Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Serdar Bilgili Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Türk toplumunun en önemli özelliği kıskançlığıdır
17.03.2009
Okunma Sayısı : 16447
Oy Sayısı : 13
Değerlendirme : 3,85
Popülarite : 4,28
Verdiğiniz Puan :
 

 

Türk toplumunun en önemli özelliği kıskançlığıdır
Serdar Bilgili
.
.

Usta bankacı Bülent Şenver ile hoş bir söyleşi yaptık. Sizlerle paylaşıyorum...
.
.
Bu söyleşiyi dinlemek isterseniz, bilgisayarınızın sesini açıp,
lütfen bu satırı tıklayın.
 
.

Bülent Şenver'in Konuğu Serdar Bilgili
Deşifresi
.
.
Serdar Bilgili (SB)
Bülent Şenver (BŞ)
.
.

BŞ - Serdar Bey sizin iş yaşamınız, sporla uğraşınız, hobi olarak fotoğrafçılığınız var. Çok yönlüsünüz. Kısaca bize sizin kilometre taşlarınızı anlatır mısınız?

SB - 63 yılında doğdum. Robert Kolej'de okudum. Sonra Amerika'da,
üniversite eğitimim devam etti. İşletme ve fotoğrafçılığı eğitimini bir arada aldım. Daha sonra Birleşmiş Milletlerde Viyana'da bir sene staj yaptım, çalıştım ve iş hayatına atıldım. 92 yılında Sayın Süleyman Seba ile birlikte Beşiktaş'ın yönetimine girdim ve altı sene genel sekreterlik yaptım. 2000 yılında Beşiktaş Kulübü başkanı oldum. 2004'te ayrıldım. Hayatımdaki önemli şeyler bunlar. Bunun   dışında 98 senesinde Lal adındaki kızım dünyaya geldi.

BŞ - Serdar Bey sizin turizm yatırımlarınız  var. Türkiye turizmine bir katkınız olabilmesi açısından soruyorum; Türk turizminde ne gibi çarpıklıklar var?

SB - Hem tekstil hem turizm alanında çalışıyoruz. Türkiye turizm potansiyeli çok yüksek olan dünyanın sayılı ülkelerinden bir tanesi. Maalesef ciddi hatalar yaparak turizmdeki potansiyelimizi iyi kullanmadığımızı düşünüyorum. Özellikle Türkiye'nin güney sahillerinde dip dibe bir sürü, mimarisi bile çok zayıf olan oteller yapıldığını ve bu otellerin iş olmasına rağmen 20-30 Euro gibi fiyatlarla pazarlanarak, Türkiye'nin oluşabilecek çok daha yüksek turizm gelirini birbirimizle rekabet ederek, kendi içimizde birbirimizi yiyerek kaybediyor olduğumuzu düşünüyorum. İstanbul ve  Ankara'da bunun daha iyi olduğunu, otellerin daha bilinçli yapıldığını ve fiyatların dünya standartlarına yakın olduğunu gözlemliyorum. Özellikle Antalya bölgesinin çok fazla otel yapılmış olmasından dolayı zarar gördüğünü düşünüyorum. Rekabet yüzünden fiyatların çok düşmüş olmasından dolayı. Bunun ana sebeplerinden birinin yanlış teşvik politikaların, ta ilk turizm atağı yapılan dönemde, otel yapılsın da nasıl yapılırsa yapılsın anlayışıyla yanlış yatırımların yapıldığını düşünüyorum. Umarım önümüzdeki dönemlerde hükümetin bu konularda daha iyi planlanmış çalışmalarıyla, turizmde kendi aramızda rekabet yerine, uluslararası piyasalarda rekabet edebilecek bir duruma geliriz.

BŞ - Sizce Türk tekstili ölüyor mu yoksa kabuk mu değiştiriyor?

