Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

ŞARIK TARA Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

DUAYEN SARIK TARA'DAN İŞ DERSLERİ
05.03.2013
Okunma Sayısı : 10564
Oy Sayısı : 8
Değerlendirme : 5
Popülarite : 4,52
Verdiğiniz Puan :
 

 

DUAYEN SARIK TARA'DAN İŞ DERSLERİ

.
.

Capital Dergisinin benimle  yaptığı roportajı sunuyorum

.
.
 

DUAYENDEN İŞ DERSLERİ

Üsküp'ten İstanbul'a geldiniz. Burada ne okudunuz?

ŞT:
Evvela dayımın yanına geldim. Alman Mektebi'nde okudum. Sonra ailem Nişantaşı'na taşındı. Bir süre zorlandık.

Bu sözlerinizden ailenizin durumunun  iyi olmadığını  söyleyebilir miyiz?


ŞT:
Hayır, yoksul  değildik.

Çok zengindik.

Çocukken evimizde mürebbiyeler, Macar  hizmetçiler, çifte faytonlar vardı.

Ancak , biz onların hepsini geride bırakıp  İstanbul'a geldik.

Burada çok sıkıntı içinde yaşadık.

"Çalışıyordum" dediniz. Öğrencilik  yıllarınızda ne gibi işlerde çalıştınız?


ŞT:
Beşiktaş'ta bir tekstil fabrikası vardı.

Lisedeydim ve mektep bitince saat 15:30'dan sonra oraya gidiyordum.

Saat 22:00'a kadar  bayağı  işçi gibi çalışıyordum.

Liseden  sonra üniversiteye gittiniz…


ŞT:
Liseden  sonra İstanbul  Teknik  Üniversitesi'ni kazandım.

Çok çalışkan öğrenciydim.

Aşağı  yukarı birinci sınıftan itibaren fabrikada çalıştım.

Okurken yapmadığım şey kalmadı.

Garsonluk, badanacılık, su getirme ve bataklık kurutma gibi işler yaptım.

Yaz aylarında da çalıştım ve zaten başka çarem yoktu.

Peki üniversite döneminizde kafanızda geleceğe yönelik neler vardı?


ŞT:
O yaşlarda düşünemezsin zaten… ama benim bir avantajım oldu.

Çünkü çocuk yaşta çalışmaya başladım.

Mezun olduğum zaman zaten bir mühendis gibi çalışıyordum.

Son sınıfta hiç yapmayacağım  bir şey yaptım ve bir hocayla münakaşa ettim.

Bu nedenle de bir sömestr geç mezun oldum. İşte bu , hayatımın en önemli şanslarından biridir.

Çünkü  1954 yılının  ocak ayında Haydarpaşa'daki silo inşaatında gece vardiyası  mühendisi olarak çalıştım.

Benim arkadaşlardan  en çalışkanları bile ancak 6-7 ay sonra işe başlayabildiler.

Mezun olduktan sonra ne yaptınız?


ŞT:
Mezun olunca İstanbul'da epey  büyük şantiyelerde şantiye şefliği yaptım.

Genç mezun için o zamanlar bu pek mümkün değildi. 25 yaşında Haydarpaşa'daki soğuk hava deposunun şantiye şefiydim.

Artık iyi de para kazanıyordum ama çalışıyordum.

Kimin yanında çalışıyordunuz, patron kimdi?


ŞT:
Bir tanesi İhsan Ruhi Berent idi. Hep onun yanında çalıştım.

İhsan Bey, Türkiye'nin  o dönem en genç genel müdürüydü. MTA'nın  genel müdürüydü.

Amerika'da Texsas'ta okumuş , petrolcüydü ve Raman'da petrolü bulan adamdır.

Sonra Demokrat Parti gelince MTA'dan ayrıldı ve kendi şirketi olan Polar'ı kurdu.

İhsan Bey çok hoş adamdı.

Ancak, bana yüzde 10 pirim sözü vardı, yerine yetirmedi, ben de kızdım ayrıldım.

Ayrıldıktan sonra ne yaptınız?


ŞT:
Ayrılıp kendi şirketimi kurdum.

