bey, ben size yağmur damlaları gibi sorular hazırladım, sizlere bunları soracağım, kısa kısa cevaplar isteyeceğim.

Büyük şirketlerin, holdinglerin sizce yaptığı en büyük hata nedir?

CK: Holdingleri meydana getiren şirketlerin günlük politikalarına karışmaması lazım. Holdinglerin yapacağı en önemli görev, şirket bütçeleri hazırlanırken o bütçe hedeflerini belirlemek ve ondan sonra o uygulamayı şirketlere bırakmak. Fakat bizde holding yönetimleri genellikle ailenin hakimiyetinde oldukları için, aile bireyleri şirketlerin politikalarına ve uygulamalarına karışıyorlar.

O zaman profesyonel kadrolar  "Ya sen idare et, ya ben" durumuna geliyorlar. Bu her holding için geçerli değil, ya da her aile böyle davranmıyor. Ama benim gördüğüm konu, holding hedefleri belirleyecek ve zaman zaman uygulamaları kontrol edecek. Eğer bunun ilerisine giderseniz hata yapmış olursunuz.

BŞ:
Küçük şirketler genellikle tek patronla çalışıyor. Küçük şirketlerde en önemli hata ne?

CK:
Küçük aile şirketlerinde aile bireylerin işlerin her safhasında bulunmak istiyorlar.

Ben ona " Elleri kasanın içinde."diyorum. Hatta bazen kasanın içinde.

Alıyorlar başka yere götürüyorlar. Halbuki küçük aile şirketlerinde de yönetim politikasının olması lazım.

Ben eskiden fakültelerde konuşmacı olarak girdiğim zaman bunu çok önemsiyordum ve beni başka şirketler konuşmacı olarak çağırdılar ve ısrarla önerdim "En küçük aile şirketlerinin dahi bir politika el kitabı olması lazım.

Aile bireyleri bir araya gelecek ve 1.2.3.4.5 diye nasıl o şirket yönetilecek, ailenin hangi bireyi hangi konuları takip edecek ve lütfen elinizi kasaya sokmayın" önerilerini sunuyordum.

BŞ: Çok parası olan zengin bir insana muhakkak parası ile yapmasını istediğiniz iki şey?

CK:
Muhakkak danışsın. Maceraya girmesin.

Borsada oynamasın. Borsa çalışmasını kavrayana kadar parasını bankaya muhafaza etsin. Paranın kazanılması kadar akıp gitmesi de çok riskli olabilir.

Hayır işini ben çok önemsiyorum ama hayır işinde de gösteriş yapmaması, belirli bir politika olması lazım.

Hem gizli olacak, hem politikası olacak.

Niçin ve Nereye yapılacak hayır? Vehbi Koç'un böyle bir yaşadığı olay vardır.

1950'li yılların başında annesi Vehbi Bey'e ısrar ediyor ki cami yaptır diye. Vehbi Bey'in de hoşuna gidiyor ama "Ben bunu iş arkadaşlarıma danışacağım" diyor.

O zaman Vehbi Bey'in güvendiği işadamı Hulki Alisbah, eski bir bankacı, çok deneyimli. Ona konuyu açıyor ve o da etrafı ile konuşarak diyor ki "Eğer siz camii yapmak için ayırdığınız bu parayı  bir talebe yurdu yapmaya ayırırsınız hakiki hayır işi yapmış olacaksınız." Vehbi Bey'in ilk hayır işi Maltepe talebe yurdudur.

BŞ: Eğitime ayırdı parasını.

"Bir daha dünyaya gelsem" diye bir cümle olsa bu cümleyi siz nasıl tamamlardınız?

CK:
Bir daha dünyaya gelsem yaşamış olduğum hayatı tekrar yaşamak isterdim. Bir pişmanlığım yok.

BŞ:
Bir insanı başarılı yapan iki şey nedir?

CK: Hedefini seçmiş olması ve o hayat sürecini sabırla izlemesi, gerekli fedakarlığı yapacak, etrafını iyi gözleyecek.

Hiçbir zaman maziyi ah diye anmıyorum. Hep özlemle anıyorum.

Ben yaşadım bugüne geldim, 85 yaşımdayım, mutluyum.

Keşke eşimde bu mutluluğumu paylaşabilseydi.

