Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Can Kıraç Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Vehbi Koç, televizyon karşısında hareketsiz oturuyordu!
10.05.2021
Okunma Sayısı : 1834
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

Vehbi Koç, televizyon karşısında hareketsiz oturuyordu!

.
.


Vehbi Koç

.
.

Vehbi Koç, televizyon karşısında hareketsiz oturuyordu!

Başı arkaya yaslanmış,bakışları sabit bir noktaya yönelmişti.Sol eli oturduğu koltuğun yanından sarkıyor ve avucundaki leblebiler birer ikişer parke döşemeye düşüyordu...

Vehbi beyin özel hayatının düzenli geçmesine yardım eden Hatice Okan salona girdiği zaman,onun,hiç tepki göstermediğini farketmiş ve soğuk kanlılığını unutarakve büyük bir endişe içinde ;

"Beyefendi neyiniz var? Aman Allah'ım !" diye bağırmakatan kendini alamamıştı..

İşte,o anda,Vehbi bey derin bir uykudan uyanırcasına gözlerini yukarıya kaldırıyor,

"Birşeyim yok!" diyerek ilk şaşkınlığın ve paniğin atlatılmasını sağlıyordu...

Sonra,derinden gelen ama gene de hâkim bir sesle;

"Beni yatağıma götürün!" tâlimatını veriyordu... 

-Beyefendi! O anda neler hissettiniz? 

-Vücudumun sol yanını yaygınlaşan bir donukluk kaplamaya başlamıştı...

Ama aklım başımdaydı...Bu durumda en kısa zamanda bir doktora ulaşılmalıydı...

Tabii ki Allah'ın dediği olacaktı... 

Vehbi bey bu beklenmedik olayın çocuklarına haber verilmesini de istememişti:

"Gecenin bu saatinde kimseyi telâşlandırmaya gerek yok.

Doktor Faruk beyi arayın ve durumu bildirin!" tenbihatında bulunmuştu... 

Bu beklenmedik olay,31 Mart 1994 Perşembe akşamı saat 20.45'te Yeniköydeki apartıman dairesinde yaşanmıştı... 

Mart ayı sonlarında Koç Holding hesaplarının hissedarların incelemesine sunulması Vehbi Koç'u daima hem heyecanlandırmış hem de mutlu etmiştir.

Heyecanın kaynağı, Koç ismine güvenerek Koç Holding hisse senetlerini satın almış olanlara karşı mahçup olmama duygusudur.

Mutluluğun kaynağı ise Holding'in,iştirâkleriyle beraber,her yıl daha da güçlenmesi,Türk ekonomisine sağladığı katkılar ve kurumsallaşma yönünde Türk özel sektöründeki öncülüğünü devam ettirmesidir...

Bu sonuçları ve gelişmeleri görmüş olduğu için, Vehbi Koç, Yüce Tanrı'ya her fırsatta hamdüsena etmeyi vicdani bir görev saymaktadır. 

Vehbi Koç,31 Mart 1994 Perşembe günü Nakkaştepe'de yapılmış olan Koç Holding'in Otuzuncu Yıl Hissedarlar Toplantısında,bu duyguları,bir defa daha dolu dolu yaşamıştı...

Aynı günün akşamı Yeniköy'deki apartımanın asansörüne binerken, iki saat önce tamamlanmış olan hissedarlar genel kurulu'na sağlık içinde katılmayı kendisine nasip ettiği için Allah'ına gene şükrediyordu...

1993 yılı sonunda Koç Topluluğu'nu meydana getiren bütün şirketler rekor denecek sonuçlar elde etmişlerdi.

Üretim adetleri,cirolar ve kârlar katlanmıştı.

Topluluk,büyük bir şevkle kendini 2000'li yıllara hazırlıyordu...

Koç Holding'te,karar kademelerini azaltan ve Grup Başkanları'nın yetkilerini daha etkili kullanılacakları yeni bir organizasyona geçilmişti...

Ülke ekonomisinin içine sürüklenmekte olduğu bunalımlı bir dönemin arifesinde,

Koç Topluluğundaki olumlu gelişmeler Vehbi beyi umutlandırıyor ve genç yöneticilere olan güvenini kuvvetlendiriyordu... 

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana;sıkıntılı, bunalımlı ve coşkulu yılları yaşamış,bunların bazen kahrını bazen de kıvancını paylaşmış bu "Baba Koç",

o gün,Yeniköydeki apartımanına adım attığı dakikalarda yaşadığı hayatın yorgunlunu omuzlarında taşır gibiydi...