Eniştem Sadi Gülçelik, benim sınıf arkadaşımdı. Onunla birlikte Enka'yı kurduk.

Şirketi kurarken beş kuruş da sermayemiz yoktu.

Yapı Kredi Bankası meslek kredisi veriyordu.

5 bin lira ben, 5 bin lira Sadi aldık ve işimizi kurduk.

Çalıştığımız yerdeki işçilerden 17'si "Ağabey sen bize peynir ekmek dahi versen seninle çalışırız" deyip bize geldi. Onlarla yola koyulduk.

İlk işiniz ne oldu?


ŞT:
İlk işimiz İstinye Köprüsü'nün  temel inşaatı, yani kazıklardı. 26 metre boyunda kazıkları  biz yaptık.

İş Hayatınızda şansın etkisi oldu mu?


ŞT:
Çok oldu. Mesela yurtdışına açılmak, tamamen bir şans sonucudur.

Ben yurtiçinde yapacağım işler için  ortak arıyordum. 1971'de Almanlardan  sürpriz teklif geldi: "Bizim yurtdışındaki beton, kalıp ve demir işlerimizi yapar mısınız? Dediler.

Ben hiç bekletmeden "Yaparım" dedim. Şanstır bu.

Almanlar sizi nasıl  buldu peki? Bu şans ayağınıza nasıl geldi?


ŞT:
Onlar beni değil, ben onları buldum.

Çünkü  Ortaköy viyadüklerini bir Alman şirketiyle ortak yapıyorduk.

Onlar devam etmek istemeyince ortak aramaya koyulduk.

Bu arayış sırasında sözünü ettiğim Alman şirketini buldum.

İş hayatında şanslı  başka alanlarımız da olmuştur. Mesela 26 yaşındaydım.

Bir lastik  ayakkabı  fabrikasının  ihtiyacı olduğunu  duydum. Fabrikanın iki aksı  çökmüştü ve bir türlü çözemiyorlardı.

"Bunu yapar mısın" dediler. İnceledikten  sonra " 50 bin lirası peşin, 100 bin liraya yaparım" dedim.

4. Haftada bitirme sözü de verdim. Perşembe Pazarı'ndan  30 tane, 30 tonluk  kriko kiraladım. Binayı kaldırıp altına kazıklar çaktım.

Bu işi 4 hafta yerine 2 hafta da yapınca şirketin sahibi , "Kalan 50 bin lirayı vermeyeceğim, çünkü sadece 2 hafta çalıştın " dedi.

Ben çok  sinirlendim ve "Şimdi dışarıya çıkar öyle bir üflerim ki bina yıkılır" karşılığını verdim. Adam korktu, kalan ödemeyi de yaptı.

Sizin için en  önemli dönüm  noktası neydi?


ŞT:
Çok var öyle örnekler…

Türkiye'de büyük sanayi projeleri yaptık.

SEKA Aksu Fabrikası, Paşabahçe  Cam, Çayırova Kağıt, Arçelik ve Goodyear lastik fabrikası  gibi fabrikaların inşaatını  biz gerçekleştirdik.

Bunlar önemli  bir dönüm  noktasıdır.

Dikkat ediyorsanız, devlete çok az iş yapmışız.

Devlet iş yapınca, ödemeleri muntazam olmuyordu.

Ama en önemli dönüm noktasını  soruyorsanız, o da 1970 'de yurtdışına açılma kararı vermemizdir.

O nasıl oldu? Kimin fikriydi?


ŞT:
Türkiye için ortak ararken, Almanya'da sevdiler beni ve "Libya'da şu işleri yapar mısın?" dediler.

Hiç unutmuyorum, ilk 12 milyon  mark tutarında iş yaptık  ve 4 milyon  mark kar ettik. Libya'dan sonra başka yerlerde de çalıştık.

Suudi Arabistan'da çalıştık, sevmedik ve Irak'a yöneldik.

Sonra Rusya'ya gittim.  Baktım  bu memlekette çalışılır, adamları iyi.

Orada epey iş yaptık. Sonra Türkiye'de otoyollar geldi. Bizim gibi otoyol yapan ikinci bir şirket yoktur Avrupa'da…

Bunu söylemek bile çok güzel.

