Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Can Kıraç Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Hesabî duruş mutluluğu öldüren şeydir
27.03.2021
Okunma Sayısı : 2169
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

" Hesabî duruş mutluluğu öldüren şeydir. " 

"ODTÜ Felsefe Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet İnam ile yapılan bir söyleşi:

- Sevgili hocam, memleketin durumunu nasıl görüyorsunuz?

Feci şekilde kokuşmuş bir şeyler var. şimdi tabi bu lafı 1500 sene önce platon da söylüyormuş, 500 sene önce hamlet de söylüyordu, otuz yıldır da ben söylüyorum. hayatımız kokuşuyor, güzel bir söz değil ama böyle.

insanların seyrettiği televizyon dizileri kötü, okuduğu kitaplar kötü,ama benim şikâyetim bunların kötü olduğunu söyleyen insanlardan. sürekli şikâyet edene entel diyoruz. ne kadar çok şikâyet ederseniz o kadar entelektüel oluyorsunuz.

oysa entelektüel mutlu bir adamdır, burada mutlu demek memnun anlamında değil. mutludur, yaşanan çirkinlikleri görür fakat bunları kabul etmez.

çirkinlikleri nasıl düzeltebileceğini düşünür, yolunu yordamını bulur.

kokuşmuşluk, önce kendimizle olan ilişkimizde başlıyor. kendimizi çok fazla değerli gördüğümüzü sanmıyorum. işin beteri kendimizi adam yerine de koymuyoruz.

yemek yemiyor artık çağımız insanı. tıkınıyor. yemeğin tıkınmaya döndüğü, sevişmenin düzüşmeye döndüğü bir çağda yaşıyoruz.

bütün bunlar yozlaşmış bir hayatı gösteriyor, çünkü ortada zevk yok. zevkin hançerlendiği bir yaşam var.

- Kendimizi nasıl kurtarırız bu hançerden?

hazların peşinden koşarak değil tabi. o da hayatımızı sürdürmek için, sabah sekiz akşam beş çalıştığımız işler kadar kokuşma belirtisi. eğlenmek için yaptığımız şeyler de otomatikleşiyor.

çünkü şu film seyredilecek deniliyor, herkes o filmi seyrediyor, şu yazar okunacak diye emir geliyor, herkes o yazara çullanıyor. fakat herkes o yazardan ne anlıyor?

mademki farklıyız, herkes o farkı yaşamalı. ama fark da bize giydirilen bir şeye dönüşüyor. beymen'den giyinince farklı oluyorsun. kendimizden kaynaklanmıyor. yani diplomalar, nasıl yaşayacağımız, her şey bize dışarıdan giydiriliyor.

ama kim giydiriyor derseniz, kimse giydirmiyor aslında, birbirimize giydiriyoruz. böyle olunca yaşama sevinci kayboluyor, bu çok büyük bir tehlike.

- Öğrencilerinizin yarısının anti-depresan kullandığı doğru mu?

doğrudur. bizim odtü civarında hayat bir belâdır diye algılanıyor herhalde. sürekli şişiriliyor gençler, sen akıllısın diye. ailelerin de beklentisi büyüyor.

ama küçük bir başarısızlıkla karşılaştıklarında hemen bunalıma giriyorlar. o kadar el bebek gül bebek yaşamaya alıştırılmışlar ki, acılara tahammülü olmayan insanlar yetişmeye başlıyor.

yaralar almaya başlayınca, bir çıkış noktası bulamayınca ya ilaçlarla tahammül etmeye çalışılıyor ya da savunma mekanizmaları aşırı gelişiyor.

- Bu durum başarıya koşullanmaktan mı kaynaklanıyor?

başarılı olsan, başarının hiçbir ölçütü olmadığı için, nerede duracağını bilemiyorsun ve başarı dangalağı oluyorsun.

sürekli önüne havuç konmuş eşek gibi koş allah koş.

işkolik oluyorsun. başarısız olsan geride durmaya tahammül edemiyorsun. o yüzden başarı ve başarısızlığın dışında bir hayatı seçmiş olabilirsin, yani serseri olmak çok daha iyidir bence.

başarısızlık ve büyük beklentiler bir aradaysa o zaman anti- depresancı oluyorsunuz.

bunların dışında üçüncü bir yaşamın peşindeyseniz yaratıcı olmak zorundasınız. yani dünyaya posta atmış, egemen değerlerin dışında bir insan olmak gerekir. dünyaya posta atabilmeniz için de önce kendi değerlerinizin olması gerekir.

- Mutsuzluk bulaşıcı mı?

pısırık, güvensiz insanların bu kokuşmuşluktan çıkma şansı yok. mutsuz ve sinirliysen bol bol sigara içersin ve kısa bir süre sonra ölürsün. mutsuzluk uzun sürmez. trafikte kavga edersin, bir araba sopa yersin.

sevgilinle sevişemezsin, iktidarsız olursun. onun için rahat olmak lazım. on derste rahat olma kitapları şimdi çok satıyor. orada yazanların tam tersini yaparsan belki biraz rahatlarsın.