BŞ:
Türk gençlerinin Türkiye'de çözmesini isteyeceğiniz Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?

CK:
Ben gençlerin muhakkak bir meslek sahibi olmalarını öğütlüyorum.

Bugün gereğinden fazla üniversitemiz var.

Gereğinden fazla şu nedenle diyorum; bir üniversite bir bilim kadrosuyla üniversite olur.

Dolayısıyla bizim bilim kadrolarımızın bu üniversiteleri donatacağı kadar geniş olduğunu zannetmiyorum.

Zaten görüyoruz ki üniversite mezunları Türkiye'de iş bulamıyorlar.

Dolayısıyla bir meslek sahibi olsunlar, bir hedef seçsinler hayatta ne olmak istiyorlar, o hedefi seçerken de etraflarını izlesinler, etraflarına danışsınlar, kararlılıkla bu seçimleriyle hedefe yöneltsinler.

BŞ:
Siz iş hayatınızda çok uzun yıllar bulundunuz. İş hayatınızda en sık rastladığınız etik olmayan davranış nedir?

CK:
Etik konusu çok masaralı.

Ben şunu gördüm; benim döneminde Koç Holding'de bir eleman fidanlığı oluşturdum.

O eleman fidanlığını oluşturmak için üniversitelerden en iyi öğrencileri getirtmek için programlar yaptık, arkadaşlar gitti oralarda çalıştılar.

Oradaki arkadaşlardan önemli bir bölümü Koç Topluluğu'na geldi ve çalışmaya başladı. 6 ay sonra gelenlerin yarısı, 1 sene sonrada diğer yarısı iş bıraktı gitti. Sebatkar değiller, sabırlı değiller.

Haklı oldukları taraflar var çünkü şirkette başladıkları görevde amirleri onları önemsemedi. Siz  kenarda durun dediler.

Dolayısıyla çift taraflı bir sorumluluk var. Bugün şirketlerin bünyelerinde bu elemanları yetiştirme programları var. Bunların bir yarar getireceğini bekliyorum.

Fakat en önemli konu; hem ahlaklı olacaklar, hem hedefleri olacak, hem o hedefi seçerken vizyonları olacak. Yarın Türkiye nereye gidiyor? Orada nerede yer bulabilirim? Onu düşünecek.

BŞ: İnsanlarda hoşunuza gitmeyen ve sizi kızdıran bir davranış?

CK:
Ben İstanbul'da yaşıyorum ve alışverişe meraklıyım. Migros'a giderim, tanınmış markaların mağazalarına giderim.

Daima alışveriş yapmam ama oradaki havayı sezmek isterim.

Satıcıların müşterilere benim beklediğim ilgiyi göstermediklerini görüyorum ve sinirleniyorum.

Onları uyarıyorum, diyorum ki: "Müşteri en değerli varlıktır. Eğer siz bunu hala öğrenmemişseniz, sizin istikbaliniz yok burada. Dolayısıyla ben müşteri olarak geldim, benimle ilgileneceksiniz, benim sorduğum sorulara cevap vereceksiniz, bu cevapları verirken de bilgili cevap vereceksiniz" diyorum.

Bir de şuna sinirleniyorum ben; biz sevgisiz bir toplum olduk. Asansörde başka birisi ile karşılaşıyoruz, bir günaydın, merhaba demiyorlar.

Toplum olarak sevgisiz bir toplum olduk.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Can Kıraç ile birlikteyiz. Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi siz olsaydınız ne yapardınız?

Can Bey, ben size bir etik vaka hazırladım. Bu hayali bir vaka. Bu vakayı size okumak ve sonunda da sormak istiyorum. Siz Olsaydınız Ne Yapardınız diye.
 Etik vakam şöyle:

Şükrü Bey, büyük bir şirketin sahibidir.

Şirket gelirlerini artırmak için etrafta iş arar. Ülkenin açtığı bir atom santrali işi vardır.

Buna teklif vermeye hazırlanır.

Bu teklifi yabancı bir ortak ile birlikte vereceklerdir. Teklifi hazırlarlar ama Şükrü Bey'in aklında üç tane konu vardır.

Ne yapsam diye düşünür.

Gece yattığında rahat edemez. Bir sağa döner, bir sola döner. Üç konu şöyledir:

1-İhaleyi kazanabilmek için bu santrale kurulacak olan iki tane büyük kazan vardır. Bu kazanı ilgili bakanın işbirliği olduğu şirketten alma zorunluluğu olduğu söylenmektedir.