SB - Ölmesi söz konusu değil. Tekstil şu anda Türkiye'de en fazla kişinin çalıştığı sektörüdür ama dediğiniz gibi kabuk değiştiriyor. Bu değişime ayak uyduramayanlar sektörden dışarı çıkıyorlar. Katma değeri çok daha yüksek olan, basit mal değil, daha fazla işçilik teknoloji ve yatırım gerektiren üretimlerde her zaman Türkiye tekstil pazarında olacak. Biz kendi yatırımlarımızda hep buna yöneldik hep, Daha evvelden basic iplikler, basic kumaşlar üretirken, şu anda daha sofistike, daha özellikli, detaylı kumaşlar üretiyoruz ayakta kalabilelim ve dünya piyasalarıyla rekabet şansımız olsun diye.

BŞ - Şimdi de iş aile hayatınıza geçelim. Kızınız Lal'den bahsettiniz. Onunla neler yapıyorsunuz?

SB - Kızım dokuz yaşında ve şu anda üçüncü sınıfa gidiyor. Çocuklarla zaman geçirmenin, hele bir kız babası olarak zaman geçirmenin özellikleri çok farklı. Baba ile kız arasında aşk oluyor. Hayattaki en büyük aşk herhalde o. Fakat geçirdiğiniz zaman tamamen onların talebine göre oluyor. Onların iyi zaman geçirmelerini sağlamaya çalışıyorum. Kızım piyano çalıyor. Bilgisayardan çok iyi anlıyor. Ben de bilgisayardan çok zevk aldığım için ona öğretiyorum. Birlikte fotoğraf çekiyoruz. Bana bazı şeyler de o öğretiyor.

BŞ - Sizi spor hayatında koyu Beşiktaşlı olarak biliyoruz. Kulüp başkanlığı yaptığınız dönemde içinize sinmeyen neler gördünüz, neler yaşadınız? Bilmediğiniz bazı şeyleri yaşadınız ve gördüğünüz bu tecrübelerinizden hareketle Türk futbolunda sizi neler rahatsız etti?

BŞ -Yaklaşık 12 sene spor dünyası içinde yönetici olarak, bir dönem genel sekreter, bir dönem yönetici olarak görev aldım ve işin kaba tabiriyle içyüzünü gördüm, yaşadım, öğrendim. Çok kısa özetle şunu söyleyeyim: Türkiye'de futbolun temiz olmadığını düşünüyorum. Bunun sebeplerinin de çok ciddi menfaatlerin söz konusu olduğunu, bugün yaklaşık bir buçuk milyon dolar seviyesinde yıllık bir sektör oluşturduğunu, bundan maddi manevi menfaatlenen çok kişi olduğu için de futbola sadece bir spor olarak bakmanın mümkün olmadığını gördüm. Böyle bir ortam içinde yönetici olarak amatör ruhla çalışmanın mümkün olmadığını gözlemledim. Çok şey yaşadım. Konuşabildiğim ve konuşamadığım çok şey var. Fakat Türkiye futbolunun Türk sporunun çok iyiye gitmediğini düşünüyorum. Yanlış politikalarla devam ettiğimizi, sırf kavga, gerginlik içersinde gençlere çok yanlış mesajlar verildiğini düşünüyorum. Bunun tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Statlarda kavgalar oluyor, ölümler oluyor, yöneticiler arasında gerginlikler oluyor, televizyonlarda birbirlerine  giriyorlar, televizyondaki yorumcular hep kavgalar, gergin açıklamalar peşindeler, köşe yazarları aynı şekilde. Gençlere çok yanlış mesajlar veriliyor.

BŞ - Mademki bunları gördünüz, sizce spor veya futbol nasıl düzeltilir? Siz spordan sorumlu bakan olsaydınız neleri değiştirirdiniz?