Elbisesini değiştirip spor bir kıyafetle haberleri izlemek için televizyonun karşısına oturduğu anda,yıllardır gönlünde gizlenen bir özlemin hüzün dolu ürpertilerini yeniden hissetmeye başlamıştı!

Yuvasında; başarılarının heyecanını ve keyfini kendisiyle paylaşacak bir canyoldaşının varlığını ve onun duygulu sözlerini işitmeyi özlediğini farketmişti.

Şevkât ve hayranlık dolu gözlerle kendisini kucaklayacak kadınsı duygulara hasret kalmıştı.

Vehbi bey, benliğini dolduran bu ürpertiyi eşi Sadberk hanımı kaybettiği 1971 yılından buyana, tam yirmiüç yıl,kimseye hissettirmeden bağrında taşıyor ve bu yalnızlığını kendi dünyasının sessizliğine sarmalayarak gizlemeye devam ediyordu... 

Doktor Faruk Turnaoğlu bulunamayınca Amerikan Hasta-hanesinde nöbetçi olan doktorun hemen apartımana gelmesi rica edilmişti.

Olaydan bir saat sonra Vehbi Koç'un sağlık durumu kontrol altına alınmış bulunuyordu...

İlk teşhis,

beyne giden kan akışının yavaşlamısından meydana gelen kısa süreli bir krizdi... 

1 Nisan Cuma sabahı Amerikan Bristol hastahanesine geldiğini gören hastabakıcılar Vehbi Koç'un değişik bir 1 Nisan şakası yapmaya hazırlandığını sanmışlardı!..

Onların böyle düşünmeye hakları vardı!

Çünkü,son haftalarda Amerikan Hastahanesini Vehbi Koç Vakfı'nın satın alacağı yaygın bir şekilde konuşuluyordu... 

-Handan hemşire! Şu Vehbi Koç gerçekten müthiş bir iş adamı! 

-Sabah sabah gene ne kehânette bulunuyorsun Suzan hemşire ? -

Görmüyor musun adam hastahaneyi satın almadan denetlemeye başladı bile ! 

-Senin hayâl âlemin ne kadar zenginmiş Suzi'ciğim!

Vehbi Koç bir kaç gece hastahanede kalmalı ki bizim iç yüzümüzü tanısın! 

-Ne biliyorsun? Belki de hafta sonunu burada bizimle geçirir! 

-İşte o zaman hepimiz yanarız ! 

Gerçekten, Vehbi Koç,o hafta sonu hastahanede kalıyor ve bütün personel büyük sir sınav geçirmiş oluyordu.. 

Doktorlar teşhislerinden emin olmak için beyin tomografisi ve MR testleri yapılmasına karar vermişlerdi.

Gelen raporlarda beyne kan taşıyan ve kulakların arkasından geçen iki ana damarda yüzde doksana varan bir tıkanma olduğunu belirleniyordu...

Bu sonuçlar derhal Houston'daki Methodist Hastahanesine fakslanıyor ve Vehbi Koç'un tıbben bünyesini bilen Dr.Howell'in görüşü soruluyordu...

İstanbul'da konmuş olan teşhis doğruydu.

Kaldi ki, Vehbi beyin Houston'da geçirdiği chek-up'larda bu tıkanıklıklar belirlenmiş ve herhangi bir müdahele için gelişmelerin beklenmesi uygun görülmüştü...

Şimdi, düşünülecek en etkili tedavi şekli tıkanmış olan damarların ameliyatla açılmasıydı... 

Konuları derinlemesine inceleyip alternatifleri Aile Komitesi'ne sunma görevi gene Suna Kıraç'a düşüyordu.

Suna'nın Doktor J.Howell ile yaptığı telefon görüşmesinden şu ilginç durum ortaya çıkmış bulunuyordu:

Vehbi Koç'un zihinsel yaşı bedenî yaşından otuz yıl daha gençti!..

Başka bir değişle,onun doksandört yaşındaki vücudu daha henüz altmış altmışbeş yaşındaki bir beyni taşıyordu!..

Kafası böylesine pırıl pırıl işleyen birisini kadere terketmek büyük haksızlık olurdu...

Doktor J.Howell konuşmasını şöyle noktalıyordu: 

-Suna! Koç ailesinin hemen bütün fertlerinde benim neşter izim bulunduğunu biliyorsun!..