2-Yabancı şirketin kullandığı teknoloji yüzde yüz garantili bir teknoloji değildir ve önemli riskleri vardır.

3- Yabancı şirket der ki "İhaleye verdiğiniz dosyada bütün bilgilerin hepsini olduğu gibi yazmayın. Bazılarını saklayın. Olumsuz olacak bilgileri bu dosyanın içine yazmayalım" der.
Şükrü Bey, düşünür düşünür. ,

Sayın Can Kıraç, Şükrü Bey'in yerinde siz olsaydınız, bu durumda siz ne yapardınız?

CK: Ben bu işe girmezdim. Bu kadar şeffaf olmayan ve etik olmayan bir şey hayırlı bir proje değildir.

Kesin olarak girmezdim ve benim için böyle bir yatırıma girmek bir gerçek umut ve beklenti ise o zaman bu sakıncaları olmayan yeni bir proje hazırlanmasında pes etmezdim. Başka bir yabancı ortakla daha şeffaf, bakanın kazanına bulaşmadan onu yapmaya çalışırdım.

İş hayatında önemli olan; ilkeleri belirlemektir. Şükrü Bey belki bunları yapsaydı başarılı bir işadamı olurdu ama sonunda, mesela ben Vehbi Bey'den öğrenmişimdir; işin gidişatı içerisinde karşılaşacağı zorlukları özümserdi.

Eğer bir tereddütlü nokta görürse onu nasıl aşarım diye arkadaşlarıyla konuşurdu, onlardan da açık bir cevap alamazsa teşekkür ederim derdi ve işin içinden çıkardı.

Dolayısıyla ben bugünkü ortamda her alanda şeffaflığı çok önemsiyorum.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Can Kıraç ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi çubuk oyunu.

Bu kutunun içine çubuklar koydum, üzerine de güzel sözler yazdım.

Bir tane bu çubuktan beğenin, bakalım hangi güzel söz yazıyor. "Aç bırakma hırsız, çok söyleme arsız edersin" bunu biraz konuşalım mı?

CK: Bu hem aile bireyleri için geçerli, hem şirket yöneticileri için geçerli bir öğüt. Benim iki torunum var. Birisi 12 yaşında, diğeri 10 yaşında. Onlarla temaslarım yavaş yavaş gelişiyor.

Çünkü ben ancak iletişim kurduğum zaman torun anlamını kavrıyorum.

İnsanın etik temelleri o ilk çocukluk yaşlarında atılıyor.

Ben şundan mutlu oluyorum, gelinim öğretmen, oğlum işadamı.

Çocuklarını benim anlayışıma göre çok kontrollü yetiştiriyorlar. Aç bırakmayacak kadar doyuruyorlar, şımartmayacak kadar onların duygularını sınırlıyorlar. Dolayısıyla her ikisi de doğru şey, insanların ölçülü olmaları benimsemeleri lazım.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Can Kıraç ile birlikteyiz.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaşıyor.

Şimdi torba oyunumuz.

Can Bey, bu torbanın içinde harfler var.

Bir harf çekiyoruz. "B" harfi çıktı. Başı B harfi ile başlayan bir doğru davranış, iyi davranış söyleyebilir misiniz bize.

CK:
Büyüklerinize daima önem veriniz. Onların deneyimlerinden yararlanmayı kendinize hedef seçiniz.

BŞ:
Bir tane de yanlış davranış için bir harf çekelim. "H" harfi.



CK:
Hayatta en önemli yanlış, hayatı önemsememektir.

Hayat çok değerli bir varlıktır. İnsan hayatı her şeye bedeldir.

Hayatınızın kıymetini bilin, hayatı boşuna harcamayın.

BŞ:
Bülent Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Can Kıraç ile birlikteyiz.

Şimdi bir kelime bir cümle oyunu.

Ben size bir kelime söyleyeceğim, bu kelimenin size ilk hatırlattığı cümleyi sizden söylemenizi rica edeceğim.

Sayın Can Kıraç, benimle bir kelime bir cümle oyununu oynamaya hazır mısınız?

CK:
Amadeyim.

BŞ:
Kelime hoşgörü cümle.