SB - Bunu konuşmak kolay ama uygulaması çok zor. Ben de başkan olarak bir şeyler yapabilirdim ama görevimi bıraktım. Niçin bıraktım? Bununla daha fazla mücadele etmek istemedim ve edemeyeceğimi gördüm. Şimdi bu kadar çok menfaatin, paranın döndüğü ve tamamen bundan beslenen kitlenin olduğu bir ortamda düzenlemeler yapmak çok zor. Doğru yöneticilerle bu işin yapılması lazım. İkincisi basında bir etik değerler ve kurallar konması gerekir, çünkü en önemli mecra odur ki, topluma taraftara bilgi aktaran eğitim veren. Bunlar olmadan bu durumu düzeltmek mümkün değil. O yüzden ben bakan olsam, öncelikle medya patronlarını yanıma çağırırım, bu konuda aralarında bir protokol imzalamalarını, daha sonra medyada önemli spor adamlarıyla birlikte onlara mesajlar verir, önemli spor yöneticileriyle bir araya, gelir birtakım kurallar belirler ve ortamı düzeltmeye çalışırım. Statlarda daha önceden alınmış kararlar var, küfür edilmesi durumunda sahanın kapatılması, vs., ama hiçbiri uygulanmıyor.

BŞ - Biraz da hobilerinizden bahsedelim. Bir hobiniz var ki, hobi olmaktan çıkartıp profesyonelliğe götürmüşsünüz. Biraz da bundan bahseder misiniz?

SB - Tabii  fotoğrafçılık da Robert Kolej yıllarında başladı. Yaklaşık 12- 13 yaşlarındayken fotoğrafçılığa başladım. O dönemde fotoğraf kulübü başkanlığı yaptım, bir üst düzeye geçmem üniversitede okurken oldu.  Üniversitede fotoğrafçılık bölümü vardı, hem o bölümde okudum, aynı zamanda da dünyanın en önemli fotoğrafçılarından kabul edilen Adams'ın baş asistanlığını yaptım. Yaklaşık üç sene çalıştık. Ondan karanlık oda, büyük alan fotoğrafçılığını öğrendim. Yani fotoğrafın mutfağından geliyorum. Karanlık oda tekniklerini gayet iyi biliyorum. Amerika'da iki sergi açtım. Türkiye'ye döndükten sonra iş hayatı, spor dünyası, pek vakit bulamadım. Son dönemde bazı dergiler için amatör olarak fotoğraflar çekiyordum. Son çalışmamda biliyorsunuz engellilerle fotoğraf çalışmaları yaptık ve bunu sergiledik. İstanbul ve Ankara İzmir'den sonra  birkaç yurtdışı talep var oralara da göndermeyi düşünüyoruz sergiyi. Fotoğrafçılıkla ilgili en önemli çalışmamız, bir vakıf kurduk biz. Bu vakfın onursal başkanı Ara Güler, mütevelli, yönetiminde Rauf Denktaş, kuruculardan rahmetli eski Dışişleri Bakanımız İsmail Cem. Tamer  Yılmaz, Beşiktaş Belediye Başkanımız İsmail Ünal, Okan Bayülgen gibi şu anda hatırlayamadığım pek çok önemli fotoğrafçımız var. Amacımız, şu anda dünyada pek benzeri olmayan, yaklaşık 4000-5000 metrekarelik bir fotoğraf merkezi kurmak. İstanbul'un 2010 yılı kültür başkenti olması da önemli projelerden biri. O projenin de içine girdik. Kuruması amaçlanan merkezin içinde üç tane galeri, laboratuarlar, amatör ve profesyoneller için kütüphane, eğitim merkezleri, satış birimleri… Yani fotoğrafla ilgili ne var, ne yok her şeyi içinde barındıran kamu yararına bir vakıf. Bir iki yıl içinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

BŞ - Son serginizin fotoğraflarını çekerken neler hissettiniz?