Baba Koç'a hiç tereddüt etmeden ameliyat öneriyorum...

Kardeşlerinle hemen görüş!

Bu teklifimi kabul ederseniz babanızı bir ambülans uçağa bindirerek hemen buraya,Houston'a getirin.

Gerisini, Allah'ın yardımıyla ben halledeceğim! 

Bu defa aile komitesi Vehbi Koç'suz toplanıyor ve çocuklar babaları için oybirliği ile hayatî bir karar veriyorlardı:

"Vehbi beye ameliyat olması teklif edilecektir!" 

Vehbi Koç çocuklarının ortak görüşünü soğukkanlılıkla dinlemiş ve herbirinin gözlerinin içine bakarak evlât sevgisinin şevkâtini içine sindirdikten sonra:

"Demek ki hayırlısı ameliyat olmakmış!

Allah hepimize yardımcı olsun !

Ne gerekiyorsa hemen başlansın !" tâlimatını vermişti.

Ancak, Vehbi beyi özel bir ambülans uçağı ile uçmaya razı etmek sanıldığı gibi bir hayli zor olmuştu... 

"Siz, zırt pırt özel uçağa binmeyi marifet sayıyorsunuz!

Bu kötü alışkanlığınıza şimdi de beni âlet etmek istiyorsunuz!

Bunu kabul edemem!

Bana THY uçağında yer ayırtın !" diye dayatıyordu... 

On saaten fazla sürecek bir uçuşta karşılaşılabilecek riskleri doktorlar kendisine anlatınca,

Vehbi bey, istemiye istemiye ambülans uçağa binmeyi kabul etmiş oluyordu... 

İstanbul'dan hareket günü ve zamanı 5 Nisan saat 9 olarak belirlenmişti. 

Doktorları ve yakın çevresi, Vehbi beyin "yaşama gücünü" çalışmakla kazandığını öğrenmişlerdi.

Bu gerçeği göre göre ona:

"Artık köşene çekil, sakin bir 'emekli patron' hayatı yaşa!"

teklifinde bulunmak kadar yanlış ve itici bir yaklaşım olamazdı.. Nitekim, çalışma temposunu yavaşlatmasını teklif edenlere Vehbi Koç gözlerini açarak hayretle bakıyor ve

"Beni emekli patron yapmak istiyorsunuz !

'Hacı Babanızda' daha iş var!

Siz kendinize göz kulak olun da benim kadar sağlıklı yaşayın !"

demekten geri kalmıyordu...

Çalışma tutkusuna ve kendine olan güvenine rağmen 1994 yılına girildiği günlerde,

Vehbi Koç, kendisi için telâşsız ve sakin geçecek bir yaşam programı tasarlamıştı...

İki saati aşan iş toplantılarından yorulduğunu hissediyordu.

Gazete ve dergilerde yayınlanmış ilgi duyduğu yazıların kendisine okunan bölümlerini dinlerken, yarım saat sonra dikkati azalıyor, en keyif duyduğu hafta sonu yürüyüşleri bile bazen gözünde büyüyordu...

Artık "frene basmanın" gerekli olduğunun farkındaydı ve nazara inandığı için de doksandört yaşına merdiven dayadığını kendine bile itiraf etmekten çekiniyordu... 

1993 yılı içinde, Vehbi Koç,iki emelini daha gerçekleştirmeyi başarmıştı.

Türk Eğitim Vakfı Başkanlığını,

"Aklına güvendiği" dostu Aydın Bolak'a devretmişti.

Kuruluşunu gerçekleştirdiği ve yirmibeş yıl durmadan emek verdiği Türk Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu'na kızı Suna Kıraç'ı girmeye ikna ederek

"gözünü, kulağını ve beyninin bir bölümünü"

işin içinde tutmayı da ihmâl etmemiş oluyordu!..

TEV'in kuruluşunu ve bugünlere gelmesini sağlayan Vehbi Koç'a Türk Eğitim Vakfı'nın Şeref Başkanlığı'nın tevdi edilmesi kararı karşısında ise,

TEV'e bağışta bulunan hayırsever vatandaşlar:

"Şimdi, vasiyetlerimize karşı en kuvvetli teminatı elde ettik"

demekten kendilerini almamışlardı.

Böylece, TEV ªeref Başkanlığı, Koç Holding Şeref Başkanlığı kadar, Vehbi Koç'un onur duyarak hak ettiği anlamlı bir armağan olmuştu... 