CK:
Hoşgörü insan hayatının başarılı olmasını sağlayan önemli bir hedeftir.

BŞ:
Kelime saygı cümle.

CK:
Saygılı insan başkasından da saygıyı görmüş olur.

BŞ:
Kelime zenginlik cümle.

CK:
Zenginlik insana çok hoş görünen bir kelime. Fakat zengin olmak ancak zenginlik kendi kişiliğinizde varsa bir anlam taşır.

BŞ:
Kelime mutluluk cümle.

CK:
Mutluluk zor ulaşılan bir hedeftir. Mutluluğa ulaşmak için insanların özverili olması gerekir.

BŞ:
Kelime itibar cümle.

CK:
İtibar, eğer ahlaklı kişiliğinizi sürdürebiliyorsanız o size daima bir şerefli makam hazırlar.

BŞ:
Kelime kitap cümle.

CK:
Kitap okuyarak insanlar kendilerini geliştirirler.

BŞ:
Kelime ölüm cümle.

CK:
Ölüm korkulacak bir sonuç değildir. Çünkü her yaşayan bir gün ölüme ulaşacaktır. Dolayısıyla insanların ölüme ulaşmadan insanların kendi görevlerini yeterince yapmaları gerekir.

BŞ:
Kelime Atatürk cümle.

CK:
Atatürk dünya tarihinde şimdi daha çok anladığımız bir değerdir, bir ilkedir, bir hedeftir. Keşke her ulusun bugün özellikle Türkiye'nin bir Atatürk'ü daha olsa.

BŞ:
Kelime Türkiye cümle

CK:
Türkiye çok önemli bir ülke.

Hem coğrafi bakımdan bulunduğu yerde, hem insan yapısı olarak, hem geleceği olarak.

Türkiye'ye sahip çıkalım.

BŞ:
Kelime Koç Holding cümle.

CK:
Koç Holding Türk iş dünyasının gelişmesinde büyük görevler üstlendi. Bundan sonraki çalışmalarında gerçek halk şirketi olma hedefine ulaşma aşamasına gelmiştir.

BŞ:
Kelime Rahmetli Vehbi Koç cümle.

CK:
Vehbi Koç, Koç Topluluğunu meydana getirerek iş dünyası lideri olmuştur.

Bugün Türkiye'nin daha yüzlerce Vehbi Koç'a ihtiyacı var. Onun kıymetini bilelim.

BŞ:
Kelime Can Kıraç cümle.

CK:
Can Kıraç, Bülent Bey'in huzurunda sorulara cevap verirken çok terledi.

Dolayısıyla Can Kıraç hayatından memnundur.

Bülent Bey'in ona gösterdiği sevgi benim için çok
önemlidir.

BŞ:
Ağzınıza sağlık. Görüyorum elinizde bir mavilik ve yakanızda rengarenk boncuklar görüyorum.

CK:
Cam boncuk meraklısıyım. Eşim iyi günlerinde armağan etti.

Hem camı sevdiğim için, hem de nazarı bozduğu için "Al bunu parmağına tak, nazardan korun" dediği için her zaman değil ama son zamanlarda taşımayı tercih ediyorum.  

BŞ:
Ağzınıza sağlık diyorum. Çok teşekkür ediyorum.

Gençler için zahmet edip buraya kadar geldiniz.

CK:
bu özelliğinizi benim takdir etme hakkım yok ama çok değer veriyorum buna. Gençlere gıpta ediyorum.

Benim gençlik yıllarımda benim önümde de sizin gibi çok idealist, çok akılcı görüşleri olan ender kişiler vardı.

Fakat sizin bu ortamda bunu ısrarla devam ettirmenizi ben büyük bir özveri olarak görüyorum.

Bunu gerçekten en iyi şekilde yapıyorsunuz. Sizin gençler tarafından anlaşılmanızı umut ediyorum. Sizin gibi bir liderin arkasından gitmek onları başarıya götürecektir diyorum.

BŞ: Teşekkür ederim.

Ağzınıza sağlık. Bülent Şenver'in Odasında, Bülent Şenver'in konuğu Sayın Can Kıraç ile birlikteydik.

Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini, zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın, genler bizim her şeyimiz, en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.
.
.


Can Kıraç, Bülent Şenver

.



.


soldan,  Bülent Şenver, Can Kıraç, Özhan Erem

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org