SB - Yaklaşık eylülle aralık arasında oldu. Üç- dört aylık yoğun bir çalışma yaptık. Kırka yakın engelliyi çektim, fakat bu serginin, bu çalışmanın ana konsepti; hayatta dik duruşu olan, başarılı ve hayata bağlı engellileri fotoğraflamak, buradan da topluma bazı mesajlar vermekti. Mesela en önemlisi, şu anda Türkiye'de yaklaşık 9 milyon engelli var. Nüfusumuzun yüzde on dördü. Fakat bunları hiçbir yerde görmüyoruz, sokaklarda görmüyoruz. Bunun da sebebi toplumuzda onlara gerekli değeri vermememiz. Mimari ve teknik olarak onlara gerekli altyapıyı sağlamamışız. Türkiye'de yaşayan engellilerin  şartlarını oluşturmamız gerektiği, birinci amacımız buydu. İkinci amacımız da, engelli kardeşlerimizin dik duruşlarını göstererek toplumdaki insanlara da hep potansiyel bir engelli olabileceğimiz mesajı vererek, onlara gerekli değeri vermekti. Zaten sergiye baktığımızda, pek çok insanın içim fena oluyor demesinin çok yanlış olduğunu, engellilerin spor yaptığını, kariyer yaptığını, cinselliklerini yaşadıklarını, hepsini anlatan ve bunları içeren bir sergidir. Ve devamını da getirmeyi amaçlıyorum.

BŞ -Fotoğraf çekerken hangi makineleri kullanıyorsunuz?

SB - Daha önceleri analog çekerken digitale döndüm birkaç senedir. Photoshop'u biliyorum. Canon 16 17 piksellik bir makinesiyle çalışıyorum.

BŞ - Eğlenmesini de seviyorsunuz. Eğlenmek için ne yaparsınız?

SB - Şimdi zaten hayat öyle bir şey ki, her şeyi beraber yaptığınız zaman mutlu ve başarılısınızdır. Herkesin mutluluk anlayışı farklı. Yaşadığımız şu kısa ömürde insanlara zarar vermeden faydalı yaşam sürüp vedalaşmak. Eğlenmek için hepimizin dönem dönem farklı ihtiyaçları oluyor tabii. Benim için en önemli eğlenme: birincisi kızım. Onunla berber olduğum dönemler çok mutluyum. İkincisi okumayı, fotoğrafçılığı seviyorum, dostlarımla sohbet etmeyi ve seyahati çok seviyorum, profesyonel düzeyde olmasa bile, en azından  vücudumu dinç tutmak için spor yapmaya çalışıyorum.

BŞ - Neleri yemek ve içmekten hoşlanırsınız?

SB -Çok seçici değilim ama yemediğim iki tane şey var soğan ve sarımsak ve fazla içki içmiyorum.

BŞ -İş yaşamında sizi rahatsız eden etik olmayan davranış biçimi nedir?

SB - Son dönemde iş yaşamında etik kural kalmadı. Başarı için her şey mübah. Benim babalarımdan, dedelerimden kalan, her şeyin sözle yapıldığı, borcun namus olduğu ve sözün senet olduğu dönemde yetiştim. Bugün bunların hiç para etmediğini görüyorum ve bu da beni rahatsız ediyor tabii ki.

BŞ -Sizce bu zihniyeti değiştirmek gerekiyor mu?

SB – Evet değiştirmek gerekiyor. Ancak, malesef değiştirmek mümkün değil ama çok yanlış bir değerdir. Toplumun, hayatın gittiği nokta maalesef başarı için her şeyin mübah olduğunu gösteren bir ortamdayız. Yani bu sadece işde değil, sporda da, sosyal yaşamda da, her yerde böyle. Toplumdaki genel etik erozyonun en önemli göstergesidir.

BŞ - Gençlerimize bir mesaj vermeniz gerekirse ne söylemek isterseniz?

SB - Kendi yaşadığım tecrübelerden kazandığım en önemli şey şu: hepimizin başarılı olmak ve toplumda ön plana çıkmak, liderlik yapmak egomuz var. Bu egomuzu  tatmin etmek için mümkün olduğu kadar kamuoyu önüne çıkmamalarını tavsiye ediyorum. Ben bunu yaptım.