Vehbi Koç, ümit ettiği ve gereği kadar desteklenmediğini görerek, zaman zaman, şevkinin azaldığını Aile Planlaması Vakfı çalışmalarında hissetmişti...

Ülkemizdeki hızlı nufus artışının sosyal ve ekonomik sorunlarımızın büyümesindeki etkileri çok açık bir şekilde görüldüğü ve yaşandığı halde, politikacılar, bu konunun halkımıza anlatılmasına gereken önceliği vermekte daima çekingen davranıyorlardı...

Bu konunun uzun vadeli bir "Devlet Politikası" olmasını savunan Vehbi Koç,

örneğin Turgut Özal'ın ikbâl yıllarında,ondan beklediği desteği umduğu seviyede elde edememiş olmanın üzüntüsünü hâlâ içinde taşıyordu...

İslâmî inanışların etkisiyle nüfusu yüz milyona ulaşacak bir Türkiyeyi hayâl etmek ve böyle bir hedefi seçmene pazarlamak politikacılara çok daha câzip geliyordu... 

Vehbi Koç, bütün direnişlere ve aile planlamasını Türk ulusunun çoğalmasını engelleyecek bir "gâvur icadı" ilân eden zihniyete rağmen,

Aile Planlaması Vakfı'nın, halkımızı bilinçlerdirmesi çalışmalarını kendine has ısrarlı takipçiliği ile ülkenin gündeminde tutmayı ve varlıklı işadamlarımızın bu davaya maddî destek vermelerini sağlamayı başarmış bulunuyordu... 

Artık Vehi bey,bu hareketin de,genç kadrolar tarafından inançla devam ettirilmisini ve yaygınlaştırılmasını istiyordu...

O,1993 yılı sonlarında, bu öncü görevi kendini sosyal çalışmalara seve seve adayan Feyyaz Berker'e devretmeyi kararlaştırmıştı...

Vakıf Yönetim Kurulu da,

"Şeref Başkanlığı" ile ödüllendirerek

Vehbi Koç'u, bu alanda da "unutulmayacaklar" listesine alma değerbilirliğini göstermiş oluyordu... 

Yıllar boyu yılmadan devam ettirdiği bu gayretli çalışmalar karşısında,

Vehbi Koç'u "Şeref Başkanlığı"ndan da anlamlı bir şekilde ödüllendirme fikrinin ortaya atılması kimseyi şaşırtmamıştı..

Eğer bilinçli ve sistemli bir şekilde çalışılırsa Aile Planlaması Vakfı'na Birleşmiş Milletler'den ödül almak sağlanabilirdi…

Vakıf Genel Sekreteri Yaşar Yaşer'rin bu önerisi yönetim kurulu üyelerince hemen benimsenmişti...

Ancak, böyle kararların oluşması için yoğun bir lobi hareketinin gerekliliğini de herkes biliyordu. 

Rahmi Koç Uluslararası Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesi olarak bazı önemli kişileri harakete geçirebilir,

Suna Kıraç Amerika Birleşik Devleletleri'nde ve Avrupa'da iş çevrelerinden tanıdığı dostlarına konunun önemini anlatabirdi.

Feyyaz Berker, Yaşar Yaşer, Birleşmiş Milletlerde Türkiye Daime Delegesi kolları sıvamışlardı...

Böyle bir ödülün alınması, Aile Planlaması konusunun ülkemizde daha iyi anlaşıl-masına muhakkak ki çok yardımcı olacaktı.... 

Nihayet beklenen sonuç elde edilmiş ve Birleşmiş Milletler ödülünün Türkiye'de faaliyet gösteren Aile Planlaması Vakfına verilmesi karara bağlanmıştı. 

Ödül töreninin Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın merkezi New York'ta yapılması herkesin gönlünde yatan bir istekti.

Bu takdirde, tören daha görkemli, çıkacak ses ise daha etkili olacaktı...

Ancak, Birleşmiş Milletler bürokrasisini buna ikna etmek mümkün olmuyordu...

Nihayet, törenin teşkilâtın Cenevre'deki merkezinde 10 Temmuz 1994 Salı günü yapılması karara bağlanmış oluyordu...

Aynı gün Mısır Devleti Başkanı Muhammed'e de, ülkesinde aile planlaması çalışmalarında gösterdiği başarı için ödül verilecekti...

.
.


Vehbi Koç

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org