- Hayvan dergisine verdiğiniz beyanatta: "bilge dediğin fırlama olur demişsiniz." bu görüşünüzde ısrarlı mısınız?

gayet ısrarlıyım, hatta bu görüşümü daha da ileri götürdüm, bilge dediğin hem fırlama olur, hem de puşt olur diyorum.

bilge, hayatın bütün hazlarının ardından koşar ama o hazların hiçbirinin dangalağı olmaz.

serserilerle konuşur, berduşlarla arkadaşlık eder, bir sürü dedikodunun farkındadır, magazinleri izler ama bulaşmaz. günde on beş dakika televizyon izler ama sonra genellikle evleri iki katlı olduğundan yukarı çıkar, mevlana'yı farsçasından okur, yatmadan önce iki bardak şarap içer.

bilge adamda hem sokakta süren hayatı yaşayabilme yeteneği ve gücü vardır hem de o hayatın dışına çıkabilme cesareti. yani bilge insan, hayatın içindedir.

leman'ı, penguen'i okuduğu zaman esprileri anlar, mel mel bakmaz. yani ben bilgeyim, bu adamlar ne biçim espri yapıyor, çok ayıp demez. son çıkan küfürleri bilir. yeni küfürler üretir. yaşamdan tat almayı bilir ama bunu hiçbir zaman ayağa düşürmez. ayağıyla yaşadığı yaşamı, yukarı çeker.

o küfür ettiği zaman, küfür onda besmele gibi bir şey olur. bizde bilge, yerinden kalkmaz, aksakallı, yemek yemez, çişi gelmez biri olarak bilinir.

oysa bilge dediğin doğal gaz kuyruğuna girer, sırasını kapan olursa kavga eder, gerekirse karakolluk olur. bu tanıma göre bilgelik, akademisyenlikle pek örtüşmüyor.

akademisyenlik kötü bir iş. bilgeliğe aykırı, otuz yıldır millete not veriyorum, kusturucu bir şey, bıktım anasını satayım, hepinize sıfır diyeceğim bir gün. ya da hepinize yüz, ne fark eder.

bilgelikle akademisyenlik arasında bir ilişki olabilir, o da yaşı 18-20 olanlarla sürekli bir arada olmaktan kaynaklanan bir şey. bu avantajı kullanırsanız, yeni kalabilirsiniz.

- Biraz da aşktan konuşalım mı?

aşkta benim teorim şu;

aşk doğuştan hormonlarla ilgilidir ama aynı zamanda kazanılması, edinilmesi gereken de bir şeydir. emek ister.

hormonu iyi salgılayan âşık olduğunu sanabilir, çıldırabilir, azabilir ama aşk ayrı birşey. bir sanat, bir güzellik yaratmaktır aşk. hıyarların, hamhalat heriflerin işi değildir. diyelim ki kızın birini görüyorum, içime bir ateş düşüyor ve âşık oluyorum. yok, öyle yağma, böyle beleş bir şey olabilir mi?

ateş düştükten sonra ne halt yediğine bağlı olarak aşk olur ya da olmaz. ateş düştükten sonra o ateşi düşüren kişiye gidip onu söndüreyim hemen diyorsan, orada aşk yoktur.

ama aşk düştüğünde; kendimizi, hayatı, yaşadığımız kültürü anlamaya ve dönüştürmeye çalışıyorsak, işte aşk odur. bize insan olduğumuzu hatırlatır ve büyük bir sorumluluk yükler.

âşık olduğum zaman aklıma şu gelmeli; âşığım, demek ki yapacak çok iş var. yani sevgilimle pastanede buluşacağım veya bir arkadaşın evine gidip yiyişeceğiz. bu da yapılmalı tabi de yalnız bunu yapıyorsanız aşk falan yoktur.

yani burada, arkadaşın evine gittik, yiyiştik. aşka giriş bile yok burada yiyiş var. yani aşk, o yemekten aldığımız enerjiyle bir yere bir ağaç dikebiliyorsak, bir insana yardım edebiliyorsak, farklı kitaplar okuyabiliyorsak, gereğini yerine getirdiğimiz şeydir.

aşk eşittir sevgili değil, iki kişilik de değil çok kişiliktir aşk. bütün dünyayı düşman belleyip leyla'yı sevmek değildir. leyla'da bütün insanlığı sevmektir.

- Bir entelektüel olarak mutlu musunuz?

yalnız kaldığım zaman, genellikle gece ikiyle dört arasında mutlu olurum. televizyonu açarım ama seyretmem. sesini dinlerim, duvarlara bakıp oyle düşünürüm, belki yazasım gelir bir şeyler karalarım.

uykum gelince, bu dünya düzelmez arkadaş deyip yatarım. bugün de kurtaramadık dünyayı ne yapalım derim.

hesabi duruş, mutluluğu öldüren şeydir.

örneğin nıetzsche, adam hayatı boyunca bunu anlattı. ama nietzsche'yi okuyup karamsar olan adamlar var, onlara sopayla girişmek istiyorum bazen.

adam demiş ki, ben bir enerji kaynağıyım. benim insan gibi insan olabilmem, içimdekilerin olabildiğince bastırılmadan ortaya cıkabilmesidir.

oysa yaşam buna izin vermiyor, birbirimizi maskelemek zorunda kalıyoruz. gerçi freud medeniyetin temelinin bu olduğunu söylemiş. biz de içimizdeki hayvanlığı bastıracağız diye, içimizdeki insanlığı da bastırmışız. hala içimizdeki erotik enerjiyle ilişkimizde sakatlık var. erotik yanımız ortaya çıktıktan sonra ayıp bir şey yaptığımızı düşünüyoruz.

onun için vatan millet sakarya, ilim aşkı, sanki hiç eros yokmuş gibi davranıyoruz, dava adamı kalıbına sığınıyoruz. bütün bu kalıpların dışında felsefe; çözüm arayanların değil, soru soranların yeridir, şeytanla muhabbettir. ne zaman ki şeytan sizi alt eder, o zaman insan olduğunuzu anlarsınız "

((Aktaran: Alpaslan Aykaç))

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org