Zaten geçen yıl "Avrupa'nın En İyi Otoyol Yapan Şirketi" seçildik.

Enerjide de öyleyiz.

Bizim kadar  iyi santral yapan şirket sayısı azdır. Hayatım boyunca hep en iyisini yapmaya çalıştım.

Peki Rusya'ya nasıl girebildiniz?


ŞT:
Aslında o işi biz ihaleye aldık. Şansın payı yoktu.

Ancak, tanıdığımız bir Rus vardı.

O yardım etti bize.

Davidoff diye kıymetli  biri vardı.

Bu adam  bizi Libya'dan tanıyormuş.

Çölde dolaşırken arabasının lastiği patlamış ve bizim çocuklar alıp şantiyeye götürmüş.

Adam lisan bilmiyor, hemen  İngilizce bilen  arkadaşlarımız gelmiş, lastiğini tamir edip yola çıkmasını sağlamışlar.

Orada bizi tanımış.

Sonradan Rusya'da bakan yardımcısı , ardından da başbakan yardımcısı oldu.

Onun yardımlarını gördük.

Siz inşaat  ve enerjide çok büyük projeler yapıp  dünyanın  sayılı grupları arasına girdiniz. Ancak,  bazı sektörlerdeki  şirketleriniz başarısız oldu, birkaçını da sattınız. Bunlardaki başarısızlığı  nasıl yorumluyorsunuz?

ŞT:Altaş ve Kelebek Mobilya var, onları sattık.

Çünkü ilgilenemedim. Baktık, borçlanıyor.

Mesela Enka'nın hiç borcu yoktur.

Bu şirketler sürekli borçlanıyor ve biz de yeterince ilgi gösteremiyorduk.

Böyle bir iki şirket daha var ama adını  söylemek istemiyorum. Sattık ve kurtulduk.

Bir de öyle şirketler var ki mütemadiyen yenilik yapmamız lazım.

Bunu yapmazsanız o şirketin ilerlemesi mümkün değil.




Peki bu kapsama girecek başka şirketler var mı?


ŞT:
Valla hangi  şirket işe yaramıyorsa ben satarım. Şu anda birkaç şirket  var,  ismini  söylemem doğru olmaz.

 Peki  Enka için nasıl bir gelecek düşünüyorsunuz? Oğullarınıza önerileriniz oldu mu?

ŞT:Enerji ve inşaatta çok başarılıyız. Bunları geliştirmemiz lazım.

Hem Türkiye'de hem de dışarıda büyümeliyiz.

Her şeye de bulaşmamalıyız, o zaman yetişemiyoruz inşaatta yeni şeyler yapmamız lazım.

Biz inşaatta kimsenin  yapmadığı  işleri alıyor, büyük başarıyla gerçekleştiriyoruz.

Rekabet  gücümüz yüksek.

Bu kadar işi yaparken zamandan  fedakarlık etmek mümkün değil.

O nedenle kimsenin yapamadığı işleri yapmak , başka yeni alanlara girmemek lazım.

Şu anda grubun  toplam cirosu  ne kadar?


ŞT:
Aşağı yukarı  bu yılı 6 milyar dolarla kapattık. Karımız da 600 milyon dolar civarında gerçekleşecek.

Geçen yıl ciromuz 5-5,6 milyar dolar civarındaydı.

Büyüme çok yüksek değil, ancak karlılık arttı.

Ancak gelecek yıl çok  daha hızlı  büyüyeceğiz.

Yeni işler, sektörler var mı aklınızdan geçen?


Benim gönlümde büyük bir ziraat işi yatıyor.

Çok zamandan  beri bu kafamda var.

Ama o  zamanı da kolay bulamıyorsun.

Mesela hayvancılığa en az 50 bin büyük  başla girmek lazım. Ya da ziraat yapacaksan, muhakkak ihracata yönelik olmalı.

Mesela şu Güneydoğu  Anadolu Projesi'nin sadece yüzde 15'i kullanılabildi. Ceylanpınar neden tamamen kullanılmasın? Yani şöyle bir şeyler oluyor.

Benim de canım istiyor 100 metreyi  10 saniyenin altında koşmak ama koşamıyorsunuz işte.