Bence Türk toplumunun en önemli özelliği kıskançlığıdır. Bu da hayatta dik duran, başarılı, kamuoyunun hep önünde olan insanlar, başarısızları rahatsız ediyor. Başarılı insanlar, başarısızlara, başarısızlıklarını hatırlatıyor. Dik duruşu olan insanlar, bizim her zaman dik durmadığımızı kendimize hatırlatıyor. O yüzden başarılarımızı onları rahatsız etmeyecek şekilde paylaşmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.

BŞ - Başarıları paylaşalım ama başkalarını rahatsız etmeden paylaşalım diyorsunuz. İnsan başarılarını başkalarını rahatsız etmeden nasıl paylaşabilir?

SB - Sadece sevdikleriyle, kendisini kıskanmayacak ve onun başarılarından mutsuz olmayacak olanlarla paylaşabilir. Çok zor bir şey bu söylediğim, fakat ben çok net yaşadığım için, tecrübelerimle bunun acısını da çektiğim için, bugün bana deseler Serdar 20 yıl geriye gidip ne yapardın? Kesinlikle kamuoyu önünde olmamaya çalışırdım. Beşiktaş başkanlığı büyük ihtimalle yapmazdım. İş hayatımda zaten çok fazla ön planda değilim. İş hayatımdaki çizgimi aynen devam ettirirdim. Fakat diğer yaptığım işlerde mümkün olduğunca kamuoyu önünde olmamaya çalışırdım. Başarılarımı bunlardan mutlu olacak aile fertlerim ve dostlarımla paylaşırdım.

BŞ - Ben size bir kelime söyleyeceğim, sizden de bir cümle söylemenizi isteyeceğim. Bir kelime bir cümle oyunumuzun hazır mısınız?

SB - Hazırım

BŞ – Kelime "Mutluluk". Cümle?

SB – "En büyük mutluluk kızımla geçirdiğim zaman"

BŞ – Kelime "Başarı". Cümle?

SB – "Başarının herkesle paylaşılmaması gerektiğine inanıyorum"

BŞ – Kelime "Aşk". Cümle?

SB – "Tek aşkım gene kızım"

BŞ – Kelime "Futbol topu". Cümle?

SB – "Sıradan olacak ama, 22 gencin peşinden koştuğu, milyonlarca dolarlık bir sektörün oluştuğu,   insanların televizyonlarda saatlerce konuştuğu bir konu"

BŞ – Kelime "Evlilik". Cümle?

SB – "Evlilik beceremediğim, başarılı olamadığım, hayattaki bence tek konu"

BŞ – Kelime "Dürüstlük". Cümle?

SB – "İnsanların hayatında olması gereken en önemli etik değerdir"

BŞ – Kelime "Fotoğraf makinesi". Cümle?

SB – "Benim hayatımın çok önemli bir parçası oldu ve hiçbir zaman yanımdan eksik etmedim"

BŞ – Kelime "Otel". Cümle?

SB – "Son dönemdeki en önemli  yatırımlarımın başında gelen bir konu"

BŞ – Kelime "Lale". Cümle?

SB – "İstanbul için en önemli sembollerden bir tanesi"

BŞ – Kelime "Bebek". Cümle?

SB - Kızım lal ve onu o dönemi tekrar yaşamak isterim herhalde.

BŞ – Kelime "Ölüm". Cümle?

SB – "Hayattaki tecrübelerimden sonra korkmadığım ve onu da yaşamaya hazır olduğum bir durum"

BŞ – Kelime "Beşiktaş Jimnastik Spor Kulübü". Cümle?

SB – "Hayatımın 12 senesini çok gönülden verdiğim, fakat ayrılırken de istemediğim şekilde çok kırgın olarak ayrıldığım, benim için hayattaki en önemli değerlerden bir tanesi"

BŞ – Kelime "Serdar Bilgili". Cümle?

SB – "Ben".......

.
.

soldan sağa, Bülent Şenver, Serdar Bilgili
.

.

soldan sağa, Bülent Şenver, Serdar Bilgili

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org