Uzun yıllardır iş dünyasındasınız. Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, ve Nejat  Eczacıbaşı
gibi  sizin  kuşağınız isimlerle önemli  anılarınız oldu mu?


ŞT:
Rahmetli  Vehbi Koç, beni  Rahmi  kadar severdi neredeyse.

Çok seyahat ederdi.

Mesela bir Rusya seyahatine beraber gittik.

Tam 15 gün kaldık orada. Birlikte epey vakit geçirdik.

Vehbi Bey'in  çok soru sorma gibi  bir özelliği vardı.

Ancak başkaları  sorduğunda pek cevap  vermez, kendine saklardı. Ama beni  kırmaz, sanıyorum bir tek bana söylerdi.

Rahmetli Nejat Bey'le de anılarımız olmuştur. 1969 yılında birlikte San Francisco'da enteresan bir kongreye gittik. Ben 39 yaşındaydım.

Nejat Bey'le yan yana uçuyoruz, epey  konuştuk. "Ağabey, artık bizim dışarıya açılmamız lazım. Sanayimizi de dışarıya göre ayarlamalıyız. Bu şekilde kapalı ekonomiyle bir yere gidemeyiz" dedim. Benden daha önemli  ve deneyimli  birini bulmuşum, sürekli anlatıyorum.

Sonra Türkiye'ye döndük, aradan 18 yıl geçti.

Bir gün  karşılaştık ve bana şunu söyledi: "Şarık, hatırlıyor musun? Sen bana dışarı açılmayla ilgili bir şeyler söylemiştin. Ben sana belli etmedim ama içimden gülmüştüm. Ama her dediğin doğru çıktı." Nejat Bey'in bu sözleri  çok hoşuma gitmişti.

ŞARIK BEY'İN 4 ÖNEMLİ İLKESİ

1-      BEN DENEYİME İNANMAM

Bir defa ben tecrübeye inanmam.

Neden?

Son 10  yılda olan değişiklikler, son 2 bin  yılda olan  değişikliklerden  daha fazla.

Şayet 30 yıllık bir mühendis 'Benim tecrübelerim var" derse o eskide kalmışsa o aradaki  tecrübe bir işe yaramaz.

Amerika'da öyle bir konuşma yaptım, sonunda bin kişi ayağa kalktı beni alkışladı.

Ancak öncesinde eşim beni uyardı, "Yapma rezil olacaksın" dedi ve toplantıya gelmedi. Ama izleyenler ayakta alkışlayınca, baktım eşim de dışarıda tebrikleri kabul ediyor.

2-      ÖNCE KENDİNE DÜRÜST OL

Bir başka ilkemi daha paylaşmak isterim. Mutlaka dürüst olacaksınız ama evvela kendinize karşı  dürüst olacaksınız. Ve bu zor bir şey  değildir.

3-      EN AZ BİR LİSAN KONUŞACAKSIN

Bugün  en az bir yabancı lisanı çok iyi konuşacaksınız.

Hatta iki lisan  konuşursanız daha iyi ama İngilizceyi  çok iyi konuşacaksınız. Ben onun sıkıntısını çektim,  öğrenene kadar da canım çıktı.

40 yaşından sonra öğrendim.

Hep toplantıya gidiyor ve kulaklıklarımı takıyordum.

Ne konuşuluyorsa tekrar ede ede İngilizceyi öğrendim.

Hiç ders almaya ihtiyaç duymadım.

4 - SAMİMİYET VE YAKINLIK ÖNEMLİ


Biz 25 bin kişilik ekibiz.

2 bin  500 mühendis, ayrıca 500 beyaz yakalı var.

Herkes birbirine yakındır, samimidir.

Herkes birbirini ağabey , abla der.

Kimsenin bey , hanım demesini istemeyiz.

Ben bile benden büyükse ağabey derim.

"TEKNOLOJİYE YATIRIMA AİLEM CESARET EDEMEDİ"
İSTİKBAL TEKNOLOJİDE:

Geçmişte bir projem vardı ama yapacak zaman bulamadık. 1983'te Enka çok hızlı büyüyordu.

Paramız da vardı, dışarıdan para kazanmıştık.

Bizim çocuklara , "Bakın istikbal teknolojide ya da yazılımda.  2 bin  kişinin çalışacağı bir şirket kuralım.

Benzerleri Amerika'da var, biz de yapalım" dedim.

Ama buna bizim ekipten ve aileden kimse cesaret edemedi.

HİNTLİLER YAPTI, BİZ YAPAMADIK:

Sonra ne oldu biliyor musunuz? Davos'ta bir Hintliye rastladım.

"Ben sizi tanıyorum, adınızı çok duydum" dedi.

1983'te siz böyle bir iş kuracaktınız, yapamadınız. Ama biz 1990'da gerçekleştirdik" diye devam etti.

Onu biz de yapabilseydik, bugün Türkiye herhalde çok ilerde olacaktı.

Hindistan'ın atılımının temelinde teknoloji ve yazılımın payı büyük.



OĞLUMU VE TORUNUMU İŞE NASIL HAZIRLADIM?

İKİLİ STRATEJİ İZLEDİ:


Doğrusunu isterseniz, belli etmeden özel bir strateji işlettim.

Bunu iki türlü yaptım.

Birincisi, ben iyi bir inşaat  mühendisiyim.

Sinan'ın  da iyi bir inşaat mühendisi olmasını istedim ve dünyanın  en iyilerinden olan Zürih Teknik Üniversitesi'ne gönderdim.

Orayı  da birincilikle bitirdi.

Ondan sonra bende ne eksikti?

Mali ve iktisadi anlayış…

Bu nedenle Sinan en iyi okullardan olan Stanford'da MBA yaptı.

DIŞARIDA DENEYİM ÖNEMLİ Mİ?

Hemen işe girmek istedi, geldi şirkete girdi.

Torunum Mehmet de mühendis oldu, işe başladı.

Önce Moskova'ya gitti , sonra burada işe başladı.

Bana bu yöntem  çok mantıklı gözüküyor.

Bence hemen şirkete alacaksın.

Zaman o kadar çabuk geçiyor ki! Şimdi Mehmet 5 yılı kaybetseydi, şirkete yabancı olacaktı.

3 KUŞAK BİR ARADA ZOR MU?

Ben bir zorluk hissetmiyorum.

Onların işi sevk ve idaredir.

Ben ona karışmamaya çalışıyorum.

Danışılacak bir konu  ya da zor bir iş varsa bana geliyorlar.

Geçenlerde Sinan geldi ve "Bana şu  şantiyeye gidip bir hafta kalır mısın?" dedi.

Ben de memnuniyetle giderim dedim ve orada 1 hafta kaldım. Çünkü bu işi  çok seviyorum.

"EN BÜYÜK HATAM, YANLIŞ SATIN ALMALAR"
ÇOK ZORLUKLAR OLMADI :

Bizim aile prensiplerimiz vardır.

En iyisini, en çabuğunu , en doğrusunu yapacağız.

Hangi şartta olursa olsun doğru  yoldan  ayrılmamak, bizim birinci  şartımızdır.

Bunlara riayet ettik ve herkesle iyi geçindik.

Bugüne kadar hiçbir işimiz nedeniyle mahkemelik olmadık.


YURTDIŞINDA SIKINTILAR YAŞADIK
:

Buna rağmen zaman zaman sıkıntılar da yaşadık.

Örneğin , yurtdışında çalışmaya başladık.

Ancak  Türkiye'nin teminatları dışarıda kabul edilmiyordu.

Alman şirketi bizim yerimize teminat  veriyordu.

Bu da bizim  işlerdeki  hissemizi düşürüyordu.

YANLIŞ SATIN ALMALAR YAPTIK:

Yaşadığımız zorluk, bundan  kaynaklanmıştır.

Bir başka zorluğu da yanlış fabrika ve tesis alımı nedeniyle yaşadık.

O dönem için demode olmuş  fabrikalar aldık.

Parsan, Elektrometal ve Türk Traktör gibi şirketler, o dönemde bizi zora soktu.

Bunların tamamı bizim için hataydı.

Şimdiki aklımla yapmazdım.




Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org